[10] Kadının Evden Dışarı Çıkması İçin Eşinin İzninin Gerekliliği
Evli kadının evden çıkmasını eşinin iznine bağlayan bu hükmün aslı, İslamî rivayetlere göre tartışılmazdır. Şiî kaynaklarda bu hükme delalet eden onu aşkın rivayet vardır[1] ve en azından yarısı kadarı güvenilir belgelere dayanmaktadır. Ehlisünnet kaynaklarında da benzer rivayetler nakledilmiştir.[2] Ayrıca bu hüküm fakihler arasında kesindir ve hiç kimse bu konuda herhangi bir kuşku gündeme getirmemiştir.
Bazıları şöyle bir iddiayı gündeme getirmiştir: Kadının eşinden izin alması, kadının evden çıkması eşinin cinsel hakları ile çeliştiği durumlarda gereklidir. Aksi takdirde, örneğin eşi seyahatteyken, kadının evden çıkması için eşinin iznine gerek yoktur. Bu yüzden, eşinin seyahatte olduğu durumlarda iznini gerekli sayan rivayeti,[3] amelin müstehaplığı şeklinde değerlendirmek mümkündür.[4]
Ama rivayetlerin kapsamına bakıldığında, bu rivayetleri erkeğin cinsel haklarının çiğnenmesi ile sınırlandırmak yersizdir. Bu hükmün kriterinin eşinin cinsel haklarını korumak olduğundan emin olunmamakla birlikte daha çok erkeğin eşinin cinsel korunmasına yönelik güvenini kazanmak gibi diğer bazı maslahatların bu hükmün şekillenmesinde müdahil olduğuna ihtimal verilmektedir. Açıktır ki, erkeğin seyahatte olmasının veya olmamasının bu kriterde hiçbir etkisi yoktur.
Böylelikle söz konusu rivayeti müstehap saymak için de bir şahidimiz yoktur ve rivayetin sırf kadının eşinin izni olmaksızın evden çıkmamasının farz olduğunu ifade etmek üzere beyan edildiği kesinlik kazanmaktadır.
[1] Vesailu’ş-Şia, c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh babları, 79, 91, 117. bablar, s.112-113, 125 ve 154-156; c.15, Nafakat babları, 6. bab, s.230; c.5, Salatu’l-cemae, babları, 27. bab, s.418; yine bk. Müstedreku’l-Vesail, c.14, s.240 ve 258 ve Biharu’l-Envar, c.103, s.256
[2] Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, c.4, s.313
[3] Vesailu’ş-Şia, c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh babları, 91. bab, s.125, h.1
[4] Fazlullah, Dünye’l-Mer’e, s.92-93
[11] Evli Kadının Müstehap Orucu
Bazı rivayetlerde kadının müstehap oruç tutmasının eşinin iznine bağlı olduğuna vurgu yapılmıştır.[1] Bu rivayetlerin çokluğu ve bazılarının rivayet zincirinin sahihliği itibarı ile senet açısından bunların üzerinde tartışmanın gerekli olmadığını, sadece delalet ve içerik açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama bunu yapmadan önce de, fakihlerin bu meselede hemfikir olmadıklarını belirtmeliyiz. Bazı fakihler kadının, müstehap orucunun doğruluk şartını eşinin iznine bağlarken ve bazen hatta bunu tutulan orucun caizlik şartı olarak belirtirken,[2] diğer bazı fakihler erkeğin izninin şart olmasını inkâr etmiş ve sadece bu izni almanın müstehap olduğuna hükmetmişlerdir. Ancak erkeğin, eşinin oruç tutmasını yasaklaması veya orucun kadının cinsel temkini ile çeliştiği durumlarda orucun caiz olmadığına fetva vermişlerdir.[3]
Anlaşıan o ki, söz konusu rivayetlerin ilk bakıştaki zahirinden bu hususun kayıtsız bir şekilde şart oluşu anlaşılsa da, şart olmamayı destekleyen gerekçeler göz önünde bulundurulduğunda bu zuhurun (ilk akla gelen anlamın) hüccet/kanıt oluşu şüphelidir. Bu gerekçelerin hiçbiri tek başına fıkhî delil olabilecek sağlamlıkta olmasa bile buunların birbiriyle birleştirilmesi sonucu kayıtsız rivayetlerden ilk bakıştaki zuhurunun kastedilmediğinden emin olunabilir. Yahut en azından söz konusu gerekçeler, kayıtsız rivayetlerin zuhurunun delil oluşunu ortadan kaldırır. Çünkü zuhurun delil oluşturması, akillerin temel aldığı bir konudur. Zuhurun tersine bunca gerekçenin bulunması durumda da akil insanların onagüveneceği belli değildir. Bu durumda usul-i fıkıh kaideleri gereğince bir şeyin delil olma konusunda şüphenin oluşması o şeyin delil olmamasını gerektirir.
Bu gerekçelerden biri, İmam Musa Kazım’dan (a.s) elimize ulaşan bir rivayettir. Bu rivayet açıkça kadının kocanın izni olmaksızın müstehap oruç tutmasını caiz saymıştır.[4]
Bu rivayet delalet bakımından yeteri kadar güçlüdür ve rivayet zinciri de birtakım ölçülere göre muteberdir. Fakat bu rivayetin önemli sakıncası şudur: Bu rivayet, Kütüb-i Erbaa gibi Şiîlerin hiçbir temel hadis kaynağında nakledilmemiştir ve tek kaynağı, Ali b. Cafer’in kitabıdır. Hem de içinde birçok yanlışın bulunduğu bir nüshasında. Bu ise kitabın içerdiği rivayetlerin itibarını bir ölçüde olumsuz etkilemiştir. Bu yüzden bazı fakihler bu kitapta yer alan rivayetlerin ancak içerikleri başka kaynaklarda yer alan rivayetlerle çelişmediği takdirde muteber olduğunu belirtmiştir.[5] Söz konusu rivayetin içeriği de diğer rivayetlerle çelişki arz ettiğinden itibarında kuşku duyulur.
Her hâlükârda eğer bu rivayetle diğer rivayetler arasındaki çelişkiyi usul-i fıkıh kurallarına göre halledecek olursak en doğru yol şudur: Bu rivayetteki caizlikle ilgili daha güçlü vurguyu ve gerekçeyi başka rivayetlerin gerekçelerine göre öncelikli saymak ve sonuçta, kadının eşinin izni olmaksızın müstehap orucunun mekruh olduğuna hükmetmek.
Bazı fakihlerin meselenin esas delili saydıkları ikinci gerekçe şudur: Bazı rivayetlerde kadının müstehap orucu; misafirin müstehap orucu, kölenin müstehap orucu ve çocukların müstehap orucu ile yan yana, aynı grupta yer almış ve böylece eşin izni, ev sahibinin izni, veli ve babanın izni şart olarak belirtilmiştir.[6] Oysa fıkhî açıdan misafirin orucunun bu izne tâbi olmadığı kesindir. Diğer iki durumda, yani kölenin ve çocukların müstehap orucu durumlarında da iznin şart olduğunu mutlak bir hüküm olarak kabul edemeyiz ve sadece oruç velinin hakkı ile çeliştiği veya babayı rahatsız ettiği durumlarda izin şartı kabul edilebilir.[7]
Gerekçe olarak işaret edebileceğimiz üçüncü nokta şudur: Ehlisünnet’ten bir rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.a) kadının müstehap orucunu eşi evde olduğu varsayımında (seyahatte olmadığı durumlarda) iznine bağlamıştır.[8] Yine bir başka rivayete göre o Hazret’in bu hükmü vermesinin sebebi, bir kadının oruç tuttuğu için eşinin cinsel talebine karşılık vermemesidir.[9]
Bu noktaları göz önünde bulundurduğumuzda, geçmiş rivayetlerden eşin izninin mutlak surette gerekli olduğu şartı zor gözüküyor. Bu yüzden, erkeğin izninin, ancak kadının müstehap orucu, zorunlu cinsel itaatkârlığı ile çeliştiği zaman şart olduğu söylenebilir. Aksi takdirde erkeğin eşinin oruç tutmasına karşı çıkması varsayımında sadece orucun mekruh olduğu ispat edilir. Zira böyle bir oruç, kadının eşine itaat etmesinin müstehap oluşu ile uyuşmaz.
[1] “Kadın ancak kocası izin verirse sünnet oruç tutabilir.” ifadesi bu rivayetlerin ortak içeriğidir. Bk. Vesailu’ş-Şia, c.7, es-Savmu’l-Muharrem ve’l-Mekruh babları, 8 ve 10. bablar, s.393-396 ve c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh babları, 123. bab, s.163; yine bk. Kazvinî; Sunen-i İbn Mâce, c.1, s.560
[2] Tusî, el-Hilaf, c.5, s.115; Hillî, Tezkiretu’l-Fukaha, c.1, s.255 ve Nerakî, Müstenedu’ş-Şia, c.10, s.504
[3] Örnek olarak bk. Halebî, İşaretu’s-Sebk, s.122; Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.17, s.132 ve Hoî, Müstenedu’l-Urveti’l-Vuska, Savm kitabı, c.2, s.313
[4] Rivayetin metni şöyledir: “İmam’a, kocasının izni olmadığı halde oruç tutan kadın hakkında sordum. ‘Sakıncası yoktur.’ buyurdu.” Vesailu’ş-Şia, c.7, s.394
[5] Bu nükte Ayetullah Şübeyrî Zencanî’nin ders mevzularından alınmış olan Ali b. Cafer’in kitabı hakkındadır
[6] Vesailu’ş-Şia, c.7, es-Savmu’l-Muharrem ve’l-Mekruh babları, 10. bab, s.395-396
[7] Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.17, s.131-132; Hoî, Müstenedu’l-Urveti’l-Vuska, es-Savm kitabı, c.2, s.313
[8] Rivayetin metni şöyledir: “Kadının kocası yolculukta olmadığı zaman, kocasının izni olmadan Ramazan ayının orucu dışında oruç tutamaz.” Kazvinî; Sunen-i İbn Mâce, c.1, s.560
[9] Secistanî, Sünen-i Ebî Davud, c.1, s.549
Dostları ilə paylaş: |