Sa'dîlikte Zikir Usulü ve Musiki
Sa'dîlik, Arap kökenli bir tarikat olduğu halde, bu tarikatın istanbul'da tekke kuran kollan Türk tasavvuf kültüründen etkilenmiş, zikir usulünde değilse de musikisinde Türk ve istanbul kültürü etkisinde gelişme göstermiştir.
Sa'dîlik kıyami, yani ayakta zikretmek usulünü benimsemiş bir tarikattır. Öteki kıyami tarikatların ayinlerinde olduğu gibi bu tarikatın ayinlerinde de ayakta karşılıklı zikir safları oluşturulur, vücut ve baş sağa sola sallanıp döndürülerek zikredilir. Önce oturularak oluşturulan zikir halkasında şeyh efendinin Fatiha'sı ile zikir ayini başlar. Okunuşu bakımından Rıfaî evradına benzer özel bir beste ile Sa'dî ev-râd-ı şerifi topluca okunur. Sonra bir süre kelime-i tevhid çekilir. Kısa bir dua ve Fatiha'dan sonra ayağa kalkılarak kıyam zikri başlatılır. Hû, Hay, Allah Daim, Kay-yum gibi Allah'ın isimleri zikredilir. Harfler belli edilmeden sadece sesle dile getirilen "kalbi zikre" geçildiğinde vurmalı sazlar kullanılmaya başlar. Ism-i celal zikrinde mutlaka halile (zil) vurulur. Zâkirler zikrin temposuna uygun ilahiler ve serbest kasideler okurlar.
Sa'dî ayininin kendine mahsus bir özelliği şudur: Kalbi zikre başlandığında hastalar, özellikle de çocuklar, görevli dervişler-ce tevhidhaneye getirilip yüzükoyun yere yatırılır. Şeyh efendi de bu hastalarla çocukların üzerinde zikrederek ve dua okuyarak yürür. Buna "devsiye" denir. Peygamberin doğum ayı olan rebiyülevvel ayında ayinin bu şekli mutlaka uygulanırdı. Devsiye izni başka tarikat şeyhlerine de verilirdi. Galata Mevlevîhanesi şeyhi Mehmed Atâullah Dede Efendi (ö. 1912) devsiye izni alanlardandı. Yine Sa'dîliğe mahsus kalbi zikirde gerçekleşen bir özel hal vardır; Şeyh efendi ile karşısında duran derviş göz göze bakışırlar, derviş bir kalıp gibi donarak hareketsiz kalır, ayinin sonunda yine şeyhin bakışı ile eski haline döner. Buna "Sa'dî dondurması" denir. Bursa'da Tahtakale semtinde "Dondurma Tekkesi" adıyla anılan bir Sa'dî tekkesi de vardır. Tekkenin adındaki dondurma kelimesi, bilinen dondurma tatlısıyla ilgili değildir. Öte yandan, Mısır'daki Sa'dî tekkelerinde canlı yılan yemek gibi "burhan" gösterilerine rastlandığı söylenirse de istanbul'da böyle bir gösteriye kalkışan olmamıştır (bak. Rıfaîlik).
Sa'dî tarikatı mensupları, tarikatın asıl merkezi olan Şam'da, Emeviye Camii'nde cuma namazlarından sonra ayin düzenlerlerdi. Merkezdeki bu usulün yansıması olarak İstanbul'da da Ayasofya Camii'nde, özellikle kadir geceleri, Sa'dî ayini düzenlenirdi.
Bendir, mazhar, halile, kudüm, nevbe (sahan kapağına benzer bir kap üzerine gerilmiş deriye, bir kayış ile ritmik darbeler vurularak çalınan değişik çap ve büyüklükteki bir vurmalı saz) gibi vurmalı sazlar, hemen bütün tarikat ayinlerinde kullanılır. Fakat bu sazları sadece ilahi okuyan zâkirler vururlar. Ancak bazı kıyami tekkelerde bayram ve kandillerden önceki, ihya günü veya gecesi denen haftalık ayin zamanlarında düzenlenen ve "nevbe merasimi" diye adlandırılan ayinlerde zikirlerden başka kimseler de bendir vururlardı. Böylece bayramları ve kandilleri karşılamak amacıyla ayine özel bir şekil verilirdi. Sa'dî tarikatına mahsus özel
nevbe töreninde, tevhidhanede bulunan herkes vurmalı saz kullanır. Şeyh efendi, zâkirbaşı, peygamber soyundan olan seyitler ve 12 yaşından küçük şeyh çocukları halile; halifeler ile misafir şeyhler nevbe; zâkirler kudüm; bütün dervişler bendir ve mazhar vururlar. Bu ayinde, önce "nevbe takdimi" denilen, yerde ve gökteki her varlığın Allah'ı zikretmekte olduğunu belirten Kuran ayetleri özel tarzı ile zâkirbaşı tarafından okunur. Sonra Mevlana'nın Mes-nevî'sinden alınan peygamberin Medine Mescidi'nde minber yapılmadan önce sırtını dayayarak hutbe okuduğu direğin (veya kuru hurma ağacı gövdesinin) minberin yapılması ve peygamberin artık sırtım dayamaması ile ayrılık acısından ağlayıp inlemesini anlatan menkıbe (sütun-ı hannâne menkıbesi) yine özel bestesi ile okunur. Bundan sonra bütün sazlar vurularak "illallah Hay" ve "Allah ya Daim" zikrine başlanır. Sa'dîliğe mahsus bu zikir tarzına "tu-lûbî nevbe" denir. Sa'dî ayinlerinde ve özellikle nevbe töreninde Arapça güfteli şuuller okunursa da, ağırlık Türkçe ilahilerdedir.
istanbul'da Sa'dî tarikatı mensupları arasında birçok değerli musikişinas yetişmiştir. Ünlü bestekâr Hacı Faik Bey'in kardeşi Neyzen Salim Bey bunlardan biridir. Üsküdar Ahmediye'de Salı Tekkesi diye anılan Sa'dî dergâhının şeyhi Fethi Efendi'nin halifesi ve damadıdır. Beşiktaş Mev-levîhanesi(-+) şeyhi ney üstadı Mehmed Said Dede Efendi'nin (ö. 1853) öğrencisidir. Hocası derecesinde olmasa da devrinin en usta neyzenlerinden biri olan Salim Bey, aynı zamanda bestekârdır, Türk musikisinin belki de en tanınmış hicaz peşrevi, onun eseridir.
Salim Bey, Üsküdar Mevlevîhanesi'n-de(->) neyzenlik ve neyzenbaşılık görevim sürdürürken, bir yandan da çeşitli kıyami tekkelerine misafir gider, kalbi Ism-i hay ile Ism-i celal zikirlerinde ney üflerdi. l ilahisi, 2 şarkısı ve 10 saz eseri olan Salim Bey'in şiirleri de vardır.
Salim Bey'in bağlı olduğu Salı Tekke-si'nin zâkirbaşısı Üsküdarlı Âsim Efendi (1877-1940) son devrin önemli zâkirlerin-dendi. Üsküdar Valide Camii'nde müezzin-başı olan Âsim Efendi çok iyi zikir idaresi ile tanınmış ve çeşitli kıyami tekkelerinde zâkirlik etmiştir. Ünlü mevlithan Ağaçka-kanlı Hafız Emin Efendi de (ö. 1914) Sa'dî tarikatına bağlı ve Kadem-i Şerif Tekke-si(-») zâkirbaşısı idi.
Zâkir Ebü'l Hamiş Mehmed Efendi (ö. 1937) zâkirliği ve mevlithanlığından çok, Server-i ser-bülendimiz / Hazret-i Pir efen-dimizdiye başlayan segah makamındaki ilahisi ile ünlüdür. Kardeşi Cemil Efendi de (ö. 1940) hem zâkir, hem de istanbul'un ünlü mevlithanlarındandı.
Tekke musikisinin çok sevilen ve bilinen bir eseri olan Durmuş kapında bunca müridân /Huzur-ı şeyhe niyaza geldik diye başlayan ilahinin güfte şairi olan Şeyh Hacı Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1901) Süt-lüce'de Sa'dîliğe bağlı Hasırîzade Tekke-si'nin(-0 şeyhi olup, aynı tekkenin şeyhleri Süleyman Sıdkî Efendi'nin (ö. 1837) oğ-
lu ve reisü'l meşayih hattat ve mesnevihan Şeyh Mehmed Elîf Efendi'nin (1850-1927) babasıdır. Şairliğinin yamsıra iyi bir musiki nazariyatçısıydı.
İstanbul'daki önemli Sa'dî merkezlerinden Taşlıburun Tekkesi(->) şeyhi Süleyman Sıdkî Efendi'nin (1805-1890) halifesi ve Eyüp-Kalenderhane Caddesi'ndeki Cafer Paşa Tekkesi'nin şeyhi ve Dolmabah-çe Camii başmüezzini Kırımlı Hacı Hafız Şeyh ismail Hakkı Efendi (ö. 1911), reper-tuvarımn genişliği ve çok şuul bilmesi ile tanınmış bir zâkirbaşıydı. Haydarhane Tekkesi şeyhi Kadiri Hafız Ahmed Efendi, Yahya Efendi Tekkesi(->) zâkirbaşısı hattat Nuri Korman (ö. 1951) gibi değerli öğrenciler yetiştirmişti.
Kıyami zikir usulünde, zikir ayinini idare edenlere "reis" denir. Şeyh efendi sadece Hû, Hay, Kayyum gibi, Allah'ın zikredilecek isimlerinden birini belirtip idareyi reise bırakır. Zikir reisliği çok iyi musiki, özellikle de usul bilmeyi gerektirir. İstanbul tekke hayatının son devirlerinde Sa'dî tarikatı mensuplarından çok önemli reisler yetişmiştir. Bunlar arasında Neyzen Salim Bey'in kayınbiraderi olan, Salı Tekkesi şeyhi Şemseddin Efendi ve oğlu Şeyh Kemal (Özaslan) Efendi, bu dergâhın zikir reisi Sobacı Hasan Dede, Samatya'da Sancakdar Hayreddin Tekkesi denilen Sa'dî tekkesinin şeyhi Rifat Efendi sayılabilir (bak. Sancakdar Hayreddin Mescidi ve Tekkesi). "Atatürk'ün hafızı" olarak da tanınan Binbaşı Mızıkalı Hafız Yaşar Okur (1885-1966) Rifat Efendi'nin oğludur. Yaşar Okur 11 yaşında hafız, 12 yaşında babasına derviş ve tekkenin zâkirbaşısı Aksaraylı âmâ Hafız Hasan Efendi'ye öğrenci oldu. Bestekâr Vezir Ziya Paşa'dan, Muallim ismail Hakkı Bey'den dersler aldı. 19l4'te Muzıka-i Hümayun'a girdi; 1917'de saray müezzini oldu; 1924'te Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Fasıl Heyeti şefliğine getirildi. Hafız Yaşar'ın 3 ilahisi, 40 kadar da şarkısı vardır, iyi bir icracı olmasının yamsıra, "Yazıcıoğlu Mersiyesi" diye bilinen meşhur hatip Zakirî Hasan Efendi'nin (1545 ?-l623) nühüft makamındaki eserinin, özel mersiye tarzı ile okunmasının bugüne aktarılmasında köprü görevi görmüştür.
Türk Musikisi Antolojisi isimli eseriyle, Türk musikisi tarihi hakkında çok etraflı ve faydalı bilgileri, pek çok dini eser güftesini, bestekâr ve icracı olarak pek çok musikişinasın biyografisini toplayıp yayımlayarak Türk musikisi tarihine önemli katkılarda bulunan Sadettin Nüzhet Ergun da (1901-1947) Sa'dî tarikatındandı. Ergun, dayısı olan Üsküdar'daki Hallaç Baba Tek-kesi(->) şeyhi Ahmed Ferid Efendi'nin 1908'de ölümüyle bu tekkenin şeyhliğine tayin edilmişti; yaşının küçüklüğü dolayısıyla, Koska'daki Abdüsselam Tekkesi(->) şeyhi Hacı Yahya ve Ali Fakrî efendiler kendisinin vekili olarak bu görevi yürüttüler. 1921'de fiilen şeyhliğe başladı. Musikiyi, Üsküdar'da Safvetî Dergâhı şeyhi Said Efendi'den (bak. Şabanîlik) öğrendi. Pek çok şiiri, makalesi ve 30 dolayında kitabı yayımlandı. Şeyh Hüseyin Sadeddin Nüz-
Dostları ilə paylaş: |