İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə74/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   80

Hakkı GÖKTÜRK

ERCİN (Orhan) — Sinema ve tiyatro aktörü, rejisör, senaryo ve piyes yazarı; 1924 de İstanbulda doğdu; babası değerli bir matbaa teknisyeni, o yolda önemli hizmetlerde bulunmuş öğretmen Kâmil Erçin'dir, annesinin adı Cemile Hanımdır. Sultanahmed 44. İlk Okulda, istanbul Erkek Lisesinde okudu, ilk defa ilk okulda bir müsâmerede La Fontaine'in Horoz piyesinde sahneye çıkdı; tiyatroya küçük yaşda merak saran O. Ercin 1938 -1941 yıllarında Beyoğlu ve 1941 -1943 yıllarında Eminönü Halk Evleri Temsil Kollarında amatör olarak çalışdı, ve Beyoğlu Halk Evi sahnesinde ilk defa «Secâret .Rekoru» isimli piyesde mahalle imamı rolünde çıkdı. 1943 de 19 ya-

şında iken profesyonel olarak Râşid Riza Tiyatrosuna girdi; 1948 de Ses Tiyatrosuna geç-di, ve bu arada altı operet yazdı; 1950 de sinema aktörlüğüne başladı ve ilk defa «Mezarımı Taşdan Oyun» filminde oynadı; 1950 -1954 arasında «Çeta Sihirbaz» ve «Şaban Zoraki Kahraman» gibi on sekiz komedi filmi yapdı; 1954 de çevirdiği «Ölüm Saati» adlı polisiye komedi filmi ile ikinci Türk Film Festivalinde en iyi aktör ve rejisör payesini aldı. 1955 de kendi adına bir tiyatro topluluğu kurdu ve o toplulukla dört sene Ankarada kaldı. 1959 da Istanbula geldi, önce Aksaray Opera Tiyatrosunu, sonra Azak Tiyatrosunu kurdu, yüzden fazla piyesde oynadı; bunların arasında Gol-doni'den «İki Efendi'nin Uşağı», Moliiere'den «Cimri», Shakespeare'den «Othello», ve So-fokles'den «Kral ödipos» gibi klâsik eserler vardır. Kendi yazdığı piyeslerden başlıcaları şunlardır : «Anam İktidar Duymasın», «Buyurun Kodese», «Aman idare Et», «Koçero», «Yedi Canlı», operetleri : «Aşk Hırsızı», «Sırça Köşk», «Banyodaki Kadın», «Muhalefet Konuşuyor»; adepte eserleri : «Dünkü Çocuk», «Şaşkın Komiser», «Matrak Geçme Komiserim.»

Bu satırların yazıldığı sırada Orhan Ercin



Orhan Ercin

(Resim : Yasar Ekinci)




ERDEBİL TEKKESİ

5142

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

5143



ERDEREN (Orhan)


Karaca Tiyatrosu san'atkârları arasında bulunuyordu; 20. san'at yılı 14 Aralık 1964 de bu tiyatronun sahnesinde kutlandı. Orhan adındaki oğlu da babasının mesleğine bağlanmışdır ve 1965 de en genç uzvu olarak Şehir Tiyatrosu san'at âlemine katılmışdır (1966).

Hakkı GÖKTÜRK

ERDEBİL TEKKESİ — Ayasofya'da istanbul'un meşhur tekkelerinden biri Sünbülî tekkesi idi; Evliya Çelebi «Erdebilî» ismi ile kaydediyor ki banisinin Erdebilli olduğunu gösterir. Hadikatül Cevâmide şu malûmat veriliyor : «Banisi Şeyh Sinâneddin ibni Hı-dır'dır; Sünbül Efendi ile pirdaş olup 951 (M. 1544) tarihinde vefat etmiş, Topkapu dışında vakfettiği bağında medfundur. Bu zaviye 934 (M. 1527 -1528) senesinde bina olunnıuşdur». Mecmuat Tekâyâ'da- âyin gününün pazar olduğu kayıdlıdır.

Erdelâl Tekkesi Ayasofya Müzesinin batısında Câferiye Sokağındadır. îki katlı kagir bir binadır, geniş bir semahanesi vardır.



Hakkı GÖKTÜRK

ERDEĞER (Erdoğan) — Tiyatro aktörü; Burhâniyede doğdu; pek genç yaşlarında amatör tiyatro topluluklarında «Zoraki Hekim», «Cimri», «Sırça Kümes», «Teklif» oyunlarında rol aidi; Kenterler Tiyatrosunda «Üç Kuruşluk Opera »'da, Dilligil Tiyatrosunda «Ayak Takımı Arasında» piyeslerinde oynadı. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi. Bibi.: Ses Mecmuası, 1967.

ERDEK BABA TEKKESİ — Bandırma lızâde Ahmed Münib Efendinin 1307 (1889 -1890) de yayınladığı «Mecmuai Tekâya»daki kaydına göre Hasekide Davudpaşa civarında bir kaadirî dergâhı idi, âyin günü pazar idi; zamanımızda mevcud değildir (1968).

Hakkı GÖKTÜRK

ERDEK RAKISI VE ŞARABI — Yüz yıllar boyunca istanbul meyhanelerinde en makbul rakı ve şarablardan olmuşdur, ve şöhretini 1920 yıllarına kadar muhafaza etmişdir. Marmarada Kapudağı Yarımadasındaki Erdek kasabasından gelen bu rakı ve şarabla-rm müstahsilleri oranın rumları idi.

Ayıntablı Aynî Efendi müskirat isimleri

üzerine mesnevi tarzında yazdığı bir manzumede :

Gece gündüz içüb Erdek şarabı Ola nuklü mezen ördek kebabı

diyor. Erdek Rakısı anasonlu «Düz Rakı» idi, halk ağzında «Erdek Düzü» diye meşhurdu :



Gel eşbehim dinle âşık sözünü Meygede de aslan sütü içelim Dolu dolu çakıp Erdek Düzüne ^ Mest olarak kendimizden geçelim

Kâkülleri döküp dilber yüzüne Şahin başı koydu âşık dizine Af erimler şu Erdekin düzüne

Şarab destilerle, rakı binliklerle getirilirdi : «ilân - En âlâsından Erdek Düzü gel-mişdir, binlik ile satılmakda olup Asma altında Apostolun mağazasına müracaat» (1902).

«ilân — Neaniti Dimitri Kaptanın Pa-naiya nam sefinesi ile Erdekin âlâ şarabı ile düz rakısı gelmişdir, Galatada Yağkapam iskelesinde lenger endaz olan mezkûr sefineden desti ve binlikler ile satılmakda olduğu...» (1887).

ERDEM: (Baha) — «Prof. Dr. Kimya Yük. Mühendisi; 1912 de istanbul'da doğdu; babasının adı Hüseyin Hüsnü, annesinin adı Emine Vedia'dır; Bayazıd Zükûr Numune Mektebinde, Vefa Orta Mektebinde okudu, istanbul Erkek Lisesini bitirdi; Almanya'ya giderek Hannover Teknik Üniversitesini ve Is-vi§rede Basel Üniversitesini (1936); istanbul Üniversitesi Umûmî Kimya Enstitüsünde Asistan, Doçent, Profesör oldu (1936 -1961); bir ara Isviçredeki Sandoz ilâç Fabrikasının Türkiye Mümessilliğinde ilmî müşavirlik yapdı (1951 -1953). British Chemical Society, American Chemical Society, Schwei-zerische Chemishe Gesellschalft ve Türk Kimya Cemiyeti üyesidir. Güreş ve futbolu sever, otomobil kullanmaya ve posta pulları koleksiyonuna meraklıdır. Nev'ide (Taşçı) Hanımla evlidir, Nazlı adında (doğ. 1946) bir kızı vardır. Almanca, Fransızca, ingilizce bilir; terceme ve telif mesleki makaaleleri yayınla-mışdır, Anorganik Kimya (H. Remy'den terceme, 1948) ve Kvantitatif Analiz (telif, 1937)

adında iki eseri vardır» (Kim Kinidir Ansiklopedisi, 1963).



ERDEM (Erdoğan) — (B. : Çapkın Hırsız, cild 7, sayfa 3739).

ERDEM (Refik) — «Ormancılık muta-hassıslarından Prof. Dr.; 1912 de îstanbulda doğdu; babasının adı Mehmed, annesinin adı Behicedir; Üsküdarda Üçüncü Sultan Mustafa Ibtidâi Mektebinde, Üsküdar Erkek Lisesinin orta kısmında (1927), Kabataş Lisesinde (1931) okudu; 1934 de Yüksek Orman Mektebini bitirdi, 1940 da Almanyada ihtisas tahsilini tamamladı; 1941 de orman mühendisi olarak İstanbul Orman Müdürlüğünde çalışdı, aynı yıl Orman Fakültesinde stajyer asistan, asistan (1944-1945), baş asistan (1945 - 1946), şef asistan (1946 - 1950), doçent (1950 - 1958), profesör (1958) oldu; bu satırların yazıldığı sırada Büyükderede bulunan bu fakültedeki kürsüsünde bulunuyordu (1962). Almanca ve ingilizce bilir; Feriha (Kozioğlu) Hanımca evDidkV Yekta adında (doğ. 1955) biroğlu vardır. Türkiye Ormancılar Cemiyeti üyesidir; güneş ve deniz sporlarını sever. Orman koruma ve orman entomolojisi üzerine pek çok yazısı yayınlanmışdır». (Kim Kimdir Ansiklopedisi, 1962).

, V>'-' ;'



ERDEN (Ali Faad) — Kalem ve kılıç sahibi askerlerden, Türkiye Cumhuriyeti orgenerallerinden; Pâriste ataşe militerlik yapmış, Birinci Dünya Harbinde Dördüncü Ordu Kurmay Başkanlığında bulunmuşdur; iffeti, isti-kaameti ve hakikat olarak inandıklarını söy-lemekdeki cesareti ile tanınmış bir büyük adamdı, uzun yıllar Harb Akademileri kumandanlığında bulunmuşdur; «Parisden Tih Sahrasına», «Suriye Oebhesi», «Atatürk ve inönü» isimli eserleri askerî edebiyatımızın en güzel örneklerindendir, 1957 de vefat etti. Çok çalışdığımız halde sânına lâyık bir hâl terce-mesi yazma imkânı bulamadık. Mutlak nisya-nı düşünerek adını kaydetmekle müteselliyiz.

ERDEN (Sadi) — Çağdaş ünlü bir ud icrâkârı; 1896 da îstanbulda Kızıltoprakda doğdu; mûsikîye karşı ilk alâkası, çocukluk çağında iken Ak Hafız nâmı ile tanınmış devrinin kıymetli musikişinaslarından olup çok

güzel samtur çalan Hafız Hüsnü Efendinin tesiri ile başlamışdır; ve uzun müddet Kasim* paşalı Arab Mehmed Efendiden ud dersi al-mışdır, sonra Hoca ismail Hakkı Bey'in seçkin talebelerinden biri olmuş ve mûsikî mah-fellerinde tanınmışdır. ilk bestesi Suzinak ma-kaamında Senginsemâi usûlünde bestelediği «Lezzet almışdır gönül kim nâlei fağfurdan» şarkısı olmuşdur; şarkı, peşrev, sazsemâisi, longa, nakış 170 den fazla eser bestelemişdir; eserlerinin çoğu Kolombiya, Odeon, Homo-kord plâklarına alınmışdır. Memuriyet hayatı Devlet Deniz Yolları idaresinde geçmiş ve Denizcilik Bankası muhasebe servisi şefliğinden emekliye ayrılmışdır. Bir çok özel teşekküllerde mûsikî dersleri vermiş, pek çok kıymetli gençlerin yetişmesinde himmeti olmuşdur. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi. Bibi. : M. Rona, 50 yıllık Türk Mûsikîsi.

ERfiteNEN (Orhan) — Iktisadcı, araştırmacı, bilhassa şehircilik üzerinde çalışır yazar; 1920 de îstanbulda doğdu; Muhtar Bey isminde bir zâtın oğludur, annesinin adı Aliye Hanımdır; Fevzipaşa ilk Okulunda, Gaziosmanpaşa Orta Okulunda, ve Kabataş Lisesinde okudu, bu liseden (1942) diploma alarak yüksek tahsilini istanbul Üniversitesi Iktisad Fakültesinde yapdı ve bu fakülteden 1947 yılında diploma alarak 1951 yılma kadar Zi-

Orhan Erdenen

(Resim : S. Bozcalı)



ERDENİZ (Tülây)

5144



istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

5145

EKREM (Turgut Subhi)


raat Bankasında çalışdı; 1951 de istanbul Belediyesine girdi; bir ara da imar iskân Bakanlığı Marmara Bölge Plânlama Müdürlüğünde çalışdı.

İstanbul Belediyesinde Beş Yıllık Plân Tatbik Komitesinde ve istatistik Müdür Muavinliğinde bulundu.

ingilizce, Fransızca, orta derecede Almanca bilir; istanbul Hemşeriler Cemiyeti, Ikti-sad Fakültesi Mezunları Cemiyeti, Harsî içtimaî Araştırma Cemiyeti üyesidir. Bayan Ay-tekin (Güvenir) ile evli idi, ayrılmıştır; Selim (doğ. 1951) adında bir oğul sahibidir.

istanbul Radyosunda 1964 de «Dünden Bugüne istanbul» ve 1965 de «Yaz Rüzgârı» adı altında yayınlanan konuşmalar hazırla-mışdır..

Çok çalışkan, dürüst bir memur, sohbeti tatlı meclis âdâmı olduğu halde, inanmadığı şeylere inanır görünmesini bilmediği, ve çalış-dığı yerlerde «Kendi kendini tenkid» denilen meziyete sâhib olduğundan, idareci maslahat-cı zihniyetin sevemeyeceği kişilerdendir, ve bunun zararlarını da çok çekmişdir.

Eserleri : «istanbul Adaları» (1962); «iyi îman, iyi Vatandaş» (1956); «Meşâhiriiî Mezarları» (4 cild, baskıya hazır durumda); «Konuşan Taşlar ve Tanrı Asklepionun Talebeleri» (Turistik roman, baskıya hazır durumda) ; «istanbul Çarşıları ve Kapalı Çarşı» (19,66) ; «Boğaziçi» (Çeşidli yönlerden etüd, baskıya hazır durumda).



ERDENİZ (Tülây) — 1966 yılında yapılan «Kadın Sinema Yıldızı Seçme Müsabakası »nda jüri tarafından ve 25 kız arasından seçilen dört güzel kızdan biri (B. : Yeşilçam Sokağı; Kadın Sinema Yıldızı Seçme Müsabakaları; Hasman, Sevil; Dilek, Aşkın; Güneri, Selma); 18 yaşında bulunan ve müsabaka şartı îcâbı jürinin önüne soyunarak çıkan Tülây Erdeniz için Hürriyet Gazetesi şunları yaz-mışdır : «Prenses Süreyyânın benzeri bir güzel, jürinin önünde en çok o ter döktü, masum bir tip, mavi gözlü ve kumral». Tülây Erde-niz'in vücud ölçüleri şunlardır : Boy 1.67, kilo 54, göğüs 94, bel 56, kalça 93». Lise tahsili görmüş olan güzel kız gazetecilere şunları söylemişdir : «Sinemaya küçük yaşdan beri meraklıyım, müsabakaya arkadaşlarımın ısrarı ile girdim, kazandığım iğin son derece se-

vinçliyim, iş bundan sonra perdede muvaffak Dlmaya kalıyor, sinemada güzellik kâfi değil, biliyorum, elimden geleni yapacağım».



Burhan OLKER

ERDİM (Fahri) — Tıb doktoru, intaniye ve sâri hastalıklar mütehassısı, İstanbula «Dr. Erdim Turistik Tesisleri» adı ile güzel bir Motel - Pansiyon kazandırmış bir iş adamı; 1919 da Niğdede doğdu, bu kasabanın yerlisi ve esnafından Ömer Efendinin oğludur, Yine Niğdenin yerlisinden olan annesinin adı Nevziye Hanımdır; Niğde ilk Okulunda, Niğde Orta Okulunda, Kayseri Lisesinde okudu;

  1. de istanbul Tıb Fakültesini bitirdi, aynı
    yıl için Niğdenin Bor kazasında iki ay kadar
    serbest hekimlik yapdıkdan sonra asker oldu,
    askerliği Eğridir Dağ Talimgahında geçdi,

  2. yılı sonunda terhis edilerek Ankarada
    Çankaya Hükümet Tabibliğine tâyin edildi,

Dr. Fahri Erdim

(Resim: S. Bozcalı)

1949 -1951 arasında yine Ankarada Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünde çalışdı, 1951 -1953 de Ankara Numune Hastahânesi İntaniye Servisinde asistanlık yapdı; 1953 de, Numune Hastahânesindeki vazifesinden istifa etti ve 1954 de Ankaradaki muayenehanesinde serbest tababete başladı.

Orta boylu, esmer, sempatik bir yüze sâhib-dir, ailevî servetinin verdiği geniş imkânlarına rağmen hususî hayatında gaayet mazbut bir aile reisidir; Niğdeli Hoca Ali Çıldıroğlunun kızı ve Ankara Dil - Tarih ve Coğrafiya Fakültesinden mezun Huriye hanımla evlidir; Ali (doğ. 1950) ve Ergun (doğ. 1954) adında iki oğlu vardır, onlar üzerinde de iyi babanın yanında dikkatli mürebbî olmuşdur, Ali ve Er--gun bu satırların yazıldığı 1968 yılında tavır ve hareketleri ve terbiyeleri ile akran ve emsaline benzemeyen küçük delikanlılardı; Huriye Hanımefendi de turistik tesisin idaresinde zevcinin zahîri, yardımcısı olmuş bulunuyordu.

Dr. Fahri Erdim, ingilizce ve biraz Almanca bilir; kısa bir zaman Amerikada bulunmuş, Avrupa memleketlerinin çoğunu gör-müşdür; tütün tiryâkisidir, çaya kayıdsız, kahveyi arar; içkiyi, akşam yemeklerinde ve yemek sofrasında pek az olarak alır; otomobil kullanma zevkleri arasındadır; bina inşâsı zevki ise, tababet mesleğine girmeden pek genç yaşlarında başlamışdır, her hangi bir araziye göre en uygun ve en güzel yapı plân ve projeleri çizmede âdeta ihtisas sahibi olmuşdur, mimara teknik hesabları yapmak kalır; Kartaldaki turistik tesis bu zevkin eseri olmuşdur.

Dr. Erdim Turistik Tesisleri — istanbul'da Kartal'da, Kartal - Pendik asfalt yolu (Ankara. Caddesi) üzerindedir; denize havale kayalıklar üzerinde kurulmuşdur, eskiden yerinde Kaptanın Köşkü denilen küçük bir beton köşk bulunuyordu.

Müessesenin temeli 15 Nisan 1965 de o târihde Kartal Kaymakamı olan Turhan Baya-zıd tarafından atılmış, ve tesisler 22 Haziran 1966 da amme hizmetine açılmışdır.

Tesisin mimarı N. Noyan'dır; gerek plân -projelerde, gerekse son tâdil ve ilâvelerde Dr. Erdim'in istişârî hissesi çok büyük olmuşdur.

Tesis şu binalardan mürekkebdir :

1 — Motel odaları ihtiva eden ikişer


katlı 3 blok.

Tümü 52 odadır; her oda da ikişer yatak-dan 104 yataklı bir moteldir; kış mevsiminde turist celbedebilmek için her odada kalorifer vardır; bu bloklar günün her saatinde güneş alabilecek şekilde inşâ edilmişlerdir.

2 — Üstü büyük bir taraça (teras) olan

ve lokanta, Amerikan barı, diskoteki, mutfağı, kiler ve soğuk hava deposunu ihtiva eden blok.

Bu blokda taraçamn Marmaraya nezâreti emsalsizdir; Kartal Burnundan Pendik Burnuna kadar geniş bir açı içinde bütün adalı ve izmit Körfezinin karşı kıyı dağlarının silueti bir göz atımında görünür; Marmara, tabak gibi ayak altındadır, mehtab ve gurup manzarası bir hârikadır.

Lokanta da gaayetle ferahdır ve taraça-ya yakın bir nezârete sâhibdir. Lokantanın mutfağı müşkilpesend boğaz düşkünlerini tatmin edecek kudrettedir.



  1. — Bir Kafeterya ile idare müdürlüğü
    nün bulunduğu bina.

  2. — Danışma (Enformasiyon) bürosu
    nun bulunduğu bina.

  3. — Dışardan gelecekler için plaj kabi
    neleri.

  1. -— Çamaşırhane.

  2. — Kalorifer Dâiresi (akar yakıtlı).

  1. — Oto yıkama ve yağlama yeri ile
    benzin istasyonu (kiradadır), ve 40 - 50 oto
    mobil alacak bir oto - park.

«Dr. Erdim Turistik Tesisleri» birinci sınıf belgeyle çalışmasına rağmen benzerleri yanında çok da ucuz bir müessesedir; sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri dâhil iki kişi, alt odalarda 130, üst odalarda 140 liraya kalabilmektedir. Küçük çocuklardan ücret alınmamakta, ilâve yatak başına 15 lira, eğer ilâve yataktan, başka aynı şahıs için üç öğünlük yemek istenirse ayrıca 50 lira alınmaktadır; bu fiatlara % 15 servis ücreti ilâve edilir.

Şahsî teşebbüs eseri olarak 3 milyon liraya mal olan tesisler bizzat Dr. Fahri Erdim tarafından idare edilmekde idi, böyle bir tesisin başında bir hekimin bulunması da her halde ayrıca önemi olan durumdur.



EREM (Turgut Subhi) — «Hukuk Profesörü, hukuk müşaviri; 1910 da İstanbulda doğdu, Mehmed Subhi Bey ile Fatma Servet Hanımın oğludur; İzmir İlk Okulunda ve İs-tanbuMa Robert Kolej Amerikan Mektebinin Orta ve Lise kısımlarında okudu (1928 -1932); 1935 de istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi; Amerikaya giderek 1938 de Harvard Üniversitesinin İşletme Ekonomisi okulunu bitirdi; 1942 - 1945 de Maarif Ve-

EKDMANN (Kurt Arthur Heinz)

— 5146 —


İSTANBUfc

ansiklopedisi

— 514?

ERDOĞAN (Abdülkadir)




kâleti Hukuk Müşavirliğinde, 1945 - 1948 de Londrada Millî Eğitim Ataşeliği ve Talebe Müfettişliği yapdı; bu arada 1945 - 1946 da Birleşmiş Milletler Bilgi ve Kültür Organizasyonunun (Unesco) Türkiye Delegesi oldu; 1949 da istanbul İktisadî ilimler Akademisi Ticâret Hukuku Profesörü oldu; 1949 - 1958 arasında Robert Kollejde profesörlük yapdı; 1954 de Yapı ve Kredi Bankasının Hukuk Müşaviri oldu. istanbul Barosu, istanbul Kulübü, Anadolu Kulübü, Tenis - Eksrim ve Dağcılık Kulübü, Deniz Kulübü üyesidir; Tenis, Futbol ve Basketbol sporlarını sever; posta pulları koleksiyonu meraklısıdır. Fatma Kânıu-ran (Gören) Hanımla evli olup Aziz Tunç adında (doğ. 1938) bir oğlu vardır; ingilizce ve Fransızca bilir; 1932 - 1960 arasında Mısıra, Lübnana, Kanadaya, iki defa Isviçreye, dört defa Fransaya, beş defa İngiltereye ve üç defa Birleşik Amerikaya gitti .Eserleri : Pelleas ve Melisande (terceme, 1944), Konuşma Dilimiz (1946), Büyük Britanyada Üniversiteler (1946), Halk için Bir idare (terceme, 1949), Amerika Târihinin Ana Hatları (terceme, 1950), Ticâret Hukukunun Ana Hatları (1955), Ticâret Hukuku Prensipleri (1958 ve 1960)». (Kim Kimdir Ansiklopedisi, 1962).

EKDMANN (Kurt Arthur Heinz) —Türk san'at târihi üzerinde araştırma ve etüdleri ile tanınmış; ayrıca istanbul Üniversitesinde Türk - islâm San'atı dersleri vermiş bir Alman âlimidir.

Deniz ticâreti ile meşgul Friedrich Erd-mann'ın oğlu olup 1901 de Hamburg'da doğ-muşdur. Hamburgda, Altiona Realgymnasium-da okumuş, Tübingen'de Alman filolojisi, Mar-bury ve yine Hamburg'da san'at târihi tahsili yapmıştır. 1927 de Hamburg Üniversitesinde Prof. Erwin Panofsky'nin yanında doktorasını yapmış, «Mimaride Kemerin Târihi» isimli tezinde pekiyi dereceyi almıştır.

K. Erdmann, 1927 ile 1945 arasında Berlin Devlet Müzesinde, önce asistan sonra mütehassıs olarak Türk ve islâm san'atı üzerindeki çalışmaları ile tanınmış F. Sarre ve E. Kühnel'in yanında vazife görmüştür. Bu yıllarda Avrupanın bir çok ülkelerini gezmiş ve 1938 de İstanbula ilk defa gelmiştir. Daha sonra 1939 da Kahire Üniversitesinde misafir profesör olarak bulunmuştur.

ikinci Dünyâ Harbinin sonunda bir ara müttefiklere -esir olmuş, kısa süren esaretden sonra Hamburg Üniversitesinde îslâm San'atı dersleri vermiştir. 1948 de Hamburg Üniver-sinesine asil profesör tâyin edilmiş; 1949 da da Bonn Üniversitesinde Ön Asya San'atı Târihi okutmuştur. 1950 - 1958 arasında istanbul Üniversitesinde Edebiyat Fakültesinin San'at Târihi bölümünde sekiz yıl devammca Türk -islâm San'atı tedris etmiştir.

Türkiye'de bulunduğu bu şeyiz yıl içinde Türk san'atını yakından inceleyerek başta mimarî (bilhassa han ve kervansaraylar) ve halıcılık olmak üzere sayısı kırkı bulan ma-kaale ve kitaplar yayınlamıştır.

1958 de istanbul Üniversitesinden ayrılarak memleketine dönmüş, Berlin Müzesinde islâm San'atları Bölümü Müdürü olmuşdur. Bu arada istanbul Üniversitesindeki veda konuşmasında şu sözleri söyliyerek Türkiye ve Türk san'atına olan bağlılığım ifâde etmiştir: «1950 de Istanbula geldiğimde Berlin Müzesi islâm Eserleri Kısmı Direktörü olacağımı biliyordum; benden evvelki direktör Ernst Kühnel çok anlayışlı bir kimse olmasaydı belki de 1954 de Türkiyeyi terk etmek zorunda kaırdım, fakat Türkiyedeki çalışmalarımın benim için önemini kabul ederek bölümün idaresine fahriyen devam etti; tâyinimi üç yi geri atabildim, fakat 1967 de Berlin şehri senatosu İsrarla dönmemi istedi. Bütün Türki-yede 80 bin kilometreyi aşan 46 seyahat yapmış bulunuyorum, memleketinizi iyi tanıyorum, tanıdığım için de seviyorum. Türk san'atı-mn şahsımda iyi bir propogandacı bulduğunu size temin edebilirim.»

Almanyaya döndükten sonra Hamburg Üniversitesinde yardımcı profesör olarak ders vermiş; 1964 de akciğer kanserinden vefat et-mişdir. Sayısını tam tesbit edemediğimiz yazılarının iki yüzü geçdiği zannedilmektedir. Prof. Oktay Aslanapa'mn ifâdesine göre bir san'at tarihçisi olan eşi Dr. Hanna Erdmann, zevcinin Türk ve islâm san'atları üzerine topladığı malzemeyi devam ettirmeğe karar vermiştir.



Erdem YÜCEL

ı *-;


ERDOĞAN (Abdülkadir) — Dil ve Târih bilgini, muharrir, şâir, eski kitabeleri okumada bir eşinin yetişmesi güç mütahassıs; 1878 »

1879 arasında Konya'da doğdu; orada hem


Medrese tahsili görmüş hem de Dârülmualli-
mini bitirmişdir. ikinci Sultan Abdülhamidin
Konya'ya sürdüğü Ebüzziyâ Mehmed Tevfik
Bey'in evine devam eden gençler arasında bu
lunmuş, bu tanışma onda yazıya, basına, san'-
ata, fikir hürriyetine karşı derin yakınlık iz
leri bırakriıışdır. Konya idadisinde, Sultanî
sinde, Lisesinde, kız ve erkek muallim mek-
teblerinde, muhtelif husûsî mektebleirde ya
larca, Türkçe. Târih, Edebiyat, Arabca ve Fars
ça muallimlikleri yapmış, vilâyet umûmî mec
lisine ve daimî encümenine defalarca âza se
çilmiş, ilmî cemiyetlerde ve Hilâliahmerde, Kı-
zılayda çalışmış, millî mücâdele yıllarında
Konyalıların Ankara Hükümetine bağlılığını
temsil eden simalardan biri olmuşdu. 1932 de
Istanbulda Türk ve islâm Eserleri Müzesi
Müdür Muavinliğine tâyin edildi ve Istanbul
da yerleşdi, pek az sonra da müdür Ibnülemin
Mahmud Kemal Inal'ın emekliye ayrılması ile
müzeye müdür oldu, on yıla yakın müdürlük-
den sonra 1943 de emekli olup ve dört - beş
ay kadar sonra da l Aralık 1944 de vefat et
ti. Şahsında çok büyük bir ilim adamı kaybe
dildi. ~!" if

Memleketi olan Konyada aile lâkabı olarak Hamdizâde diye anılan Abdülkabir Erdo-



Abdülkadir Erdoğan

(Resim ; S. Bozcalı)

ğan Selçuk ve Karamanoğullarından kalan eserler üzerinde araştırmalar yapan ilk Türk âlimlerindendir. Bu konudaki notlarını ve okuduğu târihî kitabeleri «Konyada Mevcud Mü-essesâtı Islâmiye» başlığı altında orada çıkan Babalık Gazetesi ile neşredilmişdir. Yukarda da kaydettik, Millî Mücâdelede kalemi ile ve fikri ile büyük hizmetlerde bulunmuşdur. «Kur'-ân-ı Kerîm Tercemelerinin Dil Bakımından kıymetleri», «Istanbulda Silivrikapuda ibrahim Paşa Camii», «Üsküdar Su Yolları Haritası», «Pertev Paşa'nın Hayatı ve Eserleri», «Şeyh Vefa» son yılları içinde neşrettiği pek kıymetli eserlerdir. Abdülkadir Erdoğanın değerlerinden biri de eserlerini batılı ilim adamı metodu ile yazmış olmasıdır. Öyle zan ediyoruz ki vârisi oğluna pek çok not, neşir imkânı bulamadığı hayli eser bırakmış olacakdır, merhum üstadın bütün eserleri, tek yaprak-lık bir notu bile yayınlanmaya değer kıymet dedir. Millî Eğitim Bakanlığının, Dil ve Târih Kurumunun, Vakıflar Umum Müdürlüğünün bu konuda yakın ilgisi beklenir.

Kısa boylu, son derece hareketli, canlı,

gaayetle zekî, sohbetleri zengin adamdı. Türk ve islâm Eserleri Müzesinde Müdür Muavinliği yaparken müdür M. K. İnal ile aslaa bağ-daşamamışdı. Dâima yüksekden bakmaya ve ko nuşmaya alışmış olan M.K. İnal, Arabcayı ve târihi çok iyi bilen olgun, zarif, şâir muavininin şahsiyetini çekememiş, onu makaamı için râ-kib gibi görmüş, ve insan horlamakdan adetâ zevk alan M. K. inal muavininin huzurunda stısmaya mahkûm kalınca her gittiği yerde Abdülkadir Erdoğanı çekişdirir olmuşdu, emekliye ayrılışını da, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Müdürlüğü için muavininin kendisinden kat kat üstün liyâkatinde değil, ancak kendi muhayyilesinde yeri olan tezvirlerde aramışdı. Bu satırlar, kendi âleminde muhakkak ki çok büyük kıymetleri o!an, hattâ kendi başına bir âlem olan Mahmud Kemal Inal'ın meşrebine uyduğu olduğu için huzur ile yazıldı.

Konyadaki muallimlikleri sırasında, çalışkanlığı ile talebeleri üzerinde derin tesirleri olmuşdu. İnsanın otodidakt olduğunu söyler, muallimin gençlere sâdece yol ve usûl gösterdiğini, herkesin bilgisini kendi sâyü gayretine borçlu olduğunu anlatırdı, ve bu gayreti



Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin