I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə83/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   139

LE »ÖNDE »UIOURDHUI

lımescit Sokağı ve hâlâ bulunan Jurnal Sokağı ile Taksim civarında toplanmışlardı.

Başlangıçta bu gazetelerin yayımcıları ve yazarları 19. yy'm ünlü deyimiyle "pub-liciste'leri Avrupa kökenliydi. A. Blacque, E. Blacque, Deschamps, C. Mismer gibi. Daha sonra Levantenler ve azınlık mensupları belirmiştir; Bordeano gibi. En sonra Türkler de bu alanda faaliyet göstermiştir; İzzet Melih (Devrim), Celal Nuri (İleri) ve Ahmet Ağaoğlu gibi.

İstanbul'un 1922'de işgalden kurtuluşuna kadar daha çok Levanten ve azınlıkların tekelinde bulunan Fransızca basın Cumhuriyet rejimi ile birlikte tam bir kabuk değiştirir. Mali destek aldıkları çevrelerin çıkarları yerine yeni Türkiye'nin çizgisini izlemek zorunda bulunuyorlardı. Mütareke döneminde (1918-1922) eskileri ve yenileriyle 40 kadar Fransızca yayın varken bunlar hızla azalır. Taniriin, sonra Cumhuriyet, Akşam ve Mület'in Fransızca nüshalar yayımlamaya başlaması, yeni yönetimin Fransızca okuyan kesimi kendi etkisi altına alma arzusunun göstergesidir. 1925' te toplam tirajı 66.000 olan istanbul basını içinde Fransızca basın yaklaşık beşte biri oluşturuyordu. Fransızca beş gazetenin toplam 10.800 olan tirajının onda altısını Türkçe gazetelerin Fransızca nüshaları (Republique, Aksham, Milliyet) oluşturuyordu, gerisini Stamboul ile Journal d'Orient paylaşıyordu. 1930'larm sonu ve 1940'larda çıkan Beyoğlut^) gibi gazeteler de durumu değiştirememiştir.

Cumhuriyet döneminde yüze yakın Fransızca ya da kısmen Fransızca yayının çıktığı hesaplanıyor. Ancak giderek okuyup yazmanın artması ve Türkçe dışı gazetelerin Osmanlı dönemindeki gibi ticari ve siyasi olayları etkileme gücünün kalmaması sonucu bunlar önemlerini kaybettiler. Kamuoyunu oluşturmak ve güdümlemek-ten çok, Fransızcaya alışmış kesimlerin ihtiyacını karşılamaya devam ettiler. Bunların sayısı azaldıkça Fransızca yayınların da sayısı ve tirajları düştü. II. Dünya Savaşı ile İngilizcenin egemenliğini kurması da son darbe oldu. Şimdilerde İstanbul' da bazı mesleki ve uzmanlık yayınları dışında Fransızca basın kalmamıştır. Jour-

"Un aecard gâHâr-rf a âlâ csucla

-M rr*lr i n ricat* 4it*a*

ser


FRANSİSKENLER

338

339

FRESKO PASAJI

nal d'Orient'in 1971'de kapanması, istanbul'daki 140 yıllık Fransızca basın yaşamının sonu olmuştur denebilir.

Bibi. G. Groc-1. Çağlar, La Presse Française de Turquie de 1795 â nosjours, ist., 1985.

ORHAN KOLOĞLU



FRANSİSKENLER

13. yy'da italya'da kurulan ve misyoner amaçlarla Ortadoğu'ya dek yayılan Katolik tarikatı.

Orta italya'da Perugia Dükalığı'na komşu Assisi'de doğup büyüyen ve Francesco lakabıyla anılan Giovanni Bernardone eğlence düşkünü bir zengin çocuğuyken, Pe-rugia'ya düzenlenen bir askeri seferde yakalanıp bir yıl kadar esir hayatı yaşadıktan sonra, dünya nimetlerinden el etek çekip, isa'nın yoksulluğunu överek herkesi yoksulluğa çağırır. O sıralar ortaçağ karanlığı içinde yoksulluktan, açlık ve salgın hastalıklardan kırılan Avrupa'dan isa'nın yoksul yaşamıyla ünlü dayısı St. Lazarus'un kilise ve feodaller tarafından öne çıkartıldığı, yoksulluğun erdem ilan edildiği, kutsandığı, Lazarus orduları denilen dilenci ordularının oluşarak, Lazarus evleri denilen barhanelerde, yeraltı dehlizlerinde sefalet içinde, ama kendilerini mümin Hıristiyan ya da ermiş sayarak, Tanrı'ya ve isa'ya adanmış bir şekilde yaşadıkları bir dönemdir. Erencesco da kendisini yoksulluğa adar, kiliseler önünde dilenir, Lazarus evlerine girer çıkar, gaipten sesler duyduğunu söyler, etrafına mürit toplamaya başlar, sonuçta kendisini aziz ilan ederek San Francesco olup, adıyla bir tarikat kurar. Papalığın da desteğiyle 1219'da Mısır ve Filistin'e gider, Memluk Sultam Kame-el'i etkileyerek Kudüs'te faaliyet göstermek için birtakım imtiyazlar koparır. Aynı yıllarda tarikatın bazı mensupları Latin işgali altındaki Konstantinopolis'e gelirler, Grekçe bilenler ise Bizans'ın başkenti Ni-caea'ya (iznik) giderler. Latin devleti ileri gelenleri tarikata hem tarihi yarımadada, hem de Galata'da yer tahsis ederler, kilise olanağı verirler. 126l'de Bizanslılar Konstantinopolis'i geri alınca, Fransisken-lerin faaliyeti darbe yer, kiliseleri ve yerleri Dominikenlere(->) devredilir. Buna karşılık Venedikliler onlara Santa Maria delle Grazie Kilisesi'ni verirlerse de burası 1307'de Patrik Atanasios tarafından yıktırılır. 1441'de Papa IV. Eugenio'nun verdiği parayla aynı yerde San Francesco Kilisesi'ni kurarlar.

Konstantinopolis'in Osmanlılarca kuşatılması sırasında tarafsız kaldıkları anlaşılan Galata Frenkleri şehrin düşmesinden sonra gelip Galata'nın anahtarlarım teslim ettiler, karşılığında ünlü Galata Ahitname-si'ndeki haklan kazandılar. Galata'yı ziyaret eden II. Mehmed (Fatih) San Francesco Manastırı'nda misafir kaldı. Bina 1639 ve 1660 yangınlarından nasibini aldı ve tahrip oldu. Boş kalan arsasına 1697'de el konuldu ve Gülnûş Emetullah Valide Sultan adına bir cami inşa edildi. 1724'te tarikata yeni bir arsa tahsis edildi ise de yeni bir kilise yapılmasına iki asır sonra izin

verildi ve 1913'te, Cadde-i Kebir (şimdiki istiklal Caddesi) üzerinde Sant'Antonio Kilisesi yapıldı (bak. Saint Antoine Kilisesi).

Öte yandan; 1584'e ait bazı belgelere göre, Galata tarafında Madam Clara Draperia' nın armağamyla onun adına Santa Maria Draperia adlı bir kilise-manastır kurulmuştu. Ertesi yıl papa tarafından takdis edilen kilise 1660 yangınında tahrip oldu yenisinin yapılmasına izin verilmedi ve Galata dışında bir yer gösterildi. Pera'da l691'de yapılan kilise, 1797'de imzalanan Campo Formio Antlaşması sonucu Venedik Cumhuriyeti Avusturya yönetimi altında girince, bu devletin elçiliğinin özel kilisesi oldu; halen istiklal Caddesi üzerindedir.

Fransiskenlerin bir görevi de "kutsal yerler muhafızlığı" (custodia di terra san-ta) idi.

Tarikatın zengin arşivi muhtelif zamanlarda meydana gelen yangınlar sonucu tahrip olmakla birlikte gene de çok sayıda doküman sağlam kalmıştır. Bunlar Vatikan, Venedik, Kudüs ve istanbul'dadır.

Hıristiyan âleminde en ılımlı tarikat olarak tanınan Fransiskenler, islam âlemi ile belirli bir diyalog ile çalışmalarım yürütmektedir. Geleneksel ilişkilere dikkat edilmekle birlikte Kıyafet Kanunu, dini ayinlerin yalnız ibadethane içinde yapılacağı ve sokağa taşmayacağı, laik eğitim kurallarına titizlik gibi Cumhuriyet ilkeleri her kademede uygulanmaktadır. Artık geleneksel bir kültür faaliyeti olan istanbul Festivali esnasında, bu tarikata ait kiliselerde org ve gitar konserleri verilir. Beyoğlu'n-daki Sant'Antonio Kilisesi uzun yıllardan beri Müslümanların da uğradıkları bir ibadethanedir ve Noel ayinlerine Katolik olmayan çok sayıda istanbullu katılmaktadır.

Bibi. Belin, Latinite, (2. bas), (düzenleyen Arşene de Chatel); Hildebert Ch. de Zara, Tra-ditions populaires de la Semaine Sainte â Constantinople (Galata-Pera-Büyükdere), îst, 1933; Gualberto Matte ucci, Un glorioso con-ventofrancescano sütte rive delBosforo, II San Francesco di Galata in ConstantinopoU, c. 1230-1697, Floransa, 1967; R. Zeller, Aziz Fransuva, İst., 1977; S. Eyice, "Mekteb-i Tıbbi-ye'nin ilk Müdürü Dr. Bernard'ın Mezarı", 773, II/3-4 (1950-1951) 89-96; ay, "Tarih içinde istanbul ve Şehrin Gelişmesi", Atatürk Konferansları VII (1975), Ankara, 1980, s. 89-182; M. H. Şakiroğlu, "Fatih Sultan Mehmet'in Ga-latalılara Verdiği Fermanın Türkçe Metinleri", TAD, XIV/25 (1981-1982), 211-224; H. inalcık, "Ottoman Galata, 1453-1553", Premiere Recontre International le sur l'Empire Ottoman et la Turquie Modema, Institut National desLangues et Civilisations Orientales, Maison deş Sciences de l'Homme, 18-22Janvier 1985. I. Recherche sur la ville ottomane: La cas du quartier de Galata, Ist.-Paris, 1991, s. 17-116, 17-31, 76-77, 101-105; Celal Esad (Arseven), Eski Galata ve Binaları, ist., 1329, s. 40-46, (yb, ist., 1989, s. 43-45); S. N. Duhanî, Eski insanlar Eski Evler, ist., 1982, s. 40, 45, 48, 49, 53, 55, 56.

MAHMUT H. ŞAKlROĞLU



FREJ APARTMANI

Beyoğlu llçesi'nde Bankalar ve Büyük Hendek caddeleri arasındaki yapı adasının Şişhane Meydam'na bakan ucundadır. Frej (Freige) Apartmam'nın yapım tari-

hi bilinmemektedir. Üslup özelliklerine bakarak 19. yy'ın sonunda veya daha büyük olasılıkla 20. yy'ın başında inşa edildiği düşünülebilir. Altıncı Daire-i Belediye'nin(->) kurulmasından sonra yapılan düzenlemeler sonrasında yapılmış olmalıdır. Batı Avrupa kentlerine benzer bir düzenlemeye kavuşturulan ve kentin gözde bir yerleşim alanı haline gelen bu bölgede, Frej Apartmanı, yalnız arsanın konumu ile değil, kitlesinin büyüklüğü, görkemi ve mimarisinin kalitesi ile de çevresine egemen bir görünüm sergilemektedir.

Beyrut'un önde gelen, tanınmış ve zengin ailesi Frejlere mensup olan Selim Efendi Freige, Idare-i Mahsusa acentesidir ve istanbul yüksek çevrelerinin tanıdığı bir kişiliktir. Hayfa ve Trablusşam'ı da içermek üzere Beyrut ve Cebel-i Lübnan kıyılarının, 99 yıllığına kabotaj hakkını isteyecek denli güçlü bir ekonomik duruma sahip görünmektedir. Musa Freige ise İran şahından ikinci derecede "Arslan" ve "Güneş" nişanları almıştır.

19- yy'ın son çeyreğinden başlayarak istanbul konut mimarlığında "katevleri" (a-partman) tipolojisinin kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başladığı bilinmektedir (bak. apartman). Frej Apartmanı, bu tipolojinin seçkin bir örneği olarak yüzyıl başının canlanıp güzelleşen ve bir Avrupa kenti düzeyinde olması için çaba harcanan Pera bölgesinin önemli yapıları arasında yer almaktadır.

Frej Apartmanı, aslında dört kenarı da yolla çevrili bir yapı adası olan arsasının tümünü kullanan düzgün yamuk biçimli bir zemine oturmaktadır. Arsası, muhtemelen Galata Surları'nın yıkımından sonra elde edilen ve sonra düzenlenip satılan kamu arazisi üzerindedir. Bölgenin eski planlarında burada surlara ait bir kule kalıntısının bulunduğu görülmektedir.

Frej Apartmanı, kenarları yaklaşık olarak 26 m, İO m, 35 m, 10 m olan 600 rrf'lik bir taban alanına sahip, iki bodrum ve zemin üstünde altı katı olan büyük bir yapıdır. Bankalar Caddesi'ne doğru eğimi nedeniyle bu taraf, bir kat fazladır. Düzgün yamuk biçimli arsada simetrik bir plan şeması uygulanmıştır. Yapı, zaman içinde kullanım ve işlev değişikliği geçirmiş olduğundan kesin olmamakla birlikte zemin katın işyeri, üst katların da ikişer daireli geniş ve zengin konutları olarak düzenlenmiş olduğu bellidir. Konutların bir bölümü ve zemin kattaki ofis bölümleri, ailenin kullanımına ayrılmış olmalıdır.

Meydana bakan kuzeydoğu cephesinin ekseninde yer alan giriş, geniş basık kemerli bir açıklıktır. Bir çift yivli pilast-rm çerçevelediği kapısı, geniş bir antreye ve sonra beş basamakla ulaşılan merdiven holüne açılmaktadır. "U" biçimindeki merdivenin ortasına asansör yerleştirilmiştir. Kapıda ve merdiven korkuluğunda dökme veya sıcak demirden döneme özgü dekoratif parçalar bulunmaktadır.

Normal kat planlarında, köşelerdeki çokgen alanlar dışında cephelere yerleştirilen dikdörtgen veya kare planlı salon veya o-dalardan oluşan bir çevre dizisi vardır. Or-

Frej Apartmanı

Erkin Emiroğlu, 1973

tada kalan hacimler ise küçük aydınlık veya bacalar etrafında örgütlenen servis veya sirkülasyon alanlarıdır. Bu bakımdan arsanın biçimine bağlı olarak hayli kom-pakt ve biraz da karmaşık bir planlama yapılmıştır. Köşelerdeki çokgen salonların, arkalarındaki çokgen hollerle birlikte çevreye açılımı, özgün bir mekân düzenlenmesine olanak vermektedir. Yapıldığı dö-aemde törensel bir kullanımı olduğunu bi-/le düşündürmektedir.

Frej Apartmam'nın en önemli mimari özelliği, kitlesinin büyüklüğünü dengeleyen cephe düzenlemesinde ve cephenin mimari öğelerinin plastik öğelerle birlikteliğinde ulaşılmış olan gerçekten yüksek düzeydeki kalitesidir.

Yapı cephede üç bölüm olarak düzenlenmiştir. Alttaki ilk bölüm giriş katıdır ve özgün çizgilerini, malzemesini ve dekorasyonunu yitirmiş görünmektedir.

ikinci bölüm, girişin üzerinde tüm kitlede yaklaşık l m kadar bir çıkma ile genişletilmiş, dört kat yüksekliğinde ve üstte bir kornişle sınırlanmış olan bölümdür. Bu bölümün ilk üç katı, dekoratif düzenlemelerle zenginleştirilmiş ve bir tür "pi-ano nobile" olarak biçimlendirilmiştir. Muhtemelen ailenin kullanımına ayrılmış olan kesimdir. Meydana bakan kuzeydoğu cephesinin dört aksı duvar yüzeyinden hafifçe öne çıkarılmış ve âdeta bir büyük dekoratif pano olarak düzenlenmiştir. Burada iç içe geçmiş iki birimden oluşan bir kompozisyon vardır. Birincisi üstte geniş kemerlerle sonlanan, kenarları yivli pilastr-larla tutulmuş cephe birimidir. Pilastrlar, üstte güçlü plastik görünümleri olan barok konsol öğeleriyle başlamakta, altta daire biçimli art nouveau(-0 bir madalyonla bitirilmektedir. Konsol öğelerini, üstte dördüncü kat balkonunun art nouveau motifli korkulukları birbirine bağlar. Bu

çerçevenin içindeki kemerli açıklıkların her birine ince ve yüksek kolon çiftleri ü-zerinde barok kemerli tablalar ve heykel grupları yerleştirilmiştir. Kolonlar, iki kat yüksekliğinde ve yuvarlaktır. Alt ve üstte yarımşar katları yivlendirilmiştir. Başlıkları art nouveau üslubunda ve bitkiseldir. Barok tabla üzerine simetrik konumda yerleştirilmiş heykeller, genç erkek çocuk figürleridir. Konsol öğelerinde, korkuluk, kartuş vb de kullanılan art nouveau motifler, floreal (bitkisel) olmaktan çok Orta Avrupa jugendstil çizgileri taşır. Binanın doğu ve batı cepheleri daha sadedir ve yalnızca konsol ve yivli pilastrdan oluşan düşey bantlar kullanılmıştır. Düz ve sade pencereler, dikdörtgen biçimlidir. Üstlerinde jugendstil motifli şeritleri olan birer tabla vardır. Dördüncü katta kuzeydoğu cephesi geriye çekilerek boydan boya balkon yapılmış ve köşeler de dairesel planlı hacimlere dönüştürülmüştür.

Cephenin üçüncü bölümü, düz bir kornişten sonra başlar. Bu katta pencereler kemerlidir ve belli belirsiz at nalı biçimindedirler. Kemerler iri kartuşlarla vurgulanmıştır. Duvar yüzeyi, balık sırtı biçiminde kaplanmış ve düz bir kornişle bitirilmiştir. Köşeler yine daire planlıdır ve üstte Orta Avrupa barok üslubuna özgü yüksek ve kulemsi bir eğrisel örtüyle bitirilir. Bu köşe kuleleri, bir bitirme motifi olarak cephe programım tamamlarlar. Büyük barok madalyonları, girland vb dekoratif motifleri ile de binanın yüksekliğini ve görkemini artırırlar.

Tamamen kagir malzeme ile inşa edilmiş, putrelli volta döşemeleri olan bir yapıdır.

Frej Apartmanı, yukarıda sıralanan niteliklerine ve korunması gereken kültür varlığı olarak çok önemli özelliklerine karşın maalesef ikinci grup tarihi eser sayıl-

mış, 1987-1989 arasında içi tamamen sökülüp yıkılarak cephesi askıya alınmış ve içine yepyeni bir çelik strüktür yerleştirilerek yenilenmiştir. Bu operasyonun teknik olarak çok dikkatle gerçekleştirildiği ve hiç değilse cephenin özgün durumunun ve malzemesinin korunduğu bilinmektedir. Ama içeride giriş ve özellik taşıyan tüm kat planları, özgün kartonpiyer tavan dekorasyonları, kapılar vb ayrıntılar yok olmuştur. Halen Sarkuysan şirketinin yönetim binası olarak kullanılmaktadır. Bibi. Moniteur Oriental, (Ocak 1895-Ağustos 1895).

AFiFE BATUR

FRESKO PASAJI

Beyoğlu'nda Meşrutiyet Caddesi'ndedir. istiklal Caddesi Deva Geçidi'ne (eski adıyla Eczacı) girince, karşıdaki kapı Meşrutiyet (eski Petits-Champs veya Mezarlık) Caddesi'ne çıkan Fresko Pasajı'na aittir.

Pasaj adını zengin bir Musevi olan ilk sahibi M. Fresko'dan almıştır. Kendinden önceki ahşap evin yerine 19. yy'ın son yıllarında kagir olarak inşa edilmiştir. Ana cephesi Meşrutiyet Caddesi üzerindedir. Sonradan eklenen üst katla birlikte toplam altı kadıdır. Fakat, arkadaki Deva Geçidi'ne kot farkı nedeniyle basamakla çıkılarak ulaşıldığından, bu tarafta beş katlı görülür. Yapı, tipolojik olarak üstü açık lineer pasaj tipine girer. Pasaj kısmının iki yanındaki apartman bloğu önde tek bir cephede buluşurlar. Her ikisine de pasaj içindeki sağlı sollu kapılardan girilir. Soldaki, biri tümüyle arka cepheyi oluşturmak üzere her katta iki, diğeri de tek dairelidir. Gerek dış, gerekse pasaj içindeki cephelerde simetrik bir düzenlemeyle birlikte neorönesans üslup özellikleri belirgindir. Yoğun bezeme elemanları sadece ön cephede kullanılmışken, diğerleri yalın bırakılmıştır.

Zemin katta, üzeri basık kemerle geçilmiş pasaj kapısının iki yanında, araları taşıyıcı ayaklarla bölünmüş dükkân cepheleri yer almaktadır. Taşıyıcı ayakların ü-zerlerinde ise başlıklar vardır. Fakat ana kapı, yapının tam orta aksında yer almadığından, solundaki ayaklar burada bir fazla modül oluştururlar. Yine de temel düzen bozulmaz ve böylece hem kapının iki yanında, hem de solunda kendi içinde ayrı ayrı simetrik düzenlemeler elde edilmiş olur. Üstteki ilk üç katta da bu modüler sisteme uygun olarak, kapı aksı üzerine oturtulmuş üç pencereli kapalı bir çıkma ile bunun sağ ve solunda simetrik birer pencere ve en solda da ayrı bir Fransız penceresi yer alır. Çıkmanın balkona dönüştüğü dördüncü katta ise, yalnızca altı tane pencere bulunur. Birinci katın çıkmasında, üzerlerindeki floral armaların kilit taşlarını oluşturduğu basık kemerli üç pencere ile bunların altında taklit parapetler ve aralarında ise, insan başlı kabartmalarla taş taklidi duvar örgüsü yer alır. ikinci katta ise, iki yanında üzerindeki basık kemerli alınlığı taşıyan iyon başlıklı sütun-çeler ile sütunların yer aldığı, gene altı-



FRESNE-CANAYE, PHILIPPE

340

341

FUAD PAŞA TÜRBESİ

Max Fruchtermann'ın yayımladığı 400 numaralı Bebek kartpostalı.



Sıdkı Anadol koleksiyonu

na parapet taklidi sıva bezemelerin yapıldığı bir pencere düzeni vardır. Bir alt katın izlerini taşıyan üçüncü katta da, düz atkılı kemerler ve daha az belirgin sütunçeler-le göreceli olarak daha hafifletilmiş bir dekorasyon görülür. Arka cephede ise, pasaj kapısının üstündeki iki katın üçgen alın-lıklı pencereleri ile aradaki kat silmesi dışında başka bir bezemeye rastlanmaz. Ayrıca yapı bitişik düzende olduğundan yanlara cephesi yoktur. Onun yerine daireler pasaj içine bakar. Oldukça yalın olan bu cephelerde yalnızca blok kapıları ile dükkânların buraya bakan pencerelerinin lento ve sövelerinde bezeme görülür.

Kapatılmış bir dizi penceresi ve sonradan değiştirilmiş girişiyle özgün durumu en çok bozulmuş olan blok sağdakidir. Burası sonradan Pinto ailesinin eline geçmiştir ve bugün kapısının üzerinde "Saadet Apartmanı" yazısı yer almaktadır. Dükkânlara gelince, bunlar önceleri caddenin genel "cafe" karakterine uygun işlevler almışlardır. Örneğin, kapının solundaki dükkânın üzerinde Yunan harfleriyle mermere kazınmış olarak "Cafe Zivopolion" yazısı görülür. Burada ayrıca 1905'lerde Champs-Elysees Birahanesi açılmıştır ve tavan bezemeleri hâlâ yerindedir. Eski La

Fresko Pasajı

Yavuz Çelenk, 1994

Paix Birahanesi'nin yanına rastlayan diğer dükkânda da aynı yıllarda bir krepçi vardı ve hepsi de sokağa kadar taşan masaları ile Avrupa'daki örneklerine benzer tipteydiler. Fakat sonradan sokak bu özelliğini kaybedince, Petits-Champs Belediye Bahçesi'ne bakan bu dükkânlar da, üst katlardaki konutlarla birlikte yerlerini ticarethanelerle bırakmışlardır.

Bugün dükkânlarda, aynı kişiye ait bir dekorasyon mağazası yer almaktayken, üst katlar yakın bir gelecekte yapının restorasyonuna başlanacağından, yeni sahipleri tarafından boşaltılmış durumdadır.

Bibi. Cezar, Beyoğlu; N. Said Duhanî, Eski İnsanlar Eski Evler, İst., 1984.

SEZA DURUDOĞAN



FRESNE-CANAYE, PHIIIPPE DU

(1551, Paris -1610, Paris) Fransız diplomat.

Heidelberg'de öğrenim gördükten sonra italya'ya gitti ve Venedik'te iken oraya uğrayan Acqs Piskoposu François de No-ailles başkanlığındaki Fransız elçilik heyetine katıldı. 14 Ekim 1572'de Venedik' ten gemiyle Ragusa'ya (Dubrovnik) doğru yola çıkıldı. 14 Ocak 1573'te de buradan

hareket eden heyet, Novi Pazar, Üsküp, Köstendil ve Filibe üzerinden 28 Şubat 1573'te istanbul'a vardı.

Kente ilk bakışta hayran kalan Fresne-Canaye 9 Mart'ta elçilik heyeti ile birlikte saraya gider ve kabul merasiminin çok ayrıntılı bir tasvirini yapar. İkinci avluda yeniçerilerin hiç kımıldamadan ve hiçbir ses çıkarmadan durmaları dönemin diğer gezginleri gibi onu da etkiler. Günlerinin büyük bir bölümünü Fransa Elçiliği'nin kapısında oturup gelip geçenleri ve özellikle hamama giden kadınları seyretmekle geçiren yazar, Türk ve Rum kadınlarının giysileri hakkında bazı bilgiler verir.

Boğaz gezintisine çıkan heyet Anadolu ve Rumeli fenerlerini, ibrahim Paşa ve Kuleli bahçelerini, Üsküdar'daki Sokollu Mehmed Paşa Sarayı'm gezer. Burası paşanın istanbul'daki sarayından daha görkemlidir. Büyük ve Küçük bedesteni gezen yazar orada satılan malları ve esirleri anlatır. Bedestenin dışında satıcılar kendi sokaklarında toplanmışlardır, burada yaya kaldırımları atlıların geçtiği yola göre çok daha yüksek, taş döşeli ve üstü ahşap levhalarla örtülüdür.

Fresne-Canaye Ayasofya'yı gezerken padişahın diğer camilerde olduğu gibi bir avlu düzenlemek için çevresindeki evleri yıktırdığını yazar. O dönemde Ayasofya' nın iki minaresi vardır. Buradan Atmeyda-nı'na, Süleymaniye, Fatih ve Bayezid camilerine gidilir. Ayrıca Pammakaristos Ma-nastm'nda (sonradan Fethiye Camii) oturan Ortodoks patriği de ziyaret edilir. Son olarak da Avrat Pazarı'ndaki Arkadios Sütunu da görülür. Bunlar Fresne-Canaye i-çin istanbul'da görülecek tüm şeylerdir. Sur dışında ise Eyüp gezilir. Çok iyi yoğurt yapılan burada, Sokollu Mehmed Paşa'mn çocukları için yaptırdığı türbe vardır.

Kenti böylece gezdikten sonra yazar Peralı zengin bir Levanten tüccarın düğününü ve Şeker Bayramı şenliklerini anlatır. Bunları da 14 Mayıs'ta Piyale Paşa'mn kızının düğünü izler. Son olarak da II. Se-lim'in cuma alayı ayrıntılı bir biçimde anlatılır. Haziran başında Osmanlı donanmasının İstanbul'dan ayrılmasından sonra, a-yın dokuzunda, Fresne-Canaye de kentten denizyoluyla ayrılır. İtalyanca yazmış ol-

Vojage DU LEVANT

PHILIPPE DD FRESNE-CANAYE



K M. 1-1. IfAUSEK

Fresne-


Canaye'in

istanbul


anılarım

anlattığı



Voyage

dutevant

adlı


kitabının

paris e3nest lesoüx, edıteur

kapağı.

Gözlem

Yayıncılık

Arşivi

düğü günlük, ancak 1897'de Voyage du Levanı adıyla H. Hauser tarafından yayımlanmıştır.

STEFANOS YERASlMOS

FRUCHTERMANN, MAX

(1852, Kalusz [bugün Rusya 'da] - 24 Şubat 1918, İstanbul) Avusturya-Macaristan uyruklu, kartpostal yayımcısı.

Ailesi ile birlikte 15 yaşında istanbul'a geldi. Babası Arhur Abraham Fruchtermann'ın ne iş yaptığı bilinmemektedir. Ancak 1900 öncesine ait ele geçen iki fotoğraftan, A. Fruchtermann'a ait Grand Rue Galata üzerinde, "Aferlien" adında bir fotoğrafhane olduğu ve o döneme ait kilise kayıtlarında başka A. Fruchtermann olmadığı için, ailenin istanbul'da yaşamına fotoğrafçılıkla başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Max Fruchtermann ise 1869'da Yüksekkaldırım'da çerçevecilikle ticaret hayatına atıldı. Almanya ve Avusturya'dan resimler getirterek bunları çerçeveli ya da çerçevesiz olarak satmaya başladı. Bu işte bir hayli başarılı oldu. 1895 sonlarında da İstanbul'un ilk kartpostal serisini bastırdı. Taşbaskısı olarak Almanya'da basılan bu seriyi 1897'de basılan yeni seriler takip etti. Bu dönemde Avrupalı bazı editörler Alman İmparatoru II. Wilhelm'in gezisi ya da dünya şehirlerinin tanıtımı amacı ile istanbul kartpostalı bastırmışlardı. Ancak bunların sayıları 10-15 kartpostalı geçmiyordu. Fruchtermann ise 100 dolayında bir seri ve çeşitli panoramalar bastırarak, bu dönem kartpostallarının basılmasında gerçekten öncü olmuş bir kişidir.

1898 sonlarına gelindiğinde ise, fotoğrafların doğrudan kartpostala basılabilme tekniği geliştiğinden Fruchtermann bu yeni teknikle 2.000 dolayında kartpostal bastı. Bunların yaklaşık 300'ü aynı fotoğraflardan oluşuyordu. Dolayısıyla yaklaşık 1.700 değişik fotoğraf kartpostal olarak basıldı.

SKGjcfî


Bu anlamda Osmanlı başkenti İstanbul'a ait görsel malzeme dünyanın dört bir tarafına ulaşmıştır. 1900-1915 arasında dünya çapında bir tutku haline gelen kartpostal koleksiyonculuğu Fruchtermann'ın işlerini büyütmesini ve Beyoğlu istiklal Caddesi no. 341'de ikinci bir dükkân açmasını sağladı. Bundan sonra iyice zenginleşen Fruchtermann, parasını Avusturya savaş tahvillerine yatırıyordu. 1917'de eşini, savaş sonlarına doğru da Avusturya'nın yenilgisinin belli olması sonucu servetini kaybeden Max Fruchtermann, içki komasına girerek öldü. Mezarı Feriköy Protestan Mezarlığı'ndadır.

Fruchtermann'ın ölümünden sonra oğlu Pol müesseseyi devam ettirmeye çalıştı-. Ancak başarılı olamadı. Cumhuriyet'in ilanı ile elindeki Osmanlı kartpostal stokunu satması yasaklandığından sermayesiz kaldı. Babasından kalan 600.000 kartpostalı dükkânın üst katına yığdı. Bu yıllardan itibaren çok zor şartlar altında yaşam savaşı veren Pol Fruchtermann ancak 200 civarında kartpostal çıkarabildi. 1928-1930 yıllarına ait bu kartpostallar da oldukça enteresan görüntüler içermektedir. Pol Fruchtermann 1962'de öldü. Son olarak Pol'ün i-kinci karısı Anna Fruchtermann müesseseyi devam ettirmek istediyse de o da başarısız olarak iflas etti ve yokluk içinde öldü. MERT SANDALCI



Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin