İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


intikam almakda bir lezzet mi his eyler beşer Verme Allâhım bana hiç fırsatı icrâyi şer



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə76/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   80

intikam almakda bir lezzet mi his eyler beşer Verme Allâhım bana hiç fırsatı icrâyi şer

Bu manzume kendisi Selânikde iken 1882 de İstanbulda Tercemam Hakikat Gazetesinde neşredilmiş, bir sene sonra İstanbula gelip Hukuk Mektebine yazıldığında o gazetede Tevfik Efendi adındaki zât tarafından himayesine de vesîle olmuşdur.

Hukuk tahsili için geldiği İstanbul'da yerleşmiş ve ölünceye kadar muharrirlik, istanbul Barosunun ilk azalarından biri olarak avukatlık yapmışdır; bilhassa basin dâvalarında basının müdafii avukatlar arasında büyük şöhret olmuşdur. Günlük gazetelerin, haftalık ve aylık mecmuaların pek çoğunda ya-

zıları çıkmışdır. Üslûbu canlı ve metindir. Hükümlerini bilgiye dayanarak kesin verir; hâtıralarını, kuvvetli hafıza ile gaayet aydın tes-bit eder. Hukukî yazılarında mesleğini çok iyi anladığı görülür. Bâzı makaalelerinde dînin toplum hayatındaki önemini, vazifesini belirten yerlere rastlanır, gaayet iyi tedkik edilmiş, yazlardır. Memleketinin türlü derdleri ile, eksiklikleri ile meşgul olmuş, bunların kök sebeb-lerini araştırmışdır, bu konularda sorumlu siyâset adamlarım yazıları ile uyarmaya çalış-mışdır. Yazıların da tumtaraklı, şatafatlı, ilmî ıstılahlarla bilgin görünmekden kaçınmış, ele aldığı mes'eîeleri, belagat ile halk diline ver-mişdir.

Türkiye târihi üzerinde de-sağlam bilgi sahibiydi ve dâima okuyan adamdı. Türk basın târihi ve yaşadığı devirler üzerine görgü hâtıraları zamanımızda târih vesikası kıymetini taşır, bu yazıları maalesef kitab hâlinde toplanmamış, gazete ve mecmua yapraklan üstünde kalmışdır. Vicdan hürriyetini, bir milletin yükselişinde en büyük esas bilmişdi; o yolda cesaretle yazdı. Mürâilikden, sahte sofu-lukdan nefret eden dindar bir adamdı, taas-subla mücâdeleden yılmadı.

1914 de Alemdar Gazetesini devren aldı, bizzat gazeteciliğe başladı, az sonra gazetesinin adını «Azim» olarak değiştirdi; fakat harb içinde uzun zaman devam ettiremedi.

«Hâdisâtı Hukukiye» isimli bir de mecmua çıkarmışdır. «Tasabbî» adı altında topladığı şiirlerini ve «Handan» adındaki eserini iık gençlik çağlarında neşretmişdir. «Kütüb-hânei Hukuk» adı altında da 12 küçük kitab neşretmişdir, 1311-1312 (M. 1893-1895) arasında Ebüzziyâ Matbaasında basılmış olan ve 25 - 40 sayfalık bu kitablar aslında uzunca makaalelerdir, hepsi kendisinin değildir, zamanının değerli hukukçularından Salim Efendi ile Kostaki Vayani Efendinin de eserlerini basmışdır; kendisinin «La Haye Konferansı», «Târihî Hukukdan Bir Sayfa», «Hukuku Ticâret» isimli eserleri bu seri içinde çıkmışdır.

Çok iyi Fransızca, Arabca, Farsça bilirdi. Hoş sohbet, nüktedan, çoşduğu zaman talâkat sahibi olurdu.

Son günlerinde Kasımpaşada oturuyordu,

1943 de 76-77 yaşlarında orada vefâd etti, kabri Eyyubsultan'dadır.

İki oğlundan büyüğü Avukat Orhan Arsal bir ara istanbul Barosu Reisliğinde bulun-muşdur; küçüğü Avukat Fethi Varol da Hol-londa Bankası Hukuk Müşaviri idi.

Münir Süleyman ÇAPANOĞLU

EKEN (Nuri) — Aşk yolunda aklî muvâzenesi bozulmuş bir delikanlı olup 1965, 1966 ve 1967 yıllarının temmuz aylarında üç sefer intihara teşebbüs etmiş, kurtarılmış ve nihayet 24 temmuz 1968 de kira ile tuttuğu bir sandaldan kendisini Kızkulesi açıklarından denize atarak kaybolmuş, aradığı ölüme kavuşmuş-dur.

Hal tercemesi üzerine en küçük bir bilgi edinilemedi; ölüm vak'asını haber verirken Nuri Erenin ilk üç intihar teşebbüsünü de kayd eden, ve «Düzenli olarak hiç bir iş yapmayan 26 yaşındaki Nuri Eren» diyebilen ve delikanlının bir resmini koyan Hürriyet Gazetesi muhabiri, gaayet kısa da olsa bu bahtsız gencin hal tercemesini yazma imkânına sâhib iken bunu ihmal etmiş görünür.

Harem iskelesi açıklarında görülen boş sandalda Nuri Eren'in kısa bir mektuba ekli bir şiir, bir çanta, çanta içinde de «Deli» başlıklı ikinci bir şiir bulunmuşdur; mektub ve şiirler şunlardır:

Nuri Eren (Resim: Ömer Tel)

r

ERENDEN (î. Fahreddin)

5158 —


İSIANÖtJL

ANSİKLOPEDİSİ

— 5159


ERENEROL (Papa Eftim î)


«Şu satırlarımı okuduğunuz zaman ben ebediy-yen aranızdan ayrılmış olacağım. Tanrım beni affetsin».

inanmam kızım ben inanmam Alın yazısına, kadere. Boşuna dil dökme bana Bizim, kaderimiz buymuş diye. Bizi ayıran kader değil, Bizi ayıran

Benim seni çok sevmem Senin de hiç sevmemen Hiç sevmemen

DELİ

«Aşk nedir» diye

Deli

Deliye sordu

Güldü...

Öyle bir güldü ki

Korktum.

Deli.

Ben niye deli oldum?

ERENDEN (İbrahim Fahreddin) — Nû-

reddin Cerrahî Dergâhının son şeyhi, muhitinde ve devrinin edebî mahfillerinde Fahred-dinül Cerrahî diye anılırdı; Hicrî 1302 zilka-ades(inde (M/. Eylül 1İ886) îstanbulda Kara-gümrükde Nûreddin Cerrahî Dergâhında doğdu, babası o dergâhın şeyhi Mehmed Riza Yaşar Efendidir, validesinin adı Şerife Emine Hanımdır.

İlk tahsilini Canfedâ Hâtûn Mektebinde, orta tahsilini Nişanca Camii yakınındaki Ha-dikâtül Maarif Mektebinde yapmışdır. Fâtih Dersiamlarından Hafız Efendi'nin ilmî sarf, meşhur hattat Bakkal Ahmed Arif Efendiden sülüs ve nesih yazı dersi almış; Feyzullah Rahmi Efendiden farisî nakşı şeyhlerinden Âkilî Maksum Efendiden de Mesnevi ve Hafız Dîvânını okumuştur.

1332 (1913) de dergâha şeyh olmuş, dergâhlar kapatılmcaya kadar postnişin olarak kalmış, 1386 Şabanında (Kasım 1966) vefâd etmişdir.

Âbid, zâhid, arif, zarif, şâir, edîb, hattat, muabbir, sohbet ehli ve aşk ehli bir'kâmil insandı. Şâir Hüseyin Sîret, Nûreddîni Cerrahî

hakkında yazdığı bir şiirin sonunda onu şöyle tavsif eylemiştir :



Mürşidim bir bedri kâmildir ki Fahrül asfiyâ Kalbi pâki mazharı nuru tecellâdu- bize Desti Fahreddîni tuttum, destgîrim oldu Pîr Tenknâyı gamda Sîret ııeş'e bahşâdır bize.

Aşağıdaki kıt'alar bu Tevhidinden almmış-

dır

Tevhîd etsin dilimiz Pak olsun hem kalbimiz Sırlar görsün gözümüz La ilahe illallah.

Dervişler tevhîd eder Kalbinin pasın siler Erenler yolun güder La ilahe illallah.

Canından her kim geçer Elbet maksûda erer Zevk u safâsın sürer La ilahe illallah.

Münkire kulak asmaz Tehdidinden hiç korkmaz Derviş devransız durmaz La ilahe illallah.

ibrahim Fahreddin Efenden

(Besim: S. Bozcalı)

Nureddüı'in yolunda Fahrî her an kapında Gece gündüz dilinde La ilahe illallah.

Lâtife yollu ve hakimane bir kaç beyti: Giryeden dîdelerim döndü yıkılmış kasra Neyliyelim vuslatını ba'di harabı Basra

*

ihtiyarlığı etmedim kendimce hâlen ihtiyar ihtiyarlık ihtiyar etti beni bîihtiyar



*

Fâidesiz âsiyâbın bendi nedir, çarhı ne? Sehâvetsiz ağniyânın çingâneden farkı, ne?

*

Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı Dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı

*

Arifin her bir kelâmı la'lü mercan incidir Gafilin her bir kelâmı tende canı incidir.

Ebced hesabiyle târih düşürmede son derecede mahir idi. Ünlü âlim, 9 cildlik Tefsir sahibi Elmalılı Hamdi Hoca'nın vefatına söylediği tâmiyeli târihdir :

Şali fevtin yazmağa eclâdı Tefsirin çıkar «Vâris olmuş enbiyâya Hamdi Efendi şüphe yok» 1370 — 9 = 1361 (M. 1943)

Tarikat ve ilmiye sank ve kavuklarını sarma ve düzeltme san'atmda devrin son üstadı idi. istanbul'un 500. fetih yılı hazırlıktan esnasında Fâtih'in türbesindeki sandukanın başında bozulmuş bir hâlde duran Urfî Des-târ'ı devrin klâsik üslûbuna ve hususiyetlerine uygun olarak yeniden sarıp düzeltmiş ve yerine eliyle geçirmiştir. Keza Galata Mevlevîhâ-nesindeki, inkılâp Müzesindeki çeşitli sarık ve kavukları da yeniden sanp düzeltmiş olan bir maharet ve gayret ehli idi.

Yolunda ve mesleğinde ecdâdından görüp tevarüs ettiği emsalsiz bir ihtisasa sâhibdi; rüya tâbir etmede, irticalen edîbâne dua etmede, usûl ve erkân bilmede, devrân ettirmede haklı bir şöhrete mâlikdi. Tarikatlar, tekkeler, ve tarikat mensubları hakkındaki bilgisi yaşanılarak kazanılmış olup, canlı bir târih, ayaklı bir kütübhâne sayılabilirdi.

irfan sahibi olan, nev'i şahsına münhasır ahvâliyle devrimizden uzakta, sanki başka bir âlemde yaşayan İbrahim Fahreddin Efendi çok sevdiği İstanbul'un Karagümrük semtinde

Nûreddin-i Cerrahî Türbesinin bir köşesinde rnedfun bulunmaktadır.

Eserlerinden «Sualnâme» ve «Tarif ât» matbûdur. «Usûlnâme»si tab' edilmemiştir. En mühim eseri olan «Envâri Nûreddin» 2 büyük cild hâlinde olup, 1. cildi tarikatın âyin, erkân ve usûlüne mütealliktir, 2. cildi ise Nûreddîn-i Cerrâhî'den itibaren kendisine kadar gelip geçen bilcümle meşâyih ve hülefânm hâl terce-melerini muhtevi olup üç asırlık bir devre şâmil eşsiz kıymette bir kaynak .teşkil eder; el yazması olup tek nüshadır.



Kemaleddin NOMER

ERENEROL (Papa Eftim), PAPA EFTİM I. — Anadoluya müslüman Türklerden önce gelerek Hıristiyan dîninin ortodoks mezhebini kabul etmiş, fakat Yunanca konuşmayarak yüz yıllar boyunca ana dili olan Türkçe ile konuşmuş ve Rumlar tarafından «Karamanlılar» adı altında anıla gelmiş Ortadoks Türklerden; 1918 Birinci Cihan Harbi mütârekesini tâkib eden karanlık işgal yıllarında ihanetin ve Türklere karşı her türlü mel'ane-tin timsâli Fener Rum Ortodoks Patriği Me-letios'a karşı mücâdeleye girişmiş büyük vatanperver din adamı; Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesinin ilk Patriği; 1884 de Yozgadm Akdağ Mâdeni kasabasında doğdu; babasının adı Baraş, annesinin adı Meryemdir.

Ailesinin eski soyadı «Karahisarlıoğlu», kendisinin vaftiz adı da x

EKENEROL (Papa Eftim I)


5161 —

sun çevrelerindeki bâzı Türk Ortodokslarının
zihinlerine ayn bir hükümet kurma düşünce
sini sokmak için şiddetli telkine girişmişti.
Anadolu Rumlarına- sürekli olarak Yunanlı ol
dukları fikri, aşılanıyor; gazete broşür ve is
tanbul'dan gönderilmiş ajanlarla bu husus
bilhassa belirtiliyordu. Kiliseler birer politika
ocağı hâline getirilmişdi. işte bu sıradadır ki
Keskin Metropolit Vekili Türk Ortodoksu Pa
pa Eftim, işin bu çok tehlikeli kertesinde ilk
defa ayağa kalktı. Keskin'den dünyâ Hıris
tiyanlığına hitap eden l Mart 1918 tarihli be
yannâmesini yayınlayarak Fener Patrikhane
sine kargı isyan etti; bu târihî beyannamenin
hulîsası şudur : M

«... Avrupa müdahalesi ve bilhassa, son zamanlardaki Yunan saldırısı karşısında Ana-dolunun biz Hıristiyan Türkleri son derece müteessiriz, Hiçbir Hıristiyan yoktur ki, şu umumî felâketin yegâne müsebbibinin istanbul Patrikhânesi olduğunu bilmesin... Meselâ İstanbul Patrikhanesinin bize Türklüğümüzü unutturmak ve lisanımızı değiştirmek için aldığı bunca tedbirler kâr etmedi, Anadilimiz Türkçemizi olduğu gibi muhafaza ettik; bu



Papa Eftim I.

(Resim : S. Bozcalı)



r

İSTANBUL
— âieo —

Türk tâbiyeti âdet, kültür ve ahvalimizle ispat etmekteyiz... On asırdan beri Anadolu'da Türk hükümetimiz kiliselerimize ve dînimize ne zaman taarruz etti?... Böyle bir şey vaki midir?... Hâşa!... Kiliseler siyâset ocağı değildir. Allahın evidir. Din, şerre ve ihtilâfa âlet değil, hayra ve iyiliğe, sulh ve selâmete delâlettir. Fener Patrikhânesi, dinî ve ruhanî vazifesini ihmal ederek şanlı Türk milletinin, biz şanlı evlâtlarını desiseler ile Yunanlı yapmaya kalkışması ve Avrupa'ya böyle göstermesi, Türk milletinin aleyhine esastan âri şikâyetlerde bulunması, Allahın emrine ve hakikate muhaliftir...»

Fener Patrikhânesi Keskin Metropolit Vekilinin Istanbula getirilmesi ve muhakeme edilmek üzere Patrikhaneye teslimi için çok çalış-dı ise de muvaffak olamadı. Papa Eftim Efendi Millî Mücâdeleye ilk gününden katıldı; Keskinde cebheden gönderilen yaralılar için önce 50, sonra 5000 yataklı bir askerî hasta-hânenin kurulması için en ön safta çalışan bir sîma oldu ve ordu mensubları ile hal'k kendisine «Baba Eftim» adını verdi. 1920 de bütün Türkiyede meveud 80 dâirei rûhâniyeye mensub metropolitlerden 72 sini ve 548 orto-doks kilisesi ile cemâatinin murahhaslarının oyları ile Anadolu Ortodoks Ana Kilisesinin Umûmî Vekil ve Genel Murahhaslığına atanmış ve bu suretle yegâne temsilci olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine (sonra Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine) bağlı Müstakil Türk - Ortodoks Kilisesi»ni kurdu, istanbul'un istirdadından sonra istanbul'a 1923'te geldi, ve bir müddet sonra 1924 de Galatada bulunan Rum Cemâati Merkez Mütevelli Hey'-eti tarafından Galatada bulunan 4 kilise ve l karma ilk okul Fener Rum Patrikhanesinden alâkalarını keserek Papa Eftime bîat ettikle^ rini ve kendisine vâki davet ile Papa Eftim Galataya gelerek Panaiya Kilisesini Türk Ortodoks Kilisesinin merkezi yapdı. Bu teşebbüs o devirde çok gelişebilir ve Fener Patrikhânesi belki de tamamen kalkabilirdi; fakat olmadı, Papa Eftim'in kıymeti, büyüklüğü anlaşılamadı ve kendisine lâzım gelen yardım yapılmadı. Patrikhanenin yeni bâzı işlerine karşı ancak kalem mücâdelesi yapabildi, bunların arasında «Atenagorasın organı Elefteri Foni Gazetesine cevaben ve Fener Patrikhânesi ile

ANSİKLOPEDİSİ

Rumluğun iç yüzü» başlığı altında yayınladığı yazı dikkate değer. 1965 de de Panayia Kilisesinde tertiblediği bir âyini ruhanîde Patrik Atenagorası aforoz etmesi mücâdelesinin son safhasıdır. Bundan sonra ise yerine ayni idealleri güden büyük oğlu Türk Doktor Turgut Erenerol'u istanbul Başpiskoposu unvanı ile iş başına geldi.

Yıldız (Meri, doğ. 1914), Bilge (Polin, doğ. 1916), Turgud (doğ. 1922; hâlen Bağımsız Türk Ortodoks Patriği Papa Eftim II), Selçuk (doğ. 1926) adında beş evlâdı vardır.

ERENEROL (Dr. Turgud), PAPA EF-

TÎM II, — 1920 yılında Ankara'da doğmuş-dur. ilk, orta ve lise tahsilini istanbul'da Feyzi Âti Lisesinde yapmış (1938); istanbul Tıb Fakültesinden mezun olduktan sonra 5 yıl Amerika'da kalarak ihtisasını ikmâl etrnişdir.

Bu yıllar içinde 24 sene Diyagosluk yapmış, 1961 yılında Ruhbanlık ve Episkoposlu-ğa Babası Papa Eftim I tarafından takdis edilmişdir.

istanbul'da Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesinin mümessili ve istanbul Baş Epis-koposluğunu yapmakta iken babası Papa Eftim'in vefatı üzerine aynı_ kilisenin patrikliğine gelmişdir.

Kendisi Ana dilinden başka ingilizce, Fransızca, Rumca bilir. Evli ve Timur (doğ 1965) adında bir çocuk babasıdır.



Papa Eftim IJf.

(Kesim : S. Bozcalı)

ERENKÖY

ERENKÖY — Anadolu yakasında, liman denizine nisbetle Kadıköyünden öte geniş bir semtin adı; Istanbulun fethinden yüz yıl evvel Türk hâkimiyeti altına geçmiş topraklarda bulunduğu halde geçen asrın ikinci yarısı içinde' dir ki bir sayfiye, yazlık dinlenme bölgesi olarak büyük şehrin Anadolu yakasındaki parçası içine katılmışdır.

Erenköy fâtihinin Orhan Gazi zamanında yaşamış Ali Gazi Baba adında bir zât olduğu rivayet edilir, ziyâretgâh olan kabri durmaktadır (B.: Ali Gazi Baba, cild 2, sayfa 667). Bu geniş sahada XIV. yüz yılda önce Merdivenli Köyü (Merdiven Köyü) kurulmüşdu (B.: Merdivenli Köyü); nefsi Erenköy serapa bostanlar, bağlar ve bağ evceğizlerinden mürek-keb manzarası ile gelmiş, ancak Sultan Abdülâ-ziz ve ikinci Abdülhamid zamanlarında, devlet erkân ve ricalinin rağbet ettikleri bir sayfiye olarak kesif iskân bölgesine katılmış; bağlar ve bağçelerle çevrilmiş ahşab köşkler yapılmış-dır; bu güzel, ve dış yüzleri hemen istisnasız beyaz yağlı boya ile boyanmış yazlık kâşanelerin bağçelerinde çeşidli cinsleri ile çam ağaçları dikip yetişmek; o devrin zevklerinden ol-muşdur. Köşk bağçelerine kazılan kuyulara, motorlu tulumbalar henüz meveud olmadığı için, köşklerin mimarî zerâfeti ile ahenkli, demir çubuklardan çatılmış narin kuleler üstünde büyük pervanelerle yel tulumbaları konmuş-dur.

istanbul'un mülkî teşkilâtında Erenköy" 1967 yılına kadar Kadıköy kaymakamlığının bir nahiyesi idi; 1934 Belediye Şehir Rehberinin 31 numaralı paftasında yedi semti olduğu kayıdlıdır; semtlerin isimleri şunlardır: -


  1. — Nefsi Erenköy

  2. — Bostancı

  3. — Suadiye

  4. — Caddebostanı

  5. — Sahrayı Cedid

  6. — Göztepe

  7. — Merdiven köyü

1967 de her ne sebebden ise Erenköyün-den nahiye müdürlüğü kaldırılmış, idaresi doğrudan doğruya Kadıköy Kaymakamlığına bağlanmıştı. Fakat Emniyet Baş komiserliği, P. T.T. Müdürlüğü, Özel İdare Müdürlüğü, Belediye Hekimliği duruyordu; Baş komiserliğe bağlı dört karakol (Bostancı, Şenevler, Koz-

r

ERENKÖY AEBYUMU

5162 —

ÎSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

5163

ENSTtTÜTRtSLER


yatağı, İçerenköyü) vardı; ve Nefsi Erenköy, Caddebostanı ve Suadiye olmak üzere üç muhtarlık bulunuyordu. (B.: Bostancı, cild 6, sayfa 2973; Cadde bostanı, cild 6, sayfa 3323; Sahrayı Cedid; Merdivenköyü; Göztepe; Koz-yatağı; îçerenköyü; Ş-enevler; Suadiye).

ERENKÖY AEBYUMU — İstanbul Verem Savaş Derneği tarafından veremli çocukları tedavi için açılmış bir yuvadır.-1961 de Dr. Bülend Çin tan'in yazdığı «Erenköy Aeryumu» isimli broşürde müessese hakkında umumî bilgi verilmişdir. Dikkatle yapılan veremli taraması sonunda 1952 yılında İstanbulda 3000 veremli aile tesbit edilmiş ve bu ailelere mensup 6000 çocuğun bu bulaşıcı hastalığın tehdidi karşısında bulunduğu görülmüşdür; ve Eren-köyünde satın alınan Çamlıkda, 1953 yılında Kızılay'dan temin edilen çadırlarla bu çocuklar için bir kamp açıldı; 22 haziran - 13 ağustos ve 15 ağustos - • 15 eylül arasında iki devre olarak devam eden kampdan ve 9972 liralık masrafa mal olan 83 çocuk faydalandı. Daha sonra aynı çamlığa 70000 lira harcanarak 50 yataklı bir aeryum inşâ edildi, ve buradan 1954 yılında 27 ağustos - 10 aralık arasında 76 çocuk faydalandı; bu bakım için de Verem Savaş Derneği 17000 lira harcadı. 1955 de Aeryum l haziran - 15 ekim arasında açık bulundurularak 30,000 lira harcandı ve 89 çocuğa bakıldı.

Önceleri yalnız yaz aylarında faaliyette bulunan aeryumun yaz ve kış devamlı açık tu-tıılâbiîmesi için kalorifer tesisi, kapalı yemekhane ve kapalı hamam yapıldı, bu işlere ve inşâata da 300,000 lira harcandı ve 1956 da müesseseye'ikinci bir paviyon eklendi; ve 50,000 lira masrafla 97 çocuk faydalandı.

Erenköy Aeryumu 18 haziran 1956 tari


hinden bu yana devamlı olarak faaliyettedir,
ve yatak sayısı da 110 olmuşdur; 1957 - 1960
arasında müessesenin baktığı çocuk sayısı ile
yaptığı masraflar şunlardır: '

1957de 80 çocuk 43,000 lira

1958de 138 çocuk 89,000 lira


  1. da 153 çocuk 78,000 lira

  2. da 141 çocuk 145,000 lira ;-, • •; .

Çocukların tahsilleri için : bir de ilkokul
açıldı.. . . .. " . ... : •_,

istanbul Verem Savaş Derneğinin Dispanserlerinde hayır sever zatlerin kurdukları sosyal yardım komiteleri 1955 yılından itibaren faaliyete geçdiler. îlk olarak Taksim Dispanse-rindeki komite, kendi muhitinde bulunan zayıf çocuklar için Göztepedeki Taş Mektepde bir yaz kampı açdı; Erenköy Aeryumunda ikinci paviyon yapılınca, Göztepedeki bu kamp oraya nakledildi, ve ilk 50 yataklı kısımda 31 yatağın masrafım Taksim Komitası teahhüd etti.

Sultanahmed Dispanserindeki yardım komitesi Aeryumda 25 yatağın, İstinye Dispanserindeki komite de 5 yatağın masraflarını üzerine aldı.

Aeryumda açılan ilk okulun sıra, kürsü ve şâir lâzım gelen dershane levâzımâtım, hayır severliği ile tanınmış merhum mühendis Hayri Ögelman'ın adına zevcesi Bayan Fah-rünnisâ yapdırttı, ve bu ilk okula «Hayri ögel-man Dershaneleri» adı verildi.

Erenköy Aeryumuna, istanbul Verem Savaş Derneği dispanserlerine kayıtlı veremli ailelerin sağlam, fakat vereme müstait ve bu hastalığın tehdidi karşısında bulunan 3-13 yaşındaki çocukları kabul edilir.

Çocuklar dispanserler tarafından seçilir, tanzim edilen aeryum fişleri ile Taksim Dispanserinde sıraya konulur. Aeryumda yatak boşaldıkça aeryuma gönderilir. Aeryumda kaldıkları müddetçe dikkatle sıhhî kontrole tâbi tutulurlar. Çocukların beslenmesi de gereken önemle sağ/.amr. Çocukları aeryuma alınmış geçim sıkıntısı çeken ailelere en küçük bir külfet yüklenmez, çocukların okul ve giyim ihtiyaçları da aeryum müdürlüğünce temin edilir.

1961 yılında Aeryumda yatak masrafı teahhüd etmiş hayır sever zâtler ve müesseseler şunlardır:|Aktay Ailesi, Bekir Alpar, Bedri BekiroğluSlSinine Eşref Berker, Ferhunde Bir-kan, Muâlll Diler, Seden Dorgal, Tâhir Dü-ıner, TarJJÇjîüıSer, ^PâiMize;;;Erenyol, Âkil Er-güven (2K^^^Ş;|,v :|hsân ;Eiçfn,: Asadur Gidut-yan, eln^IHiöjaMöGglüie^^ıned Kara, General KoMSı0gIu,;;/;|la;hııiüd;; Muhtar, Ferid Mu-hayyeş,|^^ımel:Nadi, "^ferenses - Nimetullah, Halid Nl|^:^^l|aE^ârİ|ı,''Mim Kemal Öke, Bahri Pulat, "Sârica Ailesi; Samime Sedes, Mine Tolanay, Hamdi Tekyeli, İhsan Tezcan, E-mine Güzide Tezcan, Dr. Aydın Yolaç, M. Nedim Zaber, Hürriyet Gazetesi (2 yatak).

Sosyal komitelerin Erenköy Aeryumuna alâka ve yardımları gün günden artmaktadır (1962).



Hakkı GÖKTÜRK

ERENKÖY CAMİİ ÇEŞMESİ — «Eren-köyü Camii avlusunda üstü kubbeli şadırvan biçiminde, sekiz musluklu mâmur bir çeşmedir. Etrafı geniş bir saçakla çevrilmişdir. Ay-np. taşları bir örnek sıralanmış ve tekne yerine sekiz köşeli bir gider çukuru yapılmışdır. Aynaların üst tarafında sülüs yazı ile âyât-ı kerîme yazılmışdır. İnşâ târihi 1323 (M. 1903) dir» (ibrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II; 1945).

EEENKÖY GÜNEŞ KOLEJİ — (B. Güneş Koleji)

ERENKÖY HAMAMI — Göztepe Hamam Sokağı üzerinde, bu sokağın Erenköy tarafı başında küçük bir semt hamamıdır; bu hamamı görerek bize gereken notu getirecek Bay Haydar Çilli vaadini yerine getirmemişdir; şu satırların matbaaya verileceği güne kadar «hazır, geliyor» lâfı ile oyalandık (eylül 1968) Ha-râre kısmı soyunma yerinden darca bir koridorla girilir iki halvetimsi bölmeden mürekkeb küçük bir hamamdır; 1968 de işlemekde idi.

ERENKÖY HAT BOYU SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kadıköyü ilçesinin Erenköy nahiyesi yollarından; aynı ilçenin Kızıltoprak nahiyesine bağlı Caddebos-tanı ve Göztepe ile Erenköy arasında sınır yol elan Edlıern efendi Sokağı ile Erenköyü tiren istasyonu önü arasında uzanır, Erenköyü istasyon Sokağı ile kavuşağı vardır (pafta 31). İki araba geçecek genişlikde asfalt bir yoldur; çoğu bağçeli birkaç beton ve ahşab ev ve dükkânlar arasından geçer, bir bağçeye dayanır. Zihni Paşa Camii ve Erenköy Tiren İstasyonu bu sokaktadır. Bir çarşı boyudur: 3 berber, l ec2.âiıâne, l pastacı, l kırtasiyeci, l işkembeci, 3 terzi, 2 nalbur, l kasab, 3 kunduracı, 2 ke-babcı, l tuhafiyeci, 3 koltukcu, l demirci, l tuğla - briket imalâthanesi, l elektrik - radyo tamirci, l kömürcü, l emlâk alım - satım bürosu, l inşaat malzemecisi, l kuru usûl elbise temizleme evi, l ciğerci, l mobilyacı, l elektrikçi, l börekçi l kahvehane, l bağçeii kahvehane vardır; Erenköy Postahânesi, İş Bankasının Erenköy Şubesi, Kadıköy Müftü-

lüğü, Erenköy Kur'an Kursu, İlim Yayma Cemiyeti Erenköy Şubesi, yukarda da kaydettiğimiz gibi Zihni Paşa Camii ve Erenköy Tiren İstasyonu bu sokaktadır; sokağın bitiminde de Erenköy Çamlık Yazlık Sineması vardır.

Edhem efendi Sokağı ile olan kavuşak noktasına yakın bir yerde hicrî 1340 (M. 1921) de yapılmış halk arasında «Dâmad Fahir Bey Çeşmesi» diye anılan bir çeşme vardır.


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin