KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,15 Mb.
səhifə7/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,15 Mb.
#87838
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   140

Bibi. D. J. Constantelos, "Kyros Panopolites, Rebuilder of Constantinople", Greek, Roman and Byzantine Studies, S. 12 (1971), s. 451-464; T. E. Gregory, "The Remarkable Christmas Homily of Kyros Panopolites", ae, S. 16 (1975), s. 317-324; N. H. Baynes, "The Vita S. Dani-elis Stylitae", English Historical Revieıv, S. 40 (1925), s. 37; J. B. Bury, History of theLaterRoman Empirefrom the Death of Theodosius I to the Death ofjustinian I (395-565), I, Londra, 1923, s. 227-228.

AYŞE HÜR


KİRYAKİ (AYİA) KİLİSESİ

Kumkapı'da, doğuda Gedik Paşa Caddesi, kuzeyde Çadırcı Camii Sokağı, güneyde Kadırga Limanı Caddesi arasındadır. Yüksek duvarların çevrelediği ve kuzeye doğru merdivenle çıkılan bir avluda yer alan kilisenin güneybatısında, birkaç basamak aşağıda Ayios Vasiliyos Ayazması vardır. Yapının kuzey ve güney cephelerinin batısında, kare kesitli ve baldaken tipi çan kuleleri dışa çıkıntı yapar.

Kilise, 1583'te Tryphon ve l604'te Pa-terakis tarafından hazırlanan listelerde yer almıştır. Kömürciyan, kilisenin 1645 ve 1660 yıllarında yandığını belirtirken, l652'de İstanbul'u ziyaret eden Antakya patriğinin kâtibi Paulus, kapısı üzerindeki "Yaradılış" sahnesinden söz eder. 1730'da onarılan yapı, 1776 tarihli Kauffer Haritası'nda. "Aia Kiriaki" adıyla yer almıştır. Kilise, 1865'te tamamen yanmış, 1875 tarihli şehremaneti krokisinde ise "Merdivenli Kilise" olarak belirtilmiştir.

Kumkapı'daki Ayia Kiryaki Kilisesi. Tahsin Aydoğmuş, 1994

1894'teki depremde yıkılan kilisenin yerinde, 1895'te, Karamanlılar cemaati tarafından bugünkü yapının inşasına başlanmış ve 1901'de tamamlanarak ibadete a-çılmıştır. Kitabesi bulunmayan kilisenin mimarı Yedikuleli Periklifio Tiadis'tir.

Mimari

Kilise, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, merkezi tipte bir yapıdır. Doğuda dışta üç cepheli apsis çıkıntı yapar ve merkezi mekânın örtüsü kubbedir. Düzgün kesme taş ile inşa edilen yapıda, cepheler benzerlik ve simetri yansıtır. Silme ve pilastrlarla sınırlanan cepheler, üstte eksende üçgen almlıklıdır. Kemerlerinde dekoratif amaçlı tuğla kullanılan pencerelerin sütunçeleri ile batıda eksendeki giriş düzenlemesinin sütun ve kemerleri mermerdir. Yapıyı saçak altında, tek sıra tuğladan diş motifi dolanır.

Kilisede naos, doğuda eksendeki daha derin olan yarım yuvarlak üç apsis, batıda kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı narteksle sınırlanır. Narteks üzerinde bulunan galeri, ortada ve yanlarda içbükey kıvrımlı ve merkezi mekâna doğru çıkıntılıdır. Galeriye çıkış, narteksin kuzey ve güneyindeki geçiş mekânlarında bulunan merdivenler ile sağlanmıştır. Naosta kare planlı mekân; köşelerde duvarlara oturan ikili sütunlar ve bunları bağlayan yuvarlak kemerlerin oluşturduğu düzenleme ile merkezileştirilmiştir. Bu düzenlemeyi sağlayan sekiz sütun, yuvarlak mermer altlıklar üzerinde ve stilize edilmiş kompozit tipi başlıklıdır. Sütun gövdeleri porfir taklidi yeşil renkte boyalı, başlıklar kartonpiyer tekniğindedir. Kilisenin örtü sistemi, merkezi mekânda yüksek kasnak üzerindeki kubbe, apsislerde yarını kubbe, bema-da apsisler hizasındaki beşik tonozlardır.

KİRYAKOS KİLİSESİ

28

29

KİTAPÇILAR

da her ramazanda Sultan Ahmed Camii avlusunda Dini Yayınlar Fuarı açmaya teşvik etti.

ORHAN KOLOĞLU

KİTAP MÜZAYEDELERİ

Eskiden istanbul'da kitap müzayedelerinin yapıldığı yer Sahaflar Çarşısı'ydı(->). Sahaflar Kapalıçarşı içindeyken ve Baye-zid Camii bitişiğindeki Hakkâklar Çarşısı' na taşındıktan sonra tereke yoluyla, mal sahibi ya da esnaf eliyle kitap müzayedeleri düzenlemişlerdir.

Eski kitap müzayedeleri hakkında bilgi veren başlıca kaynaklar, satılacak kitapların listesini ve genellikle ne zaman ve nerede satılacağını gösteren basılı tereke defterleridir. Bu defterler üzerine A. Turgut Kut tarafından yapılan bir araştırmayla 1859-1927 arasında gerçekleştirilmiş 22 kitap

Kemal Paşa'nın ölümünden sonra müzayede ile satılan kitaplarının katalogu. Sübri Koz koleksiyonu

Batıdaki galeri, ortada basık tonoz, yanlarda düz tavan ile örtülüdür. Narteksin örtüsü düz tavandır.

Yapının naosa açılan tek girişi batıda, nartekste eksendeki dikdörtgen açıklıktır. Semanın kuzey ve güneyindeki birer küçük dikdörtgen giriş karşılıklıdır. Nartek-se batı cephesinde açılan üçlü giriş, eksene simetrik sütunlar ve bunları bağlayan yuvarlak kemerler ile düzenlenmiştir. Çan kulelerinin batısında eksende yer alan birer giriş, geçiş mekânlarına açılır. Yapının kuzey, güney ve batısında üstte, biri eksende ve üçlü, ikisi yanlarda simetrik ve ikili pencerelerin oluşturduğu düzenleme görülür. Kuzey ve güneyde galeriye bakan birer ikili pencere daha yer alır. Doğuda apsisler-deki pencerelerden başka, üstte yanlarda birer rozet pencere, kubbe kasnağında ise yirmi dört küçük'pencere bulunur. Batıda girişe simetrik birer pencere ile çan kulelerinde ikili pencereler vardır.

Naosun doğusunda orta apsiste bir, yan apsislerde eksendeki pencereye simetrik ikişer niş yer alır. Doğuda apsis önündeki beyaz mermer ikonostasis, porfir parçaları ile renklendirilmiştir. Naosun kuzeydoğusunda yer alan ahşap ambon, baldaken tipindedir. Naosta kubbe ortasındaki madalyonda "Pantokrator Isa", apsis örtüsünde "Blaherna Meryemi", galeri korkuluğun-daki çerçeveler ile kuzey ve güney duvarlarında incil'den sahneler, nartekste ise Tevrat konulu tasvirler bulunur.

Bibi. Z. Karaca, istanbul'da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, İst., 1994; P. Kerameus, "Naoi tes Konstantinoupoleos kata ta 1583 kai 1604", Ho en Konstantinoupolei Hellenikos Philologi-kosSyllogos, XXVIII (1904), s. 118-145; Kömür-ciyan, istanbul Tarihi; S. Petrides, "Eglises Grecques de Constantinople en 1652", Echos d'Orient, IV (1901), s. 42-50.

ZAFER KARACA



KİRYAKOS (AYİOS) KİLİSESİ

Edirnekapı-Eğrikapı arasında, sur dışındaki Rum Ortodoks Mezarlığı içinde yer alır.

Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı kilisenin doğusundaki, dikdörtgen apsis dışa çıkıntılıdır. Yapı, dışta çift yüzlü kırma çatı ile örtülüdür. Kaba yönü taş ile inşa edilen yapıda, zemine yakın seviyede tuğla sıraları bulunur. Cephelerde yer yer devşirme malzeme kullanılmış, derz a-ralan tuğla tozu ve kumlu harç karışımı ile sıvanmıştır.

Tek mekânlı olan kilisede naos, doğusunda içte yarım yuvarlak apsis ile sınırlanır. Apsis önünde mermer ikonostasis yer alır. Yapının örtüsü, içte beşik tonozdur. Kilisenin tek girişi, batıda eksende yer alan basık kemerli açıklıktır. Kuzey ve güneyde karşılıklı ikişer dikdörtgen pencere, doğu ve batıda üstte karşılıklı birer yuvarlak pencere vardır.

ZAFER KARACA

KİTAP FUARLARI

İstanbul'da kitapçılar eskiden beri, müşteriye kitabı tetkik ettikten sonra almak olanağını tanımayan, küçük dükkânlarda yerleşmişti. Büyük alana yayılmış ve çok ki-

Her yıl kasım ayında TÜYAP tarafından düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı'ndan bir görünüm.

TÜYAP Arşivi

sinin aynı anda dolaşmasına izin verecek kitapçılar bir ya da ikiyi geçememişti. 1970' lerin sonlarına kadar zaman zaman çıkarılan kitap yayın dergileri de hep kısa ö-mürlü oldu, bu yüzden meraklılar yayınlardan ancak gazete ve dergilerdeki perakende yazûat ve kitapçıların mekânlarının izin verdiği oranlarda haberdar olabiliyorlardı. Kitapçıların rekabeti birbirinin kitabını teşhiri engellediği gibi, 1960'lardan i-tibaren siyasi eğilimlerin yan yana gelmeme tutkusu da bütüne ulaşma imkânım sınırladı.

1930'larda İstanbul Halkevi'nin girişimiyle bir-iki kez Beyazıt'ta üniversite bahçesinde ve Galatasaray Lisesi bahçesinde düzenlenen "kitap panayırları" sayılmazsa ilk kez 1982'de bir sergi alanı içinde çeşitli yayınevlerinin eserlerini sunma fikri belirdi. "TÜYAP" adlı fuarcılık şirketinin girişimiyle ilki 1982'de Etap Marmara (bugün The Marmara) Oteli'nde düzenlenen kitap fuarı, askeri rejimin sona ermesiyle hızlı bir gelişme gösterdi. Katılan yayınevi sayısı 1986'da 63'ten 1988'de 110'a, 1991'de 152'ye, 1992'de 230'a, 1993'te 235'e erişti. Bu artışta, birbirinin en karşıtı eğilimlerin de bir fuar çerçevesinde bir arada bulunmayı hazmetme düzeyine varmaları etkili olmuştur. Bir giriş bedeli ödeyerek fuarı ziyaret eden kitapseverlerin sayısı da aynı şekilde hızla arttı. 1986'da bu sayı 38.000 iken 1988'de 135.000, 1991'de 152.000, 1992'de 204.000, 1993'te 230.000 oldu. işin sadece kitap satmaktan çıkarılıp, yerli ve yabancı yazarların imza günü yapmaları, dinleyicilerin sorularıyla katıldıkları konuşmalar, açıkoturumlar, paneller düzenlenmesi, fuara gerçek bir kültür şenliği niteliği kazandırdı.

TÜYAP dışında, başka şirketlerce ve Beşiktaş, Şişli gibi belediyelerin de katkısıyla daha küçük çaplı kitap fuarları da düzenlenmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi de haftalık kitap eki ve kurduğu kitap kulübü ile gelişmeye büyük katkıda bulundu. Bütün bu girişimlerin başarısı, sayıları giderek artan dini kitap yayımcılarını

müzayedesi tespit edilmiş, bunların sahipleri ve satış şekilleri hakkında bilgi verilmiştir. Tereke defterlerinden edinilen bilgilere göre müzayede yoluyla kitap satışları yalnızca Sahaflar Çarşısı'nda yapılmaz, mahkeme kararıyla ya da vârislerinin isteği üzerine tereke sahibinin mensup olduğu resmi dairede, bazen de ikametgâhında yapıldığı olurdu. Eski müzayedelerin bir gün içinde yapılmadığı, haftanın belli günlerinde saat de verilmek suretiyle satışa devam edildiği tereke defterlerinden ve gazete ilanlarından anlaşılmaktadır.

Sahaflar Çarşısı'nda müzayedeler salı günü yapılırdı. Bu çarşıdan her zaman a-lışveriş eden Ibnülemin Mahmud Kemal Inal(->), her salı buraya uğradığını ve çarşı kâhyasının elinde dolaştırıp pey topladığı kitaplardan hiç olmazsa birkaçını satın aldığını belirtir.

Bugünkü Sahaflar Çarşısı'nda da zaman zaman çarşı esnafı arasında, kitap meraklılarına açık müzayedeler düzenlendiği bilinmektedir. Ancak günümüzde yapılan kitap müzayedeleri tereke satışlarından çok bazı kitabevlerinin bir araya getirdiği kitapları açıklamalı kataloglar hazırlayarak satışa sunması biçiminde düzenlenmektedir. Bu tür kitap müzayedelerini 10 yıl önce Librairie de Pera (Beyoğlu Kitapçılık) başlatmıştır. Kitabevi 1985-1994 arasında 15 "Antika Kitap Müzayedesi" düzenlemiştir.

Bu kitabevini izleyen Alâattin Eser Kitabevi ve Yayınevi, 1988-1994 arasında 9; Liberal Yazılı ve Basılı Eserler Ltd., 1988-1990 arasında 3; Muhsin Kitabevi, 1990-1991 arasında 3 kitap müzayedesi düzenlemişlerdir. Ayrıca Isis Kitabevi ve Çelik Gülersoy da l'er kez müzayede düzenleyerek bu tür etkinlikler içinde yer almışlardır.

Müzayede geleneğini günümüz kitapçılarından daha önce başlatmış olan eski para, pul ve kartpostal ticaretiyle uğraşan kuruluşlar da eski kitaba ilgi göstermeye başlamışlar, bunlardan Kadıköy Numisma-tik, Burak Pulevi ve Levant adlı kuruluşlar müzayedelerinde kitaba da yer vermişlerdir.

Bibi. İnal, Türk Şairleri, 627-628, 816-817; O. F. Köprülü, "Ahmed Vefik Paşa Kütüphane-si'nin Katalogu Hakkında", Türk Kültürü, S. 100 (Şubat 1971), s. 306-310; İ. G. Kayaoğlu, "Kitap Müzayedeleri", Alâattin Eser Kitabevi ve Yayınevi Kitap Müzayedesi Katalogu, no. 4, İst., 1991, s. 20-21; A. T. Kut, "Terekelerde Çıkan Kitapların Matbu Satış Defterleri", Müteferrika, S. 2 (Bahar 1994), s. 3-24.

M. SABRİ KOZ



KİTAPÇILAR

Mesleklerin lonca kontrolüne bağlı olduğu Osmanlı döneminde kitap satıcıları Ka-palıçarşı-Beyazıt bölgesinde toplu halde bulunuyorlardı. Evliya Çelebi 17. yy'ın ortalarında sahaf esnafının 50-60 dükkândan ve 200-300 neferden oluştuğunu kaydeder. Dükkânlarında "nice bin kitaplar" bulunduğunu ve ayak satıcılarının da torbalar içinde daha çok dini eğitim içerikli kitaplar sattıklarını ekler. Esasen mesleğin ismi de dini bağı içerir.

Basma kitabın piyasayı işgal etmeye

başladığı 19. yy'ın ikinci yarısına kadar bu yapı devam etti. Sahaflar, kitapların hat kalitesine, süslemesine (tezyin ve tezhibi) ve nadirliğine göre değerlendirmeyi bilen, çok sürümden ziyade meraklı müşterilerine az bulunur eserler ulaştırarak para kazanan kişilerdi. Âdeta günümüzün antikacıları niteliğindeydiler. Kitap halk kitlelerine yönelik bir tüketim malı olmadığından Kapalıçarşı'nın dışında, şehrin mahallelerinde sahaf bulunması bahis konusu değildi. 19. yy'ın ikinci yarısından itibaren sahaflıkla kitapçılık ayrı meslekler haline gelmeye başladı. Necib Asım (Yazıksız) Kitap (1893) isimli eserinde sahafların yazma kitaplarla, talebe-i uluma gerekli (yani dini) kitapların alım satımıyla, kitapçıların ise sadece yeni basmalarla uğraştığını kaydediyor. Sahaflar mesleklerini çarşılarında sürdürürken, kitapçılar İstanbul'un diğer bölgelerine yayılmaya başladılar.

Avrupa kültürünün etkisi arttıkça, Yük-sekkaldırım'da çoğunlukla Fransızca kitap satan dükkânlar belirdi. Eminönü, Sirkeci, Babıâli, Beyazıt bölgesinde ise tütüncü vb bazı dükkânlar da kitap satmaya başladı. Kitap üretimi henüz salt kitapla yaşayabilmeye yetecek düzeye varmamış olduğu için kitapçı denecek dükkân yoktu. 18901ı yıllara varılınca yayınevlerinin artmasına koşut olarak Babıâli yokuşunda ve çevresinde kitapçı dükkânları belirdi. Ancak her birinin sadece kendi yayınlarını satması, okuyucuya çeşit sunacak kitapçıların ortaya çıkmasını engelledi. Zaten sansür sebebiyle Babıâli'nin gözü önünde bu-

1930'lu yıllarda Babıâli'de bir kitapçı dükkânı.



50 Yıllık Yaşantımız, 1923-1933, c. l, İst., 1975

lunan kitapçılar da kendilerini tehlikeye atmamak için başka yayınlara şüphe ile bakıyorlardı.

II. Meşrutiyet'in sağladığı özgürlük ortamı gazetede olduğu gibi kitap yayımına da patlama getirdi. 1908'de bütün istanbul' da 128 kitapçı bulunuyordu. Bunların 55'i Hakkâklar Çarşısı'nda (bugünkü Sahaflar Çarşısı), 18'i Kapalıçarşı'da, 20'si Beyazıt' ta, 32'si Babıâli'de idi. Kadıköy, Üsküdar ve Tophane'de de birer tane vardı. Tabii ki, Yüksekkaldırım ve Beyoğlu'ndaki yabancı dilde kitap satanların sayısı da artmıştı. 1911'den itibaren 10 yıl süren savaşların arkasından nüfusun azalması ve nihayet Latin harflerine geçiş, etkisini bu meslekte de gösterdi. 25 yıl öncesine göre kitapçıların sayısı yandan aza düştü: 1933'te 20'si Sahaflar'da, 5'i Beyazıt'ta, 26'sı Babıâli'de olmak üzere 51 kitapçı kalmıştı. Be-yoğlu'ndakiler de azalmıştı.

II. Dünya Savaşı'mn sıkıntıları kitap yayımını da etkilediğinden daha da bir küçülme belirdi. Buna rağmen Türkçe kitaplar için ilk şergili kitapçı 1943'te Beyoğlu'n-da açıldı. Ziyad Ebüzziya, Osman Nebioğ-lu ve ortaklarının GEN Kitap Sarayı, o zamana kadar yalnız Hachette kitapçısının Fransızca kitaplar için uyguladığı sistemi getirdi. Üstelik, dükkânda sürekli müzik çalarak da yenilik yaptılar. Kitap Sarayı 20 yıl sonra kapanmakla birlikte Beyoğlu yakasını da Türkçe kitaba açmış oldu. Savaşı izleyen büyük gelişme zaten kitapçı dükkânlarının kentin her tarafına yayılmasına yol açtı. Babıâli çevresi bu konuda önemi-



KİTAPHANE-İ EBÜZZİYA

30

31 KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ

ni korurken Beyazıt bölgesinde Beyaz Saray içinde önemli bir merkez oluştu. Sahaflar Çarşısı 1950 yangınından sonra yeniden yaptırıldı, ancak artık yazma kitap a-lamndan hemen hemen tamamen çekildiler ve bu konu antikacılara kaldı. Sahaflar ise tamamen yeni harfli ve basma kitaplara yöneldi. Bu yüzden, yanı başındaki Çına-raltı kahvesiyle birlikte eski kültürün bir toplantı ve sohbet yeri olma niteliğini de kaybetti. Beyoğlu'nda, Tünel'den başka, Taksim'e yakın bölgede bir kitapçı yoğunlaşması belirdi. Şişli'de ise, Necdet Sander' in şergili kitapçısının yarattığı boşluk, 1993 başında Şişli Belediyesi'nin Osmanbey'de inşa ettirdiği Kitapçılar Çarşısı ile bir ölçüde telafi edilmiş oldu.

ORHAN KOLOĞLU

KİTAPHANE-İ EBÜZZİYA

Ebüzziya Tevfik'in(->) kurduğu yayın dizisi. İstanbul'da ilk modern kitap yayımcılığıdır. Bu isim altında genellikle 110 kitaptan oluşan bir dizi anlaşılır. Ebüzziya Tevfik yayımladığı kitaplarda belli bir mesajı vermeye çalıştı ve bu tutumuyla Batı kültürünü Doğu kültürüyle bağdaştırmayı amaçladı. Bu çabalarda 1882'de kurduğu günün en modern basımevi önemli bir rol oynamıştır. O dönemde pek yaygın o-lan ve halk arasında "Acem baskısı" diye a-nılan taşbasmasını bırakıp tipografîye geçmek sayesinde renkli baskı, çinko klişe kullanmakla döneminin en temiz yayınlarını sağladı. Böylece okuyucularına aynı kalitede ve muntazaman kitap ulaştırdı. Bu düzeyi sebebiyle ingiliz Times gazetesinden övgü, Fransız cumhurbaşkanından madalya aldı. Leipzig Dünya Matbaacılık Merkezi de 1891-1899 arasında her yıl ona katalogunda yer verdi.

Basımevinin ilk ürünleri, kendisinin kaleme aldığı bir dizi ünlü adamın yaşamöy-küleridir. 1882'de her biri 36'şar sayfa olarak basılan ve "Kitaphane-i Meşahir" (ünlüler kitaplığı) adını taşıyan bu 12 eserlik dizide Batı ile Doğu'nun ünlü ve örnek a-lınacak kişilerinin kaynaştınldığı dikkati çekiyor: Gütenberg, İbni Sina, Galile, Na-polyon, Diyojen, Benjamen Franklen, Hasan Sabbah, Buffon, Ezop, Yahya Bin Ha-lid Sermek, Harun er-Reşid,JanJakRuso.

Kitapçıların

toplu olarak

bulunduğu

Ankara

Caddesi'nin



bugünkü

görünümü.



yavuz Çelenk,

1994

Daha sonra Kitaphane-i Ebüzziya serisi içinde Nikola Şamfor, Süruri-i Müverrih, imparator Vilhelm, Nefi, Kemal (Namık Kemal) yayımlanmıştır.

Kitaphane-i Ebüzziya adı altındaki kitaplar, biyografiler dışında 6 grupta toplanmışlardır. Şiir ve edebiyat kısmında, Hüsn ü Aşk, Divan-ı Şinasi, İrfan Paşaya Mektup, Mukaddeme-i Harabat, Mukad-deme-i Celal, Müntahabat-ı Tasvir-i Efkâr yanında Batı edebiyatı ve edebiyatçıları konulu eserler vardır.

"Ahlak ve Hikemiyat" serisinde, Emsal-i İmam Ali, Tazarruat-ı Sinan Paşa, Cü-meU Hikemiyye-i Telemak, Hayriye-i Nâ-bi, Fezâil-i Ahlâkiye isimli kitaplar yer alır.

Siyaset konusunda, Reşid Paşa, Büyük Frederik, Akif Paşa. Koçi Bey'in eserleri dışında Tasvir-i Efkâr'dan siyasi seçmeler de yayımlanmıştır.

Tarihi eserler içinde, Eski Romalılar, Engizisyon Tarihi, Kudema-yı Mülûk-ı

Kitaphane-i Ebüzziya dizisinde yayımlanan Ahmed Resmî Efendi'nin Hülasatü'l-ltibar adk kitabının kapağı. Nuri Akbayar arşivi

Mısriye Tarihi, Sefaretnameler (7 cilt), Devr-i İstila, Zafername-i Sabit, Hulasa-tü'l-İtibar, Kanije, Kmm, Kafkas Tarihçesi, Millet-i İsrailiye gibi eserler yer alır.

Tiyatro ve hikâye kitapları 9 cilt oluşturur. "Ulum ve Fünun" dizisinde, Itlakü'l-Efkâr, Terakkiyat-ı ilmiye ve Medeniye, Ziya ve Hararet, Mizanü'l-Hak fi İhtiya-ri'l-Ahak gibi eserler yer alır.

Bu son derece geniş yelpazeyi salnameler ve takvimler tamamlar. Ebüzziya Tevfik, devletin başlattığı salname uygulamasını özel düzeyde son derece geliştirmiştir. 1873'te yayımladığı Salname-i Hadika' dan sonra Rebi-i Marifet ve Takvim-i Ebüzziya adı altında 23 yayın yapmıştır. Rusya Müslümanlanna Mahsus Takvim ile bir de Takvim-i Nisa (kadınlar için takvim) yayımlaması, konu zenginliğini gösterir. ORHAN KOLOĞLU

KOCA MUSTAFA PAŞA ÂSİTANESİ

bak. SÜNBÜL EFENDi TEKKESİ



KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ

Fatih llçesi'nde, Kocamustafapaşa semtin-dedir. II. Bayezid döneminde (1481-1512) bir Bizans manastır kilisesinden dönüştürülmüş cami ve etrafındaki yapılardan o-luşur.

Koca Mustafa Paşa Camii olan kilisenin yerinde Bizans halkına Hıristiyanlığı kabul ettirdiğine inanılan havarilerden Ayi-os Andreas'a adanmış bir manastır bulunuyordu. "Hagios Andreas en te Krisei" a-dını taşıyan bu manastırın ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Ancak bugünkü binanın içinde ve etrafında 6. yy'a ait oldukları tahmin edilen işlenmiş bazı parçaların ve sütun başlıklarının bulunması, burada 6. yy'a doğru inşa edilmiş bir ibadet yerinin varlığını kanıtlamaktadır. Bizans'ta İkonoklazma(->) akımı sırasında, 20 Kasım 766'da idam edilen Giritli aziz Hosi-os Andreas'ın rölikleri buraya gömüldüğünden, zamanla halk manastırın adını bu azize bağlamış ve bu dini yapı "Hosios Andreas en te Krisei" olarak anılmaya başlamıştır. Manastırın İkonoklazma hareketi sırasında bir hayli tahrip gördüğü ve akımın etkisinin azalmasından sonra I. Basileios döneminde (867-886) onarıldığı bilinmektedir. 1204'ten 126l'e kadar süren Latin istilasından sonra ise, İmparator VIII. Miha-elPaleologos'un(hd 1261-1282) yeğeni Te-odora tarafından, 1284'e doğru, âdeta yeniden yapılırcasına büyük değişikliklere uğrayarak ihya ettirilmiştir. Buradaki manastırı o yıllarda bir kültür merkezi durumuna getiren Teodora, hayatının son yıllarında buraya çekilmiş ve 1300'de ölümünde buraya gömülmüştür.

Bu yeniden yapılışın en önemli özelliği inşaat esnasında burada, günümüzdeki Koca Mustafa Paşa Camii'nin esasını oluşturan kilisenin yaptırılmasıdır. Ayios Andreas Manastın'nın Konstantinopolis'in fethine kadar faaliyette olduğu bilinmektedir. 1420'li yıllarda Cristoforo Buondelmon-

ti'nin(->) yaptığı ve istanbul'un en eski planını teşkil eden resimlerde de bu manastırın adı ve yeri belirtilmektedir. Manastırın, Bizans'ın son döneminde faal olduğu 1371, 1400 ve 1401 tarihli belgelerden anlaşıldıktan başka, Konstantinopolis'ten geçen Rus hacıları da yol anılarında bu manastırı ziyaret ettiklerini ve burasının şifalı hassaları olduğunu belirtirler.

Ayios Andreas Manastırı, etrafı geniş bağlık alanlarla kaplı, az nüfuslu bir bölgede bulunduğundan fetihten sonra hemen camiye çevrilmemiştir.

Koca Mustafa Paşa Camii'nin kitabesinden ve çeşitli kaynaklardan öğrendiğimize göre manastırın kilisesi 891/1486'da Koca Mustafa Paşa (ö. 1512) tarafından camiye çevrilmiştir. Caminin sağ taraftaki kapısı üstündeki kitabe Arapça olup Şeyhülislam Efdalzade Hamideddin Efendi tarafından yazılmıştır. Sol taraftaki kapı üstünde ise Türkçe-Arapça ve kaynaklarda hiç bahsi geçmeyen 896/1490 tarihli ikinci bir kitabe yer almıştır. Âli'nin Künhü'l-Ahbaf ında, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde ve Ayvansarayî'nin Hadîka'smda kopyası verilmiştir. O dönemin ünlü tarihçilerinden Idris-i Bitlisi tarafından yazıldığı bildirilen kitabe ise ortada yoktur.

Kilisenin camiye dönüştürülmesi ve a-çılışı sırasında II. Bayezid ile devlet ileri gelenleri, hattâ yabancılardan Cenevizli Menovino'nun da katıldığı büyük tören yapılmıştır. Koca Mustafa Paşa 1511'de sadrazamlığa yükselmiş fakat pek az sonra II. Bayezid'in ölümü üzerine gözden düşerek, I. Selim'in (Yavuz) (hd 1512-1520) gazabına uğramış, Bursa'da idam edilerek orada Pınarbaşı'nda Hindiler Tekkesi karşısına gömülmüştür. 953/1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'nde, Şehit Mustafa Paşa bin Abdülmu'in adıyla kaydedilen vakfiyesine göre külliye cami, imaret, medrese, hanikah ve mektepten o-luşuyordu. Bu vakıflara gelir sağlamak üzere yakınında ayrıca bir çifte hamam ile dükkânlar, bahçe ve bostanlar vakfedil-mişti. Bunların dışında istanbul'un çeşitli semtlerinde, Trakya'da, Rumeli'nin Dime-toka, Yanbolu, Filibe, Lofça, Karasu Yenicesi, Drama, Serez, Nevrekop, Usturum-ça, Selanik, Avlonya gibi şehirlerinde evkaf sağlanmıştı.

Vakıfların tarihinde pek az rastlanan bir olay, Koca Mustafa Paşa Camii'nde cereyan etmiş ve I. Selim'in bu vezire karşı gazabı onun idamı ile sönmemiş, Bursa'dan İstanbul'a döndüğünde camiyi ve imareti de yıktırmak istemiş, fakat gönderdiği adamlar, buradaki tekkede yaşayan Halvetî tarikatından Şeyh Yusuf Sinan Efendi veya kısaca Sünbül Sinan Efendi'nin direnişi ile karşılaşmışlar, bunun üzerine bizzat padişah camiye gittiğinde, kendisini dervişleri ile karşılayan Sinan Efendi'nin önünde bu fikrinden caymıştır. Şeyhin, "Padişahların isteğinin yerine getirilmesi gerekir" sözü üzerine, sadece medresenin bacalarının sembolik olarak yıktırılması ile yetinilmiş-tir. Padişah, kıyıda yaptırdığı bir kasır için buradan yeşil iki sütunu da aldırmak istemiş, fakat yine şeyh ve yakınlarının diren-

Koca Mustafa Paşa Külliyesi'nde medrese.



Yavuz Çelenk, 1994

meleri üzerine, yine eski bir kilise olan İmrahor İlyas Bey Camii'nden ayrı cinsten iki sütun getirtmiştir. I. Selim'in Koca Mustafa Paşa'ya karşı kininin esas sebebi de, onun büyük kardeşi Şehzade Ahmed'in tarafında olması ve Osmanlı tahtına bu şehzadeyi geçirmek isteyişidir.

Büyük ihtimal ile eski manastır binalarının içinde veya yerinde inşa edilen bir tekkeden başka, Hadîka'ya göre 17. yy'ın başlarında caminin batı tarafına Defterdar Ekmekçizade Ahmed Paşa (ö. 1027/1618), cami binası kadar bir kanat eklediğinden, minare ortada kalmıştır.

Genellikle yaygın bir görüşe göre, bazı gecelerde cami şerefelerinde kandil ya-



Yüklə 8,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin