İmamet hakkında söylenenlerin tümü Ehl-i Beyt’ten nakledilen rivayetlerde de yeralmıştır. Bu hususta araştırma yapmak isteyenler hadis kitaplarına başvurabilirler. Burada örnek olarak bunlardan birkaçını zikrediyoruz.
Ebu Hamza şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s)’a dedim ki, "imamsız Yeryüzü bâki kalır mı?" İmam, "Eğer yüryüzü imamsız kalırsa altı üstüne geçer."[1] buyurdular.
Veşşa diyor ki: "İmam Rıza’ya (a.s), "Yeryüzü imamsız kalır mı?" diye sordum. İmam (a.s) "Hayır" diye buyurdu. Dedim ki, "Bizlere rivayet edildiğine göre, Allah Teâla kullarına gazap etmediği müddetçe yeryüzü imamsız kalmaz." İmam (a.s) daha sonra şöyle buyurdular: "Yeryüzü imamsız kalmaz, aksi takdirde yeryüzü altüst olur."[2]
İbnu-t Tayyar diyor ki: "İmam Sadık’tan (a.s), şöyle buyurduğunu işittim: "Yeryüzünde iki kişiden başka kimse kalmasa da onlardan birisi mutlaka (Allah’ın) hücceti olacaktır."[3]
İmam Ebu Cafer (a.s) şöyle buyurdular: "Allah’a andolsun ki Adem’in (a.s) ruhu alındıktan şimdiye kadar yeryüzü insanların hidayet bulduğu bir imamın vücudundan mahrum kalmamıştır. O imam insanlara Allah’ın hüccetidir. Yeryüzü asla imamsız kalmaz. Ta ki kullara Allah’ın hücceti böylece tamamlanmış olsun."[4]
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Allah bizleri (biz Ehl-i Beyt İmamlarını) en güzel bir şekilde yarattı. Göklerde ve yeryüzünde ilimlerinin koruyucusu kıldı. Ağaçlar bizlerle konuştu ve Allah’a bizim ibadetlerimizle ibadet edilmektedir. Eğer biz olmasaydık, Allah’a asla ibadet edilmezdi."[5]
Yine İmam Sadık şöyle buyuruyor: "Vasiler rububî ilimlerin, kapılarıdırlar, dine o kapılardan girilmelidir. Eğer onlar olmazsa Allah tanınmaz ve Allah Teâla onlar vasıtasıyla kullarına hüccetini tamamlamaktadır".[6]
Ebu Halid şöyle diyor: "İmam Ebu Cafer’den (a.s) "Allah’a, resülüne ve indirdiğimiz nura iman edin" ayetinin tefsirini sordum." İmam şöyle buyurdular: "Ey Eba Halid, Allah’a andolsun ki nurdan maksat imamlardır. Ey Eba Halid, imamın mü’minlerin kalbindeki nuru, güneşin nurundan daha parlaktır, mü’minlerin kalbini nurlandıran onlardır. Allah istediğinin kalbinden onların nurunu çıkarır ve böylece kalbi kararır."[7]
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdular: "Allah Teâla kullarının işleri için (İmam olarak) bir ferdi seçmek istediğinde ona kalp genişliği verir. Kalbini hakikat ve hikmetlerin çesmesi kılar, ona daima ilmini ilham eder, ondan sonra hiçbir sorunun cevabında aciz kalmaz, sahih yol göstericilikte ve hakikatleri beyanda asla sapıklığa düşmez; hatadan masumdur. Daima Allah’ın yol göstericilik, tevfik ve teyitlerine mazhardır. Hata ve sürçmelerden emandadır. Kullarına hüccet ve şahid olması için onu bu makama Allah seçmiştir. Allah bu ilahi ihsanını istediğine verir ve Allah büyük ihsan sahibidir."[8]
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Yıldızlar gök ehlinin emanıdır. Eğer onlar yok olursa gök ehli de yok olur. Benim Ehl-i Beytim de yeryüzündekilerin emanıdır. Eğer Ehl-i Beytim olmazsa yeryüzündekiler helak olur."[9]
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Yeryüzü Allah için kıyam eden ve Allah’ın hücceti olan imamdan boş kalmaz. Bazen o imam zahir ve meşhurdur, bazen de gizli. Allah’ın hüccetleri ibtal edilmesin diye böyledir bu. Sayıları çok azdır. Onlar nerededirler? Allah’a andolsun ki sayı açısından azdırlar ama değer ve makam açısından büyük. Allah Teâla onlar vasıtasıyla kendi hüccet ve burhanlarını korumaktadır. Ta ki onlar o burhanları kendi emsallerine emanet edip onların kalbine eksinler…"
"İlim onları basiret hakikatine ulaştırmış. Onları yakin ruhuyla tanıştırmıştır. Mal ve servet düşkünlerinin zor saydığı şeyler onlar nezdinde kolaydır. Cahillerin korktuğu şeylerle onlar ünsiyet edinirler. Onlar bedenleriyle dünyadadır ama ruhları çok yücelere aittir. Onlar yeryüzünde Allah’ın halifeleri ve dinin davetçileridir."[10]
Yine Ali (a.s) buyuruyor: "Kur’an’ın değerli cevherleri Ehl-i Beyt’in vücudunda karar kılınmıştır. Onlar Allah’ın hazineleridir. Eğer konuşurlarsa doğru söylerler, susarlarsa da hiçkimse onları geçemez."[11]
Yine şöyle buyurmuştur: "Hak onların (Ehl-i Beyt’in) varlığının bereketiyle yerini bulur ve batıl onlarla yok olur, dili kökten kesilir. Onlar dini anlayanlardır. Onların bu anlayışı idrak, koruma ve amel ile birliktedir. Sadece duymak ve nakletmekten ibaret olan bir anlayış değildir bu. Gerçekten de ilim rivayetçileri çoktur. Ama ilme riayet edenler azdır."[12]
Özetle aklî deliller ve konuyla ilgili hadislerden şu netice alınmaktadır: İnsanlar yeryüzünde olduğu müddetçe aralarında masum ve kamil birisi olmalıdır ki beşer için mümkün olan bütün kemaller onda fiiliyete dönüşsün, ilmî ve amelî açıdan tam bir örnek olarak insanları hidayet etsin. Böyle seçkin bir insan, elbetteki diğer insanların imam ve önderi olacaktır. Bu büyük insan, insanî kemaller yolunda yücelecek ve diğer insanları da bu kemal ve makamlara davet edecektir. Onun vasıtasıyla gayb alemi ile bu maddî alem arasında sürekli bir ilişki kurulacaktır. Gaybi alemlerin feyizleri önce onun kendisine ve onun bereketiyle de diğer insanlara ulaşacaktır. Eğer böylesine seçkin ve kamil bir insan diğer insanlar arasında yaşamazsa insan türü amacını yitirir ve gayb ile ilişkisiz hale gelir. İlişki ve hedefi olmayan insan ise yok olmaya mahkümdur. O halde diğer deliller bir yana bizzat bu delil de delalet etmektedir ki hiçbir zaman ve özelliklede bulunduğumuz asır, masum bir imamın varlığından mahrum değildir. Asrımızda imam zahirde olmadığı için de gaybet halindedir.
HZ. MEHDİ (A.S) AHİR ZAMANDA Mİ DOĞACAKTİR?
"Hz. Mehdi’nin (a.s) geleceğini İslam’ın kesin inançlarından biri saymak gerekir. İslam Peygamberi de onun zuhurunu müjdelemiştir. Biri kalkıp da bu doğrudur, ama Mehdi’nin henüz doğmadığını söylemenin ne sakıncası vardır? Dünya elverişli hale geldiğinde Allah Teâla Rasulullah’ın evlatlarından birini gönderecektir. O da adaleti hakim kılacak, İslam’ı yayacak ve zulmün kökünü kazacaktır" derse buna şöyle cevap verilir:
"Evvela akli ve nakli delillerle isbat ettik ki imamın varlığı her asır ve zamanda zaruridir ve imamın yokluğu insanların da yokluğu demektir. O halde bizim asrımızda da imam vardır.
İkincisi de, Mehdi’nin varlığını Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ten nakledilen rivayetlerle isbat ettik. O halde tarif ve tavsifini de bu rivayetlerden çıkarmalıyız. Elhamdulillah Hz. Mehdi'nin bütün alamet ve özellikleri hadislerde yeralmış ve bu hususta hiçbir kuşkuya yer bırakılmamıştır. Ama bütün bunları okumak çok vakit aldığından sadece o hadislerin fihristini sizlere vermekle yetiniyorum, daha fazla bilgi için hadis kitaplarına müracaat edebilirsiniz.