ÜRETİM, KALİTE VE VERİMLİLİK
Üretim, kalite ve verimlilik her işyerinin üzerinde önemle durduğu konulardır. Eğer üretim, kalite ve verimlilik düşerse işyeri uzun süre ayakta kalamaz. Bu sadece yöneticinin değil, işyerinde çalışmaya devam etmek isteyen herkesin üzerinde durduğu konu olmalıdır.
Verimlilik nedir? Verimlilik, girdi ile çıktı arasındaki orandır. Çıktı, üretilen mal ya da hizmettir. Girdi; emek, malzeme, enerji, zaman, sermaye, bilgidir. İstenen; az girdi ile çok çıktı elde etmektir. Az masraf edip (daha az emek, daha az malzeme, daha az enerji, daha az zaman, daha az sermaye, daha az bilgi koyup) daha çok ürün elde etmektir.
Her iş kendine özgü üretim ve verimlilik birimleri kullanabilir: Hastane, kaç hastaya hizmet verdiğini, kaç yatak doldurduğunu ürün birimi alabilir. Okul, kaç öğrenciye eğitim verdiğini birim olarak kullanabilir.
Verimi artırmak birçok faktöre bağlı bir olaydır. Bu faktörleri iki grup altında toplayabiliriz:
-
Yatırım Faktörleri,
-
İnsan Faktörleri.
YATIRIM FAKTÖRLERİ
Yatırım faktörleri geniş bir kategoriyi kapsar: Ürünün plânlanması, makinelerin türü ve kalitesi, araç ve gereçlerin yeterliliği, bilgi işlem sistemleri, araştırma ve geliştirme faaliyetleri gibi. Yönetici bu alandaki faaliyetleri ile daha iyiye gidebilir ve bu yatırım faktörlerindeki iyileştirme üretimi olumlu olarak etkiler.
İNSAN FAKTÖRLERİ
Çalışanların tutumları, güven, ilişkinin kalitesi ve türü ölçülemeyen fakat üretimi doğrudan etkileyen faktörlerdir. Bu ölçülemeyen faktörler, ölçülebilen bulgular gösterirler. Bulgular işe geç gelme ya da gelmeme, kaliteye aldırış etmeme, sürekli şikâyetler ve sürtüşmelerdir.
Üretimin düşmesine yol açan aşağıya yönelmiş bir sarmala bakalım:
- Aşağıya doğru giden bir üretim sarmalı.
- İş ortamında insanların birbirine güvenmemesi.
- İlişkilerin zedelenmesi ve çalışanların işlevlerini iyi yapmamaya başlaması.
- Olumsuz tutumların gelişmesi.
- İşe geç gelme ve işe gelmemede artışlar.
- Kaliteye aldırış etmeme, kötü kalite.
- Formel şikâyetlerin artışı.
- Üretimin gerilemesi.
- Yatırımın gerilemesi.
- Şirketin gerilemesi.
- Şirketin batışı.
Yöneticiler aşağıya yönelmiş üretim sarmalının farkına genellikle üretimde aksama başlayınca varırlar. Ama iş işten geçmiş, şirket aşağı sarmalın zararını görmüş olur. İnsan ilişkilerine duyarlı bir yönetici, insan ilişkileri aksar aksamaz aşağı sarmalın başladığının farkına varabilir ve çalışanlar, şirket, müşteriler, pazar hiç zarara uğramadan her şeyi yola koyabilir. İnsan ilişkilerine kör yönetici ancak üretim duraklayıp gerilemeye başlayınca işin farkına varabilir ve o zaman düzeltmek çok zor olur.
Yönetici “BİZ” bilincinin gerçekten bilincine varınca ve elindeki tüm gücü kullanarak “BİZ’i” yaratacak bir ortamı oluşturunca üretim, kalite ve kârlılık büyük bir gelişme gösterir.
Şirket; makine, teknoloji, zaman, beceri ve el emeği satın alabilir. Ama hiçbir zaman şevk, sadakat, gönül verme ve ruh satın alamaz. Şevk, sadakat, gönül verme ve ruh ancak BİZ bilinci ile birlikte gelir.
Şevkli, sadık, gönüllü ve coşkulu bir ekip en ilkel teknolojide dahi verimli olmaya ve yüksek kaliteli sonuç almaya özen gösterir ve başarılı olur.
Öbür yandan morali bozuk bir ekip, en yüksek teknolojik ortamda dahi düşük kaliteli mal elde edecek ve verimi düşük olacaktır.
Verim ve kalite doğru ve gerçeği, yani BİZ’in kaçınılmazlığını tanımakla başlar. BİZ bilinci yerleşmiş bir ailede veya işyerinde verimlilik, etkinlik ve kalite süreklidir.
KALİTE DÖNGÜSÜ
“BİZ” bilinci içinde oluşmuş bir işyerinde çalışanlar kendilerini değerli ve onurlu hissederler. Kendini değerli ve onurlu gören insan, yaptığı işi değerli ve onurlu bulur. Yaptıkları işten ve ürettikleri üründen gurur duyar.
Yaptığı işten gurur duyan kişi kötü ürün üretemez. Ürettiğinden gurur duymak ister. Olumlu bir döngü oluşur.
Verimlilik ve kalite yüksekliği kişiyi daha iyisini yapmaya yöneltir. Daha iyisini ve daha çoğunu yaptıklarını gören elemanlar ellerinden gelenin en iyisini yapmaya kendiliğinden yönelirler. Kendilerine olan güven, yaptıklarından duydukları gurur onların daha olumlu tutumlar geliştirmesine yol açar. Olumlu tutum iyi ilişkilerin temelinde yatar. Herkes olumlu tutumu olan insanların çevresinde olmak ister. İlişkiler geliştikçe moral yükselir. Moral yükseldikçe kişiler daha verimli olur ve kaliteye daha özen gösterirler. Olumlu bir döngü başlamış olur.
-
Sevgi, değer verme, saygı gösterme ve onurlandırma
-
Olumlu tutumun gelişmesi (ekip ve kişisel onur)
-
Olumlu davranış
-
Olumlu ilişkiler
-
Yüksek moral
-
Üretimde ve kalitede artış
Sen-Ben Anlayışı içinde Yönetim (yirmi bir ay önce)
|
BİZ Bilinci İçinde Yönetim (yirmi bir ay sonra)
|
Zarar: 6 milyon dolar
|
Kâr : 6 milyon dolar
|
Verim artışı: Yüzde sıfır
|
Verim artışı: Yüzde 64
|
Kalite: Düşük
|
Kalite: Mükemmel
|
Sendikaya aksetmiş yasal şikâyetler: 1200
|
Sendikaya aksetmiş yasal şikâyetler: 1
|
Haber vermeden işe gelmeme: Yüzde 25
|
Haber vermeden işe gelmeme: Binde 5
|
Buna benzer raporları, kalite çalışmasını insanın değeri ve gelişimi üzerine kuran şirketlerin çoğunda görüyoruz.
Araç, gereç, teknoloji, zaman,
beceri ve el emeği satın alınabilir.
Ama hiçbir zaman şevk, sadakat,
gönül verme ve ruh satın alınamaz.
Şevk, sadakat, gönül verme ve
ruh ancak BİZ bilinci ile birlikte gelir.
“BİZ” bilincinin uygulamasıyla elde edilen değerleri, liste hâlinde şöyle gösterebiliriz:
-
Üretimde artış
-
Kârlılıkta artış
-
İş güvenliğinde artış
-
İş doyumluluğunda artış
-
Kalitede artış
-
İşe geç kalma veya işe gelmemede azalış
-
Sendikaya akseden sürtüşmelerde azalış
-
Yaptığı işten gurur duymada artış
-
Çalışma etiğinde yeni bir canlanma ve anlam kazanma
-
İşbirliği ve ekip çalışmasında artış
-
Daha açık ve kendiliğinden kurulan iletişimde artış
-
Yeni şeyler keşfetme ve yaratmada artış
-
Aile huzurunda artış
Bu sonuçları aklı başında her iş sahibi, her yönetici ister. Önemli olan bu sonuçlara önem vermeden önce insana önem vermek ve “ Doğru olanı yapmakta ısrar etmek!”tir. Önce insanı görünce, insanın ürettiği şeyler bol miktarda gelmeye başlar. Önce insan anlayışı gerçek anlamıyla BİZ bilincini oluşturmakla başlar.
ÜÇ ÖNEMLİ YAN ÜRÜN
“BİZ” bilincinin uygulandığı işyerinde üç yan ürün daha ortaya çıkar.
1) BİZ bilincinin yönetime hâkim olduğu işyerinde çalışanlar daha gayretlidirler.
“BİZ” bilincinin hâkim olduğu yönetimde çalışanlar işyerinde daha çok zaman harcamak isterler. Mecbur oldukları için değil, fakat istedikleri için orada kalmak isterler. Orada daha uzun kalmak istemeseler dahi, işyerinde iken kendilerini zevk aldıkları işlerine yüzde yüz verirler, daha gayretlidirler.
2) BİZ bilincinin yönetime hâkim olduğu işyerinde çalışanlar daha az israf ederler.
BİZ Bilinci içinde yönetime giren şirketler hiç beklemedikleri alanlarda değişiklikler görmüşlerdir:
- Hırsızlık, kurşun kalemden otomobil lâstiğine kadar azalır, yok olur.
- Sigorta alacaklarında ve hastalık için başvurularda büyük bir düşme olur.
- İşçilerin mahkemeye başvurarak iş tazminatı istemelerinde gözle görülür azalma olmuştur.
- İşsizlik tazminatında azalma olmuştur; daha az işçi işten atılmıştır.
- Aynı işin tekrar yapılması gerekmemiştir: Böylece hem zaman hem materyal israfından kaçınılmıştır.
İnsan kendisinden çalabilir mi, bile bile kendisine zarar verir mi, sevdiği insana düşman gibi davranabilir mi? Tabii ki hayır. BİZ bilinci hem ailede hem işyerinde öyle bir paradigma geliştirir ki insanlar şirkete değil, birbirlerine, kendilerine kötülük yaptıklarının farkına varırlar. BİZ bilincinin hâkim olduğu yönetimde, herkes birbirine iyilik yaptığı zaman, kendisine iyilik yaptığını anlamaya başlar. Bunu anlamayan azınlığa da ellerinden geldiğince öğretmeye çalışırlar.
3) BİZ bilincinin yönetime hâkim olduğu işyerinde kişiler arası farklılıklardan kaynaklanan çekişme ve sürtüşmeler azalır.
İşyerinde ülkenin değişik yerlerinden gelmiş kişiler farklı ırktan ve dilden gelmiş olsa, BİZ bilincinin yerleşmesiyle bu farklılıklara önem verme azalır ve yerini müşterek menfaatlere önem verme alır. Hemşehrilik, adam kayırma, taraf tutma ortadan kalkmaya başlar ve şirketin çıkarları her şeyin üstünde görülür. Çünkü şirketin çıkarları, herkesin tek tek kişisel çıkarlarından ayrı değildir; bunu herkes açık seçik görmeye başlar.
Klâsik yönetimle BİZ bilinci içinde yönetim arasındaki bazı farkları şöyle bir tablo ile gösterebiliriz.
BİZ Bilinci İçinde Yönetim
|
Klasik Sen Ben Anlayışı İçinde Otoriter Yönetim
|
Önce insan
|
Önce para
|
Birbirine saygı
|
Kârlılık
|
Herkese Fırsat
|
Zıtlaşma
|
Herkese onur
|
Emirle yaptırma
|
Her işte birlik
|
Önce benim menfaatim anlayışı
|
Her aşamada açık iletişim
|
Sana hesap vermek zorunda değilim anlayışı
|
Ekip anlayışı
|
En iyisini ben bilirim anlayışı
|
Çalışanın kişiliği ve onuru
|
Hoşgörü eksikliği
|
İnsanın değeri
|
İnsanın mecburiyeti
|
Diğer insanlarla beraber olmanın değeri
|
İlişkilerin İstismarı
|
Birbirine güvenme ve inanma
|
Birbirini aldatma ve kullanma
|
Doğru olanın mutlaka yapılması gereği
|
“Evet efendim” cilik
|
Biz Bilinci içinde yönetilen şirkette herkes kârlıdır.
Dostları ilə paylaş: |