Otuzbirincı Bab
«insanlardan bir kısmı da Allah'a bir takım benzerler edinirler de onları tıpkı Allah'ı sever gibi severler.» (Bakara, 165)
Âyeti Hakkında Bâb
«De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, esleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili İse, artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin, Allah fâşıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.» (Tevbe, 24)
Enes radiyallâhu anh'tan gelen rivayete göre Rasûlullah sallallâ-hu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Evladından, ana-babastndan ve tüm insanlardan ben kendisine daha sevimli olmadıkça herhangi biriniz İman etmİŞ olamaz.» 104 Buhârî ve Müslim tahric etmiştir.
Yine Buhârî ve Müslim'de Enes radıyallâhu anh'tan gelen bir rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur: «Şu üç şey kimde bulunursa, imanın tadını almış, olur: Allah ve rasülünün diğer varlıklardan daha sevgili olması, sevdiği kimseyi sırf Allah için sevmesi, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar geri dönmeyi ateşe atılmaktan daha çirkin görmesi.»105
Bir diğer rivayette: «Sevdiği kimseyi sırf Allah için sevmeyen imanın tadını alamaz.,.» buyurulmaktadır.106
İbn Abbas radıyallâhu anhumâ şöyle der: "Allah dostluğuna ancak; Allah için seven, Allah için buğzeden, Allah İçin dost olan, Allah İçin düşman olan nail olabilir. Kul -namazı ve orucu ne kadar olursa olsun- böyle olmadıkça imanın tadını alamaz. insanlar arasındaki kardeşliğin geneli dünya işleri üzerine kurulur olmuştur. Bu ise, ehline hiçbir fayda sağlamaz." 107 İbnCerîr rivayet etmiştir.
İbn Abbas radiyallâhu anhumâ, «Aralarındaki bağlar kopmuştur.» (Bakara, 166) âyetindeki bağların sevgi ve meveddet olduğunu söylemiştir.108
İlgili Mes'eleler
1. Bakara Sûresi'nde yer alan ve en başta zikredilen âyetin tefsiri,
2. Tevbe Sûresi'nde zikredilen âyetin tefsiri.
3. Rasûlullah sevgisinin kişinin öz nefsini, ailesini ve malını sevmesinden daha önde tutulması gerektiği.
4. Hadislerde ifade edilen: «îman etmiş olmaz» tabirinin İslam'dan çıkmış olmak anlamına gelmemesi.
5. İmanın bir tadının bulunduğu ve kimilerince bu tadın alınıp, kimilerince alınmayabileceği.
6. Allah dostluğunun elde edilmesi için şart olan dört kalbî amelin neler olduğu ve imanın tadının ancak bunlarla alınabileceği.
7. Sahabî İbn Abbas radıyallâhu anhumâ'nın vakıayı iyi kavramış olarak kurulan kardeşliklerinin çoğusunun dünyaya yönelik olduğunu belirtmesi.
8. «Aralarındaki bağlar kopmuştur.» (Bakara, 166) âyetinin tefsiri.
9. Bazı müşriklerin Allah'ı çok şiddetlice sevebildikleri.
10. Dünya hayatı, kendisine dininden daha sevimli olan kimselerin tehlikede bulunduklarının bİldirilip tehdit edilmeleri.
11. Sevgisi Allah'ın sevgisi seviyesinde olan bir nidd/denk
edinen büyük şirke düşmüş olur.
Açıklamalar
«İnsanlardan bir kısmı da Allah'a bir takım benzerler edinirler de onları tıpkı Allah'ı sever gibi severler.» (Bakara, 165)
Tevhidin aslı ve ruhu bütün sevginin halisane bir şekilde sırf Allah İçin olmasıdır, Allah sevgisi, ilah ve mabud olarak Allah'ın kabul edilmesinin remelidir. Hatta sevgi, ibadetin hakikatidir. Kulun rabbine olan sevgisi mükemmel olmadıkça tevhidi de mükemmel olamaz. Mükemmel bir tevhide sahip olmak için Allah sevgisinin tüm sevgilerin önünde ve üstünde bulunması gerekir. Ayrıca Allah sevgisi tüm sevgiler üzerinde hakim olmalıdır. Tüm sevgi türlerinin, kulun kurtuluş ve mutluluğuna sebep olan ilahî sevgiye tabi olması gerekmektedir.
Allah sevgisinin şubelerinden ve aynı zamanda da mükemmelliğini sağlayan unsurlardan biri Allah için sevmektir. İnsan, Allah'nun sevdiği amelleri ve şahıslan sever; buğzettiği amellere ve şahıslara da buğzeder. Allah'ın dost edindiklerini dost; düşman edindiklerini de düşman bilir. İşte böylece kulun iman ve tevhidi mükemmeli esir.
Yaratılmışlar içinden bir takım eşler edinerek onları Allah gibi sevmek, onlara yönelik tâati Allah'a tâatin önüne geçirmek, onların zikirini ve davetlerini düden düşürmemek, bağışlanmayan en büyük şirktir. Böyle bir şirkin sahibi gönül bağını Azız ve Hamîd olan Allah'ın dostluğundan koparmış ve hiçbir Şeye malik olamayanlara bağlanmış olur. Müşriklerin bağlandıkları bu zayıf bağ, kıyamet gününde, kulun amelinin sonucunu görmeye en çok İhtiyaç duyduğu o günde kopup gidecektir. Söz konusu sevgi ve dostluk o gün buğz ve düşmanlığa dönüşecektir.
Sevgi üç kısma ayrılmaktadır:
1. Allah sevgisi: İman ve tevhidin aslıdır.
2. Allah için sevmek: Nebileri, rasulleri, onlara tabi olanları sevmek. Allah'ın sevdiği amelleri, zamanlan, mekanları vb. sevmek. Sevginin bu kısmı Allah sevgisine tabi ve onun tamamlayıcisıdır,
3. Allah ile birlikte sevmek: Bu sevgi de müşriklerin ilah ve ma'bud olarak benimsedikleri ağaç, taş, İnsan, melek, veli, nebi vb. sevmeleridir. Sevginin bu çeşiti de şirkin aslı ve esasıdır.
4. Doğal sevgi: İnsanın yiyecek, içecek, evlilik, giyim vb. şeylere duyduğu sevgidir. Tabii bu sevilenler mubah olduğu taktirde caizdir. Allah'a duyulan sevgi ve itaate yardımcı oluyorsa, İbadetler kapsamında değerlendirilir. Bunun dışında ise ve Allah'ın sevmediği şeylere vesile oluyorsa yasaklar kapsamında yer alır. Bunun dışında bir nitelikte ise mubah olarak değerlendirilir. Allah en iyi bilendir.
Otuzikinci Bâb
«İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.» (Âl-iİmrân, 175)
Âyeti Hakkında Bâb
«Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe İman eden, namazı ikâme eden, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler mamur eder. işte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.» (Teybe, 18)
«İnsanlardan kimi vardır kî: 'Allah'a iman ettik' der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar.» (Ankebût, 10)
Ebû Sa'îd el-Hudrî merfu olarak §öyle rivayet etmektedir: «Allah'ı gazaplandırmak pahasına insanları razı etmen, Allah Yazıklandırmasına rağmen insanlara övmen, Allah'ın sana bahşetmediğine karşılık insanları kınaman yakînin zayıflığındandır. Allah'ın rızkını ne hırs celbedebilir; ne de hoşlanmazlık defedebilir.»109
Aİşe radıyallâhu anhâ'dan rivayete göre RaSÛİUİlah sallallâhu aleyhi ve sellem §öyle buyurmuştur: «insanların öfkelenmesi pahasın*.
Allah'ın rızasını arayandan Allah razı olur; insanları da razı eder. Allah'ın gazabı pahasına insanların rızasını kazanmaya çalışana ise Allah gazab eder; İnsanları da ona öfkelendirir.» 110 ibn Hibbân Sahlh'inde rivayet etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |