I d I n I a V a 3IV1ho nin



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə84/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   80   81   82   83   84   85   86   87   ...   140

ÜMRANİYE İLÇESİ

340


341

ÜNAYDDV, RUŞEN EŞREF



Tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar

37.714

3.507

41.221

Hizmet işlerinde çalışanlar

7.565

889

8.454

Ticaret ve satış personeli

9.259

779

10.038

idari personel ve benzeri çalışanlar

3.978

1.966

5.944

ilmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler

3.370

1.148

4.518

Müteşebbisler, direktörler ve üst kademe yöneticileri

1.255

44

1.299

Tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar

800

211

1.011

işsiz olup iş arayanlar ve bilinmeyenler

6.517

1.137

7.654

Genel Toplam

70.458

9.681

80.139

Tablo IV Ümraniye İlçe Merkezinde Çalışanların Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı

Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, ili 34-tstanbul", DÎE, Ankara, Temmuz 1993-

Harimde bodur sütun ve payeler, "U" şeklinde bir galeri halindeki mahfile destek vermektedir. Ahşap korkulukları bulunan mahfile harimden ve önceleri mektep olarak kullanılan mekândan çıkış bulunmaktadır. Harim kısmı, mihrap önünde yan yana üç kubbeye sahiptir. Bunlar yapının dışından üç tane piramidal çatı ile belli olmaktadır. Binanın sağ tarafında yer alan tek şerefeli taş minaresi 19ö2'de onarılmıştır. Caminin güney kısmında yer alan avlunun güney tarafına, alt katında tuvalet ve abdest musluklarının bulunduğu bir Kuran kursu binası yapılmıştır.

Caminin karşısında, caddenin diğer kenarında Cevher Ağa'nın yaptırdığı çeşme bulunmaktadır. Çeşmenin, cepheleri mermer kaplamalı, üzeri düz" bir çatı ile örtülü, kübik formlu bir haznesi vardır. Aynası asimetrik olarak sola doğru kaydırılmıştır. Dikdörtgen bir niş halindeki aynaya gömülü durumda, aynataşı vazifesi gören, kalın silindirik bir sütun gövdesinin altında lüle yer almaktadır. Bu sütunun üzerinde Korint tarzında, üzeri akantus yaprakla-rıyla süslü bir Bizans sütun başlığı bulunmaktadır. Nişin üzerinde 1315 yapım tarihini de veren 1339/1920 tarihli bir tamir kitabesi bulunmaktadır. Bu beş satırlık kitabenin üzerinde Sultan Reşad'ın tuğrası bulunmaktadır. Küçük bir tekne ve testi setleri olan bu çeşme 1987'de Ümraniye Belediyesi tarafından onarılmıştır.

Bibi. Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 305-306, II, 27-28; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, II, 462-464; Öz, istanbul Camileri, II, 67; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, îst, 1993, s. 229, 232.

TÜLAY AKIN



ÜMRANİYE İLÇESİ

istanbul îli'nin doğu yarısında yer alan, kuzey ve kuzeydoğuda Beykoz, doğu ve güneyde Kartal, güneybatıda Maltepe ve Kadıköy, batıda Üsküdar ilçelerine komşu ilçe. İlin denize kıyısı olmayan ilçelerinden biridir. Bu sınırlar içinde kapladığı alan 150 krrf'dir.

Kırsal yerleşmeleri de olan Ümraniye II-

Tablo I Ümraniye İlçesi'nin Nüfus Gelişimi

Yıllar

Yıllık Ortalama Nüfus Nüfus Artış Hızı (%)

1935

570

-

1940

501

-2,4

1945

573

2,9

1950

885

10,9

1955

1.781

20,2

1960

7.224

61,1

1965

14.800

20,9

1970

22.969

11,0

1975

38.730

13,7

1980

71.954

17,2

1985

131.495

16,5

1990

242.091

16,8

çesi'nin kentsel alanı 18 mahalleden oluşur. Bunlar Atatürk, Aşağı Dudullu, Çakmak, Sarıgazi-Emek, Esenşehir, Hekimbaşı, Ihlamurkuyu, İnkılap, Sarıgazi-İnönü, İstiklal, Kâzım Karabekir, Sarıgazi-Kemal Türkler, Mustafa Kemal, Sarıgazi-Meclis, Namık Kemal, Sarıgazi-Merkez, Yeni Çamlıca, Yukarı Dudullu mahalleleridir. Bunlardan Esenşehir, Hekimbaşı, Ihlamurkuyu ve Yeni Çamlıca mahalleleri 1994'te kurulmuştur.

Bugünkü ilçe topraklarına ne zaman yerleşildiğine ilişkin kesin ve yeterli bilgi yoktur. Ümraniye ve Dudullu çevresinde tarihöncesi konak ve yerleşim yerlerine ait bazı buluntulara rastlanmıştır. Yontma taş aletlerden oluşan bu buluntuların hangi kültüre ait olduğu, yapılacak ayrıntılı kazı ve araştırmalar sonucunda aydınlatılabile-cektir. Sarıgazi Köyü'nün, Ümraniye İlçe-si'ndeki en eski yerleşim yeri olduğu sanılır. Bazı kaynaklara göre köyün kuruluşu İstanbul'un fethine dayanır. İ. H. Kon-yalı'ya göre köy, adını İstanbul'un fethine katılanlardan biri olan Sarı Kadı Meh-med'den (Dede) (ö. 1468) almıştır. Eski yazının yanlış okunması sonucunda köyün adı Sarıgazi'ye dönüşmüştür. Konyalı'ya göre "Kadı Köyü" ile karıştırılmaması için böyle yazılmış olması da muhtemeldir. Sarı Kadı Mehmed Dede ve oğlu Sarıkadı-zade Şeyh Mustafa Dede'nin (ö. 1482) türbeleri Sarıgazi Köyü'ndedir. II. Bayezid (hd 1481-1512) kendisine hat öğreten Şeyh Hamdullah'a(->) ihtiyaçlarını karşılaması için Sarıgazi Köyü'nü timar olarak vermişti. Şeyh Hamdullah, Sarıkadızade Şeyh Mustafa Dede'nin müridiydi. II. Bayezid'in ölümünden etkilenen Şeyh Hamdullah'ın Sarıgazi Köyü'nde inzivaya çekildiği bilinir. III. Murad'ın annesi Nurbânu Valide Sultan^) köyde mescit ve çeşme yaptırmıştır. Daha sonra geniş bir orman ve tarım alanı içinde uzun yıllar boyunca durağan bir yapıya sahip olan Sarıgazi Köyü, 1950'ler-de İstanbul'a yönelen göçten etkilenmeye başlamıştır. 1975'te 1.300 olan nüfusu, 1980'de 2.775'e, 1985'te 8.701'e ve 1990'da da 22.125'e ulaşmıştır. Özellikle Doğu Anadolu'dan gelenlerin yerleştiği Sarıgazi hızlı gelişimini son yıllarda da sürdürmektedir. Kaçak ve plansız yapılaşmanın örneklerinden birinin yaşandığı Sarıgazi'de belediye örgütü kurulmuştur. Çevresindeki beldelerin de gelişimiyle Sarıgazi, Kasım 1994'te Şamandıra ve Sultanbeyli'yle bütünleşebilecek bir görüntü vermektedir.

Sultançiffliği de ilçedeki eski köylerden biridir, î. H. Konyalı'ya göre "Sultan Çiftliği", Nurbânu Valide Sultan'm Üsküdar'da yaptırdığı Atik Valide Külliyesi'ne(->) gelir sağlayan vakıf mülklerinden biriydi. Köyün, adını aldığı bu çiftliğin yanında 16. yy'da kurulduğu sanılır. Konyalı'ya göre bu köydeki caminin de Nurbânu Valide Sultan tarafından yapılmış olması muhtemeldir.

İlçe merkezi olan Ümraniye'nin, çevresindeki köyler kadar eski bir yerleşme yeri olmadığı bilinir. Eskiden Yalnızservi olarak adlandırılan Ümraniye'ye 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Balkan-



Tablo H Aşağı Dudullu'nun Nüfus Gelişimi

Yıllar

Yühk Ortalama Nüfus Nüfus Artış Hızı (%)

1945

195

-

1950

215

2,1

1955

262

4,4

1960

432

13,0

1965

615

8,5

1970

1.076

15,1

1975

2.659

20,4

1980

12.742

75,8

Tablo m

Ümraniye İlçesi Kırsal Nüfusu (1990)

Nüfus


Köyler

6.684


Alemdar

13.523


586

Çekme Hüseyinli

485

778


Koçullu Reşadiye

22.125


Sarıgazi

440


Sırapınar

9.747


Sultançiftliği

4.798


Yenidoğan

59.166


Toplam

lar'dan gelen göçmenlerin bir bölümü yerleştirildi. Bu yüzden bir süre Muhacirköy adıyla da anıldığı söylenmektedir. Ümraniye'deki en eski yapı, II. Abdülhamid'in (hd 1876-1909) başmusahibi Cevher Ağa'nın 1315/1897'de yaptırdığı Cevher Ağa Ca-mii'dir. Bu yapıya günümüzde Ümraniye Camii(->) de denir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında küçük bir yerleşme yeri olan Ümraniye'nin gelişimi İstanbul'a göçün başladığı 1950'lere rastlar. 1950'de 1.000'i bulmayan nüfusu 10 yıl sonra sekiz kattan fazla artarak 7.000'i aşmıştır. 1955-1960 arasındaki yıllık ortalama nüfus artış hızı yüzde 6l'i bulmuştur (Tablo I).

Netaş ve PTT fabrikalarının, çeşitli dallarda faaliyet gösteren sanayi sitelerinin, bunlar arasında, özellikle MODEKO diye bilinen, mobilya, dekorasyon, marangoz işliklerini barındıran büyük bir alana yayılmış sitenin kurulması Ümraniye'nin büyümesine yol açtı. Sanayi bölgesi yapılmasıyla bağlantılı olan bu büyüme, önce sanayi tesisleri ve yolların kenarında gecekondu mahalleleri oluşması, sonra da bu mahallelerin apartmanlaşması süreciyle gerçekleşti. Ümraniye'de belediyenin kurulması 19ö3'e rastlar. Ancak Ümraniye ve çevresinde yeni yerleşim alanları oluşması 1970'ten sonradır. Örneğin Ümraniye ilçe merkezinin güneyindeki engebeli arazide 1976 ve 1977'de büyük bir gecekondu mahallesi ortaya çıktı, l Mayıs adı verilen bu mahallenin adı 1980'den sonra Mustafa

Kemal olarak değiştirildi. 1970 ve öncesinde küçük bir yerleşim olan Aşağı Dudullu'da da bu tarihten sonra önemli gelişmeler gözlendi. Aşağı Dudullu'nun nüfusu 1970-1980 arasında neredeyse 12 kat arttı (Tablo II).

Ümraniye ve çevresindeki mahallelerin yeni açılan önemli yollara yakınlığı, gelişiminin giderek yaygınlaşmasıyla sonuçlandı. 1980'de Üsküdar İlçesi'ne bağlı köy statüsünde bir yerleşim merkezi olan Ümraniye, Boğaziçi Köprüsü çevre yolu aracılığıyla kentin öbür semtlerine kolayca ulaşılması açısından hemşerilerine yakın oturmak isteyen göçle gelmiş yeni İstanbulluların tercih ettiği bir semt haline geldi. Gelişimin devam etmesi yönetsel açıdan bazı sıkıntılara yol açınca, yapılan bir düzenlemeyle Ümraniye merkez olmak üzere bu çevredeki yerleşim alanları ve bazı köyler Üsküdar'dan ayrılarak yeni bir ilçe kuruldu. 1990'da yapılan sayım sonuçlarına göre Ümraniye İlçesi'nin nüfusu 301.257'ydi. Bunun yüzde 19,6'sım oluşturan 59.166 kişi kırsal kesimde yaşıyordu. İlçede kilometrekareye 2.008 kişi düşmekteydi (Tablo III).

Ümraniye îlçesi'nin gelişiminin sürmesinde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve . çevre yollarının yapımının önemli bir rolü vardır. Bu köprüye giden çevre yolu ilçe merkezinin hemen doğusundan, kentsel alanın ortasından güney-kuzey doğrultusunda geçer. Hemen hemen iki köprünün çevre yolu arasında kalan ilçe merkezinde yaşayan halkın bir bölümü bu ulaşım kolaylığından yararlanarak her gün kentin öbür semtlerindeki işlerine gider gelirler.

Faaliyet Kollan

Ümraniye ilçe merkezinde 12 ve daha yukarı yaştaki nüfus 1990'da 174.415'ti. Bunun yüzde 46'sım oluşturan 80.139 kişi iktisaden faaldi. İktisaden faal olanların yarısından fazlası sanayi sektöründe çalışmaktaydı. Çalışabilecek durumdaki bu nüfus içinde en dikkati çeken özellik, işsiz oranının yüzde 9,5 düzeyinde olmasıdır. İktisaden faal olmayan ve durumu bilinmeyen 94.276 kişiden yüzde 66,6'sı ev kadım, yüzde 22,2'si öğrenci, yüzde 6,3'ü emeklidir (Tablo IV).



Ümraniye'den bir görünüm. Nazım Timuroğlu

İlçe merkezinde 6 ve daha yukarı yaştaki nüfus 1990'da 210.503'tü. Bunun yüzde 87,9'u okuryazardı. Bu oran il ortalaması o-lan yüzde 90'ın altındadır. Okuma yazma bilenlerden yüzde 81,3'ü bir okulu bitirmişti. Bunların yüzde 73'ü ilkokul, yüzde 12,8'i ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 11,2'si lise ve dengi meslek okulu, yüzde 3'ü de yüksekokul ve fakülte çıkışlıydı.

1990'da ilçe merkezinde yaşayanlardan yüzde 33'ü İstanbul doğumluydu. Bunu yüzde 8'le Sivas, yüzde 4'le Kars, yüzde 3,7'yle Ordu, yüzde 3,3'le Erzincan ve Giresun doğumlular izliyordu.

Ümraniye'nin ilçe merkezini oluşturan kent alanındaki mahallelerden biri Hekim-başı'dır. Bu mahalle büyük bir çöp depolama alanının çevresinde yer almaktadır. 1993'te patlayan Hekimbaşı Çöplüğü birçok insanın yaşamını yitirmesine yol açmıştır (bak. çöp).

Toplam

Kadın


Erkek

İlçe topraklarının bir bölümü ormanlarla kaplıdır. Eskiden daha geniş alanları

kaplayan ormanlar yasadışı yollardan arsa üretmek amacıyla tahrip edilmiştir. Bu ormanlardan bazı akarsular doğar. Bunlar Küçüksu, Göksu ve Riva Deresi'nin bir koludur. İlçenin bazı köylerinde kaliteli su kaynakları ve mesire yerleri vardır. Alemdar ve Sultançiftliği köylerindeki su başları ve mesire yerleri tatil günlerinde piknik yapmak isteyen İstanbulluların ilgisini çeker.

Bibi. Konyalı, Üsküdar Tarihi, II; U. Esin, "istanbul'un En Eski Buluntu Yerleri ve Kültürleri", Semavi Eyice Armağanı-İstanbul Yazıları, ist, 1992, s. 62.

ATİLLÂ AKSEL



ÜNAYDUV, RUŞEN EŞREF

(18 Mart 1892, İstanbul - 21 Eylül 1959, istanbul) Yazar.



Hekim Eşref Ruşen Bey'in (1865-1919) oğludur. 19H'de Mekteb-i Sultani'yi (Ga-latarasay Lisesi), 1914'te Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. 1914-1920 arasında Mekteb-i Sultani'de, Baytar Mekteb-i Âlisi'nde ve Darülmuallimin'de(->), Türkçe, Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu arada Servet-i Fünun(r>) dergisinde başladığı yazı hayatını Donanma, Türk Yurdu, Talebe Defteri, Vakit, Yeni Gün ve Tasvir-i Efkâr gazetelerinde sürdürdü. Bu yıllarda dönemin edebiyatçıla-rıyla yaptığı konuşmaları Diyorlar ki (İst., 1918, yb İst., 1972) adlı kitapta topladı. 1918'de YeniMecmua'nın "Çanakkale fev-kalede nüshası"nda yayımlanan "Anafarta-lar Kumandam Mustafa Kemal ile Mülakat" Atatürk'le yapılmış ilk röportaj olarak önem taşır.

1920 sonlarında Ankara'ya geçen Ünay-dm 1921'de Londra ve 1922-1923'te Lozan Konferansı'na Türk heyetinin basın müşaviri olarak katıldı. 1923-1933 arasında Af-yonkarahisar milletvekilliği yaptı. 1933' te Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri oldu. 1934'te Tiran, aynı yılın sonlarında Atina



ÜNSÎ HASAN EFENDİ TEKKESİ 342

343


ÜSKÜDAR

elçiliğine atandı. 1939'da Budapeşte, 1943' te Roma, 1945'te yeniden Atina elçisi oldu. 1952'de emekliye ayrıldıktan sonra yaşamının son yıllarım Büyükada'da geçirdi.



Ünaydın'ın çevirileri, Atatürk'e ilişkin anı kitapları, Kurtuluş Savaşı sırasındaki yazılar ve Damla Damla (ist., 1928, yb İst., 1929) adlı kitapta topladığı mensur şiirleri dışta tutularsa edebiyat yaşamını oluşturan Geçmiş Günler (İst., 1919, yb ist., 1924), Ayrılıklar (İsı., 1923) ve Boğaziçi Yakından in (îst., 1938) temel konusu İstanbul'dur.

Geçmiş Günler'de yer alan "Lale Dev-ri'nde Sa'dâbâd Akşamları", "Topkapı Sarayı Harem Dairesi" gibi yazılarında İstanbul'un geçmişine eğilirken, "Yangın", "Tramvaylarda", "Zevkimize Dair"de İstanbul'un değişen ve değişmeyen yönleri zaman zaman bir hikâye havasında işlenir.

Ayrılıklar'da İstanbul çok daha yoğundur. Çoğu I. Dünya Savaşı'mn yarattığı yıkım ortamında ve Mütareke'nin kara günlerinde kaleme alınmış bu yazılarda İstanbul halkının acılı yaşamından kesitler sunulurken, bir yandan da şehrin eski günlerdeki özelliklerinden, geleneklerinden, mimarisinden söz edilir. Yazarına bir dönem "İstanbul seyyahı", "Çeşmeler kâşifi" gibi sanlar kazandıran bu yazılar canlı gözlemlerle zenginleşmiş denemelerdir.

Boğaziçi Yakından 'da çocukluk, gençlik anılarından başlayıp yurtdışındaki görevlerinden izinli gelişlerindeki gezi izlenimleriyle, özlem duygularının karıştığı yazılar yer alır. Boğaziçi'nin Türklerin elinde nasıl "Boğaziçi mede-niyeti"ne dönüştüğünü anlatacağını söylediği "Boğaziçi Uzaktan" adlı kitabı ise yayımlanmamıştır.

Ünaydın'ın yazılarında İstanbul salt bir gözlemci yaklaşımıyla dile getirilmez. Üs-lupçu bir kaygının egemenliği, mekânın, doğanın, yapıların yarattığı duyguların yansıtılması bu yazıların temel özelliğidir.

Bibi. N. Birinci, Ruşen Eşref Onaydın, Ankara, 1988; ay, Ruşen Eşref Onay dm'dan Seçmeler, Ankara, 1982.

İSTANBUL


Ruşen

Eşref

Ünaydın

Cengiz Kahraman



ÜNSÎ HASAN EFENDİ TEKKESİ

bak. AYDINOĞLU TEKKESİ



ÜNVER, AHMED SÜHEYL

(l 7 Şubat 1898, istanbul -14 Şubat 1986, istanbul) Hekim, tıp ve sanat tarihçisi.

Babası posta telgraf genel müdürlerinden Mustafa Enver Bey, annesi hattat Şevki Efendi'nin(->) kızı Safiye Rukiye Ha-nım'dır. Menbaü'l-İrfan, Mercan İdadi-si'nden sonra 1915'te Mekteb-i Tıbbiye'ye girdi. Tıp tahsilinden sonra Gureba ve Haseki hastanelerinde hekimlik çalışmalarına başladı. Bu arada daha Mekteb-i Tıbbiye öğrencisi iken sanata açık yanım geliştirdi. Medresetü'l-Hattatin'den(-») 1923'te tezhip ve ebrudan icazet aldı. Ayrıca Hoca Ali Rıza(->) ile resim çalışmalarını sürdürdü. 1927-1929 arasında Paris'te hekimlik ihtisasını tamamladı. 1930'da İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi'nde akademik hayata geçti. Türk üniversite hayatı içinde ilk kez sistemli bir şekilde tıp tarihi derslerinin verilmesine öncülük etti. Bunu Tıp Tarihi Enstitüsü'nün kurulması izledi. 1939'da profesör, 1954'te ordinaryüs profesörlüğe yükseltildi.

İstanbul Üniversitesi bünyesindeki çalışmalarıyla Türk tıp tarihi üzerinde yoğunlaşırken sanata açık yanını el yapması tezhip, minyatür, kaatı (kâğıt oyma) eserleriyle devam ettirdi. Bilhassa bu vadide hem sanat dallarının Cumhuriyet Türkiye'sinde yeniden hayat bulmasını gerçekleştirdi, hem de bunların tarihi köklerine eğilen bilimsel araştırmalarda bulundu. Ayrıca Güzel Sanatlar Akademisi ile Topkapı Sarayı Nakışhanesi'nde başlattığı Türk süslemesi kurslarıyla bu sanatı günümüzde yaşatacak öğrencilerin yetişmesinde de öncülük etti. Daha sonra bu kursları Tıp Tarihi Enstitüsü bünyesinde devam ettirdi. Başta Türk tıp tarihi olmak üzere başlattığı bilimsel çalışmalarım farklı alanlara yaydı. Bilhassa bilim tarihi üzerinde yaptığı araştırmalarla dikkatleri daha çok başta İstanbul kütüphanelerindeki yazma eserlere çekti. Bu çizgideki çalışmalarını Anadolu'daki, daha sonra Avrupa'daki kütüphanelerde sürdürdü. Başta İstanbul olmak üzere gittiği her şehir için seyahat defterleri hazırladı. Bunları şahsi intibaları, notlar, yaptığı suluboya resimler ve çektiği fotoğraflarla süsledi. Dosya ve defterlerden oluşan zengin bir arşiv hazırladı. Türk tarihinin belli kesitleri için bilhassa toplumsal tarihimiz

açısından zengin malzeme yığını ile yüklü olan arşivi bugün İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Enstitüsü, Türk Tarih Kurumu, Süleymaniye Kütüphanesi ile kızı Gülbün Mesara Arşivi'ndedir. 1973'te emekli oldu. Çalışmalarını vefatına değin kesintisiz bir şekilde sürdürdü. Sakızağacı Kabristanı'na defnedildi.

Süheyl Ünver'in tanımaya başladığı İstanbul doğası, insanı ve tarihi eserleri ve sokaklarıyla tıpkı onun elyazması bir eserde karşısına çıkan enfes tezhip örnekleri gibiydi. Gerçek çizgilerini ancak Y. K. Be-yatlı'nın şiirlerinde, A. Ş. Hisarin romanlarında, Hoca Ali Rıza Bey'in suluboya ve karakalem resimlerinde gördüğümüz bu son güzel İstanbul'u Süheyl Ünver doya doya yaşadı. Şehri keşfetmeye başlaması, tespitlerde bulunması ise Mütareke gün-leriyle birliktedir. O günlerden vefatına değin eksilmeyen bir sevgi ve çalışma temposu ile İstanbul'un tarihi ve tabii güzelliklerini İstanbul efendiliğiyle birlikte tespit ederken resim yaptı, fotoğraf çekti, hemşe-rilerini konuşturdu. Neticede topyekûn bir İstanbul belgeseli olabilecek yüksek değerde yüzlerce dosya, defter hazırladı, makale ve kitaplar neşretti. Ünver'in yayınları ile arşiv kayıtlarında İstanbul'un bulduğu değerin özü şudur; "İstanbul bütün Türk tarihinin, Türk coğrafyasının bir terkibi, bir hülasası ve bir tecellisi olmuştur." Tespitlerini başarıyla gerçekleştirdiği fakat şimdi yok edilmiş İstanbul'a dair haykırışı ise şöyledir: "Bugünkü ihmallerimizle İstanbul'un en ruhnüvaz hatıralarını yok ettik ve şehrimizi acaib hallere koyduk. İstanbul en son bundan yarım asır önce... gıbta olunacak bir huzur, sükûn ve şiir şehri idi."

Artık olmayan İstanbul'un tesellisini onun fırça ve kaleminde, toplamalarında ararken Süheyl Ünver bu çalışmalarıyla adını bu büyük şehrin kütüğüne kaydettirmiş, selefleri İhtifalci Mehmed Ziya(->), Ali Rıza Bey(->) ve çağdaşları İ. H. Konyalı(->) ve R. E. Koçu(-+) ile birlikte anılmaya hak kazanmıştır.

Bibi. A. S. Ünver, "istanbul Anlayışı", Diyanet Gazetesi, 15 Şubat 1975; ay, Saraçhane, Defter no. 393, (Süleymaniye Ktp); O. Ergin, A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, I, ist., 1941; ay, A. Süheyl Onver Bibliyografyası, II, ist., 1952; G. Özdemir-B. Tanyeli-O. T. Ölez, A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, III, ist., 1972; ay, Garp Dillerinde A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, ist., 1970; Süheyl Ünver Yayınlan Bibliyografyası 1972-1982, ist., 1985; A. G. Sayar, A. Süheyl Ünver: Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri (1898-1986), İst., 1994.

AHMED GÜNER SAYAR



Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   80   81   82   83   84   85   86   87   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin