MUSEVİLER
bak. YAHUDİLER
MUSİKİ HAYATI Bizans Musikisi
"Bizans musikisi" terimi ortaçağda Rum Ortodoks kilisesinde icra edilen teksesli, sözlü musiki ürünlerini içine alır. Doğu Roma kilisesine özgü bu musikinin tarihi 4. yy'ın başlarında Konstantinopolis şehrinin kurulmasıyla başlar. Bu kilisenin ayin şekli çevirilerle Suriye ve Kıpti, Arap, Ermeni, Gürcü, Slav ülkeleri kiliselerine yayılarak son 1.500 yıl boyunca Hıristiyan Doğu'nun ana ayin şekli oldu; İskenderiye, Kudüs, Antakya patrikhanelerinde, bütün Yunanistan'da, bütün Rusya'da, bazı Slav ülkelerinde yerleşti; çeşidi dönemlerde İspanya'yı (6. yy'da), Kuzeydoğu ile Güney İtalya'yı da etkiledi.
Bizans'ta gelişen dini musikinin ilk evrelerine ilişkin bilgiler yok denecek kadar azsa da, bu musikiye ait hiçbir yazılı belgenin günümüze ulaşamadığı dönemlerde bile dini ezgilerin Bizans dini törenlerinde önemli bir yeri olduğundan şüphe edilemez. Bizans musikisinin en eski nota örnekleri 9- yy'a dayanır. Bu örnekler imparatorluğun son beş yüzyılında Bizans Ortodoks kilisesinde icra edilen musiki konusunda belirgin bir fikir verir. 15-16. yy'dan kalma musiki kaynaklarında yer alan ezgiler bu musiki üslubunun evriminde keskin değişiklikler görülmediği, bütün değişikliğin temelde sözlü geleneğe dayalı bir türün, yazılı kaynakların zamanla artması sonucu, yazılı bir musikiye doğru yönelmekte olduğu fikrini uyandırır.
Bazı kaynaklarda, Bizanslıların dini musikisi dışında, Konstantinopolis'teki imparatorluk sarayında icra edilen bir de din dışı musikisi olduğuna değinilir. Ancak, bu konudaki bilgiler son derece sınırlı olduğundan, dini musikiden büsbütün ayrı bir musiki türünden söz edilebilmesi güçtür. Gene de imparatorluk sarayında musiki icra edilmesi ilgi çekicidir. İmparatorların taç giyme törenleri ile saraydaki öteki törenlerde, günümüze sadece birkaç örneği ulaşabilen, "alkış" anlamını taşıyan "acclama-tion'lar icra edilirdi. Törenlerin niteliğine göre bu musiki parçalarını iki ayrı koro okurdu; koroların başında birer korobaşı bulunurdu. Ama okunan parçaların ne tür bir ezgi olduğu konusunda pek az şey biliniyor. Bu alandaki bütün bilgilerin tek kaynağı İmparator VII. Kontantinos Por-firogenne-tos'un (hd 913-959) De Ceremo-ra'is(->) adlı eseridir. Öte yandan, imparatorluk sınırları içinde gelişen Rum halk musikisi de bir yana bırakılırsa, Bizans musikisinin özellikleri şöyle sıralanabilir: Bizans musikisi Rum Ortodoks kilisesindeki törenlerde kullanılan, Yunanca güfte-li, dini bir musikidir; kilisede çalgı kullanılması yasak olduğundan bu musiki sade-
ce insan sesiyle icra edilir; ezgilerinde "ihos" denilen 8 makam (mod) kullanılır; bütünüyle teksesli yapıdadır, ancak, icrada ezginin arkasında karar perdesini uzatarak "dem tutma "ya dayanan hafif bir armoni hareketi de görülür.
Bizans musikisinin ilk merkezinin Suriye, özellikle Antakya ile Şam yöresi olduğu, 6-7. yy'da ise merkezin Filistin ile Kudüs'e kaydığı sanılıyor. Bu dönemlerde Tevrat'tan, İncil'den seçilen metinler konuşma sesiyle (recitative) okunurdu. Konstantinopolis en geç 9. yy'da bu musikinin en önemli merkezi oldu, bu durumunu 15. yy'ın sonlarına kadar korudu. Asıl Bizans ezgileri bu dönemde şekillendi ve notaya alınmaya başladı. Daha sonra Selanik ve Aynaroz Manastırı önem kazandı. 13. yy' dan sonra musikici sayısı gitgide arttı, yeni beste türleri gelişti. Musikicilerin besteledikleri eserlere adlarını vermeye başladıkları bu dönemde şair ile besteci ayrıştı, kişisel üsluplar ortaya çıktı. Batılı musiki tarihçileri bu musikinin 13. yy'a kadar-ki dönemini "klasik" dönem, 13. yy'dan İstanbul'un fethine kadarki dönemini "klasik sonrası" dönem, fetihten sonrasını da "yeni Bizans musikisi" dönemi olarak kabul ederler.
8. yy'ın sonlarına kadar kullanılan, güftenin belirli yerlerindeki ses ve vurguları göstermekten ibaret ekfonetik "nota" bir yana bırakılırsa, Bizans musikisi, 9. yy'da notaya alınmaya başladı. Bizans ezgilerinin çoğunun kaynağı bu parçaların notalarının yazıldığı beş büyük yazma koleksiyonda şu ezgiler yer alır: Batı kiliselerinde okunan ilahilere benzer "heir-mologion" ilahileri; güfteleri, nesir ya da nazım biçiminde kısa metinlerden oluşan, dini geçit törenlerinde iki koronun karşılıklı okuduğu melismalı "sticherari-on" ezgileri; genellikle korolarca, bazen de solo olarak okunan, Konstantinopolis'te kaleme alınan "asmatikon" adlı, komün-yon şarkılarının melismalı okunuşundan ibaret süslü ayin şarkıları; gene Konstanti-nopolisli bir şarkıcının solo okuduğu, "psal-tikon" adlı son derece melismalı ayin ezgileri; 1300 dolaylarında yazılmış, bazıları daha önceki dönemlerden kalma "akolouthi-ai" adlı, kiliselerde her gün okunan ilahiler ve bu tarzın türevleri. Akolouthiai ezgilerini bir kitapta toplayan, Konstantinopolis'te faaliyet göstermiş olan Yoannis Ku-kuzelis 1300 dolaylarının en büyük bestecilerinden, bütün Bizans musikisinin de en büyük kuramcılarından biridir.
Bizans musikisinin dayandığı en önemli nazım ve musiki şekillerinden biri "kon-takion"dur. Bayramlarda okunan bu ezgilerin Kutsal Kitap'tan alınan güfteleri 20-30 kıta olabilirse de, her kıta aynı ezgiyle okunur. Bu türün en büyük bestecisi Suriyeli bir Yahudi iken Hıristiyan olup 6. yy'ın ilk yarısında geldiği Konstantino-polis'teki kiliselerde görev alan Aziz Ro-manos Melodos'tur. Bugün bu besteciye atfedilen pek çok eser vardır. İkinci önemli musiki şekli olan kanonlar kiliselerde sabahleyin okunurdu; İstanbul kiliselerinde günümüzde de okunuyor. Dokuz ka-
sideden oluşan bu ezgilerin de güfteleri Kutsal Kitap'tan alınırdı. Bu şekle katkıda bulunan besteciler arasında İstanbullu rahip Theodoros Studites (759-826) ile kardeşi Joseph de vardır. Çok sayıda kanon ezgisi Osmanlı döneminde İmrahor Camii olan Studios Manastırı'nda adları geçen İstanbullu musikicüerce yazılmıştır. Bu iki musiki şeklinin yanısıra yukarıda özelliklerine değinilen "sticherarion", "asmatikon" ezgileri ile, güfteleri kısa olan "hypa-koai", "prokeimena" ilahileri, "alleluia" denilen hamd ve şükran duaları ile mezmur ezgileri Bizans musikisinin öteki beste türlerini oluşturur.
Bizans musikisi gerek kuramsal temeli, gerekse ezgi yapısı bakımından Doğu musikisinin bir koludur. Bu musikinin 8. yy'dan itibaren Batı dünyasından uzaklaşarak Yakın ve Orta Doğu musiki geleneklerinin etkisi altına girmeye başladığı, 11. yy'da ise Roma ve Batı'dan büsbütün koptuğu söylenebilir. Oysa 1054'te Hıristiyan dünyasının Doğu ve Batı diye ikiye bölünmesinden önce Batı Avrupa'nın dini merkezleri ile Konstantinopolis arasında kilise musikisi çerçevesinde canlı bir musiki bağı vardı.
Bizans şarkı güftelerinin Yunanca olması, Bizans makamlarının eski Yunan makamlarından kaynaklandığı yolundaki önyargılar yüzünden Batılı müzikologlar uzun süre Bizans musikisinin eski Yunan musikisine dayandığına inanmışlardı. Batı' daki son araştırmalar eski Yunan "mod'la-rıyla Bizans "ihos'larmın özdeşlenemeye-ceği gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bizans musikisinde "makam" karşılığı olarak kullanılan "ihos" teriminin bu musikide henüz hiçbir nota yönteminin geliştirilmedi-ği dönemlerden kalma yazma kaynaklarda da kullanıldığı görülmüştür. Bu olgu, musikinin doğrudan doğruya sözlü geleneklerle yayıldığı dönemlerde bu terimin eski Yunan musikisinde ve Batı'nın Gre-gor şarkılarında olduğu gibi bir "dizi"den (gam) çok, bir ezgi örgüsü anlamında kullanıldığı yolunda güçlü bir ipucu sağlıyordu.
Neum notasının daha yakından incelenmesiyle ihosların karmaşık yapısı daha iyi fark edildi. İhosların son araştırmalarla ortaya çıkan özellikleri Bizanslıların bu terimi sadece bir "dizi" olarak değil, daha çok, ezgiye yol gösterici bir formül gibi düşündüklerini ortaya koydu. Bizans Neum notasının çözümlenmesinden sonraki çalışmalar aynı ezgilerin daha önceki çeviri yazımlarının ezgiye ne ölçüde sadık kaldığını da ortaya çıkardı; ihosun Doğu musikisine özgü bir musiki anlayışını yansıttığını ve bu ezgi formüllerinin Hint mu-sikisindeki "raga", Türk ve Arap gelenek-lerindeki "makam" yahut Suriye Arap mu-sikisindeki "riskolo"ya benzediğini gösterdi.
Bizans musikisinin ses sistemi ile ihos-ları kesin ölçülerle açıklanamamıştır. Bu konuda farklı yaklaşımlar ve görüşler vardır. Geçmişte bir oktav 68, iki ses arasındaki aralıklar da 12, 9, 7 parçaya ayrılıyordu. Diyatonik dizinin aralıkları şöyleydi:
Dostları ilə paylaş: |