Örneğin bazıları, sadece ad ve künyeleri Resulullah’ın ad ve künyesine benzediği için Muhammed b. Hanefiyye’yi Mehdi sanmışlardı.
Muhammed b. Sa’d, Ebu Hamza’dan şöyle nakletmektedir: "İnsanlar Muhammed b. Hanefiyye’ye selam edince ona şöyle diyorlardı: "Es-Selam-u Aleyke Ya Mehdi." O da cevab olarak şöyle diyordu: "Ben Mehdi’yim. Sizleri kemal ve hayıra doğru hidayete erdiriyorum. Adım Resulullah’ın adı ve künyem de Resulullah’ın künyesidir. Selam etmek istediğinizde şöyle deyiniz: "Es Selam-u aleyke ya Muhammed, Es- Selam-u aleyke Eb-el Kasım."[1]
Bu ve benzeri kıssalardan da anlaşılmaktadır ki: "Resulullah’ın ad ve künyesinin bir araya gelmesi va’dedilmiş Mehdi’nin alamet ve hususiyetlerindendir. Bu yüzden Muhammed b. Hanefiyye’nin ad ve künyesi söz konusu olmuştur; gerçi tarihî araştırmalar yönünden Muhammed b. Hanefiyye’nin Mehdi'lik iddiasında bulunmadığı, aksine başkalarının onu böyle adlandırdığı anlaşılmaktadır. O da bu lakab hakkında kimi zaman susmuş, hatta zımnen teyid etmiştir. Ne var ki, Muhammed, bu vesileyle Kerbelâ katillerinden intikam alacağını ve İslam hükümetinin, ehlinin eline geçeceğini ümid ettiği için de susmuş olabilir.
Muhammed b. Sa’d şöyle yazıyor: "Muhammed b. Hanefiyye halka şöyle diyordu: "Bilin ki hak ehlinin bir devleti vardır ve Allah istediği zaman kurulacaktır. O zamana erişen kimse büyük bir saadete erişmiş demektir; zamana erişmeden ölen kimse ise Allah’ın sonsuz nimetlerine erişmiştir."[2]
Muhammed b. Hanefiyye yedibin kişilik bir cemaate yaptığı konuşmasında şöyle dedi: "Siz bu işde acele ettiniz. Ama Allah’a andolsun ki sizin sulbünüzden bir takım kimseler vardır ki Al-i Muhammed’in yanında düşmanlara karşı savaşırlar. Al-i Muhammed’in devleti hiç kimseye gizli değildir. Ama vuku bulması ertelenecektir. Muhammed’i yaratan Allah’a andolsun ki iktidar, nübüvvet ailesine geri dönecektir."[3]
MUHAMMED B. ABDULLAH B. HASAN
Müslümanlardan bir grup da Muhammed b. Abdullah b. Hasan’ın Mehdi olduğunu sanıyorlardı. Eb-ul Ferec şöyle yazar: "Hamid b. Said’in naklettiği üzere Muhammed b. Abdullah dünyaya geldiği zaman Al-i Muhammed çok sevindiler çünkü onu va’dedilmiş Mehdi sanıyor, onu çok seviyor, toplantılarda hep ondan bahsediyorlardı.[4]
Ve yine şöyle der: "Muhammed b. Abdullah dünyaya geldiğinde yakın akrabaları onu Mehdi olarak adlandırdılar. Onun rivayetlerde va’dedilmiş Mehdi olduğunu sanmışlardı. Ama Ebu Talib oğullarının alimleri onun Ehcarzit’te öldürüleceği takdir edilmiş olan Nefs-i Zekiyye olabileceği görüşündeydiler."
Yine Eb-ul Ferec şöyle der: "Mansur, kölesi Ebu Cafer'e "Muhammed b. Abdullah’ın minberinin alt yerinde otur ve bak bakalım neler söylüyor?" dediğini rivayet eder: Bu emre uyan Ebu Cafer şöyle diyor: "Ben de onun emri üzere Muhammed’in minberinin yanında oturdum ve onun: "Sizler benim Mehdi olduğumdan eminsiniz. Gerçek de budur." diye konuştuğunu duydum; hemen geri dönerek duyduklarımı Mansur’a anlattım. Mansur şöyle dedi: "Muhammed yalan söylüyor. Va’dedilmiş Mehdi benim oğlumdur."[5]
Seleme b. Eslem, Muhammed b. Abdullah hakkında şiirler söylemiştir ki tercümesi şöyledir:
"Ravilerin söz ettiği,
Muhammed b. Abdullah'ın hurucuyla gerçekleşecek.
Öyle bir yüzüğü var ki onun
Allah ondan gayrisine vermemiş.
Onda iyilik ve hidayet alametleri var.
Biz ümit ederiz ki, Muhammed olsun
Münzel kitabı ihya eden imam.
İslam bozulduktan sonra onunla ıslah olacak.
Zavallı yetimler ve fakirler kurtulacak.
Yeryüzünü adaletle doldurur delaletten sonra
ve emellerimize kavuşturur bizleri."[6]
MEDİNE FAKİHLERİ VE HZ. MEHDİ (A.S) İLE İLGİLİ HADİSLER
Eb-ul Ferec şöyle der: Muhammed b. Abdullah b. Hasan kıyam edince Medine fakihlerinden olan Muhammed b. İclan da onunla birlikte kıyam etti. Muhammed b. Abdullah öldürülünce Medine valisi Cafer b. Süleyman Muhammed b. İclan’ı çağırtarak ona şöyle dedi: "Niçin o yalancı insanla birlikte kıyam ettin?" Daha sonra da onun ellerini kesmelerini emretti. Medine fakihleri ve orada hazır olanlar onu kurtarmak için şöyle dediler: "Ey Emir, Muhammed b. İclan Medine’nin fakih ve âbidlerindendir. Onu bağışlamanı dileriz. O yanılgıya düşerek Muhammed b. Abdullah’ın rivayetlerde yeralan Mehdi olduğunu sanmıştır."[7]
Başka bir yerde ise şöyle diyor:
"Muhammed b. Abdullah b. Hasan kıyam edince Medine’nin alim, fakih ve hadis ashabından olan Abdullah b. Cafer de onunla birlikte kıyam etti. Muhammed b. Abdullah öldürülünce, Abdullah b. Cafer kaçarak bir süre gizlendi, kendisine eman verilinceye (affa uğrayıncaya) kadar böyle kaldı. Affa uğradıktan sonra Medine valisi Cafer b. Süleyman’ın yanına gidip şöyle dedi: "Bu ilmi ve fıkhî derecene rağmen niçin Muhammed’le kıyam ettin? Cafer: "Onunla kıyam etmemin sebebi şudur ki ben onun Mehdi olduğuna tam inanmıştım" dedi. "Ben onun rivayetlerde yeralan Mehdi olduğunda şüphe bile etmiyordum. Ama öldürülünce artık onun Mehdi olmadığını anladım. Bundan sonra artık hiç kimseye aldanmayacağım."[8]
Bu ve benzeri hadiselerden Mehdi'lik inancının asr-ı saadet döneminden beri kesinliğinde şüphe edilmeyen bir konu olduğu ortaya çıkıyor. İnsanlar onun zuhurunu bekliyordu, bu yüzden yeterince bilgiye sahip olmadıkları ve Mehdi’nin nişanelerini tam olarak bilmedikleri için müslümanlardan bazısı Muhammed b. Hanefiyye ve Muhammed b. Abdullah b. Hasan gibi o veya bu şahsı va’dedilmiş Mehdi sanmışlardır. Ama büyük bilginler (ulema) ve hatta Muhammed b. Abdullah’ın babası da oğlunun va’dedilmiş Mehdi olmadığını iyice bilmekteydi.
Eb-ul Ferec şöyle yazıyor: "Birisi Abdullah b. Hasan’a Muhammed ne zaman kıyam edecek?" diye sordu. Abdullah, şöyle cevap verdi: "Ben öldürülmedikçe o kıyam etmeyecektir. Ama o da sonunda öldürülecektir." O şahıs, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun, eğer Muhammed öldürülse ümmet helak olur" dedi, bunun üzerine Abdullah "Hayır !" dedi. Mehdi genç birisidir, tüm düşmanlarını öldürecek olan o Mehdi yirmibeş yaşında bir gençtir."[9]
Yine Eb-ul Ferec şöyle yazıyor: "Eb-ul Abbas Mervan’a "Muhammed, Mehdi'lik iddiasında bulunuyor" diye söylediğini ve Mervan’ın kendisine, "Va’dedilmiş Mehdi ne odur ne de onun babasının soyundandır. Mehdi bir cariyenin oğludur" dediğini nakleder."[10]
Ayrıca: "Cafer b. Muhammed, (İmam Cafer Sadık a.s.) Muhammed b. Abdullah’ı gördüğünde ağlar ve şöyle derdi: “Canım ona (Mehdi'ye) feda olsun. Halk bu şahsın Mehdi olduğuna inanıyor. Halbuki Muhammed öldürülecektir ve o, Hz. Ali’nin (a.s) yazmış olduğu kitapta bu ümmetin halifelerinden biri olarak zikredilmemiştir"[11] diye yazmıştır.
Bir grup insan Muhammed b. Abdullah b. Hasan’ın etrafını sarmıştı ki aniden Cafer b. Muhammed (a.s) geldi. Orada olanlar kendisine saygı gösterdiler. Daha sonra niye toplandıklarını sordu. "Va’dedilmiş Mehdi olan Muhammed’e bi’at etmek istiyoruz" dediler Hz. İmam Sadık şöyle buyurdu: “Bu işten uzak durun. Çünkü henüz Mehdi’nin zuhur edeceği zaman gelmemiştir ve Muhammed de (va’dedilmiş) Mehdi değildir."