27- EL-KAHHAR, EL-KAHİR:
el-Kahhâr ve el-Kâhir sıfatları “kahr” masdarından gelirler. Kahr “galebe” demektir. Kahir, fail vezninde “ğalib gelen, hükmeden” anlamına gelir. Bu kökten mübalağa ifade eden Kahhâr ise, aynı anlamı şiddet ve tekerrür suretiyle ifade eder. Allah hakimiyet ve kudretle kullarına galebe edip, onları -isteseler de istemeseler de- irade ettiği cihete yöneltmekte, istediği gibi yönetmektedir. 1221
el-Kahhâr, “yaratıkları içerisinde zorbaları, azgın tağutları ezer. Bütün yaratıklarını öldürmekle, onlara üstün gelir” 1222 demektir. Kur'an-i Kerim'de “el-Vâhidu'1-Kahhâr” 1223 şeklinde vârid olmuştur.
el-Kâhir de aynı kökten ismi faildir. “Düşmanlarını kahreden, onların belini kıran, onları öldürmek suretiyle kahreden” anlamına gelir. Bu vasıf da Kur'an-ı Kerim'de iki yerde geçer:
“O kulları üzerinde tam hâkimdir (kahhârdır). O, her şeyi yerli yerince yapan, haberdar olandır.” 1224
“O kulları üzerinde kahhar (hakîm)dir. Size koruyucu melekler gönderir.” 1225
28- EL-FETTAH, HAYRU'L-FÂTİHİN:
Feth, “kapalı ve zor bir şeyi açmak”tır. 1226 el-Fettah: “Âdil Hâkim” demektir ve mübalağa ifade eder. 1227 “İşlerin hakikatlerini bilen Âdil Hâkim”1228 olarak da tanımlanmıştır. İmam Gazzali ise el-Fettah vasfı için şunları söyler: “O, öyle bir varlıktır ki, O'nun inayetiyle bütün kapalı kapılar açılır. Hidayetiyle her müşkil hal olur. Peygamberlerine, ülkeleri fethedip, düşmanlarının ellerinden çıkarır.”1229
Kur'an-ı Kerim'de yalnız bir ayette Alîm ismiyle “el-Fettah el-Alîm” şeklinde Allah'ı tavsif eder:
“De ki: “Rabbimiz, sonunda hepimizi toplar, sonra aramızda hükmeder. O'dur Fettâh (adaletle hükmeden), Alîm.”1230
“Hayru'l-Fâtihin” ismi: “...Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimizin arasında sen gerçekle hükmet. Muhakkak ki sen hükmedenlerin en hayırlısısın” 1231 ayetinde Allah için varid olmuştur. Ayet-i kerimede de görüldüğü üzere “hükmedenlerin en hayırlısı” demektir. 1232
29- EL-VELÎ, EL-MEVLÂ, EL-VÂLİ:
VLY kökü Arapçada “yardım ve birinin işini üzerine almak” anlamındadır. 1233 Allah Teala’nın bir vasfı olarak el-Velî: “Yardım eden, evrenin ve bütün yaratıkların işlerini üzerine alan” 1234 demektir. Velî, dost olmayı ifade eder. Düşmanın zıddır. O'nun tam karşısında yer alır.1235
İlk olarak A'raf 1236 sûresinde geçen “el-Veli, Kur'an'da yaklaşık onüç yerde Allah'ın vasfı olarak kullanılmıştır. 1237 Bunlardan bir kaç misal sunuyoruz:
“...Sensin bizim velîmiz...”1238
“...Velî ancak Allah'tır...”1239
“...Hamd edilmeye lâyık olan Velî...”1240
“el-Mevlâ” ismi Kur'an'da “Velî” ile aynı anlamda kullanılmıştır. 1241 Bu isim yalnız Allah'ı tavsif etmek için varid olmuştur. Mevlâ, “kendisinden yardım umulan olarak da tanımlanmıştır. Çünkü Allah mâliktir. Kulların ise mâlikinden başka sığınacak kimsesi olmaz.” 1242 “Allah iman edenlerin Mevlâsıdır. Kafirlerin ise mevlası yoktur.” 1243 el-Vali, “bütün yaratıkların hükümranı ve onlar üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilme yetkisine sahip olan” 1244 demektir. Kur'an'da sadece bir ayette geçmektedir:
“...Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onlann durumlarını değiştirmez. Allah da bir kavme kötülük istedi mi artık onu geri çevirecek yoktur. Zaten onların, O'ndan başka bir koruyup kollayanı (el-Vali) da yoktur.”1245
Bu konuda sözün özü, Kur'an-ı Kerim'in şu ayetleridir: “Sizin veliniz Allah'tır, Rasuldür ve namaz kılan, zekat veren ve rükû eden mü’minlerdir.”1246
“Allah mü’minlerin ve müttakilerin velisidir.”1247
30- ES-SEMİ', SEMİU'D-DUA:
Semi’ işitmek” anlamında olan semi masdanndan, mübalağa ifade eden bir sıfattır. “Açığı, gizliyi, saklıyı, fısıltıyı bile işiten” demektir. Allah'ın katında açık söylemek, içte saklamak, konuşmak veya sükût etmek eşittir.1248
Ne kadar gizli olursa olsun, O, her şeyi duyar. Hatta karanlık bir gecede, insiz bir kaya üzerinde sessizce yürüyen simsiyah bir karıncanın ayak sesini bile işitir... Hamd edenlerin hamdini duyar, mükafatlandırır. Dua edenlerin yalvarışından haberi olur. Onların dualarını kabul eder. 1249
Semi' vasfı Kur'an'da 45 yerde Allah'ı tavsif eder. Ancak bu vasıf hiç bir zaman tek başına varid olmamıştır. Karîb, Alîm, Basîr isimleriyle beraber geçmektedir, her zaman. 1250
Semiu'd-duâ', duaları çok işiten, yani çok kabul eden manasındadır. Allah'ın duaları işitmesi ve kabul etmesi manasına da gelir. 1251
“...Sen duaları işitensin.”1252
“Uluhiyyeti tanıtıcı bir vasıf olan Semi' ismi, sahte tanrılarda bulunmayan bir keyfiyettir.” 1253 Yani sahte tanrılar işitmekten, işittiklerine icabetten, duaları kabul niteliğinden uzak oldukları için uluhiyyete layık değildirler. 1254 Kur'an bu gerçeği şöyle dile getirir:
“Gerçek dua ancak O'na yapılır. O'ndan başka (kendilerini işitsin) diye çağırdıkları ise, kendilerinin hiç bir isteklerini karşılayamazlar, (onların durumu) tıpkı, ağzına gelsin diye suya avuçlarını uzatan kimse gibidir. Oysa (uzanıp suyu avuçlamadıkça su) on(un ağzın)a gelmez, işte kâfirlerin duası, böyle boşa gitmektedir.”1255
“…İşte Rabbiniz budur, mülk O'nundur. O'ndan başka yalvardıkla-nnız ise bir çekirdek zarına bile sahip değillerdir. Eğer onlan çağırıyorsanız sizin çağırmanızı işitmezler. İşitseler bile size cevap veremezler...”1256
“Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvardıklarmdan habersizdirler.”1257
Dostları ilə paylaş: |