Kelam tariHİ 10 Kelâmın Tanımı: 10


- MUTEAHHİRUN, SONRAKİLER DÖNEMİ



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə18/43
tarix15.01.2019
ölçüsü1,26 Mb.
#97180
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   43

4- MUTEAHHİRUN, SONRAKİLER DÖNEMİ

Giriş

İmam Ebû Hamid Gazzali, akli, nakli ve keşfi ilimlerde, İslam düşünce tari­hinde dönüm noktası teşkil eden ilim, irfan ve fikir abidesidir.

İmam Gazzali’nin Kelâm Tarihi’nde Müteahhirun yani sonrakiler döneminin başında yer alması Kelâm ilmi'nin O'nun başlattığı bir hareket sonucu yeni bir şekil ve muhteva kazanmasından dolayıdır.

Ebû Hamid Gazzali, araştırıcı, hareketli ve çok yönlü kişiliği ile Sünni Kelâm'a yeni bir boyut ve soluk kazandıran, Kelâm'a damgasını vuran, Kelâm'ın yönünü değiştiren büyük bilgindir.

Mütekellim, filozof. Mutasavvıf ve büyük Ahlakçı İmam Gazzali, Mantık İlmi'nin bir alet disiplini olarak, Sünni ilim dünyasına girmesine önayak olan, bunu sağlayan ilk Sünni Mantıkçıdır. O, aynı zamanda Mantığı bir araç olarak kullanan Felsefe'ye karşı çıkan ilk İslam düşünürüdür de... Mantığı kabul edip Felsefeyi red­detmek İmam Gazzali'nin benimsediği usuldür. Ancak daha sonra Mantığın ar­kasından Mantıkla birlikte Felsefe de gelmiş, o da kendisine ayrılan yerde yerini almıştır. Böylece Gazzali'nin Felsefe'yi reddi kabule dönüşmüştür. Ancak bu felsefe bağımsız bir disiplin olarak değil de Kelâm'ın içinde, Kelâmın himayesinde kısmi varlığını sürdürebilmiştir. Artık bundan sonra bir Felsefi Kelâm'dan söz edilir olmuştur. Kelâm'ın konularının büyük bir kısmını Felsefi bahisler oluşturmuş, neredeyse Kelâm Felsefe'den ayırdedilmez duruma gelmiştir. Konularının 3/4'ünü Felsefe bahislerinin işgal ettiği bir Kelâm Gazzali sonrası, Müteahhirun, sonrakiler Kelâmı'nın belirgin özelliğidir.

İlmi. disiplinler çağlarının çocuklarıdır. Her bilim dalının maddi ve manevi çevreyle girift ve çok yakın ilgisi vardır. Müteahhirun, sonrakiler Kelâmı da ister istemez döneminin atmosferini yansıtmaktadır. O devirde revaçta olan malzemeyi, tartışmayı, değer ifade eden görüşleri bu dönemin Kelâm'ında görmek mümkündür. Müteahhirun Kelâmcılar değerli eser ve görüşleriyle Kelâm İlmi'nin sönmeyen yıldızlarıdırlar... Bunların başında İmam Gazzali yer alır.280


EBU HAMİD GAZZALÎ (450-1058/505-1111)

Ebû Hamid Gazzali (yün eğiren babasına nisbetle) veya Gazzali (köyüne nisbetle) 450/1058 yılında Tus'da dünyaya geldi. Fakir bir ailenin iki çocuğundan birisi olan Ebû Hamid Nisabur'a gitmeden Tus'da ve Curcan'da ilim tahsil etti. Gazzali'nin asıl öğrenim gördüğü yer Nisabur'dur ve orada İmamu'l-Harameyn'den 478/1085 Kelâm, mantık, cedel, fıkıh usulü ve mezhep ilimlerini öğrenmiştir.

Gazzali, Nizamiye Medreselerinin kurucusu Selçuklu Veziri Nizamü'l-Mülk'ün 485/1092 güvenini kazanarak Bağdat Nizamiyye Medresesine Müderris olmuştur. Kendisine Zeynu'd-Din ve Huccetü'l-İslam ünvanları verilmiştir. Bağdat'ta üçyüz öğrenciye ders verip hayatının en verimli ve canlı günlerini yaşarken kendi­sine şüphe arız olmuş, bunun neticesinde Bağdat'tan ve sahip olduğu mevki ve ma­kamdan ayrılarak inzivaya çekilmiştir, İki sene kadar Şam'da kalmış sonra Kudüs'e gitmiş, oradan Hac görevini ifa için Hicaz'a geçmiştir. 11 yıllık inziva hayatından sonra devrin veziri Fahru'l-Mülk'ün 500/1106 emri üzerine Nisabur Nizamiyye Medresesinde öğretim hayatına tekrar dönen Gazzali iki yıl sonra memleketi Tus'a geçmiştir. O, Tus'da hayatının son günlerini, tasavvufi bir hayat sürerek ve bazı öğrencilerle meşgul olarak geçirmiş, 505/1111 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.281

Eserleri Ve Görüşleri

İmam Gazzali Kelâm tarihinde mümtaz bir yere sahiptir, o, eser ve görüşleriyle Kelâm'da bir dönüm noktası teşkil eder. Onunla Mütakaddimin öncekiler dönemi sona erer, Müteahhirin, sonrakiler dönemi başlar.282


1- Kelâm'da Gazzali

Ebû Hamid Gazzali'nin Kelâm'da üstadı İmamü'l-Harameyn Cüveyni’dır. Gerçi o gençliğinden itibaren Kelâm'la meşgul olmuş, Eş’ari’nin 330/941 ve Bakillani'nin 403/1012 eserlerini okumuş, Mutezile, Cebriyye ve Müşebbihe gibi itikadı mezhep­lerin görüşlerini öğrenmiştir. O, Kelâm'a dair pekçok eserlerin sahibidir, el-İktisat fı'1-İtikad, er-Risaletü'l-Kudsiyye, Kavaidu'l-Akaid, Îlcamul-Avam an Ilmi'l-Kelâm, el-Münteha Fil-Cedel adıyla tanınan eserleri Kelâm konusundadır. O ayrıca el-Mustasfa min Ilmi'l-Usül, Faysalu't-Tefrika, el-Munkız, Ravdatu't-Talibin, el-Maznun, Kimyay-ı Saadet ve er-Risaletü'1-Ledunniyye gibi eserlerinde yer yer Kelâm konularına temas etmiştir.

Gazzali’nin Kelâmı tarifi ve ona verdiği değer eserlerine göre değişir, el-Munkız'da Kelâm'ın gayesini "ehl-i Sünnet akidesini korumak ve bu akideyi bozmak isteyen sapık ehline karşı koymak" şeklinde göstermektedir, el-İktisad'da Kelâm'ı Al­lah'ın varlığına, sıfatlarına, fiillerine ve Peygamberlerin doğruluğuna delil getiren ilim olarak takdim etmektedir. er-Risaletü'1-Ledünniye'de ise Kelâm'ın Allah'ın zatından kıdeminden, fiili ve zati sıfatlarından. Peygamberlerin. İmamların ve Saha­benin durumlarından, ahiret hayatından ve Allah'ın görülmesi meselesinden bahset­tiğini söylemektedir.283

Gazzali, Kelâm'ın insanlar açısından değerlendirmesini İlcam'da şöyle yapar Ona göre din bakımından insanlar dört kışıma ayrılır:



1- Allah'a ve Peygambere inanıp ibadetiyle ve işiyle meşgul olanlar. Bunlara Kelâmi meselelerden bahsetmek doğru değildir, çünkü ihtiyaçları yoktur.

2- Kafir ve sapık olanlar: Bunlar bilgisiz ve taklidi olduklarından ancak kılıç veya zor karşısında gerçeği kabul ederler, dolayısıyle bu kabil insanlara da Kelâmı meselelerden söz etmek fayda sağlamaz,

3- İşitme veya Taklid yoluyla Hakkı, gerçeği kabul etmiş olanlar: Bu gibi kimselerin dini problemlerini çözümlemede Kelâm ilmi fayda sağlar bunların şüphe ve tereddütlerini gidermede Kelâmi deliller kullanılır.

4- Sapık olup zeki ve anlayışlı kimseler: Bunlar zeka ve idraklerinden dolayı kendi sapık akideleri üzerinde şüpheye düşebilirler. Bunlar için de Kelâmi deliller fay­dalıdır. Ancak sözü uzatmamak, yumuşak davranmak ve işi inada bindirmemek gere­kir.

Gazzali İhya'da Kelâm İlmini farz-ı Kifaye saymış, bu ilmî İlac'a, fıkhı ise gıdaya benzetmiştir. O, el-Mustasfa'da Kelâm ilmini çok öğmektedir. Kelâm ilmi dini ilimler arasında rütbe itibariyle en yüksek olandır.284

Gazzali'nin hayat çizgisi devrinin siyasi ve içtimai olayları onun Kelâm hakkında değişik görüşler belirtmesine sebeb olmuştur.285

2- Felsefe'de Gazzali

İmanı Gazzali felsefeyi herhangi bir üstad'dan tahsil ederek değil kendi şahsi gayretiyle, Farabi, İbn-i Sına’nın eserlerini İhvan-ı Safa Risaleleri ve Ebû Hayyan Tevhidi'nin kitaplarını okuyarak öğrenmiştir. O, ayrıca devrindeki tercüme eski Yu­nan filozoflarına ait eserleri de tedkik etmiştir.

Önce Makasıdu'l-Felasife'yi yazan Gazali, bu eserinde Filozofların amaçlarını izah etti. Sonra Tehafutu'l-Felasife'yi kaleme alarak onların tutarsızlıklarını ortaya koydu. Yirmi madde halinde Filozofları tenkid eden Gazzali;

1- Alemin ezeli oluşu

2- Allah'ın cüz'ileri bilmeyişi

3- Ahiret hayatının ruhani oluşu konularında filozofları tekfir etti.286

İmam Gazzali, el-Münkız'de Felsefecileri,



1- Dehriler

2- Tabiatçılar

3- İlahiyatçılar olarak üçe ayırır,

Dehriler yaratıcı Allah'ın varlığını kabul etmezler, onlar maddecidirler. Tabiatçılar, bitki hayvan ve alemle meşgul olup Allah'ın varlığını kabul ederler. Ancak ahireti inkar ederler. İlahiyatçılara gelince, Sokrat, Eflatun, Aristo bunlar arasındadır. Gazzali'nin daha ilk devirlerden itibaren latince ve İbranice olmak üzere Batı dillerine çevrilen Makasıd ve Tehafüt'ten başka Mearicu'1-Kuds, Mişkatu'l-Envar, el-Maznun, es-Sağir ve el-Maznunbih ala Gayrı Ehlih gibi Felsefe eserleri vardır.

Gazzali, Miyaru'1-İlm, Mizanü'l-Amel, Mihakku'n-Nazar gibi eserler kaleme alarak Mantık ilmini Ehl-i Sünnet Bilginleri arasında ilk kullanan olmuştur. O, Bakıllani'nin "Delilin batıl olmasıyla medlul batıl olur" ilkesini reddederek Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilemeyeceği görüşünü benimsemiştir.

Gazzali'nin Fıkıh ve Hadisle ilgisinin az olduğu bilinmektedir. Ancak O, Ihya'da ortaya koyduğu gibi Fıkha ve amele canlı bir ruh vermeye çalışmıştır.287 Gazzali devrinde büyük tehlike oluşturan Batınilerle ilgili eserler vermiştir. Fedaihu'l-Batınıyye, el-Kıstasu'1-Müstakim, Kavasımu'l-Batınıyye vs. bunlar arasındadır.

Gazzali'nin Kur'an'la ilgili olarak Cevahiru'l-Kur'an, Kanunu't-Tevil, Tefsiri'1-Kur'ani'l-Azim ve Yakulu’t-Te’vil gibi eserleri bulunmaktadır.

Nihayet İmam Gazzali tasavvufa dair eserler telif etmiştir. Zira o, hayatının sonlarına doğru Sufı bir hayat sürmüş, tasavvufta karar kılmıştır. Ihyau Ulumi'd-din, el-Munkız Mine’d-Dalal, Miracu's-Salikin, Mişkatu'l-Envar, Ravdatu't-Talibin, Kitabu'l-Erbain. Eyyühe'l-Veled, el-Edeb fi'd-din, er-Risalatu'1-Ledunniyye, Kimyay-ı Saadet v.s. bunlar arasındadır.

İmam Gazzali, akli, nakli ve keşfi ilimleri şahsında toplamış büyük bir İslam düşünürü ve bilginidir. Kendisinden faydalanmak isteyenleri tatmin edici fikirleri ve görüşleriyle doyuran İmam Gazzali, pek çok araştırmacının, üzerinde çalışma yap­masına sebeb olmaktadır. O'nun burada Kelâmi görüşleri özellikle önem arzetmektedir. İmam'ın Kelâmi görüşlerinin derli toplu yer aldığı eseri ise el-Iktisad fî'l-İtikad adlı kitabıdır.288

Bilgi

Bilgi: Bilginin değeri faydalı olması yönündendir. Kelâm ilminin değeri de onun kişiye ve topluma yararlı olması açısından ele alınmaktadır. O'nun değeri kalp hastalıklarını tedavi eden ilaçlar gibidir. Kelâmla uğraşmak farz-ı kifayedir. Ehl-i Sünnetin kalplerini temizleyecek ve bu ilimle meşgul olarak hakkı koruyacak bir kimsenin bulunması zorunludur. Fakihsiz ve doktorsuz kalan bir memleket gibi böyle bir alimden mahrum olan memleketin bütün ahalisi, bu mahrumiyyetten so­rumludur, İlm-i Kelâm asıl olmakla birlikte, önemli olan doğru inanç ve tasdiktir.289 Bilgi edinme bir takım kurumlara dayanır. Bunlar:



1- Hissiyat

2- Akliyyat

3- Mütevatirat

4- Kıyas

5- Semiyyat

6- Müsellemattır

Hissiyat, dış ve iç müşahedeye dayanır. Kıyas, başka bir kıyasla isbat edilmiş asıldır. Bu asıl ise ancak bu kıyası kabul etmiş kimselerce muteberdir.290


Alem

Alem, Allah'tan başka var olan diğer bütün varlıkları içine alır, bütün varlıklar ise cisimler, cevherler ve arazlardır. Alem bütünüyle hadistir. O halde bu hadisin bir sebebi olması gerekir.291


Allah

Gazzali sözü edilen hadisin sebebinin Allah olduğunu çeşitli eserlerinde ifade etmiştir.



a- Allah sezgi ile bilnir. O'na göre "Allah'ı tanımak ve onun huzurunun güzelliğini müşahede etmek kalbin sıfatıdır."

b- İnsanın kendi varlığı Allah’ın varlığına delildir, insan bir an düşünceye dalsa kendi varlığını anlar, insan var olunca, onu yaratan bir Allah'ın da var olması gerekir.

c- Tabiattaki düzen Allah'ın varlığının açık belgesidir.292

Var ve bir olan Allah cisim, cevher olmayıp, Kadim ve Bakidir. O'na mekan, cihet ve zaman isnad edilemez. O Ahirette görülecektir. Allah'ın Kudret, İlim, Hayat, İrade, İşitme, Görme ve Kelâm sıfatları vardır. Bu sıfatlar zatın kendisi olmayıp, zatın dışına olan sıfatlardı. O ilimle Alim, hayat ile Hayy ve Kudretle kadirdir. Zatın alîm olması, onun belirli bir sıfat ve hal üzere bulunmasından başka bir mana ifade etmez, işte bu sıfat ve hal ilimdir.293 Bütün bu sıfatlar Allah'ın zatıyla kaim olup kadimdirler.294


İnsan

Allah, insanı bir teklifle mükellef kıldığı gibi onu mükellefde kılmayabilir. Ayrıca Allah insanı kudretinin dışındaki şeylerle yükümlü kılabileceği gibi ona sıkıntı ve eziyet de edebilir.

Allah'ın insan için salaha riayet etmesi, itaaata mükafat, isyana ceza vermesi vacip değildir, insan üzerine birşeyin vacip olması akıl ile olmayıp şeriat iledir.295

Vacip; terkedilmesinde açık bir zarar bulunan fiildir. Eğer bu zarar öteki dünyada, ahirette olacaksa ve buda Şeriat vasıtasıyla biliniyorsa buna vacib denir. Eğer bu zarar dünyada ise bu da akıl ile biliniyorsa da bazen vacip demek mümkümdür. Zira Şeriata inanmayan bir kimsenin açlıktan ölecek kimseye yemek yemesinin vacip olduğunu söylemesi buna örnektir.296


Husun, Kubuh Ve Abes:

Fiil, failin gayesine uygun ise hasen, güzel; aykırı ise kabih, çirkin; ne aykırı ne uygun fiile yani failin terketmesinde ve yapmasında hiçbir faydası olmayan fiile abes, sefeh denir.

Husun, güzellik, kubuh, çirkinlik kavramları uygunluk ve aykırılıklara göre değişiklik arzederler. Bir fiil bazen güzel bazen çirkin olabilir. Bu kavramlar insan­ların tabiat, örf, adet ve arzularına göre değişebilir. Ancak neyin iyi veya kötü olduğunu Allah bilir ve bildirir.

Zulüm Allah'tan kesin olarak nefyedilmiş, Allah kesinlikle zulm etmez, ada­letsiz iş yapmaz. Zulüm, ancak başkasının malında, mülkünde tasarrufta bulunan kimse hakkında düşünülebilir. Bu ise Allah hakkında tasavvur olunamaz.

İnsan kendi mülkünde dilediği gibi tasarruf etmekte serbesttir. Şeriatın emrine aykırı düşmediği müddetçe insanın bu tasarrufundan dolayı zalim olması düşünülemez. Ancak onun bu tasarrufunun şeriatın emrine aykırı düşmesi anlamında zulüm olması düşünülebilir. Buna göre başkasının mülkünde tasarruf etmesi ve başkasına emri altında bulunması düşünülmeyen bir kimseden kesin olarak zulüm kaldırılmış, selbedilmiş olur. Zulmün bu şekilde kaldırılışı, selbedilişi zulmü ta­mamlayan şartın yokluğundan ileri gelir.297

Nübüvvet

Peygamber göndermek caizdir, muhal veya vacip değildir.

Allah mütekellim, konuşur, kadir, güçlü olduğuna göre O'nun sesleri yarat­mak suretiyle Kelâm-ı Nefsi'yi ispat etmekten aciz olmadığı aşikardır. Nübüvvetin esası da bu hususa dayanmaktadır. Bununla Allah'ın zatında, ahirete faydalı ve zararlı olanı bildiren bir haberin kaim olması kasdedilmektedir. Peygamberin görevi de bu haberi tebliğ etmek, bunu insanlara bildirmektir. Bunun için Peygamberden kendi risalet davasıyla yakından ilgili olağan üstü bir fiilin, mu'cizenin sadır olması mümkündür. Bütün bu hususlar Allah için caizdir, muhal değildir. Herbiri Kelâm-ı Nefsi'ye, Kelâm'a delalet eden sesin yaratılmasına ve Peygamberin risaletini teyid ve tasdik eden şeylere racidir.

Meydan okumaya bağlı olan mu'cize yüce Allah'ın "doğru söyledin, sen gerçekten benim elçimsin" sözü gibidir. Mu'cizeyi Peygamberler Allah'ın bir fiili olarak gösterirler.

Keramet te Allah'ın zatında muhal, imkansız olmayan hususlardan olup caizdir.

Hz. Muhammed son Peygamberdir. O'nun Peygamber oluşunun delili Kur'an mucizesi ve diğer mu'cizeleridir.298


Ahiret

Haşr, yaratıkların tekrar diriltilmeleri, iade edilmeleri anlamını taşır, iade, tek­rar dirilme, ilk yaratma delili ile mümkündür. Çünkü iade ikinci bir yaratmadır. Aslında yaratma ile ikinci yaratma, iade arasında fark yoktur. Buna iade denmesi ilk yaratmaya oranladır. Şüphesiz ki ilk yaratmaya kadir olan onu iadeye, yeniden yarat­maya güç sahibidir.

Kabir azabının varlığına, şer'i hükümler delalet etmektedir. Münker ve nekir meleklerinin soruları haktır ve gerçektir.

Mizan, haktır ve mümkündür, bunu tasdik etmek vacibdir.

Sıratın varlığı haktır. Cehennem üzerinde uzanan bir köprüden ibaret olup bütün yaratıklar üzerinden geçecektir. Allah bunu yapmak için gereken kudrete, ya­ratma gücüne sahibdir.299

Îmamet

İmamet meselesinin incelenmesi önemli mesele değildir. Ayrıca bu mesele akılla bilinen konulardan biri de değildir. Bu konu fıkhı bîr konudur.

İmamet konusu insanlar arasında bir takım taassubların, görüş ayrılıklarının doğmasına sebeb olmaktadır. Bundan dolayı, bu konuya girmekten kaçınan kimse, her ne kadar görüşünde isabetli olsa da, bu meselenin içine giren kimseden daha doğru hareket etmiş olur. Bir de o kimsenin görüşünde hata etmiş olduğunu düşünün. İşte o zaman bu meselenin içine girmekten kaçınmakla, o kimsenin ne kadar doğru hare­ket etmiş olduğu daha iyi anlaşılmış olur.300

Gazzali imamet meselesine, inançla ilgili konuların incelenmesinde bu ko­nuya temasın gelenek haline geldiğinden dolayı temas ettiğini belirtmektedir. İmamette üç önemli nokta vardır:



1- İmamet'e tayin: İmamete tayin dünyada birçok faydaları sağlayıp pekçok zararı uzaklaştırdığından dolayı vaciptir. Bu tayin işi, nakille olup akılla değildir. Bu konuda şer'i delil ümmetin icmaıdır. Ayrıca din işlerinin tanzimi kendisine itaat edi­len bir imamın varlığıyla mümkün olacağından imamete tayinin vacip olduğudur.

Din işlerinin düzeni dünyanın düzeni ile, dünyanın düzeni de kendisine itaat edilen bir imamın varlığıyla hasıl olur.

Din ile sultan ikiz kardeştir. Din esas, sultan koruyucudur. Dünya düzeni için sultanın varlığı ve din düzeni için dünya düzeni zorunlu olduğu gibi, ahiret saadetini kazanmak için de din düzeni zorunludur. İşte Peygamberlerin kastettikleri, arzu­ladıkları şey, kesin olarak budur. Böylece anlaşılmış olmaktadır ki imamın varlığının vacip olması, şeriatın terkedilmesi imkansız olan zorunluluklarından biri­dir.

2- İkinci nokta, imamın niteliğidir. İmam, idareye kabiliyetli dirayetli ilim ve takva sahibi olmalıdır. Kureyş'ten olmasını bize bildiren Hz. Peygamberdir. İmam, başkası tarafından bu göreve getirilmiş veya bu görevi yapmak için seçilmiş olmalıdır.

3- Üçüncü nokta, ehl-i sünnetin sahabeler ve Hulafa-i Raşidin (r.a.) hakkındaki inancın açıklanmasıdır.

Allah sahabeyi kitabında övmüştür. Allah'ın Rasûlünün sahabeyi övücü ma­hiyette pekçok hadisi vardır. Sahabe hakkında hayır düşünmek, hayır söylemek gere­kir. Onların kendi aralarında vukubulan olaylara müsbet yorumlar getirilmelidir.

Hulefa-i Raşidi'nin faziletteki dereceleri hilafetteki sıralanışlarıdır. Onların hepsinden Allah razı olsun.301


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin