KiTÂBU't-tevhîD



Yüklə 0,76 Mb.
səhifə2/43
tarix03.01.2019
ölçüsü0,76 Mb.
#89032
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43

KİTÂBU'T-TEVHÎD



Giriş1

Sonsuz hamd Allah'a mahsustur. Tüm mükemmel vasıfların ona ait olduğunu bildirir, O'na övgülerimizi arze-derîz. Yardımı O'ndan diler, O'ndan bağışlanmak İsteriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden yalnızca O'na sığınırız. Allah'ın hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz; saptırdığını da hiç kimse hidâyete kavuşturamaz. Eşi, ben­zerî ve ortağı olmayan, bir ve tek olan Allah dışında ibadet edilmeye layık gerçek bir ilah bulunmadığına şahitlik ederim. Muhammed saikllâhu aleyhi ve seilem'in onun kulu ve rasûlü oldu­ğuna tanıklık ederim.

Daha önce Şeyhülislam (Muhammed et-Temimî) kadde-sallahu ruhahu'ya ait olan Kitâbu't-Tevbîd ile ilgili yararlı açık­lamalar kaleme almıştık. O kitabımız, içerdiği faydalı ve net açıklamalar dolayısıyla hem halk İçin yararlı oldu; hem de öğ­reticiler için bir yardımcı eser görevi gördü. Daha sonra yoğun talep üzerine kısa zamanda tükenmesi sebebiyle yeniden basılıp yayınlanması şiddetli bir ihtiyaç halini aldı. Bu basım sırasında Ehl-i sünnet inancını aslî ve talî unsurları çerçevesinde Özlü bir içimde ele alacak özet bir giriş yazısı kaleme alma fikri aklıma geldi. Allah'ın yardımıyla şunları söylemek İsterim:

Ehl-İ Sünnet olanlar;

Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve hayrı ve şerri ile kadere inanırlar.

Allah'ın bütün mükemmelliklere tek başına sahip bulu­nan rab, ilah ve ma'bud olduğuna şahitlik ederler. Dinî yalnız­ca O'na has kılarak, ihlasla yalnızca O'na ibadet ederler.

"Allah yaratandır, yoktan var edendir, şekil verendir, rızık bahşedendir, iyilikler nasip edendir, kötülükleri engelleyendir, bütün işleri İdare edendir" derler.

İlah olarak kabul edilen, ibadet edilen, bir ve tek olduğu­na inanılan, rızası hedeflenen varlık Allah'tır. O, kendisinden Önce hiçbirşeyin bulunmadığı Evvel'dir. Kendisinden sonra da hiçbir şeyin olmadığı Ahir'dİr. Kendi üzerinde hiçbirşeyin bulunmadığı Zâhir'dir. Kendi altında hiçbir şeyin bulunmadığı Bâtın'dır.

O, tüm manasıyla ve her türlü itibarla aliyyu'l-ala/yüceler yücesidir. Zatı yücedir, zatıyla en yüksektedir. Kadri yücedir. Kahrı yücedir.

O, mutlak yüceliği ve üstünlüğü İle birlikte azametine ve celaline layık olarak yedi kat göğün üzerindeki Arş üzerine istiva buyurmuştur. Ilmİ zahirleri de, batınları da, ulvî âlemi de, süflî âlemi de kuşatır. Kullarının bütün hallerini bilir. O, kullarına yakındır, dualarına karşılık verendir.

O, zatı İle hiçbir yaratığına muhtaç değildir. Bütün yara­tıklar ise, tüm zamanlarda hem kendilerinin hem de ihtiyaçla­rının var edilmesi konusunda O'na muhtaçtır. Hiçbir kimsenin göz açıp kapayıncaya kadar dahi O'na olan ihtiyacı bitmez. O Rauf ve Rahîm (çok şefkatli ve merhametli)'dİr. Kullara İsabet eden dinî ya da dünyevî herhangi bir nimet ya da nîkmet hep Allah'tandır. Nimetleri celbeden de, nİkmetlerİ def eden de Allah'tır.

Allah rahmetinin eseri olarak her gece dünya göğüne inerek gecenin son üçte biri kaldığında kulların ihtiyaçlarını arzetmelerini İster. Fecir doğana dek "Kullarımdan kendimden başkasını istemem. Kim bana dua edecek karşılık vereyim? Kim benden isteyecek bahşedeyim? Kim benden bağışlanma dileyecek bağışlayayım?" diye seslenir. Allah dilediği gibi iner ve murad ettiğini yapar. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işiten­dir, görendir." (Şûra, il)

Ehl-İ Sünnet olanlar, Allah'ın Hakim, yani şeriarinde, belirlemiş olduğu ölçü ve miktarlarda ve kaderinde tam ve mükemmel bir hikmet sahibi olduğuna inanırlar. Hiçbir şeyi abes ve boş yere yaratmamıştır. Şeriatini ve hükmünü birtakım maslahatlar ve hikmetlere göre belirlemiştir.

O, tevbeleri çok kabul eden Tevvâb, affedici 'Afuv ve bağış­layan Gafurdur. Kullarının tevbelerini kabul eder. İşledikleri kötülükleri affeder. Tevbe edenlerin, mağfiret dileyenlerin ve kendisine dönenlerin günahlarını bağışlar.

O, Şekâr'dur. Az olan ameli dahi karşılıksız bırakmaz. Şükredenlere kendi fazlından nimetlerini arttırır.

Ehl-i Sünnet olanlar, Allah'ın kendisi İçin ve Rasûlü'nün O'nun için bildirdiği vasıfları kabul ederler. Meselâ; Allah mü­kemmel manada hayat sahibidir, işitir, görür, tam bir kudret, azamet ve büyüklük sahibidir, mecd (şeref), celâl (yücelik) ve cemâl (güzellik) vasıflarına sahiptir. Mutlak övgü bir tek O'nun hakkıdır. Meşiet ve kudreti ile alakalı fiillere dair rahmet, rıza, öfke, konuşma (kelam) gibi kemal sıfatlara da sahiptir. Allah neyi, nasıl isterse konuşur. Onun kelimeleri bitmez, tükenmez ve solmaz.

Kur'an-ı Kerîm, Allah'ın yaratılmamış olan kelamıdır. Kaynağı da, dönüş yeri de Allah'tır.

Allah murad ettiğini yapma sıfatına önceden de sahipti, şu anda da sahip, gelecekte de sahip olacaktır. Dilediği şekil­de konuşur. Kullan üzerinde kaderle, şeriat ve cezalarla ilgili hükümlerle hüküm sahibidir. O Hakim ve Malik'tit. Onun dışında kalan tüm varlıklar ise hükmedilme ve malik olunma konusudur. Hiçbir kulun O'nun mülkünden de, hükmünden de çıkma hakkı ve imkânı yoktur.

Ehl-i sünnet, Kitab'da bildirildiği ve sünnette tevatür yo­luyla haber verildiği gibi müminlerin rablerini açık-seçik olarak göreceklerine ve ru'yetullah nimeti ile O'nun nzalığını kazana­bilme nimetinin en büyük nimet ve lezzet olduğuna inanırlar.

İman ve tevhid dışında bir hal üzere Ölenin cehennem ate­şinde ebediyen kalacağına iman ederler. Büyük günah işleyen­lerin ise tevbe etmeden, günahlarına kefaret ve şefaat olacak bir şey bulunmadan öldükleri takdirde cehenneme girseler de ebediyen kalmayacaklarına inanırlar. Kalbinde hardal tanesi ağırlığınca iman bulunanın cehennemde ebedİyyen kalmaya­cağına, çıkacağına inanırlar.

İmanın kalpten inanılması gereken hususları kapsadığı gibi kalbin amellerini de, organlarla yapılan davranışları ve dilin söylediği sözleri de kapsadığına inanırlar. Bunları en mükemmel biçimde yerine getiren gerçek mümindir. Sevaba hak kazanmış ve cezadan kurtulmuştur. Bunlardan herhangi birinde eksiklik göstetenin imanında da o oranda eksiklik söz konusudur. Bu nedenle iman, taatlar ve hayır içerikli ameller dolayısıyla artar; günah ve kötülükler sebebiyle de eksilir.

Ehl-i sünnetin esaslarından biri de din ve dünyaya dair faydalı konularda Allah'tan yardım dileyerek ciddiyet ve azim­le çabalamaktır. Yardım ve desteği Allah'tan dileyerek ken­dilerine yararı dokunacak hususlara karşı oldukça düşkünlük gösterirler.

Ayrıca tüm hareket ve davranışlarında ihlâsı gözetirler. Ma'buda karşı ihlaslı olmak ve Rasûle İttiba etmek onların yoludur. Nasihat alacak olanlar müminlerdir. Yolu izlenecek olanlar da müminlerdir.

Muhammed'in Allah'ın hidâyetle göndermiş olduğu kulu ve rasûlü olduğuna tanıklık ederler. Diğer bütün dinlere galip olması amacıyla hak din ile gönderildiğine şahitlik ederler. Rasûlullah'm müminler için kendi nefislerinden bile daha önde geldiğine, en son peygamber olduğuna şehadet ederler. İnsanlara da cinlere de müjdeleyici, uyarıcı, Allah davetçisi, ay­dınlatan bir kandil olarak gönderilmiştir. Allah onu hem dinin, hem de dünyanın düzen ve kurtuluşunun sağlanması amacıyla, yaratılmışlar kulluklarını gerçekleştirsinler ve bu konuda bah­şettiği rızıkların yardımına başvursunlar diye göndermiştir.

Ehl-i Sünnet olanlar bilirler ki; Muhammed sallallâhu aleyhi ve seilem yaratılmışların en bilgilisi, en doğru dürüstü, en hayırlısı ve açıklama gücü en büyük olanıdır. Ona saygı gösterir, tazim­de bulunurlar. Onu severler. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'e olan sevgileri tüm yaratılmışların sevgisinden önde gelir. Dinin temel esaslarında olsun, fer'î meşelerinde olsun O'nun yolunu takip ederler.

Rasûlullah'm görüş ve uygulamalarını başkalarınınkİnden önde tutarlar.

Allah'ın başka hiç kimseye vermediği birçok fazileti, Özel­liği ve mükemmellikleri Peygamber'de bir araya topladığına inanırlar. Yaratıkları arasında makamı en yüce, konumu en üstün ve her tür faziletre en mükemmel olan O'dur. Ne kadar hayır varsa, mutlaka ümmetine göstermiştir. Kötülük namına ne varsa, ümmetini sakındırmış, uyarmıştır.

Ehl-i Sünnet olanlar aynı zamanda Allah'ın indirdiği tüm kitaplara, gönderdiği tüm peygamberlere de iman ederler. Peygamberleri arasında ayırım gözetmezler.

Bütün olarak kadere de inanırlar. Kulların iyi ya da kötü bütün amellerinin Allah'ın ilmi İle kuşatılmış olduğuna inanır­lar. Bu amellerin Allah'ın kalemi tarafından yazıldığına, dile­mesi ile uygulandığına, hikmeti ile ilişkili olduğuna inanırlar. Şöyle ki; kullan için güç ve irade yaratmıştır. Bu güç ve irade sayesinde kullann söz ve fiilleri kendi İsteklerine göre meydana gelir. Allah bu fiiller konusunda kullarını hiçbir şeye zorlama­maktadır. Bilakis kullar amellerini kendileri seçme hakkına sahiptirler. Allah müminlere özel olarak imanı sevdirmiş, kalp­lerinde imanı süslemiştir. Küfrü, fasıklığı, isyanı ise adaleti ve hikmeti gereği onlara kötü göstermiştir.

Ehl-i Sünnet'in esaslarından bîri de Allah için, Kitab'ı için, peygamberi için, Müslümanların yöneticileri ve geneli İçin na­sihat görevini yerine getirmeleridir. Şeriatın gerektirdiği gibi marufu emreder, münkeri de yasaklarlar. Ana-babaya iyiliği, akraba ilişkilerini korumayı, komşuya, kölelere, ilişkide bu­lunulan insanlara, hak sahiplerine ve bütün yaratılmışlara iyi davranmayı emrederler.

İyİ ve güzel ahlaka davet ederler. Kötü ve çirkin ahlaktan da sakındırır, yasaklarlar.

İman ve yakın bakımından müminlerin en mükemmeli; İmanı ve ameli en güzel, en dürüst, bütün fazilet ve iyiliklere en iyi biçimde sarılan, kötülüklerden en uzak kalmaya çalışan mümindir.

Dinîn hükümlerinin Peygamber salkllâhu aleyhi ve seüem'den geldiği şekildeki Özellik ve mükemmelliklerine göre uygulan­ması; bu hükümleri bozacak, eksiltecek unsurların da engel­lenmesini emrederler.

Allah yolunda cihadın salih olsun fasık olsun bütün Müslüman yöneticiler ile birlikte hâlâ geçerli olduğuna, ci­hadın dinin en zirve noktası sayıldığına İnanırlar. Cihad iki kısımdır: İlim ve delil cihadı, silah cihadı. İmkan dahilinde ve güç yetirildiğî kadarıyla, dinin savunulması amacıyla cihadın her müslümana farz olduğuna inanırlar.

Ehl-i Sünnet olanların esaslarından biri de Müslümanların söz birliklerinin sağlanmasıdır, kalplerinin yakınlaştırılıp bir­birlerine ısındırılması için çaba sarfetmektir. Tefrikadan, düş­manlıktan, araya soğukluk girmesinden sakındırmak ve bu hususta elden gelen tüm imkanları seferber ermektir.

Bîr diğer esasları da can, mal, ırz ve tüm diğer haklar konusunda halka sıkıntı vermekten sakınmak, bütün muame­lelerde adalet ve insaf gereğince davranıp iyiliğe ve erdemliliğe teşvikte bulunmaktır.

Ehl-i Sünnet olanlar, ümmetler içinde en hayırlı olanın Muhammed ümmeti olduğuna; bu ümmet içindeki en hayırlı neslin sahabe-i kiram ve özellikle de raşid halifeler, cennetle müjdelenenler, Bedir Savaşı'na katılanlar, Rıdvan bİatında bulunanlar, Muhacir ve Ensar'dan ilk Müslüman olanlar oldu­ğuna inanırlar. Ashab-ı kirama sevgi besler ve bunu Allah'ın dinine bağlılık sayarlar.

Ashabın İyiliklerini, güzelliklerini yayarlar. Kötülükleri hakkında söylenenler üzerinde de konuşmaz, susarlar.

Hidâyet ehli alimlere, adaletli idarecilere, dinde ve çeşitli faziletler konusunda Müslümanlardan daha üst makamda bu­lunanlara gösterdikleri hürmet ile Allah'ın dinine bağlılıklarını arzederler. Allah'ın kendilerini sekten, şirkten, ayrılığa düş­mekten, nifaktan ve kötü ahlaktan sakındırmasını, ölene dek Peygamber salkllâhu aleyhi ve sellem'in dinî üzere ayaklarını sabit kılmasını dilerler.

İşte bu bütüncül esaslara ehl-İ sünnet olanlar inanır, iman eder ve başkalarını da davet ederler.




Yüklə 0,76 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin