İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə94/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   111

VII- Olumsuz tespit davalarında, tarafların bir «takdiri delil» olan -ve bu nedenle ancak bunu doğrulayacak başka deliller varsa hukuki sonuç doğurabilecek olan- «mahkeme dışı ikrar»a (HUMK. mad. 236/IV; yeni HMK. mad. 188) sıkça dayandıkları görülmektedir. Yeni HMK. mad. 188’de her ne kadar mahkeme dışı (harici) ikrardan bahsedilmemişse de kanımızca harici ikrarın mahkemece serbestçe değerlendirilmesi mümkün olmalıdır.

Yargıtay’ımız çeşitli kararlarında «zabıtada, C.Başsavcılığına ve Vergi Denetim Elemanlarına verilen ifadelerin, ifade sahiplerini bağlayacağını, bu ifadelerinin mahkemelerde aleyhlerine delil olacağını, keza haciz sırasında, icra memuru huzurundaki borcun kabul beyanlarının kendilerini bağlayacağını» aşağıdaki şekilde belirtmiştir:

«Davacı haciz sırasında borcu kabul beyanında bulunduğundan mahkemece bu beyan değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[546]

«Zabıtada verdiği beyanında ‘alacaklı olmadığını’ belirten davalının mahkemece ‘alacağının bulunmadığına’ karar verilmesi gerekeceğini»[547]

«Mahkemece ‘davacının, çeklerin teminat olarak verildiğine dair iddiasını ispatlayamadığı ve bakiye borcu bulunduğunu C.Savcılığındaki ikrarı ile ortaya koyduğu’ gerekçesiyle ‘davanın reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[548]

«Davalı alacaklının Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadesi değerlendirilerek menfi tespit davasında ispat külfetinin kime düşeceğinin tayini gerekeceğini»[549]

«Davacının, senetleri verdiği davalının babası M.A.B.’nin Cumhuriyet Başsavcılığındaki beyanından da anlaşılacağı üzere; ‘5000 TL’lik senet yönünden alacağın bulunmadığı’, diğer 4000 TL’lik senet yönünden ise davacının ‘ödeme iddiası’nı kanıtlayamadığından, ‘bu senet yönünden menfi tespit davasının reddi’ doğrultusunda verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[550]

«Menfi tespit davasında davalı alacaklı cevap dilekçesinde ‘bononun nakit para karşılığı alındığı’ belirtilmiş ise de, daha önce savcılıktaki ifadesinde ‘kendisine yurt dışından bavul ticareti yoluyla mal getireceğini ve bunun karşılığında para verdiğini’ bildirmiş olduğundan, bonodaki veriliş nedeni olan nakden kaydının talil edilmiş olduğu ve değişen ispat külfeti gereğince davalının, ‘davacı yana nakit para verdiğini’ usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekeceğini»[551]

«Mahkemece, ‘davacının savcılıktaki ikrarı esas alınarak dava konusu senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğu’ gerekçesiyle ‘davanın reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[552]

«Mahkemece ‘yapılan yargılama sonunda; davaya konu her iki bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığını, davalı A.Y.’nın savcılıkta verdiği ifadede ‘senedi ... tarihinde ciro yolu ile devraldığını’ beyan ettiğini, bononun vade tarihinin ... olup, davalının beyanına göre bir vade tarihinden sonra senedin ciro yoluyla iktisap edildiğini, bu nedenle cironun alacağın temliki hükümlerine tabi bulunduğunu ve bu nedenle borçlunun, asıl alacaklıya karşı ileri sürebileceği tüm def’ileri cirantaya karşı da ileri sürebileceğini, davacının sunduğu ödeme belgeleri ile borcun A.T.’a ödendiği anlaşılmakla, davalıya, davacının takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığına, davacı tarafından davalının kötüniyetinin ispatlanamadığından asıl ve birleşen davanın kısmen kabul edilmesine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[553]

«Hazırlık soruşturması sırasında ‘senedin teminat amaçlı olarak alındığını’ kabul etmiş olan alacaklının bu beyanı karşısında, yapılmış olan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[554]

«Zabıta verdiği beyanında ‘alacaklı olmadığını’ belirten davalının mahkemece ‘alacağının bulunmadığına’ karar verilmesi gerekeceğini»

«Borçlunun polis karakolundaki ifadesinde geçen ‘alacaklıya ... lira borçlu olduğuna...’ dair beyanının, İİK’nun 68/I’de sayılan belge niteliğinde olduğunu»[555]

ifade etmiştir.

Yine yüksek mahkeme;

«Davacı yanın iddiasının ispatına yönelik olarak dosyaya delil olarak sunulan ve davalı isim ve imzasını taşıyan tarihsiz belge içeriğinden, davaya konu edilen çeklerden birinin, hatır çeki olarak alındığına dair davalı beyanının bulunduğu görülmekte olup mahkemece belirtilen bu belge üzerinde durularak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekeceğini»[556]

«Bono nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin olan davada, davalı alacaklı, ceza tahkikatı sırasında koltukta verdiği ifadede, dava konusu bono karşılığı olan bedeli posta havalesi ile aldığını beyan etmiş olduğu ve davalının bu ifadesi kendisini bağlayıcı nitelikte olduğu için mahkemece, davacı yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekeceğini»[557]

«Taraflar arasındaki birleştirilen menfi tespit davasında davalılar vekilinin her bir dosya için ayrı ayrı vermiş olduğu cevap dilekçelerinde müvekkillerinin çeklerin yetkili hamili olmadıklarına dair ikrarları mevcut olup, bu ikrarlar üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekeceğini»[558]

«Davacılar vekilinin mahkemeye sunduğu borca itiraz dilekçesinde ödemelerden sonra kalan bir miktar borcun kabul beyanının açılan menfi tespit davasında davacıları bağlayacağını»[559]

«Davalı vekilinin mahkemeye sunduğu davacının borcu kabul ettiğine ilişkin belgenin doğruluğu ve bağlayıcılığı hakkında araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[560]

«Dava tarihinden sonra, sırf aleyhine yürütülen icra takibini durdurmak saikiyle haciz baskısı altında davacının anılan şekilde dava konusu borcu da kapsayacak şekilde tüm borcu kabul ve ödeme taahhüdünde bulunması borç ikrarı olarak nitelendirilemeyeceğinden yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmediği gibi, mahkemece icra takibinin durdurulmasına yönelik bir tedbir kararı verilerek bu karar infaz edilmediği halde davalı lehine İİK’nun 72. maddesi uyarınca kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin de doğru olmadığını»[561]

«Davacı hakkındaki haczin ihtiyati haciz olmaması, kesin haciz olması ve davacının da haciz tutanağında ‘borca bir diyeceğim yok, ancak şimdilik bir ödeme yapmam imkansız, maaşımdan her ay 300 TL kesilmesine muvafakat ederim’ şeklindeki açık borcu kabul beyanı gözönüne alınmaksızın, ‘kesin haciz sırasında verilen beyanın borcun ikrarı olarak kabul edilemeyeceği’ şeklindeki yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını»[562]

«Davacının mal beyanı dilekçesinde açıkça borcunu kabul ve ikrar ettiğinden, açılan menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerekeceğini»[563]

«Davalının poliste verdiği bu ifade mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup mahkeme dışı ikrar yan delillerle doğrulandığı taktirde davacının davasında haklı olduğu anlaşılacağından tarafların bu konudaki delilleri sorularak toplanması, davacının talebinde haklı olduğunun ve verilen senedin de teminat senedi olduğunun anlaşılması durumunda davacı kiracının kira borcu olup olmadığı belirlendikten sonra kalan miktar yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[564]

«Dava konusu icra takibi kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip olup, bu takipte çıkarılan ödeme emrinin tebliğinden yaklaşık 3 ay sonra yapılan haciz sırasında tutulan haciz tutanağındaki ‘borcu ödeyecek gücüm yoktur’ beyanının borcun kabulü anlamına geldiğinin ve haciz tehdidi ile verilmiş bir beyan olmadığının kabulü gerekeceğini»[565]

«Davalılar,... tarihli oturumda ‘dava konusu senede istinaden davacının ödeme yaptığını’ ikrar etmişlerdir. İkrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılamayacağından, ayrıca ispat için delil gösterme zorunluluğu yoktur. Mahkemece, davalıların kabul ve ikrar ettikleri miktarlar yönünden menfi tespit davasının kabulü gerekeceğini»[566]

«Gerekçeli kararda her ne kadar davacı tarafça icra dosyasına verilen mal beyanı dilekçesinde ‘...borcumu ödeyeceğim...’ ibaresinin borcu kabul anlamına gelmediği belirtilmişse de, mal beyanının borca yetecek mal, alacak ve haklarını göstermekten ibaret olduğu ve davalının bununla yetinmeyip kanuni bir zorunluluk yokken açıkça ‘...bu borcumu ileride ödeyeceğim...’ demek suretiyle dava konusu icra takibinde talep edilen borcu açıkça kabul ve ikrar ettiğinden mahkemece anılan beyanın değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde (menfi tespit davasının kabulü şeklinde) hüküm kurulmasının doğru görülmediğini»[567]

«BK.’nun 182. (yeni TBK.’nun 207.) maddesi uyarınca aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiğine ilişkin yasal karine mevcuttur. Çek bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesine yönelik verildiğinin kabulü gerekir. Bu karinenin aksini iddia eden ve ‘dava konusu çeklerin ilerde teslimi kararlaştırılan mallara karşılık avans olarak verildiğini’ ileri süren davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Davacının işletme defteri tek başına iddianın kanıtlanmasına yeterli değildir. Münhasıran davalı defterine delil olarak dayanılmadığına göre, davalının defterini ibraz etmemiş olması da davacının ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki davacının haciz tutanaklarında açıkça borcu kabul beyanı mevcut olup bu tutanaklar ihtiyati haciz tutanağı olmadığından müzayaka altında alındığından da söz edilemez. Mahkemece belirtilen bu yönler üzerinde durulup değerlendirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[568]

«Haciz sırasında tutulan haciz tutanağındaki ‘borcu ödeyecek gücüm yoktur’ beyanının borcun kabulü anlamına geldiğinin ve haciz tehdidi ile verilmiş bir beyan olmadığının kabulü gerekeceğini»[569]

« ‘Davacının kaybettiğini iddia ettiği çeklere ilişkin aleyhine yapılan icra dosyalarında haciz tutanağındaki beyanında, borcu kabul ettiğini, her ne kadar dava açmış olsa da borcun kendi borcu olduğunu söyleyerek borcunu ikrar ettiği’ gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[570]

«BK.’nun 182. (yeni TBK.’nun 207.) maddesi uyarınca aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiğine ilişkin yasal karine mevcuttur. Çek bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesine yönelik verildiğinin kabulü gerekir. Bu karinenin aksini iddia eden ve ‘dava konusu çeklerin ilerde teslimi kararlaştırılan mallara karşılık avans olarak verildiğini’ ileri süren davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Davacının işletme defteri tek başına iddianın kanıtlanmasına yeterli değildir. Münhasıran davalı defterine delil olarak dayanılmadığına göre, davalının defterini ibraz etmemiş olması da davacının ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki davacının haciz tutanaklarında açıkça borcu kabul beyanı mevcut olup bu tutanaklar ihtiyati haciz tutanağı olmadığından müzayaka altında alındığından da söz edilemez. Mahkemece belirtilen bu yönler üzerinde durulup değerlendirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[571]

«Mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı davacının ‘borcu kabul beyanı’ ihtiyati haciz kararının infazı nedeniyle yapılan ilk haciz sırasında gerçekleşmiş olup, ihtiyati haciz sırasında verilen beyanların manevi cebir altında gerçekleştiğinin kabulü gerekeceğini»[572]

«Mahkemece, ‘davacının savcılıktaki ikrarı esas alınarak dava konusu senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğu’ gerekçesiyle ‘davanın reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[573]

«Mahkemece ‘davacının çeklerin teminat olarak verildiğine dair iddiasını ispatlayamadığı ve bakiye borcu bulunduğunu C. Savcılığındaki ikrarı ile ortaya koyduğu’ gerekçesiyle ‘davanın reddine’ karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[574]

«Davacı şirket yetkilisinin ihtiyati haciz sırasındaki ‘bir diyeceğim yoktur’ şeklindeki beyanı borcu kabul iradesini taşımadığı gibi, ihtiyati haciz aşamasındaki borcu kabul beyanının haciz baskısı altında verildiğinin kabulü gerekeceğini»[575]

«Davalı alacaklının Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadesi değerlendirilerek menfi tespit davasında ispat külfetinin kime düşeceğinin tayini gerekeceğini»[576]

«Takibe dayanak senedin ciro silsilesinin kopuk olduğu ve senedin hamil tarafından protesto ettirilmediğini iddia edilerek açılan menfi tespit davasının, davacının icra dairesine gönderdiği 29/05/2007 tarihli mal beyanı dilekçesinde ‘bu borcumu ileride kazancım olduğunda ödeyeceğim’ şeklindeki beyanının üzerinde durulup, değerlendirilmeden eksik şeklide inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesinin bozmayı gerektireceğini»[577]

«İhtiyati haciz sırasındaki beyanların müzayaka altında alındığından borçlu şirket temsilcisinin ihtiyati haciz tutanağındaki beyanının borçlu şirketi bağladığının kabul edilemeyeceğini»[578]

«Davacı şirket yetkililerinin haciz tutanağında, açıkça dava konusu borcu kabul ettiklerine ve borcun tamamını faiz ve masraflarıyla birlikte 10.06.2005 tarihinde kayıtsız, şartsız ödemeyi taahhüt ettiklerine dair imzalı beyanlarının ihtiyati haciz sırasında alınmış beyanlar olmadığından ve davacı hakkındaki icra takibinin itirazsız kesinleşmesi üzerine yapılan haciz sırasında borç kabul edilmiş olduğundan, müzayaka halinden de söz edilemeyeceğini»[579]

«Borçluların takibin kesinleşmesinden sonra yapılan haciz aşamasında borcu kabul etmeleri gerekçesi ile yaptıkları imzaya itirazın geçersiz sayılacağını»[580]

«Dava konusu bononun ihdas nedeni olarak ‘nakden’ kaydına yer verildiği hallerde, davacılar senedin ihdas nedenini talil ettiklerine göre iddialarını HUMK’nun 290. (yeni HMK.’nun 201.) maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olacağı ve davalının tanık dinlenmesine muvafakat etmediği halde tanık dinlemenin usule aykırı olacağı, kaldı ki hem icra takip dosyasında hem de icra ceza mahkemesinde görülen davada davacıların borcu kabul ettiklerine dair açık ikrarları sebebiyle hükmün bozmayı gerektirdiğini»[581]

«İhtiyati haciz sırasındaki borcu kabul beyanlarının müzayaka (manevi baskı) altında yapıldığı farz edildiğinden bu tür beyanların geçerli olmayıp borçluyu bağlamayacağını»[582]

√ «Borçlunun haciz[583] ve ihtiyati haciz[584] sırasındaki ikrarının ‘harici ikrar’ sayılacağını ve tek başına borçluyu bağlamayacağını»,

«Mahkeme dışı sözlü ikrarın takdiri delil olduğunu, bununla ancak takdiri delillerle (tanıkla) ispat edilebilen hususların ispat edilebileceğini (yani; HUMK. 288 ‘şimdi; HMK. 200.’) maddelerde yazılı hukukî işlemlerin, mahkeme dışı ikrarla ispat edilemeyeceğini)»[585]

«Vergi dairesi memurunun düzenlediği yoklama fişindeki ikrar ve imzanın ilgilisini (ifade sahibini) bağlayacağını»[586]

«C. Savcısı önünde ve poliste tutulan tutanakta yer alan ikrarın ‘mahkeme dışı ikrar’ sayılacağını ve bu ikrarı doğrulayacak başka deliller bulunmadıkça sadece buna dayanılarak karar verilemeyeceğini»[587]

«İcra takibi sırasında ya da haciz için gelinen işyerinde, borçlunun borcu kabul etmiş olmasının ‘mahkeme dışı ikrar’ niteliğinde sayılacağını ve ancak haciz baskısı altında yapılmamışsa geçerli olacağını»[588]

belirtmiştir...

VIII- Olumsuz tespit davalarında bir takım fiili karine[589]lerden ve ticari teamül’lerden de «kanıt» olarak yararlanılır.

IX- TTK. mad. 4/son gereğince «ticari davalar» ile «diğer hukuk davaları» arasında  i s b a t  bakımından bir fark yoktur. Yani, «kesin delillerle ispat zorunluğu»na ilişkin   -HMK. 200’de öngörülen- kurallar, ticari işlemler hakkında da aynen uygulanır. Ancak, ticari işlemlerin -aşağıda kısaca değinilecek- belirli kurallar altında, ticari defterlere[590]dayanılarak da ispat edilebileceği kabul edilmiştir. 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde «ticari defterlerle ispat» konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun «ticari defterlerin ibrazı ve delil olması» başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan «tamamlayıcı yemin»e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK.’nun 222. maddesi çerçevesinde -«tamamlayıcı yemin»e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.

Ticaret Kanunu hükümlerine (mad. 20/I; 66, 69/II) göre;



a) T ü z e l  kişi tacirler; «yevmiye defteri» (günlük defter), «defteri kebir» (büyük defter), «envanter defteri» ve «karar defteri» -ve «işletmenin maksat ve öneminin gerektirdiği diğer defterleri» tutmak,

b) Gerçek kişi tacirler ise; «yevmiye defteri», «defteri kebir» ve «envanter defteri» -ve «işletmenin mahiyet ve öneminin gerektirdiği diğer defterleri»- tutmak zorundadırlar. Ancak hemen belirtelim ki, «gerçek kişi tacirler», işletmenin mahiyet ve önemine göre gerekli değilse, sadece «işletme defteri» tutmakla yetinebilirler (TTK. mad. 64). Gerçek kişi tacir bu yolu seçmiş ise, bir ticari uyuşmazlıkta, mahkeme, gerçek kişi tacirin «işletmesinin mahiyet ve önemine göre» sadece «işletme defteri» tutmakla yetinmesinin doğru olmadığı -«yevmiye defteri», «defteri kebir» ve «envanter defteri» tutmak zorunda olduğu- kanısına varırsa, tacirin sadece «işletme defteri» tutmakla yetinmiş olması, kendisi için zararlı sonuçlar doğurabilir. Çünkü bu halde, tacir «ticari defterlerini kanuna uygun tutmadığı» için, tacirin tuttuğu «işletme defteri» yalnız aleyhine delil olur, lehine delil olamaz (HMK. mad. 222).

Bir tacirin tuttuğu ticari defterler, belirli koşullarla, sahibi lehine ve aleyhine delil olur.



«Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.» (HMK. mad. 222/1)

«Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.» (HMK. mad. 222/2)

«İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.» (HMK. mad. 222/3)

«Açılış veya kapanış onayları bulunmayan[591] ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.» (HMK. mad. 222/4)

«Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.» (HMK. mad. 222/5)

Eskiden Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bu hususun yeni 6102 Türk Ticaret Kanunu’na alınmaması üzerine öteden beri ticari uyuşmazlıkların çözümünde yararlı olan bu defter kayıtlarından yararlanılmasının isabetli olacağı HMK.’nun 222. maddesi gerekçesinde şu şekilde belirtilmiştir:



«Türk Ticaret Kanununun ticarî defterlerle ispat konusunu düzenleyen 80 ilâ 86. maddeleri modern kanunlarda benzer hükümler yer almadığı gerekçesiyle Türk Ticaret Kanunu alınmamıştır. Bu durum uygulamada önemli bir sakınca yaratacaktır. Çünkü, senetle ispat mecburiyetinin uygulandığı Türk hukukunda ticarî defterlerle ispata ilişkin kurallar senetle ispat mecburiyetinin katılığını yumuşatmakta ve geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısında senetle ispat mecburiyetine ilişkin usul hükümleri muhafaza edilmiştir. Bu sebeple, ticarî defterlerle ispata ilişkin hükümlerin yürürlükten kaldırılması önemli bir boşluğa yol açacaktır. Bu nedenle, Türk Ticaret Kanunundaki yerleşmiş ve yaygın uygulaması olan ticarî defterlerle ispat hükümlerinin yeni usul kanunumuza alınması ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısında muhafaza edilmesi gerekmiştir.»

«Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması» konusunun yeni HMK’da yer alması hususu hakkında TBMM. Adalet Komisyonu Gerekçesi’nde şu açıklamaya yer verilmiştir: «Tasarıya, 225 inci maddesinden sonra gelmek üzere ticari defterlerin ibrazı ve delil olması ile ilgiili olarak aşağıdaki gerekçelerle verilen önerge Komisyonumuzca kabul edilmiş ve söz konusu madde, Tasarıya yeni 228 inci madde olarak eklenmiştir. -«Türk Ticaret Kanununun ticarî defterlerle ispat konusunu düzenleyen 80 ilâ 86. maddeleri modern kanunlarda benzer hükümler yer almadığı gerekçesiyle Türk Ticaret Kanunu Tasarısına alınmamıştır. Bu durum uygulamada önemli bir sakınca yaratacaktır. Çünkü, senetle ispat mecburiyetinin uygulandığı Türk hukukunda ticarî defterlerle ispata ilişkin kurallar senetle ispat mecburiyetinin katılığını yumuşatmakta ve geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısında senetle ispat mecburiyetine ilişkin usul hükümleri muhafaza edilmiştir. Bu sebeple, ticarî defterlerle ispata ilişkin hükümlerin yürürlükten kaldırılması önemli bir boşluğa yol açacaktır. Bu nedenle, Türk Ticaret Kanunundaki yerleşmiş ve yaygın uygulaması olan ticarî defterlerle ispat hükümlerinin yeni usul kanunumuza alınması ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısında muhafaza edilmesi gerekmiştir. -Türk Ticaret Kanununda yer alan ticarî defterlerle ispata ilişkin maddeler di.l ve sistematik bakımdan zor anlaşılmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısına ilâve edilen bu hüküm, doktrin ve kazaî içtihatlarda yapılan tasnif dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu Tasarısının «ticarî defter» kavramını değiştiren 64 ve devamındaki maddeler dikkate alınarak «tasdike tâbi olmayan defterler» kavramı metinden çıkarılmış ve «işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler» kavramı metne dahil edilmiştir.- Yine, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının yemin delili konusundaki temel tercihi gözönünde bulundurularak, tamamlayıcı yemine ilişkin düzenlemeler ticarî defterlerle ispat usulünden çıkartılmıştır.»

Burada,  u y g u l a m a d a  çok önem taşıyan «ticari defterlerin hangi durumlarda (koşullarda) sahibi lehine ve hangi durumlarda (koşullarda) sahibi aleyhine delil teşkil edeceği»konusuna da kısaca değinmek isteriz:[592]



A) Ticari defterlerin sahibi (ve halefleri) lehine delil olması için (HMK. mad. 222/2 ve 222/3):[593]

a) Uyuşmazlık «ticari dava»ya (TTK. mad. 4) ilişkin olmalıdır.

b) Ticari defterler;

- Eksiksiz tutulmuş (açılış ve kapanış onayları yaptırılmış) olmalı,

- Usulüne uygun tutulmuş olmalı,

- Kayıtları birbirini doğrulamış olmalı,

- Diğer (karşı) tarafın «kanuna uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ticari defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması koşullarına uygun olarak tutulmuş» ticari defterlerindeki kayıtların bunlara (yani, sahibi lehine olan, delil olup olmayacağı değerlendirilen defterdeki kayıtlara) aykırı olmaması veya uyuşmazlıkla ilgili hiçbir kayıt içermemeli,

- Yahut, diğer tarafın, defter kayıtlarının aksini senet veya başka kesin delillerle ispatlayamamış olmalı.

U y g u l a m a d a, mahkemece «ticari defterler üzerinde inceleme yapmak üzere»  b i l i r k i ş i  olarak atanan mâli müşavirler, davacının/davalının/veya her ikisinin «ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin/kapanış tasdiklerinin/veya her ikisinin de yaptırılmamış olduğunu tespit etmiş olmaları halinde, bu hususu belirttikten sonra «takdiri mahkemeye ait olmak üzere» diyerek, sanki ‘ticari defterler usulüne uygun tutulmuş’ (yani; açılış ve kapanış tasdikleri zamanında yaptırılmış «HMK. mad. 222/(2)») gibi, defter kayıtları üzerindeki incelemelerine devam edip, ‘davacının, davalıdan ne kadar alacaklı olduğunu’ (ya da ‘davalının, davacıya ne kadar borçlu olmadığını’) belirtmektedirler... Bu davranış HMK.’nun çok açık olan 222/(2). maddesine aykırıdır. Bu durumda, bilirkişilerin «davacının/davalının/veya her ikisinin de ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş yani açılış/kapanış tasdiklerinin zamanında yatırılmamış olduğu için, ticari defter kayıtlarının lehine delil olamayacağını» belirtip ayrıca «bu defterlerin sadece, defter sahibi aleyhine delil olabileceğini» (HMK. mad. 222/(4) vurgulayıp, buna göre raporlarını düzenlemeleri mahkemelerin de bu durumda «davacının alacak iddiasını, ticari defter kayıtları dışında, (varsa) başka yazılı delillerle ispat etmesine»  ş e k l i n d e  karar vermeleri gerekmektedir...



B) Ticari defterlerin aleyhine delil olması için (HMK. mad. 222/4, 5)[594]

- Açılış ve kapanış onayları bulunmayan[595] ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK. mad. 222/4)

- Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın münhasıran ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınmış ibrazı talep eden taraf, iddiasını ispat etmiş sayılır (HMK. mad. 222/5)[596]

Ayrıca belirtelim ki, HMK.’nun 222/(5). maddesinde yer alan «Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edecceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır»  ş e k l i n d e k i  hükmün, ancak taraflardan birinin delilini, tacir olan karşı tarafın ticari defterine hasretmesi halinde uygulanacağı kabul edilmektedir.[597] Eğer, bir taraf, delilini karşı tarafın ticari defterine hasretmeyerek, karşı tarafın ticari defterlerinin yanı sıra, başka delillere de dayanmışsa, bu hüküm uygulanmaz.[598]

Bu hükmün uygulanabilmesi için, her iki tarafın da tacir olmasına gerek yoktur, sadece defterine delil olarak dayanılan tarafın tacir olması yeterlidir. Defterine dayanılan taraf ‘tacir’ değilse HMK. mad. 222/(5) hükmü uygulanmaz.

Yüksek mahkeme, öteden beri «tacir olan davalının ticari defterlerinde, lehtarı bulunduğu kambiyo senetlerinin kayıtlı bulunmamasının, senetlerin geçerliliğini etkilemeyeceğini»[599] belirtmektedir...

Yüksek mahkeme; ticari defterle ispat konusunda;

«Davalıya satım sözleşmesi kapsamında verilen çeklerin bir kısmının ödenmesi, bir kısmının ise mal teslim edilmemesi nedeniyle bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı menfi tespit davasında, davacının ileri sürdüğü hususları usulüne uygun deliller ile kanıtlaması gerekeceği, somut olayda davacı yanca sunulan deliller davacının borçlu olmadığını ispata yeterli olmadığı gibi, davacının ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığı ve dava konusu uyuşmazlığın çözümüne elverişli bilgileri içermediği bilirkişi raporu ile de belirlenmiş olduğuntan kanıtlanamayan davanın reddi gerekeceğini»[600]

«Menfi tespit davasının yapılan yargılamasında, davacı delilleri arasında tarafların defterlerine de dayandığından, tarafların defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerekeceğini»[601]

«Davalının elinde bulunan senet, kambiyo senedi niteliğinde olup, davacıların somut olayda ileri sürdükleri iddiaları usulen kanıtlanmakla yükümlü olması gerekeceği- Senedin davalı defterlerinde kayıtlı olmaması kambiyo senedi niteliğini etkileyemeyeceği gibi senedi hüküm düşürmeyeceğini»[602]

«Dava konusu senedin davacının kendi defterlerinde ticari ilişki nedeniyle verildiğinin kayıtlı olması halinde, bu senedin davanın sonucuna etkisi üzerinde durularak karar verilmesi gerektiğini»[603]

«Soyut borç ikrarı içeren kambiyo senedi ile borç altına giren davacının borçlu olmadığı yönündeki iddiasını kanıtlaması gerektiği ve davacının ticari defter ve kayıtlarında alacak ve çek kaydına rastlanılmasının kambiyo senedini güçten düşürmeyeceğini»[604]

«Her zaman düzenlenmesi mümkün belgelere itibar edilerek karar verilmeyip iki tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesi gerekeceğini»[605]

«Bilirkişi raporlarında, davaya konu faturanın bizzat davacının kendi defterlerinde kayıtlı olduğunun tespit edildiği, davacının usule uygun tutulmadığından sahibi aleyhine delil niteliğindeki defterlerinde kayıtlı fatura bedelini ödediğine dair bir delil de sunamamış olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceğini»[606]

«Davacı defterleri usulüne uygun tutulmadığından lehine delil teşkil etmeyeceği, davacı çeklerin teslim edilecek mal karşılığı avans olarak verildiğine ilişkin yazılı delil sunmadığı, yemin deliline de başvurmadığı birleşen dava davalısı Ç. Tekstil Ltd. Şti'nin dava konusu çeki meşru hamil olan dava dışı Ziraat Bankasından temlik alan üçüncü kişi konumunda olduğundan birleşen davanın da dinlemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine; asıl dava konusu çeklerin ödenmemesi yönünde ve birleşen dava konusu çekle ilgili icra takibi yönünden tedbir kararı verilip uygulanmış olduğundan davalılar lehine %40 tazminata karar verilmesi gerekeceğini»[607]

«Bono mücerret borç ikrarına havi bir belge olup lehtarın ticari defterinde kaydı bulunmaması o bono ile alacaklı olmadığını göstermeyeceği gibi bonodan doğan alacağın ispat külfetini de alacaklıya yüklemeyeceği, dava ve takip konusu bonolardaki ‘malen kaydı’ malın teslim edildiğine karine teşkil edip, davacının bu karinenin aksini yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği, davacıların her iki tarafın ticari defterine delil olarak dayanmaları nedeni ile TK.’nun 83/2. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı, başka bir ifade ile anılan maddenin uygulanabilmesi için münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmak gerektiği oysa davalının delil listesinde açıklandığı üzere davalı defterleri yanında başka delillere de dayandığı, davacılar tarafından davalıya yemin teklif edilmediği gerekçesiyle davanın reddine ve tedbir kararı verilerek icra veznesine girecek paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmesinin önlenmiş bulunması karşısında yasal şartları gerçekleşmiş olduğundan davalı lehine %40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesi gerekeceğini»[608]

«Tacir olan taraflara defterlerini ibraz için kesin süre verilip bu defterlerin uzman bilirkişice incelendikten sonra karar verilmesi gerekeceği»[609]

«Kambiyo senetlerinin ticari defterlere kaydedilmesi zorunluluğu bulunmadığından defterler üzerinde yaptırılan inceleme sonucuna göre taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olmayacağını»[610]

«Kambiyo senetleri sebepten mücerret borç senetleri olup, kambiyo senedinin ticari defterlere kaydedilmemiş olması senette mündemiç alacağın talep edilebilmesine engel teşkil etmez. Senede karşı ileri sürülen iddiaların yazılı delille ispatı gerekeceğini»[611]

«Bonoların taraf defterlerinde kayıtlı olmaması, bu bonolara dayanılarak alacak talebinde bulunulmasına engel teşkil etmeyeceğini»[612]

«Davacı defterlerinde çeklerin sipariş avansı olarak verildiği kayıtlı ise de; çekin bir kambiyo evrakı olması sebepten mücerretlik ilkesinin gözardı edilmesini gerektirecek bir durumun bulunmaması ve iddia - savunmanın özelliği karşısında davacı defterlerinin kendi lehine delil olamayacağı, davacının yemin teklif etmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[613]

«BK.’nun 182. (yeni TBK.’nun 207.) maddesi uyarınca aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiğine ilişkin yasal karine mevcuttur. Çek bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesine yönelik verildiğinin kabulü gerekir. Bu karinenin aksini iddia eden ve ‘dava konusu çeklerin ilerde teslimi kararlaştırılan mallara karşılık avans olarak verildiğini’ ileri süren davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Davacının işletme defteri tek başına iddianın kanıtlanmasına yeterli değildir. Münhasıran davalı defterine delil olarak dayanılmadığına göre, davalının defterini ibraz etmemiş olması da davacının ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki davacının haciz tutanaklarında açıkça borcu kabul beyanı mevcut olup bu tutanaklar ihtiyati haciz tutanağı olmadığından müzayaka altında alındığından da söz edilemez. Mahkemece belirtilen bu yönler üzerinde durulup değerlendirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[614]

«TTK.’nun 85’inci maddesine göre, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olması ve iddia ettiği vakıaları doğrulaması hâlinde davacı lehine hüküm ifade edebileceğini»[615]

«Menfi tespit davasında, davacı şirketin ticari defterlerinin kapanış kaydı olmadığı için, usulüne uygun tutulmadığından, davacı lehine delil teşkil etmemesi ve davacı tarafın, ‘takip ve dava konusu malın davalıya teslim edildiğini ve hizmetin yerine getirildiğini’ kanıtlama yükümlülüğü altında bulunması gerekeceğini»[616]

«Dava kambiyo senedine dayalı olarak yapılan icra takibi ile senedin avans olduğu için bedelsizliğinin tespiti istemine ilişkin olup, ispat külfeti davacı yandadır. Çekin davalının ticari kayıtlarında yer almamış olması davalı şirketin alacaklı olmadığı anlamına gelmeyeceği gibi, davalıya alacağını kanıtlama külfeti yüklemez. Öte yandan davalı şirketin, davacı ile ilişkisi olmayan dava dışı 3. bir kişiye aracın devri için vekâletname vermiş olması da araç alımı için sözleşme yapıldığı anlamına gelmeyeceğini»[617]

«Kapanış tasdikleri yapılmamış olan ticari defterlerin sahibi lehine delil teskil etmeyeceği ancak davacı tarafça ibraz edilen sair vesikanın, muhasebe fişleri ve muhasebe fişlerine ekli müspit evrakların Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygun şekilde tanzim edildiği ve davacı lehine delil niteliğinde oldukları tespit edilmişse de, bu evrakların neler olduğunun ve bunların her zaman düzenlenebilecek belgelerden olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»[618]

«Davalının ticari defterlerinin bilirkişi raporu ile incelenmiş bulunmasına ve bononun ihdas nedeninin teminat olduğu hususunun davacı tarafından kanıtlanamamasına, davalının ticari defterinde senedin teminat senedi olarak verildiği hususunun kayıtlı olmaması nedeniyle davanın reddi gerekeceğini»[619]

«Kapanış tasdiki bulunmayan ve bu nedenle usulüne uygun tutulmamış defterlerin davacı lehine delil teşkil etmeyeceğini»[620]

«Yerleşik Yargıtay kararlarına göre bononun kayıtsız şartsız borç ikrarını içermesi nedeniyle, ticari defterlerde kaydının bulunmamasının hak sahibinin alacağının olmadığını göstermeyeceği, bu gibi hallerde alacağın yokluğunu ispat külfetini davacı-borçlu üzerinde bulunduğunu»[621]

«Davacıların münhasıran davalı banka ticari defterlerine dayanmış olmasına ve davalı defterleri üzerinde yeterli inceleme yapılan bilirkişi kurulu raporuna göre mahkemece işin esasına girilerek karar verilebileceğini»[622]

«Münhasıran ticari defterlere dayanılarak, münderecatının kabul edileceği beyan edilmemişse TK.’nun 83/II hükmünün uygulanma koşullarının gerçekleşmediğini»[623]

«Münhasıran davalının ticari defterlerine dayanılarak münderecatının kabul edileceği beyan edilmemiş ise, TK’nun 83/II hükmünün uygulanamayacağı ve davalının ticari defterlerini ibraz etmemesinin, ancak davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olması ve iddia ettiaği vakıaları doğrulaması halinde lehine hüküm ifade edeceğini»[624]

«Kambiyo senedi niteliği taşıyan çekin sebepten mücerret olması nedeniyle ticari defter kayıtlarında yer almamasının davalı aleyhine delil teşkil etmeyeceğini»[625]

«Çeke karşı açılan menfi tespit davasında, ispat yükü davacıda olduğundan davacının iddiasını ispat için münhasıran davalının ticari defterlerine dayanırsa ve davalı da ticari defterlerini ibraz etmez ise, davacının iddiasını ispat etmiş sayılacağı, başka delillere de dayanıldığı takdirde TK’nun 83/2. maddesine göre davacıya tamamlayıcı yemin verilmesinin gerekeceğini»[626]

«Yasaya uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin kapsamı sahibi veya halefi aleyhine delil oluşturacağından faturanın davacı tarafın defterlerinde kayıtlı olması halinde malın teslim edildiğine karine oluşturup, malın teslim edilmediğinin davacı tarafça ispatı gerektiğini»[627]

«Tacir olan davalının ticari defterlerinde lehtarı bulunduğu bononun kayıtlı olmamasının, bononun geçerliliğine etkili olmayacağını»[628]

belirtmiştir.

X- Olumsuz tespit davalarında f a t u r a’ lardan da «delil» olarak yararlanılabilir. Ticaret Kanunumuzda «tacir olmanın sonuçları» arasında -TTK. mad. 21’de- düzenlenmiş olan fatura; «tacirler için özel bir delil belgesi» niteliğindedir.

Tacirden bir mal almış veya ona bir iş yaptırmış olan kimse, tacirin verdiği (veya gönderdiği) faturaya, sekiz gün içinde itiraz etmezse, faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.[629]

Konumuzla ilgili olarak şu hususları -uygulamadaki önemi nedeniyle- belirtmek yararlı olacaktır:

√ Fatura, ancak «tacir» sıfatını taşıyan kimse tarafından kesilmişse (düzenlenmişse) -alınmasından itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmezse- faturanın içeriği, alan tarafından kabul edilmiş sayılır.

Eğer, faturayı kesen (düzenleyen) kimse tacir değilse örneğin esnaf ise veya serbest meslek mensubu ise, bu sonuç doğmaz.[630]

√ TTK. mad. 21’deki hükmün uygulanabilmesi için, faturayı alan kimsenin de «tacir» olması gerekmez.[631] [632] Yani, tacir olmayan kimseler de -tacirden- aldıkları faturaya sekiz gün içinde itiraz etmezlerse, fatura içeriğini kabul etmiş sayılırlar.

Alınan faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmezse, fatura sadece «miktar» ve «fiyat» yönünden kabul edilmiş sayılır. Yoksa, «o faturada yazılı malın daha önce teslim edilmiş olduğu» kabul edilmez.[633]

√ Faturanın «sekiz gün içinde itiraz edilmemiş» -ve «içeriğinin kabul edilmiş»- sayılabilmesi için, faturanın alıcıya tebliğ (teslim) edilmiş olması gerekir.[634] Bu husus ise, «tanık»la değil, ancak «yazılı delil» ile ispat edilebilir.[635] [636]

√ Faturaya itirazın da TTK. mad. 18/(3) gereğince; «noter marifetiyle» veya «iadeli taahhütlü mektupla» yahut «telgrafla» yapılması gerekir (HMK. mad. 200, 201).

√ Faturayı alan, bu faturanın içeriğine sekiz gün içinde -yukarıda belirtildiği şekilde- itiraz etmez ve -«miktar» ve «fiyat» yönünden- içeriğini kabul etmiş sayılırsa, itiraz edilmeyen fatura, böylece «aksi ispat edilemeyen bir delil» niteliğini kazanmış olmaz, sadece ispat yükü yer değiştirir ve alıcıya geçer. Alıcı, faturanın aksini ispat edebilir.[637]

√ Ticari teamüllere göre, «faturanın altına damga pulunun yapıştırılıp, pulun üzerinin imzalanmış olması», «o faturanın kapatıldığını», yani bedelinin ödendiğini, buna karşın, «damga pulunun, faturanın üst kısmına yapıştırılıp üzerinin imzalanmış olması» «o faturanın açık olduğunu» yani bedelinin ödenmediğini (satışın veresiye olduğunu) belirtir.[638][639] 6102 s. yeni Türk Tic. K.’da açık bir hüküm bulunmamasına rağmen -ticari örf ve âdete göre- «kapalı fatura» ‘bedeli ödenmiş faturayı’, «açık fatura» ise ‘bedeli ödenmemiş faturayı’ ifade eder.[640]

Yüksek mahkeme;

«Menfi tespit davasında, fatura bedellerinin ödenip ödenmediği noktasında çıkan uyuşmazlıkta, açık faturalar yönünden ispat külfeti ödeme iddiasında bulunan davacı borçluda, kapalı fatura ise ödemenin peşin yapıldığına dair karine teşkil ettiğinden, sözkonusu faturalar yönünden ispat yükü aksini iddia eden davalı alacaklı üzerinde olması gerekeceğini»[641]

«İcra takibine konu kapalı fatura nedeniyle menfi tespit istemiyle açılan davanın, dava konusu edilmeyen açık faturaya dayalı olarak reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu»[642]

«Kapalı fatura kural olarak ödemeye karine teşkil eder. Davacı taraf bilirkişi raporuna yönelik itirazlarında bu hususun da incelenmesini talep ettiğinden, mahkemece davacının ödeme iddiası yönünden kapalı faturaların diğer delilerle birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[643]

«Takip konusu faturaların kapalı fatura olduğu, kapalı faturanın, fatura konusu mal veya hizmet bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceği, kapalı faturaya dayalı olarak alacaklı olduğunu iddia edenin iddiasını ispat ile yükümlü olduğu, eldeki davada, kapalı faturaya dayalı olarak alacaklı olduğunu iddia edenin davalı olduğu, bu durumda davalının aleyhinde oluşan karinenin aksini ispat etmesinin gerekeceğini»[644]

belirtmiştir.



XI- Olumsuz tespit davalarında, hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayan uyuşmazlıklarda teknik bilgisine başvurulan «bilirkişiden alınan raporlar» ile dava konusu uyuşmazlık hakkında «ceza mahkemelerince verilmiş olan mahkûmiyet ya da beraat kararları» (TBK. mad. 74) da «kanıt» olarak değer taşır.

Bu konu, bundan sonraki «OLUMSUZ TESPİT DAVALARINDA YARGILAMA» bölümünde ayrıntılı olarak incelenmiştir...



XII- Yüksek mahkeme «olumsuz tespit davlarındaki kanıtlar» konusu ile ilgili olarak ayrıca;

«Kiracı taraıfndan açılan kira paralarının tahsili için aleyhinde başlatılan icra takibi dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptali istemine ilişkin davada, sözleşmenin özel şartlar bölümüne serbest irade ile konulan bu şart geçerli olup tarafları bağlayacağı, bir kira sözleşmesi ancak, tarafların akdi müştereken feshetmesi, bir yargı kararı ya da kiralananın yok olması ile sona ereceği, aynı kiralanana ilişkin bir başkası ile kira sözleşmesi düzenlenmesinin ilk kira sözleşmesini ortadan kaldırmayacağı, geçerli olacağı, kiralanan usulüne uygun tahliye edilerek anahtarları teslim edilmediği sürece kiracının tasarrufunda sayılacağı ve kiracının kira parası ödeme yükümlülüğü devam edeceği, tahliyenin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, bu konuda dinlenen tanıkların beyanları hüküm ifade etmeyeceği, taşınmazın zemin katı için kiralananın diğer paydaşı ile sonraki tarihli kira sözleşmesi düzenlenmesi kiralananın tahliye edildiği anlamına gelmeyeceği, 01.12.2007 tarihli kira sözleşmesi akde uygun şekilde feshedilmeyip, kiralanan yöntemine uygun şekilde tahliye ve teslim edilmediğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiğini»[645]

«Kambiyo senedinin bedelini ödeyenin kambiyo senedini hamilden iade alması gerektiği, aksi halde kambiyo senedi metninden anlaşılamayan ödemelerin hamile karşı ileri sürülemeyeceğini»[646]

«Başka sebeple doğmuş bir alacağın kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, faktoring sözleşmesine konu edilemeyeceği- Alacağın bir mal veya hizmet satışından doğduğunu tevsik edecek olan fatura veya benzeri belgelerin gerçeği yansıtan ve hukuk kurullarına uygun düzenlenmiş belgeler olması gerekeceğini»[647]

«Davacının ticari defterlerinde davalıya olan borcunun dava konusu çeklerle kapatıldığının bilirkişi incelemesi ile anlaşıldığından, açılan menfi tespit davasının reddine karar verileceğini»[648]

«Davacının, ‘dava konusu bono bedelini ödediğine’ dair yazılı bir belge ibraz edemediğinden, açılan menfi tespit davasının reddine karar verileceğini»[649]

«İcra mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesini bağlamayacağını»[650]

«Kişisel def’iler iyiniyetli 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden ihtiyati tedbirin kaldırılması gerekeceğini»[651]

«Tek taraflı düzenlenmiş olan hesap ekstresi başlıklı belgede gösterilen alacağın varlığının ispatı gerekeceği, ‘hesap ekstresi’ başlıklı belgede bahsi geçen alacağın varlığına dair davalının delilleri üzerinde durularak karar verileceğini»[652]

«Kural olarak havale mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla yapıldığından ve davacının posta yoluyla gönderdiği havalelerin tarihleri dava konusu senedin tanzim tarihinden sonra olduğundan, bu ödemelerin belirtilen bu senet borcuna karşılık yapıldığı konusunda karine olduğu ve bu karinenin aksini davalının kanıtlaması gerekeceğini»[653]

«Sahte imza iddiası ile açılan kamu davasında alınan ve birbirini teyit eden bilirkişi raporlarında bonodaki keşideci imzasının davacının eli ürünü olmadığı anlaşıldığından, davacının takibe konu bonodan dolayı sorumlu tutulamayacağını»[654]

«Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, senedin teminat olarak verildiğinin usulüne uygun deliller ile kanıtlanması gerekeceğini»[655]

«Davacının davalıya takibe konu bono nedeni ile ödeme yaptığı, gerek ödeme makbuzu gerekse davalı vekilinin ödemeyi kabul ettikleri şeklindeki beyanı ile sabit olduğu ve davalı vekilinin, ‘bu paranın başka bir borç nedeniyle ödendiği’ yönündeki iddiasını kanıtlayabilecek bir delil ibraz etmesi gerekeceğini»[656]

«Menfi tespit yargılaması sırasında alınan Adli Tıp Raporu’na göre senetteki keşideci imzasının davacıya ait olmadığının tespit edildiği ‘sahtecilik iddiasının iyiniyetli hamil de dahil olmak üzere herkese karşı ileri sürülebilecek def’i olduğu,’ gerekçesiyle davanın kabul edileceğini»[657]

«Senetle ispat zorunluluğunun istisnalarından olan irade bozukluğu veya muvazaayı gerektirecek bir durumun bulunmaması ve böyle bir itirazın davaya konu edilmemesi halinde iddiaların HMK.’da gösterilen ispata yarar belgelerle kanıtlanması gerektiğini»[658]

«Menfi tespit davasında davacı tarafça ibraz edilen sipariş fişi başlıklı belgede davalının imzasının olmaması halinde bu belgelerin ödeme belgesi olarak kabul edilemeyeceğini»[659]

«Menfi tespit davasında davacının bonodan kaynaklanan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığına dair aynı kuvvete sahip yazılı belge ibraz etmesinin zorunlu olduğunu»[660]

«Davalı şirket, ilk takip alacaklısı olup, alacağını davadan önce dava dışı ....’a temlik ettiği, yazılı şekle uygun olarak gerçekleşen temlik işlemi sonucu davalı şirketin alacaklı sıfatının sona erdiği, davalı S...’in takip konusu alacağı dava dışı .... ile noterde düzenlenen geçerli bir sözleşmeyle temlik aldığı, davacının ilk takip alacaklısına karşı ileri sürebileceği tüm def’ileri temlik alan konumundaki bu davalıya karşı da ileri sürme hakkının bulunduğunu»[661]

«Dava konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasını yazılı delille ispat edemeyen, hatırlatılan yemin teklif hakkı kullanmayan, bonoyu ciro yolu ile takibe koyan davalının da teminat vasfını bilerek kötüniyetli hareket ettiğini ispatlayamayan davacının davasının reddine karar verileceğini»[662]

«Davalının tanzim tarihinde davacı şirket ortağının bono ile yaptığı takibe karşı davacı aynı güçte bir delil sunamadığından davanın reddine karar verileceğini»[663]

«Çekteki imza itirazının mutlak def’ilerden olduğu ve mutlak def’ilerin yetkili hamil dahil herkese ileri sürülebileceğini»[664]

«Senetteki yazı ve imzaya itiraz olmadığı ve senedin zorla imzalattırıldığının kanıtlanmadığı durumlarda senedin geçerli olacağını»[665]

«Davalıya elden yapılan ödeme, usulüne uygun olarak makbuz gibi yazılı belge alınmadan yapıldığından geçerli sayılamayacağını»[666]

«Ödeme dekontlarının bono tanzim tarihinden sonraya ait olması halinde, davalının ödemenin başka bir hukuki ilişki sebebiyle yapıldığı iddiasını kanıtlamadıkça dekontların bonoya ilişkin ödeme belgesi olduğunun kabul edilmesi gerekeceğini»[667]

«Ana sözleşmede aksi bir hüküm olmadıkça anonim şirket adına düzenlenecek evrakın geçerli olması için temsil yetkisi olan iki kişinin imzasının yeterli olacağını»[668]

«Kesinleşmiş mahkeme kararlarının kesin delil sayılacağını»[669]

«Menfi tespit davasında, kart sahibi olan davacının kendisine tevdi edilen kartı ve bilgilerini özenle ve güvenli bir şekilde korumak zorunda olup, kartının çalındığını ileri süren davacının, kartın kötüniyetli kişilerin eline geçmesine sebebiyet verdiğine göre, olayda kusurlu olması; ancak davacıya ait kredi kartıyla aynı gün, arka arkaya, aynı üye işyerinden standarda uygun olmayan alışverişe izin veren ve bu hususta davacıyı bilgilendirmeyen bankanın da olayda müterafik kusurlu olduğunun kabulü gerekeceğini»[670]

b e l i r t m i ş t i r.



 

[1] Ayrıntılı bilgi için bknz: Yuk. “Beşinci Bölüm”, 
Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin