Kadere iman 2 Kader Konusunda Bazı Meseleler 3


II- Kader Tarifinin İzahı



Yüklə 403,77 Kb.
səhifə11/14
tarix18.01.2019
ölçüsü403,77 Kb.
#100613
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14

II- Kader Tarifinin İzahı

Yukarıdaki kader tariflerini gözden geçirecek olursak anlarız ki, kader sadece insanlarla ilgili olan bir şey değildir. Bilakis insanlarla beraber canlı ve cansız, yaratılmış ve yaratılacak her varlık ile yakından ilgilidir. İnsan ile ilgiliolan kader kısmı, kader meselesinin nihayet pek küçük bir parçasını teşkil eder. Bu tariflere göre:



a) Suyun akıcılığı, taşın sertliği, ateşin yakıcılığı… gibi bütün eşyanın hususiyetleri bu takdirin neticesidir.

b) Varlık aleminde bulunan yer çekimi, rüzgarların meydana gelmesi, ısınan maddelerin belirli bir kanuna göre genişlemesi… gibi bütün tabii kanunlar bu ezeli takdire bağlıdır.

c) Hayvanlarda görülen içgüdüler (= sevk-i tabiiler): Ördeklerin, balıkların yüzmesi, kuşların uçması, arıların bal, örümceğin ağ yapması… Allah’ın takdiri ile olmaktadır.

d) Vücudumuzda her organın bir vazifesi vardır. Mide, karaciğer, sinirler, damarlar, göz, kulak… herbiri ancak kendi sahasında Cenab-ı Hakk’ın takdir ve tayin ettiği vazifeyi yaparlar.

e) İnsanların maddi ve manevi sahada ilerlemesi veya gerilemesinin ne gibi kanunlara bağlı olduğu, hangi şartlar bulunursa kazanılacağı, yahut kaybedileceği bu takdir ile belirtilmiştir.

Hâsılı kâinatta mikroplardan güneşe ve daha büyük varlıklara varıncaya kadar onların vazifeleri, her türlü hareketleri, onlarda meydana gelecek her türlü değişiklikler, takdir-i ilahi ile tesbit edilmiştir. Hiçbir varlığın bu takdire en ufak bir şekilde karşı gelmesi mümkün değildir. Her varlık kendisi için ne takdir edildi ise tamamen ona uygun durumda olmağa mecburdur. "De ki her şey kendi yaratılışı üzere hareket eder."185 ayeti ile: "Güneş de kendine tayin edilen karargâhta seyr ve cereyan etmektedir.Bu Aziz ve Alim (= Her şeye galib, her şeyi bilen) Allah’ın takdiridir." 186 Ayetleri bu hususu anlatırlar.




III- Kader, İnsanlık İçin Allah'ın Büyük Nimetidir

Allah'ın sayısız nimetleri arasında, kaderin de ayrı ve önemli bir yeri vardır. Allah Teâlâ'nın varlık âleminde koyduğu kanunların (değişmezlik) vasfı şük­rünün edası mümkün olmayan bir nimettir. Dünyanın bütün medeniyyeti Allah Teâlâ'nın varlıklarda değiş­mez vasıflar takdir buyurması üzerine kurulmuştur. İnsana düşen şey, bu değişmeyen kanunları keşfetmek ve o kanunlardan istifade ederek medeniyet yolunda ilerlemektir. Meselâ:

Cisimlerin suda batmaları veya su üzerinde dura­bilmeleri için değişmeyen bir kanun vardır. Bu kanun, Amerika'da da, Avustralya'da da aynıdır. Bu kanun Arşimed tarafından keşfedilmesinden evvel de aynı idi, bundan sonra da aynen devam edecektir. Şayet bu de­ğişmez kanun olmasa, dün suya atılan ve batmayan bir cisim, hacmi ve ağırlığı değişmediği halde bugün batsa, gemiler ve benzerlerinin yapılması mümkün olur mu idi? Bu şartlar altında bir deniz yolculuğunu kim göze alabilirdi? Avrupa'dan Amerika'ya kadar uzun bir yol­culuğa cesaret ve emniyetle çıkıp okyanusları aşanlar, Allah Teâlâ'nın koyduğu değişmez kaderden istifade et­mektedirler.

Cisimlerden bir kısmı yalıtkan, diğer kısmı iletken­dir. İletken olanlarla cereyan nakli, yalıtkan olanlarla cereyanın tehlikesinden emniyet sağlanmaktadır. Eğer, bu maddelerin yalıtkan ve iletken oluşları değişmez şe­kilde tesbit edilmiş olmasaydı... meselâ dün cereyanı ileten madde bugün iletmez olsaydı medeniyette tek adım atma imkânı kalmazdı. Çünkü bugünün medeniyyetini elektriksiz düşünme imkânına sahip değiliz. Yahut dün yalıtkan olan ve cereyanı geçirip iletmeyen maddeler iletken oluverseydi o zaman da feci bir du­rum ortaya çıkardı.

Bu arada insana düşen vazife, bu kanunların kendi kendine olmadığını, Allah Teâlâ'nın yaratması ve de­vam ettirmesiyle olduğunu kabul etmek ve unutma­maktır. Bir taraftan bu kanunlardan en geniş şekilde istifade ederek medeniyet sahasında ilerlerken, diğer taraftan da Allah'ın kulu olduğunu ve bunların da ken­dini imtihan için verilmiş birer nimet olduğunu bilecek ve bu nimetlerin şükrü için çalışacaktır.187 Bir âyet meali şöyledir: "De ki haber verin bana; Eğer Allah gündüzü kıyamet gününe kadar devamlı olarak uzatsaydı içinde sükûnet bulacağınız geceyi Allah'tan başka size getire­cek olan tanrı kimdir? Hâlâ ibretle bakmayacak mısınız.

V- Kader-i Mübrem ve Kader-i Muallak

Biri insan iradesine bağh olan, diğeri insan iradesi­ne asla bağlı olmayan iki türlü kader vardır. Bunlar­dan insan iradesine bağh olan kadere: Kader-i mutlak, diğerine ise: Kaderi mübrem denilir.



Kader-i Muallak:

Kendi irademize bağlı olduğu içindir ki, hakkımız­da iyi şeyler diler ve ona göre hareket edersek Allah onu yaratır. Fena şeyler diler ve öyle hareket edersek onu yaratır. Ne ekersek onu biçeriz. İlâhî bir kaidedir ki, buğday eken ancak buğday alır, arpa alamaz, arpa eken de arpa alır, buğday alamaz. "Kim zerre ağırlığın­ca hayır işlerse mükâfatını görür, kim zerre ağırlığınca şer işlerse cezasını görür." 188

Hayatın bütün devirlerinde hal ve durum tamamen böyledir. Evlenmeden çocuk sahibi olmak, uçak (ve onun gibi bir âlet olmaksızın) uçmak, bir şey yemeden doymak, devasını elde etmeden şifaya kavuşmak, tesis­lerini kurmadan elektrik elde etmek mümkün değildir. Herbiri için Cenâb-ı Hakkın takdir ve tesbit ettiği sebebleri elde etmek mecburîdir. Maddî sahada durum böyle olduğu gibi manevî sahada da böyledir. Manevî bakımdan (= din yönünden) yükselmenin veya alçalma­nın yollarını da Hak Teâlâ peygamberleri yoluyla be­yan etmiştir. İman etmeden cennete girmek, haram iş­leyerek Hakkın rızasını kazanmak, peygamberlere tabi olmaksızın din yolunda yürümek mümkün değildir. İn­sana düşen şey dünyada mes'ud olmak isterse kendine verilen iradeyle onun sebeblerine, âhiret saadetini is­terse onun sebeblerine yapışmaktır. Sebebler meydana geldikten, bütün şartlar hazırlandıktan sonra Cenab-ı Hakkın izni ve keremiyle netice elde edilir.

İşte kaderin insan işlerine olan te'siri buradadır. Yani insan başarıya ulaşamazsa bu, mutlaka şartların tamam olmamasından ileri gelmektedir. Yoksa kader, iradesini iman yoluna sarfeden kimseyi küfre, küfür yoluna sevkeden kimseyi de (şayet Allah'ın husûsî bir ikramı olmazsa) iman yoluna sevkeden mânâda bir te'sirde bulunmaz. Kaza ve kader bahsinde üzerinde durulan, bu kı­sımdır.




Yüklə 403,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin