KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə833/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   829   830   831   832   833   834   835   836   ...   889
MUSİKÎ HAYATI

530


531

MUSİKİ HAYATI

yük bilgin Ali Şîr Nevaî'den çok destek görmüştür. Sadî'nin hocası Abdülkadir Me-râgî'nin çağdaşı olan Celayir hükümdarı Sultan Ahmed'in ve Moğol hükümdarı Timur'un huzur meclislerinde de bulunmuş, eserlerini bu hükümdarlara sunma imkânını bulmuştur.

Türk musikisi en büyük ilgiye Osmanlı döneminde kurulan Enderun teşkilatı ile kavuşmuştur. Bu teşkilat, o zamanın bir üniversitesi gibi, devlet adamları, şairler, edipler, musiki üstatları, hocalar yetiştirmiştir. Enderun'un Seferli Koğuşu'ndan yetişen musiki sanatkârları bizzat padişahın ilgisini ve teşvikini görmüş, sık sık huzur meclislerine katılmışlardır. Ayrıca şehzadeler ve devlet adamları da saraylarında, konaklarında musiki meclisleri düzenlemişler, sanatçıları himaye etmişlerdir.

II. Mahmud döneminde (1808-1839) E-nderun'uıı itibarını kaybetmesi ile Türk musikisi-saray ilişkileri gittikçe zayıflamıştır. Bu ilgisizlik konaklara da yansımış, gitgide sahipsiz, himayesiz kalan Türk musikisine esas sahibi olan halk dört elle sarılmıştır. Böylece saray ve konaklardaki musiki meclisleri, yerini evlerdeki toplantılara, halkın kurduğu musiki derneklerine bırakmıştır. 1925'te tekkelerin kapatılması ile de Türk musikisinin önemli bir dalı olan tekke musikisi unutulmaya terk edilmiştir. Ortaya çıkan bu boşluğu doldurmak için devreye giren evlerdeki musiki meclisleri üç farklı görünümdedir:

1) Haftanın belli günlerinde "fasıl meş
ki" biçiminde, düzenli olarak tekrarlanan
öğretici vasıftaki çalışmalar. Örnek: Hakkı
Süha Gezgin'in evi.

2) Haftanın veya ayın tespit edilmiş


günlerinde, günübirlik seçilmiş bir faslın
icrası için düzenlenen, sohbetin ve görgü
kurallarının ağırlık taşıdığı musiki meclis
leri. Örnek: İbnülemin Mahmud Kemal
İnaPtn(->) evi.

3) Ev sahibinin girişimi ile ayın belli gü


nünde yapılan toplantıda bulunanların is
tekleri doğrultusunda düzenlenen musiki
ve sohbet toplantıları. Örnek: Dr. Necmed-
din Hakkı İzmirli'nin evi. Bu üç tür toplan
tıda da ev sahibinin kişiliği, toplantının dü
zenli ve ömürlü olmasında etkin rol oynardı.

Bu meclislerde musikinin yanısıra edilen sohbetlerde, orada bulunan kişiler, hiçbir yerde veya okulda öğrenilemeyecek değerli bilgileri, görgü kurallarını, saygı ve sevginin değerini, tarihi, edebiyatı en yetkin ağızlardan öğrenir, çevre edinir ve tanınırlardı.

Tanzimat'tan sonra konaklarında muntazam musiki meclisleri düzenleyen tanınmış kişiler olarak Necib Paşa (1815-1883), Edhem Paşa (1830-1886), Tanburi Cemil Bey'i de himaye etmiş olan Yanyalı Mustafa Paşa, Mahmud Celaleddin Paşa(-»), Hafız Yusuf Efendi'nin yetişmesini sağlayan Müşir Şakir Paşa ile Ahmed Midhat Efendi(-0 sayılabilir.

MehmedEmin Paşa'nın (1837-1908) Ba-kırcılar'daki konağında düzenlediği meclisler daha sonra oğlu İbnülemin Mahmud Kemal İnal tarafından da sürdürülmüştür. Pazartesi geceleri düzenlenen musiki ve

Bonanni'nin çizgileriyle kanun çalan

Türk kızı, 1723.



Hayat Tarih Dergisi, S. l (Şubat 1965)

sohbet meclisine zamanın kalburüstü kişileri katılırdı. İlk sohbeti müteakip genellikle yaşlı sazendelerden oluşan amatör saz heyetine yaşlı ve genç kuşaktan okuyucular katılarak bir fasla başlarlar, fasıl ortasında sazlardan biri taksim ederken çay ikram edilir, faslın ikinci bölümü bittikten sonra "mevlevîhane peşrevi" çalınır, onu sözleri Aziz Mahmud Hüdaî'ye ait olan "çargâh tevşih" takip ederdi. Kuran'dan bir aşır okunmasjyla icraya son verilir ve gecenin esas sohbetine geçilirdi. Bu gecelerde herkesin oturacağı yer belliydi. Kimse başkasının yerine oturamazdı. İlk gelenlerin oturacağı yeri Mahmud Kemal Bey tayin ederdi. Bu toplantılara katılanlar her yönden çok şeyler öğrenmişlerdir. Amatör fasıl kadrosuna sık sık zamanın meşhur sazendeleri ve okuyucuları da katılmıştır.

Evinde musiki meclisleri düzenleyenlerden Enderunî Ali Bey (1830-1900) önce Zeyneb Kâmil Hanımefendi'nin evinde, sonra kendi meşkhanesinde toplantılar yapmıştır. Sinekemani Nuri Bey, bestekâr udi Şekerci Cemil Bey bu toplantılarda yetişmişlerdir. Bolahenk Nuri Bey (1834-1911) Karagümrük'teki meşkhanesinde musiki meclisleri düzenlemiştir. Hacı Ke-ramî Efendi (1840-1909) Taşkasap'taki bir kahvehanede ve kendi evinde meşkhane açmış, Ahmed Avni Konuk, Hafız Kemal, Zeki Arif Ataergin gibi kıymetlerin yetişmesinde katkısı olmuştur. Musullu Hafız Osman Efendi (1840-1920) Çemberlitaş'ta-ki kitapçı dükkânında musiki meclisleri düzenlemiş ve meşkhanesinde Cevdet Çağla gibi birçok kıymet yetiştirmiştir. Leyla Saz da (1850-1936) evinde musiki meclisleri düzenlemiştir. Şeyh Edhem Efendi (1854-1934) Fatih Sarıgüzel'deki evinde kurduğu meşkhanede Süleyman Erguner, Hafız Cevdet gibi musikişinaslar yetiştirmiştir. Ali Galip Türkkan (1868-1949) evin-

de muntazam musiki geceleri düzenlerdi. Abdülkadir Töre (1873-1946) Gülşen-i Musiki Mektebi'ni(->) kurmuş, Cerrahpa-şa'daki evinde hem nazariyat öğretmiş, hem de meşkler vermiştir. Zeki Arif Ataergin, Ekrem Karadeniz talebeleridir. Kâzım Uz (1873-1943) emekliliğinde Kos-ka'da "Darü'l-Musiki" adım verdiği bir meşkhane açmış, Sadeddin Kaynak(->), Kemal Batanay(->) gibi değerler yetiştirmiştir. Udi Sami Bey (1876-1939) Üsküdar'da Musiki-i Osmani Cemiyeti'nde bir meşkhane kurmuştur. Selahaddin Pınar ta-lebelerindendir. îzzeddin Hümâyi Elçioğ-lu (1876-1950) evinde özel meşkhane kurmuştur. Üsküdarlı Ziya Bey (1877-1923) Kadıköy Şark Musiki Cemiyeti'ndeki meşkhanesinde Hafız Sami, Hafız Kemal(->), Münir Nureddin Selçuk, Zeki Arif Ataergin, Selahaddin Pınar, Münir Mazhar Kamsoy gibi pek çok değerlerin yetişmesini sağlamıştır. Üstün tavırlı bir hocaydı.

Hüseyin Sadettin Arel(->) de Bomonti' deki evinde cumartesi günleri musiki sohbetleri ve icraları düzenlenir, nazariyat konusunda tartışılırdı. Dr. Subhi Ezgi, Dr. Osman Şevki Uludağ, Salih Murad Uzdilek, Kemal Emin Bara, Hasan Ferid Alnar, Ruşen Ferid Kam, Kemençevi Hafid, Muhid-din Sadak, Laika Karabey, Mildan Niyazi Ayomak, Münir Mazhar Kamsoy, Süleyman Erguner, Ercümend Berker, Ahmed Çağan, Yılmaz Öztuna, Cahid Atasoy meclise devam edenlerdendir.

Ahmed Nuri Canaydm da (1882-1962) evinde meşk ve musiki toplantıları düzenlemiştir. Neyzen Emin Yazıcı'nın (1883-1945) meşkhanesinde Halil Dikmen, Halil Can, Hakkı Süha Gezgin, Süleyman Erguner gibi değerli neyzenler yetişmiştir. Dr. Rasim Ferid Talay Yeniköy'deki yalısında, yaşadığı sürece musiki ve sohbet toplantıları düzenlemiştir. Udi Nevres, Zeki Arif Ataergin, Fehmi Tokay, Cevdet Çağla, Alâeddin Yavaşça, Haluk Recai (Haldun Menemencioğlu), Rahmi Duman, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ruşen Eşref Ünaydın, İsmail Hakkı Tekçe ve Rasim Ferid'in kızı viyolonselist ve tanburi Feyha Talay meclise katılanlardandır. Mildan Niyazi Ayomak (1887-1947) evvela İzmir'de, 1933'ten sonra da İstanbul'da Cağaloğlu'n daki evinde ve kurduğu dernekte musiki sohbetleri, nazariyat çalışmaları ve meşkler düzenlemiş, ayrıca bir musiki dergisi çıkarmıştır. Fehmi Tokay (1889-1959) önce İstanbul'da, sonra Ankara'da, daha sonraları yine İstanbul'da evinde musiki meclisleri düzenlemiştir. Ahmet Mükerrem Akıncı'nın (1884-1940) evinde de musiki sohbetleri ve icra toplantıları düzenlenirdi. Abdülkadir Karamürsel'in Vişneza-de'deki evinde Beşiktaş'tan yetişme musikişinaslar toplanırlardı. Hakkı Süha Gezgin de (1895-1963) Beşiktaş'taki evinde haftada iki gece Tanburi Dr. Selahaddin Tanur' un riyasetinde fasıllara çalışılırdı. Meşk edilen fasıllar, müteakip ayın ilk cumartesi günü öğleden sonra kendi evinde, ikinci cumartesi şair Dr. Çörçöp Sami Bey'in evinde seçkin bir topluluğun huzurunda icra edilirdi.

Kemani Enise Can (1896-1975) eşi Fahri Çan'ın da katılmasıyla neşeli musiki sohbetleri ve icrasına uzun süre evini açmıştı. Neyzen Süleyman Erguner'in (1902-1953) evinde her hafta salı günü akşamları nükteli sohbetler edilir, dini musiki üzerinde çalışılırdı. Mühendis Zeki Toros' un Gümüşsuyu'ndaki evinde 1940'lı yıllarda Osman Şevki Uludağ, udi Marko Ço-lakoğlu, İzzeddin Ökte, Burhaneddin Ök-te, Alâeddin Yavaşça, Mustafa Kovancı'nın katıldıkları musiki meclisleri düzenlenirdi. Dr. Necmeddin Hakkı İzmirli (1900-1973) her ayın belli bir gününde evinde musiki sohbet toplantıları düzenlerdi. Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan, Behçed Kemal Çağlar, Vasfi Rıza Zobu, Mahmud Ba-ler, Alâeddin Yavaşça, İrfan Doğrusöz, Recep Birgit, Nadir Hilkat Çulha, Cevdet Çağla, Niyazi Sayın, Necdet Yaşar bu toplantılara katılanlardandır. Ekrem Karadeniz (1904-1981) Fatih'teki evinde muntazam musiki toplantıları düzenlerdi. Yekta Akıncı (1905-1980) babası Ahmed Mükerrem Akıncı'nın musiki toplantılarını evinde devam ettirmiştir. Cahid Gözkân (d. 1912) evinde muntazam musiki toplantıları düzenleyenlerdendir. Ercümend Berker (d. 1920) evinde sohbet, Türk musikisinin muhafazası ve geliştirilmesi yönünde fikir alışverişi ve seçilmiş eserlerin icrası için toplantılar düzenlemiştir. 1976'da eğitime başlayan bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konser-vatuvarı bu toplantıların meyvesidir.

Bibi. Ergun, Antoloji, I, 47; inal, Hoş Soda; İnal, Son Sadrazamlar, I, 196-263; İnal, Son Hattatlar, 672-689; Hızır îlyas Ağa, Tarih-iEnderun, İst., 1987, s. 59, 85, 148, 156,164, 195, 220; N. Özalp, Türk Mûsikisi Tarihi, Ankara, 1986, II, s. 96, 138, 154, 162, 172, 179, 186; Öztuna, BTMA, I, 256, 258, 267, 294; M. Rona, Yirminci Yüzyıl Türk Musikisi, İst., 1970, s. 76, 197, 505, 519, 580; Me-sud Cemil, Tanburi Cemil'in Hayatı, İst., 1947, s. 71, 74, 80, 96, 99; Uzunçarşılı, Saray, 311; S. Yi-ğitbaş, Mûsiki ile Tedavi, İst., 1972, s. 134-135.

ALÂEDDİN YAVAŞÇA Batı Müziği

Osmanlı toplumunda Batı müziğine ilgi başka alanlardaki yenileşme harekeden gibi ilkin sarayda oluştu ve uzun zaman saray çevresiyle sınırlı kaldı. Batı müziğine il-

ginin II. Mehmed'in (Fatih) (hd 1451-1481) sarayına kadar geriye uzandığı düşünülebilir. Nitekim, daha sonraki dönemlerde şehzadelerin sünnet ya da düğün eğlencelerinde Batı'dan getirtilen toplulukların gösterileri, bale ve opera örneklerinin ilgi ile seyredildiği, çeşidi kaynaklardan biliniyor. Bunun yanısıra, doğrudan doğruya istanbul'daki Batılıların düzenlediği şenlikler de bu tür ilişkilerin artmasına vesile olmuştur. Örneğin, 1524'te İstanbul'daki İtalyanlar, Venedik balyosunun evinde bir bale gösterisi düzenlemişler, gösteriye oyuncu ve seyirci olarak Türkler de katılmışlardı. 1543'te Osmanlı-Fransız antlaşması dolayısıyla Fransa Kralı I. François' nın, I. Süleyman'a (Kanuni), teşekkür etmek için gönderdiği armağanlar arasında bir de orkestra bulunuyordu. 1599'da Kraliçe I. Elizabeth'in, Doğu Tüccarları Kum-panyası'na kolaylık sağlanması ve padişahın dostluğunu kazanmak amacıyla İstanbul'a gönderdiği çeşitli armağanlar arasında Thomas Dallam adında bir İngiliz tarafından yapılmış orglu mekanik bir saat de vardı. Bununla birlikte, bu gibi olayların genel bir yönelmeden kaynaklanmadığı ve sürekli bir etki oluşturmadıkları da gerçektir.

Osmanlı yönetiminin Batı'ya yönelmesinin önemli etkenlerinden biri de en başta Rusya'nın gittikçe artan baskısını his-setmesiydi. Saray ve ileri gelenler, uğranılan askeri yenilgilerin nedenlerinin, doğrudan doğruya askerlik alanındaki zaaflardan kaynaklandığı sonucuna varmışlar ve ordunun yeniden örgütlenmesini ilk çare olarak görmüşlerdi. Özellikle Avrupa ordularının disiplinli, düzenli, eğitimli ve en yeni silahlarla donanmış askeri örgütlenmeleri ilgilerini çekti. III. Selim'in Fransız Dev-rimi'nin etkisiyle tasarladığı ıslahat programı içinde bulunan, Yeniçeri Ocağı'ndan ayrı ilk Nizam-ı Cedid birliği 1793'te oluşturuldu. Bu kapsamda, sarayda bir de bando takımı kurulmasına karar verildiyse de 30 yıl boyunca bu alanda somut bir sonuç alınamadı. II. Mahmud döneminde Yeniçeri Ocağı kaldırıldı (1826). Eski tip ordunun rütbelerinden giyimine kadar her şeyi değiştirildi; bütün kurumları dağıtıldı. Kapa-

1924'te bir saz takımı. Soldan itibaren, kemani Bülbül Sabit, hanende Hıristaki, hanende Lambo, hanende Burhaneddin, udi Fethi, kanuni Solak Mihal ve kemençeci Vasilaki'nin oğlu Yorgo. Cengiz Kahraman arşivi

tılan Mehterhane'nin(->) yerine gençlerden bir boru-trampet takımı oluşturuldu. Orduya dışarıdan getirilen çeşitli uzman ve danışmanlarla istenilen sonuç alınamayınca, o sırada bu alanda en ileri ülke olduğu düşünülen İtalya'dan uzman getirmek yoluna gidildi. 1828'de ünlü besteci Gaetano Donizetti'nin ağabeyi, Giuseppe Donizetti Muzıka-i Hümayun'u kurmakla görevlendirildi. Ölümüne (1856) kadar bu görevini sürdüren Donizetti'nin çabalarıyla boru-trampet takımı bandoya dönüştürüldü ve Muzıka-i Hümayun kuruldu. Böylece bir tür konservatuvar oluşturulmuş oldu. Muzıka-i Hümayun içinde bir süre sonra Türk müziği bölümü oluşturuldu.

Donizetti öğrencilerine Batı notasını öğretti. Porteli Batı notasını öğretebilmek için kendisi de öğrencilerinin bildiği Ham-parsum notasını öğrendi. Bütün Hampur-sum işaretleri ile Türk musikisi perde adlarının Batı müziğindeki karşılıklarını bir liste halinde bir kâğıda yazdı. Bazı klasik Türk musikisi eserlerini notaya geçirdi. Birkaç hafta içinde bu yoğun çalışmanın sonucunda yeni nota yazımının sazlara uygulanabilmesi mümkün oldu. 4-5 ayda bir "çırak" bandosu yetiştirerek, II. Mahmud için yazdığı "Mahmudiye Mar-şı"nı 19 Nisan 1829'da Rami Kışlası'nda padişaha dinletti, italya'dan yeni çalgılar ve bu çalgıları çalıp öğretecek öğretmenler getirtti. O güne değin düzensiz ve programsız yürütülen yenileşme çalışmalarını bir düzen ve programa bağlamak için çaba gösterdi. 1831'de Muzıka-i Hümayun adını alan bandoyu, Mehterhane ve Enderun'dan alınarak yetiştirilen icracılarla bir saray orkestrası olarak yeniden düzenledi. Bandolar açık havada dinletiler verdiler. Böylece Türkiye'de Batı müziği ilkin bandoların açık havada çaldığı marşlar, valsler, mazurkalar, polkalarla duyuldu. Batı müziğinin yaygınlaşmaya başlaması üzerine, 1850'de kurulan mağazalar çok sayıda Batı çalgısı getirtti; yaprak ve defter biçiminde 6.000 kadar nota yayımlandı. Saray ve saraylı aileler, özenilen Avrupa örneği yaşamın bir parçası olarak giyim kuşamdan ev eşyalarına, selamlaşmadan eğlenmeye kadar uzanan alafrangalığın bir gereği sayarak bu müziği benimsediler. Piyanoya özellikle ilgi gösterdiler. Hattâ açık hava takımlarından derledikleri parçaları bazen viyolonsel ve flüt eşliğinde piyanoda seslendirerek oda müziği parçaları gibi çaldılar.

Donizetti'den sonra bu göreve getirilen Callisto Guatelli, öğrencilerini Türk müziğinin aralık ve özelliklerini göz önünde bulundurarak Batı tekniğiyle marşlar bestelemeye teşvik etti. Kendisi de ulusal ezgilerden yararlanarak marşlar besteleyen Guatelli, birçok öğrenci yetiştirdi. Sarayda da dersler veren Guatelli'nin bu derslerine V. Murad, II. Abdülhamid ve Fatma Sultan da katılmışlardı. Onun ardından göreve getirilen Yesarizade Ahmed Necib Paşa, Batı müziği terimlerine Türkçe karşılık-. lar bulmaya çalıştı; ayrıca haremde 80 kişilik bir "kız fanfarı" kurdu. 1880'de Guatelli ile birlikte çalışmak üzere saraya alınan


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   829   830   831   832   833   834   835   836   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin