D. Çağdaş Teologlar Arasında Allah’ın Hükümranlığı Tartışmaları
Hıristiyan teologların son yüzyılda Kitab-ı Mukaddes eskatolojisine getirdikleri yorumlara bir göz atmaya geçmeden önce, onların bir bütün olarak Kitab-ı Mukaddes’i nasıl değerlendirdiklerini kısaca hatırlatmak istiyoaız. Hıristyan Kitab-ı Mukaddes teologlarına göre Yeni Ahit, Eski Ahit’te vuku bulacağı haber verilen olayların (prophesies) gerçekleşmesidir. Burada iki aşamalı bir tarih anlayışı söz konusudur: İlk olarak vuku bulacak olaylar haber verilmekte (prophecy) sonra da bu haberler gerçekleşmektedir. Ancak bu tarih anlayışı içerisinde merkez ve belirleyici nokta, İsa’(a.s.)nın gelişidir. O’nun doğumu, hayati ölümü ve tekrar dirilmesi tarihi kontrol eden faktördür.1189 Böylece Hıristiyan Kitab-ı Mukaddes teologları İsa’nın gelişini ve onun Allah’ın Hükümranlığı mesajını, bu doğrultuda değerlendirmektedirler. Buna göre Eski Ahid Peygamberler’inin de Önceden haber verdikleri gibi Allah, Hz. İsa’nın gelişi ile birlikte insanın kurtuluşunu gerçekleştirmiş bulunmaktadır.
Çağdaş teologlara göre İsa’nın (a.s.) tebliğinin merkezinin Allah’ın Hükümranlığı mesajı oluşturmakladır. Onlar bu konuda görüş birliği içindedirler. İsa Galile’ye gelir ve tebliğine Allah’ın Hükümranlığı’nın yakında gerçekleşeceğini bildirmekle başlar. Dolayısı ile muhatabların bir an önce tevbe edip imana gelmeleri gerektiğini ifade eder.1190 Bu çağrı Allah’ın kudreti ve ahiretin çok yakında olduğu bildirilerini taşımaktadır.
Ne var ki, son yüzyılda Kitab-ı Mukaddes teolojîsinide belki de en çok tartışılan1191 bu mesajın yorumunda teologlar bir birliğe varamamış görünmektedirler. Mesela, yukarıda işaret ettiğimiz İsa’yı tarihin merkezine oturtan görüş, özellikle bu yüzyılın başında Allah’ın Hükümranlığı üzerine getirilen dikkate değer yorumlarda görülmemektedir. Bunlar İsa’yı eskatolojik bir kurtarıcıdan çok, bir ahlakî tebliğci olarak görmektedirler. Liberal olarak bilinen bu görüşün önde gelen teologlarından Albrecht Ritschl’e (1822-1889)’e göre Allah’ın Hükümranlığında eskatoloji önemli bir yere sahip değildir. Hükümranlık evleviyetle dünyaya aittir; şu andadır. Ona göre Hükümranlık dünyada Allah’a boyun eğmekle kurulabilir ve onun kurulmusı insana aittir, İsa’nın görevi ise büyük bir ahlakî tebliğci ve örnek olarak Hükümranlık’ı kurmaktır. Ona göre Hükümranlık İnsanlığın ahlakî olarak organize edilmesidir.1192 “Kurtuluş (redemption) kurtarıcının işlevidir. Allah’ın Hükümranlığının kurulması için gösterilmesi gereken aktivite ise kurtulacak ferdin işlevidir.”1193
Yine bir liberal olarak bilinen Adolf von Harnak (1851-1930) da aynı görüşü savunmaktadır, İsa’nın Allah’ın Hükümranlığı mesajı iki kutupludur. Bir kutupta Hükümranlık gelecekte vuku bulacak bir olay olarak görülmekledir. Diğerinde ise o, şu anda vuku bulmakla olan bir olaydır.1194 Ancak ona göre bu iki kutuptan hangisinin İsa’nın mesajında daha önemli olduğunu ayrıca bizim belirlememiz gerekmektedir. Harnak’a göre, Allah’ın düşmanlarını yok etmesiyle gelecekte vuku bulacak Hükümranlık, İsa’nın mesajında kabuğu (husk) teşkil eder. Fakat Allah’ın şu anda hükümran olduğu anlayışı masajın özüdür (kernel). Hükümranlık ferde gelmekle kurulmuş olur. O, fertlerin kalplerini Allah’ın yönetmesidir.1195
Görüldüğü gibi bu liberal teologlar, Alah’ın Hükümranlığında İsa’nın eskatolojik bir görevi olmadığı, aksine onun öncelikle ahlakî bir öğretici okluğu görüşündedirler.
İsa’nın ve Allah’ın Hükümranlığının tanımı üzerinde yoğunlaşan tartışmalarda daha sonra Tutucu (conservative) tarafın ağır bastığı görülmektedir. Tartışmalar İsa’nın eskatolojik bir görevi olup olmadığı ve Allah’ın Hükümranlığının şu anda mı, yoksa gelecekte mi olduğu mihveri üzerinde gelişmiştir.
Tutucu teologların görüşlerine geçmeden önce, Liberaller’in yukarıda arzettiğimiz yorumları ile Kur’an’ın bu konudaki görüşüne sağladıkları yakınlaşmadan söz etmek istiyoruz. Bilindiği gibi, Kur’an İsa’yı bir rasûl olarak tanıtmaktadır. “İsa da diğer rasuller gibi Allah’ın kendisine gönderdiği vahyi toplumuna bildirme görevini üstlenmiş bir elçidir.”1196 Liberal teologlar İsa’yı (a.s.) bir ahlakî tebliğci olarak görmekle Kur’an’ın bu İsa tarifine yaklaşırlar. Buna göre, İsa’nın insanları kurtarıcılığı, onun insanlara getirdiği öğretisinde görülmektedir. Yoksa İsa’ya eskatolojik anlamda bir kurtarıcılık hamledilmemelidir. İsa’nın tanımı konusundaki bu olumlu yaklaşım, onun Allah’ın Hükümranlığı mesajının da Kur’an’a daha yakın bir anlayış çerçevesinde yorumlanması sonucunu doğurmaktadır. Çünkü bu teologlar İsa’ya ahlakî öğreticilik dışında bir görev isnad etmemektedirler. Allah’ın Hükümranlığının eskatolojik anlamda kurulmasında onun kendisinin, İsa olarak bir görevi, fonksiyonu yoktur. Bu bakımdan Hükümranlık öncelikle Allah’ın dünyadaki Hükümranlığı’dır. İnsanın Allah’a boyun eğmesi ile kurulmuş olur. Başka bir deyişle Hükümranhk’ın kuaılması bir kurtancı olarak İsa’nın işi deyil Allah’a boyun eğen ferdin iyidir. Bilindiği gibi, Kur’an’da Hükümranlık mutlak olarak Allah’a aittir. Dünyada ya da ahirette mutlak Melik O’dur. İnsanlardan beklenen kul olarak Allah’a boyun eğmek O’nun hükmünü tanımaktır.1197
Ne var ki, Hıristiyan teologların genel olarak benimsediği Heilsgeschichte anlayışına göre İsa tarihin merkez kişisidir. Kitab-ı Mukaddes’in doğru anlaşılabilmesi İsa’nın bu şekilde tanımlanmasına bağlı bulunmaktadır. Allah, milletine tarihin çeşitli zamanlarında yardım etmiş, onları çeşitli şekillerde kurtarmıştır (redemption). Allah gelecekte de, bizzat kendisini bildirerek (reveatı milletini nihaî olarak kurtaracaktır. Bu Beni İsrail Peygamberleri’nin umudu ve vadidir.1198 İşte İsa’nın mesihîgörevi bu umudun ve vadin gerçekleşmesidir. Onun yeryüzüne bu misyonu ile gelişi, Allah’ın Hükümranlığı ‘nın nihaî olarak kurulmasıdır.1199
Allah’ın Hükümranlığı hakkında yukarıda görüşlerini ana hatları ile serdettiğimiz liberal teologlara, aynı yıllarda şiddetli tenkitler gelmiştir. Bunlardan ilki Johannes Weiss (1863-1914) tarafından yapılmıştır. Weiss’e göre İsa yalnızca bir ahlakî öğretmen değildir. Aksine o kendisinin tarihin önemli bir dönüm noktasında bulunduğuna ve eskatolojik bir kurtuluşun habercisi olduğuna inanmakta idi. Allah’ın Hükümranlığı tedrici bir evrim sonucunda değil, fakat Allah’ın tarihin akışına müdahalesi sonucunda kurulacaktır ve bu onun önceki müdahalelerinden farklı olacaktır. Buna göre Hükümranlık İnsanın görevi değildir. Aksine tamamı ile Allah’ın bir işidir.1200 Weiss’in görüşleri daha sonra Albert Schweitzer (1875-1966) tarafından savunulmuş ve geliştirilmiştir. Schweitzer’e göre, eskatoloji yalnızca onun mesajını değil bütünü ile onun hayatını kaplamaktadır. Bu yüzden onun yorumu Tutarlı Eskatoloji (Consistent Eschatology) adı ile anılmaktadır.1201 İsa (a.s.), Allah’ın Hükümranlığı’nın gelecekte olduğu fikrini Yahudi apokaliptik literatüründen almıştır. Hükümranlık tartışmalarında bir dönüm noktası olan Quest of The Historical fesus adlı çalışmasında ileri sürdüğü bu görüşü ile o, İsa’nın kendi şartlan içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. O, zamanındaki yorumlan 19. yy.’in liberal anlayışı İle yapılmış çalışmalar olarak görmektedir. Yine ona göre, “İsa’nın şahsının ve hayatının tarihi olarak ortaya konulması, dine bir yardım değil, aksine ona bir saldırıdır... müşahhas tarihi bir şahsiyet olarak İsa, zamanımıza yabancı kalır.”1202 Schweitzeıy İsa’nın Allah’ın Hükümranlığı “nın an içinde bulunmadığına fakat onun son derece yakında olduğuna İnandığı görüşündedir. Fakat ona göre, İsa’nın bütün hayatını adadığı bu apokaliptik rüya bir türlü gerçekleşmemiştir.1203
Yorumuyla Tutarlı Eskatoloji anlayışı içinde yer alabilecek olan Bultmann’a göre ise, İsa’nın tecrübesindeki merkezi gerçeklik çok güçlü bir Allah şuurudur. Buna göre Allah mutlak olarak iradesini yerine getirir ve O mutlak bir hakimdir. Bultmann İsa’nın “eskatolojik mesajının temeli, ondaki Allah ve insani varoluş mefhumudur yoksa, dünyanın sonunun hemen yakında olması değildir.” demektedir.1204 Ona göre eskatoloji gelecekte vuku bulacak birtakım olaylar demek değildir. İsa Mesih’in gelişi, hatta onun kendisi eskatoiojik olaydır. İşte bu yüzden Bultmann’u yaklaşımı Tutarlı Eskatoloji içine yerleştirilebilmektedir. Fertlerin bir karar vererek iman etmeleri eskatolojik varoluştur. Bu dünyanın ötesine gitmek, ölümü geçip hayata varmaktır.1205 Onun bu şekildeki eskatolojik yaklaşımı Egzistansiyalist Eskatoloji adı ile de anılmaktadır. Yine ona göre İsa’nın eskatolojik anlatımları zahiren değerlendirilmemelidir. Mesela, “İnsanoğlu’nun bulutlar üzerinde geri döneceği”1206 şeklindeki ifadeler mitolojik anlatımlardır.1207 Ancak bu mitolojide temel olan, Allah’ın mutlak hükümran olduğu düşüncesidir.
Schweitzer’in Tutarlı Eskatolojisine karşı bir tepki olarak Charles Harold Dodd (1884-1973) kendi tezini ortaya koymuştur. Ona göre İsa, yaşadığı anda Hükümranlık’ın var olduğuna, Hükümranlık’ın kendi tebliğinde gerçekleştiğine inanmakla idi. Bu yüzden onun eskatolojisi Gerçekleşmiş Eskatolojidir (Realized Eschatologyif1208 Dodd’a göre, Eski Ahid Peygamberleri’nin haber verdiği Allah’ın Hükümranlığı, böylece İsa’nın gelişinde gerçekleşmiştir. Böylece “ahir zaman olayları, gelecekten şu ana gelmiş, bir beklenti olmaktan çıkıp gerçekliği olan bir tecrübe olmuştur.”1209 Ona göre ilk Hıristiyanlık İncil’i eskatolojinin gerçekleşmesi olarak anlamıştır.1210 Eskatolojinin geleceğe ait olduğu düşüncesi ise ona göre, Yahudi apokaliptik literatüründen gelmektedir.1211
Allah’ın Hükümranlığı hakkında Weiss ve Schweitzer’den sonra gördüğümüz görüşler iki ana gurupta toplanabilir. Bunlardan ilki, Hükümranlık’i gelecekte vuku bulacak eskatolojik bir hadise olarak görmektedir (Tutarlı Eskatoloji)1212 Diğer bir görüşe göre Hükümranlık, Allah’ın şimdiki zamana hükmetmesidir (Gerçekleşmiş Eskatoloji)”1213 Ancak, Yeni Ahit Teolojisi’nde gittikçe güç kazanan görüşe göre Hükümranlık hem şu andadır, hem de gelecekte vuku bulacaktır
Bu konuda etkili olmuş The Kingdom of God and the Son of Man adlı Kitabında Rudolf Otto Allah’ın Hükümranlığı’nı, O’nun iradesinin yerine getirildiği, O’nun hakim olduğu semavi, tarih-üstü bir hakimiyet ortamı olarak görmektedir. Ona göre İsa, Allah’ın semada Şeytan’a karşı zafer kazandığına1214 ve Hükümranlığını hali hazırda semada gerçekleştiğine inanmakta idi.1215 Hükümranlık, yalnızca eskatolojik bir hakimiyet anlamına gelmemektedir. O aynı zamanda, muzaffer ve ezici bir kudret anlamındadır.1216 İşte İsa, bu mucizevi olağanüstü Hükümranlık’ın yeryüzüne gelişini ilan etmektedir.1217 Böylece eskatolojik kurtuluşu sağlayan Hükümranlık, ilahî bir kudret olarak yeryüzüne müdahale etmektedir.1218 Otto’ya göre, Hükümranlık’ın şu anda varoluşu semada gerçekleşmekte, yeryüzüne ise İsa ile gelmektedir. Buna göre, Allah’ın Hükümranlığı’nın yeryüzünde gerçekleşmesi İsa’nın (a.s.) gelişine bağlanmaktadır İşte Hükümranlık’ın eskatolojik tarafı budur.
Önceki çalışmalarında Hükümranlık’ın eskatolojik tarafına yer vermeyen T.VC. Manson’un The Sayings offesus acili daha sonraki Kitabında, Rudolf Otto’nun tesiri görülmektedir. Burada o, Allah’ın Hükümranhğı’nda kişinin tecrübesinden ziyade, Allah’ın fiilini görme eğilimindedir. Allah’ın Hükümranlığı, Allah’ın iradesinin yeryüzünde gerçekleşmesidir. Ancak Allah’ın iradesi kendisini “İnsana yönelik ilâhi bir fiil” şeklinde ifade etmektedir.1219 İsa’nın gelişi, Hükümranlık’ın yeryüzüne gelmesi demektir.1220 Hükümranlık, İsa’nın işinde kudretini göstermektedir. Allah’ın Hükümranlığı tarihte yeni bir dönem yaratarak Şeriat’ın ve Peygamberlerin yerini almıştır.1221 İsa’nın gelişi ile Hükümranlık yeryüzüne gelmiştir, ancak o aynı zamanda olağanüstü güçleri kaçınılmaz olarak sonunda mükemmelliğe (consummation) ulaşacak şekilde harekete geçirmiştir. Şu anda yeryüzünde bulunan Hükümranlık’ın tamamlanışı, tarlaya atılan tohumun hasada hazır hale gelişi gibidir. Tohumun nasıl büyüyüp hasada hazır hale geldiğini çiftçi bilemez. Bu Allah’a aittir, işte semavi güçler, tabiaün gizli güçleri kadar gerçektirler ve yeryüzünü kaçınılmaz sona, tamamlanışa (consummation) doğru götürmektedirler. Hükümranlık gelecekteki tamamlanışa doğru yol alan şu ana ait bir gerçektir.1222
Kümmel ise, Hükümranhk’ın anda ve gelecekte oluşunu yalnızca İsa’da görmektedir. İsa’nın beklediği eskaton, geleceğe ait eskatolojik bir dönemdir. Ancak îsa, çok yakında ansızın (imminent) gelecek bir Hükümranlık beklemiştir ve Kümnıel’e göre, eskaton kendisini İsa’da, onun yaşadığı anda göstermiştir. Kümmel ısrarla, İsa’nın eskatolojik Hükümranlığı’n çok yakında olduğuna inandığını belirtmektedir.1223 Gelecek Hükümranlık böylece, İsa’nın kendisinde aktivitesine an içinde başlamıştır.1224 İsa’nın fiili, eskatolojik tamamlanışı (consummation) şimdiki zamana getirmiştir. Bu yüzden de, İsa eskatolojik mesajın merkezinde yer almaktadır.1225
Kümmel aynı zamanda apokaliptik ile eskatolojiyî birbirinden ayırmaktadır. Apokaliptik ona göre, gelecekteki şartların ve olayların anlatımı, resmedilmesidir. Eskatoloji ise çok yakındaki hüküm karsısında insanın kaderi İle ilgilenmektedir. Eskatoloji insanı geleceğe hazırlar. İsa’nın Hükümranlık’ın çok yakında geleceğini haber verişi e.skatolojik bir vaattir, yoksa apokaliptik bir anlatım değildir.1226 Bu mesaj ile insanlar Allah’ın önceden belirlediği sona hazırlanmaya çağırılmışlardır.1227
A.N.Wilder’e göre İsa, ötedünyaya cteğil bu dünyaya aittir. îsa, kendi gelişinde zirvesine doğru ilerleyen bir hareket görmekte idi. İsa dünyada gerçekleşecek yeni ve devrimsel bir düzeni haber vermekte idi ve mesajının önemini ve adiliğini anlatmak İçin apokaliptik diti kullandı. Bu yeni düzenin peygamberi ise kendisi jdi.1228 Ancak İsa, apokaliptik yazarlarda olduğu gibi, apokaliptik dili zahirî olarak (literally) kullanmamıştır.1229 Apokaliptik, son noktasına doğru hareket halinde olan tarihsel krizi anlatmak için kullanılan sembolik bir dildir.1230 İsa, önceden bilinmez ve hayal edilmez fakat gelmesi kesin olan mahkemeyi ve Hükümranlığı haber vermektedir. Bu gelecek ve Allah’ın işi, âna ait ahlakî sorumluluk üzerine son derece büyük bir yük ve acilıyet yüklemektedir.1231 Wilder’e göre eskatoloji mittir ve bilinmeyen geleceği temsil eder. Bununla birlikte o, Allah’ın Hükümranlık’ını ifade etmektedir.1232 Gelecek İsa’nın bilgisi ötesindedir. Fakat o, apokaliptik kavramları, ahiretin Allah’ın kudretinde olduğuna olan kesin inancını ifade etmek için kullanmıştır.1233
Kurtuluş Tarihi (Heilsgeschichte) anlayışının önemli temsilcilerinden olan Oscar Cullmann’a göre ise İsa Mesih’in gelişi Eski Ahit’in eskatolojik umutlarının gerçekleşmesidir. İsa, son günlerin yaşanmakta olduğuna veya yeni çağa girildiğine inanmakta idi. Hükümranlık’ın gelecekte mükemmelen tamamlanacağı fikri de onun tebliğinde bulunmakta idi.1234 Bu görüşleri üe Cullmann, Hükümranlığın an içinde ve gelecekte olduğu görüşündedir. Yine ona göre, tarihin dönüm noktası İsa’nın gelişidir.1235 Ancak, büyük eskatolojik olaylar halâ gelecektedir. Bunun için Cullmann İsa’nın ikinci defa gelişini (parousia) beklemekledir. O, Yeni Ahit’in Kurtuluş Tarîhi’nde teşkil ettiği dönemi, İsa’nın göğe yükselmesi (ascension) ile onun dönüşü arasındaki zaman olarak görmektedir.1236
Ladd, Hükümranlığın an içinde ve gelecekte olduğu şeklindeki yorumunu Allah’ın dinamik Hükümranlığı düşüncesi üzerine kurmaktadır. İsa ona göre yaşadığı anda Allah’ın Hükümranlığının var oluşunu, Eski Ahid Peygamberlerinin önceden verdikleri haberin kendi misyonu ve şahsında bir gerçekleşmesi olarak tebliğ etmiştir.1237 Allah’ın Hükümranlığı insanlar arasında kendi hükmünü kurmak aktivitesidir ve Hükümranlık insanlık tarihine, İsa ile Şeytan’ı altetmek, insanı ondan kurtarmak ve İnsanı Allah’ın Hükümranlığı altına getirmek için gelmiştir. Hükümranlık aynı zamanda tarihin sonunda mükemmelen tamamlanacaktır. Buna göre Allah’ın Hükümranlığı iki büyük anı içerir: Tarih içinde gerçekleşme (fulfillment) ve tariftin sonunda tamamlanma (consummation). 1238
Norman Perrin de İsa’nın öğretisinde Allah’ın Hükümranlığının hem anda, hem de gelecekte olduğunu savunan teologlar arasında yer almaktadır. Hükümranlık Allah’ın tarihe ve insan tecrübesine olan dinamik ve kudretli müdahalesidir. İsa’nın öğretisi, Allah’ın bu kurtarıcı fiilinin kendisinin gelişinde vuku bulduğunu anlatmaktadır. Bununla birlikte Perrin, Allah’ın Hükümranlığının an içinde oluşunun ferdî tecrübeye bağlı olduğunda ısrar etmektedir.1239 Hükümranlık, Allah’ın Melik oluş fiilinin, tarihe ve İnsan tecrübesine müdahalesi ile kendisini ortaya koyar.1240 Kişinin Allah’ın Hükümran oluş fiilini tecrübe edebilmesi için imana sahip olması gerekir, yani kişi kendisini tamamı ile Allah’a teslim etmelidir. Hükümranlık böylece kişisel bir tecrübe olur. İşte İsa’nın öğretisinde Hükümranlık an içindedir demek, onun müminin şahsî hayatında bir tecrübe olarak var olması ve yaşaması demektir.1241 Perrin’e göre İsa, kendi tebliğinin sonunda vuku bulacak bir kriz beklemiştir. İsa, tebliği sırasında başlayan bir tamamlanışı gözlemiştir ve bu tamamlanışın çeşitli yönlerine öğretisinde işaretlerde bulunmuştur. Ancak bu sonun gerçek tabiatı hakkında onun açık bir beyanı olmamıştır.1242
Yukarıda Teologlar’ın Allah’ın Hükümranlığı konusundaki görüşlerini ana hatları ile özetlemeye çalıştık.1243 Görüldüğü gibi bu konu teologların çözmeleri gereken bazı problemlerle karşı karşıya bulunmaktadır. N. Perrin bu konuda Hıristiyan Teolojisi’nin çözüm getirmesi gereken meseleleri üç önemli soru ile şöyle belirlemektedir.
1-) Allah’ın Hükümranlığı İsa’nın öğretisinde apokaliptik bir kavram mıdır?
2-) Hükümranlık anda, ya da gelecekte midir? Yoksa her ikisinde midir?
3-) İsa’nın öğretisinde eskatoloji’nin ve etiğin ne gibi bir ilişkisi vardır?1244
Eesasen burada teologlarca üzerinde ısrarla durulan konu, İsa’nın (a.s.) gelişinde Allah’ın kurtarıcı aktivitesi (redemptive activitiy) anlayışının eksiksiz bir şekilde gösterilebilmesidir. Bu çaba sırasında teolog Kitab-ı Mukaddes metinleri ile uyum İçinde olmak zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Diğer taraftan teolog, aynı metinlerden yola çıkan ve 19. yüzyıldan bu yana tesirlerini sürdüren liberal tutuma da tatmin edici cevaplar vermek durumundadır.
Büyük oranda meselenin zorluğu Allah’ın Hükümranlığı konusunda tnciller’deki farklı ifadelerin bir bütünü tamamlayan parçalar olarak ele alınması yerine, birbirlerinden bağımsız olarak görülmelerinden kaynaklanmaktadır. Bunlar ise, dört ana gurup halinde sınıflandırmak mümkündür.
Bunların birincisi Allah’ın Hükümranlığı’nı soyut manada Allah’ın saltanatı ve hakimiyeti olarak ifade eden pasajlardır. Bunlar, azınlıktadır.1245 İkinci bir gurup pasaja göre Allah’ın Hükümranlığı, doğruların gireceği, gelecekte vuku bulacak apokaliptik bir düzendir.1246 Üçüncü gurupta Hükümranlık insanlar arasında bulunmaktadır. O, dünyada faal durumdudır. İnsanlar onu aramalıdırlar.1247 Dördüncü gump parajlar, Hükümranlık’ı -insanın girmekte olduğu bir ortam olarak tanıtmaktadırlar. Genellikle tenkitçiler, yukarıda saydığımız manalardan birisini seçerek alıp diğerlerini de, onun doğrultusunda açıklamaya çabalamışlardır.1248 Bu yüzden de konuya ikna edici bir açıklama getirebilmekte güçlük çekmişlerdir.1249
Şimdi, Allah’ın Hükümranlığı konulunda yukarıda sıraladığımız üç ana problem üzerinde duralım. İncillerde anlatılan Allah’ın Hükümranlığı apokaliptik bir kavram mıdır? Bu konu teologları oldukça meşgul etmiştir. Eski Ahit Peygamberleri ile Hz. İsa arasındaki dönemde oldukça etkili olmuş hatta bu etkisini Hz. İsa’dan sonra da sürdürmüş olan Apokaliptik edebiyat, (M.Ö.200-M.S. 100) Hz. İsa’nın mesajında da etkili olmuş mudur? Hz. İsa apokalipsçiler arasında mı görülmelidir, yoksa o getirdiği mesaj bakımından Beni İsrail Peygamberleri gibi bir peygamber midir?
Apokaliptik literatür, dünyanın sonunda olacak olayları değişik bir üslub ile işlemiştir. Apokaliptik yazarlar, çok yakında olduğuna inandıkları dünyanın sonuna ilişkin olayları kaleme almışlardır. Onlara göre bu yazdıkları Allah tarafından kendilerine bildirilmiştir.1250 Diğer taraftan Hz. İsa da mesajında, dünyanın sonu ile ilgili olaylardan söz etmiştir.1251 Bu durumda Hz. İsa’nın getirdiği Allah’ın Hükümranlığı mesajı, apokaliptik literatür geleneği içinde değerlendirilebilir mi? Apokaliptik edebiyatın oldukça sembolik üslubu ile İnciller’in üslubu karşılaştırdığında, Hz. İsa’nın mesajının Beni İsrail Peygamberleri arasında yer alması gerekmektedir. Çünkü apokaliptik yazarların gayrı tabiî bir yazı dili kullandıkları, yazdıklarını Peygamberler’in Kitapları imiş gibi göstermek için onların isimlerini Kitaplarına verdikleri bilinmektedir. Hz. İsa’nın mesajında bu teknikler görülmez. Yukarıda sorduğumuz soruya bu şekilde bir cevap verilebilir.1252 Ancak teologlara göre tatmin edici cevap, Allah’ın kurtarıcı fiilinin tarih boyunca tezahürü ve Allah’ın Hükümranlığı’nın kurulması anlayışı içinde aranmak durumundadır. Meseleye bu acıdan bakıldığı zaman Hz. İsa, tarihî bir perspektif içine konulmakta ve onun Allah’ın Hükümranlığı mesajı Beni İsrail Peygamberlerimin verdiği haberin gerçekleşmesi olmaktadır, Apokaliptik edebiyat bu anlamda tarihî bir perspektif kabul etmediği için, Hz. İsa’nın ve bu edebiyatın eskatolojîleri birbirlerinden ayrı olarak değerlendirilmelidirler.
Bu doğrultudaki başka bir görüşe göre, Hz. İsa mesajında birtakım apokaliptik kavramları kullanmış olsa bile, onun öğretisi zaman ve Hükümranlık konusundaki apokaliptik spekülasyonlardan uzaktır.1253 Diğer taraftan, Hz. İsa’nın (a.s.) eskatolojisini apokaliptik olarak görenler ise, apokaliptik mesajın karakterinde Allah’ın tarihe yaptığı kurtarıcı müdahalesini bulmayı ihmal etmemektedirler. Allah, son kurtuluş için dünyaya bizzat müdahale edecek ve Hükümranlığı’nı kuracaktır. Onlara göre bu mefhum apokaliptiğin ayrılmaz özelliğidir ve İsa’nın mesajı bu yüzden apokaliptiktir.1254
İkinci önemli tartışma konusu Allah’ın Hükümranlığı’nın zamanıdır. Hükümranlık şu an kurulmuş mudur, yoksa gelecekte mi kurulacaktır. İnciller’deki belirli gurup ayetlerden yola çıkan Weiss ve Schweitzer gibi araştırmacılar, onun gelecekte olduğunu, bir diğer gurup ifadeden yola çıkan Dodd gibileri ise, onun anda olduğunu söylemektedirler. Ancak bu tek taraflı görüşler teologları ikna edememişlerdir.1255 Özellikle Kitab-ı Mukaddes’te bulunan Allah mefhumundan yola çıkan teologlar, Allah’ın Hükümranlığı’nın hem anda hem de gelecekte olması gerektiğini savunmaktadırlar. Eski Ahit’te Allah bütün varlığın hakimidir. O her yerde ve her zaman hakimdir. Ayrıca Allah, dünyanın sonunda da Hükümranlığı’ın kurmak için nihai bir müdahalede bulunacaktır.1256 Hz. İsa da aynı Allah mefhumunu tebliğ etmişti. Eski Ahit’in Allah mefhumunu İsa devam ettirmekte idi. İsa da İbrihim’in, İshak’ın Yakub’un (a.s.),1257 yerin ve göklerin hakimi,1258 olan Musa’ya ve Beni İsrail Peygamberleri’ne hükmünü bildiren Allah’ı anlatmakta idi.1259 Esasen bu Allah mefhumu, Kur’an ile birlikle devam etmiştir. Hz. Muhammed de İbrahim’in İshak’ın Yakub’un İsa’nın (a.s.) Allah mefhumunu tebliğ etmiştir.1260
Ne var ki, Hükümranlık’ın anda ve gelecekte olduğunu savunan Yeni Ahid Teologları kendilerini, kurtarıcı aktivite anlayışı ile yukarıdaki Allah mefhumunu bağdaştırma zorunluluğunda hissetmişlerdir. Allah tarih içirişinde kavmini kurtarmak amacı ile aktif olmuştur. Yine O, tarih içindeki kurtarıcı aktîvitesini İsa’da sürdürmektedir. Bu Allah’ın Hükümranlığı’nın anda oluşudur. Allah tarihin sonunda, gelecekte kurtarıcı gücünü ve yüceliğini tekrar gösterecektir. Bu da Hükümranlık’ın gelecekte oluşunu ifade etmektedir.1261 Bu anlayş ise, İnciller’de bulunmasa bile, Allah’ın kurtarıcı aktivetesini tamamlamak üzere İsa’nın ikinci defa yeryüzüne getirilmesini (Parosia) gerektirmiştir.
Allah’ın Hükümranlığı konusundaki üçüncü probleme gelince; Teologlar burada, Hz. İsa’nın getirdiği mesajda bulunan etik ve eskatolojik unsurların birbirleri ile olan ilişkilerini tartışmaktadırlar. Hz. İsa’nın mesajı tabii olarak insanı doğru davranışlara yönelten ifadeler taşımaktadır. Hatta bunlar oldukça çoktur. Aynı şekilde onun mesajının eskatolojik yönü de ortadadır. Bu bakımdan bu iki yön arasında bir ilişki olmalıdır. Bu ilişkiyi onun Allah’ın Hükümranlığı’nın çok yakında olduğu ve bu sebeple muhatapların tevbe etmeleri gerektiğini belirten çağrısı güzel, bir şekilde ortaya koymaktadır1262. Eskatolojinin yönlendirici özelliği etikte her zaman görülmektedir. Esasen merkez nokta eskatolojinin kendisi değil, Allah’ın iradesi ve O’nun hükmetmeğidir.1263 Ancak yine burada, onlara göre İsa’nın Hükümranlık’in kurulmasındaki özel yeri gözden uzak tutulmamalıdır. Allah’ın kurtarıcı aktivitesi Eski Ahit’te Şeriat olarak kendini göstermişti. Hükümranlık’a boyun eğmek İsa ile birlikte Şeriat ile değil, bundan böyle onun misyonundaki Allah’ın kurtarıcı fiili vasıtası ile gösterilecektir.1264 İşte Allah’ın İsa’da kendini gösteren kurtarıcı fiili, Hükümranlık’ı kurarak insanı Şeytan’dan kurtarmaktadır. Hükümranlık Şeytan’in hükümranlığını sona erdirmektedir.1265 Ancak Hükümranlık’ın kuruluşunda eskatolojiye önemli bir yer vermeyen liberal yorum, ferdin dinî tecrübesini öne çıkarmaktadır. Bu görüşleri ile onlar, aynı zamanda İsa’nın eskatoiojik misyonunu diğerleri kadar önemli görmemektedirler.
Allah’ın Hükümranlığı hususundaki yorumlarında teologların, Allah’ın iradesini, O’nun hükmetmesini vurgulayan bir anlayış ortaya koyabildikleri görülebilmektedir. Yukarda işaret ettiğimiz her üç tartışma noktasında da bu gözlemlenmektedir. Bu husus gerek Hz. İsa’nın Allah’ın Hükümranlığı mesajının karakteri, gerek onun kapladığı zaman-mekan ve gerekse onun ahlakî yönü hususlarında görülmüştür. Ancak yine gördüğümüz gibi, bu görüşlerde hiçbir zaman Hz. İsa’da kurtarıcı aktivitenin ifası fikri ihmal edilmemiştir. Esasen bu görüşlerin bir Kristosentrizm anlayışı temelinde geliştirildiği gözden uzak tutulmamalıdır. Burada îsa Mesih, genel olarak dinî sistemin temelini oluşturmaktadır. Buna göre, önce İsa ‘Allah’ın Kelamı’dır’. Bu, teologun vahiy anlayışını belirlemektedir. İsa bir insan olduğu, bu yüzden de tarih içinde bir olay olduğundan, ilâhî vahiy bir olay olmalıdır. Vahiy Allah’ın söylediği bir şey değil, fakat O’nun yaptığı birşeydir. Böylece İsa, Allah’ın bir fiili olarak vahyedilmiş kelamdır. O tarihi bir olaydır. Onun her parçası, her yaptığı ilâhidir. Çünkü o ilâhtır. Bu yüzden vahiy, Allah’ın kendisini mükemmel olarak, mükemmel olan bir şahsiyette bildirmesidir.1266 İsa’, mükemmel şahsiyet ve mükemmel tarihtir.1267
Görüldüğü gibi Hıristiyan teolojisinin merkezine her şeyden önce İsa Mesih oturtulmuştur. Bütün bir sistem İsa’ya isnad edilen kimlik doğrultusunta düzenlenmiştir.1268 Yukarıda işaret ettiğimiz gibi Hükümranlık tartışmalarında Allah’ın iradesinin ve hükmünün vurgulanışı ise, yine bu anlayış çerçevesinde değerlendirilmektedir. Başka bir deyişle Hıristiyan teologların Allah’ın hakim oluşu hakkındaki değerlendirmeleri, Teosentrik bir çerçeveden çok Kristosentrik bir çerçevede değerlendirilmek durumundadır.
Yine oluşturulan bu İsa mefhumu yanısıra sistemde, Kadir-i Mutlak bir ilâh mefhumundan söz edilemez. Çünkü sistemdeki ilâh, İsa Mesih’e mecbur edilmiştir.
Yine bu yüzdendir ki, Hz. İsa’ya kadar olan vahiy geleneği bu anlayış doğrultusunda tekrar düzenlenmeli idi. Buna göre Eski Ahit, yukarıda açıkladığımız manadaki vahyin kaydedilmesidir. Yani orada Allah’ın kelamı, anlatılan olaylar, metinde hayatları ve işleri anlatılan şahsiyetlerdir. İşte vahiy bu olaylardır. Hıristiyan teologlar Yahudi metinlerinde anlatılan olaylara bakıp işte bunlar Allah’ın tarihteki fiilleridir demektedirler. Allah, kendini bildirebilmek (reveal) ve amacını yerine getirebilmek için tarihi sonuna kadar düzenlemiş ve önceden belirlemiştir. Allah bir halkı, Beni israil’i seçmiş ve onları elleri ile uzun bir yolculuğa çıkarmıştır. Bu yolculuğun sonunda, zaman geldiğinde, “kelimesi İsa Mesih’i göndermiştir. İşte Beni İsrail’in tarihi, Heilsgeschichte yani Kurtuluş Tarihi’dir. İsa’nın faeden belirlenmiş bir dizi tarihi olaylar ağı sonunda gelişi Hıristiyan teologlarca tarihin en büyük olayıdır.1269 Oysa Eski Ahid’den bu düşünceyi intaç etmek mümkün görünmemektedir. Ayrıca böyle bir sonuca varmak, Eski Ahit Teoloji’sini hıristiyanlaştırmaktan başka birşey değildir.1270 Bu şekildeki bir değerlendirme diğer taraftan Yahudiler’in milliyetçiliklerine, kendi merkezciliklerine teolojik bir anlam da sağlamaktadır. Çünkü onların bu tutumları artık ırkçı milliyetçilik değil, fakat ilâhî amaca hizmet eden bir şey olmaktadır.1271
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Alah’ın Hükümranlığı tartışmalarında etkili olan Hıristiyan Kitab-ı Mukaddes teologları temel olarak Heilsgescibchte teorisini benimsemektedirler. Onların yapmak istediği, bu anlayış doğrultusunda İsa’ya isnad edilen kurtarıcılık misyonunu çelişkisiz ve eksiksiz bir şekilde kurmaktır. Allah’ın hakim oluşu da, İsa’nın bu mesihî görevi doğrultusunda düşünülmektedir. Onlara göre, bunun için bütün bir Kitab-ı Mukaddes de bu anlayışa uygun olarak yorumlanmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |