I d I n I a V a 3IV1ho nin


ÜSKÜDAR ANADOLU SPOR KULÜBÜ



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə86/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   ...   140

ÜSKÜDAR ANADOLU SPOR KULÜBÜ

bak. ANADOLU SPOR KULÜBÜ



ÜSKÜDAR CÜZAMHANESİ

bak. CÜZAMHANELER



ÜSKÜDAR İLÇESİ

İlin doğu yarısında, Kocaeli Yarımadası'nın batı kesiminde yer alır. Üsküdar İlçesi, doğuda Ümraniye, güneyde Kadıköy ilçeleri, batı ve kuzeybatıda İstanbul Boğazı, kuzeyde de Beykoz İlçesi'ne komşudur. İlçe bu sınırlar içinde 35 km2'lik bir alan kaplar.

Kırsal yerleşmesi olmayan Üsküdar İlçesi 52 mahalleden oluşur. Bunlar Abdullah Ağa, Acıbadem, Ahmet Çelebi, Altu-nizade, Arakiyed Hacı Cafer, Arakiyeci Hacı Mehmet, Aşçıbaşı, Ayazma, Bahçeli-evler, Barbaros, Beylerbeyi, Bulgurlu, Burhaniye, Cumhuriyet, Emek, Emniyet, Esat Paşa, Ferah, Fetih, Gülfem Hatun, Güzelte-pe, Hacı Hesna Hatun, Havuzbaşı, Hayrettin Çavuş, İcadiye, İhsaniye, İmrahor, Salacak, İnkılap, Kandilli, Kefçe Dede, Kısıklı, Kirazlıtepe, Kuleli, Kuzguncuk, Küçük-su, Küplüce, Murat Reis, Örnek, Pazarbaşı, Rumi Mehmet Paşa, Salman Ağa, Sela-mi Ali, Selimiye, Solak Sinan, Tabaklar, Ta-vaşi Hasan Ağa, Tembel Hacı Mehmet, Toygar Hamza, Ünalan, Valideiatik ve Ya-vuztürk mahalleleridir.

İlçe topraklan İstanbul Boğazı kıyılarının güneydoğusunda kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu toprakların ge-



Tablo I Üsküdar İlçesi'nin Nüfus Gelişimi

Yıllar

Kent

Kır

Toplam

1940

52.859

2.110

54.969

1945

60.722

3.073

63.795

1950

69.477

2.948

72.425

1955

88.087

10.141

98.228

1960

101.814

10.007

111.821

1965

115.336

19.720

135.056

1970

143.527

27.740

171.267

1975

202.957

51.938

254.895

1980

261.141

105.045

366.186

1985

467.212

22.973

490.185

1990

395.623

-

395.623

nel eğimi doğu kesimde Kocaeli Yarımadası'nın iç bölümlerine, güney kesimde Marmara Denizi kıyısına, batı kesimde ise İstanbul Boğazı kıyısına doğrudur. Orta kesimde kabaca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bir sırt yer alır. Bu sırt güney kesimdeki Büyükçamlıca Tepe-si'nde 268 m yüksekliğe erişir. Büyükçamlıca Tepesi, Üsküdar İlçesi'nin en yüksek noktasıdır. Öbür önemli yükselti 227 m'lik Küçükçamlıca Tepesi'dir. Üsküdar İlçesi'ndeki başlıca akarsu, Küçüksu Dere-si'nin başlangıç kollarıdır. İstanbul İli'nde koruların azımsanmayacak kadar yer kapladığı ilçelerden biri de Üsküdar'dır.

İlçeye adını, güneybatı kesimdeki eski iskele yerleşmesi verir. Günümüzde hemen hemen Selman Ağa, İnkılap, Gülfem Hatun ve Rumi Mehmet Paşa mahalleleri: ni içine alan bu tarihsel yerleşmeye Üsküdar^) denir. Bazı kaynaklara göre, Moda Burnu'nda oturan Halkedonlular teknelerini MÖ 7. yy'da Üsküdar kıyısında bulunan tersanelerde inşa ediyorlardı. Adının, Yunanca Skutarion (Skytarion) ya da Latince Skutari'nin (Scutari) zamanla değişime uğramasıyla bugünkü halini aldığı sanılır. Semt MÖ 5. yy'da kıyıdaki yerleşim bölgesini surla çeviren Atinalılar döneminden ve hattâ daha da önceden beri önemli bir ulaşım ve konaklama merkeziydi. Boğaz'ın iki yakası arasındaki ulaşımda tarih boyunca büyük önem taşıdı. Bizantion ve Kons-tantinopolis'i ele geçirmek amacıyla değişik dönemlerde doğudan gelen farklı güçlerin düzenledikleri saldırılar sırasında hep askeri üs olarak kullanıldı. Ulaşım, konaklama, askeri üs olarak yararlanılmasının yamsıra, ticari açıdan da büyük önem taşıyan Üsküdar, Konstantinopolis'in fethinden çok önce 1352'de Türklerin eline geçti. Orhan Gazi döneminden beri Osmanlıların denetiminde olan Üsküdar'a Türklerin geniş ölçüde yerleşmesi II. Mehmed (Fatih) dönemine rastlar. s İstanbul'un fethinden sonra, kent ile çevresinde yönetim ve yargı düzeninin kurulması sırasında iki büyük birim belirlendi. Suriçindeki kentsel alani istanbul Kadılığı temsil ediyordu. Sur dışında banliyö durumundaki Eyüp, Galata ve Üsküdar

kadılıklarına ise Bilad-ı Selase(->) deniyordu. Üsküdar kadısı, öbür kadılarla birlikte padişah ve sadrazama bağlıydı. Anado-lukavağı, Gebze, Kartal, Pendik ve Şile'de Üsküdar kadısının birer naibi vardı. Beykoz Kazası da Üsküdar Kadılığı'na bağlıydı ama naibini arpalık olarak bu kazayı yöneten müneccimbaşı belirlerdi. Kandıra ve Şile kazaları da 1581'de Üsküdar Kadılığı'na bağlandı. 1826'da İhtisab Nezareti, 1846'da da adı daha sonra Zaptiye Nezareti olarak değiştirilen Zaptiye Müşirliği kuruldu. 1867'de çıkarılan Vilayetler Nizam-namesi'ne göre İstanbul'da valilik kurulmamış, bu görev Zaptiye Müşirliği tarafından yürütülmüştür. Bu dönemde Dersa-adet ve Bilad-ı Selase, Bâb-ı Zaptiye'ye bağlı değildi. 1854'te şehremaneti kurulunca İhtisab Nezareti kaldırıldı ve 1877'de Beyoğlu, İzmit, Kaza-ı Erbaa'yla birlikte Üsküdar da mutasarrıflık yapıldı. Bu mutasarrıflıklar Zaptiye Nezareti'ne bağlıydı. Üsküdar Mutasamflığı'nm Beykoz, Gebze, Kartal ve Şile kazaları vardı. 1918'de İstanbul Vilayeti'ne bağlı Beyoğlu ve Üsküdar mutasarrıflıkları, Cumhuriyet'ten sonra 1924'te tüm sancaklar vilayet yapılınca ayrı birer vilayet (il) oldular. 1926'daki yönetsel düzenlemeler sırasında Üsküdar da kaza (ilçe) yapılarak İstanbul Vilayeti'ne bağlandı.

1877'de İstanbul Şehremaneti 20 belediye dairesine ayrıldı. Bunlardan 4'ü bugünkü ilçe sınırları içindeydi. Anadoluhisa-rı ve çevresine On Dördüncü Daire, Beylerbeyi ve çevresine On Beşinci Daire, Pa-şalimam ve çevresine On Altıncı Daire, Üsküdar ve Doğancılar çevresine On Yedinci Daire adı verilmişti. 1913'te daireler kaldırıldı ve 9 şube kuruldu. Üsküdar uzun süre 1930'da adı değiştirilen İstanbul Bele-diyesi'nin şube müdürlüklerinden biriydi.

Eskiden doğuda Kartal İlçesi'ne komşu olacak kadar geniş bir alanı kaplayan Üsküdar İlçesi'nin görünümü, tüm ilde olduğu gibi 1950'lerden itibaren hızla değişmeye başladı. Ülkenin çeşitli yörelerinden İstanbul'a yönelen göçten Üsküdar İlçesi de payına düşeni aldı. 1960'larda Çamlıca, Bulgurlu ve daha doğudaki alanlarda hızlı bir gecekondulaşma yaşandı. Bu yıllarda sanayi bölgesi olarak belirlenen Ümraniye ve çevresinde gecekondular ve gecekondu mahalleleri oluştu. Buradaki hızlı nüfus artışı 19ö3'te Ümraniye'de belediye kurulmasını gerekli kıldı. Boğaziçi Köprüsü'nün açılması Kadıköy'de olduğu gibi Üsküdar'da da yerleşimi özendirdi. Otomobil edinmenin yaygınlaşmasının getirdiği ulaşım kolaylığı ilçenin İstanbul Bo-ğazı'na bakan semtlerinde de nüfus artışına neden oldu. İlçenin 1970-1980 arasındaki yıllık ortalama nüfus artışı yüzde 10'u aştı. Bunun nedenlerinden biri de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çevre yollarının geçtiği kırsal kesimde hızlı bir yapılaşma yaşanmasıydı. Bu gelişmeler Ümraniye'nin 1987'de ilçe yapılmasıyla sonuçlandı. Üsküdar İlçesi nüfusunun 1985'te 490.185'ten 1990'da 395.623'e gerilemesi Ümraniye'nin ayrılması yüzündendir.

1990'da Üsküdar İlçesi'nde yaşayanla-

rın yüzde 38'i İstanbul doğumluydu. Bunu yüzde 4l'le Rize ve Sivas, yüzde 3'le Kastamonu, Giresun ve Trabzon doğumlular izler. 1990 sayımı sonuçlarına göre 395.623 kişinin yaşadığı Üsküdar İlçesi'nde kilometrekareye 11.303 kişi düşüyordu. Nüfusun yüzde 51'i erkeklerden, yüzde 49'u ise kadınlardan oluşuyordu.

1990'da Üsküdar İlçesi'nde 6 ve daha yukarı yaştaki nüfus 355.767'ydi. Bunun yüzde 91'i okuryazardı. Bu oran yüzde 90 olan il ortalamasının üzerindeydi. Okuma yazma bilenlerden yüzde 85'i bir öğrenim kurumundan mezundu. Bunlardan yüzde 58'i ilkokul, yüzde 16'sı ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 18'i lise ve dengi meslek okulu, yüzde 8'i yüksekokul ve fakülte çıkışlıdır.

Üsküdar İlçesi'nde 12 ve daha yukarı yaştaki nüfus 1990'da 308.710'du. Bunun yüzde 44'ünü oluşturan 136.959 kişi iktisa-den faal durumdaydı. Faal olmayan 171.751 kişiden yüzde 59'u ev kadınları, yüzde 25'i öğrenciler, yüzde 11'i emeklilerdi. İktisaden faal nüfusun yüzde 39' unun sanayide çalıştığı görülüyorsa da ilçede egemen ekonomik etkinlik ticarettir. Faal nüfusun bir bölümü ilçe dışında çalışmaktadır. Üsküdar İlçesi'ndeki en canlı ticari merkez Üsküdar Çarşısı'dır. Her hafta cuma günü Ahmediye ve çevresinde kurulan pazar, halk arasında Cuma Pazarı adıyla anılır. 1993'te Altunizade'de açılan Capitol de ilçedeki önemli alışveriş merkezlerinden biridir.

Eskiden İstanbul'daki en önemli Türk yerleşmelerinden biri olan Üsküdar, Osmanlı dönemi boyunca büyük bir imar faaliyetine sahne oldu. O dönemin Üsküdar kasabası ve çevresi birçok külliye, cami, hamam ve çeşme gibi yapılarla, ilçenin Boğaziçi sahilleri ise saraylar, sahilsaraylar, yalılar ve köşklerle süslendi. Bunlardan başlıcaları Aziz Mahmud Hüdaî Külliye-si(-»), Altunizade KülIiyesi(->), Çinili Kül-liyesi(-»), Atik Valide Külliyesi(-»), Mihri-mah Sultan Külliyesi(->), Şemsi Paşa Kül-liyesi(-»), Yeni Valide Külliyesi(-0, Rum Mehmed Paşa Camii(->), Ayazma Ca-mii(-0, Beylerbeyi Camii(->), Selimiye Ca-

mii^), Beylerbeyi Sarayı(->), III. Ahmed Çeşmesi ve Selimiye Klşlası'dır(->). Bir açık hava müzesine benzeyen Karacaahmet Mezarlığı(-») kentin Anadolu yakasındaki en büyük Müslüman mezarlığı olma özelliğini yüzyıllardır korumaktadır. Kuzguncuk'taki Ayios Panteleymon Kilise ve Ayazması, gayrimüslimlere ait Ayios Yeoryios Kilisesi, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi(-~»), Beth Yaakov Sinagogu (Kal de Abaşo ya da Aşağı Sinagog) ve Kal de Ariva (Yukarı Sinagog) adlı dinsel yapıların ilçenin bir semtinde yan yana bulunmaları ilgi çekicidir. Osmanlı döneminde ilçenin istanbul Boğazı kıyısında birçok sahilsaray ve yalı vardı. Yalnızca yalılardan çok az bir bölümü günümüze kadar ayakta kalabilmiş, yanmış ve yıkılmış olan eski yapıların yerine yeni yalılar inşa edilmiştir. Eski yalılardan günümüzde kısmen ya da tamamen ayakta olup görünebilen başlıcaları Kıbrıslılar Yalısı(-»), Kont Ostrorog Yalısı(->), Abud Efendi Yalısı(^), Edib Efendi Yalı-sı(->), Recaizade Ekrem Bey Yalısı(->), Mahmud Nedim Paşa Yalısı(~0, Sadullah Paşa Yalısı(-t) ve Fethi Ahmed Paşa Yalı-sı'dır(->). Kız Kulesi(->) ilçenin simgesidir.

Üsküdar, İstanbul İli'nin en yeşil ilçelerinden biridir. Bu yeşil alanlarda konumu ve yeri belli olan korularm(->) kapladığı alan yaklaşık 90 hektardır. Koruma altında olduğu sanılan bu yeşil alanlar kuzeyden güneye doğru sırasıyla Cemil Filmer, Kandilli Kız Lisesi, Vaniköy Rasathane, Va-niköy, Vahideddin, Cemil Molla, Münir Bey, Fethi Paşa, Demirağ, Hüseyin Avni Paşa, Abdülmecid Efendi, Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi, Küçükçamlıca ve Âdile Sultan Validebağı korularıdır.

İstanbul'daki başlıca eğitim ve kültür kurumlarından bir bölümü Üsküdar İlçesi sınırları içindedir. Eskiden Mekteb-i Tıbbi-ye-i Şahane binası(->) olan ve daha sonra Haydarpaşa Lisesi'ne hizmet veren tarihsel yapıda günümüzde Marmara Ünivsrsite-si'nin bazı birimleri bulunmaktadır. Bu üniversiteye ait hastane de Altunizade'dedir. Kandilli Rasathanesi(-0 1982'den beri Boğaziçi Üniversitesi'ne bağlıdır. Çamlıca Kız Lisesi(-») ve Kandilli Kız Lisesi(->) Üsküdar

ÜSKÜDAR MEVLEVÎHANESİ 348

349 ÜSKÜDAR MUSİKİ CEMİYETİ

Üsküdar Mevlevîhanesi'nin türbe (sol) ve haziresi. Sadat Hasanoğlu, 1994

llçesi'ndeki en eski eğitim kurumları arasında yer alır.

İlçenin ulaşım açısından taşıdığı önem günümüzde de sürmektedir. Eskiden Üsküdar ile Kabataş ve Sirkeci arasında yapılan araba vapuru seferlerine, Boğaziçi Köprüsü'nün açılmasından bir süre sonra son verilmiştir. Araba vapuru seferleri günümüzde Harem iskelesi ile Sirkeci arasında yapılmaktadır. Bu iskele çevresindeki otogar, Anadolu'daki çeşitli merkezlerle İstanbul arasında yapılan karayolu ulaşımında hâlâ önemli bir yer tutmaktadır. Boğaziçi Köprüsü'nünC-O Anadolu yakasındaki ayağı ilçe sınırları içindedir. Eskiden E-5 olarak tanınan D-100 Karayolu Harem'e kadar uzanır. Bu karayolundan Uzunça-yır mevkiindeki köprülü kavşakla ayrılan çevre yolu Boğaziçi Köprüsü'ne ulaşır. Bu çevre yolundan Küçükçamlıca eteklerinden ayrılan bir başka yol Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çevre yoluyla bağlantı sağlar. İlçe, karayollarının önem kazanmasından bu yana suyolu ulaşımından yeterince yararlanamamaktadır. İstanbul Boğazı kıyısındaki bazı iskelelerle karşı kıyıdaki belli iskeleler arasında şehir hatları vapurlarıyla tarifeli seferler yapılmaktadır. Üsküdar İskelesi'yle Beşiktaş, Kabataş ve Sirkeci arasında yapılan "motor" seferleri de halkın ulaşım gereksinmesini karşılaması açısından önem taşır.

Üsküdar llçesi'ndeki koruların halka açık bir bölümü aynı zamanda mesire yeri özelliği taşır. Büyükçamlıca ve Küçükçamlıca tepelerinde yapılan düzenlemelerden sonra bu alanlar da gezi ve dinlenme açısından halkın ilgisini çekmektedir. İstanbul Boğazı kıyısındaki semtlerde birçok balık lokantası vardır. Bunlar ve Nak-kaştepe gibi yerlerdeki manzara açısından zengin öbür tesisler özellikle tatil günlerinde büyük ilgi görmektedir.

ATİLLÂ AKSEL

ÜSKÜDAR MEVLEVÎHANESİ

Üsküdar İlçesi'nde, İmrahor semtinde, Ayazma Mahallesi'nde, Doğancılar Cadde-si'nin batı yakasında yer almaktadır.

Şeyh el-Hac Sultanzade Halil Numan Dede Bey (ö. 1798) tarafından 1207/1792-93'te kurulmuştur. Söz konusu tesis, İstanbul'daki diğer mevlevîhanelerden farklı olarak, özellikle taşradan İstanbul'a gelen ve İstanbul'dan Anadolu yönüne doğru hareket eden dervişlerin konaklaması için tasarlanmış bir Mevlevi zaviyesidir. Aynı zamanda Galata Mevlevîhanesi'nin(->) yirminci postnişini olan H. Numan De-de'nin burada bulunan evini tadil etmek ve buna bir semahane eklemek suretiyle ilk mevlevîhane binasını meydana getirdiği bilinmektedir.

Üsküdar Mevlevîhanesi 19- yy'm içinde birçok yenileme ve onanma sahne olmuştur: II. Mahmud (hd 1808-1839), Müşir Ah-med Fevzi Paşa'yı bina emini tayin ederek 1250/1834-35'te mevlevîhaneyi yeni baştan inşa ettirmiş, Abdülmecid döneminde (1839-1861) 1844, 1845 ve 1851'de de yapının birtakım eksikleri tamamlanmış ve onarımı yapılmıştır. Son olarak 1289/1872'

de mevlevîhane Kaptan-ı Derya Hacı Ah-med Vesim Paşa (ö. 1910) tarafından bugünkü şekliyle ihya edilmiştir. Semahane-türbe, selamlık-mutfak (matbah-ı şerif), dedegân ve harem dairelerinden oluşan bu yapı topluluğu 19. yy'ın son çeyreğinde de birtakım onarımlar geçirmiş olmalıdır. Son postnişin Şeyh Ahmed Remzi Dede Efendi (Akyürek) (ö. 1944) 1919' da meşihata getirildiğinde, harap durumda bulduğu mevlevîhaneyi tamir ettirmiştir. Diğer taraftan Üsküdar Mevlevîhanesi'nin, II. Meşrutiyet'in başlarında, Mevlevi muhibbi olan ve Bahariye ile Yenikapı mev-levîhanelerini ihya eden V. Mehmed (Re-şad) tarafından yenilenmesi düşünülmüş, bu dönemde Evkaf Nezareti inşaat ve tamirat müdürü olan Mimar Kenıaleddin Bey (ö. 1927) tarafından ilginç bir taslak hazırlanmış, ancak Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı'mn araya girmesiyle bu proje uygulanamamıştır. Cumhuriyet döneminde terk edilen ve zamanla harap düşen binalar -harem bölümü hariç- 1975-1980 arasında bazı hayırseverlerin yardımlarıyla onarılmıştır. Günümüzde semahane-tür-be binası ziyarete açık tutulmakta ve bazı kültür faaliyetlerine sahne olmakta, selamlık-mutfak ile dedegân dairesi ise Vakıflar İdaresi'ne bağlı Vakıf Memba Suları Dağıtım Merkezi olarak kullanılmaktadır.

Üsküdar Mevlevîhanesi'nde cumartesi günleri mukabele icra edilmesine rağmen burası, Mevlevî dervişi yetiştirmekle yükümlü bir âsitane olmak yerine konaklama fonksiyonuna yönelik bir tesis olduğundan, âsitane statüsündeki diğer İstanbul mevlevîhanelerine oranla, musiki başta olmak üzere, Mevlevî kültürünün gelişimi açısından daha mütevazı bir geçmişe sahiptir. Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde burada 14 dervişin ikâmet ettiği belirtilmiştir. H. Numan Dede'den sonra sırayla Mehmed Hü-sameddin Dede (ö. 1801), el-Hac Ali Nailî Dede (ö. 1802), İsmail Hulusî Dede (ö. 1804), Seyyid el-Hac Mehmed Emin Dede (ö. 1812), Galata Mevlevîhanesi'nin yirmi dördüncü postnişini Mehmed Ruhî De-de'nin (ö. 1819) oğlu Seyyid Abdullah Ne-cib Dede (ö. 1836), M. Ruhî Dede'nin diğer oğlu Ahmed Arif Dede (ö. 1873), Meh-



Üsküdar Mevlevîhanesi'nde semahane-türbe binasının Doğancılar Caddesi'nden görünüşü. Sadat Hasanoğlu, 1994

med Zeki Dede (ö. 1881), A. Arif Dede'nin oğlu Mehmed Hasib Dede (ö. 1886), A. Arif Dede'nin torunu A. Arif Dede ile kendisine vekâlet eden Konevî Ha-lid Dede (ö. 1903), Galata Mevlevîhanesi'nin son postnişini Ahmed Celaleddin Dede (ö. 1946) ve Ahmed Remzi Dede (Akyürek) (ö. 1944) posta geçmişlerdir. A. Remzi Dede son dönem Mevlevî şeyhleri arasında tasavvufi ve ilmi yönüyle, ayrıca şairliği ile sivrilmiş bir simadır. Kayseri Mevlevîhanesi postnişini Süleyman Atâ-ullah Efendi'nin oğlu olan A. Remzi Dede 1872'de doğmuş, ciddi bir tahsil gördükten sonra II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Kütahya Mevlevîhanesi'nde vekâleten, Kastamonu ve Halep mevlevîhanele-rinde de asaleten meşihatta bulunmuş, I. Dünya Savaşı'mn sonlarına doğru İstanbul'dan Filistin cephesine hareket eden Mevlevî taburuna katılarak Şam'a ve Medine'ye gitmiş, dönüşte üç sene kadar Şam'da, Emeviyye Camii'nde Mesnevî'mn. Arapça şerhini okutmuştur. 1919'da Üsküdar Mevlevîhanesi'nin meşihatına tayin edilen A. Remzi Dede, Meclis-i Meşâyih üyeliğinde ve Medresetü'l-İrşad tasavvuf müderrisliğinde bulunmuş, tekkelerin kapatılmasından sonra Üsküdar'daki Selim Ağa Kütüphanesi'nin başmemurluğu görevini üstlenmiştir. Bir kısmı basılmış olan 30 kadar eseri tespit edilmektedir.

Mevlevîhanenin arsası doğuda Doğancılar Caddesi, diğer yönlerde ise bahçeli meskenlerin işgal ettiği komşu parseller ile çevrilidir. Semahane-türbe arsanın güneydoğu köşesinde, cadde üzerinde yer alır. Bunun kuzeybatısında selamlık-mutfak binası, arkasında bir su deposu ve buna bağlı helalar bulunmaktadır. Selamlık-mutfa-ğın güneyinde yedi adet kabri ihtiva eden küçük bir hazire mevcuttur. Bu yapının da kuzeybatısında, dedegân dairesi görülmektedir. Harem bölümü ise arsanın kuzeydoğu köşesini işgal etmekte ve cadde üzerinde yer almaktadır. Arazinin binalardan artakalan kısmı epeyce geniş bir bahçe teşkil eder.

Yamuk planlı olan semahane-türbe yapısının boyutları kuzeyde 6 m, batıda 14,5 m, güneyde 8 m, doğuda ise 16 m'dir. Duvarları 50 cm kalınlığında olup moloz taş

ve tuğla ile örülmüştür. Pencere ve kapı söveleri kesme küfeki taşındandır. Kırma çatısı alaturka kiremitle kaplıdır.

İki katlı olan binanın zemin katı türbe, üst katı da semahane olarak tasarlanmıştır. Zemin katta batı duvarında yer alan ve bahçeye açılan bir kapıdan, türbeye girilmekte, girişin yanlarında üçgen kemerli birer pencere görülmektedir. Türbenin, biri kuzey duvarında, beşi de cadde üzerindeki doğu duvarında olmak üzere altı penceresi daha vardır. Bunlardan kuzeydeki ile batı duvarının ortasında yer alan sepet kulpu biçiminde, diğerleri ise üçgen sö-velerle donatılmış durumdadır. Güney duvarı sağırdır.

Dışarıdan türbenin güneybatı köşesine bitişen, tek katlı, dikdörtgen planlı bir tür-bedar dairesinin varlığı tespit edilmektedir. Bugün mevcut olmayan bu türbedar dairesinin kuzeybatı köşesinden başlayan iki kollu ve moloz taş örgülü bir kagir merdiven üst kattaki semahaneye çıkmaktadır. Üst katın bütününü işgal eden semahanenin kuzey yönünde yer alan, yaklaşık 5,5x5,5 m boyutlarındaki kesim, iki ucu kavisli bir ahşap parmaklıkla ayrılarak kısmen "mutrıb" kısmen de "züvvâra" mahsus bir maksureye dönüştürülmüştür. Ayrıca yine bu yönde parmaklıkların az gerisinde dört adet kare kesitli ahşap sütunun taşıdığı üç ahşap kemer sıralanmaktadır. Maksureden geriye kalan, ortalama 8,50x 6,5 m boyutlarındaki bölüm sema alanı olarak ayrılmıştır.

Türbede olduğu gibi, burada da güney duvarı sağırdır. Batı duvarında yuvarlak kemerli dikdörtgen ahşap kasalı girişten başka, iki adet pencere yer almaktadır. Maksureye ait olan kuzey duvarının ortasında, yuvarlak kemerli bir kapı, yapının bu cephesinde dışarıya taşan bir ahşap mükebbireye geçit vermektedir. Yarım daire planlı olan bu mükebbirede aşağıdan yukarıya doğru, basit bir korkuluk duvarı, beş adet kare kesitli ince ahşap sütun, bunların arasında kırık kaş kemer biçiminde ahşap alınlıklar ve kısa bir saçakla donatılmış yarım sekizgen piramit biçiminde bir ahşap çatı görülmektedir. Mihrabın

dışarıya çıkıntı yapmayan kavisli nişi ve sepet kulpu kemerli kavsarası vardır.

Semahane-türbe binasının içinde süsleme olarak kayda değer yegâne unsur mihrap hücresinin sathında görülen kalem işi tezyinattır. Burada uçları püsküllü kordonlar ile tutturulmuş perde ve kandil motifi yer almaktadır. Dış süsleme olarak da zikre değer tek husus cadde üzerindeki doğu cephesinde, üst katta mihrabın tepesine isabet eden yerde görülen sehpa üzerine oturtulmuş Mevlevî tacı kabartmasıdır. Sıva ile teşkil edilmiş bu kabartma geç devir tarikat yapılarında sıkça rastlanılan, tekke eşyalarının ve tasavvufi sembollerin mimari süslemede yer alması geleneğine bağlanmaktadır.

Kare bir alanı (12x12 m) kaplayan selamlık-mutfak binasının kagir duvarlı zemin katı ve ahşap duvarlı üst katında orta sofalı plan tipi uygulanmış, zemin kattaki sofanın çevresine şeyh odası, mutfak ve bununla bağlantılı somathane, giriş üzerinde bir çıkma yapan üst kat sofasının çevresine de altı tane oda yerleştirilmiştir. Zaviye niteliğindeki bu mevlevîhanede mutfağın, âsitanelerde olduğu gibi, yemek pişirmenin yamsıra sema meşki ve derviş terbiyesi gibi fonksiyonları içermediği ve âsitane mutfaklarına (matbah-ı şerif) oranla daha ufak tutulduğu dikkati çekmektedir. Dikdörtgen planlı (14,50x8 m), tek katlı ve kagir duvarlı dedegân dairesi, yapıyı boydan boya kat eden bir koridorla bunun üzerinde sıralanan dört adet hücreden ibarettir.

Üsküdar Mevlevîhanesi'nin tarikat mimarisi açısından en ziyade dikkati çeken yanı türbenin semahanenin alt katında yer almasıdır. Söz konusu garip konum burada inşaat alanının kısıtlı olmasından kaynaklanmamakta, sufî çevrelerinde, veliler ile onların yoluna bağlı olanlar arasında mevcut olduğuna inanılan manevi yakınlığı tasarıma yansıtmakta, diğer taraftan söz konusu yapı, bu yönüyle Türk-İslam mimarisinin erken tarihli kümbetlerinde gözlenen bir geleneğe bağlanmaktadır.

Bibi. Aynur, Saliha Sultan, 39, no. 202; Âsitane, 5; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 72-73, no. 126; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 5; Raif, Mir'at, 102; IhsaiyatlI, 19; Vassaf, Sefine, V, 269; Zâkir,

Mecmua-i Tekâyâ, 24; Öz, istanbul Camileri, II, 46; Ergun, Antoloji, II, 637-638; inal, Son Hattatlar, 634-638; İnal, Türk Şairleri, II, 1408-1411; E. Yücel, "İstanbul Mevlevihaneleri", Hayat Tarih Mecmuası, V/ll (Kasım 1965), s. 28-33; M. Erdoğan, "Mevlevî Kuruluşları Arasında İstanbul Mevlevîhaneleri", GDAAD, 4-5 (1975-1976), 38-39; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 210-212; Beh-cetî İsmail Hakkı el-Üsküdarî, Merâkid-i Mu'te-bere-i Üsküdar, (yay. B. N. Şehsuvaroğlu), ist., 1976, s. 89-92; M. Ayaşlı, "Şeyh Ahmed Remzi Efendi", Büyük Gazete, 28 (3 Kasım 1976); Göl-pınarlı, Mevlevilik, 339; H. Mazıoğlu, Ahmed Remzi Akyürek ve Şiirleri, Ankara, 1987; M. B. Tanman, "Relations entre leş semahane et leş türbe dans le tekke d'Istanbul", Arş Turcica-Ak-ten deş VI. Internationalen Kongresses für Tür-kischeKunst, Münih, 1987, s. 315-316; ay, "Set-tings for the Veneration of Saints", TheDervisb Lodğe-Architecture, Art and Sufism in Ottoman Turkey, Berkeley, 1992, s. 148-İ49; M. Özdamar, Dersaadet Dergâhları, İst., 1994, s. 238-239.

M. BAHA TANMAN


Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin