KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə391/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   387   388   389   390   391   392   393   394   ...   889
ü. Mahmud

TSM/ Galeri Alfa

ndan çıkarılan seyf-i nebevi (peygamber kılıcı) silahdar ağa tarafından alayın önünde taşınarak, ayrıca Enderun müezzinlerinin tekbirleriyle manevi bir koruma öngörülürken Alemdar'ın seğmenleri de muhafızlık ettiler. II. Mahmud, Eyüp'te Hz. Muhammed'in halifesi olduğu için ona izafe edilen kılıcı, sağ tarafına, atası Osman Gazi'nin kılıcını da -Osmanoğullarmın yeni soy atası olması umut edildiği için- sol tarafına kuşandı. Alemdar Mustafa Paşa'nın 3,5 ay süren başına buyruk yönetimi boyunca geri planda kalmayı yeğledi. Bu kısa dönemin en önemli olayı, milis güçleri ile istanbul'u doldurmaları ve aralarında, Serezli İsmail Bey, Kalyoncu Mustafa, Cebbarzade Süleyman Bey, Karaosmanoğlu gibi en namlı derebeylerinin de bulunduğu ayanlarla Kâğıthane'deki Çağlayan Kasrı'nda yapılan "meş-veret-i amme" denen toplantıdır. Bu toplantıda, Alemdar Mustafa Paşa, ayanlara, Yeniçeri Ocağı'na karşı ortak hareket çağrısında bulunurken merkezi yönetimin de ayanların kendi yörelerindeki yönetimlerini meşru tanıyacağı sözünü verdi. Görüşmelerden sonra, ayanlar, padişahın her buyruğuna uyacaklarına ve istenildiğinde onun yardımına koşacaklarına söz verdiler ve "Sened-i İttifak" denen belgeyi imzaladılar. II. Mahmud 29 Eylül 1808 tarihli, kendi mutlak otoritesine gölge düşürücü ve İstanbul'da bile yeterince güçlü o-lâmadığını açığa vuran bu belgeyi onaylamak zorunda kaldı.

14 Ekim 1808'de Sekban-ı Cedid adı altında ve dağıtılan Nizam-ı Cedid'i çağrıştıran modern bir ordunun oluşturulması gündeme geldi. Umur-ı Cihadiye nazırı atanan Behiç Efendi, bir yandan Sekban-ı Cedid için parasal kaynaklar bulmaya çalışırken bir yandan da "esame" denen, yeniçerilere mahsus eski ulufe cüzdanlarını, bedellerini ödeyip toplamaya başladı. Çünkü, bu cüzdanları para karşılığı elde eden herkes 3 ayda bir kamu hazinesinden

ulufe alma hakkını kazanıyordu. Toplanan esameler yakılarak görece yeniçeri mevcudunda önemli bir azalma gerçekleştirildi. Bundan kaygılanan ve Alemdar Mustafa Paşa ile onun milislerine diş bileyen yeniçeriler 16 Kasım 1808'de ayaklandılar. İstanbul'da, 4 gün boyunca Alemdar Olayı'nın(-») korkunç sonuçları yaşandı. Gelişmeleri, sarayda aldığı sıkı savunma önlemlerinin gerisinde izleyen II. Mahmud, 18 Kasım 1808'de ayaklanmacıların saraya yönelip kendisini tehdit etmeleri ve IV. Mustafa'yı yeniden tahta geçirmek istemeleri üzerine, ağabeyini boğ-durtarak hayattaki tek Osmanoğlu kaldı. Saray avlusundaki sekbanlarına da çıkış emri vererek bir şehir savaşı başlattı ve ayaklanmacıların yüzlercesi öldürüldü. Padişaha bağlı donanma ise, Haliç'ten, Beyazıt'taki Ağa Kapısı'm topa tuttu. Alemdar Mustafa Paşa'nın ölümü ve yeniçerilere indirilen büyük darbe ile bir anda güçlenen II. Mahmud, Memiş Paşa'yı sadrazam atadı. Yaşanan olaylar nedeniyle İstanbul'da tahribe uğramamış semt yok gibiydi. Sokaklar yeniçeri ölüleriyle doluydu. Saraya yakın Cebeciler Kışlası yakılmış, çıkan yangınlarda, Ayasofya, Sultanahmet, Divanyolu semtleri kül olmuştu. İstanbul bu durumda iken 19 Kasım'da Kan-dıralı Mehmed'in önderliğinde Galata ve Kasımpaşa'da yeni bir ayaklanma başladı. Asi döküntülerini çevresine alan Mehmed Tersane'ye ve Tophane'ye elkoydu. İstanbul'a geçerek Etmeydam'na geldi. Birer ayaklanmacı grup ise Levent ve Selimiye kışlalarını zapt etti. Kentin daha fazla tahribine razı olmayan II. Mahmud, Sekban-ı Cedid'in dağıtılacağı sözünü vererek ayaklanmayı bastırdı. Fakat İstanbul'da evler, dükkânlar yağmalanmış, ırz ve namuslara tecavüz edilmiş, kışlalar yakılmıştı. Öldürülen yeniçeri sayısı 5.000, sekban sayısı 300-400 dolayındaydı. Saraydaki sekbanların bir bölümü uzaklaştırılarak kurtarılırken birçoğu da asilerin eline geçerek öldürüldü ya da sokaklarda hakaretlerle gezdirildi.

l Ocak 1809'da Yusuf Ziya Paşa'yı sadarete getiren II. Mahmud, 5 Ocak 1809' da da İngiltere ile bir savaş durumunda Bo-ğazlar'ı kapatmak konusunda, bu devletin güvencesini içeren bir antlaşma imzaladı. Fakat asıl sorun İstanbul'daydı. Asayişin söz konusu olmadığı başkentte yeniçeriler, yeniçeri kılığına girmiş soyguncular, sekbanlar, milisler ve alelade hırsızlar ve yağmacılar herkesi tehdit etmekteydiler. Kentte yaşam durmuş gibiydi. Çarşılar açılmıyor, kimse evinden çıkmaya cesaret edemiyordu. Kenar mahallelere kadar dağılan soyguncular herkesten haraç almaktaydılar. Kalyoncu ve bekâr odalarına kaldırılan masum insanlar büyük paralar ödeyerek canlarını kurtarabilmekteydiler. Kendisini yeterince güçlü hissedenler ise gözlerine kestirdiklerini herkesin önünde soymaktaydılar. II. Mahmud, İstanbul'u bu acı tablodan kurtarmak için öncelikli çözümün, asker sanını kullanan kalabalıkları kentten uzaklaştırmak olduğuna karar verdi ve Davutpaşa'da oluştu-

rulan karargâha giderek Rusya seferi için asker toplama kampanyası başlattı. Yusuf Ziya Paşa'yı serdar-ı ekrem olarak görevlendirdi. Küçük gruplar halinde ve "Allah yolunda gaza için" Davutpaşa'ya sevk edilen yeniçeriler ve milislerle temmuz ayına kadar 30.000 kişilik bir ordu oluşturuldu. Yusuf Ziya Paşa'nın komutasında bunlar ivedilikle Edirne'ye gönderildi. İstanbul'da bırakılan 7.000 kişilik topçu askerinden ise muhtemel bir yeni ayaklanmada yararlanılması düşünülmüştü. II. Mahmud bir ferman yayımlayarak, kimilerinin halkı aldatıcı giysilerle dolaşmalarım yasakladı. 1810'dan itibaren de kent içi gezilerini sıklaştırdı. Öncelikle de kendisini İstanbullu gayrimüslim halkın ve kadınların görmelerine olanak verecek semtlere gitmekte, onların güven ve sempatisini kazanmaya çalışmaktaydı. Alemdar O-layı sırasında yanıp yıkılan yerlerin süratle onarımını başlattı. Bâbıâli(->) binalarının temeli 15 Şubat 1810'da atıldı. Kentte yaşanan kıtlık sebebiyle yönetim, buğday ve arpa unu karışımından yapılma ekmeğin fırınlarda yarı fiyatına satılmasını kararlaştırdı. Fırınların önündeki kalabalıklar ve kavgalar önlenemeyince un ithal edildi ve 50 dirhemlik ekmek, l paraya satılarak kıtlık giderildi.

2 Nisan 1810'da, İstanbul'da kalmış bulunan 25. ve 71. yeniçeri ortalarının mensupları arasında Galata'da büyük bir kavga çıktı. Taraflar varillerden, un çuvallarından siperler yapıp savaşmaya başladılar. "Orta gayreti" nedeniyle benzeri bir çatışma da Tahtakale'de başladı. Olayları kışkırttığı anlaşılan sekbanbaşı idam edildi. 17 Nisan'da ise Yeniçeri Ocağı'na kayıtlı birkaç hamal, Balıkpazarı'nda bir kadını güpegündüz Melekgirmez Mahallesi'nde-ki bekâr odalarına götürmeye kalkıştılar. Esnaf, taş ve sopalarla hücum ederek kadını kurtardı. İzleyen günlerde Balıkpaza-rı, Mısır Çarşısı ve çevre çarşıların esnafı işyerlerine silahlı gelmeye başladılar. Yeniçeri zorbalarının önü alınmazsa, bir-iki demeden kendilerinin zorbaları temizleyeceklerini duyurdular. Bu çıkış etkili oldu, korkan yeniçeriler birkaç zorbabaşı-nı kendi yöntemleriyle yargılayıp idam ettiler. II. Mahmud ise sekbanbaşıya sıkı buyruklar verdi. Yeniçeri geçinenlerden çoğu, İstanbul'dan kaçmak zorunda kaldılar. Bu gibi olaylar yinelendikçe cepheye sevk edilen yeniçerilerin İstanbul'a dönmelerinin daha vahim gelişmelere neden olacağını gören II. Mahmud, Ordu'nun Sırbistan cephesinde oyalanmasını uygun gördü ve bunun gerektirdiği masraflara katlandı. 1811'de Rikâb-ı Hümayun kethüda-lığına atanan Halet Efendi(-») giderek artan bir nüfuzla II. Mahmud'u, tüm kararlarında yönlendirmeye başladı.

Haziran ayı ortasında yağan şiddetli sağanaktan Beşiktaş zarar gördü. Kasaba içindeki taşköprü çöktü, değirmenler, dükkânlar, bostancı kışlası, Üsküdar'da ise Balaban İskelesi civarındaki evler yıkıldı. Bu felaket, Üsküdar'da Debbağhane semtindeki serserilerin barındığı bekâr odalarının da yıkılıp ortadan kaldırılması için

bir bahane oldu. Pek çok serseri ve kaçak yakalanıp idam edildi. 181 l'de Medine'nin Vehhabilerden kurtarıldığı haberinin gelmesi İstanbul'da sevinç yarattı. O yıl, ser-dengeçti ağası Kerim adlı zorbanın, Boğaz köylerinden haraç aldığı ve ondan izinsiz kimsenin ev yapamadığı öğrenilince, topçubaşı tenkiliyle görevlendirildi. Kerim, yakalanıp Rumeli Hisarı'nda idam edildi. Kendisine ait kahvehanede, kent düzeyinde birçok kundaklamanın, işlenecek cinayetin planlandığı ortaya çıktı. Fakat, İstanbul'da Kerim benzeri zorbaların henüz kökü kazınmamıştı. Bu nedenle II. Mahmud, öncelikle bekâr odalarını yerle bir etmeye başladı. Her harekette yer alan hamallarla serserilere de göz açtırıl-mayarak çoğu, türlü bahanelerle idam edildiler. Tüm bu yıpratıcı gelişmelerden sonra II. Mahmud ancak 1812'de, en azından İstanbul'da otoritesini hissettirebil-di. Olasılıkla da bu başarısından ötürü 1812 yazında Arnavutköy'deki İzzet Paşa Kas-rı'na giderek onuruna verilen ziyafet ve düzenlenen eğlencelerle bir süre dinlendi. Benzeri eğlenceler Mustafa Paşa Köş-kü'nde, Alibeyköyü binişinde de yinelendi. Benzeri binişlerin sıkça Göksu'ya, Sultan İskelesi'ne, Sultaniye'ye ve Dolma-bahçe'ye de yapılması, kent ölçeğinde güvenliğin ve huzurun sağlandığının işaretiydi. Fakat bu kez de veba salgını başladı. İzmir'den gelen bir ticaret gemisinden yayıldığı sanılan veba, ilkin Beyoğlu, Ta-tavla (Kurtuluş) semtlerinde etkili oldu. Buradan yine gayrimüslimlerin yoğun olduğu Fener ve Kumkapı semtlerine yayıldı. Herkes evlerine kapandı. Sokaklar ölülerden geçilmez oldu. Salgın Müslüman mahallelerinde de yayılınca halk camilerde dualara çağrıldı. Temmuz ayı boyunca İstanbul'un bütün çöplükleri, sokakları temizlenip yıkandı. II. Mahmud, herkesi kendi evinin önünü ve çevresini temiz tutmakla yükümlü kılan bir ferman yayımladı. Bununla birlikte, eylül ayında, sur kapılarından günde ortalama 1.000-1.500 cenaze çıkarılıyordu. Salgınların genellikle bekâr odalarından yayıldığı gerekçesiyle bir kez de bu nedenle Galata ve İstanbul'daki bekâr odaları yıkıldı. Bahçeka-pı'daki ünlü Melekgirmez Mahallesi de aynı gerekçeyle yerle bir edildi ve İstanbul'un bu en tehlikeli, bakımsız ve karışık semti tarihe karıştı. II. Mahmud buraya "Hidayet" adını verdiği bir mahalle kurdurdu ve aynı adda ahşap bir cami yaptırdı (bak. Hidayet Camii). Veba salgını, 1812 sonlarına doğru öldürücülüğünü yitirdiği gibi 1812-1813 kışında çok kar yağması da salgının önlenmesinde etkili oldu.

Mart 1813'te yeni Cebeciler Kışlası'nın temeli atıldı. Bu yıl içinde de kentin mesirelerine binişlere çıkan II. Mahmud, yaz mevsimi boyunca Beşiktaş Sahilsarayı'nda oturdu. 1814'te ordu İstanbul'a dönerken, Rus Elçisi İtalinski de Bükreş Antlaşması' nın tüm koşullarının yerine getirilmesini, Boğaz'dan geçen Rus gemilerinin Osmanlı memurlarını ziyareti yükümlülüğüne son verilmesini Babıâli'den istemekteydi. II. Mahmud 1814 yazını da binişlerle ve da-

II. Mahmud'un çocukluğunu betimleyen ve arkasında "Rafeil kulları" tarafından yapıldığı belirtilen bir yağlıboya tablo.


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   387   388   389   390   391   392   393   394   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin