B. Yeni Ahit’te Ahiret İnancının Fonksiyonelliği
Ahiret inancının ferdin davranışlarının ahlakîlik kazanmasında, onun iyi değerlere yönelişinde olan etkisini İsa’nın mesajında da görmekteyiz. Gelecek dünyadaki hayatının nasıl bir hayat olacağı, ferdi son derece ilgilendiren bir hususutur. Gelecek hayatın şartları bu dünya hayatında belirlenmektedir. Gelecek hayatın şartlarının ferdin önüne, buradaki hayatında konulmasıyla onun davranışlarının ahlakîlik sınırları içinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Sahih bir ahiret inancı dini yapıdaki İnanç unsurlarının sahih bir şekilde oluşmasının da sebebi olmaktadır. Ahiret doktrini dinin tebliğ edilişi sırasında, onun müminde doğru birtarzda kurulmasını sağlayacaktır. Çünkü ahiret inancı aynı zamanda dinîn temel konusu olan Kadir Allah inancı ile birlikte varolabilmektedir. Ahiret dinin yaptırımıdır ve bu yaptırım gücünü Kadir Allah’tan almaktadır.
Ahiret Ve Toplumun Ahlaki Eğitimi
İsa’nın tebliğine başladığı sıralarda Filistin’deki Roma hakimiyeti devam etmekte idi. Yörede Roma imparatorluğu’na bağlı Yahudi valiler hükmetmekteydi. Bunlar Romalılara yaranmak için halka zulüm ediyorlardı. Diğer taraftan halkta Romalılar’a karşı düşmanlık büyümekte idi.1106 Bu Roma valilerinden Herod’un keyfi zulümlerinden biri İnciller’de yer almaktadır. Bu zulmün kurbanı, İsa’dan önce tebliğ görevini yerine getiren Vaftİzci Yahya’dır. Yahudi vali, kardeşinin karısı Herodias ile evlenmek istiyordu. Fakat Yahya bunun caiz olmadığını söylüyordu. Herod bu yüzden onu öldürmek istemiş, fakat halkın tepkisinden koktuğu için onu hapsetmekle yetinmişti. Fakat Herodias’in doğum günü töreni sırasında onun “kızı ortada oynadı ve Herod’un hoşuna gitti, Bunun üzerine Herod, her ne isterse vereceğini and edip ona vadetti” Kız annesinin isteği üzerine Yahya’nın başını isteyince, onun başını tepsi içinde getirmekten çekinmedi.1107
Yine o dönemde iki önemli Yahudi mezhebi bu bulunmaktadır. Bunlardan biri Ferisilerdir. Kendilerine karşıt olanların verdiği bu isim, Aramca’da ayrılmışlar anlamına gelmektedir. Bu gurup M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıkmıştı ve Şeriat’ın sıkı bir şekilde uygulanmasından yana idiler.1108 Diğer bir gurup ise Sadukiler idi. Bunlar da M.Ö. 2. yüzyıla dayanan dinî-politik bir guruptur. Çoğunlukla rahipler sınıfına mensub kişilerden oluşmaktaydılar. İsa geldiği sırada yönetim ile uzlaşma halinde bulunmakta idiler. Çünkü sosyal ve politik bir takım statüler kazanma amacında idiler.1109
Yine İnciller’den öğrenebildiğimize göre, İsa’nın ve daha önce Vaftizci Yahya’nın geldiği dönemde Filistin’de dinî ve sosyal bir bozukluk ve sapkınlık söz konusudur. Dine ve onun kurallarına sıkı sıkıya bağlı olduğunu iddia eden Sadukiler ve Ferisiler bu kokuşmuşluğu temsil etmekteydiler. İsa Mescid’de verdiği vaazında bunu çok açık bir şekilde onların yüzlerine vurmaktadır: Din adamları Musa’nın makamına oturmuşlardır. Söylerler fakat söyledikleri ile amel etmezler. Onlar İnsanların omuzlarına taşıyamayacakları yükler koyarlar, fakat kendileri parmaklarını kımıldatmazlar. Yaptıkları işleri ise riya için yaparlar. Bunun için de dikkat çekici elbiseler giyerler. Ziyafetlerde üst yeri, havralarda baş yerleri kaparlar. Çarşı ve meydanlarda İnsanlar arasında makamları yüzünden sayılmayı severler.1110 Dinî değerleri satışa çıkarmışlardır:
“Kim mabed üzerine and ederse birşey değildir, fakat kim mabedin altını üzerine and ederse borçlu olur diyen kör kılavuzlar vay başınıza. Siz ey budalalar hangisi daha büyüktür, altın mı yoksa altını mukaddes kılan mabet mi? Ve kim mezbah üzerine and ederse birşey değildir, fakat mezbah üstündeki takdime üzerine and eden borçlu olur dersiniz. Siz ey körler, hangisi daha büyüktür. Takdime mi, yoksa takditvey mukaddes kılan mezbah mı?”1111
Onlar münafıklık ederler. Belki nanenin anasonun ve kimyonun ondalığını verirler ancak Şeriat’in adalet, merhamet ve iman gibi temel prensiplerini bir kenara bırakırlar.1112 İsa onlara söyle hitab etmektedir:
“Ey kör kılavuzlar siz küçük sineği süzerek ayırırsınız, fakat deveyi yutarsınız.”1113
Onlar ikiyüzlüdürler çünkü bardağın ve çanağın dışını temizlerler, fakat onların içi soygunculuk ve taşkınlıkla doludur.1114 Onlar belki peygamberlerin ve salihlerin türbelerini donatırlar ama kendilerine gelen uyarıcıları öldürenlerin oğullarıdırlar. Babalan gibi onlara zulmederler1115. İsa onlara daha önce İşaya’nın kavmine söylediği sözleri1116 hatırlatır:
“Bu kavm dudakları ile beni sayarlar, Fakat onların yüreği benden uzaktır. Ve talimat olarak insan emirlerini öğrenip, boş yere bana taparlar.”1117
Onlar Allah’ın emirlerinin özüne bir takım başka şeyler koymuşlardır. İsa’nın şakirtlerinin ellerini yıkamadan yemek yediklerini gören Ferisiler ve Yazıcılar koşup İsa’ya bunu şikayet ederler:
“İhtiyarların ananesini senin şakirtlerin niçin bozuyorlar.”1118
Oysa İsa (a.s.) için ataların dini değil Allah’ın dini önemli idi:
“Siz niçin kendi ananeniz ile Allah’ın emrini bozuyorsunuz.” Zira Allah dedi:
“Babana ve anana hürmet et”1119 ve:
“Babaya yahut anaya kötü söyliyen mutlaka öldürülsün”1120
“Fakat siz diyorsunuz: Kim babasına yahut anasına: Benden sana faide olacak şey vakfedilmiştir derse babasına hürmet etmiyecektir. Ve siz ananeniz ile Allah’ın sözünü bozmuş oldunuz.”1121
Aslında yıkanmamış etlerle yemek yemek insanı kirletmez, fakat İnsanı kirleten kötü yüreği, bu yürekten çıkan “kötü düşünceler, katiller, zinalar, fuhuşlar, hırsızlıklar, yalan şehadetler ve küfürlerdir.”1122
Yine Sebt günü yasağı gerçek manasını yitirmiştir. Din adamlarının insanlar üzerinde dindarlık tasladıkları bir ibadet haline gelmiştir. Çünkü onlar Kitab’ı bilmiyorlardı. Oysa onların insanlara karşı merhametli ve bağışlayıcı olmaları gerekiyordu.1123 Onların bu yüzeysellikleri Sebt günü eli kurumuş bir adamı iyileştirdiği için İsa’yı itham edecek kadar ileriye gitmiştir.1124
İşte böyle bir toplum yapısına karşı önce Vaftizci Yahya ve daha sonra da İsa şu mesaj ile gelmişlerdir:
“Tevbe edin, çünkü Göklerin Hükümranlığı yakındır.”1125
Muhatab yukarıda aktardığımız halinden vaz geçmeli tevbe etmelidir. Çünkü bir Hüküm Günü, davranışların değerlendirildiği an çok yakınpadır.
Yahya’nın çağrısında korkutucu bir saatin ve hükmün yaklaştığı fikri açıktır, o kendisine Ürdün nehrinde vaftiz olup tevbe etmeye gelen Saduki ve Ferisiler’e şöyle hitab etmektedir:
“Ey engerekler nesli, gelecek öfkeden kaçmayı size kim öğretti. Şimdi tevbeye yaraşır bir semere çıkarın.”1126
Çünkü İbrahim’in soyundan olmak onlara bir şey kazandırmayacaktır.1127 Yahya hükmün yakınlığını ve günahkarlar için ne kadar korkunç olduğunu şöyle anlatmaktadır:
“Zaten balta da ağaçların kökü dibinde yatıyor; İmdi iyi meyva vermiyen her ağaç kesilir ve ateşe atılır.”1128
Tevbe için su ile vaftiz eden kendisinden sonra daha kudretli birisi gelecek, fakat o ateş ile vaftiz edecektir. Öyleyse insanlar bir an önce tevbe edip İmana dönmelidirler, İsa’nın bir Hüküm Günü’ne karşı muhatabı uyaran bildirisi şu ifadelerde daha dikkat çekicidir:
“....İsa kudretli işlerinin bir çoğunun yapmış olduğu şehirleri azarlamağa başladı. Çünkü onlar tevbe etmediler: Vay sana ey Horazin vay sana ey Beytsayda çünkü sizde vaki olan kudretli işler Sur ve Sayda’da vaki olsaydı, onlar çoktan çul ve külde tövbe ederlerdi. Fakat size derim: Hüküm Günü sizden ziyade Sur ve Sayda’ya kolaylık olacaktır. Ve sen, ey Kefernahum, sen gök kadar mı yükseltileceksin? Ölüler diyarına kadar ineceksin. Çünkü sende yapılmış olan kudretli işler Sodom’da yapılmış olsaydı o bugüne katlar dururdu. Ancak ben size derim: Hüküm Günü senden ziyade Sodom diyarına kolaylık olacaktır.”1129
“Tövbe etmedikleri takdirde muhatablar helak olup gideceklerdir.”1130
İsa havarilerine de, insanlara tebliğ ederken Hüküm Günü’nün yakın olduğunu, kendilerini dinleyip tevbe etmezlerse azabın onları acı bir şekilde yakalayacağını anlatmalarını öğütler.
Vaftizci Yahya ve İsa (a.s.) bu tevbe mesajı ile insanlarda ve onların kalblerinde ahlakî ve dinî bir değişimi hedeflemektedirler. Bunun motivi ise çok yaklaşmış olan ve her an daha da yaklaşmakta olan bir Hüküm Günü’dür.1131 Bu açık ve güçlü çağrı ile muhatabın dikkati tebliğe çekilmektedir. Bu çağrı o güne kadar muhatabın sürmekte olduğu ve kendi kendine memnun olduğu hayatını hedeflemektedir. Muhatab her ne kadar razı olsa da bu hayat onun insan olarak duyması gereken sorumlulukların yer almadığı bir hayat tarzıdır. Bu mesaj ile muhatab yaşayageldiği hayat içinde sarsılır ve uyandırılmaya çalışılır. Çünkü çok yakında vuku bulacak olay, onun varlığını ilgilendirmektedir. Öyleyse muhatab varlığını kurtaracak bir tavır almalıdır. Bunun için muhatab iyiliğe yönelmelidir.1132 İsa’nın Dağdaki Vaaz’da söyledikleri, toplumun ileri gelenlerinin -ki İsrail toplumunda bunlar din adamları veya dini sahiplenen insanlar olmuştur- diğer insanlara karşı müsamahasızlıkları, dinî kuralları bu mekaniklik anlayışı içinde değerlendirmeleri karşısında ele alınmalıdır. İsa orada, toplumun ezilmişlerine, mütevazi İnsanlara, doğruluğu arayanlara, merhametli olanlara, yüreğini temizlemişlere, doğruluk adına eza çekmiş olanlara ötedünyada büyük mükafatlar müjdeler ve onları teselli eder.1133 Bu insanların sahib olduğu özellikler dinin ahlakî temelini oluşturan özelliklerdir. Bunlar dine içtenlik ve gönülden bağlılık unsurlarını getiren özelliklerdir. Dini yalnızca İnsanların omuzlarına yüklenen bir kurallar yığını olmaktan kurtaran özelliklerdir.1134 İsa Beni İsrail’e Peygamberler’in daha önce getirdikleri Şeriat’i hatırlatmaktadır. Çünkü gök ve yer durdukça ondan en küçük bir nokta bile yok olmayacaktır. Onun emirlerinden en küçüğünü bile kim bozarsa gelecek hayatta alçaltılacaktır. Kim de yerine getirirse, yüeeltilecektir. Çünkü o, Peygamberlerin öğretisini yıkmaya değii, tamam etmeye gelmiştir.1135 Ancak o, muhatablarından bu kuralları yerine getirmenin ötesinde birşeyler istemektedir.1136 Bu kadarını zaten Ferisiler yapıyorlardı.1137 Onlar gönülsüz, ruhsuz olarak bu emirleri yerine getiriyorlar, sonra da insanlara gösteriş yapıyorlar, bu işleri ile onlar üzerine tahakküm etmeye kalkıyorlardı. İsa muhatabiarından Allah’a, O’nun dinine gönülden bağlanmalarının gerektirdiği işler istedi. İsa onlara “katletmeyeceksin”1138 emrini hatırlattı. Fakat daha ileride kardeşine kızanın hükme müstahak olacağını, ona hakaret edenin Cehennem ateşine atılacağını söyledi. Kardeşi ile barışık olmayanın sunduğu kurbanların kabul edilmeyeceğini belirtti. Yine kişinin hasmı ile kısa zamanda uyuşmanın yollarını aramasını öğütledi.1139
Yine o “Zina etmeyeceksin” emrini1140 hatırlatmaktadır. Ancak bunun ötesinde kişiler, kadınlara kötü bakmaktan sakınmalıdırlar. Çünkü bu da bir zinadır. Eğer kişinin sağ gözü veya sağ eli günah işlemesine sebep oluyorsa onları kesip atmalıdır. Çünkü Cehennem ateşi uzuvsuz kalmaktan daha kötüdür.1141 Belki de kuralların arkasına gizlenip kadınlara zulmedenleri hedefleyerek boşanma konusundaki emirleri hatırlatmaktadır:
“Kim karısını boşarsa, ona boş kağıdı versin”1142 denilmiştir. “Fakat ben size derim ki, zinadan başka bir sebeple karısını boşayan adam onu zaniye eder ve kim boşanmış kadınla evlenirse, zina eder.”1143
İsa “yalan yere and” etmeme1144 yasağı üzerinde de konuşurken, muhatablarını hiç and etmemeye çağırır:
“Ne gök üzerine, çünkü o Allah’ın tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü O’nıın ayaklarının basamağıdır. Ne de Yaruşelim üzerine çünkü o, büyük şehirdir. Başın üzerine andetmeyeceksin, çünkü sen bir tek saçı ak yahut kara edemezsin Anca sözünüz; Evet, evet. Hayır, hayır olsun, bunlardan ziyadesi şerirdendir.”1145
“Göz yerine göz, diş yerine diş”1146 emrini hatırlattıktan sonra, muhatabianna merhametli ve affedici olmalarını Öğütler. Onları sadaka ve ödünç vermeye çağırır.1147
Son olarak “Sen komşusunu seveceksin”1148 emrini hatırlatır. İsa bu emrin ötesinde muhatablanndan kendilerine ezâ edenlere duada bulunmalarını ister. Onlara kardeşleri selamlamaktan başka hasımlara da selam vermeyi öğütler.1149
Başka bir yerde bir fakih İsa’yı denemek için şu soruyu sormaktadır:
“Şeriat’te büyük emir hangisidir?” İsa’nın ona verdiği cevap şudur:
“Allah’ın Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün fikrinle seveceksin.”1150
İsa dinin ve güzel ahlakın temelini oluşturan bu büyük ve birinci emirden sonra, ikinci olarak insanları bencillikten ayıran ve diğergamlığın ifadesi olan şu emri söyler:
“Komşunu kendin gibi seveceksin.”1151
Muhatablar, başkalarının ne yapmalannı bekliyorlarsa, onlar da başkalarına aynı şeyi yapmalıdırlar.1152 Çünkü yapılanların karşılığını ziyadesi ile verecek Allah’tır.1153
İsa dini ruhsuz bir bünye haline getirmiş, kendilerinden başkalarında sürekli kusurlar, günahlar arayan ve diğer insanları suçlayıp mahkum eden zamanının ham sofularına Şeriat’in özünü anlatmaya çalışmaktadır:
“Fakat size derim ki, malıelten daha büyüğü buradadır. Fakat siz “Ben kurban değil merhamet isterim”1154 sözünün ne demek olduğunu bilmiş olsaydınız, suçsuzları mahkum etmezdiniz.”1155
Onlar günahkar kabul ettikleri insanları dışlamışlardı. “Vergi mültezimleri ve günahkarlar” gelip İsa (a.s.) ve havarileri ile aynı sofraya oturduklarında onları tenkid ettiler. İsa o zaman aynı rahmet çağrısını hatırlattı. Çünkü o günahkarları kurtarmaya gelmişti.1156
Muhatablar yaptıkları kulluğu gösteriş için yapmamalıdırlar. Bu işleri kalblerine sindirmelidirler. Sadaka verdiklerinde sol el, sağ elin ne yaptığımı bilmemelidir. Çünkü onun karşılığını Allah verecektir.1157 Yine oruç tuttuklarında ikiyüzlüler gibi surat asmamalıdırlar. Böyle yapanlar oruçlarının karşılığını böylece alırlar. Fakat onlar işlerinin karşılığını Allah’tan beklemelidirler.1158 Onlar insanlara karşı bağışlayıcı olmalıdırlar. Böyle olurlarsa Allah’ta onları bağışlayacaktır.1159 Kendilerine yeryüzünde değil, gökte hazineler biriktirmelidirler. Çünkü oradaki ebedî, kalıcı, güvelerin ve pasın yiyemiyeceği bir hazinedir, insanlar kalplerini dünyanın geçici güzelliklerine karşı olan sevgiden arındırmalıdırlar. Çünkü:
“Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez, çünkü ya birinden nefret eder ve ötekini sever. Yahut da birini tutar, ötekini hor görür. Siz Allah’a ve mummona (zenginlikl kulluk edemezsiniz.”1160
Bu dünyadaki hazinelerden vazgeçip, mallarını satıp fakirlere verenlerin göklerde hazineleri olacaktır.1161 Böyle yapmayan zenginlerin Allah’ın Hükümranlığı’na girmeleri devenin iğne deliğinden geçmesinden zor olacaktır.1162 Dünyada canını kurtarmaya çalışıp İsa’ya uymayanlar canlarını kaybedeceklerdir. Oysa ona uyanlar canlarını kurtaracaklardır. Dünyayı kazanıp canı yitirmek neye yarar.1163 Muhatabkır ebedi hayata giden yolun zorluklarına katlanmak durumundadırlar:
“Dar kapıdan girin; zira helake götüren kapı geniş ve yol enlidir; ve ondan gidenler çoktur. Çünkü hayata götüren kapı dar ve yol sıkışıktır ve onu bulanlar azdır.”1164
Yeryüzünde ne yaparlarsa karşılğını gelecek hayatta bulacaklardır:
“Doğrusu size derim: Yeryüzünde her ne bağlarsanız, gökte bağlanmış olur; ve yeryüzünde her ne çözerseniz gökte çözülmüş olur.”1165 “İnkar edenler Cehennem ateşinden,1166 ölümden sonra Cehennem’e atacak olandan korkmalıdırlar.”1167
Böylece tebliğ sürecinde muhataba, ahiret siyak ve sibakı içinde yapması ve yapmaması gereken şeyler anlatılmaktadır. Muhatab o zamana kadar olan tavırlarını değiştirmelidir. Tevbe etmelidir. Çünkü aksi takdirde kaplayıcı bir azab çok yakında onları helak edecektir. Muhatab mesajda yeniden hatırlatılan iyiliklere yönelmelidir. Kötülüklerden kaçınmalıdır. Çünkü yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. O Hüküm Günü’nde “açılmayacak örtülü, bilinmeyecek gizli bir şey” kalmayacaktır. Karanlıkta söylenen her-şey aydınlıkta işitilecek, iç odalarda kulaklara söylenen şeyler ilan edilecektir.1168 Bu yüzden kullar dinlediklerine dikkat etmelidirler. Ölçtüklerine dikkat etmelidirler. Çünkü ölçtükleri ile ölçüleceklerdir. Kimde bir hayır varsa ona verilecektir. Kimde yoksa var sandığı kendisinden alınacaktır.1169 Hayır işlemeyenler “ebedi azaba, fakat salihler ebedi hayata gideceklerdir.”1170
İsa böylece diğer peygamberlerde olduğu gibi ahiret doktrininin yönlendirici gücü ile tebliğini muhataba sunmaktadır. Ahiret, bu bakış açısı altında bir motiv olarak karşımızdadır, insanın yaptıklarından sorgulanacağı iyiliklerinin güzel karşılığını, kötü işlerinin de cezasını çekeceği fikrinin doğrudan inasanın davranışlarını hedef aldığı açıktır. Böylece bu fikir, onu davranışlarında ahlakî olmaya götürmelidir.1171 Öncelikle insanın davranışlarından ötürü sorguya çekileceği fikri, onda yaptıklarının bilincinde olma özelliğini meydana getirmektedir. Ayrıca yapılanların karşılığını görme fikri, davranışların ahlakî bir hedefe yönelmesini sağlamaktadır.1172 Kişi cezalandırılma korkusu ile kötülüklerden uzaklaşmakta, mükafat umudu ile iyiliğe yönelmektedir. Tevhidi mesajın karşısına bu defa Ferisi ve Sadukiler’de raüşahhaslaşan bağnazlık, riyakarlık ve mekanik bir din anlayışı çıkmıştır, İsa’nın ve Yahya’nın mesajında önce, dindarlık taslayan bu insanlar tevbe etmeye çağırılır. Çünkü aslında günah içindedirler ve çok yakındaki Hüküm Günü’nün azabı ile yok olacaklardır. Bu mesaj muhatabı tedirgin etmeye ve varlığı konusunda kaygılandırmaya yeterlidir. Tebliğde iyi ve kötü davranışların afhiret bağlamında anlatılması ise tebliğin muhatab üzerinde etki bırakmasına neden olur. Ahiret’in yönlendiriciliği, yaptırım özelliği burada işlevini yerine getirme durumundadır. Tevhidi mesajlarda yahn olarak ahiret inancı ile meydana gelen bu etki Hüküm Günü’nün çok yakında olduğu, fakat hiç bir şekilde zamanının bilinemez oluşu ile daha da yoğun bir hal almaktadır.1173 İsa’nın getirdiği mesajı aktarma iddiasında olan İnciller’de ahiretin bu özelliklerini bulabilmekteyiz. Hüküm Günü’nün çok yaklaştığı Vaftizci Yahya’nın ve İsa’nın ilk mesajlarında görülebilmektedir.1174 Yine İsa Hüküm Günü’nün bilinmezliğini söyler. “O gün ve saat hakkında” ne gökteki melekler ne de İsa’nın kendisi bir şey bilmektedir. O anı yalnızca Allah bilmektedir. Bu konuda Nuh tufanı misal olarak verilmektedir. Tufan gelmeden önce insanlar gündelik işlerini görürler, yerler, içerler, evlenirlerdi ve tufan onların üzerine ansızın geliverdi.1175 Lut’un kavmine de aynı şey olmuştu. Onlar da hiç birşeyden habersiz, günlük hayatlarını yaşarlarken gökten ateş ve kükürt yağmıştı.1176 Saat de onların bilemedikleri bir günde bilmedikleri bir anda geîecektir.1177 İşte bu bilinmezlik ve yakınlık muhatab üzerinde çözülmez bir gerilim yaratmaktadır. Bu adeta kendi kendine sürekli enerji yükleyen bir sisteme de benzetilebilir. Muhatab sürekli iyiliğe yönelmeli, bu halini korumalıdır. Çünkü her an, o hüküm vakti gelebilir. Muhatab bu yüzden sürekli uyanık bulunmalıdır:
“İmdi uyanık olun: Çünkü Rııbb’inizin hangi gün geleceğini bilmezsiniz.”1178
Muhatab bu hayatın kaygıları ile sarhoşluğa düşmemelidir:
“Fakat sakının da humar, sarhoşluk ve bu hayatın kaygıları ile yürekleriniz fazla ağırlaşmasın ve o gün sizin üzerinize bir kement gibi ansızın gelmesin; çünkü bütün yeryüzünde oturanların hepsinin üzerine gelecektir. Fakat vaki olacak bütün bu şeylerden kaçabileceğiniz İnsanoğlu’nun1179 önünde durabileceğiniz diye her an dua ederek uyanık durun.”1180
İsa aynı prensip doğrultusunda belki de apokaliptik geleneğinden alışık oldukları bir tutumla Saat’ın alâmetlerini soran Saduki ve Ferisiler’e bir cevap vermez.1181
Ortaya koymaya çalıştığımız ortam içerisinde muhatab belli bir hedefe doğru yöneltilmiş olmaktadır. Tebliğin oluşturduğu bu ortamda o, ahiret fikri ile kötü davranışlardan koparılmakta, iyiliğe doru yöneltilmektedir. Hüküm Günü’nün çok yakında oluşu onu bu hedefe doğru itmekte iken, onun vaktinin bilinmezliği muhatabı bu hedefe çekmektedir. Hüküm Günü muhatabı itmektedir çünkü çok yakındadır, her an ansızın gelebilir. Bu yüzden o, mümkün olduğu kadar söz konusu hedefe yönelmelidir. O günün bilinmezliği onu aynı hedefe çekmektedir, çünkü yine de o ilende gelecektedir. Halâ iyi davranışlarda bulunmak için zaman vardır.
Hüküm Günü ve onun çok yakında olduğu ve bilinmezliği hususlarının işlenişi sırasında tebliğde başka bir temel konu daha ele alınmaktadır. Bu da, tebliğin istediği doğrultuda bir ilâh anlayışıdır. Tebliğ sırasında muhatabın dünyadaki hayatını belirlemeyi hedefleyen ahiret inancı işlenirken, bir yandan da onu bütünleyen bir ilâh anlayışı işlenmekledir. Tebliğin konusu itibarı ile ahiret inancı bütün yaptırım gücünü, Mutlak Kadir Allah inancından almaktadır. Ancak görülmesi gereken bir başka husus da, böyle bir ilâh anlayışının, sorumluluklarından kaçan yeryüzündeki insanı, kötü davranışlarından uzaklaştırmak, iyiliğe yöneltmek için gerçekleşen tebliğin siyak ve sibakında işlenmesidir.
Dağdaki Vaaz’da1182 içtenlikle dine bağlılık istenirken, kendisine yonelinecek, davranışların hesabını görecek, iyilikleri ödüllendirip1183 göğe tahtını kurmuş olan ve yere hükmeden1184 yegâne varlığın Allah olduğu Öğretilmektedir. Kulluk ona yapılmalı karşılık da O’ndan beklenmelidir.1185 Zaten karşılık verecek de yalnız O’dur.1186 Gelecek hayata hazırlık olacak davranışlarda bulunmak Allah’a kulluk ile eş anlamlıdır.1187 Hüküm Günü yalnızca O’nun bilgisinde O’nun kontrolündedir ve O kudreti ile Hüküm Günü hükmedecektir.1188
Böylece tepnğ süreci içerisinde muhatab, doğru davranışlara çağırılırken bu davranışlara temel olacak doktrinel bütünlük kurulmaktadır.
İsa da tebliğinin en başında getirdiği Hüküm Günü fikri ile mesajının yaptırım unsurunu ortaya koymuştur. Bu fikir yine onun mesajının odağı olan Allah’ın Hükümranlığı kavramının muhtevası içerisinde bulunmaktadır. Bu fikir ile İsa, bir yandan yozlaşmış ve mekanikleşmiş bir dinî hayatı yeniden kurmakta, diğer taraftan da dinî bünyenin inanç prensiplerini yenilemektedir.
Dostları ilə paylaş: |