21- FA'ALUN LİMA YURİD:
“Fa'âlun li mâ yurîd”, irade ettiğini, yani dilediğini yapan demektir. Fa'al “yapan” anlamına gelen “fail” in tekerrür, devamlılık ve mübalağa ifade eden sigasıdır. “Devamlı olarak, kesintisiz ve mükemmel tarzda yapan” demek olur. 1159 “Sürekli bir şekilde, istedikçe yapan; bir işi yapınca diğerini yapmaktan aciz kalan yaratıklar gibi olmayandır” şeklinde de tanımlamıştır.1160
“O, yaptığından sorulmaz, ama onlar, (yani o sahte tanrılar veya kullar) sorulurlar.”1161
“(Allah) istediğini yapandır.”1162
“Gökler ve yer durdukça orada sürekli kalacaklardır. Meğer Rabbin çıkmalarını dilemiş olsun. Çünkü Rabbin istediğini yapandır.”1163
Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, Cenabı Allah dilediğini yapma gücüne sahiptir. O'nu istediğini yapmaktan alıkoyacak hiç bir engel yoktur. Çünkü O, bazı işlere gücü yetebilen, fakat birçok işi yapmaya muktedir olan yaratıklar gibi değildir. Kainatta dilediği her şeyi sadece “ol” emriyle var eder veya yok eder. 1164
22- el-MUHİT:
İhata masdarından ism-i fail olan Muhit, ihata eden, çepeçevre kuşatan demektir. Yüce Allah'ın ismi olarak Muhît, kudret ve ilimle ihata eden, çepeçevre kuşatan” 1165 demektir.
Kur'an-ı Kerim'de bu ismin geçtiği ayetlere dikkat etttiğimiz zaman, el-Muhît isminin, Yüce Allah'ın her şeyi ihata ettiğini bildirmek, O'ndan hiçbir şeyin saklanamayacağını beyân etmek ve O'nun “Âlim/her tür şeyi bilici” olduğunu açıklamak için gelidğini görürüz.
“...(Allah), onların yanında bulunan her şeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır, her şeyi tek tek saymıştır.”1166
“Allah onları arkalarından kuşatmıştır.”1167
“İyi bil ki onlar, Rablerine kavuşmaktan kuşku içindedirler. İyi bil ki O, her şeyi kuşatmıştır (her şey Allah'ın bilgisi içindedir.) 1168
“...Şüphesiz Rabb'im, yaptıklarınızı kuşatıcıdır (O'ndan hiçbir şey gizli kalmaz.).”1169
“...Allah, inkarcıları tamamen, çepeçevre kuşatmıştır.”1170
“...Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır (onlar ne yapsalar, Allah onu bilir ve kurdukları tuzakları sizden savar).”1171
“Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah(ın bilgisi), her-şeyi çepeçevre kuşatmıştır.”1172
23- EL-HÂKİM, EL-HAKEM, AHKEMU'L-HÂKİMİN, HAYRU'L-HÂKİMİN
Kur'an-i Kerim'de HKM kökünden Allah, hakkında vârid olanlar, yukarıda zikrettiğiniz dört vasıftır. Kur'an'da Allah Teala'yı tavsif eden (HKM maddesinden) bu isimlerin geçtiği ayetlere dikkat ettiğimiz zaman hemen hemen hepsinin, aşağı yukarı aynı anlama geldiğini görürüz.
Dil bilimcilerine göre bu madde esas itibariyle: “salah kasdı ile menetmek” anlamını taşımaktadır.1173
Hâkim'in en bariz vasfı zulmü önlemesidir. Hakîm'in hikmeti ise, saçmalığı, yanlışlığı engeller. Hakem ise, taraf tutma arzusunu menetmiş olan kimsedir. Böylece, bunlar lafız ve anlam yönünden aynı asılda toplanırlar.1174
HKM maddesi Kur'an-ı Kerim'de çok önemli bir yer işgal eder. Uluhiyyetin gerçek anlamda anlaşılabilmesi için bu kök Kur'an'da toplam olarak 250 kadar yerde kullanılmıştır. 1175
Hukm kökünden gelen ilk vasıf “Ahkemu'l-Hâkimin” dir. Kur'an'da ilk kez nüzul sırasına göre 28. sıradaki “et-Tîn” suresinde vârid olmuştur. Daha sonra Hûd suresinin 45. ayetinde Nuh (a.s.)'ın bir niyazında aynı vasfın kullanıldığını görüyoruz. Şimdi bu iki ayet üzerinde biraz durmak istiyoruz:
“Allah, Hâkimlerin Hâkimi (hükmedenlerin en güzel hükmedeni) değil midir?”1176
“Nuh seslendi: “Rabbim! Oğlum benim ailemdendir. Senin sözün elbette haktır ve sen Hâkimlerin Hâkimi (hükmedenlerin en güzel hükmedeni) sin.” 1177
Hâkim, hüküm sahibi, hüküm verme yetkisine sahip olan, hükümü-nü yürüten anlamlarına geldiğinden, bu ayetlerde geçen “Ahkemu'1-Hâkimin”, Yüce Allah'ın adaletli bir şekilde hükmünü yürüttüğünü ve her şeyi yerli yerinde yapan, hikmeti kemâl derecesinde olan bir hükümrân olduğunu belirtmek için kullanılmıştır.
Tîn sûresinde geçen “Allah, hâkimlerin hâkimi değil midir?” 1178 ayetinden daha önce Yüce Allah insanı en güzel bir biçimde (Ahsen-i Takvim) yarattıktan sonra, onu aşağıların aşağısına (Esfele Sâfilin) indirdiğini, iman ederek bu imanlarım pratik amelleriyle (Amel-i Salih) destekleyenlerin bundan müstesna olduklarını beyân etmekte ve insana hitaben nasıl olur da, bundan sonra artık işlerin karşılığının verileceğini yalan sayabileceğini sormaktadır. Yaratan Allah'ın mü’min ile inkar edeni, muvahhid ile şirk koşanı, zalim ile mazlumu, iyi ile kötüyü halleri ile başbaşa bırakması, neticeyi ortaya koymaması düşünülemez. Yüce Allah'ın hiç bir şekilde bu hikmetsizliği işlemeyeceğini veya Peygamber (s.a.v.) ile onu yalanlayanlar arasında hükmü mutlaka yürüteceğini “Ahkemu'l-Hâkimîn” (Hakimlerin Hakimi)” vasfıyla belirtilmiş oluyor. 1179
Hûd suresinde Hz. Nuh (a.s.)’ın Yüce Allah'a bir niyazında da “Ahkimu'l-Hâkimin” vasfının kullanıldığını, Hz. Nuh (a.s.)’ın Allah'a yakararak: “Rabbim! Benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de haktır, Sen hakimlerin hakimisin” 1180 dediğini görüyoruz. Bu yakarışında Hz. Nuh özetle şunları söylemek istiyordu: “Ey Rabbim! Sen ailemin tüm üyelerini felaketten kurtaracağına söz verdin, öyleyse oğlumu da kurtar, çünkü o da benim ailemin bir üyesidir. Durum bu şekilde! Fakat sen hâkimlerin hâkimisin, hükmedenlerin en büyüğüsün; bu yüzden senin kararın son karardır ve O'na karşı çıkacak kimse de yoktur. Sen hükmedenlerin en iyisisin, bu yüzden senin kararların, yani hükümlerin tam bir bilgi ve mutlak adalet üzeredir. 1181 Oğlum hakkındaki son kararı da sen verebilirsin ancak.”
“Hayru'l-Hâkimîn”, “hâkimlerin en hayırlısı” demektir. Kur'an'da Allah Teala üç yerde bu vasıfla anılmıştır. 1182 Bu vasıfla Yüce Allah'ın adaletli hüküm veren olduğu, sırf adaletle, hak ve hakikatle hükmettiği, hükmünde taraf tutma veya başkalarının hakkına zulmetmenin söz konusu olmadığı ve O'nun hükmünü bozacak hiç bir merci, otorite veya gücün bulunmadığı beyân edilmektedir.
“el-Hakîm” sıfat-i müşebbehedir. Eşyayı doğası üzere, tabii şekliyle olduğu hal üzere bilen ve sağlamca yaratan 1183 anlamına gelir. “Hâkîm, doğru olandan başkasını söylemeyen ve pratikte de doğru olanı yapan demektir. Allah'ın yaptıkları doğru, ortaya koyduğu sanatı sağlam olduğu için böyle tavsif edilmelidir.” 1184 İmam Gazzali el-Hakîm sıfatını: “Âdil bir hüküm ve hizmet sahibi, en iyi tarafı, en yüce bir ilimle bilen” 1185 tanımlamıştır. Bu isim, Kur'an'da geçtiği yerlerde mutlaka Aliyy, Tevvâb, olarak Vâsi', Aziz ve Alîm isimlerinden birine bitişik olarak gelmiştir.
“el-Hakem”, “mutlak anlamda hüküm kendisine ait olan 1186, hükmü elinde tutan, düzensizliği ve bozukluğu meneden, hükümleri, kulları ıslah eden” 1187 anlamlarına gelir.
“Allah size mufassalan Kitap indirmişken ben Allah'tan başka hakem mi ararım?”1188
“Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar? İyice bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?”1189
“...Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kafirdirler.”1190 “...Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimdirler.” 1191 “...Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar fâsıklardır.” 1192 “Hüküm vermek ancak Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil, sadece O'na tapmanızı emretmiştir. Bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”1193
Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, hüküm vermek ancak ve ancak Allah'a aittir. Uiuhiyyetin sadece O'na ait olması sebebiyle hüküm vermek ve hükümran olmak sadece O'nun hakkıdır. Hükümranlık, uiuhiyyetin icaplanndandır. Bu hükümranlıkta hak iddia eden kimse, uluhiyyetin ilk şartında Allah ile mücadeleye girmiş olur. Bu kimse ister fert, ister insanların bir tabakası ister bir parti veya grup, ister bir millet, isterse bütün dünyanın meydana getirdiği alemşümul bir insan kitlesi olsun... Uiuhiyyetin ilk şartı olan hükümranlık üzerinde Allah'la mücadeleye giren ve kendisine hükümranlık izafe etmeye çalışan kimse küfre girmiş, apaçık bir kafirdir. Bu kimse (veya kimselerin) küfrü, dinin işte bu kafi hükümlerle sabittir. Bu husustaki kafi hükümler cümlesinden olarak sadece biraz önce meallerini verdiğimiz ayetlerin bir tanesinin hükmü dahi kâfidir... Zira Allah'ın hükmünü, şeriatım reddetmek, O'nun ulûhiyetini reddetmektir. Cahiliyet idaresi, insanın insana hükmetmesi, insanın insana kulluğu esası üzerine oturmuştur. Halbuki yaratan Allah'tır, mülkünün mâlikidir, her şeyi bilendir, rahmet sahibidir. O halde Allah'tan daha iyi hüküm koyacak kimdir?1194
Dostları ilə paylaş: |