TATAR ADI NEREDEN GELİYOR?
Bugünkü Tatarların, Tatar diye adlandırılmasının başlangıcı 1200’lü yıllardır. Dünyayı Cengiz Han kasırgasının sardığı 13. yüzyıldı. Novgorod’lu bir Rus vakayazar şöyle yazmıştı: ‘’ O yaz, günahlarımız yüzünden kim olduklarının bilmediklerimiz kafirler çıkageldiler. Kimse onlar hakkında bir şey bilmiyordu. Kimdiler ve nereden geliyorlardı, hangi dine mensuptular ve neye inanıyorlardı, kimse bilmiyordu. Ama adları Tatar idi.’’ Belli ki Novgorodlular, ne Tatarları ne de Cengiz Han’ı tanıyorlardı.
Peki asıl Tatarlar kimdi? Çin kaynakları, Orhun kitabeleri ve Cengiz Han tarihçileri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklıyor: Tatarlar bugünkü Moğolistan bozkırlarını yurt belleyen çok eski bir boy idi. Kerulen ve Arguni nehirlerinin kıyısında yaşayan uzun saçlı göçebelerdi. Onların güneyinde Moğollar, Kerulen-Onon nehirleri arasında ise Türk boyları yaşıyordu. Tatar sözü ilk olarak Ohun yazıtlarında geçiyordu ve Göktürk kavimler birliğini oluşturan boylardan biri olduğu anlaşılıyordu. Çinliler ise kuzey komşuları bozkır halklarının bazen boy adlarıyla bazen de topluluk adlaryla anıyorlardı. Tatarlardan da ‘’Ta-ta’’ diye bahsediyorlardı. O sıralarda Moğol adı çok kullanılmıyordu ve Moğol kabileleri kendi adlarıyla anılıyordu (Nayman, Kerait, Oyrat gibi.). Vakayinameler eski Moğolların uzun boylu, sakallı, parlak saçlı ve açık renk gözlü; Tatarları ise kısa boylu, basık burunlu, siyah saçlı ve kara gözlü olarak tasvir ediyor. Bugünkü durum; bu kavimlerin karıştığını ve şimdiki Moğol tipinde şiddetli bir Tatar etkisi olduğunu düşündürüyor. 12. yüzyılda Tatarlar, Moğollardan daha kalabalıktılar ve Moğollar dahil diğer kabileler üzerinde etkiliydiler. O yüzden, Çin kaynakları bu tarihlerde Tatar adını bir topluluk adı olarak kullanmaya, Moğolları ve Türkleri de Tatarlar içinde saymaya başladılar: sınıra en yakın olanlar Beyaz Tatarlar (çoğunlunu Türk boyları oluşturuyordu ve yerleşik yaşama uygun bir hayat sürüyorlardı.); bozkırın daha içlerinde yaşayan ve Moğolların ağırlıkta olduğu boylara Kara Tatarlar; Sibirya sınırında avcılık ve balıkçılıkla geçinenlere de Vahşi Tatarlar diyorlardı.
Ancak 13. yüzyılda durum değişti. Cengiz Han ile birlikte Moğolların yıldızı parladı. Tatarlara üstün geldiler ve böylece Tatarlar, Moğol birliğinin bir parçası oldular. Cengiz Han onlara zorlukla boyun eğdirmişti ve zaferin anısına bundan böyle fethedilecek bütün ülkelerin ve halkaların Tatar diye adlandırılması içim yasa çıkarmıştı. Böylece tuhaf bir şey oldu: Moğolistan’da ki Tatarlar ve bazı Türk boyları azamet ve onur elde etmek için kendilerini Moğol saydılar. O zamana dek kendi boy adlarını kullanan Moğol kabileleri de artık kendilerine Moğol demeye başlamışlardı. Ancak Moğolistan dışında durum farklıydı. Dünyayı fethe çıkan ordunun içinde Tatarlar da vardı ve yasa gereği fethedilen halklar Tatar diye anıldığı için orduyla beraber Tatar adı da yürümeye başladı. Moğol ve Tatar adları eşanlamlı hale geldi ve Moğolların kendilerine bile anayurttan koptuktan sonra Tatar denmeye başlandı. Cengiz Han tarihçisi Reşidüddin şunları yazdı: ‘’Bir çok kabile kendini Tatarlara mensup saymak ve Tatar adını almak suretiyle azamet ve onur elde ettiler… Bunların torunları ise geçmişte hiç sahip olmadıkları bu ismi, güya ezelden beri taşıyormuş havasına kapıldılar.’’ Cengiz Han orduları ayrıca fethettikleri ülkelerin halklarından asker topluyor ve bunları ön safhalara sürüyorlardı. Ama hepsi de Tatar adını kullanmak zorundaydı. Cengiz Hanın torunu Batu, Kıpçak ve Bulgar Türklerini paramparça edip Rusya ve Avrupa’nın içlerine dalarken, bu yerli hakların bahadırlarını da ‘’Tatar’’ adıyla saflarına katmıştı. Tarihçi Lev Gumilev, Doğu Avrupa yı fetheden ve burada Bulgar Kağanlığının külleri üzerinde Altın Orda Hanlığını kuran Batu’nun ordusunun 150.000 olarak verilen sayısının abartılı olduğunu söyler. Bu ordunu içinde 4.000 kadar Moğol-Tatar bulunduğunu, gerisinin Orta Asya Türk boylarına mensup olduğunu belirten Gumilev, bununda Kıpçak Türk deryası içinde çok kısa süre içinde Türkleşerek eridiğini anlatır. Altın Orda devleti, ikinci hanı Berke’nin Müslümanlığı kabul etmesiyle Büyük Moğollardan tam anlamıyla koptu. Devlet, hanlık makamı hariç yerli Türk halklarına dayanan bir devlete dönüştü. Ancak bu devletin tebaası olan Türkler, komşu Ruslar tarafından eski isimleriyle anılmaz oldu. Kıpçak, Bulgar yerine Ruslar tarafından hepsine Tatar denildi. Bu ad, Ruslar aracılığıyla Avrupa’ya ulaştı.
Hunların ve Hazarların bakiyeleri ile Kama Bulgarları ve çoğunlukla Kıpçakların oluşturdukları Volga Türklerine TATAR, Kıpçak Türkçesine de TATARCA denmesinin hikayesi budur. Aynı boyların Ural dağlarının batı eteklerinde yaşayanaları ise kendilerini hanlarının şanına binaen Nogay diye adlandırdı. Nogayların ataları Kıpçaklar, Alanlar ve Moğol ordusuna katılan Orta Asya Türkleriydi. Nogaylar da bugünkü Kazak Türklerinin atalarıdır. Rusya’nın ilerleyişiyle Volga boylarından ayrılıp eski Çağatay Hanlığı’nın topraklarında Timurlu Türklerle savaşa tutuşup onları Maveraünnehir’den çıkaranlar da aynı şekilde Altın Orda hükümdarı Özbek Han’ın şanını yaşatmak için Özbek adını aldılar ve buradaki Türklerle karışarak bugünkü Özbek halkını oluşturdular. Onların kovduğu Türkler ise Timur’un torunu Babür ile birlikte Kuzey Hindistan’a indiler ve burada parlak bir imparatorluk kurdular. Timur kendisini Cengiz Han soyundan saydığı için, hiç ilgileri olmadığı halde onlara da Moğol denildi.
Sanırım, bazılarının dediği gibi ‘Türk’ün Türk’den başka dostu yoktur’ demek yerine ‘Türk’ün Türk’den başka düşmanı yoktur ‘ demek daha mı doğru olacak galiba.
Daha 1800 lü yılların sonlarına kadar, Tatarlar kendilerine Tatar demiyorlardı. Bu adı öfkeyle reddediyorlardı. Kendilerine Kazanlı, Mişer, Bulgar diyor ve ortak değer olarak da Müslümanlıklarını vurguluyorlardı. Bu topraklara 13. yüzyılda Cengiz Han’ın ordularıyla gelmiş Moğol Tatarlarıyla özdeşleştirilmeyi kabul etmiyorlar, etnik kimliklerinin unutturulmasına tepki gösteriyorlardı. Bu reddiyenin ardında , derin tarih bilinci yatıyordu. Ama farkına varmadan kapıldıkları sömürgeci telkinin payı da büyükdü. Bir halkın etnik tarihi başka bir şeydir, adlandırılmasının (kendisi ya da başkası tarafından) tarihi başka. Tatar adı yüzyıllarca direnen, bugün bu adı ulusal kimliğinin ifadesi olarak gururla kullanan Tatarların durumu bunun en açık örneğidir.
Günümüzde Tatarlar atalarının izlerini Kıpçaklardan, Peçeneklerden, Uzlardan, Bulgarlardan, Hazarlardan geçerek Hunlara kadar takip edebiliyorlar. Tatarlardan Kazanlılar kendilerini Han soyundan saydıkları için soylu sayarlar, üstün görürler. Mişerler en kalabalık gurup olup, 8 milyon Tatar’ın 6 milyonu Mişer’dir. Kreşinler ise çok azınlık ve Hristiyandır. Kazanlılar ve Mişerler dil, din ve gelenek olarak tek bir millettir.
Ruslar, Altın Orda devletini yıkana kadar Tatarlardan çok çektiler. Altın Orda’nın en kuvvetli zamanlarında Ruslar, Tatarların himayesinde onlara vergi verirlerdi. Fakat en ufak isyanlarda bile Altın Orda Ruslara acımasız davrandı. Örneğin; Moskova Prensliği kendini güçlü hissettiği 1380 yılında Tatarların üzerine yürüdü ve Tatar ordusunu bozguna uğrattı. Tatarlar iki yıl sonra geldiler ve Moskova’yı yerle bir ettiler. Rus tarihçilere göre 24.000 Rus öldürüldü. Moskova bundan büyük bir ders çıkardı ve bağımlılığın acısını bir yüz yıl daha ruhunun derinliklerinde saklayarak sabretti. O yüzyıl, Altın Orda’nın önce Orta Asyadan gelenTimur’un darbeleri altında dağıldığı ve giderek çözüldüğü bir süreç oldu. Onun küllerinden Kazan, Kırım, Astırhan, Sibir ve Nogay Tatar hanlıkları doğdu. (Tatarların eski Sovyetler Birliği topraklarının hemen hemen her yerinde görülmesinin sebeblerinden birisi de budur.) Tatar egemenliği bu kez Kazan Hanlığı üzerinden yürüdüyse de 1480’de Moskova prensi III. İvan, kendini Çar ilan etti. 240 yıllık bağımlılık sona ermiş ve intikam saati gelip çatmıştı. Moskova bunun için bir 70 yıl daha bekledi ve 1552 de kesin darbeyi indirdi. Kazan düştü ve şehir yerle bir edildi. Şehirde erkeklerden kimse sağ bırakılmadı. Ve 240 yıla karşılık, Kazan 450 yıldır Rus egemenliğinde.
Altın Orda devletinin 240 yıl hüküm sürdüğü dönemlerde Tatar adı efendinin adıydı; hem korkuyu hem de hayranlığı çağrıştırıyordu. Rusya’nın Tatarların görkemli imparatorluğu Altın Orda’dan bağımsızlığının üstünden 5 asır geçti. Ama o korkutucu Tatar imgesi ’’kurbanın kafatasından şarap içen ya ada zafer akşamları Slav prenslerinin sırtına kurulmuş şenlikler düzenleyen Asyalı barbar’’ imgesi bir türlü silinemedi. Ruslar Tatarlara barbar diyerek onları kimlik bunalımına soktu ve bazı Tatarlar kendi kimliklerinden utanır olup Ruslaşmaya başladılar. Kimlik bunalımı Sovyetler Birliğinin dağılma süreci ile son buldu. Tataristan-Türkiye dostluk cemiyeti başkanı Firdevs Fatelislam şöyle diyor:’’Tarihimizi, nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu biliyoruz. Dünya bizi Tatar adıyla bir Türk halkı olarak tanıyor ve Tatar adının da utanılacak bir yanı yok.’’
Dostları ilə paylaş: |