Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 61; J. Strzygowski, "Die Sâule deş Arcadius", Jahrbuch deş Archâologischen Instituts, VIII, (1893), s. 230-249; C. Gurlitt, "Antike Denk-malsâulen in Constantinopel", Der Baumeis-ter, VII (1909), s. 55-56; ay, Die Baukunst Konstantinopels, Berlin, 1908-1912; F. W. Unger, Quellen der Byzantinischen Kunst-geschichte, Viyana 1878, s. 179-186; S. Re-
inach, "Description deş oeuvres d'art..", Re-vue deş Etudes Grecques, 1896, s. 78-82; A. Geoffroy, "La colonne d'Arcadius â Constantinople", Fondation E. Piot-Monuments et Memoires, II, Paris, 1895, s. 99-129; J. Eber-solt, Constantinople byzantine et leş voya-geurs du levant, Paris, 1918; W. Hasluck, "Topographical Drawings...", Annual of the British School at Athens, XVIII (1911-1912), s. 273; J. Kolhvitz, Oströmische Plastik der Thepdosianischen Zeit, Berlin, 1941, s. 17-62; S. Ünver, "Avrat Pazarı Dikilitaşı", Tarih Dünyası, 11/16 (1950), s. 687-689; A. Grabar, L'empereur dans l'art byzantin, Paris, 1936, lev. 13-15; G. Mendel, Catalogue deş sculp-tures grecques, romanies et byzantines, II, 1914, s. 242, III, s. 523-524; S. Eyice, "Arkadios Sütunu", ISTA, II, 1012-1019; Janin, Constantinople byzantine, 75-76, 86-87; G. G. Giglioli, La colonna di Arcadio a Costan-tinopoli, Napoli, 1952; G. Becatti, La Colonna coclide Istoriata, Roma, 1960, s. 151-164; Müller-Wiener, Bildlexikon, s. 250-253.
SEMAVİ EYİCE
ARKEOLOJİ MÜZELERİ
Sultanahmet'te, Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi'ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu'nun sol tarafındadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri idaresi altında Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi(-0, Çinili Köşk(->) Müzesi yer alır. Bu yüzden, kurulduğundan bu yana çoğul olarak "İstanbul Arkeoloji Müzeleri" diye adlandırılmıştır.
Bu müzelerde 60.000 arkeolojik eser, 800.000 sikke, 75.000 çiviyazılı tablet, 2.000 civarında Türk çini ve keramiği ile kütüphanesinde 70.000'i aşkın kitap bulunmaktadır.
İstanbul'da ilk müze, Abdülmecid zamanında Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa (1801-1858) tarafından gerçekleştirilmiş ve 1846'da, Topkapı Sarayı'mn dış avlusunda, o tarihe kadar cephane ambarı olarak kullanılan 6. yy Bizans yapısı Aya İrini Kilisesi'nde (Hagia Eire-ne) çeşitli eski silahların toplanması suretiyle oluşturulmuştur. Osmanlı İmpa-ratorluğu'nun çeşitli bölgelerinde bulunan eski eserler İstanbul'a getirilmeye ve Aya İrini'de toplanmaya başlanmıştır.
Böylece, Aya İrini'de iki bölümden oluşan bir koleksiyon oluşmuştur. Bu koleksiyonlara Mecma-i Asâr-ı Atika (Eski Eser Koleksiyonu) ve Mecma-i Es-liha-i Atika (Eski Silah Koleksiyonu) adları verilerek Arkeoloji Müzesi ile Askeri Müze'nin(-0 temelleri atılmıştır.
Bu küçük müzenin basit bir katalogu İstanbul'u ziyaret eden Albert Dumont tarafından 1867'de hazırlanmıştır. Du-mont'un bildirdiğine göre, burada Yunan, Roma, Erken Hıristiyan ve Bizans eserleri bulunmakta, bunlar camekânlı dolapları olan kapalı büyük bir salonda, bu salonun önündeki açık avluda ve Harbiye Ambarı'nın girişinin solunda bulunan açık avluda sergilenmektedir.
Toplanmış eserlere ilk defa müze adı Âli Paşa'nın (1815-1871) sadrazamlığı ve Saffet Paşa'nın (1814-1883) Maarif nazırlığı sırasında verilmiş, koleksiyon Müze-i Hümayun adını almıştır.
ARKEOLOJİ MÜZELERİ
308
309
ARKEOLOJİ MÜZELERİ
lim dünyasına tanıtmış ve kataloglarının hazırlanmasını sağlamıştır. Özellikle Gustav Mendel'e hazırlattığı Heykeltraş-lık Eserleri Katalogu, (Catalogue deş sculptures Grecques, Romaines et Byzantines, [ist. 1912-1914]) ile Pişmiş Toprak Figürinler Katalogu (Catalogue deş figurines Grecgues de terre cuite, [İst., 1908]) bugün bile değerlerinden bir şey kaybetmemiştir.
Müzelerin bir eğitim ve araştırma merkezi olduğunu iyi bilen Osman Hamdi Bey, müzenin içinde bir de büyük kütüphane kurmuştur. Müdürlüğü döneminde 15 bine ulaşan bilimsel kitap ve derginin çoğunu kişisel dostluk ve gayretleriyle Avrupa ülkelerinden bağış yoluyla sağlamıştır.
Müze koleksiyonlarında Balkan-lar'dan Afrika'ya, Anadolu ve Mezopotamya'dan Arabistan Yarımadası'na ve Afganistan'a kadar bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bölgelerden, değişik kültürlere ait zengin ve çok önemli eserler vardır.
Osman Hamdi Bey 1910'da ölünce yerine kardeşi Halil Edhem (Eldem)(->) tayin edilmiş, 1931'de emekliye ayrılana kadar bu görevde kalmıştır. 1931-1953 arasında Aziz Ogan(-0 müdürlük yapmış, daha sonra da sırayla, Rüstem Duyuran (1954-1961), Necati Dolunay (1962-1978), Dr. Nezih Fıratlı (1978-
Saffet Paşa vilayetlere genelgeler yollayarak arkeolojik eserleri toplamalarını ve bunları kırılmayacak şekilde ambalajlayarak müzeye göndermelerini istemiştir. Kuzey Afrika'da Trablusgarp Valisi Ali Rıza Paşa ile müsteşarı Karabella Efendi, Selanik Valisi Sabri Paşa, Girit'te Lasit Mutasarrıfı Kostaki Paşa Adossides, Konya Valisi Abdurrahman Paşa en çok eser gönderenlerdir.
Arkeoloji
Müzeleri
ana binasındaki
Lahitler
Salonu'ndan
bir görünüm
(üstte),
iskender Lahti
(solda).
Fotoğraflar
Bünyad Dinç
Temmuz 1869'da dönemin müze müdürü Edward Goold, Kapıdağı Yarı-madası'nda Kyzikos antik yerleşmelerinde kazı yaparak, oradan çok miktarda eser getirmiştir.
Ahmed Vefik Paşa(->) 1872'de Maarif nazırı olunca, bir dönem kaldırılan Mü-ze-i Hümayun Müdüıiüğü'nü yeniden kurmuş ve başına Dr. Philipp Anton Dethier(->) adında bir Almanı getirmiştir.
Dethier 1847'de Atmeydanı'nda çalışmış. Yılanlı Sütun'u meydana çıkarmıştır.
Dethier'in müdürlüğü sırasında 1873'te H. Schliemann Troia'da bulduğu eserleri Yunanistan'a götürmüş, Dethier bu eserlerin geri alınması için çok uğraşmış, fakat başarılı olamamıştır. Ancak, bundan kısa bir zaman sonra, 1874'te İlk Âsâr-ı Atika Nizamnamesi yayımlanmıştır. Bu yönetmelik, bulunan eski eserlerin sadece üçte birinin, bulan tarafından yurtdışına götürülmesini öngörmekteydi.
Dethier'in Kıbrıs'tan 88 sandık eski eserle dönmesi üzerine başka bir binaya gerek duyulmuş, önce yeni bir bina inşa edilmesi üzerinde durulmuş, fakat bu isteğin yerine getirilmesi mümkün olmadığından, Çinili Köşk'ün müzeye çevrilmesi uygun görülmüştür.
Yeni müze binasına eserlerin taşınması, değişiklikler, yeniden düzenleme hayli uzun sürmüş, Ağustos 1880'de müzenin açılış töreni yapılabilmiştir. Goold zamanında 160 olan eser adedi Dethier zamanında 650'ye yükselmiştir. Dethier müzeyi geliştirmek için çalışmalar yapmış, müzenin küçük bir katalogunu hazırlamış fakat bunu bastıramamıştır.
Dethier'in ölümü (1881) üzerine Sadrazam Edhem Paşa'nm oğlu ressam Osman Hamdi Bey(->) Müze-i Hüma-yun'un müdürlüğüne atanmış, onun bu işin başına geçmesiyle Türk müzeciliğinde yeni bir dönem ve çığır açılmıştır. Osman Hamdi Bey, bir taraftan mevcut eski eser koleksiyonlarını bilimsel bir tarzda sınıflandırmış ve düzenlenmesi ile uğraşmış, diğer taraftan yabancı arkeologlar getirterek onlara eserlerin kataloglarını hazırlatmıştır. Müzeyi zenginleştirmek için 1883-1895 arasında Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Aiolia nekropollerinde ve Lagina Heka-te Tapınağı'nda kazılar yapmış ve bulduğu eserleri müzeye getirmiştir. 1887-1888'de Sayda'da Krallar Nekropolü'nde yaptığı kazıda içlerinde dünyaca ünlü İskender Lahti denilen lahit ile Ağlayan Kadınlar, Satrap, Likya ve Sayda kralı Tabnit'in lahitleri de bulunan önemli eserleri meydana çıkarmıştır.
Mevcut müze binası küçük olduğundan bu lahitler için yeni ve günün koşullarına uygun bir müze binası yapımı gereği doğmuştur. Osman Hamdi, Çinili Köşk'ün tam karşısına, o dönemin ünlü mimarlarından ve Sanayi-i Nefise Mek-teb-i Âlisi hocalarından mimar Alexand-re Vallaury'ye(->) yeni bir müze binası yaptırmıştır.
Yeni bina "Lahitler Müzesi" adıyla 13 Haziran 1891'de açılmıştır. "Âsâr-ı Atika Müzesi" olarak da anılan bu yapı 19. yy sonlarında, dünyada müze binası olarak tasarlanıp yapılan 8-10 müze binası arasında yer almasıyla da büyük bir önem taşımaktadır.
Osman Hamdi Bey, bu görkemli müzenin gelişmesi için çok çaba harcamış, eserlerin ve müzenin düzenlenmesinden başka, bunları çeşitli yayınlarla bi-
Arkeoloji Müzeleri'nin bahçesinde sergilenen eserlerden bazıları. Arka planda ana binanın giriş cephesi görülüyor.
Fotoğraflar Haznn Okurer, 1993
1979), Aykut Özet (1979-1980), Altan Akat (1980-1981), Dr. Nuşin Asgari (1982-1985), Alpay Pasinli (1985) bu görevi sürdürmüşlerdir.
Osman Hamdi Bey'in yaptırdığı Arkeoloji Müzesi binası, üzerinden 100 yıla yakın uzun bir zaman geçmesinden ötürü, son yıllarda gerek yapı olarak eskimiş, gerekse geçen zaman içinde çok sayıda eserin yan yana dizilmesiyle, teşhiri kalabalık, sıkışık, hatta sıkıcı bir hal almış ve adeta bir depo niteliğine bürünmüştü. Hem binayı restore ederek, çağdaş, eğitici ve anlaşılır bir sergileme yapmak, hem de müzenin Topkapı Sarayı avlusuna bakan arka cephesine bitişik 4 katlı yeni ek binanın birkaç katını ziyarete açabilmek için 1988'den itibaren çalışmalara başlanmış, çalışmalar 1991'de sonuçlandırılmıştır.
Müzenin kuruluşunun 100. yılı olan 13 Haziran 1991'de, ana binanın restore edilerek yeniden düzenlenen 8-20 no'lu salonları ile ek binanın üst iki katı çağdaş bir müzecilik anlayışıyla ziyarete açılmıştır.
Restorasyon ve mekânların yeniden düzenlenmesinden sonra Arkeoloji Mü-zeleri'nde sergilenmekte olan en önemli parça ve koleksiyonlar arasında, ana binadaki Sidan (Sayda) Kral Nekropolü lahitleri (İskender, Ağlayan Kadınlar, Satrap vb); arkaik dönemden Roma dö-
nemi sonuna kadar heykeller, Kyme, Milet ve Ilgın'da bulunmuş Ana Tanrıça Kybele'ye adanan adak stelleri; Halikar-nassus Mauseleum'una ait adak kabartmaları, Bergama Zeus Sunağı'ndan heykel parçalan, İskender başı, Afrodisias, Efesos ve Miletos'ta bulunan heykeller; küçük boyutlu çanak çömlek, pişmiş toprak figürinler; "Hazine" bölümünde, takı ve kıymetli süs eşyaları, sikke kabineleri vardır.
Yeni ek müze binasında "Anadolu'nun Çevre Kültürleri" bölümünde Kıbrıs'ta, Filistin-Suriye bölgesinde, Beyrut, Sayda, Sebasteia, Megiddo vb merkezlerde yapılmış kazılarda bulunmuş eserler; "Anadolu ve Truva Kültürleri" bölümünde Trakya bölgesinden Tru-va'ya, Frigya ve Gordion'a kadar çeşitli arkeolojik buluntular sergilenmektedir.
1991'de yapılan yeni teşhirde, müze koleksiyonlarındaki eserler çağdaş ve yeni bir anlayışla sergilenmiştir. Bu sergilemede, panolar ve video köşeleri ile ziyaretçilere daha fazla bilgi verilmesi düşünülmüş; çizim, fotoğraf, maketler ile kolay ve eğitici bir sergileme yapılmıştır.
1991'de teşhire açılan bu bölümler yerli ve yabancı kamuoyunda büyük bir ilgi ve beğeni toplamış, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, 17 Avrupa ülkesinden 46 müze arasından EMYA (Avrupa'da Yılın Müzesi Ödülü) Komitesi tarafından seçilerek Avrupa Konseyi'ne önerilmiş ve konseyin kültür ve eğitim komisyonunca 1993 yılı "Avrupa Konseyi Müze Ödülü"ne layık görülmüştür.
Çinili Köşk'ün yan cephesine bakan alanda yer alan çaybahçesi sergilenen eserlerle iç içe. Ali Hikmet Varlık, 1993
Bibi. G. Mendel, Catalogue deş Sculptures grecques, romaines et byzantines, I-III, ist., 1912-1914; E. B. Şapolyo, Müzeler Tarihi, İst., 1932; H. E. Eldem, "Müzeler", Birinci Türk Tarih Kongresi Bildirileri, Ankara, 1932; A. Ş. Hisar, "Bizde Müzeciliğin Başlangıçları", Ülkü, no. 8, 1933; ay, "Müzelerimiz ve Hamdi Bey", Ülkü, no. 14 ve no. 16, 1934; A. Oğan, "Türk Müzeciliğinin yüzüncü yıldönümü", TTOK Belleteni, S. 6l, 1947; T. Öz, "Ahmet Fethi Paşa ve Müzeler", Türk Tarih, Arke-ologya ve Etnografya Dergisi, V, 1949; S. Eyi-ce, "İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin ilk müdürlerinden Dr. Ph. Anton Dethier hakkında notlar", İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı, 9 (1960), s. 45-52; K. Su, Osman Hamdi Bey'e Kadar Türk Müzesi, ist, 1965; M. Cezar, Sanatta Batı'ya Açılış ve Osman Hamdi, ist.,
ARKEOLOJİ MÜZELERİ BİNASI 310
ARKEOLOJİ MÜZELERİ
ESKl ŞARK ESERLERİ MÜZESi
1971; N. Dolunay, istanbul Arkeoloji Müzeleri, İst., 1973; M. Önder, Türkiye Müzeleri ve Müzelerdeki Şaheserlerden Örnekler, Ankara, 1977; İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi, ist., 1981; S. Eyice, "Arkeoloji Müzesi ve Kuruluşu", TCTA, VI; A. Pasinli, istanbul Archaeolo-gical Museums, îst., 1989; ay, "13 Haziran 1991'de 100. kuruluş yılını kutlayan istanbul Arkeoloji Müzeleri'nin yeni açılan bölümleri", Müze-Museum, S. 4, 1990-1991, s. 68-72; A. Pasinli-S. Balaban, Türk Çini ve Keramikleri, Çinili Köşk, ist., 1992; A. Pasinli, "Osman Hamdi Bey'in Müzecilik Yönü ve istanbul Arkeoloji Müzeleri", /. Osman Hamdi Bey Kongresi Bildirilen, İst., 1992, s. 147-152.
ALPAY PASÎNLİ
ARKEOLOJİ MÜZELERİ BİNASI
Sultanahmet'te, Topkapı Sarayı dış avlusunun kuzeyinde, Haliç girişine inen yamaçta ve üzerinde Çinili Köşk'ün(-0 de yer aldığı platodadır. Topkapı Sarayı, Darphane ve Gülhane Parkı tarafından çevrelenmiş olan alandaki müzelere, Topkapı Sarayı-Gülhane Parkı bağlantısını sağlayan bir iç yol üzerinden ulaşılmaktadır.
Müze binası, 1891-1907 arasında ve üç aşamada olmak üzere dönemin tanınmış mimarı Alexandre Vallaury(->) tarafından tasarlanıp inşa edilmiştir.
Yapı, uzunlamasına ana ekseninde kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda, Çinili Köşk'ün (ve Topkapı Sarayı'nın) ana eksenlerine bağıntılı olarak yerleştirilmiştir, ikinci ve üçüncü etapta eklenmiş kanatlarıyla Çinili Köşk'ü "U" biçiminde kuşatır. Bu yerleştirimi ile bütünleşmiş bir müze mekânı oluşturur. Eski Sanayi-i Nefise Mektebi binasının Şark Eserleri Müzesi'ne dönüştürülmesi ve Çinili Köşk'ün de Çini Müzesi olarak yeniden düzenlenip açılmasıyla, üç bü-
yük yapıdan oluşan bir müzeler kompleksi meydana getirilmiştir. Açık havada sergilenen çok sayıda yapıt, kompleksin kendine özgü atmosferine katılır.
Arkeoloji Müzeleri binaları, dünyanın en zengin Grek-Roma heykel ve lahit koleksiyonlarından birine sahiptir. 50.000 civarında kayıtlı eser bulunmaktadır. Ayrıca 800.000 parçanın bulunduğu bir sikke kabini ve 75.000 civarında çiviyazılı tabletten oluşan bir tablet arşivi ve 70.000 civarında nadir ve değerli kitaptan oluşan bir arkeoloji kitaplığı vardır. Arkeoloji Müzeleri, 1993'teAvru-pa Konseyi ve UNESCO'nun "Avrupa Müzesi" ödülünü almıştır.
Müzenin ilk bölümü, 6lxl3 m'lik bir dikdörtgen olarak inşa edilmiştir. Önce tek katlı olarak yapımına başlanan binaya daha yapımı sırasında bir kat daha eklenmesi kararı verilmiş ve yapı bugünkü boyut ve görünümü ile bitirilerek 13 Haziran 1891'de açılmıştır.
O. Hamdi Bey tarafından sürdürülen arkeolojik kazılarda çıkarılan yapıtların giderek artması karşısında mevcut müze yapısı yeterli olmamaya başlamış ve yeni bir ek bina yapılması kararlaştırılmıştır. Mevcut yapının kuzey tarafına eklenen yeni dairenin yapımına l Eylül 1898'de başlanmıştır. Tasarımı yine A. Vallaury'ye ait olan ek binanın yapım çalışmaları mimar ve ressam Philippe Bello'nun katılımıyla yürütülmüş ve yeni bölüm 7 Kasım 1903'te açılmıştır.
Yeni buluntular nedeniyle binanın yine yetersiz kalması karşısında bir ek daha yapılması gerekmiş ve hemen ertesi yıl yeni bölümün yapımına girişil-miştirr. l Eylül 1904'te temeli atılan güney kanadının yapımı Nisan 1907'de ta-
Arkeoloji Müzeleri Binası
istanbul Ansiklopedisi
mamlanmıştır. A. Vallaury'nin tasarladığı güney kanadının yapım çalışmaları bu kez mimar H. Edhem Bey tarafından yürütülmüştür.
Eklenen iki yeni bölümle 192 m'lik bir uzunluğa ulaşan müze binası, yaklaşık 9.000 m2'lik bir alan kaplamaktaydı. Eski Şark Eserleri ve Çini müzelerinin katılımına karşın yeterli olmayan ve özellikle modern müze işlevleri için gereken mekânlar açısından yeni bir yapıya gerek duyulmuş ve müze, 1984'te arka cephesine eklenen bir yapıyla genişletilmiştir.
A. Vallaury'nin tasarımı, son derece klasik bir plan şemasına ve neogrek vurgusu belirgin klasik bir konsepte oturmaktadır.
ilk yapı, bir giriş bölümü ile iki ana salondan oluşmaktaydı. Giriş bölümünde geniş merdivenlerle ulaşılan ve dört kolonla taşınan bir propile vardır, iki kat yüksekliğindeki kolonlar, yüksek bir en-tablement ve akroterli bir fronton taşırlar. Lotus yapraklı başlıklar ve akroterler dışında bezeme yoktur. Duvar yüzeyi, strüktürel eksenleri belirten ve antomi-onla sonlanan pilastrlarla bölünmüş; aralarına iyon düzeninde gömme kolonların çerçevelediği pencereler yerleştirilmiştir. Bu pilastr+kolon modülü, yapının tüm cephe düzeninde yinelenen birim öğedir. Modülün iki kat olan yüksekliği, yapının tek kat gibi algılanmasına ve cephenin bütüncül kavranışına yol açmaktadır. Birinci ve ikinci kat arasında kat kornişi veya benzeri bir öğenin bulunmaması, ayrıca pencerelerle birlikte geriye çekilmiş olması bu bütüncül kavrayışı güçlendirmekte ve yapıya sade ama anıtsal bir görünüm vermektedir.
Çinili Köşk ile aynı eksen üzerinde olan propileden sonra girilen holde, tek kollu bir merdiven üst kata ulaştırmaktadır. Bu holün iki yanında "Lahitler Salonu" olarak tanınmış olan büyük ve yüksek salonlarda, İskender Lahti olarak anılan (ve kime ait olduğu kesin olarak bilinmeyen) lahit başta olmak üzere Say-da kazısında bulunmuş olan 20 civarında lahit sergilenmektedir. Bu yapıtlar müzenin tasarımından önce bulunmuşlar ve İstanbul'a getirilmişlerdi. Bu bakımdan salonların boyutlandırılmasım ve hattâ mimari konsepti etkilemiş olması doğaldı. "Ağlayan Kadınlar Lahti"nin mimari konsepti etkilemiş olduğu pek çok yazar tarafından öne sürülmüştür. Bu lahtin mimari düşünceyi öne çıkaran kompozisyonu, iyon düzenli kolonları, fronto-nu vb klasik mimari öğeleri gerçekten esin kaynağı olabilecek güçtedir. Yine de A. Vallauıy'nin yapıtın bu ilginç biçim öğelerinden çok, çağrıştırdığı klasi-sist idealle ilgilendiği söylenebilir. Müzenin yalın ama güçlü anlatımı klasik ideale denk düşmüş görünmektedir.
içeride, giriş katı, lahitlerin sergilenip kavranabileceği yüksekliktedir. Mimar, mekânlar arasında açık geçişler sağlayan kapı boşluklarını bu yüksekliğe uyarlamak üzere kiriş/lentolarının üzerini açmış ve İyonik düzenli dekoratif öğeler taşıyan dörder mini kolon yerleştirmiş ve mekânlar arası sürekliliği sağlayan ilginç bir çözüm bulmuştur.
ikinci katın yüksekliği daha azdır ve bu katta mekânlar arası açık geçiş yerine salonlar ayrı ayrı tutulmuşlardır.
Müzenin ikinci aşamada yapılan bölümü ilk bölüme büyük bir dikkat ve
Arkeoloji
Müzeleri ana
binası.
Bünyad Dinç
uyumla eklenmiştir. Bir ikincil giriş bölümü ve iki yanında büyük salonlar olarak düzenlenmiştir. Dışarıdan olduğu kadar içeriden de ilk bölümün öğelerini, mimari konseptini ve biçimlerini sürdürmektedir.
Bu bölümde müzenin en ilgi çekici mimari özelliğe sahip köşelerinden biri olan kitaplık bulunmaktadır. Kitaplık, çift kollu bir merdivenle çıkılan ikinci kattadır. Merdiven anıtsal bir düzenleme gösterir: Bir çift kükreyen arslan heykelinin (Bukaleon arslanları, MS 6. yy) iki başa yerleştirildiği merdivenin sahanlığında da tam ortaya bir Medusa figürü konmuştur.
Kitaplık, tamamen kagir olan yapının içinde ahşap iç merdivenleri ve asma kadarıyla hem malzeme açısından çok farklı bir noktadır, hem de diğer salonların anıtsal ölçülerinin dışında kalan oranlarla düzenlenmiş görünmektedir. Sergileme ve okuma/araştırma arasındaki işlev farkını vurgulayan bir düzenleme ve öne çıkan bir torna işçiliği vardır. Belki de Ph. Bello'nun katkısını düşündüren bir medievalist yaklaşıma işaret etmektedir.
Güney kanadının, başlangıçta tıpkı kuzey kanadı gibi tek bir dikdörtgen kitle olarak eklenmesi düşünülmüş olmalıdır. Bu kanadın yapımında A. Valla-ury ile birlikte çalışan Mimar H. Ed-hem'in imzasını taşıyan bir proje, bu tasarıyı biçimlendirmektedir. Ancak sonradan ek bölümün daha geniş tutulması düşünülüp gerçekleştirilmiştir. Bunun için de o zamana dek inşa edilmiş olan bölümler, birinci ve ikinci etap binaları, üçüncü etapta birlikte, aynen ve simet-
rik olarak inşa edilmişlerdir. Bunun sonucunda müzenin iki propilesi olmuş; güney kanat, Sanayi-i Nefise Mektebi binası ile bütünleşebilen bir pozisyon kazanmıştır; veya mektep-müze kompleksinin avlusuna bağlanabilmiştir.
Kuzey ve güney kanatlarındaki bölümler daha geniş olarak planlanmış ve iki ayak sırası tarafından üç nefe ayrılmıştır. Kuzey kanatta alternatif dizili ikisi büyük, ikisi küçük dört salon vardır ve bu bölüm güney kanada göre daha uzundur. Güney kanatta eşit büyüklükte dört salon vardır.
Tümü kagir malzeme ile, taşla kaplı tuğla duvarlarla ve çelik putrelli döşeme ile inşa edilen yapı, kiremit kaplı kırma bir çatı ile örtülüdür. Müzenin tüm sergi salonları kaset tavan düzenin-dedir. Bunlar en çok geometrik desenlerin ve meandr çeşitlemelerinin yer aldığı dekoratif öğelerle bezenmişlerdir.
Son yıllarda yapılan doğudaki ek bina, Arkeoloji Müzesi'ne ikinci katta bağlanmaktadır.
Bibi. ISTA, II, 1025-1033; M. Cezar, Sanatta Batı'ya Açılış ve Osman Hamdi, İst., 1971, s. 165-214; M. Akpolat, Fransız Kökenli Levanten Mimar Alexandre Vallaury, (basılmamış doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi), Ankara, 1991, s. 122-124.
AFiFE BATUR
ARKEOLOJİ MÜZELERİ KÜTÜPHANESİ
Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü birimi olan kütüphane. Kütüphanenin resmen kuruluşu, Arkeoloji Müzesi'nin II. Daire-si'nin 1903'te açılışına rastlar. Bazı kaynaklarda bu tarih 1902'dir. Ancak Maarif
ARKEOLOJi MÜZELERİ YILLIĞI 312
313
ARNAVUTKOY
Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi'nin okuma salonu (solda) ile giriş mekânından bir görünüm (üstte). Fotoğraflar Bünyad Dinç
Arnaudin'in Kandilli-Rumelihisarı arasında yapılmasını önerdiği köprü.
Z. Çelik, ne Remaking of istanbul, Portrait of an Otlaman City in the Nineteenth Century, Washington, 1986
Nezareti'nin kütüphaneye ilk olarak 1893'te memur atamış olması, oluşumunun 1902/1903'ten çok daha önce başladığını göstermektedir. Kütüphane II. Daire'nin üst katında, yaklaşık 500 m2'lik alanda yer alır. İlk kütüphanecileri müzeciliği ve devrin uluslararası kitap kataloglama kurallarını bilen değerli şarkiyatçılardı. Bugünkü dermenin büyük kısmı Osman Hamdi Bey'in titiz tutumuyla satın alma, bağış ve değişim yoluyla oluşmuştur. Kuruluşundan sonraki elli yıl içinde gittikçe artan değerli yazma eserleri, oldukça kabarık sayıda Arap harfli ve yabancı dillerde çeşitli konulardaki dermesiyle, uzmanlık kütüphanesi sınırlarını aşmıştır. Dermesinin bu özelliğinden ötürü sürekli başvuru alan kütüphane, az sayıda personelle hizmet vermeye çalışmıştır. Kütüphanecilik mesleğinden ilk atama 1972, ikincisi de 1993'te yapılmıştır.
Bugün yaklaşık 80.000 dermesi içinde bağışlar önemli bir yer tutmaktadır. Çoğunluğu veya tamamı izlenmiş yaklaşık 700 başlıklı süreli yayından halen 1/10 kadarı izlenmektedir. Derleme Ka-nunu'nun 11. maddesince alınması gereken meslek dermesi bugün alınmamaktadır.
Kütüphaneye uzmanlık dalı dışındaki çeşitli konularda yapılan bağışların en önemlileri, başta 5.000 ciltle Ahmed Cevad -Paşa Koleksiyonu olmak üzere Mehmed Şakir Paşa; V. Mehmed (Re-şad), Diyarbekirli Said Paşa, Recaizade Ekrem,,, Hattat Mektebi, Murtaza 'Hoca-zade Hatice Hanım, Zeki Megamiz, Kamran Büyükkayra ve H. Turhan Dağ-lıoğlu toplu bağışlarıdır. Bugün de bu yolla beslenen ..kütüphaneye uzmanlık dallarında sürekli ve en büyük bağışlar, istanbul Arkeoloji Müzelerini Sevenler Derneği'nce yapılmaktadır.
Alfabetik (yazar, kitap, bazen seçilmiş başlık adına göre) ve özel konu fiş katalogları vardır. Süreli yayınlardan uzmanlık dalıyla ilgili gerekli yazılar da katalpğa alınmaktadır. Ahmed Cevad Paşa, V. Mehmed (Reşad) koleksiyonlarının basılı katalogu vardır. V. Mehmed
(Reşad) Koleksiyonu'ndaki 52 adet beşik devri (1500 tarihine kadar basılmış kitaplar) kitap, resimli yazmalar, uzmanlık süreli yayınları ayrıca yayımlanmıştır. Kurumun kültürel etkinliklerinin de yer aldığı, 15 kişilik okuma masası bulunan kütüphanede, yer sıkıntısı nedeniyle uzun yıllardır sağlıklı yerleştirme yapılamamaktadır. Kütüphaneden resmi işgünlerinde kurum izniyle yararlanılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |