H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə97/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   127

Bunu öyle salt belli bireylerin parlamenter olma hevesi saymak, sorunu anlayamamak ya da fazlasıyla basitleştirmek olur. Sorun bireylerden önce ve öte, siyasal bir sorundur ve reformizm zeminine kaymış partilerin kendi bu konumlarına uygun düşen arayışlarının ürünüdür. Reformizmin karakterinde parlamentarizm vardır. Bir akım reformizme kaydığında, anlamı ve işlevi olan bir politik çalışma ve yaşamı ancak parlamenter zeminde, özellikle de parlamentoya girmekle elde edebilir. Türkiye’de ise giriş kapısı %10 barajıyla berkitilmiş bir parlamento gerçeği var. Bu durumda Kürt oyları bulunmaz bir olanaktır, hiç değilse bugünkü koşullarda. Tüm reformist akımların DEHAP eksenli blok etrafında parvane gibi dönmeleri işte bundan dolayıdır.

Tarihte daha baştan reformist bir çizgiyle ortaya çıkmış sol partiler var. Bunlar işçi sınıfının kısmi hak ve istemleri için mücadele etmişler, işçi sınıfına o çerçevede güven vermişler, desteğini almışlar, böylece zamanla büyük bir parlamenter güç de olmuşlardır. Tarihsel çıkışı ve evrimiyle Avrupa’da sosyal demokrasi, çok büyük ölçüde budur. Türkiye’de ise bu türden, tarihsel çıkışı ve evrimi bu olan bir reformizm türü yok. Bizde reformist sol, büyük bir bölümüyle, dünkü devrimci akımların karşı-devrimin etkisi altında kimlik ve çizgi değişimine uğramasının bir ürünüdür. ÖDP,(323)EMEP, SDP, KADEK vb., hep böyle bir evrimin ürünü akımlar oldular. Bunlar dünün devrimcileriydiler, hepsi devrimci ilke ve amaçları bilirlerdi. Ama şiddette sınır tanımıyan bir toplumsal ortamda mücadele ediyorlardı ve sayısız zorluğun ezici ağırlığı altında yol almak zorundaydılar. Önden 12 Mart, arkadan 12 Eylül, arkadan Kürt sorunu üzerinden kirli savaş, artı peşpeşe yaşanan yenilgilerin umutları ve dolayısıyla dayanma gücünü tüketen etkileri... Sonuç devrimci soluğu tüketme, adım adım düzenin icazet alanına kayma, “ılımlı sol” bir çizgide karınca kararınca oyalanma oldu. Dolayısıyla bugünün sosyal-reformist akımları değerlendirilirken, sözkonusu olanın dünün yıldırılmış ve umutsuzluğa itilmiş devrimcileri olduğunu unutmamak gerekir. Onların edilgenliklerinin, aşırı pasif, temkinli ve uysal tutumlarının ardında bu kendine özgü gerçeklik var.

Oysa olağan bir reformizmin kendine göre bir dinamizmi de vardır. Örneğin Chavez, başından itibaren bir burjuva reformisti olageldi. Ama darbe girişiminde bulundu, tutuklandı, serbest bırakıldı, sonra etkin çıkışları ve tutumuyla kitlelerin güvenini kazanarak seçildi ve devlet başkanı oldu, askeri darbeyle yüzyüze kaldı, bunu hala da kendine göre zor bir mücadelenin içinde vb. İçtenlikle emekçiler için bir takım reformlar da yapmak istiyor, burada bir doğallık var. Chavez hiçbir zaman devrimci bir dava gütmemiştir; o yalnızca toplumsal reformlar yapılabileceğine, kendi ülkesinin ve emekçisinin durumunun bu çerçevede düzeltilebileceğine inanmış samimi bir burjuva reformistidir. Buradaki reformist tanımı bir suçlamadan çok olağan bir kimlik tanımıdır. Ama dünün devrimcisi bir akım, davanın getirdiği ağırlığı ve gerektirdiği sabrı taşıyamadığı için yılmış ve düzenle barışma yolunu tutmuşsa, burada bir terbiye edilme/olma olayıyla yüzyüzeyiz demektir. Böyle bir reformizmin bir dinamizmi de yoktur, ondan kendi çizgisinde siyasal bir ısrar ve direnç de bekleyemezsiniz. Yıldırılmış ve terbiye edilmiş eski devrimcilerin temsil ettiği reformizde bir tövbekarlık, bir tür karaktersizlik vardır, bir aşırı tem(324)kinlilik ve uysallık vardır.

Bununla yakından ilişkili gördüğüm bir önemli noktayı daha eklemek istiyorum. Devlet solun radikal kesimlerini ılımlı bir çizgiye çekmeyi bir politika haline getirdi, bunu yıllardır döne döne vurguluyoruz. Devletin “siyaset belgesi” bunu belgeliyor. Devletin bu gizli yönetim yasası, solun büyük bölümüyle artık ılımlı bir çizgiye kaydığını, fakat hala da dar bir grubun radikal çizgide ısrar ettiğini saptıyor. Bu tespit, hala devrimcilikte ısrar edenlerin de hakkından gelinmelidir anlamına geliyor. 28 Şubatçılar’ın ünlü deyimiyle, “durum tespiti”nden çıkan “vazife” budur. Eğer geçmişinde devrimci olan solun epeyce bir kesimi sistematik ezme, yıldırma ve teslim alma saldırılarının ardından bugün terbiye edilmiş ve ılımlı çizgiye çekilmişse, geride kalan ve hala da inat eden radikal azınlık da pekala aynı yolla bu aynı çizgiye getirilebilir ve getirilmelidir. Durum tespitinden çıkan vazife budur ve devletin devrimcilikte ısrar edenlere karşı acımasızlığı da buradan gelmektedir. Demek oluyor ki bunun gerisinde, aynı zamanda “ılımlı sol çizgi”ye çekilmiş bulunanlar örneği vardır.

Partimiz geçmişin devrimci mirasının biricik gerçek savunucusudur

Bugün Türkiye devrimci hareketinin geçmiş mücadelelerinin doğal mirasçısı biz komünistleriz. Bunu bugünkü sonuçlardan hareketle söylüyor da değiliz. Dönüp bizim daha ilk ayrışma dönemi değerlendirmelerimize ve polemiklerimize, örneğin Z. Ekrem polemiğine bakınız (H. Fırat, Küçük Burjuva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi, 6. Bölüm), orada bu konuda gerçekten ilginç değerlendirmeler bulacaksınız. Bizim çıkışımız geçmişle köklü bir hesaplaşmaya dayanıyordu ve bu nedenle kestirmeden “inkarcılık”la suçlanıyorduk. Bu suçlama bize, bilimsel inkar ile kaba küçük-burjuva inkarcılığı arasındaki temelli farkı ortaya koyma olanağı vermekle kalmadı, ideolojik hasımlarımıza, geçmişe böyle tutucu bi(325)çimde yapışıp kalırsanız çok geçmeden onu savunup sürdürecek gücü de kendinizde bulamazsınız ve böyleca devrimci geçmiş karşısında küçük-burjuva inkarcı konuma asıl siz sürüklenirsiniz deme fırsatı da verdi.

Bugün sonuç ortadır. Daha o zamandan, bize karşı gerici bir ayak direme gösterenlerin kendi geçmiş devrimci kazanımlarını bile koruyamayacaklarını söylemiştik, bu aynen doğrulandı. O dönemki somut muhataplarımız olan TDKP şefleri, geçtik genel devrimci hareketin mirasını, TDKP’nin kendi devrimci kazanımlarını bile koruyamadılar. Bize karşı gericilik yaparken sımsıkı sarıldıkları bu çizgiyi çok geçmeden terkettiler ve bildiğiniz gibi liberalizmin batağına boylu boyunca battılar. Aynı şeyi ‘71 devrimcilerinin mirasına karşı yaptılar, bugün ‘60’ların TİP çizgisine geri dönerek. Deniz Gezmişler’e de ihanet ettiler.


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin