Konusu: İmam’ın (r a) Başlattığı Hareketin, Evrensel Düzlemde Bir Dine Dönüş Çağına Başlangıç Teşkil Ettiğinin Beyanında


- Batıda Dinsel Fundamentalizm1 (Dine geri dönüş)



Yüklə 1,65 Mb.
səhifə70/89
tarix17.11.2018
ölçüsü1,65 Mb.
#83124
1   ...   66   67   68   69   70   71   72   73   ...   89

- Batıda Dinsel Fundamentalizm1 (Dine geri dönüş)


İslam devrimi, dini değerleri ve idealleri dünya çapında ihya ederek, Hıristiyan dindarlara ve inananlara yeniden yaşama ortamını sağlayarak ve de onların batılı toplumlarda örgütlenmiş faaliyetlerine imkan sağlayarak, sürekli dini ve dini öğretileri inzivaya sürüklemeye çalışan liberal batıyı, ilginç ve beklenmedik değişimlerle karşı karşıya bırakmıştır.

Nitekim, “Katolik kilisesinin özellikle siyasi işlerdeki etkinliğinin genişlemesi, batıda laik hareketi büyük bir şaşkınlığa itmiş ve endişelendirmiştir. Katolik kilisesinin İtalyan toplumunda uluslararası düzlemde, özellikle de son yıllarda gittikçe artan güçlü katılımı ve varlığı inkar edilmez bir gerçeği ifade etmektedir. Onlar, Hz. Mesih’in mesajlarını bütün alanlarda yaymaya çalışmayı kendilerinin hayati ve asli görevi olarak saymaktadırlar ve de bu görevlerine amel etmektedirler. Hıristiyanlar için mukaddes bir yıl olan (jubile) 2000 yılı, son asırda katolizmin uluslararası toplumsal ve siyasi faaliyetlerinin doruğa çıktığı bir yıl olarak kabul edilmektedir. Kilisenin kültürel ve siyasi bütün programlarında İtalya’nın ilmi, kültürel, yürütme ve siyasi makamlarının tümü, özellikle de sol guruplar, faal bir şekilde katılım gerçekleştirmişlerdir. Hatta son üç yılda, Vatikan faaliyetlerinin bütçesinin dikkate değer başlıca bir bölümü, bizzat İtalyan devleti tarafından ödenmiştir. Oysa eleştirmenler, şu andaki şartlar altında kilisenin faaliyetlerini daha da çoğaltmasının İtalyan kanununa, 1929 yılında Vatikan ile İtalya devletinin1 imzaladığı anlaşmaya ters düştüğünü söylemektedirler.”2

Almanya baskısı De Volte gazetesi ise bu konudaki mevcut değişimlere işaret ederek şöyle yazmaktadır: “Hıristiyan fundemantalist guruplar, batılı ülkelerde göz alıcı bir şekilde kabul görmüşlerdir. Velhasıl, Hıristiyanlıktaki yaygın fundamentalizm de Avrupa kültürünün liberal değerlerine karşıdır.” Bu Alman gazetesi, batılı toplumlardaki Hıristiyan fundamentalizmin canlılık kazandığını izah ederek şöyle eklemektedir: “Hıristiyanlar arasında veya başka bir tabirle batılı toplumlarda fundamentalist gruplar, bir biri ardınca ortaya çıkmaktadır. Dini konularda uzman olan kimselerin inancına göre, yeni nesil her üç papazdan birinin fundamentalist temayülleri vardır.”3

Tarih üstadı ve din sosyologu Prof. Peter Clark da, batıdaki Hıristiyan Fundamentalizm olgusunu teyit ederek şöyle demiştir: “Genellikle Ortadoğu hakkında düşünülen Dinsel Fundamentalizm dalgası, hakikatte Hıristiyanlar arasında da ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunun en açık örneği de ABD’dir.” Prof. Peter Clark daha sonra şöyle eklemektedir: “Geçen beş yıl ila on yıl arasında biz batıda, özellikle de İngiltere’de Hıritiyan fundamentalist dalgayla karşı karşıya bulunmaktayız.”1

Şüphesiz, batılı teorisyenlerin ve siyasetçilerin, İslam devriminden dolayı paniğe kapılmasının ve endişelenmesinin en önemli sebebi Hıristiyanlığın ve din dünyasının İslam devriminden etkilenmesi gerçeği sebebiyledir ve öyle anlaşılmaktadır ki, “Batı; Avrupa ve Amerika’da dinin resmileşmesini talep edenlerin büyüyen saflarının, yavaş yavaş batı medeniyetini alaşağı edeceğinden endişe etmektedir ve hiç şüphesiz İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) şahsiyeti de, bu konuda modern dünya üzerinde derin etkiler bırakmıştır.”2
B- Batılı Ve Hıristiyan Topluluklarda İslami Devrimin Çekiciliğinin Artış Kaydetmesi

Batılı ülkelerdeki vatandaşların, İslam devrimi hakkındaki ifadelerinin derinliğine baktığımız taktirde İran İslam devriminin önderi Ayetullah Hamenei’nin, “İslam Cumhuriyeti’nin çağdaş dünyayı etkilemedeki büyük başarısı” olarak ifade ettiği gerçeği, daha çok ve iyi tanıyabiliriz.

Hıristiyan batı topluluklarındaki bazı vatandaşların, batı medyasının İran İslam devriminin aleyhine yaptıkları zehirli propaganda atmosferine rağmen, İslam Cumhuriyeti modelini, yüce hedeflerini ve din adamı olan önderini övmeleri, hakikatte İslam devriminin çağdaş dünya üzerindeki etkisinin, inkar edilemez bir örneği sayılmaktadır.

Bu Hıristiyan vatandaşlar, yaptıkları açıklamalarda İran İslam Cumhuriyetini, “dünyanın son ümit noktası” olarak anmaktadırlar veya, “kendi değerlerine dönmüş olan, ideal bir örnek” olarak anmaktadırlar ve de İran devriminin kültürel açıdan batıya galebe çaldığından söz etmektedirler. Ardından İmam Humeyni’nin istisnai önderliğini övmektedirler. Biz konunun önemi sebebiyle, bu açıklamalardan bazısına yer vermek istiyoruz.



B- 1- Bon Tempo: İtalya parlamentosunda Milli Birlik adlı gurubun temsilcisi ve de Roma şehri şura üyesidir. Bon Tempo, İtalya’nın körü körüne Amerika’yı taklit etmesini kınayarak, “Kendi aslımıza ve İtalyan kimliğimize dönebilmemiz için İran’a bakmamız gerekir” hakikatini dile getirmiş ve şöyle demiştir: “İran İslam devriminden kaynaklanan ahlaki ve İslami değerler, batı medyasının kötü propagandalarına rağmen, batılı ülkelerde dahi inkar edilmesi mümkün olmayan bir hakikati ifade etmektedir.

İran, kendi ahlaki ve kültürel değerlerine dönen ideal bir örnek konumundadır. Kültür, medeniyet ve insan haklarından nasiplenen İtalya gibi ülkelerin, Amerikan toplumunu körü körüne taklit etmesi çok korkunç bir olaydır ve İran’ı düşünmeleri gerekir.”1



B- 2- John Fletcher: ABD’li bir vatandaş da, İran İslam Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler’deki dönem temsilcisine yazdığı bir mektubunda, İran İslam Cumhuriyeti karşısındaki duygularına yer vermiştir.

Bir fotokopisini de Amerika Cumhurbaşkanı Bill Clinton’a göndermiştir ve açık bir şekilde, “Biz Amerikan halkı, ABD’deki kültürel pisliklerden sıkıntı çekmekteyiz” hakikatini ifade ederek şöyle yazmıştır: “Bizim aramızda bir çok Amerikalılar bulunmaktadır ve de tümü, İran İslam Cumhuriyetini, sınırsız bireysel özgürlükleri kontrol etme hususunda –ki ABD de fesat kaynağıdır- şiddetli bir şekilde övmektedir.” Hakeza, “İran İslam cumhuriyeti, kendi gençlerini Amerikan hastalıklarından koruma karşısında, şüphesiz doğru bir teşebbüste bulunmuştur.” Fletcher şöyle tekit etmektedir: “Din adamları Tahran’da, aile değerleri hakkında kendi kültürlerinin, Amerikalıların kültüründen daha üstün olduğunu bilerek, tam bir huzura sahip olabilirler. 2



B- 3- İgol: Kuzey İrlanda ahalisinden olan İgol da, Cumhuri İslami gazetesine bir mektup yazarak, İslam Cumhuriyetinin mürtet Selman Rüşdü’ye karşı takip ettiği siyaseti taktir etmiş ve de batı dünyasını kuşatmış olan sekularizm zehirinin, kulluk ve ubudiyetin, maddi huzuru temin karşılığında küçük düşürüldüğünü beyan ederek şöyle yazmıştır: “İran İslam devrimi, dünyanın son ümididir ve bu yüzden de sizin inkarcı güçler tarafından hedef karar kılınmanız, beklenmedik bir şey değildir.”3

B- 4- Yunanlı bir vatandaş da, yunan baskısı Nie Entropi dergisine gönderdiği bir mektupta, İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) şeytan ayetleri kitabını yayımlama komplosuna karşı kesin tutumunu övmüş ve İran milletinin, İmam Humeyni gibi değerli birisinin önderliğine sahip oluşunu kutlamış ve de kendi milletinin de İmam gibi bir öndere sahip olmasını açık bir şekilde arzu etmiştir. Futis Katis adlı bu Yunan vatandaşının bu dergiye gönderdiği mektubun metni şöyledir: “Sayın, başyazar! Bildiğiniz gibi İmam Humeyni, Selman Rüşdü’yü ölüme mahkum etmiştir. Zira Selman Rüşdü’nün şeytan ayetleri kitabının İran’ın dinine hakaret ettiği teşhis edilmiştir. Medeni olan diğer ülkeler ise, bu kararın aleyhine tavır takınmışlardır. Zira onlar kendi millet ve dinlerini yok etmişlerdir ve diğer ülkelerin de kendilerini taklit etmeleri gerektiğini düşünmektedirler. Ne mutlu ki Ayetullah Humeyni, kendi ülkesi ve dini için çok değerli bir önderdir. Dolayısıyla da bir şeyin yapılması gerektiğine inandığı taktirde onu yerine getirmektedir. Şu anda dünyanın her tarafında dindarlar ayağa kalkmış, siyonistlerin uşağı Selman Rüşdü’yü istemektedirler.

Ayrıca şunu da eklemek gerekir ki, keşke bizim ülkemiz için de böyle bir önder bulunsaydı da, kendi millet ve dininin yüce makamını korusaydı. Böylece “Mesih’in son vesveseleri” adlı filmin Amerikalı yapımcısı Scor Jeze gibi siyonistler, bu millet ve dini hor görmeye cesaret edemeseydi.

Son olarak, İran milletini ve İmam Humeyni’ye aşık olanları böylesine bir öndere sahip oldukları için kutluyorum. Zira Ayetullah Humeyni, son yıllarda dünyaya gelen ender önderlerden biridir.

Saygılarımla Futis Katis”1


B- 5- Bir Yolculuk Raporu: İmam Humeyni’nin dini ve manevi mesajlarının gün gittikçe artan etkilerini incelemek, İslam devriminin artan cazibesini görmek, batılı ve Hıristiyan topluluklardaki derin etkilerini müşahade etmek için, Hz. Ayetullah Misbah Yezdi’nin İspanya’ya ve Hıristiyan Latin Amerika ülkelerine yaptığı yolculuk hakkındaki konuşmalarının bir bölümünü aktarmak istiyoruz. Zikredilmeye değer bir husus da şudur ki, bu yolculuk 28 Mordad 1376 (19/8/1997) tarihinde gerçekleşmiştir.

Ayetullah Misbah Yezdi, dünyanın bu bölgelerinde İran İslam Devriminin ve kutsal önderinin kültürel ve fikri, şaşırtıcı ve göz alıcı etkisini beyan etmektedir. Hz. Ayetullah Misbah Yezdi, İspanya, Meksika, Arjantin, Kolombiya, Brezilya ve Küba gibi Latin Amerika ülkelerine yaptığı gezi hakkında şöyle demiştir: “Bu ülkelere ayak basmadan önce, böylesine sahnelerle karşılaşacağımı hiç düşünemiyordum ve asla aklımdan bile geçmiyordu. Bu yolculuk esnasında genellikle, kilisenin din adamları, öğrenciler ile direk, bazen de endirekt bir şekilde radyo ve televizyon söyleşileri yoluyla veya basın kanalıyla diğer kimselerle irtibat kurabiliyorduk. Gerçekten de halkın ilgisi inanılamayacak derecede büyüktü.

Saint Pablo şehrinde bir kardinal yanıma oturmuştu. Elimi tutmuş, hafifçe sıkıyordu. Bir elini de kalbinin üzerine koymuş ve şöyle diyordu: “Sizler bizim kalbimizde yer etmişsiniz.” Guedalup’da papazlar topluluğunda konuşan bir papaz da şöyle dedi: “Batıda gerçek bir iman mevcut değildir. Bölge insanları bize inanmamaktadır ve sözlerimizi dinlememektedir. Sizin hem gerçek imanınız vardır, hem de imanınızı ülkeyi idare etmekle bir araya getirebilmiş kimselersiniz.” Üstat Misbah daha sonra şöyle devam etmiştir: “Bu papazın, papazlar topluluğunda böylesine konuşmasına sebep olan şey neydi? Şüphesiz onu konuşturan tek şey, kilisenin yenilgiye uğradığı, artık insanların dini ve de ahlaki fesatlarını önleme konusunda hiçbir şey yapılamaz hale geldiği hissine kapılmasıydı. Bunlar bütünüyle İslam’a ümit bağlamışlardı. Guedalup'ta onlardan ayrılmak istediğim zaman, papazlardan biri yanıma geldi ve şöyle dedi: “İzin verirseniz sizi kucaklamak istiyorum.” O anda televizyon kameraları da bizi görüntülemekteydi. Papaz beni kucakladı ve şöyle dedi: “Artık bizim elimizden bir şey gelmiyor. Ahlaki fesat ve sapıklıklarla mücadele bayraktarlığını sizin yapmanız gerekir.”

Ben dünyada böyle bir bölgenin olabileceğine inanamıyordum. İslam ve İslam Cumhuriyetine bu kadar bağlı bir topluluğun olduğunu düşünemiyordum. Ama ben kendi gözlerimle gördüm. Sizler de görmedikçe inanmayabilirsiniz.”

Hz. Ayetullah Misbah Yezdi daha sonra şöyle eklemiştir: “Bouines Aires de kaldığım son gece, daha önce üniversite hocası olan şehrin yüce divan başkanı, beni ders verdiği üniversiteye davet etmişti. Bu üniversitede İslam açısından aile hakları hakkında konuştum. Salon büyük bir dinleyici kitlesiyle dolmuştu. Bu toplantıya katılanların % 90’ı da kadın idi. Yaptığım konuşma onları o kadar etkilemişti ki uzun bir süre beni ayakta alkışladılar. Bizzat Bouines Aires’in yüce divan reisi de sürekli alkışlıyordu. Sonra beni kucakladı, bana bir fahri diploma hediye etti ve şöyle dedi: “Biz bir iki celese daha konuşmanız için buraya gelmenizi arzu etmekteyiz.”

Bazı üniversite öğrencileri, bizi üniversite ortamlarında gördüklerinde gülüyorlardı. Ama bu gülenler, celese bittikten sonra gelip elimi öpmek istediler. Ben zorla kendimi kenara çekiyordum. O kadın ve erkek öğrenciler ve üstatlar, sevgi izharında bulunmak için bana doğru akın ediyorlardı.”

Ayetullah Misbah Yezdi daha sonra şöyle demektedir: “Orada olduğum kısa süre boyunca, bazen yarım günde dört veya beş defa konuşma yapmak durumunda kaldım. Örneğin marksist olan ve onlarca yıldır dini bir kenara itmeye çalışan Küba’da, üniversite üstadı gelmiş karşımda diz çöküyor, elimi öpüyor ve şöyle diyordu: “Anne ve babam için dua ediniz. Lütfen bana İspanyolca meali olan bir Kur’an veriniz.”

Ayetullah Misbah Yezdi, marksist üstatlar ve üniversite muavinleri karşısında İslam’ı ve İran’ı o kadar anlattı ki çok ilginçtir, İmam Humeyni’nin adını zikrettiği zaman, artık onlar kendilerini tutamıyor ve duygularına kapılıyorlardı. Üniversite ve kilise makamları, İmam’a aşık idiler. İmam’ın ihlas sahibi bir insan olduğuna inanıyorlardı. İslami fırkalar arasında da daha çok Şia mezhebine ilgi duyuyorlardı. Papazlar, “Allah sizleri dinini ihya etmek için buraya göndermiştir.” tabirini çok kullanıyorlardı.”1




Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   66   67   68   69   70   71   72   73   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin