MERKEZ EFENDİ KÜLLİYESİ
398
399
MERKEZ EFENDİ KÜLLİYESİ
tısından itibaren meşihat görevinin bir ailenin tekeline girdiği, Merkez Efendi'nin neslinden gelen ve "Merkezzadeler" olarak anılan bu şeyh ailesinin Sünbülîliğin âsi-tanesi olan Sünbül Efendi Tekkesi'nin meşihatını elinde tutan aile ile evlilik yoluyla akrabalık bağları kurduğu tespit edilmektedir.
Merkez Efendi Tekkesi, Osmanlı döneminin başlarında, Bizans dönemine ait bazı dini tesisler dışında bütünüyle boş olan ancak zamanla kara surlarını kuşatan muazzam bir mezarlık alanına dönüşen kesimde yer alır. Merkez Efendi Türbe-si'nin çevresinde oluşan ve hızla genişleyen hazire günümüzde bu mezarlık kuşağı ile kaynaşmış durumdadır. Tekkenin çevresinde kendi adını taşıyan bir mahalle oluşmuş, burada daha sonra Hacı Mahmud Ağa Tekkesi ve Yenikapı Mevlevîha-nesi(-0 gibi bazı tarikat yapıları da tesis edilmiştir. 1950'lerden sonra hızlanan sanayileşme sonucunda bu mahallenin çevresi fabrikalar ve gecekondu alanları ile kuşatılmıştır.
Külliyenin arsası kuzey-güney doğrultusunda uzanan Merkez Efendi Caddesi tarafından ikiye ayrılmıştır. Bu caddenin devamı niteliğindeki meydancığın doğusunda tekkenin cümle kapısı, kapının sağında küçük bir çeşme, solunda tekkenin 3. ve 4. postnişinlerinin gömülü oldukları küçük türbe, meydancığın batısında harem dairesi, kuzeyinde darülkurra, bunların güneyinde, cadde üzerinde de hamam bulunmaktadır. Cümle kapısından girildiğinde sağda cami-tevhidhane, tam karşıda Merkez Efendi Türbesi, birbirinden bağımsız olarak yer alır. Söz konusu türbenin arkasındaki avluda ise şadırvan, kuyu ve çilehane, bu avlunun sınırında ise diğer tekke birimleri sıralanmaktadır.
Cümle Kapısı, Çeşme ve Küçük Türbe-. Aslında kesme küfeki taşı ile örülen cümle kapısının dış yüzü mermerle kaplanmış, kilit taşı çıkıntılı, yuvarlak kemeri yanlardan pilastrlar ile kuşatılmıştır. Kemerin üzerinde, eksende, beyzi bir çelenk içinde II. Mahmud'un (hd 1808-1839) "Mustafa Rakım" imzalı tuğrası, yanlarda simetrik olarak yer alan dikdörtgen levhaların üzerinde, tekkenin adı geçen hükümdar tarafından yenilendiği 1252/1836
Merkez Efendi
Türbesi'nin
ziyaret
penceresi.
M. Baha Tanınan,
1980
tarihini taşıyan, manzum metni Ahmed Sadık Ziver Paşa'ya (ö. 1862), ta'lik hattı Ye-sarîzade Mustafa İzzet Efendi'ye (ö. 1849) ait kitabe bulunur.
Cümle kapısının sağına bitişik olan minyatür çeşme, hazire duvarına gömülmüş bir aynataşı ile bunun önündeki ufak bir tekneden ibarettir. Bunun yerinde, bir miktar daha aşağıda, tekkenin Mimar Sinan tarafından yenilendiği döneme ait bir çeşmenin bulunduğu bilinmektedir. Bugünkü çeşmenin üzerindeki beytin 2. mısraı ebced-le 1227/1812 tarihim vermektedir.
Finikeli Şeyh Abdi Efendi ile oğlu Şeyh Mustafa Efendi'nin ahşap sandukalarım barındıran küçük türbe dikdörtgen planlı (4,5x3,5 m), kagir duvarlı ve kırma çatılıdır. Doğu cephesindeki girişi avluya a-çılmakta, meydancığa bakan ve iki yandan pilastrlarla sınırlandırılmış olan batı cephesinde dikdörtgen bir ziyaret penceresi görülmektedir.
Cami-Tevhidhane-. Dikdörtgen bir alanı (17x16 m) işgal eden cami-tevhidhane, kagir duvarlı ve kırma çatılı mescit tasarımı gösterir. Moloz taş ve tuğla ile örülen, üstleri sıvalı duvarları kesme küfeki taşından pilastrlar ile takviye edilmiş, kapı ve pencereler de aynı türden sövelerle çerçevelenmiştir. Yapı, her ikisi de dikdörtgen planlı olan kapalı bir son cemaat yeri ile harim bölümünden meydana gelir. Önünde bir sekinin uzandığı kuzey cephesinin ekseninde esas giriş, yanlarda da buna göre simetrik konumda birer pencere ile birer kapı yer almaktadır. Sağdaki kapı fevkani müezzin mahfiline, soldaki ise aynı konumdaki kadınlar mahfili ile hünkâr mahfiline geçit verir. Bu cephede olduğu gibi yapının içerdiği bütün açıklıklar (kapı ve pencereler) tuğladan yuvarlak kemerlerle geçilmiş ancak cephelerde dikdörtgen açıklıklı kesme küfekiden sövelerle donatılmıştır.
Son cemaat yerlerinin duvarları sağırdır. Fevkani mahfillere ulaştıran merdivenlerin yanısıra, bu mekânın batı kesiminde, zamanında meydan odası olarak kullanılmış olması muhtemel, halen imam odası olarak kullanılan, ahşap perde duvarı ile meydana getirilmiş küçük bir birim dikkati çeker. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvar, kare kesitli, Dor başlıklı dört
adet ahşap sütunun arasına bağdadi sıvalı duvar parçalan örülmesi suretiyle oluşturulmuştur. Bu duvardaki kapı ve pencereler de kuzey cephesindekilerin konumuna sahiptir. Halimdeki asıl ayin alanı yanlardan, zeminleri yüksek mahfillerle kuşatılmış, devrana katılmayan erkek seyircilere ayrılan bu mahfiller basit ahşap korkuluklarla sınırlandırılmıştır. Batı ve doğu duvarlarında ikişer pencere, doğu duvarında, pencerelerden başka, sonradan iptal edilerek dolap nişine dönüştürülen bir kapı bulunur. Söz konusu kapının, ca-mi-tevhidhanenin doğu yönündeki hünkâr köşkü ile halimdeki hünkâr mahfili arasındaki bağlantıyı sağlamak amacıyla düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Güney duvarının ekseninde yarım daire planlı ve yuvarlak kemerli mihrap, bunun yanlarında birer pencere yer alır. Son cemaat yerinin üstünü işgal eden mahfil katının hareme bakan güney sınırında on iki adet ahşap sütun sıralanmakta, söz konusu mahfilin doğu ve batı uçları birer çıkma ile donatılmış bulunmaktadır. Böylece elde edilmiş olan "U" planlı asma kat, kendi içinde ahşap perde duvarları ile üç mahfil birimine ayrılmış, bu kesimlerden doğudaki hünkâr mahfili, batıdaki müezzin mahfili, ortadaki de kadınlar mahfili olarak değerlendirilmiştir. Hünkâr mahfilinin harime bakan açıklıkları, barok üslupta, oymalı ve yaldızlı ahşap şebekeler ile kapatılmış, bunların üzerine istiridye kabuğu ve kıvrımlı yapraklardan oluşan birer alınlık oturtulmuş, kadınlar mahfilinde sık dokulu ahşap kafesler kullanılmıştır.
Cami-tevhidhanenin batı duvarında, son cemaat yeri ile harimin sınırında yer alan minarenin, dışa taşkın, kare tabanlı kaidesi bir sıra kesme küfeki taşı ve iki sıra tuğla ile almaşık düzende örülmüştür. Yapının ilk inşa döneminden günümüze intikal eden yegâne öğesinin bu kaide olduğu, minarenin geriye kalan kısmının II. Mahmud döneminde yenilendiği belli olmaktadır. Nitekim birçok geç dönem minaresinde olduğu gibi burada pabuç kısmı olmaksızın, silindir biçimindeki gövde doğrudan kaideye oturur. Tuğladan örülen gövde altta kesme küfekiden bir bilezikle kavranmış, altı silmelerle dolgulanan şerefe kesme taştan bezemesiz korkuluklarla kuşatılmış, minare, koni biçiminde, kurşun kaplı bir ahşap külahla taçlandırılmışım Basık kemerli minare kapısı müezzin mahfiline açılmaktadır.
Cami-tevhidhanede, hünkâr mahfili şebekelerinden başka kayda değer bezeme, mihrabın içindeki perde motifleridir. Yapının yalınlığı ile uyum sağlayan ahşap minber basit bir tasarım sergiler. Harimin duvarlarında, 19. yy'ın ünlü hattatlarına ait, çoğu siyah zemin üzerine yaldızla yazılmış (zerendûd) levhalar dikkati çeker.
Dostları ilə paylaş: |