İslam ve Cinsiyet Farklılıkları



Yüklə 2,13 Mb.
səhifə66/77
tarix12.08.2018
ölçüsü2,13 Mb.
#69829
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   77

[12] Evli Kadının Nezri


Nezir konusunda da kadının nezrinin doğruluğu eşinin iznine bağlı mıdır, değil midir meselesi gündeme gelmiştir.

Birçok fakih eşin izninin şart olduğunu belirtmiş ve bu konuda ilk zuhuru bunun şart olduğunu belirten bir rivayete dayanmıştır.[1]

Yine aynı doğrultuda bazı fakihler bazı rivayetlere dayandırarak, nezri yemine mülhak etmiş ve böylece kadının yeminin eşinin iznine bağlı olduğunu şart bilen rivayetlerin kadının nezrini de kapsadığını belirtmişlerdir.[2] Ama bir diğer fakihler nezrin yemin gibi değerlendirilmesini batıl kıyas olarak görmüş ve söz konusu rivayetleri eşinden izin almanın müstehaplığına yormuş veya olsa olsa kadının erkeğin malından nezirde bulunmasını eşinin iznine bağlamışlardır. Demek ki bu fakihler kadının nezirde bulunmasının eşinin iznine bağlı olduğunu mutlak surette kabul etmemişlerdir.[3]

Fıkhî açıdan bakıldığında, söz konusu rivayetin, senet bakımından sahih olmakla birlikte, delalet açısından istinat edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Zira rivayetin zahiri fıkhî ilke ve fetvalarla uyuşmayan hükümlere delalet ediyor. Örneğin, kadın eşinin izni olmaksızın kendi malından infakta bulunamaz veya sadaka veremez. Bu yüzden fakihler bu hükümlerin müstehap olduğuna fetva vermişlerdir.

Dolayısıyla nezir meselesinde de ya rivayetin eşten izin almanın müstehap oluşu ile ilgili gündeme geldiğini söylemeli ya da en azından rivayetin izin almayı şart ilan etmek üzere gündeme geldiğini inkâr etmeliyiz.

İkinci delilde, yani nezri yemine mülhak etme durumuna gelince, mesele pek de aydın değil ve bu iki görüşün lehine veya aleyhine ikna edici bir delil akla gelmemektedir. Çünkü bir yandan rivayetlerde, nezirle alakalı yemin kavramının kullanılışının dikkate alınması durumunda, “nezrin yemine mülhak edilmesi batıl kıyasın örneklerindendir” şeklindeki iddianın geçersiz olmasına yol açar. Diğer yandan, sırf nezir hakkında yemin sözcüğünün bazı rivayetlerde kullanılmış olması, yemin kavramının tüm durumlarda nezri de kapsamasını gerektirmez. Buna karşın, fıkhî kaideler şunu gerektirmektedir: Kadının nezrinin doğruluğu eşinin iznine bağlı değildir. Çünkü nezrin doğruluğunu ve yerine getirilmesinin farz olduğunu ispat eden genel deliller, hem kadın hem de erkek için geçerlidir ve kadının bu hükmün dışında tutulduğuna dair sağlam bir delil yoktur. Gerçi kadının nezirde bulunmadan önce eşinin onayını alması daha uygundur.



[1]       Rivayetin metni şöyledir: İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Kocası olduğu zaman kadın onun izni olmadan köle azat etme, sadaka verme, tedbir etme (kişinin ölümünden sonra kölesini azat etmesi), hediye verme, malından nezretme konusunda hiçbir yetkiye sahip değildir. Ancak hac, zekât, anne-babaya iyilikte bulunmak ve sila-i rahim yapmak konusu bundan müstesnadır.” Vesailu’ş-Şia, el-Vukuf ve’s-Sadakat kitabı babları, 17. bab, s.323

[2]       Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.35, s.358-360

[3]       Örnek olarak bk. Mukaddes Erdebilî, Mecmau’l-Faide ve’l Burhan, c.6, s.108; Hoî, Mu’temedu’l-Urveti’l-Vuska, hac kitabı, c.1, s.375-376

[13] Evli Kadının Mali Tasarrufu


Nezir tartışmasında işaret ettiğimiz rivayet, kadının bazı mali tasarruflarını eşinin iznine bağlamıştır. Bunlar; köle azat etmek, sadaka vermek ve bağışta bulunmaktan ibarettir. Diğer bazı rivayetlerde de benzer ibareler yer alıyor.[1]

Şiî fakihlerin kadının iktisadi bağımsızlığı ve mali tasarrufunun eşinin iznine bağlı olmaması konusunda hemfikir olduğuna bakıldığında, bu rivayetler sadece eşten izin almanın müstehap olduğuna delalet eder.[2]

Bunun dışında birinci rivayetin zeylinde birkaç durum istisna edilmiştir. Bunlar; hac ziyareti için harcamak, zekât vermek, ebeveynlere ihsanda bulunmak veya sıla-i rahimde görevini yerini getirmekten ibarettir. Görünen o ki, olay bu sayılanlarla sınırlı değil, her türlü hayır ve iyiliği kapsamaktadır. Dolayısıyla kadın eşinin izni olmaksızın her türlü iyi amelde bulunabilir. Nitekim bazı rivayetler eşinin rızası olmadığı halde kadının, babasına bağışta bulunabileceğinin caiz olduğuna delalet eder.[3]

[1]       Vesailu’ş-Şia, c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh babları, 123. bab, s.163 ve c.15, Nafakat babları, 5. bab, s.229; yine bk. Beyhakî, Sünenu’l-Kubra, c.6, s.60

[2]       Tusî, el-Mebsut, c.2, s.285; Hillî, Tezkiretu’l-Fukaha, c.2, s.76 ve Bahranî, el-Hadaiku’n-Nazire, c.2, s.351

[3]       Vesailu’ş-Şia, c.19, Diyatu’l-A’za babları, 23. bab, s.246

[14] Evli Kadının Yemini


Senetleri kesin olan birkaç rivayete göre, Hz. Peygamber’den (s.a.a) şu cümle nakledilmiştir:

 “Eşi olan kadının yemini geçersizdir.”

Bu hüküm iki benzer hükümle, yani babası olan çocuğun ve maliki olan kölenin yemininin geçersizliği hükmüyle birlikte anılmıştır.[1]

Bu rivayetlerin ilk görünüşüne göre, erkek varken kadının yemini için hiçbir itibar söz konusu değildir. Oysa bu mana kesinlikle batıldır ve hiçbir fakih kadının yeminini, eşi izin verdiği takdirde, itibarsız saymaz. Bu yüzden bazı Şiî fakihler bu rivayeti şöyle yorumlamışlardır: Kadının yemini, eşinin izni olmaksızın geçersizdir.[2] Bir diğer fakihlerin yorumu ise şöyledir: Erkek eşinin yeminin etkisiz kılma hakkına sahiptir. Yani kadının yemini başlı başına doğru olsa da erkek razı olmadığı takdirde eşinin yemini geçersiz kılabilir.[3]

Bazı Ehlisünnet âlimleri de bu rivayetin manasıyla ilgili bir başka yorumu ihtimal dâhilinde görmüşlerdir: Eğer kadının yemini eşini rahatsız edecek olursa, kadının yeminine bağlı kalması gerekmez ve en iyisi, yeminini bozup kefaretini ödemesidir.[4]

Bu üç farklı yorum arasında üçüncüsü, rivayetin görünüşüne çok aykırı ve savunulacak gibi değildir. Zira yemini olumsuzlamak, yemin hükümlerini olumsuzlamak anlamına gelir ki, kefaretin gerekliliği de o hükümlerden biridir.

İkinci yorum da yeminin doğruluğunu ve geçerliliğini varsayması hasebiyle rivayetlerin zahirî anlamına aykırıdır. Çünkü rivayetlerde yer alan yemini olumsuzlama tabiri, yeminin doğruluğuna değil, örfî açıdan itibarsızlığına yöneliktir, o nedenle erkek bu yemini batıl ve geçersiz kılabilir.

Böylece ilk yorum daha uygun görünüyor. Dolayısıyla söz konusu rivayetlerin anlamı şöyle olur: Yemin hükümleri, eşinin iznini veya rızasını almadığı sürece kadının yemini için geçerli değildir.[5]



[1]       “Babası varsa çocuk, kocası varsa kadın ve sahibi varsa köle yemin edemez.” age. c.16, Eyman babları, 10 ve 11. bablar, s.128-130; yine bk. Hindî, Kenzu’l-Ummal, c.15, s.821 ve Kufî, el-Musannef, c.3, s.511

[2]       Şehid-i Sanî, el-Mesaliku’l-Efham, c.11, s.207; Hoî, Mu’temedu’l-Urveti’l-Vuska, hac kitabı, c.1, s.367 ve Hansarî, Camiu’l-Medarik, c.5, s.57

[3]       Mufid, el-Muknia, s.556; Hillî, Kavaidu’l-Ahkâm, c.3, s.268; Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.35, s.262

[4]       Menavî, Feyzu’l-Kadir Şerhu’l-Camii’s-Sağir, c.3, s.408

[5]       Elbette konu burada bitmiyor; çünkü bu rivayetlerin mefhumu diğer bir açıdan da incelenmiştir ve o da şudur: Bazı ileri gelen fakihlere göre bu rivayetlerin mutlaklığı kabul edilemez; aksine, kadının yemini, sadece kocasının farz olan haklarıyla çelişmesi durumunda etkisizdir; fakat günümüz fakihleri genellikle bu görüşe karşı çıkarak böyle bir sınırlandırmayı reddetmişlerdir. bk. Tabatabaî, el-Yezdî, el-Urvetu’l-Vuska, c.4, s.489-491. Bu açıdan da rivayetlerin mutlak oluşunu görmezden gelemeyiz; çünkü sınırlandırma için ikna edici bir delil yoktur

Yüklə 2,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin