İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə47/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   80

Münir Hayri Egeli

(Besim: S. Bozcalı)

dır. Fransızca, ingilizce, almanca bilir. Arjantin, Almanya, İtalya, Rusya, Hindistan ve Pa-kistana gitmişdir. Resim yapar, heykel yapar. Sahne sanatı ve filmcilik üzerine geniş bilgiye sâhitadir. Atatürkün sofralarında bulunmuş, güzel konuşur bir meclis adamıdır. Çok serrı-patikdir, harikulade bir ikna kudretine sâhib-dir .

Üç yüzden fazla çocuk hikâyesi, okul piyesi yazmışdır; «Terleyen Efe» ve «Kadın Geçerken» adında iki romanı, «Yiğit Hamza» ye «Yörük Emine» isimli iki piyesi vardır. «Ata-türkden Bilinmeyen Hâtıralar» isimli bir monografi yapmışdır. Cumhuriyetin 10. yıl posta pullarının resimlerini o çizmişdir. Atatürkün emriyle Mimar Sinanm simasını tesbit eden madalyonu ve Paris salonuna kabul edilen zeybek heykelini, bir kısım gümüş paralarımızın resmiyle İzmir Kültürparkı büyük Endüstri heykelini yapmışdır.



Orhan PEKGİRGlN

EGELİ (Reşid) — Bankacı; 1911 de Bandırmada doğdu; babasının adı Şerif, annesinin adı Eminedir; Halıcıoğlunda Hoca İshak Efendi Numune Mektebinde (1923), Kabataş Lisesinde (diploma 1930) okudu, 1934 de Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi, aynı yıl içinde Ziraat Bankasına intisab etti, on beş yıl bu bankada müfettişlik, müdürlük yapdı, 1949 - 1952 arasında İller Bankası umum müdürlüğünde çalışdı; Anadolu Türk Sigorta Şirketi müdürlüğünde bulundu (1952-1953); 1953 -1961 arasında Türkiye Sınaî Kalkınma Bankasının umum müdürlüğünde ve idare meclisi üyeliğinde bulundu.

Jale (Taylari) Hanımla evlidir, iki oğul sahibidir; fransızca ve ingilizce bilir; Anadolu Kulübü, Büyük Kuıüb, Türk Kooperatif çiler Cemiyeti, Türkiye Turizm Kurumu ve Banka -Sigorta, - Ticâret Hukuku Enstitüsü Danışma Kurulu üyesidir. 1949 -1961 arasında hemen bütün Avrupa memleketlerini dolaşdı, Ameri-1-raya ve Pâkistana gitti.

Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi

EGELİ (Vasfi) — İstanbulda ve bütün Türkiycde Cumhuriyet devrinde yapılmış en büyük cami olan Şişli, camiini yapan mimar, İstanbul Vakıflar baş mimarı; Neoklâsik Türk mimarisinin temsilcileri Mimar Kemâleddin,

"V edad ve Nihat beylerin hemen arkasından aynı inançla yetişen bu san'atkâr 1890 da îs-tanbulun Şehzadebaşı semtinde doğdu. Mabeyinci Ömer Lütfi bey ile Seher hanımın dört çocuğundan biridir, hayatı boyunca hiç evlen-ffiemişdir.

İdadî tahsilinden sonra Sanayii Nefîse Mektebinin (Güzel Sanatlar Akademisi) mimarî şubesine giren Vasfi Egeli, 1913 yılında diploma alarak zamanın Evkaf Nezâretinin ien heyetinde ilk vazifesine başlamıştır. Fakat bu esnada Birinci Dünya Harbi'nin çıkması ile askere alınmış ve harbin devamı müddetince harbiye nezaretinin harita şubesinde yedek subay olarak askerlik görevini yapmıgdır. Terhisini müteakip tekrar Vakıflar idaresindeki vazifesine dönmüş ve burada Mimar Kemâleddin ve Nihad beylerin yanında çalışarak meslekî tecrübesini ve görüşünü arttırmıştır, ve artık bütün meslek hayatı boyunca daima eski eserlere karşı hayranlık duymuş, onların o-narımı, ihyâsı için çalışmışdır.

Zamanla Mimar Nihad Beyin yaş haddini doldurarak tekaüde sevkedilmesi üzerine onun yerine İstanbul Vakıflar Başmimarı olmuş ve idareden ayrılıncaya kadar da bu görevde kalmıştır. Onun Türk klâsik mimarisine olan sadâkati, mesâisinde bilhassa kendini göstermiş, Istanbulun sayısız âbidelerinin mühim

Vasfi Egeli

(Resim: S. Bozcalı)



EGELİ (Vasfi)

4956 —



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_.4957 —

EĞERLİ (Haydar)


onarımları bu devreye rastlamıştır. O tarihlerde Yüksek Mimar Süreyya Yücel, Mustafa Rona ve Salim Gürşen'den müteşekkil vakıflar fen heyetinin başında bulunan Vasfi Egeli, başta hayranı olduğu Mimar Sinan'ın türbesi, Süleymaniye Camii, Yeni Cami, Hünkâr Kasrı gelmek üzere birçok âbideyi dikkatle restore etmiştir.

Bu önemli restorasyon işleri ile meşgul olan Vasfi Egeli, kendi yaptığı mescid ve camilerde klâsik Türk mimarisini tatbik etmiş, zamanında yeni yeni memleketimize giren ye-nî bir İslâm yapısı olamaması dolayısiyle te-

Feneryolunda, Güzide Belerman'ın kocası ile oğlu nâmına inşa ettirdiği cami de onun projesine göfre yapılmıştır. Ayrıca bu cami, tamamen klâsik tarz kalem işleriyle tezyin edilmiştir. Bundan sonra Beyoğlu cihetinin merkezî bölgesinde, Ağa Camiinden başka diri îbir İslâm yapısı olamaması dolayısiyle teşekkül eden «Şişlide Bir Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği» bu yapının inşâsını Vasfi Egeliye tevdi etmiştir.

Şübhesiz ki Şişli Camii onun en büyük e-seridir. Tamamen 17. yüzyıl Türk mimarîsi tarzında inşâ edilen bu camide Vasfi Egeli, en büyük meziyeti olan organizatörlüğünü göstermiş, hat, tezyinat ve taş sanatkârlarını mernleketimizdekilerin en iyileri arasından seçmiştir. Camiin açılmasından bir müddet önce, Vakıflar Genel Müdürlüğünden emekliliğini istemiş ve bundan sonra mesaisinin tamamını Ç.'işli Camiine vermiştir. Arkitekt dergisi bu ayrılışı şu şekilde tefsir etmiştir: «Senelerden beri İstanbul Vakıflar Başmimarlığıru yapmış Olan kıymetli idareci ve Yüksek Mimar Vasfi Egeli umum müdürle aralarında çıkan fikir ihtilâfı sonunda emekliliğini istemiş ve isteği kabul edilmiştir. Vasfi Egeii'nin ayrılması mimarlık mahâfilinde teessür uyandırmıştır. Egeli mesâisini Şişli Camünin ikmâline hasredecektir» (Arkitekt, 1945)

Şişli Camimin inşâsından sonra bâzı mes-lekdaşları sohbet esnasında yapıyı bâzı noktalardan tenkid etmişlerse de ondan sonra yapılan ve tamamen hüviyetini kaybeden camiler, Egeii'nin bu eserinin değerini' göstermiş-dir.

Camiin ibâdete açılmasından sonra Prof. Albert Gabriel onun hakkında şunları yazmıştır: «Geçenlerde açılan Şişli Camii, üzerinde

konuşulmaya değer bir eserdir. Bu camiin inşâatını idare eden Mimar Vasfi Egeli'yi sâde bir görmüşlüğüm var, nasıl yetiştiğini bilmem. Fakat eserini bitaraf bir gözle tetkik etmek zahmetini gösterecek herkesin teslim edeceği gibi, ben de onun usta bir mimar olduğunu söy-ryebilirim» (Cumhuriyet Gazetesi), 1949)

Şişli Camii, Vasfi Egeii'nin şöhretini memleket iç ve dışında yaymış ve bu yüzden cami yaptıranların dâima aradıkları, danıştıkları bir mimar olmuştur. Bundan sonra M. Ali Cinnah'ın türbesini inşâ için aldığı teklif üzerine Pakistana gitmiştir. İstanbula dönüşünden bir müddet sonra da hazırladığı projeyi Pakistana göndermiş ve ayrıca bu konu ile ilgili ingilizce küçük bir broşür de neşret-•miştir.

Vasfi Egeli, M. Ali Cinnah türbesi için hazırladığı proje tamamiyle klâsik Türk mimarisi tarzında olmasına rağmen, mahallî tesirlerden de uzak kalmamış ve Hind mimarîsine ait unsurları da ilâve etmiştir. Fakat zamanın siyasî sebepleri dolayısıyla Pakistan hükümeti, inşâatı onun yerine İngiliz mimarı Raglan Squire'e havale etmişse de halk bu projeyi benimseyerek tâdil ettirmiştir.

Şişli Camiinden sonra Vasfi Egeii'nin meslekî faaliyetinin büyük bir kısmını Eyyub Camii ve civarındaki eski eser onarımları teşkil etmiştir. Fakat ne yazık ki bu işle meşgul clduğu sırada sarfettiği fazla gayretin netice-ei hastalanmış, iki yıllık bir mücadeleden sonra 10 Nisan 1962 günü Kadıköyünde Moda Caddesindeki 107 numaralı evinde vefat et-mişdir.

Vasfi Egeli, asabî, fakat çok nâzik ve bir "İstanbul efendisi terbiyesine sahibdi. Dostlarına olan yakınlığı başlıca vasfıdır. İnşâ ve restore ettiği eserlerin yanı sıra, neşriyata pek az yer verebilmişdir. Pek az olan neşredilmiş makaleleri şunlardır: «Mimar Nihad Nigizberk» (Arkitekt 1946), «Feneryolunda Bir Mescid» (Arkitekt 1947), «Ş'lşli Camii» (Arkitekt 1953), «Şişli Camii Şerifi» (İstanbul Enstitüsü Dergisi 1956).

Kabri Zineirlikuyu mezarlığındadır. Ölümünün üzerinden yedi yıl geçdiği halde, kabrinin üzerinde bir isim taşıyan basit bir taş bile yokdu (1967, temmuz).



EAlem YÜCEL

EGEMEN (Ahmed Şemseddin) — «Asker ressamlardan; 1876 da İstanbulda doğdu; Harbiye Mektebinden 1894 de piyade zabiti olarak mezun oldu, an'anevî mekteb künyesi «Ahmed Şemseddin Cerrahpaşa» dır. Ressam Nuri Paşa ile Üsküdarlı Hoca Ali Rıza Bey gibi iki büyük san'atkârın talebesi olmuş ve Har-biyede iken seçkin bir ressam olarak tanın-mışdır. Mezun olduğu yıl Selanik Müşirliği erkânı harbiyesine tâyin edilmiş ve 1898 yılına kadar bu vazifede kalmışdır. Bu dört yıl içinde iki büyük ve güzel tablo yapmışdır, biri Beyaz Kuleyi de içine alan bir Selanik panoramam, diğeri Beyazıd Camiidir, birincisini Selanik emlâki hümâyun müdürü Hafız Hüseyin Paşa'ya, ikincisini Selanik valisi Zihni Paşaya takdim etmiş ve sanat kudreti büyük takdirle karşılanmışdır; iki sene kadar Selanik Askerî Rüşdiyesi ile Terakki Mektebinde resim muallimliği yapmışdııi, hatta gençlere resim zevki vermek ve ondan resim sanatı öğrenmek için bu iki okulun ders programlarına ilk defa olan resim dersleri A.Ş. Egemenin muallimliği dolayısı ile konmuşdur. 1898 de birinci mülâzim, 1903 de yüzbaşı olmuş, Beşik ve Devran göllerinin haritalarını resmetmiş, 1905 kolağası olarak İstanbulda Erkânı Har-biyei Umumiye Riyaseti resimhânesîne alın-raışdır, yine o sıralarda harita dairesi kurulmuş, oraya da âza olmuşdur. 1912 de binbaşı olmuş, Rizeden Erzuruma kadar yirmi paftanın nirengisini yapmışdır. Birinci Cihan Harbinde 3. Ordu levazımında çalışmış, 1915 de kaymakam (yarbay) rütbesi ile İstanbulda harita dâiresine dönmüşdür. 1921 de on yedi arkadaşı İstanbuldan Anadoluya kaçarak Mil-^ Mücâdeleye iştirak etmişdir; ve kaçarken Anadoluda işe yarayacak haritaları, vesikaları, bir harita basma makinesi ile şâir lüzumlu âletleri de alıp götürmeye muvaffak olmuşdur. Ankarada millî ordunun harita dairesini kurmuş ve emrine verilen topografları derhal faaliyete geçirerek İnönü meydan muharebesi mıntakası ile Sakarya müdafaa hattının haritalarını tanzim etmişdir ki harekâtı askeriyede pek büyük faydaları görülmüşdür, 1921 de miralay (Albay) olmuş, 1924 de harita umum müdürlüğü kontografi şubesi müdürü olmuş, sekiz sene bu vazifede kalarak geniş yenilikler yapmışdır, harita matbaasını yeniden ku-rarcasına ıslâh etmişdir; 1932 de, yeteri ka-

dar hizmet ettiği vicdan kanâati ile isteği ile emekliye ayrılmış, kendi tâbiri ile: «Zindeliğim üstümde iken Türk mimarlarının güzel güzel eserlerinin resimlerini yapmak ve o yolda bol bol çalışmak için» İstanbula gelmişdir. Albay nsmseddin Egemen mâruf bir kartograf olmakla beraber yağlı boya fırçasını elinden bırakmamış ince duygulu, müdekkik bir ressamdır. 1946 da Ankarada açılan Emekli Ressam Subaylar Birliği sergisinde teşhir edilen Ankara sokaklarında isimli iki tablosu, onun pres-pektife dayanan kuvvetli bir realist sanatkâr olduğunu gösterir. (Bu satırların yazıldığı 1948 yılında) gözleri görme kudretinin onda sekizini ve (bir hançere hastalığı ile de) sesi-,ni kaybetmiş bulunuyordu, fakat Kızıltoprak-ta Kuyubaşı Mahallesindeki mütevazı evinde tamamen inzivaya çekilmiş bulunuyordu, 72 yaşında idi» (P. Boyar, Türk Ressamları).

Bu vatanperver kıymetli sanatkâr 1948 -1950 arasında ölmüşdür.

EGEMEN (Ferih) — «Aktör; 1918 de İstanbulda doğdu; babasının adı Ferid Bey, annesinin adı Bedriye Hanımdır; İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları sanatkârlarından-dır; İzmir İnönü İlk Okulunda (1929), İzmir Karataş Orta Okulunda (1929) okudu. İstanbul Şehir Tiyatrosunda çocuk piyesleri oynadı ve bu sahada ihtisas yapdı. Deniz, futbol, tenis sporlarını sever, tezhib ve yağlı boya resim sanatlarına meraklıdır. Çocuk Tiyatrosu için şu eserleri yazmışdır: Ben Çalmadım (1944), Rüya Ülkesi (1950), Küçük Reis (1951), Altın Zincir (Gülhiz Tugar ile, 1952), Harami Çeşmesi (1950), Üç Hikâye (1959)» (Kim Kimdir Ansiklopedisi)

EĞER — (B.: Eyer).

EĞERLİ (Haydar) —- 1962 yılında Tunceli'nin Malazgirt kazasından 14 yaşında bir köylü çocuk; atdan düşmüş, sağ bacağı kırılmış, sakat kalınca anasına babasına yardımcı olamayacağı, çalışıp geçinemeyeceği düşüncesi ile ve derin ızdırap içinde bir gün babasının kendisine verdiği 35 lira harçlıkla ve şifa bulma ümidi ile İstanbul yoluna düşmüş, ve 1300 kilometrelik yolun büyük bir kısmını e-linde bir değnek, sakat bacağı ile yürüyerek bir azim ve cesaret timsâli olmuşdur. Sevimli ve zekî bir çocukdur; kırık bacağının ameli-



t

EĞERLİ BABA

— 4958 —


ÎSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4959 _


EĞRİÇINAR SOKAĞI



Ege vapuru

(Resim: Behçet Cantok)



yat ile düzelmesi için istanbul Emniyet Müdürlüğünün çocuk bürosunun himayesinde Cerrahpaşa Hastahânesine yatırılmışdır. İlk işi köyündeki anasına şu mektubu yazmak ol-muşdıır: «Yarın ameliyat olacağım; doktor bey bacağımın düzeleceğini söyledi, yakında köye sağlam olarak döneceğim anacığım». Haydar Eğerlinin ameliyatı muvaffakiyetle sonuçlanmışdır. Çocuğun köyüne dönüşü izlenip tesbit edilemedi.

Bürhaneddin OLKEE



EĞERLİ BABA — Merdiven Köyünde Şahkulu Bektaşi tekkesi canların bir baba; ne zaman yaşadığı tesbit edilemedi; Merdiven köyü mezarlığındaki kabrinde baş ve ayak taşları yokdur, eğer biçiminde bir taş bulunduğundan derviş bu isimle anıla gelmişdir; keramet sahibi olduğuna inamlmışdır. Yakın zamanlara kadar çağı gelip de yürümeyen çocuklar bu Bektaşi babasının kabrine götürülür, eğer biçimindeki taşa bindirilir, oturtulur, babanın ruhuna bir fatiha okunur, çocuğun yürümesi için dua edilerek himmeti recâ olunurdu, bu vesile ile tekkedeki canlara da para veya ziyafet gibi bir şey adanırdı.

EGE VAPURU — Denizcilik Bankasının uzun hat yolcu gemilerinden (B.: Denizcilik Bankası, cild 8, sayfa 4416); Denizcilik Bankası tarafından 1955 yılında Almanyada Bre-menhaven'de A. G. Weser Werk tezgâhında yaptırılmış ve 1956 yılı mart ayında da hizmete girmişdir. 6042 groston hacmindedir, boyu 122,65 metre, sür'ati saatte 14 mildir.

Yolcu taşıma haddi I. mevki 68, II. mevki

74, III. mevki 448 olmak üzere 590 kişidir. Gemi mürettebatı: 4 güverte zabiti 3 nıakina zabiti 9 nıakina personeli l kamara memuru l baş kamarot 3 şef kamarot

(ihtiyaca göre kamarot) 22 gemicidir.

Bu satırların yazıldığı 1967 yılı Aralık a-yında Ege Vapurunun birinci kaptanlığında İhsan Kazanlıoğlu, ikinci kaptanlığında Tâ-ceddin Köymen, üçüncü kaptanlığında Ziya Doğansoy ve çarkçıbaşılığında Hilmi Gürkan bulunuyordu; gemi İskenderun ve Karadeniz hatlarında seferler yapmakta idi.

Bibi.: Denizcilik Bankasından alınan not. :

EĞİLMEZ (Semuh) — «Tıb doktoru, o-peratör, akciğer cerrahîsi mütehassısı; bu satırların yazıldığı sırada Samatya İşçi Sigortaları Hastahânesinde bulunuyordu ve İstanbul Hilton Otelinin doktorluğunu yapıyordu; 1929 da Gemlikde doğdu; babasının adı Fahri, annesinin adı Medihadır; Ankarada Gazi lisesinde okudu, 1948 de İstanbul Tıb Fakültesini bitirdi; (1951 - 1953) çahşdı; 1958 - 1959 da Harford Mac Cook Memoral Hospital'de ihtisas tahsilini yapdı; Amerika'da Missouri State Sanatorium'da (1959 - 1960) çahşdı. Türk Tabibler Odası üyesidir. Bel kemiği fıtığı ü-zerine bir eseri vardır ve tıbbî etüdler yayın-lamışdır.» (Kim Kimdir Ansiklopedisi, 1962).

EĞİNLİ SARRAF VAK'ASI — Hicrî 1229 yılının zilkaade ayında (ekim 1814) işlenmiş bir cinâyetdir; Cevdet Târihinde o yılın vak'a-Jarı arasında şöylece kaydedilmişedir:

Sultanahmed Camii yanında Cebeciler Kolluğu civarında geceden bırakılmış ağzı kapalı bir fıçı bulundu; sahibi çıkmadığı için açıldı ve içinde katledilmiş bir adamın cesedi görüldü, vak'a Cebecibaşı Ağaya, onun tarafından da Bâbıâliye bildirildi. Cinayetin tahkikine memur edilen İstanbul Kadılığı maktulün «E-ğinli.- Sarraf» diye meşhur bir ermeni zengini olduğunu tesbit etti, fakat kaatil bulunamadı ve cinayetin sebebi öğrenilemedi. Tahkikat derinleştirildi, nihayet Eğinli Sarrafın Ocak bezirganlarından (B.: Ocak Bezirganı) bir mû-sevî ile geniş ölçüde malî münasebeti olduğu ve mûsevîden pek çok alacaklı bulunduğu tesbit edildi; bu husus tesbit edilince de Eğinli Sarrafın Ocak Bezirganı tarafından verilen para karşılığı Sultanahmeddeki Cebeciler Kolluğu çorbacısı tarafından öldürüldüğü meydana çıkdı. Musevî sürgün edildi (?), ve kaatil çorbacı îdam olundu.

EĞLENCEHÂNEİ OSMÂNÎ — İkinci Sultan Abdüîhamid devri sonlarında Komik Şevki Efendinin kurduğu tiyatro topluluğunun adı; M. Nihad Ozon ile Baha Dürderin «Türk Tiyatrosu Ansiklopedisi» isimli eserinde bu maddede şu malûmat veriliyor: «... Şehzade-başında Letafet Apartımanının karşısında Çimer Ağanın binasında bulunuyordu. Kel Hasanın Hayalhânei Osmânî'sinden sonra gelen bir oyuncu topluluğu idi. 1919 ve 1920 de Be-şiktaş'da Pazariçi, Bitpazarındaki tiyatroda oyunlarını sürdürmüşdür. Parlak devirlerinin sonlarında kadrosunun önemli kimseleri şunlardır: Büyük İsmail, Pozant, Yervant Papaz-yan, Rafael, Tulumbacı Kemal, Kalfa Armanak, Küçük Ali; kantocu ve oyuncu kadınlar da: Pcruz, Küçük Eleni, Virjin, Annik, Mari Ferim. Oynadığı bâzı eserleri: Kaplan Avcıları, Paris Arabacısı, Deniz Kızı, Azabı Vicdanî, Elli bin frank poliçe, Bir âilei Hükümdârînin sergüzeşti elîmesi, Sevda Fahişeleri, Merdud Karı, Gece Kuşları, Nasreddin Hoca, Cinayet Çiçeği, Paris'de Rüya, Çoban Kızı, Paris Paçavracıları, Amerikada Vahşî Kız, Komiğin Maşukası» (T.T. Ansiklopedisi).

Eğlencehânei Osmanî adının bina ile il-

gisi yokdur; kışın Şehzâdebaşında, yazın İstanbul civarında bir yerde, meselâ Kadıköyün-de Kuşdilindeki tiyatro binasında aynı isim altında oynarlardı.

Bu maddenin yanında Eğiencehâne-i Os-mânî'nin bir el ilânının klişesi vardır; devrin geleneğince bu ilân 74x24,5 santim ebadında bir kâğıda basılmışdır. Yılı kaydedilmemiş olan bu ilânın 1909-1910 yılları arasına âid olduğunu tahmin ediyoruz.

EĞLENCE SOKAĞI — Boğazın Rumeli yakasında Arnavudköyünün yollarından, Sekbanlar Sokağı ile Arnavudköy Kireçhâne Sokağı arasında uzanır. Takkeci Sokağı, Ceviz Sokağı ile kavuşakları olup Durâracı Sokağı, Beyaz Sokağı ile birer dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 21/2). Arnavudköy Kireçhâne Sokağı tarafından gelindiğine göre bir arabanın rahat geçebileceği genişlikde, Kabataş döşeli yokuş bir yoldur. Kapu numaraları 1-33 ve 2-24 olup ah-şab ve kagir evler arasından geçer (Aralık

1966).


Hakkı GÖKTÜRK

EĞREKCİLER — «Eğrek: Türkçe isim, hayvan sulanan yer, gölcük; tarlada suyun akması için açılan çizgi, hendek» (Türk lügati).

Evliya Çelebi XVII. asrın ortalarında Dördüncü Sultan Murad zamanında yapılan büyük esnaf-ordu alayı tasvir ederken bu isme nisbetle «Eğrekci» adım verdiği bir amele, ırgad takımından bahsediyor ve şunları yazıyor:

«Esnafı Eğrekciyan — İstanbul etrafında 800 eğrek vardır; dağlar ormanlar içinde sığır, keçi, koyun yataklarıdır; eğreklerin her birinde onar ter oğlanları vardır, cümlesi şeh-bazdır».

E&RÎCINAR SOKAĞI — Beşiktaş İlçesinin Yi: di z Mahallesi yollarından, her iki bağı da Müvezzi Caddesindedir; Yeşilfıstık Sokağı, Asmasalkım Sokağı, Aşariye Caddesi ve Eski konak Sokağı ile kavuşakları vardır (1934 B.Ş.R. Pafta 20/177).

Gayri muntazam bir üçgenin kaaidesi Müvezzi Caddesi olursa iki yan hattını teşkil eder, bir araba geçecek genişlikde paket taşı



şüfeaSk^fasBH»^
V

_l<


S
o

'S

s




4963 —


Eğİencehânei Ösmani;nin ei ilânının rhetni şudur, en üstdei

Kadıköyünde Kuşdili Çayırında vâki tiyatroda

Kordelâ çerçive içinde ve altında: :

EĞLENCEHÂNEİ OSMÂNÎ KUMPANYASI

Şevki Efendi İdaresinde

Temmuzun 24. salı günü gündüz saat '7 de bed'olunacakdır

İki çizgi arasında:

Zirde zikrolunan «Pederini Âşıkına tercih eden bir kız» nam külünçlü oyuîi kumpanyamız tarafından gaayet mükemmel icra olunacakdır. Lûbiyatımıza bir kat daha revnak vermek için ayrıca davul zurnalar dahi bulundurulacakdır. Elhâsıl lûbiyatımızın mükemmeliyeti için elden gelen gayret diriğ edilmeyip teşrife rağbet buyuracak tiyatroperverânın memnun kalacakları ümidindeyiz.

Onun altında:

FEVKALÂDE LÛBlYAT

Defne dalı çerçive içinde:



Pederini Âşıkına Tercih Eden Bir Kız

İki yanda yukardan aşağı iki satır:



Birinci defa olarak parlak surette icra olunacakdır

Fevkalâde olarak parlak suretde icra olunacakdır

Çerçive altında:



Gülünclü oyun 4 perde l tablo

Onun altında ve iki sütun hâlinde:

EŞHAS

Hüsam Efendi — Zengin bir adam Haindi Efendi

Bedri - Yazıcısı Kadri Efendi

Mahir • Kâhyası W. Puzant Efendi

İbiş - Uşağı Şevki Efendi

Kasım - Mahirin refikleri Yervant Efendi

Gazim - Keza Ahmed Efendi

Âsim - Keza Leon Efendi

Râtib - Keza ..'. Mehmed Efendi

Salkım - Keza A'braham Efendi

Şükrü Efendi - Zengin bir adanı Rafael Efendi

Faik • Şükrünün adamları — Papazyan Efendi

Gamsız - Keza Kostan Efendi

Ağlamış - Keza Yani Efendi

Tursun - Keza Hosikyan Efendi

Kâzım - Keza Mehmed Efendi

Ürkek - Keza Raşid Efendi

Kıvrak - Keza Andon Efendi

Çakmak - Keza Arsak Efendi

Zurnacı Şahin Ağa



Zurnacı Yakomi Ağa

Gülmez • Köylüler Halil Efendi

Tekbıyık - Keza Âsim Efendi

Durmuş - Keza ... Râşid Efendi

Naciye - Hüsam Efendinin kızı ; Peruz Hanım



Dilber - Beslemesi Samram Hanmı

Hasibe • Köylü kızları M. Virjini

Gülnaz - Keza Aznif Hanım

Köylüler, misafirler ve şâire

Ortada çerçive içinde:

Yeni yeni kantolar
Peruz Hanım tarafından
Sağda ve solda çerçi veler içinde: - . . - .. . . •- •


Kantolar l perde Samram Hanım tarafından

Kantolar l perde Minyon Virjini Hanım tarafından Onların altında:

Düeto kantolar

Peruz ve Samram Hanımlar tarafından En alttaki satırlar:

Perde aralarında ve perde açılmazdan evvel Kemençeci şehîr Anastas ve Kanunî Mpıal ve Lavtacı Lambo ve Hânendei meşhur Aleksan efendi ve refiklerinden mürekkep mükemmel incesaz takımı tarafından icrâyi ahenk olunacakdır. Mösyö Nikolâkinin idaresinde bulunan orkestra kumpanyası tarafından opera parçaları icrâyi terennüm olunacakdır.

Malûmat ve Servet - Uâhir Bey Matbaası

Gülünclü komedi l perde

Umum kumpanya tarafından

İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ

döşeli, meyilli bir yoldur. Üzerinde Hamidiye çeşmelerinin güzellerinden iki çeşme vardır. İki kenarındaki evlerin çoğu ahşabdır. Yeni yapılmış beton apartmanlar da görülür. Ka-pu numaraları 1-23 ve 2-52 dir (Temmuz 1966)

Hakkı GÖKTÜRK

EĞRİDüT SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatih Kazasının Samatya nahiyesinin Hacı Evhadüddin Mahallesi sokaklarından; Hacı Evhad Sokağı ile Hacı Hus-rev Çeşme Sokağı arasında uzanır, Samancı Odaları Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 B.Ş. R. Pafta 11/61); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (A-rahk 1967).

EĞRİÇINAR SOKAĞI ÇEŞMESİ — «Be-şiktaşda Yıldız civarında Aşariye Camiine inen Eğriçmar Sokağında muattal bir çeşmedir. Teknesinin önü dağılmış, musluğu koparılmış, yalnız ayna taşı ile bunu çerçiveliyen iki düz sütun ve bir üst kornişden ibaret bir haldedir. Celî sülüs yazı ile ayna taşının üzerine hakkedilmiş olan kitabesinin tarih beyti şudur:

Gûs edin Muhtar'dan târihini ey teşncgân «Nûş edin bu çeşmeden abıhayatı fö yezal» 1302 (M. 1884-1885)

«Çeşmenin banisinin kim olduğu kitabede işaret edilmemişdir. Nâzımı, bir hayli yıllar İkinci Sultan Abdülhamidin mabeyin kâtibli-ğinde bulunmuş Muhtar Efendi olsa gerekdir; 1292 (M. 1875) de hizmetinden ayrılmış, bir aralık maarif mektubcusu olmuşdur, 1309 (M. 1891) da ölmüşdür»



Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin