Osmanlı Dönemi
Bu limanların önemli bir bölümü zaman içinde dolmuş, terk edilmiş ve unutulmuştur. Ancak tek bir liman olarak düşünülmesi gereken Halic'in ağzından içerilere doğru sıralanan iskele ve limanlar ile Ga-
LİMANLAR
216
217 IİMONCİYAN, HAMPARTZUM
tedir. Aynı anda 6 gemi bağlanabilmektedir. Yolcu salonu binasında yolcu gümrüğü ve kısa süre önce kapanan Liman Lokantası^) yer almaktadır.
Salıpazarı Rıhtımı, Kuzey ucundaki mendirek dahil, 627 m uzunluğundadır. Su derinliği 10 m'yi bulmaktadır. Kargo ve yük rıhtımı olarak kullanılmaktadır.
Sarayburnu Rıhtımı, iç hatlarda çalışan
Halkedon ve
Hieria'da
limanlar.
Janin,
Constantinople
byzanline'den
yararlanılarak
hazırlanmıştır.
İstanbul
Ansiklopedisi
lata yöresindekiler önemlerini her zaman korumuşlardır.
Marmara kıyısındaki Bizans limanlarından Sofia'nın Limanı, Kadırga Limanı adını alarak Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. 17. yy'da İstanbul Limanı konusunda bilgi veren gezginler Halic'in çevresinin ortalama 6 mil, genişliğinin de l mil olduğunu yazarlar. Yine, bu limanın 500 kadar büyük tekne, 500 de kadırga alabildiğine işaret edilir. Halic'in liman olarak en elverişli yanlarından biri de, Mantran'a göre, gerek Eminönü gerekse Galata yakasında, suyun kıyıda bile, gemilerin yanaşabileceği kadar derin olmasıdır.
17. yy'ın ikinci yarısında İstanbul'un a-na ticari limanı olan Halic'in kuzey kıyısında Karaköy ve Tophane daha çok Avrupa' dan gelen yabancı gemilerin uğrağıydı. İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar, Venedikliler, Cenevizliler bu limanları kullanırlar, Türkler ve Rumlar bu iskelelere istisnai olarak çıkarlardı. Galata 13. yy'da Ceneviz-lilerin(-0 burayı ticari üs haline getirmelerinden beri İstanbul'un uluslararası deniz ticaretinin iskelesiydi. Halic'in güney kıyısında ise, Bahçekapı'dan Balat'a kadar Türklerin ve Rumların kullandıkları sıra sıra iskeleler vardı.
Özellikle Kasımpaşa Tersanesi, Mantran'a göre İstanbul Limanı'na bir askeri liman görüntüsü vermekteydi (bak. Tersa-ne-i Amire).
Ancak 19. yy'a gelindiğinde mevcut limanların gelişen deniz teknolojisine ayak uyduramadığı da gözlenmektedir. 1853'te Kırım Savaşı başladığı zaman, Osmanlı Dev-leti'nin müttefikleri olan İngiltere ile Fransa, gerekli asker ve savaş malzemesini gemilerle İstanbul'a getirmişler, ama liman tesisleri ve düzenli rıhtımlar olmadığı için, malzemeyi karaya çıkarmakta büyük zorluk çekmişlerdi. Kaldı ki, İstanbul kıyıları boyunca gemilerin geceleri güvenlik i-
Bizans
döneminde
limanların
yerleşimi.
Müller-Wiener,
Bildlexikon'dan
yararlanılarak
hazırlanmıştır.
istanbul
Ansiklopedisi
cinde seyretme olanaklarını sağlayacak modern deniz fenerleri de yoktu.
Savaşın sonunda 1856'da toplanan Paris Kongresi'nde, Osmanlı Devleti'nde liman hizmetlerinin yetersizliği ve seyir güvensizliği söz konusu edildi. Modern rıhtımlar inşası ise ancak 1879'da ciddi bir şekilde ele alındı. Limanın gerekli yerlerine rıhtım inşa etme hakkı, 75 yıl boyunca işletme imtiyazıyla birlikte, asıl adı Marius Michel olan, ama bizde Misel Paşa olarak tanınan Fenerler İdaresi'nin umum müdürüne verildi.
1891'de, Fransız bankalarından alınan mali destekle İstanbul Rıhtımları Şirketi kuruldu. Rıhtım inşaatına ise ancak Nisan 1892' de başlanabildi. Şirket, gümrük, sıhhiye ve liman daireleri için binalar, dok ve antrepolar da yapacak, buna karşılık, palamar, rıhtım, ardiye ve gemilerden abonman vergileri toplayacaktı.
Karşılaşılan çeşitli zorluklara rağmen, Tophane-Karaköy, Sarayburnu-Sirkeci a-rasında çalışmalar sürdürülüyor, biten bölümler kısım kısım hizmete açılıyordu. 1912-1914 arasında, Karaköy'de, rıhtım üzerinde büyük bir servis binası (bugünkü Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü) ile bugün Liman Başkanlığı binası olarak kullanılan bina inşa edildi.
Cumhuriyet Dönemi
İstanbul Rıhtımları Şirketi, Cumhuriyet'in ilanından sonra ileri sürülen ağır şartlan kabul etmeyince, iflasa sürüklenmemek için tesisleri 24.000.000 liraya devlete satmak zorunda kaldı. 29 Temmuz 1925 gün ve 2256 sayılı kararname ile İstanbul Liman İnhisarı TAŞ kuruldu. Bu kuruluşta, Sanayi ve Maadin Bankası (sonradan Eti-bank), Türkiye İş Bankası, Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi, Bahrî Muamelât TAŞ, İstanbul Mavna ve Salapuryacılar Tahmil ve Tahliye Şirketi yer alıyordu. Bu şirket, İstanbul Limanı'na giren gemilere tatlı su ve-
rilmesi, yakıt sağlanması, ticaret eşyasının yüklenmesi ve boşaltılması, kılavuzluk, dalgıçlık ve tahlisiye işlerini de yapmakla mükellefti.
Hükümet, yabancı şirketlerin devletleştirilmesi çalışmaları sırasında, "İstanbul Rıhtım, Dok ve Antrepo Şirketi"ni satın a-larak kuruluşu 23 Kasım 1934 ve 2665 sayılı kanunla Maliye Vekâleti'ne bağlı, tüzel kişiliği olan, İstanbul Liman İşleri Umum Müdürlüğü haline getirdi. Daha sonra, 10 Haziran 1936 tarih ve 3023 sayılı kanunla Liman İşleri İnhisarı Anonim Şirketi de satın alındı ve daha önceden kurulan İstanbul Liman İşleri Müdürlüğü ile birleştirilerek İktisat Vekâleti'ne bağlı, İstanbul Liman İşleri Umum Müdürlüğü kuruldu. Böylece limandaki kara ve deniz hizmetleri aynı statü altında birleştirilmiş oldu.
Daha verimli sonuçlar almak amacıyla, deniz ulaştırmacılığı ile liman işlerinin tek bir bünye içinde birleştirilmesinin gerekli olduğu görülerek l Ocak 1938 tarih ve 3295 sayılı kanunla İstanbul Liman İşleri Umum Müdürlüğü, Denizbank'a devredildi, l Temmuz 1939 günü de 3633 sayılı kanunla Denizbank'ın kaldırılması üzerine, bu hizmetler yeni kurulan Devlet Limanları İşletmesi Umum Müdürlüğü'ne devredildi, dolayısıyla bütün bu işler Münakalât Vekâleti tarafından görülmeye başlandı.
Bu kuruluş daha sonra Devlet Denizyolları ile birleştirildi. 30 Nisan 1944'ten i-tibaren de Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü adıyla yeni bir statüye bağlandı. 10 Ağustos 1951'de, 5842 sayılı kanunla umum müdürlüğün kaldırılması üzerine, l Mart 1952'de kurulan Denizcilik Bankası TAŞ bünyesi içinde İstanbul Liman İşletmesi olarak yer aldı. Aynı zamanda Türkiye limanlarında kılavuzluk hizmetini yürütmek hakkı da Denizcilik Bankası TAŞ'ye verildi. Kuruluş, 1983'te Türkiye Denizcilik Kurumu'na, ertesi yıl da Türkiye Denizcilik İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne bağlandı.
Liman, 30 Nisan 1986'da önce şileplere, 19 Eylül 1988 günü de karadan kamyon trafiğine kapatıldı. Limandaki şamandıralar da kaldırılarak gemilerin limanın ortasına bağlanmalarına son verildi. Günümüzde İstanbul Limanı'na yalnız yolcu ve turist gemileri yanaşmaktadır. Ticaret eşyası getiren gemiler artık Haydarpaşa Li-manı'nı(->) kullanmaktadır.
İstanbul Limanı, kuzeyde Anadolu ve Rumeli fenerleri arasını birleştiren çizgi ile, güneyde Büyükçekmece'nin Bababurnu mevkiinin 2 mil kadar güneyinden Anadolu kıyısında Yelkenkaya Feneri arasında çekilecek çizgilerin arasında kalan deniz alanıdır. İç, orta ve dış liman olarak üç bölümden oluşmaktadır:
İç liman, Karaköy Köprüsü'nden itibaren Kâğıthane Deresi'ni de içine alan, kısacası Haliç adı verilen bölümdür.
Orta liman, Karaköy Köprüsü, Dolma-bahçe Saat Kulesi, Kız Kulesi ve Ahırkapı Feneri'ni birleştiren dört çizginin içinde kalan bölgedir.
Haydarpaşa Limanı
Ara Güler
Dış liman, orta liman sınırları dışında kalan bölgedir. Boğaziçi ile kısmen Marmara suları, dış limanı oluşturur.
İstanbul Limanı'nda büyük gemilerin yanaşabileceği rıhtımlar, Karaköy, Salıpa-zarı, Sarayburnu, Kuruçeşme ve Haydarpaşa rıhtımlarıdır.
Karaköy Rıhtımı, 600 m uzunluğundadır. Su derinliği 7-10 m arasında değişmek-
Iİİ|7ilERlAJ^UNTILARI
gemilerin yanaştığı rıhtımdır. 300 m kadardır.
Kuruçeşme Rıhtımı, 670 m uzunluğundadır, fore kazık üzerine inşa edilmiştir. Su derinliği 5 m kadardır. Rıhtımın hemen arkasındaki, uzun zaman kömür deposu olarak kullanılan saha temizlendikten sonra Cemil Topuzlu Parkı adıyla park haline getirilmiştir.
Haydarpaşa Rıhtımı, 650 m uzunluğunda olup, iki mendirekle lodosa karşı korunmaktadır. En sığ yeri 6,5 m kadardır. Silolar inşa edilmiş, vinçler kurulmuş, demiryolları döşenmiştir.
İstanbul Limanı olarak tanımlanan alanın dışında Pendik'te 1980'lerde Pendik Limanı tüm tesisleriyle kurulmuştur.
ESER TUTEL
IİMONCİYAN, HAMPARTZUM
(l 768, istanbul - 29 Haziran 1839, İstanbul) Nota mucidi, bestekâr ve musiki hocası.
Sarkis isminde Harputlu Katolik bir Er-meninin oğludur. Annesinin adı ise Gada-rine'dir. Çocukluğunda tahsilden mahrum kaldı. Sonra bir müddet terzilik öğrendi. Müteakiben, musikişinas Zenne Boğos'un (1746-1826) talebesi oldu. Bir müddet sonra, musikiye aşina olan, Darphane Emini Hovhannes Çelebi Düzyan (1749-1812), Kuruçeşme'deki yalısında ona bir oda tahsis etti. Burada, alaturka musikiye vâkıf olan kardeşi Andon Çelebi Düzyan' dan (1765-1814) ve alafranga musikiyi çok iyi bilen, Hovhannes Çelebi'nin oğlu Ha-gop Çelebi Düzyan'dan (1793-1847) istifade etti. Müteakiben, Mıkhitharist rahiplerin yönetiminde bulunan, Galata'daki Lu-savorçyan Mektebi'nde bir müddet musiki hocalığı yaptı. Aynı zamanda., Hassa Başmimarı Krikor Amira Balyan'ın (1764-1831) nezdinde kâtiplik görevini ifa etti. Bundan sonra, Fener Rum Patrikhanesi'n-de vazifeli, Tatavlalı (bugün Kurtuluş) Onof-rios'un talebesi oldu. Aynı zamanda tekkeleri de ziyaret ederek, buralarda icra edilen beste ve peşrevlerden de faydalandı. Bu sıralarda III. Selim'in huzuruna da kabul edildi.
Aynı zamanda, Rumların solfejini de öğrenmeye başladı. Bir müddet sonra, Kay-seri'ye yakın bulunan Surp Garabet Manas-tırı'nda, Ermenilerin "manır usmunk" (u-fak öğretim) dedikleri, ağır ilahilerin eski notalarının kullanıldığını işiterek oraya gidip onları da öğrendi. Burada ünlü müzikolog Kayserili Krikor Kabasakalyan'ın (1736-1808) talebesi olmuş olması çok muhtemeldir. Müteakiben yolculuğuna devam ederek, doğu vilayetlerine ve Ararat bölgesine vardı. Oradan İran'ın Şiraz şehrine gitti. Burada İranlıların kullandıkları makamları da öğrenerek İstanbul'a döndü.
1813-1815 arasında, Aziz Nerses Şınor-hali Katoğikos'un (1102-1173) ilahilerini notaya almaya çalışırken, Batı notasında "mi" ve "si" diezlerinin bulunmaması sebebiyle, yeni bir nota sistemi meydana getirdi. Yedi sesten mürekkep olan notasını, eski Ermeni notalarının isimleriyle, pus, egorc, vernekhağ, pengorc, khosrovayin,
IİON MAĞAZASI
218
219
LİSELER
Hampartzum notasıyla yazılmış bir müzik parçası.
Vağarsag Seropyan koleksiyonu
nerknakhağ ve baruyk olarak adlandır-mışsa da ancak bunların baştaki ilk hecelerim kullanmıştır. Karşılıkları, Grek notasında, pa, vu, ğa, di, ke, zo ve ni'dir. Batı notasında ise re, mi, fa, sol, la, si ve do' dur. Bizzat Limonciyan'ın ifadesine göre, icat ettiği nota kaba olduğu için, Andon Çelebi Düzyan'la, yeğeni Hagop Çelebi kendisine yardım ederek, onun tekâmülüne imkân sağlamışlardır. Notasının ilk defa kullanıldığı beste, Tanburi İzak'ın(->) bayati peşrevidir. Bir müddet, Hammamî-zade İsmail Dede Efendi'yi(->) dinlemek üzere, Yenikapı Mevlevîhanesi'ne giderek, orada dervişlerin ayinlerini notaya almıştır.
Limonciyan bazı Ermeni ileri gelenlerin önerisine uyarak, notasını dört seçkin talebesine öğretti. Ancak, kendisi hayatta iken, bunları başkalarına öğretmeyeceklerine dair ellerinden taahhütname aldı. Talebelerinden birincisi Aristakes Hovan-nesyan (1812-1878), ikincisi ise Apisoğom Ütüciyan (1818-1847) olmuştur. Diğer taraftan, ilahileri notaya alırken, bazı aksaklıklar meydana çıkmıştır. Bunlar, talebelerinden Batı müziğine aşina olan Kap-riel Eranyan (1827-1862) tarafından bertaraf edilmiştir.
1819'da Düzyan ailesinin(->) uğradığı büyük felaketten sonra, Limonciyan'ın yıldızı da sönmeye başlamıştır. Zira Düzyan-lar kendisine hem maddi, hem de manevi destek sağlamakta idiler. Bu sıralarda, Ermeni kiliselerinde kullanılan Bizans makamlarını değiştirmek istediği için, bir kısım Ermeni başmuganniler de ona karşı cephe almışlardır. Bunlara öncülük edenler, Diratzu Yeğise (1770-1833), Mineci Hovhannes (1795-1842) ve Kartallı Harut-yun (1779-1859) olmuştur. Limonciyan bunun üzerine gücenerek, musikiyi terk e-dip, tekrar Hassa Mimarı Krikor Balyan'ın kâtipliğini ifa etmiştir. Az sonra, Kazaz Ar-tin'in (1771-1834) emriyle, Tatavlalı Onof-rios'un yerine, Ermeni Patrikhanesi'nin karşısında bulunan ve bilahare Bezciyan
adını alan mektebe musiki hocası tayin edilmiştir. Bundan sonra bir müddet oğlu Neyzen Zenop'la birlikte, ticari işlerle meşgul olmuştur. Bu meyanda, önce Ga-lata'da bir depo açmışlar, sonra da Trabzon ve Samsun'dan gıda maddeleriyle tütün ve Batum'dan da zift getirmişlerdir. Ancak, kendi hesaplarına Trabzon'dan mal yükleyen bir gemi, Karadeniz'de fırtınadan battığı için büyük zarara uğramışlardır. Limonciyan bu sebeple Galata'daki depolarını kapatıp, tekrar musiki dersleri vermeye başlamıştır.
1834'te, Hasköy'e yerleşerek, ünlü sarraf Mıgırdiç Cezayirliyan'ın(->) maddi ve manevi himayesi altına girmiştir. 1837'de de, burada Ermeni harfleriyle Türkçe olarak otobiyografisini kaleme almıştır. Ce-zayirliyan, onu buranın Ermeni mektebine musiki hocası atamıştır.
Düzyanlar, onun portresini de hazırlatmışlardır ki, ilk defa Hanende adlı şarkı külliyatında basılmıştır.
Limonciyan, musiki aleti olarak tanbur çalmış ve onunla talebelerine ders vermiştir. Aynı zamanda kemani olarak da bilinmektedir. Gençliğinde kiliselerde mugan-nilik de yapmıştır, ancak sesinin kalın olduğu söylenir. Oğlu Neyzen Zenop ve talebesi Kemani Bedros Çömlekciyan'la (1785-1840) birlikte çaldıkları besteler, halk tarafından büyük bir ilgi ile dinlenmiştir.
Limonciyan'ın bestelediği Ermenice i-lahi ve şarkılarının sayısı, Hisarlıyan'a göre 20 kadardır. Bunlar arasında bulunan "Haryav Kristos" (Hazret-i İsa kıyam etti) adlı ilahiyi, 20'den fazla makamdan bestelemiştir. Türk musikisine ait eserleri ise, Yılmaz Öztuna'ya göre 27 şarkı, 11 peşrev ve 9 semaiden ibarettir. Öztuna, bu besteler için, "Onun yüksek bir bestekâr olduğunu ispat etmektedir" demektedir. Birkaç yıl önce, Ermeni harfli Türkçe yazma bir şarkı mecmuasında, şedd-i araban, ferahnak ve neva makamlarında bestelenmiş 3 adet meçhul şarkısı da tarafımızdan meydana çıkarılmıştır.
Limonciyan, Venedik Mıkhitharist rahiplerinden, tarihçi Trabzonlu Minas Pıjişk-yan'la (1777-1851) beraber, Ermeni musikisi hakkında bir taslak hazırlamıştır ki, yanılmıyorsak bugüne kadar basılmamıştır.
Limonciyan'ın bilinen diğer üç talebesi de şunlardır: Tanburi Aleksan (1815-1864), oğlu Neyzen Zenop (1810-1866) ve daha fazla matbaacı olarak tanınan Hovhannes Mühendisyan (1810-1891).
Bibi. R. Y. Hürmüz, "Diratzu Hampartzum", Pazmavep, Venedik, 1873, s. 52b-54a; B. V. Manguni, Gensakrutyun Kevork ÇotTort Kato-ğikosi (Dördüncü Kevork Katoğikos'un Biyografisi), Eçmiadzin, 1880, beşinci bab; P. A. Hi-sarlıyan, Badmutyun Hay Tzaynakrutyan (Ermeni Musikisi Tarihi), İst., 1914, s. 7-33; ay, "Hedakırkrakan Hınutyun Mı" (İlginç Bir Antika), Kırbani Daretzuytz(Cep Takvimi), İst., 1925, s. 110-118; M. Kavukciyan, "Arevelyan Hay Yerajisdner u Nıvakadzuner 1768-1930-i Sırcanin" (1768-1930 Döneminde, Ermeni Alaturka Musikişinasları ve Çalgıcıları), Yerçanik, İst., 1931, s. 197-200; R. Atayan, TzemarkHay-kakan Tzaynakrutyan (Ermeni Notacılık Taslağı), Erivan, 1950; ay, Haykakan Sovetakan Hanrakidaran (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi),
IV, Erivan, 1978, s. 6l7b-c; R. Y. Boğosyan, "Baba Hampartzum", Jamanak, 27 Aralık 1965; H. C. Sinini, "Baba Hampartzum", Lraper, S. 10 (1972), s. 77-83; ay, "Baba Hampartzum", Kulis, S. 649-652 (l Ocak 1974-15 Şubat 1974); K. Istepanyan, Gensakrakan Pararan (Biyografik Sözlük), II, Erivan, 1981, s. 29; Öztuna, BTMA, I, 325b-326a, II, s. 139b-l40a; K. Pa-mukciyan, "Ermeniler Hakkında Biyografik Notlar", (Ermenice, basılmamış çalışma).
KEVORK PAMUKCİYAN
LİON MAĞAZASI
Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi'nde(->) Saka Salim Çıkmazı ile Kallavi (eski Glavany) Sokağı arasında kalan blokta büyük bir mağaza idi.
Bu mağazanın yerinde 1870'li yıllarda Sarrafidis kardeşlerin büyük bir mağazası bulunuyordu. Bu mağazada, yerinde sonradan kurulacak "Atlas Freres" firması gibi, her türlü ipekli ve yünlü kumaşlarla, bu kumaşlara bağlı aksesuvar ve ayrıca şemsiye, eldiven ve danteller de satılıyordu. 1870'li yıllardan başlayarak, 1886'ya kadar, burada yaşamını sürdüren "Sarrafidis Kardeşler" firması, Bu yılda "Atlas Freres" firmasına devredildi. Bu firmanın unvanı, her ne kadar "Atlas Freres" olarak geçiyor idiyse de unvanında ayrıca "Au Lion" ibaresi görülüyordu.
1920'ye doğru, "Au Lion-Atlas Freres" firmasının yönetimine ve genel müdürlüğüne Rudolph Heilpern getirildi. Rudolph Heilpern'in gelmesi Cumhuriyet'ten sonra kurulacak olan Lion Mağazası'nm belki de temelini oluşturuyordu.
Nitekim zaman içinde, "Au Lion-Atlas Freres" firması el değiştiriyor ve Rudolph Heilpern, "Atlas Freres" ibaresini kaldırarak, günümüze kadar gelmiş olan ünlü Lion Mağazası'nı hizmete açıyordu.
Lion Mağazası, eski dönemdeki geleneğini bozmuyor ve gene ipek ve yünlü kurnaşları ana malzeme olarak satıyor, di-
Salâhattin Giz'in objektifinden 1930'lu yıllarda Lion Mağazası. Beyoğlu, 1930, İst, 1991
ger gereksinmeleri de, özellikle kadın elbiseleri için gerekli her türlü aksesuvar ve buna bağlı olarak da, eldiven, şemsiye ve şapka satımını da sürdürüyordu.
Heilpern 1943'te Varlık Vergisi'nden(->) nasibini alacak ve ödeyemeyeceği bir vergi yükümlülüğü altına sokulacaktı. Nitekim, Rudolp Heilpern, vergiyi ödeyemediği için, devreye Osmanlı Bankası girecek ve verginin tümünü devlete ödeyecekti. Gelgeldim, Lion Mağazası'nm kapısına da (hem de üç yere) "Osmanlı Bankası Deposudur" tabelası yapıştırılmasından kurtulamayacaktı. Bu tabela veya yafta, sokak adları tabelası büyüklüğünde olup kırmızı zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış, ayrıca çok rahatça görülebilecek yerlere asılmıştı. Tabii ki borç uzun senelere yayılmış olduğundan, diğer Osmanlı Bankası borçluları gibi Lion Mağazası da belini doğrultamadı, ister istemez de eski kalitesini düşürmek zorunda kaldı.
Bunun sonucunda mağaza daha çok ve çabuk satılabilen mallara yöneldi, reyonlarını artırdı. Bu reyonlara da kaliteden çok, sürümü çok olan mallar konuldu. Tabii ki, bu da mağazanın eski özelliğini yitirmesine yol açtı. Ayrıca 1955'ten, daha doğru bir deyişle Altı Yedi Eylül Olayları'n-dan(->) sonra, büyük sarsıntı geçiren ve düzey yitirmeye başlayan Beyoğlu'nda uzun süre hizmet vermiş böyle güzel bir mağazanın yaşamasına da olanak yoktu. Mağaza yaşamını sürdürür gibi göstermesine karşılık yavaş yavaş kayboldu. Bugün var olan Lion Mağazası'nm ise eski Lion Mağazası ile -adından başka- yakından uzaktan bir ilgisi olduğunu iddia etmek olanaklı değildir.
BEHZAT ÜSDİKEN
T.TPS MANASTIRI KİLİSESİ
bak. FENARÎ İSA CAMİİ
LİSELER
1923'te İstanbul'daki eski idadi ve sultaniler; yeni programa bağlandığında 8 resmi lise oluştu. 1993-1994 öğretim yılına gelindiğinde ise genel lise öğretimi veren 153 kuruma ve 162.614 öğrenci mevcuduna ulaşılmış bulunmaktadır.
15 Temmuz-15 Ağustos 1923 arasında toplanan I. Heyet-i İlmiye'nin kararı gereği sultaniler liseye dönüştürüldüğü gibi, 3 Mart 1924te de Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile de resmi, özel, azınlık ve yabancı liselerde program değişiklikleri gerçekleştirildi. Bu köklü yenilikten sonra İstanbul'daki Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş, İstanbul Kız, Kandilli Kız, Çamlıca Kız, Nişantaşı ve Bezmiâlem idadileri lise adını aldılar.
Galatasaray Lisesi(->) Cumhuriyet'in ilk yıllarında da programı ve verdiği eğitimle Türkiye genelindeki öncülüğünü korudu. 1930'da öğrenci sayısının artması ile ilk kısım sınıfları Fer'iye Sarayları'nda(->) açılan şubesine taşındı. Erenköy Kız Lise-si(-») 1924-1925'te iki devreli 11 yıl öğretim süreli liseye dönüştü.
Eski İstanbul Kız Sultanisi 1923-1924'te İstanbul Kız Lisesi(->) adını aldı. İstanbul
Cumhuriyet
döneminde
yapılan
Nişantaşı Kız
Lisesi.
TurgutErki.fi/ Obscura, 1994
Lisesi(->) ise 1933'te, Beyazıt'taki Fuad Paşa Konağı'ndan Düyun-ı Umumiye binası-na(->) taşındı. Kabataş Lisesi programı yenilenerek 1923-1924'te Kabataş Erkek Li-sesi(-*) adını aldı. Haydarpaşa Lisesi(->) l Haziran 1934'te Kadıköy Lisesi adı ile açılmış iken aynı yıl Haydarpaşa Lisesi adını alarak öğretime başlamıştır. 1923'te kapatılan Kandilli Kız Lisesi(->) 1931-1932 öğretim yılından itibaren yeniden öğretime açıldı. Pertevniyal Lisesi(->) 5 Eylül 1928'e kadar ortaokul iken o yıl yatılı liseye çevrildi. Vefa Lisesi(-0 de yine yatılı ve gündüzlü olarak 1933'te açılmıştır.
İstanbul'daki bu ilk liselerin öğrenci başarısı bakımından özel bir yeri vardı ve bu nedenle taşrada okuma olanağı bulamayanlar veya kendi yörelerindeki liseleri yeterli bulmayanlar yatılı ya da gündüzlü lise öğrenimi için İstanbul'a gelmektey-
Son dönemde
açılan
liselerden
Yıldız'daki
Sakıp Sabancı
Lisesi.
Turgut Erkişi / Obscura, 1994
diler. Bu durum 1960'lara kadar sürmüştür. Bu yıllardan sonra İstanbul'a iç göçlerin yoğunlaşması sonucu lise sınıfları kalabalık-laştığı gibi okul adedi de arttı. 1923-1970 arasında lise adedi 6'dan 56'ya ulaşabilmişken son 20 yılda üç katı bir artışla 153'ü buldu. Bundan dolayı da İstanbul liselerinin eğitim düzeyi taşra liseleriyle eşitlendi.
İstanbul'un eski liseleri, Cumhuriyet öncesi dönemden günümüze kadar sürdürdükleri gelenekleri, kentte yeni açılan liselere de ilham verdi. Buna koşut olarak eski mezunlar tarafından dernekler, vakıflar, kulüpler kuruldu. Özellikle o-kul vakıfları, örneğin Galatasaraylılar Vakfı, Kabataşlılar Vakfı gibi kuruluşlar, hizmet verdikleri liselerin fiziksel sorunlarına çözümler bulmada da başarılı çalışmalara yöneldiler.
İstanbul'daki yabancı okullardan Alman
LİUTPRAND
220
221
LOKANTALAR
Yüzyıl başında bir sebil önünde çalışan seyyar aşevi. Nuri Akbayar koleksiyonu
Lisesi, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji, Üsküdar Amerikan Kız Koleji, Saint Beno-it Erkek Lisesi, Nötre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi, Sen Lui Papas Lisesi, Saint Mic-hel Lisesi, Saint Josef Fransız Erkek Lisesi, italyan Lisesi ile Avusturya Kız ve Erkek liseleri de aynı süreçte programlarını yeniledikleri gibi, azınlık okullarından Bakırköy Bezciyan, Getronagan ve Pangaltı liseleri; Musevi Lisesi, Fener Rum Erkek, Yu-vakimyon Rum Kız, Zapyon Rum Kız ve Zoğraiyon Rum Erkek liseleri de 1924'ten 1994'e değin çalışmalarını aralıksız sürdüren okullardandır.
Öğrenci mevcudu yönünden bakıldığında 1926-1927 öğretim yılında 6 lisede 252 kız, 506 erkek olmak üzere toplam 758 öğrenci, 111 öğretmen varken; 1934-1935' te 9 lisede 549 kız, 921 erkek, toplam 1.570 öğrencinin okuduğu, 371 öğretmenin görev yaptığı; 1944-1945'te ise 14 okulda 2.269 kız, 7.164 erkek, toplam 9.433 öğrenci, 434 öğretmen; 1954-1955 öğretim yılında 11 lisede 2.683 kız, 5.686 erkek, toplam 8.369 öğrenci, 462 öğretmen; 1964-1965 öğretim yılında 22 okulda 5.452 kız, 9.121 erkek, toplam 14.573 öğrenci, 680 öğretmen; 1972-1973 öğretim yılında ise 56 lisede 16.268 kız, 24.647 erkek, toplam 40.915 öğrenci ve 1.589 öğretmen bulunduğu saptanmaktadır. 1993-1994 öğretim yılında ise 153 resmi genel lisede 6.675 öğretmen görev yapmakta, 85.524 erkek, 77.090 kız, toplam 162.614 öğrenci okumaktadır. Bu liselerden 14'ünde, 46 erkek, 266 kız paralı; 121 erkek ve 480 kız parasız yatılı okumaktadır.
1993-1994 öğretim yılında İstanbul îli genelinde "ağırlıklı yabancı dil programı" uygulayan süper liseler, Bakırköy Hasan Polatkan, Bayrampaşa Rıfat Canayakın, Kabataş, Sakıp Sabancı, Çatalca, Çamlıca Kız, Çemberlitaş Kız, Şehremini, Pertev-niyal, Fenerbahçe, Kenan Evren, O. Cemal Fersoy, Kadir Has, Pendik, Behçet Kemal Çağlar, Çağlayan, Kurtuluş, Yunus Emre, Haydarpaşa, Halide Edip Adıvar, Ümraniye ve Yalova liseleridir. Toplam 21 lisede, Anadolu liselerine(-») denk öğretim amacına dönük olarak ortaokul mezunlarından diploma derecesi yüksek olanlar sıralama ile alınmaktadır. 37 özel Türk lisesinde ise 1993-1994 öğretim yılında 1.062 öğretmen, 3.537 erkek, 2.931 kız, toplam 6.468 öğrenci; 11 özel yabancı lisede 332 öğretmen, 1.518 erkek, 1.788 kız, toplam 3.306 öğrenci; 12 azınlık lisesinde 82 öğretmenle 373 erkek, 546 kız olmak üzere toplam 919 öğrencinin öğretim gördüğü tespit edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |