'■:f: Neolitik Başlangıçlar: herhalde Î.Ö. 4000'lerden itibaren
Eski Minos I: I.Ö.2600
1.Ö.2500 II: İ.Ö.260G-2300 yükseliş öncesi
m: İ.Ö.2300-2000
Orta Minos I: İ.Ö.2000-1850
ileri II: İ.Ö.1850-1700 ilk yükseliş
dönem III A: İ.Ö.1700-1660 (hiyeroglif)
III B: İ.Ö.1660-1580
57
Son Minos LA: İ.Ö. 1580-1510 yükseliş
Î.Ö. 1500 IB: î.ö.1510-1450 (çizgisel A)
II: I.Ö. 1450-1405 EH : I.Ö.1450-1100 (Miken çağı^ (çizgisel B)
Tüm uzmanlar neolitik tabakanın Asia Minor'dan türed iğinde anlaşıyorlar. Güneybatı Anadolu-Türkiye'deki kazılar özel bir önem gösteriyor. Î.Ö. 5500'den kalma(*) seramik çanak çömlek Girit tanrıça kültünün en eski örneği olarak kabul edilebilir. Bunların arasında oturmuş leoparların bağrına basan çıplak bir tanrıça heykelciği de var.. Bir tanrıça da yetişkin bir genç tarafından kucaklanmış, bir başkası bir çocuk tutuyor, bir kaçı yatıyor veya ayakta, fakat hepsi kazıcının sözlerini (Profesör James Mellaart) alıntılarsak, 'dikkate değer bir zevk ve klasik zamanlara kadar bilinmeyen bir ustalıkla yapü-mış.'<41>
Bundan başka, güneydoğu Anadolu'nun kuzey Suriye ile birleştiği Taurean köşesi denilen yerde, Î.Ö. 4500-3500'den kalma bir çok dişi figür bulundu. Bu bölgede, harika boyalı Halaf eserleri ve (tikel Mitoloji'de gösterildiği gibi^42*) daha sonra Girit'te önem kazanacak olan bir dizi simgesel form, ilk kez göründü: önden görünen boğa başı (bucranium), çifte balta, kovan gömütü, kumru figürleri, inek, koyun, keçi ve domuz.
Doğu Mitololjisi'nde, bu bölgede Î.Ö. 4000'den yükselen bilinen en eski tapmaklara değinmiştim ve formlarının özellikle evrenin ana tanrıça biçimi olan inek şeklini ve dişilik organlarının belirtilerini taşıdıklarım göstermiştim. Ana tanrıçanın ahırlarında yetiştirilen kutsal sığırların sütü, ana tanrıçanınkine eşdeğerdi. Buzak da kurban edilen bir hayvandı. Tapınağın bir parçası olduğu pastoral-tarım köy kültürü Mezopotamya'run yeni girilmiş bataklıklarına yayıldığında, Î.Ö. 4000-3500, sığır kültü de birlikte gitti/43) İran'dan Hindistan'a geçti, tam Eski Minos U'nin Girit'te yükseldiği dönemde, Î.Ö. 2500'de İndüs vadisinde göründü.
Önemli bir italyan okulu son zamanlarda 'Akdeniz kültürü birliği' üstünde çalışıyor. Ana tanrıça Ve eşi mitos ve fitlerinden yola çıkıp İndüs'e varıyorlar.^ Profesör Nilsson bu gruptan küçümsemeyle söz
(*) Bkz. 41. sayfadaki not.
58
ediyor/45) Fakat adalar dünyası Ege ile Kuzey Hindistan'ın kapalı ovalan kadar değişik iki bölgede tek simgesel tann belirtisinin görünüşü, her iki yerde de hem şefkatli (inek'gibi) hem korkunç (aslan gibi) bir tanrıçanın, her varlığın büyümesi, beslenmesi ve ölümü ile, özellikle de yaşam ağacı ile simgeleşmiş ölümle de aynı biçimde ilgili, erkeğinin hayvanı boğa ve nişanı üç çatallı mızrak olan, üstelik kral-katli geleneğinin sayısız izlerini büyüyen, yok olan ayla bağlantılı olarak gösteren bir tanrıçanın açıklanması başka nasıl olanaklı olabilir. Benim görüşüme göre, iki mitoloji tek sistemin uzantılarıdır. Eksen, çekirdek Yalan Doğu'dur, .yayıhm dönemi Tunç Çağı Sümer, Mısır krallıklarını izlemiştir ve büyük dağılımın temel hareket gücü ticarettir. Hammadde ve ticaretin sömürüsü. Hindistan'da uygarlığın son neolitik ticaret biçimi yavaş yavaş gerilemiş, katkıları öncelikle ilkel halka sonra Vedik Aryan gelişime devrolmuşhuv46) Öte yandan Girit'de cardı bir yayılma devam etmiş, Orta ve Son Minos aşamalarında (Orta Minos I ve Son Minos II) kuzeybatı Britanya Adalanna kadar ulaşmıştır. Britanya ve Girit dünyasının bağıntısı artık kesinlikle gösterilmektedir.
Britanya tarih dönernlerinin özeti, Profesör RJ.C. Atkinson'un son Taşçağı arkeolojik araştırmalarına dayanılarak, Girit'le karşılaştırmalı olarak sunulabilir
-
WINDMILL HILL KÜLTÜRÜ; İ.Ö. 2300: Britanya'daki en eski neolitik çiftçi-çobanlar, Doğu Akdeniz'den (Frobenius'un Girit Denizinden) İsviçre, Fransa ve iberya yoluyla birkaç içice daireyi kapsayan (örnek, Avebury yakınında Windmill Hill) geniş daire biçimli toprak çevirmeler. Bunlar sığır ağılları olabilir. Üç metre veya daha yüksek, üç yüz metreden dokuz yüz metreye kadar uzayan örenler içinde yarım' düzine veya daha fazla ceset bulunmuştur. Yerleşimler çoğunlukla geçicidir.
-
MEGALİT YAPICILAR; l.Ö. 2000: Kalıntılar: Britanya'nın batı sahillerinde geniş odalı mezarlıklar/48) Mezarlar, Windmill'deki uzun örenlerin tersine toplu fakat peş peşe (Macalister tarafından İ.Ö. 2000-1600 tarihlerinde gerçekleştiği saptanan İrlanda'nın altın ve bakır sömürüsü dönemindeki İrlanda oda mezarları ile bağlantılı)(49) Mega-litik yayılma Batı Akdeniz'den (Frobenius'un Sardunya Denizi kay naklanmış görünür, Fransa'dan Biskay Körfezi'nden Britanya'ya ve
adalara varır. Güney Hindistan'daki çok sonraki Demir Çağm(İ.Ö.200-İ.S. 50) megalitik kalıntılarla ilişkisi belirsiz kalmıştır/50)
2.A. Britanya'da ifâna derece neolitik kültürlerin gelişimi' Windmill Hill ve Megalitik öğelerin yerel mesolitik-paleolitik halklarında yarattığı yerel gelişimlerdir. 'Henge' anıtlar: geniş, daire biçimli, setle çevrilmiş yerlerdir, tek girişleri vardır, hendeklerle kuşatılmışlardır. Hendeklerde yakılmış ölüler bulunur. Örnek: Woodhenge, altı içice kazık çukurundan oluşan oval izler, ahşap bir binanın planını gösterir. Halkanın ortasında yarık kafataslı bir çocuk iskeleti bulunmuştur."- '
3. STONEHENGE I, I.Ö. 1900-1700: Birbirini izleyen üç dönemin
büyük Stonehenge yapılan: Daire biçimli set ve hendekler. Merkezde
herhalde ahşap yapılar vardı. Hendeklerin toprağa adanmış sunaklar
için olduğu anlaşılıyor (Kesilen hayvanların ve bir olasılıkla insan
ların kanlarının akması için. Yukarıdaki Woodhenge çocuk iskeleti üe
karşılaştırın)^52)
3.A. Çizgili-çömlekU, ■ savaş-baltalı halkın gelişi, I.Ö. 1775: Aryan görünüm? Kuzey denizinden Kuzeydoğu Britanya sahillerine varış, çıkış noktasi bilinmiyor, kaynak Ren'in otlaklarından Rus steplerine kadar uzanabilir. Çizgiyle işlenmiş çanaklarla izleri belirlenebilir (Japonya'yla karşılaştırın, Jomon yani 'çizgi işaretli' tabaka, I.Ö. 2500-3000). Tırtıllı savaş baltaları, askeri araçlar, zırh takımları: şeflik yö-netimi. WW
3.B. Çan-çanaklı halkın gelişi* Î.Ö. 1775: Ren bölgesinden güney batı sahillerine varış. Daire biçimli örenler altında birer kişi gömülmüş, ilişkili kültürler Orta ve Güney Avrupa'da oldukça dağınık. Daire şeklinde altın diskler haçla (güneşle ilgili?) işlenmiş.*55^
4. STONEHENGE II, I.Ö. 1700-1500: Büyük Stonehenge yapıların
ikinci aşaması. Bir zamanlar mavi taştan orta boy monolitlerin dur
duğu (Stonehenge Hl'ün yapımında taşların yeri değiştirilmiştir fakat
ilk yerleri tartışmaya yer bırakmıyacak biçimde bellidir) yetmiş altı
delikle belirli iki daire. Taşların boyutları, bir buçuk metreden dört
metreye kadar yükseklikte ve 6,5 tona kadar ağırlıktadır. Özellikle ilgi
çeken, daireye girişin eksen çizgisiyle belirlenişidir (altı ek taşla dü
zenlenmiştir, hepsi 82 taş eder) yazm ortasında güneşin doğusuyla
ilgili olarak böyle yapılmıştır. Bu da Stonehenge I'deki toprak köke-
60
ninden değişimi gösterir, (Kurban hendekleri: toprak tanrı kültü?) gök ve güneş tanrıları, dik taşlar, göğe yönelme. Dahası, çevirmenin mavi taş monolitleri kuş uçuşu 136 mil ötedeki kutsal dağdan getirilmiştir. Yani Galler'deki Pembrokshire Prescelly Zirvesinden. Profesör Atkinson, 'bulutlarla örtülü zirve kuşkusuz Girit ovasındaki gezgine İda Dağının görünüşü gibi, tanrıların evi olarak görünmüştür' diyor.*5*' 528 metre yüksekliğindeki bu dağ İrlanda'dan tunç ve altın eşyayı Britanya ve kıtaya taşıyan tüccarların gözünü almıştır. Kültürün öteki öğeleri, bardak, tabak formlarının yerel değişmeleri, İrlanda bakır teberlerinin ve öteki savaş araçlarının etkisi, gene Profesör Atkinson'dan alıntı yaparsak, 'metal ürünlerin ticaretine karışmış savaşçı bir aristokrasiyi gösterir.1'5''
5. WESSEX KÜLTÜRÜ, İ.Ö. 1500-1400: Daire örenler (özellikle Stonehenge'in dolaylarında): daire biçiminde dikkate değer yükseklikte, hendekle çevrili bir tümsek yanında, sayısız zengin ve egzotik işlemeli silahlarla gömülü tek tek insanlar. Güçlü ve zengin aristokra-tik toplum: orta sınıf İrlanda'dan kıtaya, Minos Giriti ve Miken'e karadan ve denizden metal ticareti yapar, altın, bakır ve artık tunç eşya taşır. Almanya ve Bohemya'dan metal ithalatı. Baltık amberinden gerdanlıklar (Baltık'tan tüm Orta Avrupa'ya Adriyatik'e varan Tunç Çağı amber yolu artık kullanımdadır). Akdeniz'den alhn eşyalar, Mısır fayans boncuklan/58^
5 .A. Stonehenge III, Î.Ö. 1500-1400: Otuz metre çapında (aslında) 70 kocaman taşlı büyük sarsen(*) daire: taşlar ortalama 5,5 metre yükseklikte, 26 ton ağırlıkta. Tepeden, daha sonra Miken kapılarında kullanılan biçimle yerleştirilmiş lamba-zıvanalı lento geçiyor. Dairenin içinde en uzunu yerden 7 metre yükseklikte 5 tirilithon amali biçiminde kuzey doğuya açûryor (yaz gündönümü). En eski mavitaşlar burada iki düzende yeniden yerleştirilmiş, dairenin içinde ve tamamlayıcı olarak yani dairede ve atnalında kullanılmışlar. Taşlardaki oymalar: Miken dikilitaş mezarlarında bulunan biçimde bir kama, İ.Ö. 1600-1500, İrlanda ithal tuncu biçiminde bir balta başı, İ.Ö. 1600-1400, dikdörtgen ana tanrıça simgesi/59'
Britanya tarihi Girit tarihine tam Uyuyor ve (kesinlikle romantik olmayan, son derece dikkatli) Profesör Atkinson'un dediği gibi, anıtlar ilkel bir çalışmanın eseri değiller, çağdaş Miken'in güçlü etkisini
(*) S arşen: Wiltshire Kontluğunda bulunan büyük yekpare taşlar (çevjrt.).
61
gösteriyorlar.
"Akdeniz'le ticaret yoluyla önemli bağlantıların kurulmuş olduğunu görüyoruz. Stonehenge kamanın bile, istenirse, Miken'i belirlediği görülebilir. Homeros'tan, mimarların da, kendisinin de biri olduğu şairler gibi, yurtsuz insanlar olduğunu biliyoruz, şehirden şe-hire dolanıyorlar. O zaman Stenehenge mimarının Mikenli olabileceğine inanılamaz mı, anıtın tasannu ve yapımı, tüm özgün ve incelikli ayrıntılarının saf barbarlar tarafından yapılmış olmasından daha inanılır değil mi?
Bir an bunun basit bir varsayımdan öte bir şey olduğunu düşünelim..Hangi koşullar altında Akdeniz yetenek ve geleneklerinde deneyim kazanmış bir mimar soğuk kuzeyde barbarlar arasında çalışıyor olabilir? Elbette yalnızca uzaklara yolculuğa çıkmış bir Mikenli prensin/ortis ante Agamemnona, yetenekli hizmetçisi olarak veya sesi ve armağanları Akdeniz kentlerinde duyulacak kadar güçlü olan barbar Britanya kralının buyruğuyla...
İnanıyorum ki... Stonehenge'in kendisi, siyasal gücün en azından bir zaman için bunu yaratacak ve uygulayacak gerekli koşullan sağlayan tek adamın elinde yoğunlaşmasının kanıtıdır. Yerli veya yabancı kimliğini asla bilemiyeceğiz. Ortaçağ Britanya tarihinin Kral Bru-tus'u gibi gölgede, yerine konulamaz bir kişi olarak kalıyor' Gene de kim olursa olsun Arthur veya Barbarossa gibi Silbury Hill'in dağ- gibi yığınının yanında sarsen kemerin karanlığında uyuyor olabilir. Ve Stonehenge'in kendisi onun anıtı değil mi?^
Tüm Avrupa cesur insanların ticareti ile canlı iken, tehlikeli yolculuklara cüret edilir, muhteşem işlemeler üretilirken, gri Baltık ve Kuzey Denizi, güneyin parlak mavi sulan ile ticaret ağlarıyla birleşirken, bu çoktan unutulmuş dönemden bize yazılı tek sözcük gelmedi. Tüm bu hareketin çekirdek adası Girit bile, bize, söylenen masalların neler olduğunu, mabetlerde söylenen dualan, hatta kullanılan dili hiç bir metinde bildirmiyor. İlk yükseliş döneminin (Î.Ö. 2000-1660, Orta Minos I'den Ol A'ya Stonehenge I'den fl"ye) Girit hiyeroglif yazısı henüz çözülemedi. Çizgisel A da henüz koca yükseliş döneminin gizini ele vermedi (Lö. 1660-1405, Orta Minos IIIB-Son Minos II, Stonehenge Ü-III). Son durumda çizgisel A dilinin daha önceki hiyeroglif yazı gibi muhtemelen Anadolu Luvi-Hitit-Aryan çevresinde türetildiği görünüyor/61) Başka deyişle daha sonra Girit neolitik kültürünün üretildiği kültürel ekseni yansıtıyor. Fakat bu görüş Brandeis
62
Üniversitesi profesörlerinden Cyrus Gordon tarafından son zamanlarda eleştirildi. Profesör, tabletlerde Suriye-Fenike-Semitik sözcük varlığını izlediğini yayınladı. Bu sorun halen tartışmalı. Fakat her iki durumda da kaynağın genel alanı ulu Taurean kültür volkanı olabilir. Tekrar tekrar görmüş olduğumuz gibi, büyük ihracın dalgalarının ve gelgitlerinin etkileri, Hacılar sanatının tanrıça figürleri kadar eski bir dönemden beri her yönde etkileyici olmuşlardır.
Çizgisel B'nin dili, öte yandan (İ.Ö. 1405-1100, Son Minos III), bildiğimiz gibi eski bir Yunanca biçimidir, Avrupa'nın kuzeyinden işgal dönemini, Miken Kahramanlar Çağı, Agamemnon, Menelaus, Nestor ve Odysseia, tanrıçanın uzun, verimli dünyasının son günlerini ve tanrıların savaşçı oğullarının dönemine girişi gösterir. Britanya dizilerinde bu savaşçı görünüm İ.Ö. 1775'e kadar, eskilere gider, çizgili-çömlekli ve savaş baltalı halkın ve muhtemelen çan-çanaklı halkın dönemine uzanır, bunların kalıntıları son olarak Aryan ve kıtadaki Ar-yan-öncesi soyların karışımı olarak tammlanmıştır.^ Tanrıçanın verim sağlaması için kurbanlar sunan Stonehenge I'in bu tarihten öncesine ait bir kaynağı gösterdiğinin kanıtlarından da sözetmiştik. Stonehenge Il'd'e ise, sesleniş yukarıya, cennet ve güneşe (Prescelly Tepesi) yöneliktir, yerel Olimpos dağına. O zaman, Lö. ikinci bin yılın ortalarında tanrıçaların ve tanrıların mitolojilerinin Kuzey Avrupa'da karışma sürecinden söz etmek mantıklıdır.
Öte yandan, Girit-Miken dünyasında tanrıça kültü hâlâ üstün tutulmaktadır. Aynı şekilde irlanda'da da ataerkil savaşçı çetelerin Aryan kaynağının Britanya süzgeci ile geçtiği yerde eski tanrıça kültü varlığını devam ettiriyordu, hatta vahşi, parlak bir biçimde tanrılar, kahramanlar ve oğullarının çılgın savaşçı söylenceleri ite kaynaşmıştı.
Bu çalışmada, tanrıçanın dönem ve siyasal düzenini dikkate değer bir vurgu ile yerleştirmekte zorluk çekiyorum, çünkü antropoloji ve arkeolojinin bulguları şimdi tanrıça ve tanrı mitsel ve toplumsal düzenleri arasında yalnızca bir zıtlığa tanıklık etmiyorlar fakat kendi Avrupa kültürümüzde tanrıların, deyim yerinde ise uygarlığın bütününde bilinçaltında en azından eşdeğer olarak etkin olan tanrıçaların üstünde yer aldığı ve onları özümlediğine de tanıklık ediyorlar. Psikolojik ve toplumbilimsel olarak sorun çok ilginçtir; çünkü bütün psikoloji okullarının anlaştığı gibi anne ve kadın imgeleri ruhsal yapıyı baba ve erkek imgelerinden farklı etkiler. Kimlik sezgileri do-
63
layımsız olarak ve en çok anne ile bağıntılıdır,, çözümlemeleri baba ile.
Yani anne imgesi baskın çıktığında yaşam ve ölüm ikiliği bile onun
tesellisinin vecdinde çözülür; ruh ve doğa dünyaları ayrılmamıştır,
plastik sanatlar kendileri için tutarsız açıklama, alegoh veya ahlaki
bağlara gerek duymadan belagatla serpilir, hem olumsuz, öldürücü ve
kurban edici yönüyle (aslan ve çifte balta) hem de üretken ve verimli
yönü ite (boğa ve ağaç) doğanın kendiliğindenliğine güvenle
eşlenirler. -,'«;:
Toparlamak gerekirse, o zaman, 19. şekildeki Nobodaddy yılan sevgilisini Yaşam Ağacına tırmandırıp kilit altına almadan öncesine ait güzel Miken mühürü, eski masum bahçe tanrıçasının son kutsal kanıtı yerine geçer. Tepede güneşi ve solan hilal ayı, 16. şekildeki ay-boğa ve aslan-kuş'u andırır biçimde bir armanın üstünde görüyoruz.
Dostları ilə paylaş: |