Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə11/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   76

Reşad Mînıaroğhı

BEHÎBE SOKAĞI — Bakırköyünde Kartaltepe mevkiindedir; Kartaltepe Caddesi ile Tarakkî Sokağı arasında uzanır; Gülbeşeker sokağı, Filiz sokağı, Avniye sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir. Üzerinde bulunan ahşab ve kagir evlerin çoğu bağceli, ve hemen hepsi hâli vakti yerinde aile meskenleridir (Ekim 1060)



Hakkı Göktürk

BEHİŞTİ

— 2384


İSTANBUL

' ANSİKLOPEDİSİ

2385

BEHİYE (Tırnayalı Benli)




BEHİSTÎ — On altıncı asır şâirlerinden ve şeyhlerinden, asıl adı Ramazandır; tesbit edilememiş bir târihde Vize'de doğdu, tahsilini İstanbulda yapdı, o devrin büyük şeyhlerinden Merkez Efendiye intisâb etti, 1571 de bir vazife ile gittiği Çorlu'da öldü. Kanunî Sultan Süleyman sânında bir «Süleynâme» si, «Cşnı Şah ile Âlem Şah» adında bir eseri vardır; aşağıdaki beyit şiir diline örnekdir: Bezme gel bu gece ey âlemi hüsnün mâlıi Yoksa yerden göğe dek inciniriz vallahi

Bibi.: İ. A. Gövsa, Türk meşhurları

BEHİŞTİ — Fatih Sultan Mehmedm emrinde istanbul fethinde bulunmuş kumandanlardan karışdıran Süleyman Beyin oğlu; •on beşinci asrın ikinci yarısında yaşamış, «Behiştî» şairlik takma adıdır, asıl isrni bilinmiyor ; İkinci Sultan Bayazıdın zamanında «beşeriyet iktizâsı», biz şairlik yolunda hünkâr yakını bir dilbere aşk ve alâka yüzünden diyeceğiz pâdişâhın gazabına uğradı, can korkusu ile İrana kaçdı, orada Molla Cami ile Ali Şir Nevâî'nin hizmetlerinde bulundu,, şöhretleri bütün islâm âlemini tutmuş bu iki büyük adamın Sultan Bayazıda yazdıkları şefaat mektubları ile vatanına döndü, kusuru afedijdi, Beş hikâyeden mü-rekkeb divan edebiyatında «Hamse» denilen bir eseri vardır, Hamsesindeki hikâyelerin isimleri şunlardır; «Vâmık ve Azrâ», «Yusuf ve Züheylâ», «Hüsün ve Nigâr», «Süheyl ve Nevbahar», «Leylâ ve Mecnun».

Aşağıdaki beyit şiir diline örnekdir: Söyle tutmuşduı şerâri dûdi âlımı gökleri Korkarım yağmur yerine od saça gökden selıâfo Bibi.: Lâtif î, Şuerâ Tezkiresi

BEH.İYE (Şehremini! Zilli) — Gelini ağzından yazılmış- bir hicviyeden tahmin edildiğine göre Üçüncü Sultan Selim zamanında doğmuş, ikinci Mahmud, Abdülmecid. Abdülaziz ve İkinci Abdülhamid devirlerini görmüş, bu sonuncu hükümdarın zamanında yaşı doksanı aşkın ölmüş tipik bir mahalle karışıdır. Üsküdarlı halk şâiri Vâsıf Hocanın bize tevdi etliği notlar arasında bulunan hicviyenin kimin tarafından yazıldığı bilinmiyor :

Kaynanamın yaşı olmuş üç otuz Cadının basına inmedi topuz Düşmez hiç sırtından bir gün ferace

Kırk kapu çalar o gündüzle gece Dili çatallıdır yılan misâli Pabuçsuz kaçırır görse Deccâli Yılda iki bayram topçu neferi Yatsudaıı evvel o girmez içeri Şehremini! Zilli Belliye nâmı Var mıdır bilmeyen şu kaynanamı Sultan Nevruz Hıdırcllezle sünnet Nikâhda seker lohusada şerbet Saltan düğünleri cuma alayı Cenaze evinde helvadan payı ' Kaçar mı gelinin hamam paçası Bayramların bahşiş ile boğçası Salıncağa gider bayram yerine Yangın olar koşar geçid seyrine Nişan nikâh bozar çöpçatan da o Fitne kazanını kaynatan da o Oğlunun başına geçirmiş çılbır Verem olmaz isen göbeît at çıldır Cehennemde kütük olası cadı. Ne huzur bırakdı ne ağız tadı BEHÎYE (Tırnavah Benli) — Ondoku-zuncu asrın ilk yıllarında güzelliği ve oyunları ile Büyükşehrm şöhretlerinden olmuş bir kibti kızıydı. Halk şâiri ve son yeniçerilerden Çardak iskelesi Kolluğu çorbacısı Ga~ latalı Hüseyin Ağanın destan mecmuasında Karagümrüklü Berber îsmail şâmndaki destanın kenarında (B. Hüseyin Ağa, Galatalı; İsmail, Berber) hal tercemesi şöylece nakledilmiştir :

«Bin şâhid isterdi kibti demeğe;. Rume-linde Tırvana kasabasından Kaptânıderyâ Tatar Râmiz Paşa içün getirdiklerinde gül gon-cesi bikri nâşüküfte idi, on üç yaşında -var yok; Nahilbend Mahallesinden Değirmenci-kızı Safiye nam esirci 700 altün saymışdır derler babası çingâneye, amma Kapdan Paşaya mağribîdir demişler (B.: Râmiz Paşa, Tatar). Alemdar Paşa vak'asmda Kandıralı Mehmed zuhur idüb (B.: Mehrned, Kandıra-, lı) galebe yeniçeride kaldıkda paşası firar etmekle sarayı yağma oldukda Çengi Behi-yeyi Yeniçeri kayış bacaklarından zehri mâr Odabaşı Kara Tahsin dimekle mâruf çar ebru yiğit kaldırmış, Tahtakalede yeniçeri avretlerinin (fahişelerinin) olduğu haneye koymuş, kapanmış. Behiye vak'ai azîmeye kadar (Alemdar Paşa vak'ası 1808 dedir; burada vak'ai azîme denilen 1826 da Vak'ai Hayri-

yedir ki aradan 18 sene geçmiş, Behiye artık 31 yaşındadır) Kara Tahsinin kanadı altında oldu. Üstüne çengi yok idi, amma Tahsinin havlinden avrete er parmağı değmedi. Vak'ai azîme zuhurundan mukaddem idi, Kara Tahsin mahbûbu dilâribu refiki has edindi ol oğlan Karagümrükde yeniçerilerin kebir kahvehanesinde berber civanı îsmaildir; oğlan ocakda civelek idi. Galatalı Hüseyin Ağaki sânında destan yazdı, şöhreti İstanbu-lu tuttu. Benli Behiye bu oğlana taaşşuk idüb Kara Tahsinin ayağına düşüb iznin aldı ve maşukuna nâü oldu, ol târihde İsmail onaîtı on yedisinde duman bıyık mûrâhik idi, zen-nü şevher misal, oğlanın gelmediği gece avret divâne olur idi; amma Tahsin ile bile olduğun bildiğinden ağzın açamazdı. Vak'ai kebir ki zuhur eyledi. Benlinin gözü cihanı görmeyub yalın ayak hem reaya avreti gibi başı açık, .zenne şalvarın üstüne İsmailin ,-cebkenin almış, destide şişhane tufenk- Karagümrükde olan kahvehaneye varmış, derûnî te-hî, in cin top oynar, bir bektâşi kalender vardır kabak başında bîşuur, andan Mehmed Ağa Hamamına varır, ora dahi boş. Dir ihtiyar;

— Gece burda idiler, seheri pür silâh çıkub zân-nım Yeni .Odalara gittiler!, der.

«Bu haberi alır, ol zaman Behiye kışlaya varır (Ben Behiyenin doğrudan Aksaraydaki kışlaya, gitmeyüp İsmaili evvelâ Karagümrük kahvehanesinde, sonra da Mehmed Ağa Hamamında araması şâyâm dikkattir. Vak'ayi Hayriyede İstanbuldaki , bütün yeniçerilerin cenge iştirak etmediği, büyük kısmının ihtilâl başlar başlamaz şehir dışına kaçdığı yolundaki rivayeti kuvvetlendirir). Yeni Odalarda görür ki âteşi Nem-

ruddur; derununda olan canın taşra atsa nimet bilür. Yoldaşlar:



  • Dön bre avret, ocağımız yandı battı..
    Dediklerinde, biri dahi;

  • Berber İsmail sehid oldu, gözümle
    gördüm!, der.

Behiye bunu ki duyar, tamam tecennün idüb kışlaya girer ki oğlanın iaşesin bula (Bu büyük kışla iç içe avlular, taşlıklar, koğuşlar, mescidler, tekkeler, çardaklar, kerevetler, köşkler, mutfaklar, hamamlarla muazzam bir lâbirenttir. Hemen bütün binaları ahşabdır. Sükûnet içinde birini arayub bulmak gaayet güç bir iş iken, harıl harıl yanar iken bir sevgili cesedi aramak 'ancak cinnet eseridir. B.: Yeni Odalar). Girmek var, çıkmak yok; ol târihde taze yiğit olup Gazi Sultan Mahmud kılıcından kelle kurtarmış muammerinden Taşkasablı Tulumbacı Haydar Ağa nakletmiştir:

— Kışladan âhir ben çıkdım, Çenginin

Tırnavah Benli Behiye (Besim; Sabiha Bozcalı)

BfiIİL¥L (Hafız)

— 2386 -


İSTANBUL

CAMİÎ



öldüğün gördüm; Zincirlikuyu Taşlığında iaşeden iaşeye koşardı, başına üsküb koymuş, elinde şişhane, eğilir, yüzün görür, kalkar âhir canibe koşardı, âteşi Nemrud içinde Semender idi, âhir anı gördümki fevkaanî çardak avretin üstüne çöker, o dahi gördü amma firar eylemedi; gözüm kapadım kacdım.. demiş idi. Elhak şehîdei aşku muhabbettir. Kara Tahsin için Lâleli çenginde düştü dediler. Berber İsmail vak'ai kebirden on iki sene geçdikde Kasırnpasada kulaksız Hamamından zuhur etti, Tersanede asker oldu (B.: İsmail, Berber)».

BEHLÛL (Hafız) —- On altıncı asır şâirlerinden ve cami hatiblerinden; İstanbulda doğdu, sesi çok güzel ve çok gürdü, tecvidi çok iyi bilirdi, Kur'anı yedi usûl üzerine tilâvet ederdi; diğer hafızlara üstünlüğü hıfz etdiği Kür'ana mânâsı ile de vâkıf olmasıydı, «marifet esîri, ilim âşiftesi kimse» idi. Kadim âdetdir, bir hasta ölünce yüzüne mücellâ bir şey, ekseriya ayna tutulur, buğulanmazsa soluğun kesildiğine tam kanaat hasıl olur; bu âdet hatırlanırsa Hafız Behlûl'un aşk hastası ağzından yazdığı şu beyit, soğukça da olsa hünerlidir:

Caıı gamınla çıkdı cana, ger inanmazsan ana Bir nefes tut ağzıma âyîııei ruhsârmı.. Bibi..- Lâtifi, Şuerâ Tezkiresi BEHLÛL EFENDİ — Geçen asır sonlan ile asrımız başında yaşamış seçkin musikişinaslardan; hayatı hakkında en küçük bir bilgi edinilemedi; yalnız îhtifalcı Mehmed Ziya Bey, Nevsâli Osmânînin rûmi 1328 yılı nüshasında Bahariye Mevlevihânesi şeyhi Hüseyin Fahreddin Efendinin haltercemesi ma-kaalesinde şeyh efendinin mûsikîdeki mesâi arkadaşları arasında bu zâtin adını kaydediyor.

BEHOBAL MELİKESİ — Asrımızın başında Hindistarım İngiltere himayesindeki küçük rnüslüman devletlerinden Behobal Mihraceliği tahtında oturan kadın hükümdar Bi-Piya Beygüm 1911 yılı ağustos başında sırf halifeyi ziyaret etmek için î'stanbula gelmişdir. Ozaman Osmanlı İmparatorluğu ve hilâfet tahtında oturan Beşinci Sultan Mehmed Reşaddır. Pâdişâhın baş mabeyincisi olan Lutfi Simavî Bey bu ziyareti neşretdiği .hâtıraları arasında kısaca şöylece kaydetmiş-

dir:


«20 Temmuz 1327 (M. 2 Ağustos 1911), Halifeyi ziyaret etmek üzre vürûd e-den Behobal Hâki-mesi Bi-Piya Beygüm refakatinde ma-hâdîmi (oğulları) TJ-beydullah ve Hamî-dullah Hanlar ile İngiltere sefiri delâleti ile huzûri şahaneye Behobal Melikesi kabul olundular. Yü- (Kesim: B. Sere») zü kalın bir peçe ile örtülü olan müsâriileyhâ ile pâdişâh fârisî lisanı ile mükâleme etti. Hâkimeye ve mahâdîmine münâsib hediyeler verildi. Müsâriileyhâ badehu haremi hümâyunu ziyaret etti»;

Bir devrin siyasî şöhretleri arasında bu-lunub kalem sahibi olarak da tanınmış olan bu bâşmâbeyinci bey (B.: Liitfi Simavî) maalesef pek muhtasar ve pek sathî olarak yazdığı hatıratının bu bir kaç satırında da târih zevkinden mahrum olduğunu gösteriyor, ve haklı soruları cevabsız bırakıyor ki bu ziyareti dilediğimiz zenginlikde tasvir etmek mevkiinin imkânları içinde idi. Hindli- kadın hükümdar kaç yaşındadır? Yüzünde kalın bir peçe vardır, fakat kıyafeti nasıldır? Padişah ile ne konuşmuştur? kabul merasimi nasıl olmuştur? Halifenin elini mi öpmüştür? Hangi sarayda, o sarayın hangi salonunda kabul edilmiştir ? Mülâkaat ne kadar sürmüştür Kendisine ve oğullarına verilmiş olan münâsib hediyeler nelerdir Harem ziyareti nasıl olmuşdur? tMelikeye bir ziyafet verilmiş midir, verilmiş ise haremde mi, pâdişâh 'ile mi yemek yemiştir? Harem de elbet ki yüzünü açmıştır, veçhen nasıl kadındır Saraya hangi vâsıta ile gelmiş', nasıl dönmüştür? İstanbulda ne kadar ve nerede kalmış-dır? Bilgisi, irfanı nasıl bir kadındır? Türkiye ve türkler hakkında duygusu nedir?

Bibi: Lütfi Simavî, Sultan Mehmed Eeşad Hanın ve halefinin sarayında gördüklerim.

BEHEAM (Kalyoncu) — Ondokuzuncu asır başında güzelliği ile şöhret bulmuş bir tersane sehbazı; son yeniçerilerden Çardak Kolluğu çorbacısı ve halk şâirlerinden Gala-

tali Hüseyin Ağanın bu genç sânında tamamlanmamış bir destanı vardır.

1. Kandile gül yağı kondu çanağa
Pâkîze bir civan düşdü ocağa

'," Girmiş matlub olan âteşin çağa

Tersanede ateş sardı saçağa

2. Kalyoncu Behram o şuhi şehlevend
Tâzerû sehbâzü servi serbülend

t Zerrin perçemine diyelim kenıend

Berberbaşı çeksün altun tarağa



  1. Serenbaz, cnııdabaz, çâbıkü çâlâk
    Rûyîne pek baksan olur grazebnâk
    Hançer bedest olub itmeden helak
    Yol îk bîlüb sokul ol gül yanağa

  2. Korkar mı balını seven arıdan
    Kuşbazın hesabı yemden darıdan

Sohbeti acdın mı kızdan karıdan

ı:

Varıyor Behramın ağzı kulağa



5. Kalyoncu çıplağı Hülâg'û 'Hânım
Ey huni bakışlı ruhi revanim

, Gel bulalım sana bir kibar hanını

Bir oynaş gerek bu ateşli çağa


  1. Çubuklu Bağçesi size münhasır
    Fıstıklık altına serilir hasır
    Rakısı mezesi hem nigâr hazır
    Şehbaz civanları çeker o bağa ,*,,.

  2. Gel civanım yaslan şöyle sineme
    Naz itme çözülsün sol sadef düğme
    Kızılcık hutaıab mı görelim meme
    Diye nigâr seni sarar kucağa

8. Âdettir üçleme sunulur rakı

Tâ ki tefrik etme karayla akı »,

01 yosma avretin izin ver hakkı Düşer Behram Şahım deyû ayağa 9. Soyub yunsa seni hamamda nola Vahşetin giderüb getirse yola Kartlamnca satılmazsın bir pula Dönersin daltaban kayışbacağa 10 Şehlevend âfeti devran civansın Ama yalın ayak bıçkın üryansın Gel sn kalyoncu çıplağı donansın Geç kurul köşede ol sen de ağa BEHEAM AĞA (Nefiri) — Onsekizinci asır sonlarında şöhret bulmuş bestekâr; yalnız saz eserleri bestelemiş, zamanımıza beşi peşrev, biri saz semaisi altı eseri intikal ede-bilmişdir. Lakabından nefîr çaldığı anlaşılıyor, uzun bir borudan ibaret nefesli bir sazdır ki on sekizinci asır sonlarından itibaren Türk mûsikisinde kullanılmaz olmuşdur.

Behram Ağanın bestelediği saz eserleri şun-• lardır: Beyâtî Peşrevi, I, fâhte; Beyâtî Peşrevi, 2, devri kebir; Beyâtî Peşrevi, 3, sakil; Arazbar Peşrevi, fâhte; Neva-Peşrevi, devri kebir; Buselik Saz semaisi. Bu malûmat Kantemir oğlu edvarının H. S. Arel'in kü-tübhânesinde mevcud yegâne nüshasından çıkarılmışdıf.

T»-Yılmaz Öztüna

BEHEAM BEY — Onyedinci asırda yaşamış bir çiçek meraklısı; kendi adına nis-betle «Sîmi Behram Bey» diye tescil edilmiş olan bir zerrini vardır, soğanın îstanbula Bosna'dan getirmiş, çiçeği Büyüksehirde aç-mışdı. Tezkirei Şükûfeciyanın te'lif tarihi olan hicri 1111 de (M. 1699-1700) ölmüş bulunuyordu. Hayatı hakkında başka kayde rastlanamadı.

BEHRAM ÇAVUŞ -— Hadikatül Cevâ-miin kaydine göre Sadırâzam Sokollu Mehmed Paşanın Çavuşbaşılığını yapmış hayır sever bir zât olup Kadırgada bir mescid inşâ ettirmişdir, hayatı hakkında başka kayde rastlanamadı. (B.: Behramcavuş Mescidi).

Bibi; Hadikatül Cevâmi, I.



' BEHRAMCAVUŞ CAMİİ — Kumkapı-da, Kadırgalimanı Caddesi ile Kumluk Sokağı kavuşağındadır; Hadikatül Cevâmi: «Banisi sadırâzam Tavil Mehmed Paşanın (Sokollu Mehmed Paşanın) sadâretinde Çavuş-başı olmuşdur, merkadi nâ malumdur» diyor. Dört kagir duvar üzerine kiremit örtülü . ahşab çatı çekilmiş, taş minareli bir yapıdır; on altıncı asırda yapılmış olan binadan eser kalmarmşdır. mâbed yalnız adını muhafaza etmiş, zamanımızdaki bina, o semt büyük Ho-capaşa yangınında tamamen yandığında hicrî 1289 (milâdî 1881) da Dördüncü Ordu Müsürü Mustafa Tevfik Paşa tarafından yap-tırılmışdır; Ali Hilmi Efendinin talik yazısı ile kitâbe-si şudur:

Cenabı Mustafa Tevfîk Paşâyi kerem pîrâ Ki hayîrâta muvaffak eylemişdi Hazreti Mevlâ Rizâyi Hak îçün mâli helâlin bezlü sarf itti Bu babda ruhunu Behram Çavuşun eyleyüb ihya Bedenle hizmeti dini mübîni itmede jdâim Binâyi mabedi islâmla itti nâmını ibkaa Dili âşık gibi viraneye dönmüşdü bünyâdı Harîki Hoeapâşânın eli kılmış idi imha İbâdetgâhi bir tarzı cedîdi dilküsa üzre

BEHRAMÇAVUŞ CAMİİ

— 2388 —


ANSİKLOPEDİSİ

2380 —

behram efendi


Bina kıldı tetimmâtiyle aslından daha âlâ Biri tam diğeri cevher gibi tahsîne şayandır İki târihle oldu bir beyti rengin b ahsa «Gelüb tevfiki Mevlâ eyledi bu camifUhyâ» «Bu ra'nâ mabedi tecdid itti Tevfik Paşan Gurrei şevvali mükerrem sene 1289

Mihrabın iki yanında iki bakır şamdan vardır, birinin üzerinde hicri 1004 (milâdî 1595 - 1596) tarihi mahkûkdur; camiin ilk yapısından kalmış iki hâtıra olduğu bellidir. Tam ortadaki diğerlerinden az .büyükçe beş demir top kandili vardır. Duvarlarındaki levhaların bir kısmı Abdülaziz ve ikinci Abdül-hamid devirlerinin seçkin yazı üstadlarından Sami Efendinin eseridir. Cami 1957 ele Hacı ibrahim Mola adında bir hayır sahibi tarafından tamir ettirilmiş ve. yeni kilim ve halılarla tefriş olunmuşdur.

Avluya girince üç musluklu , bir abdest teknesi, bir köşede çukurda kalmış kitâbe-siz ve susuz bir çeşme, bir.odadan ibaret ku-lübemsi bir meşruta vardır.

Hadikatül Cevâmi banisinin kabri malum olmadığını yazıyor; 1948. de imam Ka-valah Ali Güroğlu camiin yanında bir yer göstererek: «kabir burada idi, taşı çalınmış» demiş idi; 1960 .da da o yerde Mtâbesiz.ustu-vânî bir taşı konmuş bulunuyordu; hakiki bir merkad olmasa dahi vesîlei rahmettir.



Hakkı Göktürk

BEHRAMÇAVUŞ CAMİt — Behramağa camii de denilir; Şişlide Feriköy civarında Paşa Mahallesinde, kendi adını taşıyan so-kakdadır; parmaklıklı duvarla çevrilmiş .bir avlu içindedir. Dört duvar üzerine kiremit örtülü ahşab çatı çekilmiş bir. binadır;, minaresi de taşdandır. 1957 de semt sakinlerinden Bekir Ağanın verdiği malûmata göre , ikinci Sultan Abdülhamid zamanında Rıdvan Paşanın bendegânrndan imam Ebulhayır Efendinin ricası ve paşanın delâleti ile pâdişâha bu semtin câmisiz olduğu arz edilmiş, inşâ irâdesi alındıkdan sonra adı tesbit edilemeyen hayır sahibi bir kadının verdiği para ile 1317-1319 (milâdı 1901-1903) yılları ara-sfnda inşâ edilmişdir. Behram Ağanın saraya mensub olduğu ve Camii onun yaptırdığı daha yakın ihtimaldir.

Camiin cebhesi dört taş sütunlu revak olup üstü kadınlar mahfilidir. Camiin içi-,.

tavan, mihrab, minber, duvarların alt kısmı mavi yağlı boya ile boyanmışdır. Kadınlar mahfili içerden dört ahşab sütuna istinad eder.

Avlu ağaçlarla bezenmişdir. Gaayet temiz, çini kaplı bir gasilhânesi ve on musluklu bir şadırvanı, iki oda bir mutbakdan ibaret bir meşrutası, bir dernek odası, dört mermer musalla taşı, bir havuz, suyu motorla çekilen yüksek bilezikli bir kuyu, üç musluklu mermer bir abdest teknesi vardır. Mermer tekne semt esnafından kasab Vah-deddin tarafından konmuşdur.5 Cami 1950-1951 yılında kurulan «Feriköy Behramağa Camiini güzelleşdirme ve yaşatma Derneği» tarafından bakılmaktadır; hah ve kilimlerle tefriş edilmiş, on sene içinde 15,000 lira kadar para hareanmışdır; 1960 yılında dernek idare heyetini Aziz Sevincin başkanlığında Yusuf-Kaya. Alp Giray, Ahmed öz-'kök ve. .Kadri Akbay teşkil ediyordu.

Hakkı Göktürk

BEHRAM ÇAVUŞ CAMÜ, SOKAĞI — Şişlinin Paşa mahallesi sokaklarından; Ortanca sokağı ile Civelek sokağı arasında uzanır, iki araba geçebilecek genişlikde, paket taşı döşeli bir sokakdır. Ortanca sokağı kavu-şağından yüründüğüne göre sağ kolda tek veya ikişer üçer katlı kâgir-ahşab evler sı-ralanmışdır, sol kolda sokağa adını veren Behram Çavuş mescidi idi. Hava Gazi idâresinin arka avlu depo kısmı bulunmaktadır. 1934 Belediye Şehir Rehberinde (Pafta No; 18)- Feriköy Camii aralığı ile bir kavuşağı olduğu gösterilmişdir, mahallinde bu sokağa rastlanmadı (Ağustos 1960). .



Hakkı Göktürk

BEHRAM ÇAVUŞ SOKAĞI — Kumka-puda Behram Çavuş, mahallesinde Kumluk sokağı ile Çakmaktaşı sokağı arasında kırık bir T şeklinde bir sokaktır. Bir arabanın rahat geçebileceği genişlikde kabataş döşeli, üzerinde 1-35,. 2-30 kapu numaralarını taşıyan evler umumiyetle ikişer katlı kagir bi-. nalardır, üç de ahşab ev vardır. Surp Arutin ermeni gregoriyen kilisesinin bir kısmı bu sokak üzerindedir. Sekenesi Türk, Ermeni ve Rum karışıktır, mütevazı gelirli aileler, görünür (ekim 1960).



Hakkı Göktürk

BEHRAM EFENDi — On altıncı asır hattatlarından, Şeyh Hamdullahın yetişdir-mesidir, Davud Paşanın azadlı kölelerinden olduğu için yazılarını «Gulâmı Davud Paşa» kaydını koyarak imzalardı; üstadının o derece sevgisini kazanmış idi ki Davud Paşa yapdırtdığı camiin kapusu üzerine konulacak târih kitabesini Şeyh Hamdullahın yazmasını istemiş, Üstad evvelâ red etmiş, fakat bu Behram Efendi araya girip rica edince yazmışdır. Davud Paşa gulâmı Behram Efendinin hîcri 963 (milâdî 1556) de tamamladığı bir nushafı şerif Süleymaniye Camii rahlelerinden birinde dururdu.

Bibi: Mustakimzâde, Tuhfei Hattâtin

BEHRAM EFENDi (Iskeçeli) — Geçen asrın namlı istanbul zenginlerinden; sultan Abdülâzizin annesi Pertevniyal Sultan îs tanbula esirci elinde bir câriye olarak getirilmiş ve çerkes kızını esir pazarından evvelâ bu Behram Efendi satın almış, yâni meşhur valide sultarun cariyeliğinde ilk efendisi, îskeçede ceddinden kalma geniş topraklara sâhib imiş; Beylerbeyinde Çinar denilen semtde koca bir konakda oturmuş. Hafize Hanım isminde bir karısı, Emine ve Said adında bir kızı ile bir oğlu varmış, ellisinden sonra evlâd sahibi olduğu için üzerlerine titrermiş.

Behram Efendi çocuklarla oynasmlar diye biri 12-13, öbürü 9-10 yaşında iki çerkes kızı satın almış, karı koca bu garibleri de evlâd gibi bağırlarına basmış, cariyeler de onlara «Efendi baba, hanım nine», çocukî&-ra da «abla, kardeşim» deyip duruyorlar. Büyük câriye o kadar güzel değilmiş, lâkin küçük harikulade dilbermiş.

Aradan bir kaç sene geçiyor, dilber kız erkekden kaçma cağına geliyor, yaşmak ferâceye giriyor. Gören hayran; civarın seyir yerleri olan istavroz Çayırı, Havuzbaşına çıkamaz olmuşlar, âlemin gözü onda, «Yer yüzü Melâikesi» diye bütün delikanlılar peşinde.

O günlerde büyük câriye bir gece bir rüya görüyor:

Yemyeşil bir bağçe; çayırlar, çemenler, çiçekler; ağaç dallarının üstünde cıvıldayan rengârenk kuşlar, bu iki çerkes kızı yeşilliklerin üzerine uzanmışlar; aksam olup bulut-

ların arasından^ bedir hâlinde ay doğuyor, fakat ışığı yalnız dilber cariyenin başı ile göğsüne vurmakda. Büyük câriye rüyasını kendisi tâbir: ediyor, kapu yoldaşı güzeller güzeline:

—- Allah bana malûm etti, sen pâdişâh karısı, pâdişâh anası olacaksın, ben de nez-rettim, doğuracağın ilk çocuğun dadısı olacağım!..'

Bir müddetdenberi Behram Efendinin hâlinde bir değişiklik görülmeğe başlamış, boyuna bir kenara çekilip düşünmede. Karısına, çocuklarına çok muhabbetli iken şimdi hiç biri gözünde yok. Halbuki dilber çerkesi görünce gözleri parlamada.

Hafize Hanım işi çakmış, konu komşu da öğüd vermişler:

— Erkek kısmına sekseninde bile olsa güven olmaz, kızı satıver, kurtul!..

Behram Efendi o senenin kasımı girince âdeti veçhile Iskeçedeki çiftliğine gidiyor. Hanım da hemen kızı bir esirciye götürüp satıyor, parasını alıyor.

Esirci derhal saraya haber salıyor; böyle esirci evlerinden saraya seçme câriye devşi-renler derhal koşuyorlar, bu eşsiz, hünkâra lâyık güzeli bilmem kaç kese akçeye derhal alıyorlar. Emsali gibi bir iki hafta saray âdabı ve erkânı öğretdikden sonra süsleyüp püsleyüp Kadir Gecesi Pâdişâhın odasına salıyorlar. Pâdişâh ikinci Sultan Mahmud, huriye bayılıyor, bulanlara atiyyeler, ihsanlar, rütbeler.

Behram Efendi Çiftlikden dönmüş,- kızı ortada göremeyince soruyor, kızın satıldığını ve Sultan Mahmuda alındığım öğreniyor.

Bir kelime söylemeden odasına kapanup kapunun sürgüsünü sürmüş, bütün gece Kur'an okumada, evrâd ve ezkâr çekmede. Ertesi sabah bir de baksınlar ki oda da kimse yok. Gidiş o gidiş, ne îskeçede, ne başka taraîda nâmı, nişanı yok. Efkâr ile gece canına mı kıydı, maamrnâ olub kalmış.

Sultan Mahmuddan' şehzade Abdülazizi doğuran Pertevniyal kadın, büyük şehzade Abdülmecidin anası ortağı Bezmi âlem kadın Efendiyi gölgede bırakmış.

Aksaraydaki Valide Camiini yapdıran ve karşısındaki türbede yatan (Bu güzel türbe Menderes imârının kurbanı ecdad yâdi-

PASA

— İSÖÖ -


• ANSİKLOPEDİSİ

BEHÎSAÜ



garlarından biridir), civarındaki adını taşıyan lise de onun vakıflarının parası ile kurulan Pertevniyal Kadın pâdişâha gözde olur olmaz Beyler beyine yaverler koşdurub eski kapu yoldaşı cariyeyi saraya getirtmiş, bir dâire tahsis ettirerek hizmetine halayıklar, harem ağaları tâyin ettirmiş, O kız da Ab-dülazize dadılık ederek nezrini yerine getirmiş.

Behran Efendi nâbedîd olunca karısının zihnine bir durgunluk, şaşkınlık gelmiş. Boyunları bükük kalan iki evlâdı büyümüşler. • Bir gün pazar kayığı ile îstanbula geçerlerken yanlarına rastlayan bir hanım Beh-ram Efendinin kızını beğenüb oğluna istemiş. Bu hanım Tersane ümerâsından esbak çekdiri Beyi Emin Beyin haremidir. Oğluna gelince, Fransada «Sen Sir» (Saint-Cyr) as^ kerî mektebini bitirerek 'binbaşılık ile Istarı-bula dönen, az zamanda liva olan Rifat Paşadır.

Rifat Paşanın Şehzâdebaşmdaki konağında düğün dernek yapılır, taze oraya gelin geliyor, iki erkek çocuğu oluyor, ilkine Maz-har, ikincisine Servet ismini koyuyorlar. Behram Efendinin kızı emine Hanını üçüncü çocuğa hâmile. Paşa Parisden mükellef bir lando getirtmiş, mevsim ilk. bahar, tazeyi bu landoya bindirip kâğıthâneye yollâyor-lar. Anası Hafıza Hanım o günlerde damadının konağında misafir. Kocası Behram Efendinin sebebi felâketi olduğu için derdli, nasıl oyalanacağını, yapdığmı, yapacağını bilemez halde, çamaşır ütülemeğe kalkmış, etre-fa ateş sıçramış olacak ki birdenbire alevler ortalığı sarmış, güçlükle bastırmışlar, kızı kâğıdhâne dönüsünde bu son haberi duyar duymaz yere serili/vermiş, hâmile, müdhiş kan boşanmış, ölüp gidivermiş.

Öksüz bırakdığı evlâdlarmm .büyüğü, (İ'skeçeli Behram Efendinin torunları) 1877 deki Rus harbinde, 1897 deki Yunan harbinde yararlığı görülen, Domekede liva olan, harbden sonra meşrutiyete kadar Karadeniz Ereğlisinde liva kumandanı olan Mazhar Paşadır. Küçüğü de meşrutiyetin ilânına kadar uzun müddet Harbiye Mekteblerinin dâhiliye " müdürlüğünü yapmış olan Meclisi Maarifi Askerî Reisi Servet:Paşadır.

Rifat Paşa ilk haremi öldükdeh sonra bir

daha evlenmiş, ikinci hanımından da iki evlâdı olmuşdur, bunların büyüğü bu satırların muharrinin anne annesidir.

Pertevniyal Valide Sultan, oğlunun padişahlığı, kendisinin de en ikballi zamanında, ilk efendisi ve âşıkı, aşkı uğrunda gaaliblere karışan 'Behram Efendinin torunlarını, Behram Efendinin oğlu Said Beyin kızı Miyâre Hanım ile öksüz Mazhar ile Serveti, sık sık haber yollayarak saraya getirtir imiş, kendi torunu şehzade Yusuf İzzeddin Efendi ile oynatır, sonra cebleri çil liralarla doldurup evlerine gonderirmiş, Miyase Hanımı ise günlerce yanında ahkprmuş, hatta bu kızın çeyizini de Valide Sultan yaptırmış.

Bu Miyase Hanımın kocası Ali Servet Efendi de asker, kolağası idi; Çengelköyün-deki Kuleli Askerî İdadisinin sınıfı mahsuslarının coğrafya muallimi idi. Oğlu arif Bej? Serasker kapusunda muhasebat dâiresinde

kâtib idi.

Sfermect Muhtar Alns

PAŞA — Kanunî Sultan Süleyman devri ricalinden; Enderundan yetişmiş, Saraydan Yeniçeri Ağalığı ile çıkmış, Rumeli Beyler beyliğine kadar yükselmiş-dir; büyük müverrih Peçevili ibrahim efendi: «Gaayet doğru, afif ve dindar, zekî, anlayışlı, bilgili, kendisine işi düşenleri lütuf lan ile sevindirir, yoksulları, muhtaç olanları dâima korur bir devletli idi, ne zaman duaya el kaldırdığında Allahdan şehidlik rica ederdi» diyor. Dilediği oldu, hicrî İ4 Şaban 938 (22 mart 1532 Cumartesi) gecesi yatağında uyur iken iç oğlanlarından biri başına bir bıçak vurub o anda şelıid oldu; • ertesi günü bütün kullarını zincire vurub Divânı Hümâyuna getirdiler, sorguya cekdikden sonra bir kapucu basısı ile mîrâhurunun ve onsekiz nefer iç oğlanının başları vuruldu.

Kanunî Sultan Süleymanın 'ilk Macaristan seferine iştirak etmiş, Mohaç Meydan Muharebesinde ve Viyana muhasarasında bulunmuş, pek cesur bir kumandan olarak tamnmışdı. Bir madenî paftasının üzerinde «Behreni Paşa» yazılı zırh Askerî Müzededir. Istanbulda Atmeydanmdaki sarayı devrinin en zengin döşenmiş muhteşem yap ila -rmdândı, Behram Paşanın öldürülmesinden sonra mîrîye intikal etti. Hicrî 984 (M. 1575)

de kan Şahı Tahmasb'm fevkalâde elçisi Tokmak Han îstanbula geldiğinde, ikaametine bu Behram Pasa Sarayı tahsis edilmişdi. Bibi; Peçavili Târihi, ı; Selânikli Târihi. BEHRAM PAŞA — Kanunî Sultan,Süleyman devri ricalinden; devşirme oğlan olarak saraya gelmiş ve Enderundan yetiş-nıisdir; Nevcihanlık çağında ö kadar güzel imiş ki, müverrih Peçevili İbrahim Efendi açıkça yazıyor, «Sultan Süleymanın bu gence meyli tabiatları meşhur» imiş. Saraydan çıkdıkdan sonra Bağdad, Diyârıbekir şe Rumeli valiliklerinde bulunmuşdur, ve her bulunduğu yerde hususî hayatının yüz kızartıcı dedikoduları dile düşmüş; ayrıca, her halde pâdişâhın eski teveccühünden cesaret alarak rüşvet elinin uzunluğu ile tanınmış; yine Peçevili: «mürteşîi fahiş ve havayı nefsi gaalib bîr şahıs idi» diyor. Çağdaşı vdiğer Behram Paşadan ayırd etmek için bu zâte «Kadim Behram Paşa derler.

Bibl.: Peçevffi Târihi, I. BEHRlNG (Emil Von) — Adı Beyring diye okunur, Tıbbî araştırmalar alanında pek çok başarıları olan meşhur bir alman âlimi, 15 Mart 1854 de Batı Prusyada Hansdorf da doğmuş ve 31 Mart 1917 ,de Marbürg'da öl-rnüşdür. 1895 de Marburg Üniversitesinde hıfzıssıhha profesörü olmuştur; difteri serumunu ilk yapan ve kan serumu ile tedavi çığırını açan adamdır. 1901 Nobel tıb mükâfatını almışdır. Meşhur Bayer fabrikalarr-nın serum ve aşı müesseselerine Behring adı verilmişdir.

Bu namlı âlim 1907 (rûmî 1323) nisanında îstanbula gelmiş ve büyük şehirde sânına lâyık bir şekilde karsılanmışdı. -Hamidi-ye Etfal Hastahânesini ziyaret etmiş, koğuşları dolaşdıktan sonra Türk doktorları ile uzun bir ilmî musahabede bulunmuş, hasta-hâneyi pek mükemmel bulduğunu söyliyerek kendilerini tebrik etmiş, ser tabifo tarafından da Profesör Dr. Behring'e hastahânenin bir fotoğraf albpmu verilmişti. Devrin pâdişâhı ikinci Sultan Abdülhamidi ziyâretindede yemeğe alıkonularak iltifat ve hürmet görmüs-dür.

üiol.; 3. Syiçe, ıMO; Devrin gazeteleri, BEHRUZ AĞA (Hasodabaşı) — Kanunî Sultan Süleymanın son zamanlarında saray-

da Enderunu Hümâyunda Has Odanın zülüf-- lü ağalarından, bu koğuşun odabaşılığından çırağ edildiği lakabından anlaşılıyor; Hadîka-tül Cevâmiin kaydine göre hayır eseri olarak îstanbuida Odabaşı Camiini yapdırmışdır., c-amiinin inşâ târihi hicrî 970 (M. 1562-1563) dir. .Hayatı hakkında başka kayde rastlanamadı (B.: Has Oda; Odabaşı Camii). Bibi.; Hadikatül Cevâmi, I. BEHZAD yahut BEYZAD (Ohanaes Umed) — Meşhur bir Ermeni ressamdır. Eğin'in Abuçeh kasabasının en eski sülâlelerinden birine mensup Andonyan Minas Ami-ranın torunudur. Pederinin ismi Bağdasardır. 1809 da Hasköy'de doğmuş v-e 24 Nisan 18T"4 de Üsküdar'da, vefat etmiştir.

öhannes Umed henüz 1-2 yaşındayken ailesi Hasköy'den Üsküdar'ın Selâmsız sem-. tine nakletmiş/tir; Annesi ve babasi 1812 deki büyük kolera salgınının kurbanı olmuşlar, Öhannes üç yaşındayken hem yetim hem Öksüz kalmışdır. Tahsilini Üsküdai'daki Ge-maran mektebinde .yapmış ve oradan mezun olmuştur. Henüz mektep -sıralarında resme büyük bir istidacl göstermiştir.. Bu sahada hocası Markar Kürkcüyan olmuştur. Aynı zamanda bu şahıs kendisine maddî ve manevî muzaharette bulunmuştur. O da karşılığında Markar'ın pederi Agop Çelebi .Kürkcüyan'm büyük boyda bir portresini hazırlamış, ve ayrıca muhteşem köşklerinin tavanlarını, Bo-ğaziçinin karakterisik rnanzaralariyle, ve muhtelif duvar resimleri ile süslemiştir.

Öhannes Behzad 1840 de Kayserili Bey-
leryan Hacı Çelebinin kızı Ebrakse ile evlen
miştir. .-.--.

Öhannes Umed cemaat işlerinde de bulunmuştur. Bu cümleden olarak 1849 da.Ce-. maran Mektebine müdür tayin edilmiş ve -birkaç sene bu mevkide kalmıştır. 1860 da ise, Surp Haç Kilisesinin ilk idare heyetine reis seçilmiştir. Keza 1870 de mezkûr kiUse-nin idare heyeti azaldığında da bulunmuştur. Aynı zamanda fakirlere de büyük bir dost olmuş ve onlara elinden geldiği kadar yardım etmiştir.

Sultan Mecid şöhretini işiterek onu Saray ressamı nasbetmiştir. Sultan Aziz zamanında da mevkiini muhafaza etmiştir; Göksu kasrının ve Çırağanla Dolmabahçe Saray-

BEKAAÎ EFENDİ

2892


İSTANÖÜL

ANSİKLOPEDİSİ

2393 -

BEKAR.



larının dıvar ve tavan resimlerini hazırlamıştır. Bir yaz günü Heybeli Adaya gittiğinde Bayriye Mektebinin Sulu resmini yapmış ve bir

Eserlerinin başında kilise resimleri gelmektedir, bunların büyük kısmı da Üsküdardaki Ermeni kiliselerinde bulunmaktadır ki baş-llcâları şunlardır;

Kuzguncuk Ermeni Kilisesinde: «Hazre-ti isa'nın Ekmeği takdis etmesi» (1836); Surp Haç kilisesinde; «Hazreti îsa'nm şakirdleri ile birlikde son taamı» (1853); «Hazreti isa'nın salibden indirilmesi» (1869); «Hazreti Isa şakirtleri ile birlikde Ketsemani bahçesinde» (1872), bu tablo şaheseri addedilmiştir; Surp ' Karabet Kilisesinde: «Aziz Istepannos» (1844); «Dört încilciler» (1850); «Tateos ve Partoğemeos resuller» (1866).

• Mezkûr kilisede tarafından tesbit edilen diğer resimler ise şunlardır: Sol tarafdaki mihrabda bir arada Tateyos ve Partogimeos resellerin resmi (Bu resim 1844 de Patrik Astvadzadur başpiskopos tarafından çizdirilmiş ve .mezkûr kiliseye -hediye edilmiştir); Sağ tarafdaki minberde Aziz Kirkor Lusavo-riç'in resmi (tarihi okunmamaktadır); «Hazreti isa'nın doğumu» (1848); «Ba'sü bâdel mevt» (1848).

Bunlardan maada Hassa mimarı Karabet Amira Balyan tarafından Beşiktaş Ermeni Kilisesi: için on kadar aziz resmi çizdirilmiş-tir.- Keza bazı meşhur tablolardan da repro-düksiyonları vardır. Meselâ Rafayel'in Meryem Ana'sı ve Ribera'mn Hazreti isa'nın doğumu gibi. Diğer eserleri meyanında ise şunlar bulunmaktadır; Üsküdar mütesarnfı Tosun Pasa'nm, Mikail Amira Pişmişyan'ın (17881-1849), meşhur deniz ressamı Ayva-zövski'nin (1817-1900) portreleri.

Sulu boya resimleri de mevcut olan Ohannes Umed- ikinci sınıf Mecidiye nişanı. ve Mütemayiz rütbeleriyle, keza Fransa, Rus ya, • Avusturya ve italya Devletlerinden de nişanlarla taltif edilmiştir.

Son yıllarda kalb ve göğüs hastalıklarına mübtela olan ünlü ;ressamın cenaze merasimi çok muhteşem olmuş ve naaşı Bağlarbaşı

Ermeni Kabristanına defnedilmiştir. Maalesef bu büyük sanatkârın kabri taşsız kalmıştır, yeri kesin olarak kaybolmuştur.

Kevork Pamukciyaıı


Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin