İçindekiler Göçmenlerin Bir Azınlık olarak Talepleri Neler Olmalıdır? 4


“Sünnetle Başlayan Kültür Tartışmaları”nın Analizi (Taner Akçam’ın Eleştirisi5)



Yüklə 0,86 Mb.
səhifə4/20
tarix26.10.2017
ölçüsü0,86 Mb.
#14428
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   20

Sünnetle Başlayan Kültür Tartışmaları”nın Analizi
(Taner Akçam’ın Eleştirisi
5)


Bir Göçmen Azınlıklar Hareketine yönelik tartışmalar içinde, özellikle Göçmen dergisi çevresinde Marksizm’e yönelik olarak geliştirilen eleştiriler iki temel noktada yoğunlaşmaktadır: birincisi "Kültürel Özerklik" sloganının Lenin tarafından reddedilmiş olması; ikincisi Marksizm’in Eurosentrik; "ilerlemeci" bir öğreti olduğu. Birinci eleştiriye buraya kadar olan bölümde bir cevap vermeye çalıştık. Bu bölümde de ikinci eleştiriyi ele alacağız.

Marksizm’e yönelik temel eleştirilerin bulunduğu ve bu bölümdeki eleştirimizin konusu olan metin "Sünnetle Başlayan Kültür Tartışmaları" başlığı altında "Kültürladen" imzasıyla6 Almanca ve Türkçe olarak yayınlanmıştır ve herkes tarafından kolayca bulunabilir. Kolaylıkla bulunabilirliği; muhtemelen bu toplantılara katılanların büyük bir bölümü tarafından okunmuş olması; Göçmen çevresinin Kültür sorunundaki görüşlerinin en sistematik açıklaması olduğu için, polemiğin hedefi olarak bu metni seçtik.

Ancak söz konusu metin sadece Marksizm'in eleştirileriyle sınırlı olmayıp tümüyle bir anlayışın, bir metodolojinin, bir programın açıklaması olduğundan, bu bölümde kendimizi sadece Marksizm'e yönelen eleştirilerle sınırlamayıp, orada geliştirilen görüşlerin bir bütün olarak eleştirisine gireceğiz, bu nedenle de büyük ölçüde metnin kendisine bağlı kalacağız. Bu eleştiri içinde, polemik bir tarzda, bir Marksist’in Orada ele alınan sorunlardaki görüşlerinin ne olması gerektiğini formüle etmeye çalışacağız. "Kültür Tartışmaları" sorunundaki görüşlerimizi böyle polemik bir tarzda sergilemenin, hem farklı anlayışların daha net görülebilmesini; hem farklılıkların nerelerde olduğunun daha iyi anlaşılabilmesini; ve nihayet, eklektisizmi, kavram belirsizliklerini, keyfi kullanımları daha kolaylıkla göstermemizi sağlayacağını sanıyoruz.

Söz konusu metin bir Önsöz'den ve esas olarak şu üç konudaki görüşlerden oluşmaktadır: birincisi, Avrupa-merkezcilik ve Marksizm’in de Avrupa merkezci bir görüş olduğu; ikincisi, hedeflenen toplumun nasıl bir şey olduğu ve nihayet, buna nasıl ulaşılabileceği.

Çözümlemeye, en başından, Başlıktan başlayalım

a) Başlık


"Sünnetle Başlayan Kültür Tartışmaları" başlıklı broşürün bu başlığını okuyunca insan, tartışmaların kendisinin, yani çeşitli görüşlerin broşürün içinde yer aldığını sanıyor. Ne var ki, broşürün içerdiklerine bakılınca, değişik görüşlerin, yani tartışmaların yer almadığı, sadece GÖÇMEN çevresinin görüşlerinin bulunduğu görülüyor.

"Zarf ile mazruf" arasındaki bu uyumsuzluk ve yanıltıcılık bir rastlantı değildir ve ilerde birçok örnekte görülebileceği gibi, kavramları, deyimleri zerrece ciddiyet göstermeden kullanmanın sonuçlarından ve görünümlerinden sadece biridir. Broşürün "ismiyle müsemma" olması halinde, başlığın "Sünnetle Başlayan Kültür Tartışmalarında Savunduğumuz Görüşler" gibi bir şey olması gerekirdi.

Bunun yanı sıra, broşürün içindeki metin okununca, eleştirilen karşı görüşler sadece eleştirenin yorumundan öğrenilebiliyor. Karşı görüşlerin sistematik bir aktarımı, bir tek alıntı bile yok.

Ayrıca, Almanca Önsöz ile Türkçe önsöz de farklıdır. Bu farklılığa, farklılığın gerekçesine kısa bir dipnotla olsun bari bir açıklama getirilmemiştir.

Ama bütün bunlar bir rastlantı değildir. Bu sallapatilik, bu ciddiyetsizlik broşürün her cümlesinde vardır. Kavram karışıklıkları, anlam kaydırmaları, cümleler ve önermeler arasında mantık bağlantısızlıkları, eleştirilen görüşlerin gerçek anlamlarını, hangi bağlamda söylendiklerini görmezden gelmek vs. gibi, ciddi politik ve bilimsel bir yazının taşıması gereken asgari koşulları aramak boşunadır. Eğer broşürdeki fikirler gerçekten yazıldığı, ifade edildiği biçimiyle anlaşılmaya kalkılsa, ilerde örnekleriyle görüleceği gibi, bir şey anlamak mümkün olmaz. Yazarın ne kastettiğini gerçekten anlamak için bir semiyotikçi gibi çalışmak gerekmektedir.

Ama eni sonu bu da anlaşılabilir bir olgu. Yazar, broşürde Batı kültürünün standartlarını reddedip "kendi" kültürünü ortaya koyma iddiasında değil mi? Şu kavramlarda, alıntılarda hassasiyet; önermeler arasında mantıki bağlantılar arama vs. gibi bütün kriterler hep Batı da gelişen kültürün ürünleri olarak ortaya çıkmadılar mı? Ve nihayet yazar, o kültürün hiç de ileri olmadığını, sadece "başka" olduğunu savunmuyor mu?

O halde bütün bu kriterleri bu yazıda aramak boşuna, Bu bir kültürü, başka bir kültürün ölçüleriyle yargılamak olur. Bu tam da "Euro-sentrizm"dir. Yazının kendisi başka bir kültürün, "bizim" ya da "üçüncü" bir kültürün ürünü ve temsilcisidir.

Nasıl bir "Sünnet"i Batının değer yargılarıyla yargılayamazsak, nasıl bir kültürün herhangi bir öğesi iyi veya kötü denerek diğer öğelerinden ayrılamazsa, öyle, bu yazı da, Batı kültürünün geliştiği yargılarla yargılanamaz; "bizim", "başka" kültürümüzün tıpkı "Sünnet" gibi bir öğesi olan kavramları rast gele kullanma; önermeler arasında mantıki bağlar olmaması gibi öğelerin bu kültürün içinde olmaması istenemez. Onlar atıldığında, diğer öğelerin de gittiği görülecektir. Yazıyı bunlardan dolayı eleştirmek, “bizim kültürümüzü” "aşağı", "barbar" görmek demektir.

Bu durumda, yazarın savunduğu anlayışın mantık sonuçları bunlar olduğuna göre, bu yazı eleştirilemez. Daha baştan bu eleştirinin yolunu kapatmaktadır.

Ancak, yazar bizzat kendisi bir çelişki içinde bulunmakta, davranışı ve savunduğu başka fikirlerle, kendi bindiği dalı kesmektedir. "Sünnet" yazısı bir bütün olarak Almanları ya da Batı Kültürü denen şeyi, başka kültürlerin "aşağı" olmadığına, onları olduğu gibi kabul etmeye ikna etme, dolayısıyla mantıki önermeler sunma; kavramların gerçek anlamlarını açıklama; yani batı Kültürünün kriterleriyle açıklama çabası değil midir? Broşürün varlığıyla bu zımni kabul ortaya çıkmaktadır. O halde, broşürün içeriğiyle reddedilen, broşürün varlığıyla fiilen kabul edilmiş olmaktadır. Ve fiilen kabul edilen Batı Kültürünün kriterlerine, yine fiilen yazının kendisinde hiç uyulmamaktadır.

Böylece broşür, varlığıyla, niteliğiyle ve içeriğiyle bir çelişkiler yumağı oluşturmaktadır. Ve işte tam da bu çelişkiler nedeniyledir ki, yani yazar Batılıları ikna etmeye çalıştığı, dolayısıyla zımnen onların kriterlerini kabul ettiği için, bize bu açıdan kendisini eleştirme hakkını vermiş olmaktadır. Yazarın bu çelişkiden kurtulmasının tek yolu vardı. Boşuna zahmet edip, birtakım argümanlar getirmesi, bir broşür yazması gerekmezdi. Kendi başka kültürünün ölçülerine göre davranıp, onları başka kültürlerin eşit olduğuna inanmaya çağırmalıydı.

Broşürde gerçekte yeni bir inanç sistemi karşısındayız, bir "din" karşısındayız. Yazar bütün kültürlerin sadece başka olduğuna inanmaktadır. Ama tam bu noktada bütün dinlerin, onların bindikleri dalı kesen çelişkisinden kurtulamamakta, tıpkı dinlerin akılla kavranamayacağını söyledikleri şeyin, örneğin Tanrının, varlığını ve akılla kavranamayacağını yine akli önermeler aracılığıyla kanıtlamaya çalışmaları gibi, aynı çelişkiye düşmekte ve tutup muhataplarını iknaya yönelip bir broşür yazmaktadır.

Bizim kaderimiz de bu: yazarlarının bile ciddiyetle düşünmeden sarf ettikleri sözleri, yazdıkları yazıları, onlardan daha ciddiyetle ve düşünerek okumak. Biz okuyuculara biraz saygı gösterseler, bizleri biraz daha ciddiye alsalar olmaz mı? Çok şey mi istiyoruz? Buna nasıl ikna edebiliriz?.. Pardon, böyle yapmalarının daha iyi olacağına nasıl inanabilirler acaba?


Yüklə 0,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin