I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə23/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   139

DOLMABAHÇE SARAYI

94

95

DOLMABAHÇE SARAYI

lışını sağlayan, haçvari bir şemaya doğru çeken ve örtünün merkezi kuruluşunu hazırlayan bir ara hacimdir. Çevre koridoru, bahçe tarafından daire planlı odalara açılmaktadır. Plandaki yeri bakımından küçük bir şapel gibi olan oda, büyük kapı ve pencereleriyle dışa açılmaktadır. Çok yüksek tamburlar üstündeki kubbeleri, mimari perspektifli resimlerle süslüdür.

Ana mekânın üstündeki örtü, ortadaki büyük kubbeyle onu yanlara açan dört büyük ve geniş karınlı kemerden oluşmaktadır. Taşıyıcı kemerler geniş tutularak, örtü düzeyinde haç planlı bir şema elde edilmiştir. Yakındoğu ve Akdeniz kültürlerinin klasik geleneğinde geçerliliğini hep korumuş olan bu şema, Muayede Salonu'nda çok farklı biçim ve ilişkilerle kullanılmıştır.

Muayede Salonu'ndaki dekorasyon, mimari öğelerin ve mekânın düzenlenmesinde görülen ve karşıtlıkların etkisini kullanan anlayışa uygun olarak seçilmiş görünmektedir. Altyapı kesiminde, mimari öğelerin klasik biçimlerini değiştirmeyen yüzey bezemesi niteliğinde soyut bir süsleme kullanılmıştır. Bu altın varak işlemenin egemen olduğu ve kahverengi-bej ile sarı-bej tonların eşlik ettiği az renkli ama çok zengin bir bezemedir. Stilize akant yaprakları, yumurta veya meandr motifli şeritler, kıvrım dallı küçük göbek motifleri, rozetler, bu bezemenin başlıca öğele-

rağı, meandr, dolama, yumurta dizisi şe-ritleriyle yapılmış ve tümü altınla işlenmiştir.

Süfera Salonu'na açılan köşe odaları da büyük bir lüks ve özenle bezenmiş ve döşenmiştir. Kırmızı salon olarak tanınmış olanı, denize doğru uzanan dikdörtgen planlı bir hacimdir. Sultanın elçileri kabul etmesi için hazırlanmış olan salon, kırmızı rengin ve altın işlemenin abarttığı bir lüks ve gösterişi sergilemektedir. Ortası dikdörtgen ve çevresi karelerle bölümlenmiş olan tavanda kartuşların içinde natüralist çiçek resimleri vardır. Tavan, akant yaprağının belirgin motif olarak kullanıldığı geniş bir silme takımıyla duvarlara bağlanmaktadır. Duvarlar ise, boş alan bırakdmaksızın bezeme motifleri veya çiçeklerle süslenmiştir.

Öbür köşe odasında da aynı lüks ve süsleme tutkusu görülmektedir. Bu odada bezeme ve çiçek resimlerine ek olarak duvarlara yanılsama tekniğinde perspektifli tül ve dantel perde resimleri yapılmış ve büyük boy aynalarla yoğun süsleme daha da çoğaltılmıştır. Her iki salon, boyutları içinde düşünüldüğünde aşırı gelen bir süs yükü taşımaktadır.

Büyük kristal merdiven, Resmi Daire'

HU» SWJ;SSB&i«!r t

Resim


Daire'nin

güney


cephesinden

görünümü


(üstte) ve

deniz (doğu)

cephesinden

ayrıntı.


Fotoğraflar İrkin

Emiroğlu

nin iki plan birimini birleştirip bütünle-yen bir çekirdek mekândır. Merdiven denize paralel bir dikdörtgen hacim içine yerleştirilmiş, Resmi Daire'nin her iki salonuna da bağlanan simetrik bir düzenlemedir. İki kolonun gerisinden başlayarak yükselen merdiven aslında çok geniş değildir. Ancak mimarın son derece usta ve profesyonel bir çözümü vardır: Merdiven, zeminde geniş tutulup orta sahanlığa doğru hafif bir eğrilikle daraltılmış, daha geniş ve uzun görünmesi sağlanmıştır. Bu eğrilikle birlikte sahanlıktan sonra çift kollu olarak çıkan ve üst sahanlıkta tekrar birleşen merdivenin, açılan ve kapanan görünümüyle son derece devingen bir perspektif sağlanmıştır.

Merdivenin ünlü Baccarat kristalinden korkuluğu, bu mekânın görkemli dekorasyonunun yalnızca bir parçasıdır. Kalın ahşap bordürlü barok üslupta sarmal biçimli som kristal parçalardan oluşan korkuluk, yalnız merdiveni değil merdiven evinin dikdörtgenini de çevrelemektedir. Duvarlar stuka tekniğinde bezelidir. Pahalı mermerlerden yapılmış kolonlar, korkuluk düzeyine kadar ayrıca altın yaldızla bezelidir.

Bu katın, büyüklük, zenginlik ve gös-

terişli donanım taşıyan bir başka mekânı, Süfera Salonu ile simetrik konumda olan ve "Zülvecheyn" (iki cepheli) adıyla anılan salondur. Bahçeye ve denize a-çdan yan mekânların eklenmesiyle denize dik doğrultuda gelişmiş bir salon olarak biçimlenmiştir. Zülvecheyn Salon' un orta mekânı, bir dikdörtgenin kenarlarının içbükeyleştirilmesiyle ovale dönüştürülmüştür. Ama dikdörtgenin kenarları belirgin olarak durmaktadır. Bu nedenle orta mekânda sınırları hafif bir belirsizlikle kaydıran içbükeylik, köşelerde katı bir biçimde tutulmaktadır.

Resmi Daire'nin belirli bir bütünlük i-çinde bitiminden sonra kendi başına özgül bir yapı olan Muayede Salonu'na kadar olan alanda bağlantıyı sağlayan ve özel kullanıma ayrılmış bir ara bölüm bulunmaktadır. Bu bölüm, Camlı Köşk'e bağlanan uzun geçitle ayrılmış olan Kuşluk Bahçesi tarafında kalmaktadır. Belirli bir plan tipine uymayan, daha çok koridor ve servis merdivenleri için kullanılan bir alandır. Bu alanın, çok sayıda dirsek yaparak dolaşan koridorları, sırt sırta merdivenler ve aydınlıklarla, karışık ve çözümlenmemiş bir planı vardır.



Hünkâr Hamamı: Tek bir koridor ü-zerinde birbirinden geçilen üç hacimden oluşan bir dairedir. Koridor üzerindeki ilk oda, bir dinlenme salonudur. Yanılsa-malı mimari öğe resimleriyle bezeli bir tavan dekorasyonu vardır. Asıl hamam kısmı, biri soğukluk öbürü sıcaklık olarak düzenlenmiş iki küçük hacimdir. Soğukluk çok sade bir mekândır. Sıcaklık ise tümüyle bej üzerine pembe damarlı albatr ile inşa edilmiştir.

Sıcaklıkta duvarlar, dikkat ve özenle bir dış cephe duvarı gibi biçimlendirilmiş; duvar üçe bölünerek eksenlere kurna veya kapı ve pencere gelecek biçimde çerçeveler düzenlenmiştir. Çerçeveler ince dekoratif kolonetlerle ayrılmaktadır. Kolonlara, taban ve başlıkta stilize akant yaprakları işlenmiştir. Çerçevelerin içinde kurdeleli çiçek çelenkleri, kartuşlar vardır. Duvar düzenlemesini bitiren frizde kıvrım dal kuşağı ayrıca çiçeklerle zenginleştirilmiştir.

Hamam, mimarlığın en şaşırtıcı fantezilerinden birini gerçekleştirerek bir me-tal+cam örtüyle örtülmüştür. Tekne tonoz biçimindeki örtü, köşegenleri bağlayan, ayrıca kenarlara paralel ve dik bağlantılarla elde edilen metal çerçevelere yerleştirilmiş camdan yapılmıştır. Bütün metal öğeler, boş bir nokta bırakmaksızın süslenmiştir, içine yumurta motifi oturtulmuş "C" kıvrımları, karşılıklı kıvrım dallar arasında küçük madalyonlar, küçük deniz kabukları, küçük akant yaprakları, volüt-ler, güller ve bir dolu çiçek bu metal yapımı bezemektedir.

Muayede Salonu: Dıştan dışa 25x37 m boyutunda kareye yakın bir altyapı üzerinde içeriden kubbeyle, dışarıdan çatıyla örtülü bir binadır. Taşıyıcı strüktür olarak dört ayağa oturan merkezi bir şeması vardır. Ancak zeminde, kareye yakın dikdörtgen bir orta mekân veren bir plan

şeması kullanılmıştır. Böylece örtünün biçimi ve strüktürü ile altyapısı birbirinden farklı iki şema üzerinde geliştirilmiş olmaktadır. Üstelik farklılık şemalar düzeyinde kalmamış, mimari öğelerin biçim ve kullanılışı, mekânın örgütlenmesi, yüzeyin ele alınması ve dekorasyon anlayışına kadar uzanmış görünmektedir.

Giriş katı düzeyindeki (yaklaşık 4,62 m kolundaki) plan, denize dik eksen üzerinde uzunlamasına dikdörtgen bir orta mekân ile iki yandaki çevre koridorları ve köşe odalarından oluşmaktadır. Dış duvarlar her kenarda beşer eşit parça elde etmek üzere bölümlenmiş, yanlar çevre koridoruna ayrılarak ortada 3x6 modül-lü bir alan elde edilmiştir. Bu orta mekân, duvar tarafında, önlerinde birer kolon çifti bulunan taşıyıcılar ve aralarındaki nişlerle çevrilidir. Yanlarda çevre koridorundan dörtlü kolon gruplarıyla ayrılır. Orta mekânın sınırlan bu kolonlar ve onları bağlayan kemerlerle; üstte de galeri korkuluğuyla sonlanan korniş tarafından belirlenmiştir.

Kemerler, duvarda dairesel nişlere a-çılmaktadır. Bu eğrisel ve geriye çekilmiş yüzeyler, orta mekânı genişlemeye açık tutmaktadır. Ayrıca kemerler kademeli yapıldığından nişler, derinlik veren bir perspektif içinde algılanmaktadır.

Çevre koridorları, Muayede Salonu'nun ilgi çekici düzenlemelerinden biridir. Planda orta mekânın yanlara doğru açı-

Resmi Daire'deki kristal merdiven (solda), Muayede Salonu kubbesi (en üstte) ve Valide Sultan Odası'nın tavan süslemesi (üstte). Fotoğraflar Erkin Emiroğlu

ridir. Duvar yüzeylerinde stuka tekniğinde yapılmış mermer görünümlü ve dikdörtgen bileşiminden oluşan panolar vardır.

Muayede Salonu'nda altyapı kesiminde dekoratif ilgi, özellikle başlık, friz ve tablalarda yoğunlaşmıştır. Kompozit başlıklar özel bir özenle çalışılmış görünmektedir: Başlığın iyonik volütlerinin ortasından bir püskül sarkıtılmıştır. Volütlerin arasında deniz kabuğu iyice büyük tutulmuş; ince damarlarla ve uçları kıvrılarak çiçek görünümü verilmiş; altı ayrıca bir çiçek salkımıyla çevrilmiştir, Akant yaprakları damarlı, çok kıvrımlı ve taşkındır. Frizdeki rozetlerin yapraklan da yine kıvrımlı ve serbest büklümlüdür.

Örtü kesiminin süslemesi, altyapının yüklü, yer yer taşkın ama klasik çizgilerle denetlenen stilize dekorasyonundan çok farklıdır. Kıvrım dalla, "C" kıvrımları, kabuklar, madalyonlar örtüde de başlıca süsleme motifleridir. Ama gölge ve derinlik verilmiş, hacimlendirilmiş, renklendirilmiş ve resimsi yapılmıştır. Natüralist çiçek demetleri, sarkıtma perdeler, şamdan ve vazolar katılmış ve daha önemlisi mimari perspektif süslemenin ana figürü olmuştur.

Kubbe eteğinde, aralanna akant yaprakları yerleştirilmiş takoz dizilerinden bir korniş' ve dantela görünümlü bir etek bezemesi vardır. Kubbe yüzeyi bir mimari figürü canlandıran dekorasyonla kaplanmıştır. Bu dekor, daire planlı, üç katlı



DOLMABAHÇE SARAYI

96

97

DOLMUŞ

ve kubbeyle örtülü simgesel bir yapıyı canlandıran bir kompozisyondur. Cennet ve gökkube imgelerine referans veren komposizyon, sekiz kemerli bir baldake-ni resmetmektedir.

Dolmabahçe Sarayı'nın dekorasyonunda pek çok tanınmış sanatçının çalıştığı bilinmektedir. Ama altyapı ile .örtü kesiminin dekorasyonlarının betimlenen farkının neye veya kime bağlı olduğu dekorasyon programının içeriği vb bilinmemektedir.

Hususi Daire: Hünkâr dairesi ve haremi içeren Hususi Daire bölümü, plan şeması, mekân örgütlenişi ve iç dolaşım a-çısından Dolmabahçe Sarayı'nın en karmaşık kesimidir. Karmaşıklık, Osmanlı sarayının özgül yaşam biçiminin gerektirdiği mekân örgütlenmesinin, belirli normlara uyan klasik cephe zarfı içinde düzenlenmek istenmesinden çıkmaktadır.

Harem bölümü, denize dik doğrultuda yerleştirilmiş ve sarayla "L" biçiminde birleşen bir kitledir. Haremin sade ve rasyonel bir planı vardır. Büyük ortak mekânlar ve kapalı özel daireler isteyen program, net bir biçimde uygulanmıştır. Ortak mekânlar ortaya alınıp birbirine çift koridorlarla bağlanmış, aralarına servis ve aydınlık hacimleri yerleştirilmiştir. Kapalı ve kendi içinde bağlantılı, bir tür dubleks daire veya süit niteliğinde düzenlenen özel daireler yanlara alınmıştır.

Hususi Daire bölümünde altlı üstlü beşer tane büyük orta salon vardır. Üçüncü yalı kapısının karşısından girilen ve valide sultana ait olan bölümde, giriş holü, deniz ve bahçe tarafında birer büyük o-val merdivenin yer aldığı bir hacimdir. "Harem Taşlığı" olarak adlandırılan bu holün güney tarafında büyük harem merdiveni bulunmaktadır. Geniş bir merdiven evinin içine yerleştirilmiş olan yarım daire planlı ve çift kollu merdiven, özenli yapımı ve mimari öğe resimlerinden oluşan dekorasyonu ile tanınmaktadır.

Sarayın hünkâr dairesi bölümündeki iki büyük salon, dekorasyonlarının hâkim renginden ötürü "Mavi Salon" ve "Pembe Salon" olarak anılmaktadır. Hususi Daire' nin tören mekânı ve sultanın ailesiyle ö-zel günlerde toplandığı yer olan "Mavi Salon", lüksü ve dekorasyonu ile Süfera Salonu'nun benzeridir. Tavandaki kare ve dikdörtgen çerçeveleme içine manzara resimleri yapılmıştır. Salon, denize ve bahçeye açılan eyvan görünümlü çıkmalarla genişletilmiştir. "Pembe Salon", sarayın öteki salonlarından farklı olarak kapalı ve tek bir mekândan ibarettir. Denize bakan geniş terasa açılan pencerelerinin aydınlığını çoğaltan büyük ve yüksek aynalarla donanmış, duvarlarında mimari perspektifli resimler olan bir mekândır.

Harem kanadının orta mekânları, binanın ekseni üzerine dizilmiş, birbirine bağlı dikdörtgen salonlardır. Karşılıklı büyük merdivenlerle aynca genişletilmiştir. Tümünün köşeleri toskan başlıklı, düz gövdeli yassı pilastrlarla belirtilmiştir. Tavanlarda geometrik çerçeveleme yapılmış; gölgeli kıvrım dallardan oluşan zemin

bezemesi üstüne kartuşlar içinde çiçek resimleri işlenmiştir.

Özel daireler, bir antreye bağlanmış genellikle üç odadan ve içeride küçük bir aydınlığa bakan servis hacminden meydana gelmektedir. Dairelerinin bir kısmı kendi içinde iki katlıdır. Antre kapısı, büyük salonları birbirine bağlayan koridora açılmaktadır. Harem kanadında bu plan şemasına sahip on tane özel daire bulunmaktadır. Denize bakan kanattaki özel dairelerde, saray hiyerarşisine bağlı olarak alternatif şemalar da da vardır.

Yapım Özellikleri: Dolmabahçe Sarayı ve önemli müştemilat binaları denizden doldurulmuş, kısmen meşe kazıklar çakılarak üzerine yatay olarak döşenmiş çok sağlam horasan harçlı bir döşek üzerine inşa edilmiştir.

Dolmabahçe Sarayı yarı kagir bir ya-.pıdır. Sarayın beden duvarları taştan yapılmıştır. İç duvarlar tuğla, döşemeler ahşaptır. Özelliği olan örtüler dışında çatı ahşap ve çatı örtüsü kurşundur. Muayede Salonu'nun basık kubbesi ise dışarıdan tersten bir metal strüktürle asılmıştır. Muayede Salonu'ndaki 5,5 tonluk büyük avize bu askı sistemine bağlıdır. Sarayın kanalizasyonunda o günün ileri teknikleri kullanılarak denizin kirlenmesi önlenmiştir. Yağmur suları sırlı künklerle duvar içlerinden indirilmiştir.

Mobilya ve döşemelerin korunması a-macıyla deniz ve batı cephesindeki pencerelere, sarayın camhanesinde özel olarak yaptırılan ve güneş ışınlarını süzen eflatun renkli camlar takılmıştır.

Bibi. N. Ağat, Boğaziçinin Turistik Etüdü, İst, 1963; Amicis, istanbul; Arseven, Sanat Ansiklopedisi; N. Atasoy, Avrupa Sanatı, ist., 1985; A. Batur, "Dolmabahçe Sarayı", TCTA; M. Cezar, Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi, ist., 1972; D. Coşansel, "19. Yüzyıl Mimarlığı İçinde Dolmabahçe Sarayı'nın Yeri", (İTÜ yayımlanmamış yüksek lisans tezi), 1991; S. Denel, Batılılaşma Sürecinde İstanbul'da Tasarım, Dış Mekanlarda Değişim Nedenleri, Ankara, 1982; İnciciyan, İstanbul; Y. O. Ege, Dolmabahçe Sarayı Dış ve iç Süslemesi, Ankara, 1990; Eldem, Köşkler ve Kasırlar; Aslanoğlu-Evyapan, Eski Türk Bahçeleri; Eyice, Boğaziçi; T. Gautier, Constanti-nople, Paris, 1904; M. T. Gökbilgin, "Tarihte Boğaziçi", İA, II; Ç. Gülersoy, Dolmabahçe, îst, 1972; H. Gülsüm, "Mimar Vedat Bey ve Dolmabahçe Sarayı", (İÜ yayımlanmamış yüksek lisans tezi), 1990; Karal, Osmanlı Tarihi, V; R. E. Koçu, "Beşiktaş Sahil Sarayları", İSTA; Melling, Voyage; Milli Saraylar Sempozyumu Bildirileri, İst., 1985; H. von Molt-ke, Türkiyedeki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar, Ankara, 1960; İ. Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İst., 1983; Z. Pay-zın, Dolmabahçe Sarayları için Fonksiyon Çözümü Önerisi, Ankara, 1977; Sözen, Mimar Sinan; M. Sözen, Devletin Evi Saray, İst., 1991; Şehsuvaroğlu, Boğaziçi.

AFiFE BATUR



DOLMABAHÇE SARAYI TİYATROSU

Abdülmecid(-0 (hd 1839-1861) tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda yaptırılmış tiyatro.

Abdülmecid operaya meraklıydı ve ara sıra Beyoğlu'nda Naum Tiyatrosu'na o-

pera seyretmeye gidiyordu. Bu merak o-nu, yeni sarayına (Dolmabahçe Sarayı), Avrupa saraylarında olduğu gibi bir tiyatro binası yaptırmaya kadar götürdü. Die-terle ve Hammond adlı iki mimarın projesi üzerine inşa edilen binanın iç tezyinatı Sechan tarafından yapıldı. Sechan, Paris Operası'nın dekoratörüydü; Dolmabahçe Sarayı'nda Abdülmecid'in dairesinin tezyinatını yapmış, çok beğenildiği için kendisine dördüncü dereceden bir kıt'a nişan verilmişti.

Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu'nda diplomatik yemeklerin verilebileceği 28x14 m ebadında.büyük bir salon bulunmaktaydı. Salonun bütün duvarları 2,5 m yüksekliğine kadar oymalı ahşap lambri ve lambrinin üstü, kornişe kadar kabartma ve yaldızlı deri kaplıydı. Salonun dört tarafında 12 pencere ve geniş taraflarının ortasında 2 kocaman kapı bulunuyordu. Kapıların tepe taçları yuvarlak bir pencere şeklinde bronz bir şebeke ile kaplı idiler. Bunların bir tanesinin arkasında, padişahın kendini göstermeden salondaki toplantıları seyredebilmesi için bir mah-fel, diğerinin arkasında orkestranın salondan görünmeden çalabilmesi için bir yer bulunmaktaydı. Salonu, kesme kristalden 11 büyük avize ile Çin vazolarının üzerindeki kollu şamdanlar, havagazı ile aydınlatmaktaydı. Üst katta padişahın büyük bir dairesi vardı. Buradan, padişah locasına geçilirdi. Locanın arkasındaki 2 odadan birinde, hareme çıkan döner merdiven bulunmaktaydı. Zengin bir şekilde döşenmiş olan tiyatro kısmı ise, parter ve locaların bulunduğu zemin kat, gene locaların bulunduğu birinci kat ve harem katından ibaretti. Harem katı, önü kafesle kaplı tek bir loca şeklindeydi. 300 kişilik parter, gelincik kırmızısı kumaş kaplı koltuklarla döşenmişti. Sahne, zamanının en mükemmel makineleri ile donanmıştı. Sechan, birkaç o-

M. Hammont'un desenine göre Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu'nun salonundan bir görünüm, 19. yy.



Süha Umur fotoğraf koleksiyonu

1930'larm

başında

Dolmabahçe



Sarayı

Tiyatrosu'nu

ve çevresini

gösteren


bir fotoğraf.

Satâhaddin Giz

peranın dekorlarını da hazırlamış bulunmaktaydı.

Saray tiyatrosunun resmi açılışı 12 Ocak 1859'da yapıldı. Bu merasimde padişahtan başka, şehzadeler, bütün saray halkı, sadrazam, nazırlar, hükümetin ileri gelenleri ile yabancı devletlerin elçileri hazır bulundu. Naum Tiyatrosu ekibi tarafından verilen temsil, Luigi Ricci'nin "Sca-ramuccia" operasının iki perdesi ile başladı. Perde arasında Padovani (orkestranın kemancısı) kendi bestelemiş olduğu bir parçayı çaldı. Temsil, "Chasse de Di-ane" balesi ile sona erdi. Bundan sonra, Naum Tiyatrosu artistleri sık sık davet e-dilerek saray tiyatrosunda da temsiller verdiler. Bu temsillere saray ve hükümet erkânının yanında, elçiler ve Beyoğlu sosyetesinin ileri gelenleri de eşleri ile birlikte davet ediliyordu. Gayrimüslimler, eşleri ile parterde otururken, harem kadınları, temsilleri kafesin arkasından seyrediyorlardı.

Saray tiyatrosu açıldıktan sonra, Muzı-ka-i Hümayun Mektebi talebeleri, saray orkestrası ve saraydaki amatörler, sarayın sahne haline getirilmiş bir odasında verdikleri temsilleri artık saray tiyatrosunda oynamaya başladılar. Saray tiyatrosu aynı zamanda Muzıka-i Hümayun Mektebi' nin tatbikat sahnesi gibi çalıştı.

Saray tiyatrosunun çok kısa olan ömrü, istanbul'un sanat hayatına birçok yenilik getirdi. Hattâ burada bir resim sergisi de açıldı. Saray tiyatrosunda müzikli oyunların yanında Türkçe tiyatro eserleri de yazıldı ve oynandı. İlk Türk tiyatro eseri olan Şair Evlenmesi'n\, Şinasi, saray tiyatrosunda oynanmak üzere yazmıştır.

1863'te çıkan bir yangında saray tiyatrosunun içi kısmen yandı, bir daha tamir edilemedi. Bina uzun zaman harap bir halde kaldı. Daha sonra tütün deposu o-larak kullanıldı. 1939'da Ayaspaşa-Dol-mabahçe yolu düzenlenirken güzergâh ü-zerinde kaldığı için yıktırıldı. Binadan bugüne hiçbir iz kalmadı.

SÜHA UMUR

DOLMABAHÇE VAPURU

Şehir Hatları İşletmesi vapuru. Özellikle Ada yolcuları tarafından çok sevilen bahçe tipi ekspres vapurlardan biridir. Fenerbahçe adlı bir de eşi vardır. 1953'te İngiltere'de Denny Dumbarton tezgâhlarında inşa edildi. 2 Nisan 1953 günü hizmete girdi. 994 grostonluk olup 76,86 m boyunda, 12,08 m genişliğinde, 3,73 m de-rinliğindeydi. Her biri 1.500 beygirgücün-de iki adet Denny Sulzer motoru olup, çift uskurluydu. Saatte rahatça 17-18 mil hız yapabiliyordu. Köprü-Kadıköy, Köp-rü-Adalar-Yalova, Kabataş-Yalova, Kaba-taş-Çınarcık hatlarında çalıştırıldı.

Bu vapurlarla Adalar ve Yalova'ya ekspres seferlerinin başlatılmasıyla Ada yol-

Dolmabahçe Vapuru

Eser Tutel

culuğu bir saate indi. Üst güvertesindeki "kış bahçesi" adı verilen hasır koltukların yer aldığı salonda, bir yemlik olmak üzere hafif içkilerin bulunduğu bir de barı vardı. Bir başka özelliği de kaptan köprüsünün gerisinde, bacanın arka kısmında, yolcular için açık bir güvertesi daha bulunmasıydı. Başlangıçta burada tek kişilik koltuklara oturulurken, sonraları giderek sayısı artan yolculara yer açmak amacıyla bu koltuklar kaldırılarak yerine sabit tahta sıralar yerleştirildi. 1993 sonbaharında hizmetten alınarak Haliç'te Hasköy Tersanesi'ne bağlandı.

ESER TUTEL

DOLMUŞ

İstanbul'da gelişmiş bir kent içi ulaşım olgusu. Küçük özel girişimciler eliyle, belli hatlarda, yönetimce belirlenmiş fiyatlarla, önceden belirlenmiş bir zaman çizelgesine bağlı olmadan, dolunca kalkan, toplutaşıma araçlarından daha küçük araçlarla gerçekleştirilen kent içi yolcu taşımacılığı "dolmuş" olarak adlandırılır. Dolmuş hatlarının başlangıç ve sonuç noktalarıyla ara durakları belirlenmiş olmasına karşın, dolmuş sürücüleri ara duraklara ilişkin kurallara dikkat etmeyerek, yolcunun talebine bağlı olarak hat üstünde her noktada yolcu alma ve indirme eğilimi taşırlar.

Dolmuşun bir diğer anlamı ise yukarıdaki amaç için geliştirilmiş bir araç olmasıdır. Dolmuşların çoğu İstanbul oto tamirhanelerinde, eski model büyük otomobillerin ortasına bir sıra daha eklenerek 7 kişilik hale getirilmeleriyle elde e-dilmişlerdir. Ancak bunların sayıları gün

DOLMUŞ MOTORLARI

98

99

DOMZETTI, GIUSEPPE

geçtikçe azalmakta, yerlerini minibüs ve nıidibüsler almaktadır.

"Dolmuş" sözcüğü, daha motorlu araçlar İstanbul'a girmeden ortaya çıkmıştır. Şernseddin Sami Bey'in Kamus-ı Türki' sinde dolmuş, iskelede doluncaya kadar bekleyerek, dolunca hareket eden, narh ile yolcu taşıyan nöbet kayığı olarak tanımlanmıştır, istanbul'da ilk taksi-dol-muşlar ise 1930'lu yıllarda ortaya çıkmıştır. Taksi-dolmuşlarm bu ilk ortaya çıkışı, tramvay gibi toplutaşıma araçlarının yetersiz kalması yüzünden değil, ekonomik bunalımın, taksi müşterilerini, bir araya gelerek taksi ücretlerim bölüşmeye zorlamasından kaynaklanmıştır.

Taksi-dolmuşlarm gelişmesi 1945 sonrasında olmuş, kamu toplutaşıma araçlarında istanbul'un nüfus artışının hızlanmasının yarattığı kent içi yolculuk taleplerini karşılayacak düzeyde kapasite artışı sağlanamayınca, doğan açık, taksi-dol-muşlarca karşılanmaya başlanmıştır. Kent içi karayolu ile yolcu taşımacılığı 1950'de yüzde 9,6'sı, 1955'te yüzde 20,2' si taksi-dolmuşlarca yapılmıştır. Bu dönemde dolmuş hatlarının kurulmasıyla dolmuş işletmeciliği denetim altına alınmaya çalışılmış; böylece dolmuş taşımacılığı toplu-taşımacılığa benzer bazı özellikler edinmeye başlamıştır, ilk kurulan düzenli dolmuş hattı, Taksim-Karaköy hattı olmuştur. Hatların oluşmaya başlamasıyla birlikte otomobilden bozma 7 kişilik dolmuş araçları da ortaya çıkmıştır; 1954'ten sonra dolmuş taşıma ücretleri, hatlara göre, resmi tarifelerle saptanmaya başlamıştır.

1950'li yılların sonunda, önce ithal e-dilen 11 kişilik minibüslerin dolmuş biçiminde çalışmaya başladıkları görülmüş; 196l'de Ford minibüslerin Otosan tarafından üretilmeye başlamasıyla birlikte istanbul'da minibüs sayısı hızla artmıştır. 1960'ta 200 olan minibüs sayısı 1965'te 1.700'e ulaşmış; 1965'te kent içi yolculukların yüzde 30,2'si taksi-dolmuş ve dolmuşlarla, yüzde 17,1'i de minibüslerle yapılmış, kent içi yolcu taşımacılığında dolmuş türü işletmecilik hâkim hale gelmiştir. 1966'da taksi, dolmuş ve minibüs sayıları dondurulduğunda kentte 15.203 taksi, 705 sarı bantlı dolmuş ve 3.269 minibüs bulunuyor, taksilerin yüzde 80'i taksi-dolmuş olarak çalışıyordu.

Minibüsün girişiyle, dolmuş ve minibüs hatları arasında bir farklılaşma ortaya

Kadıköy-

Bostancı


hattında

çalışan


dolmuşlar

Kadıköy iskele

meydanında

yolcularını

bekliyor.

Elif Erim, 1990

çıkmıştır. Kentin ana meydanlarından kalkan, diğer ana meydanlara kadar uzanan hatlarda taksi-dolmuş ve dolmuşlar çalışırken, minibüsler kentin ana meydanlarından kalkan, gecekondu alanlarına kadar uzanan hatlar üzerinde çalışıyorlardı. 1970'te dolmuş hatlarının sayısı 296 iken, 19 minibüs hattı bulunuyordu. Taksi-dolmuş hatları genellikle kent merkezindeki kısa hatlar iken, minibüs hatları kentin çevresine açılan uzun hatlardı. Aynı yıl kent içi yolculukların yüzde 25,9' unu taksi-dolmuş ve dolmuşlar, yüzde 19,9'unu minibüsler taşıyordu. Minibüslerin devreye girmesiyle taksi-dolmuş ve dolmuş taşımacılığının göreli öneminde bir azalma olmuştur.

1970'li yılların başında, minibüs hatlarına 11 kişilik minibüslerin yerine 14 yolcu taşıyan midibüsler girmeye başlamıştır. 1975'te sayıları 300 kadar olan midibüsler 1980'li yılların ortalarına doğru minibüslerin hemen hepsinin yerini almış bulunuyordu. iTÜ'de yapılan bir a-raştırmaya göre, 1982'de 57 hatta 3.690 midibüs-minibüs çalışıyordu. Talebin baskısı üzerine, 1983'ten itibaren midibüs plakalarının sayısı artırılmaya başlanmış; 1985 sonunda midibüs sayısı 5.654'e yükselmiş, bu araçlar kent içi yolcuların yüzde 22'sini taşımıştır. Plaka sayısındaki artışların yarattığı rant bölüşümü problemini çözmek için, 1980'li yılların sonunda, plakalar dernekleri aracılığıyla, açık artırma ile satılmaya başlanmış, elde edilen gelir daha önce midibüs çalıştırmak-

Üsküdar-


Beşiktaş

hattında


çalışan bir

dolmuş motoru

Üsküdar

dolmuş


iskelesinde.

Nazım Timuroğlu,

1994

ta olanlar arasında belli oranlarda paylaştırılmıştır.

Midibüslerin bu gelişmesine karşın daha çok kent içi meydanlar arasında işleyen dolmuş ve taksi-dolmuş hatlarında ve taşıdıkları yolcu miktarlarında 1965' ten itibaren sürekli bir gerileme gözlenmiştir. 1965'te taksi-dolmuşların kent içi kara taşımacılığı içindeki payı yüzde 30,2 iken, 1975'te yüzde 20,4'e, 1985'te yüzde 11,9'a düşmüştür. 1989 için yapılan bir tahmine göre ise taksi-dolmuş ve dolmuşların payı yüzde 8 düzeyine gerilemiştir. Bu çalışmaya göre 1989'da mi-dibüslerin kent içi taşımacılıktaki göreli payında da yüzde 20'lere düşme görülmüştür. Bu gerilemeler bir yandan özel araba sahipliğinin yaygınlaşması, öte yandan diğer toplutaşıma araçlarına verilen önemin artması ve işyerlerinin çalışanlarına taşıma servisi sağlamasının yaygınlaşması dolayısıyladır.

1992 sonunda Sirkeci-Aksaray hızlı tramvayının Topkapı'ya ulaşmasından sonra 1993'te midibüslerin Topkapı'dan içeri girmesi yasaklanmış, midibüs hatları Topkapı'dan başlamak üzere yeniden düzenlenmiştir.

istanbul'da dolmuş tipi işletme biçimi, günümüzde de esnek yapısıyla kentin gelişmesine ve toplutaşımacılıktaki ve özel araba sahipliğindeki gelişmelere kendisini uydurarak, yeni araçlarla, yeni a-lanlarda varlığını sürdürmektedir.


Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin