Açıklamalar
Tevhİd ve «Lâ İlahe illallah» aynı anlamdadır. Bâb başlığında aynı anlama gelen bu iki ifadenin kullanılması, eş anlamlı (müteradif) kelimelerin birbirine atfı kabilindendir.
Müellifin de belirttiği gibi bu konu konular arasında en büyük ve en önemlİsidir.
Tevhidin tefsirinin hakikati: «Bütün kemâl sıfatları ve ibadetin ihlasla sırfO'na yapılması açısından Rabbin birliğini bilmek ve itiraf etmektir.» Bu da iki meseleye racidir:
1. Allah'tan başka varlıklar hakkında ulûhiyyetin bütünüyle reddedilmesi. Ne Peygamber, ne de melek veya bu ikisi dışında bir başka varlığın ilahhkta ve ibadetten herhangi bir şeyde kesinlikle hiçbir hakka sahip olamayacaklarını bilmek ve inanmak gerekir. Hiçbir yaratılmış bu konularda en ufak bir paya sahip olamayacağı kesin olarak kabullenilin elidir.
2. İlahlığın eşi ve benzeri bulunmayan bir ve tek olan Allah'a ait olduğunu ve İlah olabilmenin tüm üstünlüklerinin Allah'ın hakkı olduğunu kabullenmek gerekir. Üstün ilahlık özellikleri, en mükemmel sıfatlar, en yüce özelliklerdir. Kul, dini ihlâsla sırf Allah'a mahsus kılmadıkça bu şekildeki bir inanç yeterli olmaz. Allah'ın rıza ve sevabını umarak İslam, iman ve ihsanı hayata geçirmek; Allah'ın ve yaratıkların hukukunu gözetmek gerekmektedir.
Kelime-i tevhidin açıklanmasını ve gerçekleştirilmesini eksiksiz olarak tamamlayan bîr diğer husus da Allah'tan başkalarına ibadet etmeye yanaşmamaktır. Allah gibi sevilen eşler koşmak, onlara Allah gibi itaat etmek ve Allah İçin olduğu gibi onlar için amel etmek «Lâ ilahe illallah» ile taban tabana zıttır.
Müellif rahimehullah kelime-i tevhidin en Önemli anlamlarından birinin Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in §u sözünde görüldüğünü ifade etmektedir: «Kim Lâ ilahe illallah der de Allah'ın yanı sıra her ibadet olunanı reddederse, malı ve kanı haram olur. Hesabı da Allah'a aittir.» Kelime-i tevhidin yalnızca telaffuz edilmesini mal ve kanın korunması için yeterli görülmemiştir. Dahası manası bilerek telaffuz edilmesi, ikrar edilmesi, yalnızca bir ve tek Allah'a dua edilmesi de yeterli görülmemiştir. Malın ve canın korunması için tüm bunlar yanında Allah dışında İbadet olunan varlıkların reddedilmesi de gerekmektedir. Bu konuda İnsanın herhangi bir şüphesi olursa ya da duraksarsa, malı ve kanı haram olmuş olmaz.
Böylelikle şu husus açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır: Eşi ve ortağı bulunmayan Allah'a ibader etme gerekliliğine inanmak, bu hususu söz ve inanç olarak ikrar etmek, İtaat ve boyun eğmek anlamında kulluğu yalnızca Allah'a sergilemek ve ayrıca İnanç, söz ve fiil olarak bunlara aykırı olan hususlardan uzak durmak gerekir.
Bunun yolu da tevhidi gerçekleştirenlere sevgi duymak, onlarla velayet bağı kurmak, yardımcı olmak, şirk ve küfür ehline düşmanlık beslemekten geçer.60 Bununla ilgili olarak soyut lafızlar, gerçekten uzak iddialar yeterli olamaz. Bilgi, inanç, söz ve amel arasında uyum bulunması gerekir. Çünkü bunların hepsi birbirine bağlıdır. Biri geri kalırsa, diğerlerinin de geri kalmasına yol açar. Allah en iyi bilendir.
Yedinci Bab Belaya Karşı Halka, İp Vb. Şeyler Takmanın Şirk Olduğuyla İlgili Bâb
Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek İsterse, Allah'tan başka taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bîr rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O'na güvenip dayanırlar.» (Zümer, 38)
'Imrân b. Husayn radıyallâhu anh'tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallailâhu aleyhi ve sellem elinde pirinçten yapılma bilezik olan bîr adam gördü. «Bu nedir?» diye sordu. Adam, "Kolumdaki ağrıdan dolayı bunu taktım." dedi. Bunun üzerine Peygamber sallailâhu aleyhi ve sellem: «Onu çıkar! Çünkü bu, ağrını arttırmaktan başka bir qe yaramaz. Şayet bu üzerindeyken ölecek olsaydın, ebediyen kurtulamazdın.» buyurdu." 16 imam Ahmed beis görülmeyen (lâ be'se bili) bir senedle rivayet etmiştir.
Yine İmam Ahmed, 'Ukbe b. 'Amir radıyallâhu anh'tan merfu olarak şöyle rivayet etmektedir: «Boynuna temime 17 asanın işini Allah tamam etmesini Vetü'a 18 takam Allah terketsİn!»19
Bir diğer rivayette: «Temime takan sirk koşmuş rulmuştur.20
Ebû Hâtim'in rivayetine göre Huzeyfe radıyallâhu anh hummadan dolayı eline İp takmış olan bir adam gördü. İpi kopararak şu âyeti okudu: «Onların ekserisi Allah'a -başka türlü değil- ancak müşrik olarak İman ederler.» (Yusuf, 106)
İlgili Mes'eleler
1. Bela ve benzeri olumsuzlukların def edilmesi halka, bilezik, iplik vs. takılmasının tehlikesi ve bu konuda şiddetle titizlik gösterilmesi.
2. Sahabi birinin üzerinde benzer bir şey takılı iken ölmesinin kuttuluşuna engel teşkil etmesinde ashabın küçük şirki en büyük günah saymalarına delil bulunmakradır.
3. Cehaletinin mazeret sayılmadığı görülmektedir.
4. Takılan nazarlıklar, tılsımlar ve benzerleri dünyada da hiçbir fayda sağlamamakta; aksine zarar getirmektedir. Çünkü Rasûlullah: «bu senin ancak ağrını arttırır.» buyurmuştur.
5. Bu tür şeyler takılmasının şiddetli ifadelerle reddedilmesi.
6. Böyle şeyler takanın işletinin ona havale edileceğinin açıklanması.
7. Temime takanın şirk koşmuş olacağının açıkça belirtilmesi.
8. Humma sebebiyle İp bağlamanın da şirk sayıldığı.
9. Huzeyfe radıyallâhu anh'ın âyet-i ketimeyi okumasında, ashabın büyük şitkin zikredildiği âyeti küçük şirk için delil olarak gösterdikleri görülmektedir. İbn Abbas radıyallâhu anhumâ da Bakara Sûresi'nde geçen âyette benzer bir tutum sergilemiştir.
10. Nazara karşı vede'a (nazarlık) takılması da şirk sayılmaktadır.
11. Temime takana Allah'ın İşlerini tamamlamaması; vede'a takana da Allah'ın onu terk etmesi yönünde beddua edilmesi.
Dostları ilə paylaş: |