H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə42/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   127

Bugün ana muhalefet partisi konumunda olan CHP, halkın beklentilerine denk düşen bir tutum içerisinde değildir. CHP merkezi böyle bir güç birliğini benimsemediklerini, eğer olacaksa herkesin kendisini desteklemesi gerektiğini savunuyor. Ve yerellerde de başlangıçta kurulan platformlarda yer alan örgütlerine, bu platformlardan çekilmesi baskısında bulunuyor. CHP’nin bu tavrı oluşabilecek halkçı, demokratik bir birliği bozan bir mahiyette. Baykal yönetimindeki CHP'nin AKP’nin karşısına çıkabilecek böyle bir birlikteliğin merkezi olabilecek bir nitelik taşımadığı, bun(142)dan sonra da taşımayacağı açıkça görülüyor.”

Burada itiraz CHP’ye değil, onun dayatmacı tutumunadır. Bu dayatmacı ve bölücü tutumundan dolayı, aynı zamanda “birlikteliğin merkezi” olma iddiasınadır. “Birlikteliğin merkezi” olmaya bu itirazın aynı günlerde ve haftalar boyu SHP’ye de yapıldığını, fakat sonuçta bu güçlüğün zaman içinde aşıldığını biliyoruz. Gelecekte benzer bir güçlük CHP için de aşılır, bundan kuşku duyulmamalıdır. Geriye İsmail Cem’in YTP’si ile Ecevit’in DSP’si kalıyor. İlkiyle ittifak SHP ile birlikte gerçekleşecekti, esasa ilişkin olmayan ve daha çok da YTP’den kaynaklanan nedenlerle gerçekleşmedi. İkincisiyle ise Ecevitler olduğu sürece herhangi bir ittifak zaten olanaklı değil. Zira Ecevitler çizgisindeki DSP, kurulduğundan beri tepeden tırnağa gerici şoven bir merkez sağ parti gerçekte. Kendini CHP ve SHP’den çok MHP’ye yakın gören bir parti. Öte yandan, İsmail Cem’in YTP’si düne kadar DSP’nin yarısı olduğuna göre, bu konuda bile sorun kalmış sayılmaz. Dolayısıyla, işin esasında liberal sol için bir bütün olarak “sosyal-demokrat” partilerle ittifak artık pratik bir sorundur. CHP ve YTP örnekleri üzerinden somut olarak görüldüğü gibi, gerçekleşmemesi tümüyle bu partilerin kendi tutumundan kaynaklanan bir durumdur. EMEP propagandası ısrarla CHP’yi bölücükle suçlarken, bu gerçeği ayrıca dile getirmiş olmaktadır. EMEP başkanı “CHP’nin tavrı oluşabilecek halkçı, demokratik bir birliği bozan bir mahiyette” derken de, sonuçta aynı “bölücü” tutuma işaret etmektedir.

Niheyet sorunun kritik yönüne geliyoruz. Sorular şunlardır: “Sosyal-demokrat” ortak etiketi taşıyan bu partilerin “halkçı” ve “demokratik” olduğu iddia edilen bir birlikte ne işleri var sahi? Bu partilerle seçimlere dayalı birlik kurmanın “halkın güçlerini birleştirmek”le, “demokrasinin önünü açmakla”, hele hele “halkın iktidarı”nı hazırlamakla nasıl bir ilişkisi olabilir? 12 Eylül’ü izleyen dönemin toplam pratiği (neredeyse 20 yıllık bir deneyim demektir bu) bu partilerin MGK-TÜSİAD çizgisinde gerici düzen partileri olduğunu, programları ve politikalarıyla herhangi bir sol ya da(143) ilerici değeri temsil etmediklerini bütün açıklığı ile göstermedi mi? Tümü de hükümet deneyiminden geçmiş bu partiler, katıldıkları hükümetlerde izledikleri politikalarla gerçekte neyi temsil ettiklerini tüm açıklığı ile göstermediler mi? Tümünün de Amerikancı, NATO’cu ve İMF’ci olduğu tescilli değil mi? Tümü de devrimcilere, toplumsal muhalefete ve Kürt halkına karşı kirli savaş suçunu dolaysız olarak işlemediler mi? Bu partiler “demokrat” olmak bir yana elleri kana bulaşmış kirli savaş partileri değiller mi? Bu partiler “halkçı” olmak bir yana tepeden tırnağa emek düşmanı olduklarını 5 Nisan’dan İMF reçetelerinin eksiksiz uygulanmasına ve hızlı özelleştirmeciliğe kadar her vesileyle göstermediler mi? Kirli savaşın en azgın dönemini yaratan ‘“93 konsepti”nin en dolaysız sorumlularından biri Murat Karayalçın değil mi? DB memuru Derviş’i Amerika’dan getirtip ekonominin başına oturtanlar Ecevit ile İsmail Cem değil mi? Aynı Derviş’i partisine transfer etmek için yırtınan, aynı yırtınmayı şimdi Kürt halkına karşı şoven söylemiyle sürdüren Baykal değil mi? Türkiye’nin gelmiş geçmiş “en Amerikancı dışişleri bakanı” unvanı hala da İsmail Cem’in elinde değil mi? Ulucanlar’da ve 19 Aralıklar’da devrimci kanı akıtanlar, hücre tipini hayata geçirenler, en ağır İMF reçetelerini eksiksiz uygulayanlar Ecevit ile İsmail Cem değil mi? Kürt halkının önünde ve bizzat onun oy desteğiyle yeniden siyasal güç olmaya çalışırken bile “ulusun tümlüğü” üzerine yırtınan birilerinin demokrasiyle, demokratik değerlerle uzaktan yakından bir ilişkisi olabilir mi? Olsaydı zamanında binlerce insanın yaşamına mal olan kirli savaşın suç ortaklığını hükümet ortağı olarak üstlenebilirler miydi?

Bu sorular sonsuza kadar uzatılabilir ve nitekim SHP ile ittifak gündeme geleli beri çeşitli devrimci çevreler bunu gereğince yapmaktadırlar da. Dahası bunu hiç değilse Ecevit’in DSP’si ile Baykal’ın CHP’sine karşı halen EMEP yayınları da yapmaktadır. Ama tüm bunlardan çıkan temel önemde sonucun üzerinden atlayarak. Bu kesin ve sade sonuç şudur: ‘80 öncesi CHP kökeninden gelen ve 12 Eylül sonrasında artık çeşitli bileşenleriyle “sosyal-demo(144)krat” olarak anılan akım, ilerici ve sol değerlerle zerre kadar bir alakası olmayan/kalmayan tepeden tırnağa gerici bir burjuva akımdır. Herhangi bir ara ya da orta sınıfı değil, dolaysız olarak işbirlikçi büyük burjuvaziyi temsil etmektedir ve herşeyiyle onun hizmetindedir. Emek düşmanı, halk düşmanı ve Amerikan işbirlikçisidir. Yalnızca devrime değil, demokrasiye de düşmandır. (Bunu yalnızca Ecevitler’in ve Baykallar’ın fazlasıyla çıplak ve bayağı şoven söylemleri üzerinden değil, Karayalçınlar’ın “kutsal üçlemesi” üzerinden de görmek mümkündür.)

Bu olgusal gerçekler bu kadar açık ve çıplakken, nasıl oluyor da herşeye rağmen ilerici konumda bulunan, hatta hatta kendilerine devrimci ve sosyalist diyebilen bazı partiler, kalkıp SHP ile ittifak kurabiliyor ve YTP ile CHP ile bir ittifaktan ise salt pratik nedenlerle uzak kalabiliyor? Yanıtın bunların “sosyal-demokrat” partiler olmalarında gizli olduğunu biliyoruz. Peki “sosyal-demokrat” olarak bu partileri tüm öteki düzen partilerinden ayıran temel özellikler neler? Gerçekte hiçbir şey! O halde? Ama bunlar ne de olsa “sosyal-demokrat” partiler!(“Sosyal-demokrat” etiketi öylesine tılsımlıdır ki, normalde gerici düzen partileri ile ittifakı ilke olarak reddettiklerinden kuşku duyulamaz olan bazı çevreler, tabela “sosyal-demokrat”sa eğer, buna ilke olarak değil fakat bugünkü somut koşullar gereği karşı olduklarını söylemek yoluna gidiyorlar:


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin