KIYAMET GÜNÜNE İMAN 2
Giriş 2
Kıyametin Öncesinde Gerçekleşecek Olaylar 4
Giriş 4
Resulullah (a.s)'ın Kıyamet Öncesinde Gerçekleşecek Olaylardan Söz Etmesi 5
Kıyametin Nisbi Yönden Yakınlığı 6
Nübüvvet Çağının Süresi 7
Resulullah (a.s)'ın Kıyamet Öncesinde Gerçekleşeceğini Bildirdiği Olaylar 8
Genel Bir Hadis 17
Birinci İstanbul Fethi 18
İslama Girmeden Önceki Türk, Tatar Ve Moğallar'ın Savaşları 19
Dersler Ve Öğütler 20
Müslümanların Parçalanması Ve Birbirleriyle Savaşmaları 23
İslam'da Yenilik Ve Yenilikçi Hareketler 25
Dersler Ve Öğütler 26
Hicaz Ateşi 27
İslam Beldelerinin Birbirlerinden Ayrılmaları Ve İslam Birliğinin Bozulması 28
İslam Garip Olarak Gelmiş Ve Garip Olarak Gidecektir 30
Yalancı Peygamberler Ve Deccallar 31
Kıyamet Alametleri Ve Bunların Ortaya Çıkması 32
Dersler Ve Öğütler 33
Dersler Ve Öğütler 44
Kıyametin Ortaya Çıkmamış Olan Küçük Alametleri 48
Fırat Nehrinin Altından Bir Dağ Haline Gelmesi 52
Kıyametin Büyük Alametleri Ve Kıyamet Öncesindeki Diğer Alametler 53
Konu İle İlgili Rivayetler 54
Dersler Ve Öğütler 55
Dersler Ve Öğütler 57
Dersler Ve Öğütler 58
Dersler Ve Öğütler 59
Mehdi (a.s) 60
Konu İle İlgili Rivayetler 60
Dersler Ve Öğütler 61
Dersler Ve Öğütler 64
Dersler Ve Öğütler 66
Deccal 67
Deccal İle İlgili Rivayetler 67
Dersler Ve Öğütler 89
Deccal'ın Özellikleri 93
Kıyâmet 93
Kıyametin Zamanı 94
KIYAMET GÜNÜNE İMAN
Giriş
İslam'da, furuat (teferruatla ilgili ilkeler) temel ilkelere dayanır. Bu temel ilkeler de daha genel nitelikteki temellere dayanır. Bu şekilde İslam'ın bütün ilkelerinin dönüş ve dayanağı iki şehadet kelimesidir. Bu iki şehadet kelimesinde İslam'ın bütün temelleri toplanır ve bütün ilkeler, bu kaynaktan doğar.
İslam ve imanın özünü de Allah'a ve ahiret gününe iman temelinin üzerine oturtabiliriz. Allah'ı tanıyan, O'nun adil olduğunu bilir. Allah'ın adaletinin mükemmel derecede olması da bir ahiret gününün bulunmasını gerektirir. Yine yüce Allah'ın adaletinin mükemmelliği, kimseyi önceden insanlara bildirmemiş ve duyurmamış olduğu bir prensibe göre hesaba çekmemesini ve cezalandırmamasını gerektirir. Bu da kişiyi, vahye ve risalete (peygamber gönderilmesine) imana götürmektedir. Vahiy ve peygamberlere tebliğ edilen hükümler de melekler tarafından indirilmektedir.
Bu şekilde İslam'ın furuata ait ilkelerinin, özlü bir takım temel ilkelere dayandığını görüyoruz. Ancak bu temel ilkelerden furuattan veya furuatın dayandırıldığı ana hükümlerden sayamacağımız bazı esaslar da çıkarılmaktadır. İmanın Allah'a ve ahiret gününe inanç şeklinde özetlenmesi, iman, takva, ihsan, şükür ve amel kapısını açmaktadır. Söz konusu iki temel ilke, gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin iasanlara tebliğ etmiş olduğu inanç ilkelerinin özüdür. Bu yüzden kitap ve sünnette bu iki temel ilkeden sıkça söz edilmiştir. Oysaki günümüzde insanlar arasında, bu iki ilkeden çok az söz edilmektedir. Bu eksikliğin mutlaka giderilmesi gerekmektedir.
Allah'a ve ahiret gününe imandan, ihlas, tevekkül (Allah'a güven), zühd, Allah sevgisi ve doğruluk (sıdk) doğar. Bunun yanışıra ahiret gününe iman, kişinin kendi kendini hesaba çekmesini, düşünmeyi, tefekkürü, olanlardan ibret almayı, Allah'tan korkmayı ve O'nun hakkında ümitli olmayı (havf ve recayı) gerektirir.
Allah'tan ve ahiret gününden habersizlik de, küfür, nifak (münafıklık), günahkarlık, hainlik, kıskançlık (hased), kendini beğenmişlik, büyüklenme ve gösteriş gibi bütün çirkinliklerin ana kaynağıdır.
Kur'an-ı hakim üzerinde güzelce düşündüğümüzde, onun hiç bir sahifesinde şanı yüce olan Allah'tan ve ahiret gününden söz edilmeden geçildiğini göremeyiz. Yine sünnet nasslarım (metinlerini) incelediğimiz zaman da, Allah inancı veya ahiret inancı ile ilgisi bulunan çok sayıda sünnet (hadis) metni ile karşılaşırız. Çünkü bu iki temel ilke, peygamberlik (risalet) müessesesinin eksenini oluşturmaktadır.
Yüce Allah, ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor
"Medyen halkına, kardeşi Şuayb'ı gönderdik. O "Ey milletim, Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut besleyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" dedi."1
"Ey iman edenler! Andolsun ki, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah (a.s) en güzel örnektir."2
Peygamberlerin, kendilerine vahyedileni tebliğ ederken izledikleri temel yol da, insanları müjdelemek ve korkutmaktır yani tebşir ve inzardır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"(Bu peygamberleri) müjdeleyici ve korkutucu elçiler olarak gönderdik ki, peygamberler geldikten sonra insanların Allah'a karşı bahaneleri kalmasın. Allah üstündür. Hikmet sahibidir."3
Müjdeleme ve korkutma (tebşir ve inzar) ile kastedilen ise insanların Allah'ın rızasına kavuşmalarının getireceği sonuç ve buna kavuşanların cennete girecekleri ile müjdelenmeleri; öte yandan Allah'ın gadabı ile karşı karşıya gelmenin getireceği sonuç ve buna maruz kalanların cehennemi hakedecekleri ile korkutulmalarıdır. Gerek temel metinlerin, gerekse insanlık gerçeğinin incelenmesi durumunda, insanlık hayatının düzene kavuştururulmasının Allah ve ahiret inancına kavuşulması ve bu inancın meyvesinin de yaşayış tarzında kendisini göstermesi dışında bir yolla mümkün olamıyacağı görülür.
Aşağıdaki ayeti kerime metinleri üzerinde iyice düşünmemiz gerekiyor:
"Ey Muhammed! Dini yalan sayanı gördün mü? Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur."4
"Allah ve ahiret gününe imen eden bir toplumun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa, Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin."5
"Allah'ın mescidlerini sadece Allah ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler onarır. İşte onlar doğru yolda bulunanlardan olabilirler."6
"Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla, canlarıyla savaşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini bilir." 7
"Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek kitaptır. Ahirete inananlar buna inanırlar. Namazlarına da devam ederler."8
"Ey Muhammed! Güçlü ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünen içten bağlı kimseler kıldık."9
Ahiret gününe imanın etrafında, bu imanla doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunan bir çok konu toplanmaktadır. Bu konulardan bazıları:
Ölüme ve ondan sonra Berzah hayatının geleceğine inanılması, kıyametin kopacağına ve bu olayın öncesinde bazı alametlerinin ortaya çıkacağına inanılması, kıyametin kopmasının ardından, insanların yeniden diriltilip hesap için bir yerde toplatılacaklarına inanılması, cennet ve cehenneme inanılmasıvs.
Bütün bu konuların ayrıntılarına giren değişik konular vardır ki, bunların tümü gaybe (görünmeyene) iman ile ilgilidir.
Kur'an-ı Kerim'de ahiret gününü inkar edenlere ve bunun hakkında tereddüt edenlere yeterli cevap verilmektedir. Buna ilave yapılmasına hiç gerek yoktur. Mü'min için yapılması gereken, Allah'ın kitabını incelemediği bir gün geçirmemektir. Bu yolla kalbini arındırmaya, kalbinin kesin bilgi ile dolmasını sağlamaya çalışmalı ve ahiret gününden söz eden ayeti kerimelerin geçtiği yerlerde etraflıca düşünmeli ve oralarda tasavvur edilenleri zihninden geçirmelidir. Kur'an-ı Kerim, ahiret inancının kesinlik kazanmasını ve zihinlere iyi yerleşmesini sağlamak amacıyla bu günden sıkça söz etmektedir. Kur'an-ı Kerim, bir metod olarak, çok önemli konuları arzederken, insan kalbinin ihtiyaç duyacağı ölçüde bu konulan tekrar etmektedir.
Ahiret günü konusuna da insan kalbinin çokça ihtiyacı vardır. Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim, tamamı ahiret gününü anlatan bir kitap sayılacak ölçüde bu günden söz etmektedir. Hatta bazıları "Bu, kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir" 10 mealindeki ayeti kerimede "Bu" zamiri ile kastedilenin Kur'an-ı Kerim olduğunu söylemişlerdir. Yani Kur'an-ı Kerim, kıyamet günü hakkında bilgi veren bir kitaptır.
Allah'ın varlığına işaret eden ayetler sayılamıyacak kadar çoktur. Allah'ı tanıyan biri, O'nun ulu sıfatlarını ve güzel isimlerini de tanır. Bu itibarla ahiret gününe de inanır ve o günün varlığının gerçekliğini anlar, inkar edilmesini de garipser. Allah'ın gücünü tanıyan kişi, O'nun bir kıyamet olayını gerçekleştireceği ve insanı ve diğer varlıklardan dilediklerini yeniden var edeceği inancını garipsemez. Allah'ın ilmini tanıyan kimse, O'nun dağılmış parçalanın yeniden biraraya getireceği inancını garipsemez. Allah'ın adaletini tanıyan kimse de, insanların yaptıklarından dolayı hesaba çekileceklerini ve karşılık görecekleri bir günün ve yurdun varlığı konusunda bildirilenlere inanır.
Peygamberleri (a.s.), onların doğruluklarını, üstün özelliklere sahip olduklarını, mucizelerini, onların ilahi kaynaktan haber getirdiklerini, insanları ahiret günü hakkında müjdelediklerini ve korkuttuklarını bilen biri, bu konuda kesin bilgiye ulaşır.
Kur'an-ı Kerim'in insanların ortaya koyamayacağı nitelikte bir kitap olduğunu ve içindeki bilgilerin mucize özelliği taşıdığını bilen ve bu Kur'an-ı Kerim'in kıyamet gününden, ondan sonra gelecek yeniden diriliş ve hesap için toplanma olaylarından söz ettiğini bilen bir kimse, ahiret gününün varlığına kesin şekilde inanır.
Resulullah (a.s)'ın kendinden sonra ortaya çıkan yüzlerce olaydan söz ettiğini, bunların büyük bir kısmının şimdiye kadar ortaya çıkmış olduğunu bilen biri, şu ana kadar ortaya çıkmamış olanların da mutlaka gelecekte ortaya çıkacağına inanır. Bu, kıyamet saatinin öncesinde ortaya çıkacağı bildirilen olaylar için de, bu saatten sonra ortaya çıkacağı bildirilen olaylar için de söz konusudur.
Ashabı Kehf (Mağara arkadaşları) hikayesini bilen ve yüce Allah'ın onlarla ilgili muamelesindeki hikmetin yeniden dirilişin varlığının isbatı olduğunu düşünen kimsenin, ahirete olan inancı daha da kesinlik kazanır.
Geçmiş peygamberlerden bize nakledilen vahiy kalıntılarının içinde, bunların üzerinde gerekleştirilen değiştirmelere ve tahrifatlara rağmen, çok sayıda müjdeleyici ve korkutucu haberin bulunduğunu bilen kişi, ahiret günü ile ilgili müjdeleyici ve korkutucu haberlerin bütün peygamberlerin hidayet çizgisinin ortak unsuru olduğunu anlar.
Kur'an-ı Kerim'deki rum suresi üzerinde düşündüğümüzde, orada yüce Allah'ın rumların, farisileri yeneceği yolundaki haberinin doğruluğunu, ahiret gününün geleceği hakkındaki haberinin de doğruluğuna delil gösterdiğini görürüz. Bu husus Resulullah (a.s)'ın kendisinden sonra gerçekleşeceğini bildirdiği olayların gerçekleşmesinin, bizim açımızdan ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu, ister kıyamet saati öncesinde, isterse sonrasında ortaya çıkacağı bildirilmiş olsun Resulullah (a.s)'ın gerçekleşeceğini bildirdiği her şeyin mutlaka gerçekleşeği sonucuna götürür.
Bundan dolayı bu bölümün ilk konusu, Resulullah (a.s)'ın kıyamet saatinden önce ortaya çıkacağını bildirmiş olduğu olaylardan bazıları ile ilgili olacaktır. Ancak bunların gerçekleşecekleri, ya Allah'ın Kitab'ında, ya Resulullah (a.s)'ın sünnetinde, ya da hem kitapta, hem sünnette bildirildiğinden dolayı bu olaylar da mutlaka gerçekleşecektir.
Bu bölümün ikinci konusu ölüm ve Berzah hayatı ile ilgili olacaktır.
Üçüncü konu ise kıyamet saati ve ondan sonra meydana gelecek olaylarla ilgili olacaktır.
Dostları ilə paylaş: |