Çatalca (Merkez)
|
250.000.-
|
1.000.000.-
|
Silivri
|
100.000.-
|
400.000.-
|
Avcılar
|
250.000.-
|
600.000.-1.000.000.-
|
Maltepe
|
250.000.-750.000.-
|
750.000.-2.000.000.-
|
Merter
|
2.500.000.-
|
6.000.000.-
|
Maslak
|
3.000.000.-5.000.000.-
|
7.000.000.-12.000.000.-
|
Beylikdüzü
|
250.000.-
|
500.000.-
|
Havaalanı/İkitelli
|
500.000.-2.500.000.-
|
1.000.000.-5.000.000.-
|
Zincirlikuyu
|
10.000.000.-15.000.000.-
|
20.000.000.-25.000.000.-
|
Bakırköy/Yeşilköy
|
1.000.000.-2.000.000.-
|
5.000.000.-20.000.000.-
|
Kaynak: MUHyeî / Ekonomi-Araştırma Servisi
|
|
|
İstanbul'da 1992-1993 Arsa ve Arazi Fiyat Artışları
1992 başlan (TL/m2)
Bölge
1993 bağlan (TL/m')
^M^^^^m^^t:^:'
Nâzım plana aykırı olarak yeni oluştumlmaya çalışılan Sarıyer-Kilyos kırsal yerleşme bölgesindeki Zekeriyaköy evleri.
Bünyad Dinç, 1993
dırmasını, siyasal nitelikli milliyetçilik hareketlerini teşvik etmek için bu kimliği bağımsızlık doğrultusunda işlenmesi izledi. Bu gelişmeleri yakından izleyen Kemalist kadrolar Milli Mücadele ertesi yabancı okulların bir kısmını kapattılar; kalanları da sıkı denetim altına aldılar.
Cumhuriyet ile birlikte Maarif Vekâleti Arnavutköy Kız Koleji'nin diğer yabancı okullar gibi Türk milli eğitiminin gerekleri doğrultusunda yeniden örgütlenmesini istedi. Eğitim, ders programı, ders kitapları ve öğretmen kadrosu bakanlığın onayım gerektiriyordu. Milli eğitimin ders yükümlülükleriyle uyumlu kılınan ve lisans öğrenimi kaldırılarak yalnızca ortaöğretim kurumu haline gelen okul, ABD kıstaslarıyla Junior College oldu.
1920'li yıllarda Türkiye'de siyasal rejimin değişimi ve ekonomik-toplumsal dönüşüm sonucu ticaret eğitimi, ev ekonomisi ve kültürfizik ağırlık kazandı. Kolejin birçok öğrencisinin mezuniyet sonrası tıp eğitimi görme eğilimi nedeniyle fen derslerine rağbet arttı. Türk dili eğitimi Cumhuriyetle birlikte iki saatten beş saate yükseltildi. Ayrıca ikişer saat Türkçe, coğrafya ve tarih dersi kondu.
Kız koleji Osmanlı döneminde Yunanca, Latince, Ermenice, Bulgarca, Türkçe, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca öğretiyordu. Genellikle bu diller klasik biçimiyle sunuluyor ve klasik edebiyata ağırlık veriliyordu. Ankara Hükümeti Milli Mücadele ertesi Türk vatandaşlarının ayrım gözetilmeksizin Türkçe öğrenmelerini şart koştu ve Ermenice ve Rumcayı okul eğitim programından kaldırdı.
Cumhuriyetle birlikte kız kolejinin yaşadığı başka bir bunalım okula alınacak Türk öğrencilerle ilgiliydi. Hükümet 1926 yazında 25 Türk öğrencinin ücretsiz okutulmasını istedi. Mütevelli heyeti önce okulun standartlarını tutturmaları koşuluyla 10 öğrenci almayı kabul etti. Ancak daha sonra kolej, hükümetin isteğini okula verdiği önemin bir kanıtı olarak yorumlayarak kabul etti. Cumhuriyet döneminde Müslüman öğrenci sayısı arttı. 1912-1913 arasında 266 öğrenciden 50'si Müslüman iken, 1925-1926 arasında 434 öğrenciden 156'sı Müslümandı.
1932'den itibaren tek bir müdür tarafından yönetilen Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve Robert Kolej 1971'de birleştirilerek İstanbul Amerikan Robert Li-sesi(->) oldu.
Bibi. The American College for Giriş: Cen-tennial Albüm, 1871-1971, İst., 1972; R. L. Daniel, American Philanthropy in the Near East, Athens, 1970; H. D. Jenkins, An Educa-tional Ambassador to the Near East: The Story ofMary Mills Patrick and an American College in the Orient, New York, 1925; M. M. Patrick, A Bosporus Adventure: istanbul (Constantinople) Woman's College, 1871-1923, London, 1934; ay, Under Five Sultam, London, 1929; R. Ülke, İstanbul Amerikan Kolejinin Tarihçesi, İst.. 1965.
ZAFER TOPRAK
Arnavutköy Karakolu
Erkin Bmn-oğlu, 1993
ARNAVUTKÖY KARAKOLU
Boğaziçi'de, Akıntıburnu mevkiinde, Ar-navutköy-Bebek Caddesi üzerinde ve Parmaksız Çıkmazı köşesindedir.
Kagir malzeme ile 1259/1843'te inşa edilmiş olan karakol binası, iki katlıdır. Hayli büyük olan yapı, bir merkez bölüm ve iki yan kanattan oluşan "U" biçimli bir plan şemasına ve kitleye sahiptir. Planın ve kitlenin klasik kuruluşu, cephe düzenlemesinde de aynen gözlenmektedir. Onanlıp elden geçtiği ve bazı dekoratif ve stilistik ayrıntılarını yitirdiği anlaşılan binada merkez bölümü yan kanatlardan yaklaşık 2 m kadar geridedir. Yan kanatların köşeleri pi-lastrlarla belirtilmiştir. Ortada ve yan kanatlardaki beşik çatık örtüleri cepheye birer alınlıkla geçirilmiştir. Alınlıkların simetrik düzeni, yarım daire kemerli ve bezemesiz pencerelerin birörnek ve yine simetrik dizilişi, dönemin resmi daireler için öngördüğü klasik ve sade mimarlık konseptine uygundur. Halen taba renkli bir badanası olan cephede pilastrlar ve alınlıklar beyaz boyalıdır.
Simetrik bir kurgusu olan binanın mermer giriş kapısı orta eksen üzerindedir. Ampir başlıklı bir çift pilastrın çerçevelediği kapının üstünde, arşitrav bölümünde dörderli yerleştirilmiş sekiz mıs-ralık kitabe panosu ve yatay pozisyonda bir oval madalyon içinde de kısmen kazınmış olarak Abdülmecid'in tuğrası vardır. Tuğra madalyonu, alçı üzerine altın yaldızlı şemse motifi ile çevrelenmiştir.
Karakolun arka bahçesi içinde, ne olduğu saptanamamış tuğla hatıllı moloz taş duvarlı bir kalıntı vardır.
AFİFE BATUR
ARPA EMİNİ TEKKESİ
bak. ŞEYHÜLİSLAM TEKKESİ
ARPACILAR MESCİDİ
bak. BURSA TEKKESİ MESCİDİ
ARPAD, BURHAN
(19 Mayıs 1910, Mudanya) Gazeteci ve yazar. Orta Ticaret Okulu'ndan sonra hayata atıldı. Çeşitli işlerde çalıştı. 1947-1955 arasında
Memleket, Hürriyet ve
Vatan gazetelerinde muhabir röportaj yazarı olarak çalıştı. 1955-1962 arasında
Vatan'da. fıkra yazarlığı yaptı.
Arpad, edebiyata şiirle başladı. Hemen hepsinin konusu İstanbul'da geçen Şehir 9 Tablo (1940), Dolayısıyla (1955), Taşı Toprağı Ahun (1966; Taşı Toprağı Altın istanbul adıyla, 1990), Almmdaki Bıçak Yarası (1968), Yeditepe Olayları (1974) gibi hikâye ve romanlar kaleme aldı. Gezi izlenimleri, eleştiriler, edebiyat incelemeleri yazdı, çeviriler yaptı. İstanbul'la ilgili çalışmaları tiyatro hayatını yansıtan izlenim-röportaj türü yazılarıyla kentin son altmış-yetmiş yıllık değişimini, canlı kesitler halinde irdeleyen fıkra-deneme-anı türü yazılardan oluşur.
Direklerarası (1974) kitabında topladığı yazılarında İstanbul'un son elli yıllık tiyatro hayatı oyunlar, oyuncular, topluluklar çerçevesinde ele alınır. "Son Perde" adını taşıyan bölümde de ünlü komik Naşit Özcan'ın öyküleştirilmiş hayatı yer alır.
Yokedüen istanbul'daki (1983) yazılarında kentin insan ve mekân dokusundaki değişmeler daha çok gözlemlere, anılara dayanılarak bir hemşeri bakışıyla yansıtılır, eleştirilir, İstanbul'un bin-bir ayrıntısından ilginç noktalara belgeci bir yaklaşımla değinilir. Bu yazılar toplam şehirli olma bilincine ulaşmış sade ama aydın bir kişinin yaşadığı şehirle ilgili duygularını, düşüncelerim yansıtması bakımından da önemli bir örnektir.
İSTANBUL
ARSA SPEKÜLASYONU
Türkiye ekonomisini özellikle 19401ı yıllardan sonra etkisi altına alan sürekli enflasyon, ülkede üretilen hemen tüm mal ve hizmetlerin her yıl bir öncekinden daha pahalı olmasını olağan kılarken, arsa ve arazi fiyatlarının da yine her yıl yükselmesini yerleşik bir ekonomik kural durumuna getirdi. Yine tıpkı temel tüketim mallarının uzun süreli stoklanmasıyla elde edilen ve kaynağını sürekli enflasyondan sağlayan üretim dışı kazanç birikiminde olduğu gibi, kentlerdeki ve kıyılardaki arsa ve arazilerin de benzer şekilde stoklanmasıyla, yüksek oranlarda rant oluşmaya başladı; bu yolla kazanılan gelirler çoğaldıkça, "arsa spekülasyonu" da en çekici ekonomik etkinliklerden biri haline geldi.
İstanbul'daki arsa spekülasyonu, ülke düzeyindeki bu genel gidişe koşut olarak, önceleri, salt enflasyonun getirdiği yıllık fiyat artışlarına dayanarak gelişti.
Gecekondulaşmanın (bak. gecekondu) ve yap-sat sektörünün kentin genel imar düzeni içindeki yerinin henüz çok etkili olmadığı 1940-1950 döneminde, arsa alım satımları ağırlıklı olarak gerçek ihtiyaca dayanan nedenlerle gerçekleşiyordu. Toplu arsa alımı ya da büyük araziler satın alınarak bunların daha sonra parsellenip birkaç katı fiyatla satılması şeklindeki eğilimler 1950lerden sonra ortaya çıktı. İstanbul'da emlak komisyonculuğunun ayrı bir "meslek" olarak 1950lerden itibaren görülmeye başlaması; imar planlarındaki apartmanlaşmaya dönük kararlarla birlikte kat karşılığı inşaat sürecine geçilmesi ve ardından göç ile gecekondulaşmanın da baskısıyla henüz planlarda yerleşime açılmayan yörelerdeki arsa ve arazilerin değer kazanmaya başlamaları spekülasyonun da giderek kurumsallaşmasına yol açtı.
Böylece, kent topraklarının değer-lenmesiyle elde edilen rant oranları,
özellikle 1960'lı yıllarla birlikte, yıllık enflasyonu gerilerde bıraktı. Günümüzde bu fark, İstanbul'un bazı semtlerinde, yıllık enflasyonun beş-altı katına ulaşarak spekülasyonun lehine tırmanışa geçti.
1992-1993 döneminde, yıllık enflasyon oranının yüzde 70lerde olmasına karşın, aynı dönemde ve sadece bir yıl içinde arsa fiyatları yüzde 400'e varan artışlar gösterdi, (bak. Tablo)
Arsa spekülasyonu ve buna girdi oluşturan gayrimenkul değer artışları, kentsel değerler üzerinden elde edilen yüksek ve yasadışı (vergisiz) kazancın ötesinde, doğrudan kentin imar hareketlerine ve gelişmesine yönelik olumsuz etkileri açısından da İstanbul için önem taşımaktadır.
Denebilir ki İstanbul'un özellikle son 40 yıllık kentleşme sürecinde, arsa spekülasyonu, planlama ve imar eylemlerinin birçok temel kararında etkili olurken, bu kararların yarattığı yeni ve daha yüksek rant hareketleriyle birlikte yine arsa spekülasyonunda da hızlı bir tırmanma yaşanmıştır.
Yani, spekülasyon imar politikalarına yön vermiş, imar politikaları da spekülasyonu daha fazla özendirmiştir.
Bu sürecin kaçınılmaz sonucu ise, yine İstanbul'un kentsel dengelerini gözeten bir gelişmeye değil, bu dengeleri bozan ve değerlerini yok eden bir "büyümeye" tutsak olmasıdır. Böylece kent, imar için değil, rant için planlanan ve yapılaşan bir metropol kimliği ve görüntüsü içinde büyümektedir.
ARSA SPEKÜLASYONU
320
321
ARSA SPEKÜLASYONU
Spekülasyonun Nedenleri
İstanbul'da, yıllık enflasyonun getirdiği "olağan" fiyat artışlarından kaynaklanan arsa ve arazi fiyatlarındaki yükselmenin ötesinde, doğrudan enflasyona bağlı olmayan ve diğer mal ve hizmetlere göre çok daha yüksek artışlarla beslenen arsa spekülasyonunun başlıca nedenleri, göç ve gecekondulaşma, imar afları, nâzım plan kavramından uzaklaşma ve irnar hukukundaki "ayrıcalıklı hak olanakları" olarak sıralanabilir.
Bu nedenler arasında özellikle nâzım plan disiplininin 1980'li yıllarla birlikte terk edilmesi, kentin olağan gelişme alanlarının yanısıra, doğal ve ekolojik çevre özellikleri nedeniyle yapılaşmaya kapalı tutulması gereken tarım ve orman alanlarının da spekülasyonun yoğunlaştığı bölgeler arasına girmesine yol açmıştır. Yine 1980'li yılların özelliği olan "ayrıcalıklı imar hakları" ise, merkez semtlerde ve Boğaziçi alanında spekülatif yapılaşmanın aşırı derecede yoğunlaşması sonucunu yaratmıştır.
Göç ve Gecekondulaşma: 1950'li yıllarla birlikte hemen her dönemde artarak süregelen göç(->) olgusu, 19901ı yıllarda artık yılda 400 bine yaklaşan kitlesel karakteriyle İstanbul'daki arsa spekülasyonunu yasadışı yapılaşmayla besleyen bir ekonomik sürecin de temel dayanağını oluşturmaktadır.
Özellikle son yıllarda yapılan araştırmalar kitlesel göçün yarattığı gecekondulaşmanın arsa ve arazi gereksinmesinin, eskiden olduğu gibi "fiili işgal" ile değil, doğrudan "satın alma" yoluyla karşılanmaya başladığını göstermektedir.
DPT (Devlet Palanlama Teşkilatı) uzmanlarının 1992 yılı sonunda tamamla-
dıkları bir araştırmaya göre, İstanbul gecekondularının yüzde 96'sı kamu arazileri üzerinde kurulmuş durumdadır. Bu gecekondu sahiplerinden ancak yüzde 18'i araziyi kendisi işgal ederek sahiplenirken; yüzde 78'inin daha önce çeviren ve el koyan başka kişilerden satın aldıkları görülmektedir. Yani arsa spekülasyonu, salt özel mülkiyetteki arazilerin değil, büyük oranlarda kamuya ait alanların da yasadışı yollardan ele geçirilip, pazarlanması yöntemiyle gelişmekte ve yaygınlaşmaktadır.
Aynı araştırmanın diğer verileri, İstanbul'da salt gecekondu bölgelerindeki kamu arazileri üzerinde yasadışı yöntemlerle gerçekleştirilen arsa spekülasyonunun yarattığı haksız kazancın 45-50 trilyon liraya tırmandığım göstermektedir.
Devlete ait 110 bin dönüm alan üzerine yayılan Sultanbeyli'de(->), üzerine kaçak olarak apartman yapma hakkı fiilen elde edilen ve herhangi bir kadastro çalışmasına bağlı olmadan, basit krokilerle ve toprak üzerindeki işaretlerle ayrılan arsaların satış fiyatı mz'si 1,5 milyon liraya dek yükselebilmiştir.
Benzer şekilde, ormanlar nedeniyle kaçak yapılaşmaya açılabilen alanları kısıtlı olan Karadeniz kıyılarındaki Riva bölgesinde de, yine 1993 yılı fiyatlarıyla, m2'si 3 milyon liraya kadar tırmanan gecekondu arsaları pazaıiandığı saptanmıştır, (bak. tablo)
imar Afları: İstanbul'da arsa spekülasyonunun yaygın ve "güvenli" bir ekonomik etkinlik olarak kentin imarına egemen olmasında, imar atlarının payı önemli yer tutmaktadır. Kaçak yapılaşma ve özellikle gecekondulaşmanın sürekli olarak özendirilmesine yol
Yakın zamana kadar doğal çevreye uygun ev ve yaşama koşullarına sahip Bostancı sahillerindeki aşırı
yapılaşmanın oluşturduğu son durum. Bünyad Dinç, 1993
açan imar afları, 1984 ve 1985'teki yasalarla, "tapu güvencesini" de gündeme getirmiştir. Tapu tahsis belgesi uygulamasıyla, kamu arazileri üzerindeki ge-.cekondu sahiplerine işgal ettikleri arsalar devlet garantisi altında verilirken bu tür arsaları yine yasadışı yöntemlerle ele geçirenlerin spekülatif kazançlarında olağanüstü artışlar ortaya çıkmıştır.
İmar aflarının, spekülasyondaki yükselmeye ve yaygınlaşmaya yol açan diğer bir uygulaması ise yine 1985 yasasından sonra yürürlüğe giren "Islah İmar PlanıMır.
Af kapsamına giren kaçak yapıların oluşturduğu yasadışı yerleşme bölgelerinde, söz konusu yapıları koruyarak; bu
Gecekondu İçin Pazarlanan Hazine Arazilerinde 1993 Yılı m2 Fiyatları
Gecekondu bölgesi
|
m2 arsa bedeli (000)
|
Paşaköy
|
100-120
|
Kurnaköy
|
10-60
|
Yenidoğan
|
80-100
|
Şamandıra
|
70-100
|
Sultanbeyli
|
100 -1.500
|
Riva
|
500 -3.000
|
Kurtköy
|
100-500
|
Emirli Köyü
|
300-700
|
Ömerli Köyü
|
300-700
|
Dudullu
|
200-500
|
Arnavutköy
|
200-700
|
Esenyurt
|
100-400
|
Armutlu
|
100-500
|
Kaynak: Nokta dergisi araştırması - Şubat 1993
yapıların bulunduğu arsalara ek imar olanakları sağlayarak ve en önemlisi de aynı bölgedeki henüz yapılaşmamış arsa ve arazilere de imar hakkı tanıyarak yerleşmenin "planlı" bir bölge haline getirilmesini amaçlayan Islah İmar Planı uygulaması, bu nitelikleriyle arsa spekülasyonunun da giderek en güçlü yasal dayanaklarından biri niteliğine bürünmüştür.
1986-1993 arasındaki yedi yıllık dönem içinde Kartal, Pendik, Ümraniye, Üsküdar, Beykoz, Sarıyer, Şişli, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, İkitelli, Küçük-çekmece, Avcılar, Büyükçekmece gibi, kentin gelişme bölgelerini içeren hemen tüm semtlerinde, nâzım planlarda koruma bölgeleri olarak belirlenen alanlar, gecekondulaşma oranı ne düzeyde olursa olsun, doğrudan ıslah imar planlarıyla imara açılmıştır. Yine, bütün bu bölgelerdeki arsa ve arazileri daha önceden çok ucuz fiyatlarla satın alan spekülatör çevreler, ilçe belediyelerince yürürlüğe sokulan ıslah imar planlan sayesinde, imar yasalı arsaları üzerinde yapı hakkı elde ederek, spekülasyon oranlarını olağanüstü yükseltmişlerdir.
Nâzım. Plan Kavramından Uzaklaşma
İstanbul'un kentleşme ve imar sürecinde arsa spekülasyonunun etkilediği bir başka olumsuzluk da nâzım plan(->) kavramından uzaklaşılmasıdır. Yine göç, gecekondulaşma, imar afları ve ıslah imar planları olgularında yaşandığı gibi, kentin nâzım plan disiplininden çıkartılması da aynı anda spekülasyonun yaygınlaşmasına ve yoğunlaşmasına yol açmıştır.
29.7.1980 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren nâzım plan, İstanbul'un Marmara Denizi'ne paralel olarak doğu-batı ekseninde "lineer" bir konumda büyümesini öngören ve kentsel gelişme alanlarını bu ilkeye bağlı olarak belirleyen bir plandı. Pendik-Küçükçekmece arasında uzanan yaklaşık 100 kmTik metropoliten bölgenin temel toplu ulaşım aksı da Haydarpaşa ve Yenikapı istasyonlarından denizyolu bağlantısıyla bütünleştirilecek demiryolu şebekesiyle tasarlanmıştı. Öte yandan aynı nâzım plan, Asya yakasında Üsküdar bölgesi, Avrupa yakasında ise Beyoğlu-Şişli-Be-şiktaş bölgesi ve Haliç çevresi dışında, kentin kuzey kesimlerini iskân dışı bölgeler olarak ayırmış, böylece bu kesimlerdeki içme suyu havzaları, tarım alanları ve ormancılık bölgelerinin korunmasını, İstanbul'un kentsel gelişmesinin diğer önemli temel ilkesi olarak belirlemişti. Kuzeyde, korunan bu bölgelerin arasında bir doğal ve kültürel aks oluşturan Boğaziçi ise, yine hem nâzım plan yönlendirmeleriyle, hem de özel yasa ve nâzım plana bağlı alt plan kararıyla, bir SİT alam olarak ayrıca koruma altına alınmış; düşük yoğunluklu iskân ve bununla dengeli bir bütünleşme gös-
terecek kültür, dinlence, gezi bölgeleri tasarlanmıştı.
12 Eylül 1980'den sonra İstanbul Nâzım Plan Bürosu'nun lağvedilmesi, yasal olarak onaylı konumda bulunmasına karşı, 1/50.000 ölçekli Metropoliten Alan Nâzım Planı'nın da uygulamadan fiilen kaldırıldığı bir sürecin başlamasına yol açtı. Bu süreç 1984 yerel seçimlerinden sonra hızlandı. Ağırlıklı olarak, 1985'ten sonra İstanbul bütününe egemen olan süreç, yine arsa spekülasyonunun hem etkisi altında, hem de spekülasyonu özendiren ve güçlendiren etkileriyle, kentin bugün yaşanan ağır imar sorunlarını yaratmıştır.
1/50.000 ölçekli nâzım planda İstanbul'un yaşam kaynağı alanları olarak belirlenen, kuzey bölgelerindeki tarım ve orman arazileri, 1986'dan sonra "bölgesel imar planları" ve "ıslah imar planları" uygulamalarıyla 1980 onaylı nâzım plana aykırı olarak parça parça yapılaşmaya açılmıştır. Özellikle Sarıyer-Kilyos bölgesinde Zekeriyaköy, Demirciköy, Uskumruköy gibi kırsal yerleşme bölgelerinde hızla yaygınlaştırılan bu uygulamayla, daha önce imar kısıtlaması bulunduğundan parasal değeri de düşük
Boğaz
sırtlarında
yapılaşmanın
bir örneği:
Anadoluhisan.
Bünyad Dinç, 1993
olan yeşil alan niteliğindeki araziler, birkaç yıl içinde olağanüstü değer artışlarına kavuşmuşlar; Sarıyer İlçesi İstanbul'da arsa spekülasyonunun her tür kentsel, kültürel ve politik olumsuzluklarının yoğun olarak yaşandığı bir bölge haline gelmiştir.
Yine bu yörede, 1990'da başlanan ve 1991'de sonuçlandırılan "bölgesel planlama" çalışmalarıyla, Boğaziçi Yasası'nın gerigörümüm ve etkilenme bölgeleri için öngördüğü yapılaşma oranlarının çok üzerinde yeni imar hakları getirilmiş ve son kalan tarım alanları da "iskân bölgesi" olarak spekülasyona açılmıştır. Söz konusu alanlardaki arazilerin, küçük parseller olarak değil, geniş mülkiyetler halinde bulunması, bu bölgedeki arsa ve arazi spekülasyonunun, yüksek gelir gruplarına pazarlanan pahalı villa siteleri uygulamalarıyla çok daha yüksek oranlarda gerçekleşmesine yol açmıştır. Yine, 1991 planlarında, daha önce bölgesel spor alanı, kültür tesisleri ve yeşil alan olarak ayrılan ya da okul, çocuk bahçesi, rekreasyon alanı, kırsal koruma alam vb gerek İstanbul bütününe, gerekse bölge halkına hizmet edebilecek sosyal ve kültürel altya-
ARSA SPEKÜLASYONU
322
ARSAN, HÜSEYİN HÜSNÜ
pı alanları da benzer şekilde villa ticaretine dönük iskân sahaları haline getirilerek spekülasyonun tüm Sarıyer sınırları içinde en etkin ekonomik faaliyet olması sonucu yaratılmıştır.
Su Havzalarında Spekülasyon
İstanbul'da hemen tüm ilçe belediyeleri yönetimlerinde ve Büyükşehir Belediyesi yönetiminde, 19801i yıllarla birlikte egemen olan "nâzım plana bağlı kalmama" eğilimleri, 1980 onaylı 1/50.000 ölçekli nâzım planda koruma altına alınan su havzalarında ve yakın çevrelerinde de yine bölgesel planlama ve ıslah imar planlan uygulamalarıyla spekülasyonun ve yapılaşmanın özendirilmesine, yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Asya yakasında Ümraniye(-») bölgesi, ilçe sınırlarının tamamına yakın bir kesiminde nâzım planlara aykırı ıslah imar planlarıyla kentleşirken, bu kentleşmenin yasadışı ve denetimsiz karakteri arsa spekülasyonunu da hızlandırmış, bu süreç 1988'lerden sonra hızla tersine dönerek, bu kez spekülasyonun baskısıyla o yıllara dek yapılaşmayan bölgeler de iskân yöreleri olarak imara açılmıştır.
Asya yakasında Ömerli Barajı'nı besleyen ormanlık alanlar, "kaçak kent" olarak adlandırılan Sultanbeyli'deki spe-
Si
Koruların yok edilmesiyle elde edilen imar alanlarına iki örnek: Zincirlikuyu'daki Koru Sitesi (solda) ve bugün sadece adı kalmış olan Arifi Paşa Korusu'ndan bir görünüm (üstte), Elif Erim (sol), Faik Yaltınk (üst)
ise 1993 Ekim ayında gerçekleşmiştir. Habibler Köyü ile Cebeci Mahallesi arasında kalan ve Alibeyköyü Barajı su toplama havzası içinde bulunan 92 hektarlık alanın imara açılması kararı Gaziosmanpaşa Belediye Meclisi'nde alınırken, bu bölgede henüz yapılaşmamış bölgelerde arsa ve arazi fiyatlarının bir yıl önceye göre on, on beş kat birden yükselmiş olması, bur karar üzerindeki spekülatif etkilerin de göstergesidir. Bü-yükçekmece Gölü içme suyu havzası ve çevresinde ise arsa spekülasyonunun imar hareketleri yönlendirmesi, gecekondu ağırlıklı değil, büyük tesisler ve prestij yatırımları şeklinde kendini göstermektedir.
Bu bölgede daha önce imara yasaklanan tarım alanları, lüks villa siteleri, toplu konut uygulamaları, serbest bölge, özel üniversite kampusları, özel havaalanı girişimleri vb değişik amaçlarla yapılaşmaya açılmaya başlanmıştır. Bölgede planlı ve plansız olarak gerçekleştirilen bu tür yatırımların üzerinde ilgili kamu kuruluşlarının gerekli denetlemeyi yapmamaları sonucunda, içme suyu havzası ve çevresindeki, özellikle Çatalca îlçesi'nde bulunan arsa ve arazilerde spekülatif değer artışları yüksek düzeylere ulaşmıştır. Böylece, Büyükçekmece Gölü ve içme suyu kaynağını oluşturan
külasyonun başlıca yeni kazanç alanlarını oluşturmaktadır.
Yine Asya yakasındaki en önemli içme suyu kaynaklarından olan Elmalı Baraj Gölü çevresindeki arazilerde gerçekleşen kaçak yapılaşma, sonunda bu kaynağın "giderilebilmesi olanaksız" derecede kirlenmesine yol açmış ve Elmalı Barajı, istanbul'un içme suyu şebekesinden, ayrılarak 20 Eylül 1993 günlü II Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla devre dışı bırakılmıştır. Elmalı bölgesindeki yasadışı yapılaşmanın da önemli ölçüde arsa spekülasyonu tarafından özendirildiği, bu bölgedeki kamu arazilerinin yine yasadışı yöntemlerle gecekondu yapmak isteyenlere satıldığı bilinmektedir.
Benzer gelişme, öbür su havzaları arasında özellikle Alibeyköyü Barajı çevresinde de ortaya çıkmıştır. Yine bu bölgede, 1980 onaylı nâzım planda ve 1986lara kadar yapılan planlarda kesin koruma altına alınan arazilerde, özellikle 1987lerden sonraki el değiştirmeler sonucundaki arsa spekülasyonu, baskısını göstermeye başlamıştır. Kaçak yapılaşma için satılan arsaların bulunduğu bölgelerde ıslah planı uygulamasına geçilmesiyle birlikte de spekülatif imar hareketleri yaygınlaşmıştır. Alibeyköyü(->) bölgesinde, arsa spekülasyonunun yönlendirdiği son büyük imar operasyonu
havzadaki araziler, yasal olarak "imara kapalı" bölge içinde kalmalarına karşın, yapılaşma hakkının elde edilebileceği yönündeki güvenceler ve başlayan yaptırımların da bu güvenceyi pekiştirmesi sonucunda, İstanbul'un en hızlı ve yüksek oranlarda değer kazanan mülkleri arasına girmiştir.
Dostları ilə paylaş: