LALE DEVRİ
III. Ahmed'in(->) son 12 yıllık saltanatım, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nm(->) da sadrazamlık (1718-1730) yıllarını kapsayan kısa yenilik dönemi.
İstanbul'da Batılılaşma sürecinin ilk a-dımları bu dönemde atıldı ve kent halkına dışa açılma, tüketime yönelme alışkanlığı kazandırıldı. "Lale Devri" deyimini, dönemin simgesi olan laleden(->) dolayı ilkin Yahya Kemal Beyatlı(-+) önermiş, Ahmed Refik Altınay(-0 da bu dönemi konu alan eserine Zafe.Dewz adını vermiştir. Mu-sahibzade Celal(->) 1914'te yazdığı, III. Ah-med'in yaşamım konu alan operetine yine aynı adı uygun görmüştür.
Osmanlı Devleti 1683'teki Viyana bozgununun ardından daha bir dizi savaş ve bozgun felaketi yaşadı. Bu olgu, başkent İstanbul'un sosyal ve ekonomik dengelerini olumsuz yönde etkiledi. Hattâ, uzunca bir süre başkentliği bile askıya alındı ve padişahlar Edirne'de oturmayı tercih ettiler. 1703'te Edirne'de tahta çıkan III. Ah-med'in İstanbul'a dönüşü bir anlamda, yarım yüzyıl kadar süren iki başkentlilik durumunu da sona erdirdi. Fakat bunalımlı ortam ve olumsuz koşullar, 1718'de Pasa-rofça Antlaşması'nın imzalanmasına, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nm sadrazamlığa getirilmesine değin sürdü.
Tüm yeniliklerin İstanbul'la sınırlı kaldığı gözlemlenen yeni dönemin başlangıç
Van Mour'un III. Ahmed tiplemesi. Galeri Alfa
tarihini veren ilk renkli olay 15 Nisan 1719' da, İbrahim Paşa'nın, Padişah III. Ahmed'e Kâğıthane'de verdiği ziyafet oldu. Ertesi yıl ikinci ilkbahar ziyafeti 26 Nisan 1720'de, İbrahim Paşa'nın Beşiktaş'taki sarayında düzenlendi. Bu ise dönemin ilk lale eğlenceleri ya da lalezar seyranı kabul edilmiştir. Padişah, bir hafta boyunca, damadı İbrahim Paşa'nın sarayında harem halkıyla birlikte konuk oldu ve bu süre boyunca türlü eğlenceleri ve gösterileri izledi. 5 Mayıs 1721'de ise aynı yerde 10 gün süren o yılın lale eğlenceleri yinelendi.
Lale Devri'nin başlıca özelliğini oluşturan ve giderek yılın bütün mevsimlerine yayılan coşkulu eğlenceler gelenekselleşir-ken kent ölçeğinde de birkaç yönlü imar çalışmaları başlatıldı. Boğaziçi'nin iki kıyısı, sayılı kasaba ve köyler dışında kendi doğal örtüsüyle kaplıydı. Elverişli koylara, çeşme ve mescitler yapılarak buraların iskâna açılması öngörüldü. Rical ve ulema için yalı arsaları ayrıldı ve İstanbul kültürünün Boğaziçi'nde yeni bir gelişme alanı bulmasına olanak sağlandı. Korular bakıma alınırken, yalı ve köşk bahçeleri çiçek tarhları ve lalezarlarla bezendi. "Nefs-i İstanbul" denen suriçi semtlerinin yangın alanlarını ve eski hayır kurumlarını onartmaya vakıf bütçeleri yetmediğinden kent zenginlerinden ve rical takımından, hazırlanan bir deftere göre para toplanarak bir onarım kampanyası başlatıldı. Bu kapsamda, Eminönü civarında oturan Museviler, sokak ve çarşıları kirlettikleri, Müslümanlara içki sattıkları gerekçesiyle semtten çıkartıldılar ve kenar mahallelere iskân edildiler. Yangın geçiren Kız Kulesi yeniden inşa edildi. Harap durumdaki Yalı-köşkü-Demirkapı kesimi saray surları o-narıldı. Akmayan çeşmeler, işlevini yitirmiş imaretler, Hocapaşa'daki eski eserler, Baltacılar Ocağı yenilendi. Depremlerde yer yer yıkılmış olan Yedikule-Eğrikapı a-rası kara surları onarıldı. Beşiktaş-Kaba-taş arasına rıhtım inşa edildi. III. Ahmed' in ve İbrahim Paşa'nın bir başka köklü yaklaşımları İstanbul'a daha fazla su temin etmek oldu ve İstanbul'a özgü su mimarisi iki yeni bent, bir suyolu, kentin en güzel anıt çeşmeleri, Haliç ve Kâğıthane havzalarına cetveller, havuzlar, yapay çağlayanlar yapılarak geliştirildi. Tüm bu çalışmalar için, yaşanan barışın sağladığı bütçe olanaklarından yararlanıldı. Fakat, kent ölçeğindeki bu imar kampanyasına verilen önemden daha fazlası, yeni köşk, kasır ve saray yapımlarına dönük oldu. Aynı mekânda sürekli oturmaktan ve eğlenmekten bıkan padişah ve sadrazam, Boğaziçi'nde ve Haliç'te keşfettikleri her güzel noktaya yeni bir köşk, bahçe ve havuz yaptırmak gibi bir tutkuya ortak oldular. Boğaziçi'nin hoşa giden yerleri sahiplerinden zorla alınarak geniş bahçeli yalılar, sahilsaraylar yapılmaya başlandı. Yirmise-kiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Paris'ten getirdiği XIV. ve XV. Louis üsluplarında park, bahçe, köşk ve saray resimleri ve krokileri çok beğenildi. Yine onun sunduğu layihadaki Avrupa'nın teknik ve toplumsal gelişmişliğine ilişkin açıklamalar da tb-
Surname-i Vehbî'de geçit töreni (solda) ve III. Ahmed ve maiyeti Tersane Kasrı'nda sünnet şenliklerini izlerken. Galeri Alfa
ğu'nun ve Batı'nın tezyinat modalarına göre kalem işi resimler, mermer kaplamalar, yaldızlı ahşaplarla bezeniyordu. Karağaç, Eyüp Valide Sultan yazlık sarayları da o-narıldı. En iddialı proje ise iki ayda tamamlandığı yazılan Sa'dâbâd(->) oldu. Buradaki dere, bir cetvele alınarak çevresinde bahçeler düzenlendi ve büyüklü küçüklü köşkler yapıldı. Havuzların, çağlayanların, çeşmelerin de yer aldığı bu eğlence yerinin bir an önce bitirilmesi için işçiler ramazanda ve bayram günlerinde de çalıştırıldılar.
Birkaç yıl içinde doğan bu renkli ortamın büyüleyiciliğinde İstanbul'da yeni yaşam başladı. Lale eğlenceleri ve lale seyranına çıkma geleneği, Boğaziçi'nden Kâğıthane'ye, sur dışındaki Vezir Bahçesi'n-den Eyüp sırtlarına, hattâ bentlere kadar çok geniş bir mekân buldu. III. Ahmed bazen de Çiftehavuzlar'a gidiyordu. Kır ve eğlence tutkusu umulmadık bir yaygınlıkta İstanbul'u sardı. Herkeste dışa açılma, seyrana çıkma hevesi doğdu. Fakat çıra-ğan eğlenceleri(->) ve helva sohbetleri(->) padişahın ve sadrazamın başım çektiği çok seçkin ve yüksek bir zümreye mahsustu. İbrahim Paşa'nın, padişahın damadı olma-
sı, kendi damatlarının ve oğlunun da önemli görevlerde bulunmaları, ayrıca III. Ah-med'in kalabalık haremi nedeniyle akraba yöneticiler topluluğunun herhangi bir yerde bir araya gelmeleri, büyük bir düğün ve şenlik havası uyandırıyordu. Damat paşaların sık sık yineledikleri ziyafetler, gösteri, müsabaka ve söyleşilerle günlerce sürüyordu. Örneğin bir seferinde III. Ahmed, İbrahim Paşa ile Kaptan-ı Derya Kaymak Mustafa Paşa'nın Bahçekapı'daki sarayında bir hafta, Kethüda Mehmed Paşa'nın Uzunçarşı'daki konağında ise aralıksız bir ay kaldı ve helva sohbetlerine katıldı. Tersane Bahçesi'nde, İbrahim Paşa'nın Orta-köy'deki yalısında da günlerce süren eğlenceler yapılıyor, bu arada küme fasılları dinleniyor, ortaoyunları izleniyordu. Dönemin önde gelen ozanları ve yazarları, Nedim, Seyyid Vehbi, Neylî, Nahifi, Ra-himî, tarihçilerden Raşid, Samî, Şakir, Çe-lebizade Âsim, Osmanzade Tâib, bu şölenlerin davetlileri arasında yer almaktaydılar. İçeride verilen ziyafetlerde salonun çiçek vazoları, meyve tepsileri ile süslenmesi âdetti. Bu ziyafetlerde özel giyimli enderun ağaları hizmet etmekteydiler. Ziyafet boyunca da hanende ve sazende
Dostları ilə paylaş: |