Kanuni unsur (tipiklik)


) Haksızlık Yanılgısı/Yasak Hatası (md. 30/4). ‘verbotsirrtum’



Yüklə 474 b.
səhifə11/11
tarix17.08.2018
ölçüsü474 b.
#71239
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

4) Haksızlık Yanılgısı/Yasak Hatası (md. 30/4). ‘verbotsirrtum’



TCK m. 30/1: “Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.

  • TCK m. 30/1: “Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.

  • Maddi unsurlar (tipikliğin objektif unsurları); suçun konusu, faili, mağduru ve hareket - netice- nedensellik bağı üçlüsüdür. Buna göre, bunlardan biri hakkındaki bilgisizlik, kastı ortadan kaldıracaktır. Çünkü kastın, suçun maddî unsurları kapsamındaki tüm hususları içermesi gerekmektedir. Eğer suçun maddî yönünü oluşturan bu hususlardan biri bilinip istenmemişse, kast da oluşmaz. Şayet bu yanılma kusursuz ise, kusursuz ceza olmaz.

  • Şayet maddi unsurlara ilişkin yanılgı taksirli ise, suçun taksirli haline ilişkin sorumluluk doğar. Elbette bunun için, o suçun taksirle de işlenebilen suçlardan olması gerekir.



Ava giden şahıs, konumunu almış, karşıdaki çalılıklardan hışırtı duyuyor, ateş ediyor. Başka bir avcıyı öldürdüğü ortaya çıkıyor. Öldürme suçunun maddi konusu, yaşayan insandır. Fail, ateş ettiği şeyin insan olduğunu bilmediği için, suçun maddi unsurlarını bilmeden hareket etmiştir, kastı yoktur.

  • Ava giden şahıs, konumunu almış, karşıdaki çalılıklardan hışırtı duyuyor, ateş ediyor. Başka bir avcıyı öldürdüğü ortaya çıkıyor. Öldürme suçunun maddi konusu, yaşayan insandır. Fail, ateş ettiği şeyin insan olduğunu bilmediği için, suçun maddi unsurlarını bilmeden hareket etmiştir, kastı yoktur.

  • Bu noktada bakılır: taksirli sorumluluk söz konusu olabilir mi? Somut olayın özelliklerine göre, hışırtının geldiği yönde bir insanın olması öngörülebilir bir şey ise, taksirle öldürmeden sorumlu olur. Aksi takdirde, sorumluluğu yoktur.

  • Geceleyin discoda bir kızla tanışma örneği. Failin TCK md. 104’ten ötürü sorumluluğu olmaz, çünkü kastı yok. Bu suçun taksirli hali de öngörülmüş değil. Sonuçta, fail ceza almaz (yanına kâr kaldı!).

  • Havalimanında bavul bekleme alanındaki yolcu, hamala, aslında kendisine ait olmayan büyükçe bir bavulu işaret edip, kendi aracına taşıtır. Burada, hamal, malın “başkasına ait” olduğunu bilmiyor. Hırsızlık suçu taksirle de işlenemez. Hamal sorumlu değil. Burada bavulu kendi arabasına taşıtan fail, hırsızlık suçunun «dolaylı faili» olarak sorumludur.



Suçun konusunda yanılma (örneğin, kişide yanılma –error in persona) veya sapma da tipiklikte yanılmanın bir türüdür.

  • Suçun konusunda yanılma (örneğin, kişide yanılma –error in persona) veya sapma da tipiklikte yanılmanın bir türüdür.

  • Her iki konu da aynı değerde ise (öldürülmek istenilen A insanı yerine B insanının vurulup öldürülmesi), sadece bir saik hatası söz konusu olup, failin yanılgısı cezalandırılması açısından fark yaratmaz. Fail, kasten öldürmeden sorumlu olur. (Tabii, mağdurun şahsına bağlı ağırlatıcı nedenler uygulanmaz).

  • Sapma konusunda ise, gerekçeye bakılırsa, ister tek neticeli ister çok neticeli sapma olsun, fikri içtima kurallarının uygulanması gerektiği söylenebilir (Demirbaş).

  • Denilebilir ki, tek neticeli sapmada:

  • Hedeflenen konu ile fiilen isabet alan suçun konusu aynı nitelikte ise (örneğin, insan), fikri içtima vardır. Örneğin, A’ya fırlatılan bardağın B’nin kafasında patlaması. Burada, A’ya karşı kasten yaralamaya teşebbüs ve B’ye karşı taksirle yaralama vardır. Sadece en ağırından ceza verilir. Fakat, duruma göre, her ikisinden ceza verilir diyenler de var (Özgenç).

  • Konuların farklı nitelikte olması durumu. Örneğin, Fail, öldürmek kastıyla A’ya ateş eder, fakat onu ıskalayan kurşun başkasının arabasına zarar verir. A’yı öldürmeye teşebbüs vardır; mala zarar verme kastı ise olmadığından, arabaya verilen zarar cezalandırılmaz. Tersine örnek: camı kırmak için atılan taşın bir kişiye isabet etmesi durumunda; mala zarar vermeye teşebbüs ve (duruma göre) taksirle yaralama vardır. Bana göre, fikri içtima. Fakat ikisinden de ayrı ayrı ceza verilir diyen de var (Özgenç).



Çok neticeli sapmada, şöyle düşünmek gerekir:

  • Çok neticeli sapmada, şöyle düşünmek gerekir:

  • Konuların aynı nitelikte olması durumu. Örneğin, A’yı öldürmek amacıyla ateşlenen kurşunun onu delip geçerek oralardan geçen B’yi de öldürmesi. A’ka karşı kasten öldürmeye teşebbüs, B’ye karşı (duruma göre) taksirle öldürme. Bazıları bu ikisi arasında fikri içtima uygulanmalı der (bence de), bazıları ise, her ikisinden ayrıca ceza verilmesini öngörür.

  • A’yı öldürmek amacıyla ateşlenen kurşunun onu delip geçerek hemen yanındaki B’yi de öldürmesi. A’ka karşı kasten öldürmeye teşebbüs, B’ye karşı (duruma göre) kasten öldürme. Burada fikri içtima olamaz (farklı suçlar oluşmamış, ikisi de kasten öldürme). TCK m. 43/2 de uygulanmaz (kasten öldürme suçu bu madde kapsamı dışında bırakılmış). Burada mecburen iki ayrı ceza verilmeli.

  • Konuların farklı nitelikte olması durumu. Örneğin, vitrine atılan taşın hem camı kırması hem de arkasındaki tezgahtarın kafasına gelmesi. Mala zarar verme ve (duruma göre) taksirle/kasten yaralama. Yine fikri içtima denilebilir; fakat bazılarına göre yine iki ayrı ceza verilmelidir.



TCK m. 30/2: “Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

  • TCK m. 30/2: “Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

  • Ör. Failin basit imitasyon sanarak eskiciden çaldığı tablolar orijinal çıkıyor. Fail, malın değerinin azlığı şeklindeki nitelikli halden (m. 145) yararlanır.

  • Ör. Fail, kardeşini vurmak amacıyla onun arabasına ateş ediyor, fakat arabadan kardeşinin arkadaşı çıkıyor. Burada, kardeşlik sıfatına bağlı ağırlatıcı sebep (m. 82/1-d) uygulanmaz

  • Fakat burada bir hususa dikkat etmek gerekir: netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda, ağır neticeden dolayı sorumlu tutulmak açısından taksirin varlığı yeterlidir, ağır neticenin istenmiş olması aranmaz. Bu bakımdan, örneğin hamile olduğu anlaşılabilen bir kimseyle kavga edip onu darp eden ve çocuğunu düşürmesine yol açan fail, m. 87/2-e’deki nitelikli halden sorumlu olur.

  • Buna karşılık, TCK’da öngörülen bazı nitelikli haller, ancak kastın varlığı durumunda uygulanabilir (m. 102/3-a, cinsel saldırının “Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” işlenmesi. Diyelim ki, fail sokakta karanlıkta fiili işliyor, ayırt edemiyor mağdurun spastik olduğunu, aslında yüzünden belli. Burada, nitelikli hal uygulanmaz, fail yanılgısından yararlanır.)

  • Şahısta yanılma hallerini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Örneğin, suç, A üzerinde gerçekleştirilmek istenirken, A olduğu zannıyla B üzerinde gerçekleştiriliyor. Burada A da insan, B de insan. Sorumluluk kasten öldürme bakımından olur, yanılma önemsizdir. Ama tabii, örneğin A’yı öldürmek isterken kardeşi B’yi öldürmüşse, kardeşlikten kaynaklanan nitelikli hal uygulanmaz.



Sapma, suç işlemekte kullanılan aracın yetersizliği ya da kullanma hatası gibi nedenlerle, suçun istenilen konu dışındaki bir başka konu üzerinde gerçekleştirilmesidir. A’yı vurayım derken ıskalayıp arkadan geçen B’yi vurmak gibi.

  • Sapma, suç işlemekte kullanılan aracın yetersizliği ya da kullanma hatası gibi nedenlerle, suçun istenilen konu dışındaki bir başka konu üzerinde gerçekleştirilmesidir. A’yı vurayım derken ıskalayıp arkadan geçen B’yi vurmak gibi.

  • Burada da tek neticeli sapma, çok neticeli sapma ihtimalleri vardır.

  • Tek neticeli sapmada, suç A yerine, B üzerinde gerçekleşir. Ali öldürülecekken, Ali eğilince kurşun Veli’ye saplanır. Burada da sorumluluk bakımından sapma önemsizdir.

  • Fakat tek neticeli sapmada, zarar verilmek istenen hukuki yarar ile fiilen zarar verilen hukuki yarar farklı olabilir. Ör. Veli, Ali’ye ateş ediyor, ıskalayıp başkasının otomobilinin benzin deposunu vuruyor, araba infilak ediyor. Burada Ali’ye karşı, duruma göre, yaralama ya da öldürmeye teşebbüs var. Araba bakımındansa, mala zarar vermenin taksirli hali kanunda öngörülmüş olmadığından, suç oluşmaz.

  • Tam tersi olsa, durum daha karışık. Örneğin, fail, hasmı Ali’yi tehdit amacıyla dükkan camına büyük bir taş atıyor. Camı kıran taş, vitrinin hemen arkasında oturan, Ali’nin yardımcısının gözünü çıkarıyor. Burada çok neticeli sapma var. Yani hem istenilen netice, hem de bir başka netice daha gerçekleşiyor. Burada mala zarar verme, yardımcıya karşı da taksirle yaralama var. İşte bu durumda, TCK açısından fikri içtima hükümleri uygulanıp bu suçlardan en ağırından ötürü ceza verilecektir (aksi görüşte Öztürk/Erdem). Çünkü tek hareket, birden çok neticeye yol açmıştır.



TCK m. 30/3: “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır”.

  • TCK m. 30/3: “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır”.

  • İlk ihtimal, hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılmadır. Buradaki mesele, aslında olaydaki durumun, failin düşündüğü gibi olmamasıdır. Örneğin, Belgrat Ormanında koşu yapan adam, bir kadının bağırıp çağırdığını duyar. Olay yerine yaklaştığında, çıplak bir adamın, üstüne çıktığı kadına vurmakta olduğunu görür. Bunun üzerine, kadını tecavüzden kurtarmak için adamı silahla yaralar. Meğer, erkekle kadın sado-mazoşist bir sevgili çiftiymiş.

  • Klasik doktrine göre, failin buradaki hatasından yararlanabilmesi, yanılgısının fiili, esaslı ve kusursuz olmasına bağlıdır.

  • Esaslı yanılma: Eğer gerçek durum, failin tasavvur ettiği gibi olsaydı, fiil hukuka uygun olacaktı diyebiliyorsak, esaslı bir yanılma vardır. Bulunduğu düşünülen koşullar gerçekleşseydi bile bir hukuka uygunluk nedeni söz konusu olmayacak idiyse, yanılma esaslı değildir.

  • Kusursuz yanılma: Failin, hatasından yararlanabilmesi için, yanılgısının kendisine isnat edilebilecek bir kusura dayanmaması gerekir. Yani, failin yanılması, gerekli özen ve dikkat yükümünü yerine getirmemesine dayanıyorsa, yanılması kusurludur.



Alman yanlısı görüşlere göre, hukuka uygunluk sebeplerinin varlığındaki yanılma kaçınılmaz ise, fail hiç ceza almayacaktır. Buna karşılık, hata kaçınılabilir ise iki görüş vardır:

  • Alman yanlısı görüşlere göre, hukuka uygunluk sebeplerinin varlığındaki yanılma kaçınılmaz ise, fail hiç ceza almayacaktır. Buna karşılık, hata kaçınılabilir ise iki görüş vardır:

  • Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılgı kastı ortadan kaldırır diyen görüşe göre, fail, fiilin ancak taksirli halinden sorumlu tutulabilecektir. Buna göre, hukuka uygunluk sebebinin şartlarından birinin gerçekleşmediği hususundaki bilgi, kasta dahildir. Bu şartların varlığı konusunda yanılan kişi, kasten hareket etmiş olmaz, ama taksirli sorumluluk hali saklıdır. Yani, bu durumda, m. 30/1’e göre çözüme gitmek gerekecektir.

  • Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılgı kusurluluğu ortadan kaldırır diyen görüşe göre, failin kaçınılabilir hatasına dayalı yanılgısına rağmen, hareketi hala kasıtlı ve hukuka aykırı olacağından, fail işlediği fiilden aynen sorumlu olacak; fakat bu durum, md. 61’e göre cezanın tayininde etkili olacaktır.



Ör. Tunç ve Defne kavgalı. Bunu bilen ve onları birbirine düşürmek isteyen biri, Tunç’un yanına gidip, Defne senin hakkında şöyle böyle dedi diye onu kışkırtıyor. Ama aslında bu iddialar yalan. Tunç, Defne’nin bulunduğu kuaförü basıyor ve “sen benim hakkımda ileri geri konuşmuşsun” diyor. Defne de «yiğitliğe pislik sürdürmek» istemediğimden “demişimdir ne var” deyince, Tunç onu dövüyor. Ör. 2: Otobüste bır kızın tam karşısında oturan adam sürekli olarak ona doğru kaş-göz hareketleri yapıyor. En sonunda adamı birisi dövüyor. Meğer adam tikliymiş.

  • Ör. Tunç ve Defne kavgalı. Bunu bilen ve onları birbirine düşürmek isteyen biri, Tunç’un yanına gidip, Defne senin hakkında şöyle böyle dedi diye onu kışkırtıyor. Ama aslında bu iddialar yalan. Tunç, Defne’nin bulunduğu kuaförü basıyor ve “sen benim hakkımda ileri geri konuşmuşsun” diyor. Defne de «yiğitliğe pislik sürdürmek» istemediğimden “demişimdir ne var” deyince, Tunç onu dövüyor. Ör. 2: Otobüste bır kızın tam karşısında oturan adam sürekli olarak ona doğru kaş-göz hareketleri yapıyor. En sonunda adamı birisi dövüyor. Meğer adam tikliymiş.

  • Klasik görüş çerçevesinde ilk olayı ele alırsak, burada fail, haksız tahrikten yararlanır. Aslında mağdurun kendisi hakkında sarf ettiğini sandığı sözler gerçek değildir. Ama failin, böyle olduğunu zannetmekte kusuru yoktur ve o sözler gerçekten sarf edilmiş olsaydı, haksız tahrik oluşturan bir fiil teşkil edecekti. Fail, esasli fiili yanılmasından yararlanır.

  • Alman görüşüne göreyse, bu durumda, yanılgı kaçınılmaz ise, fail hatasından yararlanır. Şayet, hata kaçınılabilir ise, fail işlediği fiilden ötürü (kasten yaralama) cezalandırılır, fakat bu durum cezanın tayininde (m. 61) dikkate alınabilir.



TCK m. 30/4: “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

  • TCK m. 30/4: “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

  • Bunun kanunu bilip bilmemekle alakası yok. Zaten TCK 4 gereği, kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.

  • Peki buradaki durum nedir? Fail haksız bir davranış gerçekleştirdiğini bilmemektedir. Anti-sosyal, hukuk düzenince tasvip edilmeyen, hukuk düzeninin izin vermediği, hukukun ihlalini teşkil eden bir hareket yaptığının farkında değildir.

  • Burada önemli olan, davranışının bir kanunda düzenlenip düzenlenmediğini bilmesi ya da bunun suç olup olmadığını bilmesi değildir. Bu bakımdan, “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” kuralına aykırılık yoktur.

  • Önemli olan şudur:

  • Fail, işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğinin ayırdında mıdır?

  • Şayet, haksızlık içeren bir davranışta bulunduğunun farkında değilse, bu hatası kaçınılmaz mıdır?

  • Eğer bu konudaki hatası kaçınılmazsa, fail kusursuzdur ve ceza almaz; kaçınılabilir ise, fail ceza alır fakat bu durum alacağı cezanın tayininde (m. 61) dikkate alınabilir.



Peki, hata ne zaman kaçınılmazdır? Fail somut olayın durumuna göre, hataya düşmemek için gerekli bilgiyi elde etme konusunda lazım gelen çabayı göstermiş olmalıdır. Bunu değerlendirirken, failin şahsi durumu (eğitim düzeyi, içinde bulunduğu kültürel ve sosyal çevre gibi) göz önünde tutulur.

  • Peki, hata ne zaman kaçınılmazdır? Fail somut olayın durumuna göre, hataya düşmemek için gerekli bilgiyi elde etme konusunda lazım gelen çabayı göstermiş olmalıdır. Bunu değerlendirirken, failin şahsi durumu (eğitim düzeyi, içinde bulunduğu kültürel ve sosyal çevre gibi) göz önünde tutulur.

  • Örneğin, fail, yetkili bir organ ya da resmi bir makamın açıklamasına güvenerek hataya düşmüşse, kural olarak ona kusur isnad edilemez.

  • Buna karşılık, failin kişisel siyasi, dini, ahlaki görüşlerine göre yaptığını doğru sayması (ör. töre cinayeti), onu sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü, burada fail, davranışının toplumsal normlara ve hukuk düzenine aykırı olduğunu bilir.

  • Haksızlık yanılgısı içindeki fail KASTEN hareket eder, ama KUSURU YOKTUR!



Örnek: Zeynep ile Tekin birbirine düşman iki komşudur. Bir gün, Zeynep’in tavuğu Tekin’in bahçesine kaçar; Zeynep de tavuğu yakalamak için Tekin’in bahçesine girer, tavuğunu hemen alıp geri döner. Fakat bunu gören Tekin, Zeynep’i savcılığa şikayet eder (konut dokunulmazlığının ihlalinden ötürü).

  • Örnek: Zeynep ile Tekin birbirine düşman iki komşudur. Bir gün, Zeynep’in tavuğu Tekin’in bahçesine kaçar; Zeynep de tavuğu yakalamak için Tekin’in bahçesine girer, tavuğunu hemen alıp geri döner. Fakat bunu gören Tekin, Zeynep’i savcılığa şikayet eder (konut dokunulmazlığının ihlalinden ötürü).

  • Böyle bir örnekte, Yargıtay “kast yok” demiştir. Aslında burada kast vardır. Fail, mağdurun bahçesine (konutun eklentisi oluyor) bilerek ve isteyerek girer. Peki kusuru var mıdır? Burada acaba hukuka aykırı bir davranışa girişme iradesi var mıdır? Hukukun izin vermediği/uygun görmediği/tasvip etmediği, toplumsal davranış normlarına aykırı, gayri hukuki, anti-sosyal bir davranış yaptığını biliyor mu?

  • Bu örnekte, Zeynep, böyle bir şey yapmaya hakkının olmadığının farkında değil. Hukuk düzenine aykırı bir davranışta bulunduğunun bilincinde değil. Dolayısıyla, bu durum TCK m. 30/4’e girer. Kast vardır ama kusur yoktur. Faile ceza verilmesine yer yoktur.

  • Başka örnekler: Hülya Avşar’ın üzerinde Türk Bayrağı olan balonları patlatması sebebiyle soruşturulması; Fethiye-Ölüdeniz’de turist Monica’nın üzerinde Türk Bayrağı olan bikini altını giymesi sebebiyle soruşturulması. Bu olaylarda kast vardır, ama yanılgıları TCK m. 30/4 çerçevesinde ele alınır.

  • Örnek: eşinin rıza göstereceğine inandığı için, ihtiyaç duydukları parayı onun imzasını taklit ederek bankadan çeken eşin davranışında Yargıtay kast yoktur demiştir (YCGK 10.6.1985). Aslında burada da kast var ama kusur yoktur.



R. Murat ÖNOK

  • R. Murat ÖNOK

  • Koç Üniversitesi

  • e-mail: monok@ku.edu.tr

  • facebook: kaffmur@hotmail.com

  • Twitter: @RMONOK

  • Instagram: RMONOK1979

  • Snapchat: rmonok



Yüklə 474 b.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin