İslam'da Yenilik Ve Yenilikçi Hareketler
931- Ebu Davud, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Yüce Allah, her yüzyılın başında, bu ümmet için dinini yenileyen (yani insanlara dinleri konusunda yeni bir canlılık, güç kazandıran müceddid) gönderir."93
Dersler Ve Öğütler
İbnul-Esir şöyle söylemiştir:
"İlim adamları bu hadisin açıklanması konusunda değişik yorumlarda bulunmuşlardır. Bunların her biri kendi zamanlarına göre yorumlar getirmişler ve her yüzyılın başında insanların dinlerini (yani dini anlayış ve canlılıklarını) yenileyecek bir yenileyicinin (müceddidin) ortaya çıktığına dikkat çekmişlerdir. Her yorumcunun kendi açıklamasını daha tutarlı gördüğü ve hadisi şerifte kimlerin kastedildiği konusunda kendi tesbitlerini daha yerinde bulduğu görülmüştür. En uygun olanı ise, hadisi şerife genel bir anlam verilmesidir. Resulullah (a.s)'ın: "Yüce Allah, her yüzyılın başında bu ümmet için dinini yenileyen (müceddid) gönderir" sözü, her yüzyılın başında sadece bir tek yenileyicinin ortaya çıkmasını gerektirmez. Bir tek yenileyici de çıkabilir, birden fazla da çıkabilir. Hadis metninde geçen "men" bağlacı, tekil için de, çoğul için de kullanılır.
Bunun yanısıra bu hadisi şerifte kastedilen yenileyicilerin, bazı ilim adamlarının ileri sürdükleri gibi sadece fıkıhçılardan olmaları da gerekmez. Ümmetin dini konularda fıkıhçılardan yararlanması genel bir şekilde olmakla birlikte, bunların yanısıra yöneticilerden, hadisçilerden, kıraat alimlerinden (Kur'an-ı Kerim'in okunuşu ile ilgilenen ilim adamlarından, kurralardan), vaizlerden, zahidlerin bazı guruplarından (vs.) da yararlanılacaktır. Bunların her biri, başkalarının sağlayamayacağı bir yarar sağlamaktadırlar.
Dinin korunmasında esas olan ise, siyasetin korunması, adaletin ve insanlar arasında merhametin yaygınlaştırılması, kan dökülmesinin önlenmesi ve şeriat kanunlarının uygulanması için gerekli şartların oluşturulmasıdır.
Bu itibarla hadisçiler de, şeriat kanunlarının belirlenmesinde esas alınan hadisleri korumak ve kayda geçmekle hizmet vermektedirler.
Kıraat alimleri de Kur'an-ı Kerim'in okunuşu ile ilgili rivayetleri tesbit ederek, Kur'an-ı Kerim'in doğru okunuş şeklini öğreterek hizmet verirler.
Zahidler ise öğütlerde bulunarak, insanları takva kurallarına uymaya ve dünyaya rağbet etmemeye teşvik ederek hizmet verirler. Netice itibariyle bunların herbiri, diğerinin girmediği bir alanda hizmet vermektedir. Ancak her yüzyılın başında gönderilen yenileyicinin (müceddidin) tanınan, ünlü bir adam olması gerekir. Bu sayılan alanların tümünde parmakla gösterilen biri olmalıdır. Eğer hadisi şerif böyle bir anlama alınırsa, daha yerinde ve hikmete daha uygun olur.
İmamların (din önderlerinin) görüş ayrılığına düşmeleri rahmettir. Müçtehidlerin yorumları ve açıklamaları belirlidir. Biz hadisi şerifi herhangi bir müçtehidin görüşüne göre açıklar ve sadece bu görüşe özel kılarsak, o zaman diğer müçtehidlerin görüşlerini de hadisi şerifin ortaya koyduğu anlama uygun düşebileceği ihtimalini kaldırmış oluruz. Bu ise hatalı bir iddia olur.
Şu halde en uygun ve en yerinde olan, bu hadisi şerifi ümmetin içinde her yüzyılın başında, insanların dinlerini yenileyecek, onların müçtehidlerini ve imamlarını taklidde izledikleri mezheplerini koruyacak tanınmış büyük kişilerin ortaya çıkacağına yormaktır."
Bir yüzyılın başı, ilk dönemidir. Hadisten anlaşılan anlama göre, her çağda yenileme (tecdid) işini gerçekleştirecek bir tek kişi bulunacaktır. İlim adamlarının çoğunluğu da bu yönde görüş belirtmişlerdir. Ancak İbnil-Esir'in bu konudaki açıklaması da yerinde bir açıklamadır.
Konunun bir de gelişmelere (vakıaya) bakılarak incelenmesine ihtiyacı vardır. Bu alan, üzerinde özel bir çalışma yapılmasını gerektirecek bir alandır. Hidayet çizgisi üzere ve hidayete yönelterek yenilikler gerçekleştirip İslam tarihinde önemli eserler meydana getirmiş olan büyüklerin yenilikleri, ümmetin eline, örneklik ve öncülük yönünden büyük servetler bırakmıştır. Yenilikçiler (müceddidler) konusunda pek çok görüş ayrılıkları olduğundan, burada bir sınır konulması uygun değildir. Biz sadece şu noktaya dikkat çekmekle yetiniyoruz:
İslami yaşayışta yenilik (tecdid) bundan önce de gerçekliştirilmiş, halen de devam etmektedir. Bize bu dinin arı-duru bir şekilde ulaşmış olması ve sıkıntıların, düşmanların çokluğuna rağmen İslam'ın enine-boyuna oldukça geniş alanlara yayılması bunu gösteriyor. Bu noktada bu asırdaki yenilik çalışmalarına katkıda bulunma arzusu taşıyanlar için şu mülahazaları burada vermeyi uygun görüyoruz:
Allah yoluna davet işi ile meşgul olmak isteyenlerin, her çağın ne gibi yeniliklere ihtiyacının olduğunu tesbite çalışması gerekmektedir. Her çağdaki yenilik, o çağın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilebilir. Her çağda, kendine göre ve kendisi ile uyumla çalışmalar isteyen bir takım yenilikler ve yeni gelişmeler olur. Bir yandan da İslami faaliyetlere, anlayışlara ve değerlere canlılık kazandırılması için yapılacak çalışma metodlarında yenilik yapılmasına ihtiyaç vardır.
Bunların yanı sıra çağın getirdiği yenilikler doğrultusunda bir takım yeni düzenlemelere ihtiyaç olacaktır. Mesela çağımızda cihad görevinin yerine getirilebilmesi için metod ve araçlarda, bu çağda gerçekleştirilmiş olan yeniliklere uygun bir takım yeni düzenlemeler yapılması şarttır.
Farzı ayn ve farzı kifaye olan görevlerin yerine getirilmesinde başvurulan araç ve metodlarda, bu yolda başvurulan gayretlerde, çağdaş yeniliklerden yararlanılması için seferber olunması gerekir.
İnsanların çoğu, zamanda, mekanda ve çevre şartlarında meydana gelen değişiklere ve yeniliklere bakmadan; yeni imkan ve şartları göz önünde bulundurmadan insan psikolojilerindeki değişimlere itibar etmeden geçmiş çağlarda yaşamış olan yenilikçilerin (müceddidlerin) koymuş oldukları işaretlere bakarak ilerlemeye çalışmaktadırlar.
Bu konulara dikkat çektikten sonra, yukarıdaki hadisi şerifte büyük bir mucizesinin bulunduğuna da işaret etmemiz gerekiyor. Her asrın başında İslami hayata canlılık getiren diriliş hareketleri, İslam'a yardım ve destek amacı taşıyan mücadeleler ve İslami hareketler mutlaka ortaya çıkmışır. Bu hareketler, hakka destek vermiş, batıl çizgide olanlara karşı çıkmış ve onları zayıf düşürmüşlerdir. Bu açıkça görülen bir gerçektir. Bu gibi İslami diriliş hareketleri çokça ortaya çıktığından, ilim adamları, her çağın birinci derecede, yahut en güçlü veya çağında tek sayılabilecek yenilikçisinin kim olduğu konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Buradaki görüş ayrılıkları, sadece birden çok yenilik (diriliş) hareketinin ortaya çıkması sebebiyledir. İbnul-Esir'in ortaya attığı görüşü ile bu görüş, ayrılıkları en aza indirmiştir.
Dostları ilə paylaş: |