Livata/Homoseksüellik
Livata, Lut kavminin günahıydı. Livata, erkeklerin (kadınları bırakıp) insanların erkekleri ile cinsel ilişki kurmasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Lut’u da (peygamber olaak gönderdik) O, kavmine şöyle demişti: Gerçekten siz, daha önce hiç bir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz. Sizler, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız?” (Ankebut: 29/29)
İğrençliği, kötülüğü ve tehlikesi sebebiyle bu günahı işleyenleri Allah, başka bir kavim üzerine toplamadığı şu dört çeşit cezayla cezalandırmıştır. Gözlerini kör eder, ülkelerinin altını üstüne getirir, üzerlerine sert taşlar yağdırır ve bir çığlık gönderir.
Livata’nın, İslam şeriatındaki cezası-racih olan görüşe göre-kılıçla öldürmedir. Bu livatayı yapanın cezasıdır. Kendisine livata yapılan ise isteyerek ve kendisi seçerek bu olaya alet olmuşsa aynı şekilde cezalandırılır. İbni Abbas’dan (r.a.) Rasûlulullah’ın (s.a.v.) şöyle dediği rivayet olunmuştur:
“Lut kavminin amelini (livatayı) yapanları bulduğunuz zaman livata yapanı da, kendisine livata yapılanı da öldürün.”48
Geçmişte olmayıp zamanımızda ortaya çıkan öldürücü aids hastalığı gibi hastalıklar ve salgınlar fuhuş dolayısıyladır.
Şer’i Bir Özür Olmadığı Halde Kadının Kocasından Kendini Sakınması
Ebu Hureyre’den (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Kişi hanımını (ilişki için) yatağına çağırır, hanımı bunu reddeder ve o kişi hanımına kızgın olarak gecelerse sabah oluncaya kadar melekler o kadına lanet eder.”49
Kadınların çoğu kocasıyla arasında bir anlaşmazlık olduğunda onu kendisiyle birlikte olma hakkında menederek -zannıca- cezalandırır. Oysa bu, kocasının harama (zinaya) düşmesi gibi çok kötü sonuçlara yol açabilir. Ve belki de işler kadının aleyhine döner, kocası onun üzerine ikinci bir hanımla evlenmeyi ciddi olarak düşünmeye başlar. Kadına düşen kocası kendisini talep ettiği zaman, Rasûlullah’ın (s.a.v.) emri gereğince kocasının isteğine cevap vermekte acele etmesidir:
“Kişi hanımını (ilişki için) yatağa çağırınca hanımı deve üzerinde bile olsa inip kocasının bu isteğine cevap versin.”50
Kocanın da, hasta veya hamile ya da üzgün olduğu durumlarda karısının halini gözönünde bulundurması gerekir. Böylece birliktelikleri devam eder ve ayrılık olmaz.
Kadının Şer’i Bir Gerekçe Olmadan Kocasından Boşanmak İstemesi
Kadınlardan çoğu en ufak bir anlaşmazlık anında kocalarından hemen boşanma isteğinde bulunur. Ya da kocası istediği malı/parayı kendisine vermeyince boşanmak ister. Kadın, bozguncu bazı arkadaşları veya komşularınca yönlendirilmiş olabilir. Bazen de sinir bozucu sözlerle kocasına meydan okur, “Erkeksen boşa beni” der.
Boşanmanın, ailenin dağılması ve çocukların başıboş kalması gibi oldukça kötü sonuçlar doğurduğu bilinen bir şeydir. Belki de kadın, pişmanlığın artık fayda vermeyeceği bir noktada yaptığına pişman olur. Şeriatın bunu haram kılmasındaki hikmet böyle durumlarda ortaya çıkar. Sevban’dan (r.a) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Hiç bir kötülük olmadığı halde kocasından kendisini boşamasını isteyen kadına cennet kokusu haram olur.”51
Yine Ukbe İbni Amir’den (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Kocalarından kendilerini boşamalarını, kendilerini bırakmalarını isteyen kadınlar münafıklardır.”52
Kocanın namazı terketmesi, devamlı uyuşturucu veya içki kullanması, kadını haram bir işe zorlaması, işkence ederek zulmetmesi ya da şer’i haklarından alıkoyması gibi şeriatça geçerli bir gerekçe olur ve kocaya nasihat fayda vermez, düzelmesi için verilen uğraşlar boşa çıkarsa bu durumda kadının dinini ve kendi nefsini kurtarmak için boşanmak istemesinde bir sakınca yoktur.
Zıhâr53
Zıhar yapmak, müslümanlar arasında yaygın olan eski cahiliye adetlerinden biridir. Erkek, karısına “Sen bana anamın sırtı gibisin”, “Sen bana kızkardeşim nasıl haramsa öyle haramsın” vb. hoş olmayan sözler söyler. Kadına zulüm içermesi nedeniyle şeriat bunu çirkin saymıştır. Allah subhanehu bu olayı şu şekilde tanımlar:
“İçinizden zıhar yapanların kadınları onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Şüphesiz Allah; affedicidir, bağışlayıcıdır.” (Mücadele: 58/2)
Şeriat, zıharın keffaretini hatayla adam öldürmenin keffaretine benzer bir şekilde ağır bir keffaret olarak belirlemiştir. Bu, Ramazan’da gündüz (oruçluyken) hanımıyla ilişkide bulunanın karşılaması gereken keffaretin aynısıdır. Karısına zıhar yapanın bu keffareti yerine getirmeden ona yaklaşması caiz değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi azad etmeleri gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Buna imkan) bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden önce ardarda iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme) Allah’a ve Rasulü’ne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah’ın hükümleridir. Ve kafirler için acı bir azap vardır.” (Mücadele: 58/3-4)
Kişinin, Karısıyla Hayızlıyken İlişkide Bulunması
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.” (Bakara: 2/222)
Allah Teâlâ’nın:
“Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.” (Bakara: 2/222)
Kavli gereğince kadının hayız hali bitip gusledinceye kadar kocasının onunla ilişkide bulunması helal değildir. Rasûlullah’ın (s.a.v.) şu sözü de bu günahın çirkinliğine işaret eder:
“Hayızlı bir kadınla ilişkide bulunan, bir kadınla dübüründen ilişkiye giren veya kahine giden Muhammed’e indirileni inkar etmiştir.”54
Karısıyla hayızlıyken bilmeyerek ve kasıtsız, hatayla ilişkide bulunan kimse için bir şey gerekmez. Bilerek ve kasıtlı olarak bunu yapanın ise -keffaret hadisini sahih kabul eden bazı ilim adamlarına göre- keffaret ödemesi gerekir. Bu keffaret, bir dinar veya yarım dinardır. Bazı alimler “İkisinden birini tercih eder” derken, bazıları da “Kanın çok geldiği hayzın ilk anlarında ilişkide bulunursa bir dinar, kan gelmesinin azaldığı hayzın son aylarında ya da hayız bittiği halde gusletmeden önce ilişkide bulunursa yarım dinar keffaret ödemesi gerekir” der.
Bir dinar, bugün kullanılan ölçüye göre 4.25 gram altına eşdeğerdir. Altın olarak ya da değerini para olarak tasadduk eder.55
Dostları ilə paylaş: |