So the twain journeyed on till, when they met a lad, he slew him. (Moses) said: What! Hast thou slain an innocent soul who hath slain no man? Verily thou hast done a horrid thing.
Kehf Suresi 75
قَالَ
dedi
أَلَمْ أَقُلْ
dememiş miydim?
لَكَ
sana
إِنَّكَ
sen
لَنْ تَسْتَطِيعَ
dayanamazsın
مَعِيَ
benimle beraber bulunmağa
صَبْرًا
sabırla
Türkçe Transcript (*)
Kâle elem ekul leke inneke len testatî’a me’iye sabrâ(n)
Dedi: "Ben sana söylemedim mi, sen benimle beraberliğe asla dayanamazsın."
Yusuf Ali (English)
He answered: "Did I not tell thee that thou canst have no patience with me?"
M. Pickthall (English)
He said: Did I not tell thee that thou couldst not bear with me?' `
Kehf Suresi 76
قَالَ
dedi ki
إِنْ
eğer
سَأَلْتُكَ
sana sorarsam
عَنْ شَيْءٍ
bir şey
بَعْدَهَا
bundan sonra
فَلَا تُصَاحِبْنِيۖ
artık bana arkadaş olma
قَدْ
elbette
بَلَغْتَ
sana ulaşmıştır
مِنْ لَدُنِّي
benim tarafımdan
عُذْرًا
bir özür
Türkçe Transcript (*)
Kâle in seeltuke ‘an şey-in ba’dehâ felâ tusâhibnî(s)kad belaġte min ledunnî ‘użrâ(n)
Ali Bulaç Meali
(Musa:) 'Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun' dedi.
Edip Yüksel Meali
"Sana daha başka bir şey sorarsam o zaman artık benimle arkadaş olma. Benden yeterli özür dinledin," dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
(Musa) dedi ki: "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma! Hakikaten benim tarafımdan ileri sürülebilecek son mazerete ulaştın.
Süleyman Ateş Meali
(Musa) dedi ki: "Eğer bundan sonra (bir daha) sana bir şey sorarsam, artık bana arkadaş olma. (O zaman) benim tarafımdan sana özür ulaşmıştır (artık benden ayrılmakta mazur sayılırsın). *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Mûsa dedi ki: "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Vallahi, öyle bir durumda benden ayrılmakta mazur sayılacaksın."
Yusuf Ali (English)
(Moses) said: "If ever I ask thee about anything after this, keep me not in thy company: then wouldst thou have received (full) excuse from my side."
M. Pickthall (English)
(Moses) said: If I ask thee after this concerning aught, keep not company with `me. Thou hast received an excuse from me.
Fentalekâ hattâ iżâ eteyâ ehle karyetin(i)-stat’amâ ehlehâ feebev en yudayyifûhumâ fevecedâ fîhâ cidâran yurîdu en yenkadda feekâmeh(u)(s)kâle lev şi/te letteḣażte ‘aleyhi ecrâ(n)
Ali Bulaç Meali
(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: 'Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.'
Edip Yüksel Meali
Böylece yürüdüler. Nihayet bir köy halkına rastladılar ve halkından yiyecek istediler. Fakat onları misafir kabul etmeyi reddettiler. Derken orada yıkılmak isteyen bir duvar buldular, hemen onu doğrultuverdi. "Dileseydin, o işten dolayı bir ücret alabilirdin," dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi.
Süleyman Ateş Meali
Yine yürüdüler. Nihayet bir kent halkına varıp onlardan yemek istediler (kent halkı) onları konuklamaktan kaçındılar. Derken orada yıkılmağa yüz tutan bir duvar buldular; hemen onu doğrulttu. (Musa): "İsteseydin buna karşılık bir ücret alırdın," dedi.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Yine yola koyuldular. Biraz sonra bir kente geldiler. Kent halkından yemek istediler, ama onlar bu ikisini konuk etmekten çekindiler. Orada, yıkılmayı bekleyen bir duvara rastladılar; genç adam tuttu onu onardı. Mûsa "İsteseydin buna karşılık bir ücret elbette alırdın." dedi.
Yusuf Ali (English)
Then they proceeded: until, when they came to the inhabitants of a town, they asked them for food, but they refused them(2419) hospitality. They found there a wall on the point of falling down, but he set it up straight. (Moses) said: "If thou hadst wished, surely thou couldst have exacted some recompense for it!"(2420) *
M. Pickthall (English)
So they twain journeyed on till, when they came unto the folk of a certain township, they asked its folk for food, but they refused to make them guests. And they found therein a wall upon the point of falling into ruin, and he repaired it. (Moses) said : If thou hadst wished, thou couldst have taken payment for it.
Dedi ki: 'İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.
Edip Yüksel Meali
Dedi ki: "İşte bu, benim seninle olan beraberliğimin sonudur. Dayanamadığın şeylerin açıklamasını ise sana bildireceğim."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hızır dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim."
Süleyman Ateş Meali
İşte, dedi bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana sabredemeğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramın ayrılmasıdır. Şimdi sana tahammül edemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim."
Yusuf Ali (English)
He answered: "This is the parting between me and thee: now will I tell thee the interpretation of (those things) over which thou wast unable to hold patience.(2421) *
M. Pickthall (English)
He said: This is the parting between thee and me! I will announce unto thee the interpretation of that thou couldst not bear with patience.