I d I n I a V a 3IV1ho nin



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə97/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   140

VİŞNEZADE PARKI

Beşiktaş llçesi'nde, Beşiktaş'tan Maçka'ya çıkan Spor Caddesi'nin solundaki sıra evlerin bitiminde yer alır (bak. Akaretler). 70x80 m boyutlarında, oldukça eğimli bir arazi parçası üzerinde kurulmuştur.

Parkın bulunduğu çevre Vişnezade semti olarak da tanınır. Buradaki Vişnezade Camii 1664'te Vişnezade Kazasker Meh-med İzzet Efendi tarafından yaptırılmış ve 17. yy'dan itibaren semt onun adıyla anılmaya başlamıştır. 19. yy'da Dolmabahçe Sa-rayı'nın(->) yapılmasından sonra, saraya çok yakın olan Vişnezade, sarayla bağlantılı zengin ve nüfuzlu kimselerin oturduğu, geniş bahçeler içinde ahşap konakların bulunduğu bir görünüm kazanmıştır.

1875'te Vişnezade'nin üstlerindeki yangın yerlerinde ilk kentsel düzenleme adımlarından biri sayılabilecek Akaretlerin inşaatına başlandıktan sonra, hattâ 1950'lere kadar semtin görünümü fazla değişmemiştir.

1939'da dönemin vali ve belediye başkanı Lütfi Kırdar'm(->) girişimiyle buradaki boş alan park yeri olarak ayrılmış ve Vişnezade Parkı kurulmuştur.

Park alanı, üç taraftan çepeçevre derz-li taş duvarla çevrelenmiş, emniyet altına alınmıştır. Sirkülasyonu sağlayan kapılardan ikisi Spor Caddesi'ne, üçüncüsü ise Taşlık tarafına, Baba Efendi Sokağı'na açılır.

Park alanı içerisinde sekiz adet yaşlı Hi-malaya sediri ve oldukça yaşlı ve görkemli beyaz çiçekli manolya vardır, iki adet ehrami serviden başka çok sayıda dişbudak ağacı, yalancı akasyalar, atkestaneleri, akçaağaçlar ve çitlembik ağaçları büyük gruplar oluşturmakta, parkı gölgelendir-mektedir. Bu ağaçların altında da top mazı, porsuk, ispirya, kartopu gibi çalı grupları parka renk ve güzellik kazandırır.

Vişnezade Parkı

Ertan Uca, 1994/TETTVArşivi

Parkta çocuk oyun bahçesi ile yeterli sayıda oturma bankları bulunmaktadır. FAiK YALTIRIK

VOLEYBOL

Bir Amerikan sporu olan voleybolu istanbul'a, Amerikan YMCA(->) örgütü getirdi.

Örgütün istanbul şubesi müdürü olan Dr. Gilbert Deaver, basketbolün yanısıra voleybolu da Türkiye'ye sokan ve tanıtan kişi oldu. istanbul'da ilk voleybol maçları YMCA'nın Çarşıkapı'daki spor salonunda oynandı. Dr. Deaver bu konuda son derece zekice hareket ederek Darülmualli-min'de(-0 (Öğretmen Okulu) spor hocası olan Selim Sırrı Bey'le (Tarcan) işbirliği yaptı. Böylece voleybol bu okulun Cağa-loğlu'ndaki binasından içeri girdi ve okulun spor müfredatı arasında yer aldı. Bu okulda voleybolu tanıyan, öğrenen ve oynayan genç beden eğitimi öğretmenleri vasıtasıyla da yayıldı.

Voleybol bir okul sporu olarak ortaya çıktı. Kabataş, İstanbul, Galatasaray ve Vefa liseleri bu konuda öncülük yaptılar. Bu okullarda voleybol oynayan gençler daha sonra yükseköğrenimlerini yaparlarken üniversitelerde de voleybol faaliyetini başlattılar. Yüksek Mühendis Mektebi (istanbul Teknik Üniversitesi) 1928'den itibaren istanbul'un en güçlü voleybolcularının toplandığı yer oldu. Bu okulun sınıf takımlarından kulüp takımları doğdu. Böylece istanbul'da voleybol lig maçları başladı. 1928'de Yüksek Mühendis Mektebi üçüncü sınıf öğrencilerinin teşkil ettikleri Fenerbahçe takımı istanbul şampiyonluğunu kazandı. Bu takımda, beş erkek voleybolcunun yanında, yine aynı sınıftan Sabiha Rıfat (Gürayman) adında bir kız öğrencinin de yer aldığı dikkat çekiyordu. Yine aynı yıl, başta istanbul Kız Lisesi olmak üzere

çeşitli kız liselerinde de voleybol faaliyeti başladı.

istanbul, kuruluşundan bu yana Türkiye çapındaki şampiyonalarda da voleyboldaki büyük üstünlüğünü kabul ettirmiş bulunmaktadır. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi büyük kulüplerin yanısıra itfaiye, İETT, Beyoğluspor, Vefa, Büyükdere Boronkay, Rasimpaşa ve Eczacıbaşı gibi kulüpler, erkekler ve bayanlarda büyük varlıklar gösterdiler, şampiyonluklar kazandılar. Milli voleybol takımlarımızda istanbul kulüplerine mensup voleybolcular büyük çoğunluğu teşkil ettiler. Voleybolda ilk milli maçımız da 30 Mayıs 1953'te İstanbul'da Yugoslavya ile oynandı.

CEM ATABEYOĞLU

VOLİ YERLERİ

Balıkların sürüler halinde girdiği ve çevirme veya voli ağlarıyla avlanıldığı mahallere verilen ad.

Karekin Deveciyan'ın(-») 1926'da hazırladığı listeye göre İstanbul Boğazı ve Mar-mara'daki voli yerleri şunlardı: Boğaziçi'nin Rumeli yakasında Büyük Liman, Saz-lıdere, Küçük Semerkaya, Büyük Semer-kaya, Sarıkaya, Kumsal, Sırataşı, iskele, Mutbakönü, Yenimahalle, Saray, Çamur, Sih, Bülbül Sokağı, Maltız, Ermeni Kilisesi, Kalender, Kefeliköy, Çakaldere, Ağaçaltı, Kireçburnu, Tarabya, Yeniköy Tabyası, Is-tinye, Hafız Ağa Yalısı, Cami Sokağı hizası, Çamurluk iskelesi, Değirmen Sokağı önü, Boyacıköy, Baltalimam, Bebek, Bebek Feneri, Arnavutköy, Taş Volisi, Kuruçeşme, Defterdar Yeni Voli, Ortaköy (cami arkası), Ortaköy (cami önü) Haraççıbaşı, Altıntaş, Dolmabahçe, Fındıklı (cami önü), Fındıklı (aralık iskele), Hanönü, Kasımpaşa (Dereağzı), Cibali (Değirmenönü), Cibali (vapur iskelesi), Ayazkapı, Fener, Fener (vapur iskelesi), Balat (Kayıkhane), Hasköy (cami altı); Boğaziçi'nin Anadolu yakasında: Karaburun, Soğanada, Poyraz-köy, Filburnu, Gökkaya, Kavak, Macar, İn-cirdibi, Bahçe Volisi, Dipocak, Kaplumba-ğataşı, Sih, Serviburnu, Toptaşı, Burun-bahçe, Erik, Kozaltı, Çubuklu, Hamam iskelesi, Göksu, Kabaklı, Vaniköy, Manyat, Çengelköy iskelesi, Karakol Önü, Çöplük iskelesi (Paşa Limanı), Dere ağzı, Mum-hane önü, Şemsipaşa.

Kartal'dan itibaren Osman Dayı, Fondo, Servi, Dereağzı, eski Kiremithane, Kiremithane, Duba, Topal, Fabrika, Çama'şır, Köy, Dalyan, Ceviz; Pendik'te Kireçburnu, Ha-cıbey; Büyükada'da Halki, Manyat, Ma-yandros, Sedef; Heybeliada'da Cami, Bahçe, Apidia, Yalaki, Değirmen, Stra, Kondo, Çam Limanı; Neandros Adası'nda Neand-ros; Burgazadası'nda Piatza, Manastır, Siru, Halik, Dam, Niriça; Kmalıada'da Eski Voli, Aya Fon, Petrokilis.

Danca'da Kumla, Ayazma, Akçay, Kara-çay, Kamara, Gürcik, Mangal, Araboğlu, Büyük Liman; Yalova'da Harman, Karaçalı, Sazlık, Yeni Konak, Konaktepe, Fabrika iskelesi, Karakilise, Kuruçeşme, Kapanca.

Listeye göre, bu kadar çok voli yeri 68 yıl önce balığın ne kadar bol olduğunu ka-

nıtlamaktadır. Ancak bugün Marmara ve Boğaziçi'nin sularını kirleten sanayi atıkları, gemilerin bastığı pis sintine suları, dip kazımak suretiyle yapılan kum çıkarma işlemleri, aşırı ve bilgisizce avlanmalar balık popülasyonunun azalmasına ve bazı bölgelerde tamamen yok olmasına neden olmuştur. Böylelikle voli yerlerinin hemen hemen tamamı yok olmuştur.

ALİ PASİNER



VORDONOS ADASI

Bostancı ile Kınalıada arasında suyun oldukça sığ olduğu yörede, üzerinde fener bulunan iki kayalıktan Bostancı'ya yakın olanı. Yıldız Kayalığı da denir. Maltepe'ye yakın olanının adı da Dilek Kayalığı'dır.

Eski balıkçılar Yıldız Kayalığı'na Küçük Vordonos, Dilek Kayalığı'na da Büyük Vordonos derlerdi.

Küçük Vordonos'un Bostancı'ya mesafesi 1.500 m'dir, 2 km doğusundaki Büyük Vordonos ile arasındaki su pek sığ olup gemilerin geçmesi olanaksızdır.

Bostancı'ya yakın olan Küçük Vordonos'un bulunduğu kayalık evvelce üzerinde bir de manastır bulunan küçük bir ada idi ve Vordonos veya Bordonos diye anılırdı.

Denizlerin temiz ve berrak olduğu yıllarda bu fenerin çevresinde, su altındaki eski yapı izlerinin görüldüğü söylenirdi. Yaşamı entrikalarla geçen 858 ve 877'de iki kez patrik seçilen Fotios(->) hayatının son yıllarını Vordonos Adası'ndaki küçük manastırda geçirmiştir.

Çok küçük ve alçak olan bu ada, 10. yy'da şiddetli lodos fırtınalarının etkisi ile sulara karışmış, ada da manastır da yok olmuştur. Bu nedenle bu ada Batmış Vordonos Adası diye de anılır.

NEJAT GÜLEN



VÜKELA VAPURU

19. yy'ın ikinci yarısında Boğaziçi-Sirkeci seferi yapan ve devlet ricalini yalılarından istanbul'a getirip götüren Şirket-i Hayri-ye(->) vapurlarına verilen ad.

Tanzimat döneminde (1839-1876) yazın Boğaz köylerinde oturan vezirlerle Babıâli ricalinin istanbul'a gelip gitmeleri için, Şirket-i Hayriye tarafından özel tarifeli vapurlar tahsis edildi. Bunlar, diğer şirket vapurlarına göre daha süratli ve iç dekorasyonu özenli teknelerdi. Abdülaziz dönemin-

19. yy


sonlarına

doğru


Vükela

Vapuru


işlevim gören

bir Şirket-i

Hayriye

vapurunun



kamarası.

Necdet Sakaoğlu,

arşivi

de (1861-1876) düzenli olarak işleyen vükela vapuru, sabahleyin Kanlıca'dan hareket eder, Bebek açıklarında durur, burada oturan Âli Paşa ve Yusuf Kâmil Paşa ile diğer rical, kayıklarıyla gelip vapura geçerlerdi. Vapurun bazen de rıhtımı elverişli olan yalılara yanaşıp kimi vezirleri aldığı olurdu. Önemli birkaç sayfiye iskelesine uğradıktan sonra Sirkeci'deki Vezir Iskelesi'ne (şimdiki araba vapuru iskelesi) yanaşan vükela vapurunu iskele görevlileri selamlar, içerideki paşalar ve erkân, görev ve rütbe sırasına göre çıkarak kendilerini bekleyen arabalarına binip Babıâli'ye ve nezaretlere giderlerdi. Akşam da aynı vapur Sirkeci'den hareketle Boğaziçi'ne gider, en son Kanlıca'da iskeleye bağlanır ve burada gecelerdi.



Vükela vapuruna binişte ve inişte protokol uygulandığı gibi, içeride de konuşma ve sohbetler, son derece saygılı, seviyeli olur, ayrıca vapur görevlileri, özellikleriyle tanıdıkları paşalara ve beyefendilere çubuk, kahve ikram ederlerdi. Vükela vapurlarında protokol o kadar önemsenirdi ki örneğin aynı iskeleden binen ve bir gün önce biri sadrazamken ikinci gün diğeri sadrazam olan iki paşanın vapura giriş öncelikleri hemen değişirdi. Bunun gibi, kaptanın da her vezirin vapura girişinde bir düdük çalması ve gireni selamlaması kuraldı. İstanbul'un nüktedan bir şairi, bindiği vükela vapurunda bu âdeti öğrenince Öte git, bunda çalınmaz boru /Düdüğüm bu vükela vapuru demiştir.

Çubuklu'daki yalısında sık sık ziyafetler düzenleyen Keçecizade Fuad Paşa, aynı zamanda Şirket-i Hayriye'nin de kurucularından olduğundan, geceleri yalısına vükela vapuru ile konuklarını getirtirdi, istanbul'u ziyarete gelen Fransa Kraliçesi Euge-ne de Boğaziçi'nde bir vükela vapuru ile gezinti yapmıştı.

II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) vükela vapuru seferlerine son verilmiş, bunun yerine bir çatana tahsis edilmiş, daha sonraları ise şirket vapurlarının küçük yan kamaraları vezirlerle devlet ricaline tahsis edilmiştir.

Bibi. A. S. Ünver, "Vükelâ Vapurları", Hayat Tarih Mecmuası, S. 9 (Ekim 1965), s. 17-18; Pakalın, Tarih Deyimleri, III, 598; Semih Mümtaz S., Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, ist, ty, s. 96.

NECDET SAKAOĞLU



WAGNER, MARTIN

392

393


WHITTEMORE, THOMAS

WAGNER, MARTIN

(5 Kasım 1885, Königsberg [bugün Rusya Federasyonu'na bağlı Kaliningrad] - 28 Mayıs 1957, Cambridge, Massachusetts, ABD) Alman mimar ve şehir planlama uzmanı.

1905-1910 arasında Berlin ve Dresden teknik üniversitelerinde mimarlık, şehircilik, iktisat ve sanat tarihi eğitimi görmüş, 1911'de Berlin Wei8ensee Yüksek İnşaat Bölümü ve Hamburg inşaat Heyeti'nde mimarlık yapmış, 1911'den 19l4'e kadar da Wllhelmshaven yakınlarında Rüstringen Belediyesi Şehircilik Bürosu'nu yönetmiştir. Bu yıllarda Hamburg ve Wilhelnısha-ven için genel planlar hazırladığı gibi 1914-1918 arasında da Büyük Berlin Amaç Birliği Cemiyeti'nde (Zweck-Verband Grofi-Berlin) şehir plancısı olarak atölye yöneticiliğinde bulunmuştur. 1918-1920 arası Schnöneberg'de şehircilik danışmanlığı yapmış, aynı dönemde (1918-1919) Berlin Schnöneberg Lindenhoff ve Zehlendoff yerleşim merkezinde çalışmalarda bulunmuş, bu arada 1919'da Sınırlı Sorumlu Alman Sosyal İnşaat Birliği (Deutschen Bau-hütte) kuruluş çalışmalarında yer aldığı gibi, 1920-1925 arasında da aynı kuruluşta yöneticilik yapmıştır. Bunu, 1925-1926' da, memur, işçi ve ücretlileri konut sahibi yapmak amacıyla kurulan Alman Konut Edindirme Şirketi DEWOG'un direktörlüğü izlemiş, ayrıca Mimarlar Birliği "Der Ring" üyeliğinde bulunmuştur.

Wagner'in 1925'ten başlayarak Alman vatandaşlığından çıkarıldığı ve Türkiye'ye geldiği 1935'e kadar döneminin genç ve ünlü mimarlarıyla birlikte bir dizi proje uygulaması gerçekleştirdiği görülür. Wagner bu dönemde, 1925-1927 arasında önce Bruno Taut ile Berlin-Neukölln Britz Yerleşim Alanı Projesi'nde çalışmış, ardından yine Max ve Bruno Taut ile Eichkamp yerleşim merkezinde konut projelerine katılmış, 1924-1929 arasında da Haring ve Mi-es van der Rohe ile ortak çalışmalarda bulunmuş, bu arada ABD ve Moskova'ya da gitmiştir. 1926'da L. Hoffmann'ın ardından Büyük Berlin imar müdürlüğüne (Stadt-baurat) getirilen Wagner memuriyetten çıkarıldığı 1933'e kadar bu görevde yine birçok uygulama gerçekleştirme olanağına kavuşmuştur. Kendisinin de yer aldığı Bü-

yük Berlin Genel Planlama Çalışması'mn yanısıra, 1928-1930 arasında Hans Poel-zig ile Berlin Fuar Sahası Projesi, 1929'da Walter Gropius ile Berlin yakınında 5.000 aile için konut ve yerleşim projesi, Hans Scharoun ile Berlin Büyük Siemensstadt Bahçe Şehir (Siedlung) Planlaması, W. Ko-eppen ile Berlin'de küçük kentsel alanlarda planlama düzenleme çalışmaları ve 1930'da Richard Ermisch ile Wansee Gölü kıyı düzenlemesi bu dönemdeki uygulamalarından öne çıkanları olarak bilinir. Wagner bu görevi sırasında, 1929'da sonraları erken cumhuriyet dönemi imar mevzuatlarını da önemli oranda etkileyen Berlin İnşaat Nizamnamesi'ni de hazırlamıştır.

Wagner Almanya'da Nazilerin iktidara gelişlerini takiben Alman Sosyal Demokrat Partisi tarafından göreve getirildiğinden 1933'te memuriyetten çıkarılmış, 1934-1935'te bir süre Berlin Borsigwald'da konut inşaatları gerçekleştirdikten sonra İstanbul Belediyesi tarafından yeni kurulan İmar Müdürlüğü'nde imar müşaviri olarak İstanbul planını yapmak için davet edilmesi üzerine Mayıs 1935'te Türkiye'ye iltica etmiş, bu arada Alman vatandaşlığından da çıkarılmıştır. 1938'de ABD'ye göç eden Wagner 1938-1950 arasında Harvard Üni-versitesi'nde öğretim üyesi ve bir süre de şehir planlaması bölüm başkanlığı yapmış, 1944'te de ABD vatandaşlığına geçmiştir. Almanya'ya dönme isteğinde bulunduğu bir sırada ölmüştür.

Bir ifadeyle "Akademideki en ilginç Alman" Wagner, Türkiye'de bulunduğu yıllarda herhangi bir uygulama gerçekleştire-memişse de İstanbul'un ve Türkiye'nin kentsel sorunları üzerine yayımladığı makaleler ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde(->) verdiği iktisadi ve teknik şehircilik dersleriyle ilginç ve Türkiye'de dönemin şehircilik anlayışına göre oldukça aykırı bir profil çizmiştir.

Makaleleri çoğunlukla Arkitekt dergisinde yayımlanmış olan Wagner bu yazılarında kent olgusunun ve kent planlamasının sosyal ve ekonomik yönlerini vurgulayarak dönemin yaygın şehircilik anlayışı diyebileceğimiz "şehir inşacılığmı" reddeder. Wagner bu konuda şöyle der: "Türk devletinin bu şehir imarı vazifesine sathi bir göz atacak olursak, onun aslında hayati, iktisadi imar ve kalkınmadan başka bir şey olmadığını görürüz"; "Meslekten olmayan herkes şunu bilmelidir ki, şehir imarı ve inşası aslında hayat yaratmak ve iktisat vücuda getirmekten başka bir şey değildir."

Yine 1951'de yayımlanan Wirtschaft-licher Stâdtebau (İktisadi Kent Planlaması) adlı kitabının önsözüne Wagner, benzer düşüncelerini biraz daha kristalize eden şu cümlelerle başlar: "Şehirciliğin yaratıcı güçlerini anlatmaya çalıştığımızda aşağıda zikredilen tüm yaratıcı kuvvetlerin ortak bir kökten çıktığını görürüz, hayat, her şey ondan kaynaklanır ve tekrar ona döner... Göz önünde tutmamız gereken önemli noktalar şunlardır: İklim, politika, teknoloji, ekonomi vb, bunlar hayatın içinden ve aynı ortak noktadan kaynaklanmaktadırlar". Şe-

hirlerin plancıların isteğine göre biçimlen-dirilemeyeceğini, şehirleri inşa edenlerin makine ve sermaye gibi daha güçlü amiller olduğunu vurgulayan Wagner'in bu yöndeki görüşleriyle şehir planlamasının şehir inşası ve imarcılık olarak algılandığı döneminin Türkiye'deki anlayışına fazla ayak uyduramadığı görülür.

İstanbul'un bölgesel konumu ve bağlantıları ile kent içi ulaşımı ve toplutaşıma üzerine çeşitli etütler yapmış olan Wagner, bu çalışmalarında özellikle yatırım mali-yeti-fayda, kent işletmeciliği, toprak rantı, kaynak yönetimi gibi konular ile İstanbul'un hinterlandıyla olan ilişkilerini vurgulamaya çalışmış, bir anlamda bu kavramların ve bölge planlamasının Türkiye'deki öncülüğünü yapmıştır.

Wagner İstanbul İmar Müdürlüğü'nde -ki görevi sırasında İstanbul'la ilgili hiçbiri uygulanmayan birçok plan etüdü hazırlamış olduğu gibi, bir İstanbul nâzım planı için de çok sayıda istatistik! ve ekonomik araştırma gerçekleştirmiş, hattâ nâzım planın uygulanabilmesi için bir kanun teklifi hazırlayarak dönemin nafıa vekili (bayındırlık bakanı) Ali Çetinkaya'ya iletmiştir. 1936'da bizzat Atatürk'ün direktifiyle Türk Tarih Sergisi'ne ait planlan çok kısa sürede hazırlayarak, uygulamayı da denetlemiştir. 1937'de Ali Çetinkaya'mn arzusu üzerine Nafıa Vekâleti şehircilik müşavirliğine getirilen Wagner'e bu sırada Siyasal Bilgiler Okulu'nda şehircilik dersleri verdirilmesi düşünülmüşse de kendisinin yakın arkadaşı Walter Gropius'un davetiyle ABD'ye gitmek için Türkiye'den ayrılması üzerine bu düşünce gerçekleşememiştir.

Türkiye'de bulunduğu yıllarda doğrudan imar planlan yapmak yerine bu planların hazırlanması ve uygulanmasında göz önüne alınması gereken ilke ve esasların tespitine ağırlık veren Wagner'in bu yaklaşımının dönemin imar planı arayışındaki yerli uzmanlık çevrelerinin talepleri ve bilgi birikimi düzeyiyle uyuşmadığı görülür. İstanbul İmar Müdürlüğü'nde kendisiyle çalışmış bir uzmanın ifadesiyle, "o zamanki mahdut maddi ve manevi imkânlar Wag-ner'in tam kapasitesine uygun değildir."

Wagner'in Türkiye'deki çalışmaları sırasında kaleme aldığı makaleler sırasıyla şunlardır: "Şehir İnşaatında Sermaye'nin Rolü", Artikekt, S. 5-6 (1936); "Şehircilikte Sermayenin Yanlış İdaresi", ae, S. 7 (1936); "İstanbul Şehrinin Düzeltilmesi Meselesi" ae, S. 8 (1936); "İstanbul'un Seyrisefer Meselesi", ae, S. 9 (1936); "İstanbul Havalisinin Planı", ae, S. 10-11-12 (1936); "Büyük Şehirler Nasıl Tadil Edilir?", ae, S. 2-3 (1937); "İstanbul Nüfusunun Yayılışı ve Münakale", ae, S. 4 (1937); "İstanbul'un Münakale Tahlili", ae, S. 5-6 (1937); "İnşa Etmeyen Millet Yaşamıyor Demektir", ae, S. 11-12 (1937); "Şehir İnşası Ne Demektir?", ae, S. l (1938); "Cadde İnşası", ae, S. 2 (1938); "Türk Şehirleri ve Mevcut Sahalardan İstifade Ekonomisi", ae, S. 3 (1938); "Zelzele Mıntıkası İçin Düşünülmüş Mukavim Standart Ev Projeleri", ae, S. 1-2 (1941); "İstanbul'un Yol Meselesi", ae, S. 3-

4 (1946). Ayrıca ölümü üzerine eski çalışma arkadaşı ve meslektaşı A. Sabri Oran tarafından Arkitekt dergisinin 287. sayısında "Büyük Mimar Martin Wagner'in Ölümü" başlığıyla bir makale yayımlanmıştır.

Wagner yaşamı boyunca tümü mesleki konularla ilgili on tane de kitap kaleme almıştır. Bu kitaplar sırasıyla şunlardır. Stâdtische Freiflachen Politik (Kentsel Boş Alan Politikası), (Berlin, 1915); Stâdte-bauliche Probleme (Kent Planlaması Sorunları), (Berlin, 1929); Das Neue Berlin (Yeni Berlin), (Berlin, 1929); Berliner Strandbadbauten (Berlin Kıyı Bandı Düzenlemesi), (Berlin, 1930); Das Wachsen-deHaus (Büyüyen Konut), (Leipzig, 1932); Die Neue Stadt im Neuen Land (Yeni Topraklardaki Yeni Kent) (Berlin, 1934); Um-bau Der GroJSstâdte (Büyük Şehirlerin Yeniden Düzenlenmesi), (Varşova, 1937); Wirtschaftlicher Stâdtebau (İktisadi Kent Planlaması), (Stuttgart, 1951); Construc-cion Economica de Ciudades (aynı kitabın İspanyolca baskısı), (Madrid, 1957); Potemkin in Westberlin (Potemkin Batı Berlin'de) (Berlin, 1957).

Martin Wagner'in Türkiye ve İstanbul'a katkısının uygulama yerine düşünsel düzeyde olduğu ve Türkiye için uygulamacı olarak değil, eğitimci ve düşünce adamı olarak önem taşımış olduğu bir gerçektir. MEHMED RIFAT AKBULUT



WEINBERG, SIGMUND

(?, Romanya -1929'dan sonra, ?) Sinemacı.

Romen uyruklu Leh Yahudisi olan We-inberg 19. yy'ın sonlarında İstanbul'a yerleşerek Yüksekkaldırım no. 28'de bir mağaza açtı. Burada sinema aletlerinin yanısıra, fotoğraf makinesi sattı. The Gramopho-ne Company'nin Türkiye temsilciliğini üstlenerek His Master Voice (Sahibinin Sesi) plaklarını pazarladı. Sinemayla 1896' dan sonra ilgilenmeye başladı. Pathe firmasıyla ilişki kurarak gerekli aletleri getirdi. 12 Aralık 1896'da Galatasaray'da Aznavur Pasajı'mn(-») yanındaki Sponeck Birahane-si'nde halka açık ilk sinema gösterisini yaptı. Bu gösteride askerlerin yürüyüşü ve kalabalığın arkadan gelişi, bir trenin gara girişi, yatakta yatan bir kişinin örümcekle savaşması, bir ressamın bir adamın resmini yapması ve resim bittikten sonra halkı selamlayarak çıkışı, bir bahçe ve deniz kıyısından manzaralar konulu kısa ve sessiz filmler gösterdi. Ercümet Ekrem Talu(-») bu ilk sinema gösterisine ilişkin anılarını kendine özgü üslubuyla yayımlamıştır.

Weinberg bundan sonra İstanbul yakasında Fevziye Kıraathanesi'ni(->) kiralayarak halka açık sinema gösterilerine devam etti. Bu arada saraya yakın çevrelerde özel gösteriler düzenledi. II. Abdülha-mid'in (hd 1876-1909) mabeyincilerinden Abidzade Ahmed İzzet Paşa'nın Yıldız Yeni Mahalle'deki konağında bir gösteri sırasında filmlerden ötürü yangın çıkınca özel gösterilerin ömrü az oldu.

İstanbul'da halka açık ilk gösteriyi gerçekleştiren Weinberg aynı zamanda ilk yerleşik sinema salonunun da kurucudur

(bak. Pathe Sineması). Bu sinemanın yanısıra Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatro-su'ndaC-») sinema gösterileri yaptı. 1914'te Beyoğlu'nda Cine-Palace'ı açtı (daha sonraki yıllarda Şık Sineması oldu).

Weinberg, 1915'te Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa'nın gayretleriyle kurulan Merkez Ordu Sinema Dairesi'nin başına getirildi. İlk Türk sinemacılarından Fuat Özkınay da onun yardımcısı oldu. Weinberg kısa aktüalite ve belge filmlerinin yanısıra yine Türkiye'de ilk kez uzun metrajlı film çekimine girişti.

İlk olarak Milli Operet Kumpanyası ile anlaştı. Yönetmen, senaryo yazarı ve görüntü yönetmeni olarak Benliyan Toplulu-ğu'nun oynadığı Leblebici Horhor'u filme çekmeye başladı. Fakat oyunculardan birinin ölmesi üzerine film yarıda kaldı. Ardından yine aynı topluluğun sahnelediği Himmet Ağa'mn İzdivacı'f\\ çekmeye girişti. Bu kez de oyunculardan birçoğunun savaş nedeniyle silah altına alınması üzerine bu filmini de tamamlayamadı. Bu filmi Fuat Uzkınay tamamlayarak 1918'de piyasaya sürdü.

Weinberg bundan sonra da uzun film projelerini gerçekleştirmek için çalışmalara başladıysa da 27 Ağustos 19l6'da Osmanlı Devleti ile Romanya arasında savaş başlayınca İstanbul'u terk etmek zorunda kaldı.



Bibi. N. Ozon, Türk Sineması Tarihi, İst., 1962; G. Akçura, "Türkiye'ye Sinemayı Getiren Adam", Sinema Gazetesi, S. 69 (7-13 Ocak 1991); B. Evren, Türk Sinema Sanatçıları Ansiklopedisi, ist., 1983.

BURÇAK EVREN



WHITTEMORE, THOMAS

(2 Ocak 1871, Cambridge, Boston - 8 Haziran 1950, Washington) ABD'li sanat tarihçisi.

Brown Üniversitesi'nde öğrenim gördü. Harward Üniversitesi'ne bağlı Fugg Art Museum'da Bizans sikke ve mühürleri konservatörü olarak bir süre çalıştı. Mısır'da araştırmalar yapan Egypt Explorati-on Society'de 1911-1926 arasında ABD'yi temsil etti. Bir süre de New York ve Co-lumbia üniversitelerinde Bizans ve Kopt sanatları hakkında dersler verdi.

T. Whittemore, Mısır'da Aziz Paulus ve Antonius manastırlarında incelemeler yaptı. 1921'de Bulgaristan'da Filibe yakınında Kızıl Kilise (Çervena Çarkva) denilen erken Bizans dönemine ait ilgi çekici kilise harabesinde yapılan araştırmaları destekledi. Bu arada, büyük bir ikna yeteneği olduğu anlaşılan T. Whittemore bazı sosyal yardım işlerinde çalıştı. Bilhassa Rusya'da I. Dünya Savaşı'ndan sonra meydana gelen rejim değişikliği sonunda yabancı ülkelere sığınmak zorunda kalan Rus vatandaşlarına yardımcı olan bir teşkilatta görev alarak bu çalışmaları İstanbul'dan yönetti.

Whittemore, merkezi Boston'da olan "The Byzantine Institut Inc." adı altında bir kurum kurdu. 1930'larda bu kurum adına, İstanbul'da Ayasofya'nın çeşitli yerlerinde varlığı bilinen fakat üzerleri ince bir

badana tabakası ile örtülü olduklarından görülemeyen mozaikleri meydana çıkarmayı planladı. Bunun için 1931'de resmen başvuruda bulundu. Gerekli iznin verilmesi üzerine de 1931'den itibaren çalışmalara başladı. İlk olarak narteksten ana mekâna açılan imparator kapısı üstündeki Pan-tokrator İsa ile önünde secde eden imparator mozaiği temizlendi. Arkasından yan girişten güney methal dehlizi üstündeki Meryem ile İustinianos ve Constantinus mozaiği meydana çıkarıldı.

Bunlardan sonra caminin içine geçilerek, yukarı kattaki güney galeride bulunan imparator aileleri mozaikleri, büyük İsa, İoannes ve Meryem'den oluşan Deisis panosu, apsis yarım kubbesindeki Meryem ile büyük kemerdeki başmelek mozaiğini açmıştır. Son olarak da kuzeyde büyük kemerin içindeki pencereli duvarın alt sırasındaki, azizlerden sayılan din adamlarının portrelerini meydana çıkardı. Bütün bu çalışmalarda Whittemore gerekli ödenekleri, ABD'de bazı vakıflardan, sanatsever zenginlerden sağladığı bağışlarla karşıladı. Çalıştığı ekiplerde Yunanlı ve İtalyan uzman usta ve sanatçılar bulunuyordu. Ayasofya dışında eski Khora (Hora) Manastın Kilisesi olan Kariye Camii'nde de mozaik temizleme ve onarım çalışmaları başladı.

Whittemore, çeşitli kongrelerde Ayasofya mozaikleri hakkında bildiriler verdi. "The Byzantine Institut Inc. "m Paris'te açılan şubesine çok zengin kütüphanesini bağışladı. Brüksel'de kurulmuşken, Belçika'nın II. Dünya Savaşı'nda işgali üzerine ABD'de devam ettirilen Byzanti-on dergisinin 1940'tan 1945'e kadar üç cildinin Bostan'da yayımlanmasını sağladı. 1946'da The Bulletion of the Byza-tine Institute başlığı ile bir dergi çıkarmaya girişti, bunun ancak iki sayısı basıldı.

Whittemore'un sosyal ilişkileri çok genişti. İstanbul'da bulunduğu sıralarda Atatürk ile de görüşme imkânı buldu. Kendisine mahsus bazı tavır ve davranışları ile de tanınmıştı. Her zaman boynunda bir eşarpla dolaşırdı. Nitekim Paris'teki dostlarından olan ünlü ressam Henri Matisse (1869-1954) onun bu eşarbı ile karakalem bir resmini yapmıştır. Whittemore, yine yardım ödenekleri elde etmeye çalışırken Washington'da kongre binasında bir kalp krizi sonucu öldü.



Whittemore 1937'de toplanan II. Türk Tarih Kongresi'nde bir bildiri vermiş ("Ayasofya Camii'ndeki Mozaikler", İkinci Türk Tarih Kongresi-Kongrenin Çalışmaları, Kongreye Sunulan Tebliğler [Ankara, 1943, s. 617-624]), ayrıca bazı Türk yayınlarında aynı konuda kısa yazıları da çıkmıştır: "Ayasofya Narteks Mozaikleri, 1932'de Yapılan İş", Türk Tarih Arkeologya ve Etnografya Dergisi, III (Ankara, 1936), s. 199-204; "A Great mosaic painting in Aya Sof-ya-Istanbul", La Turquie Kemaliste, S. 20 (Ankara, 1937), s. 2-10; "Ayasofya Mozaikleri", Halil Edhem-Hatım Kitabı, I, Ankara, 1947, s. 199-200.

Th. Whittemore'un Ayasofya mozaikleri hakkında üç cilt halinde ön raporları da yayımlandı: The mosaics ofSt. Sophia at Is-

Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin