|
|
səhifə | 9/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
| Hükümet'e başvuruldu.
2- Yahya Kaptan'ın Kuvayı Milliye adına pek çok kötülükler yaptığı
söylentisi ağızdan ağıza yayıldığı gibi özel ve resmi yoldan yapılan
soruşturma da bunu doğruladığı için, hükümet kovuşturmaya karar vermişti.
Ancak heyetimizce kendisinin geçici bir süre için gizlenerek Kuvayı
Milliye işlerine karışmaması ve kötülüğe cüret etmemesi, yanında bulunan
kaçak er ve jandarmaları geri göndermesi şartıyla kovuşturma yapılmaması
istenmiş ve ilgililer katında teşebbüslerde bulunulduğu gibi, Gebze'ye
özel olarak bir memur da gönderilmişti. Bu sırada hükümet, birdenbire
gizlice asker göndermiş, yalnız Yahya Kaptan'ı ele geçirmek istediğini
ilan etmiş ve arz edilen durum meydana gelmiştir efendim (Vasıf).
(Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Şevket)"
Mustafa Kemal bu durumu şöyle açıklıyor:
" 'Köy dışındaki karakola götürülürken çevreden ateş edilmiş. Kaçmaya
çalışmış, bu sırada öldürülmüş.'
Bu sözlerin bu gibi suikastlerde bir formül gibi kullanıldığını
anlamamak için çok safdil olmak lazımdır. Yahya Kaptan'ı ortadan kaldırmak
için, birlikte çalıştıkları ve karar verdikleri Hükümet'in gizlice,
birdenbire bir oldu bittiye getirivermiş olduğu yolundaki sözler de
dikkate değer. İstanbul'da Jandarma' dan, İstanbul Muhafız Alayı' ndan
subay ve asker görevlendiriliyor. İstanbul' da duruma hakim olduklarını
iddia eden teşkilat başkanlarımız bunu öğrenemiyorlar."
Mustafa Kemal ile daha sonra milletvekili de olan Kara Vasıf arasındaki
telgraflaşmalar sonucunda Mustafa Kemal yargılarını şöyle noktalıyor:
ATATÜRK'ÜN ADAMI NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ
"Yahya Kaptan'ın hiç kimseyi dinlememesinin, öldürülmesine sebep olarak
gösterilmesi asla doğru olamaz. Merhum şehit, beni dinliyordu, benden emir
alıyordu. Verdiğim emre göre hareket ediyordu. Yahya Kaptan'ın
öldürüldüğüne şüphe kalmamıştı. Bu gerçek bilindikten sonra onu öldürmüş
olan hükümetin kanuni kovuşturmaya başlamış olması çinayeti işleyenlerin
meydana çıkamayacağına delil değil miydi. Zaman her şeyin, her gerçeğin
tarih önünde samimi olarak incelenmesine imkan hazırlar.
Hükümeti ve İstanbul'daki teşkilatımızın başkanlarını böyle çirkin bir
cinayetin işlenmesinde vasıta olmaya yönelten sebep ve etkenlerin
incelenmesinin, gerçekten ibret verici sonuçlar getireceğine inandığım
içindir.....bu olayı incelerken iki noktayı gözönünde bulundurmak yararlı
olur:
Birincisi: Said Molla'nın üyesi bulunduğu gizli örgüt ve Gebze, Kartal
bölgelerinde bu örgüte bağlı şahsi çetelerin oynadığı rol ile, bu rolü
bizim adamlarımıza yüklemekte ve vatansever geçinen kimseleri aldatıp
kandırmada gösterilen ustalık ve başarı.( Said Molla Anadolu hareketine en
ağır saldırıların arkasındaki hain adlardan biridir. Said Molla'nın
İngiliz casusu Papaz Fru ile olan ilişkileri ve yazışmaları Karakol
örgütünün ardından kurulan istihbarat örgütü M.M Grubu tarafından ele
geçirilerek yayınlanmıştır)
İkincisi: İstanbul teşkilatımızın başkanlarıdır ki, bunlar, bizim yani
Heyet'i Temsiliye'nin emrinde ve onun verdiği direktif ve bilgilere göre
hareketle yükümlü bulunuyorlardı. Bunların bu yükümlülüğü ancak samimi
olarak yerine getirdikleri takdirde, asıl hedefe doğru yanılmadan
yürümenin mümkün olabileceğini de kabul etmeleri gerekirdi. Oysa bu
kimseler kendi akıl ve tedbirlerini Heyet'i Temsiliye'nin uyarılarına
rağmen yüksek görmekten geri durmamışlar ve hareket serbestliklerine engel
olunmasını bir haysiyet meselesi yaparak sinirlenmişler ve bu sakat
duygunun etkisiyle, aldatılmaya kadar varmışlardır."
MUSTAFA KEMAL KENDİ GİZLİ SERVİSİNİ ARIYOR
Karakol örgütü ile Ankara arasında ortaya çıkan bu sorunlar Mustafa
Kemal'i yeni arayışlara yöneltecektir. Mustafa Kemal karakol örgütünün
İttihatçı yapısından son derece rahatsızdır. Hatta görüşmeleri sırasında
Kara Vasıf'a Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetleri dışında
oluşturulan bu örgütün müstakil çalışmasına karşı olduğunu belirtmişti.
16 Mart 1920 de yaşanan baskın olayından sonra tutuklanan Karakol örgütü
yöneticilerinden Şevket ve Kara Vasıf Bey'lerin İngilizlerce Malta'ya
sürgün edilmeleri Karakol örgütünü zor durumda bırakır. Bu, İngilizlerin
bir çökertme operasyonudur. İngilizler tarafından Malta'ya sürülenler bu
örgütün belkemiğidirler. Bunlar şu adlardan oluşur:
Ali İhsan Paşa, Albay Cemal, Yüzbaşı Şerafettin, Binbaşı Nazım, Yarbay
Mehmet Tevfik, Albay Ahmet Tevfik, Binbaşı Ömer, Ali Fethi Okyar, Yüzbaşı
Cemal, Yarbay Abdülgani, Yüzbaşı Nevzat, Dr. Yüzbaşı Halil, Albay Ahmet
Cevat İstanbul Merkez Kumandanı, Binbaşı Mazlum, Binbaşı Ahmet Haydar,
Albay Sami, Binbaşı İbrahim Hakkı, Dr. Süleyman Numan Paşa, Hacı Ahmet
Paşa (Enver Paşa'nın babası), Yüzbaşı Tahir, Fahrettin Türkkan Paşa,
Teğmen Şevket Ziya, Mahmut Kamil Paşa, Binbaşı Mehmet Arif, Albay Mürsel
Bakü, Çürüksulu Mahmut Paşa (Senatör), Cemal Paşa -Mersinli- Harbiye
Nazırı, Albay Galatalı Şevket (İstanbul Merkez Komutanı), Albay Kara Vasıf
(Karakol Cemiyeti'nin kurucusu), Ali Sait Paşa (Akbaytugan), Refet Paşa,
Binbaşı Ali Çetinkaya (Afyon Mebusu), Yarbay Basri Saran (Cevat Paşa'nın
damadı Genel Kurmay 1.Şube Müdürü), Yakup Şevki Subaşı Paşa, Dr.
Abdülselami Paşa, Süleyman Faik Paşa.
Aslında örgüt İttihatçılık anlamında dağılmaz ve sürer. Mustafa Kemal daha
sonra bu örgütün çalışmalarını zararlı bulduğunu belirtecektir. Malta
sürgününün ardından toparlanma çalışmaları sırasında Karakol Cemiyeti
büyük bir gedik verecektir. Bu istihbarat açığının adı, Mustafa Sagir'dir.
Karakol Cemiyetinin içine sızan İngiliz gizli servisi elde ettiği
adamlarıyla Mustafa Sagir adlı ajanı Ankara'ya gönderir ve Mustafa Kemal'i
öldürmekle görevlendirir. Bu konuda ortaya çıkan sorun, Ankara hükümetince
halledilir. Bu konuya ilerde Mustafa Sagir olayı içinde detaylı olarak
değinilecektir. Ancak grup resmen 1920 de dağıtılır. Bunun ardından
oluşturulan Yavuz adlı grup Yüzbaşı Mustafa Muğlalı (daha sonra Orgeneral
ve Güneydoğu'da 33 vatandaşın sınır geçtiği iddiaları nedeniyle
öldürülmesi olayının faili) tarafından bir süre daha faaliyetlerine devam
edecektir. Ancak yakalanacağını anlayan Muğlalı Eylül 1921 de İstanbul'dan
Anadolu'ya geçecektir.
İttihatçıların muhalif hareketleri ancak 1923'de milli mücadeleden sonra
bitirilebilecektir. Mustafa Kemal yine de bir yurt gezisi için gittiği
İzmit'te Ocak-Şubat 1923 de Kara Kemal'i çağırarak görüşmüş ve
İttihatçıların düşüncelerini sormuştur. Kara Kemal İttihatçıların
dağınıklığını dile getirip, toparlamak için görev verildiğinde bunu yerine
getireceğini söylemiştir. Bunun üzerine eski Maliye Nazırı Cavid Bey'in
evinde bir kaç toplantı yapan İttihatçılar, bir muhalefet partisi olarak
ortaya çıkılmaması, ancak gelecek için bir parti programı yapılması kararı
almışlardır. Bu sırada Mustafa Kemal 14 Nisan 1923 de Anadolu Ajansı
aracılığıyla yaptığı açıklamada hiç kimsenin İttihat ve Terakki adına
angajman almaya yetkili olmadığını belirtmiştir. Bu sırada Mustafa
Kemal'in yakın çevresi de İttihat ve Terakki'nin kuruluşunda O'nun da
bulunduğunu dile getirmişlerdir. Aslında böyle bir şey yoktur. Daha sonra
ise Mustafa Kemal'e karşı tasarlanan İzmir suikasti nedeniyle suçlu
olmadıkları bilinse de bazı İttihatçılar İstiklal Mahkemeleri'nce idama
mahküm edilmişlerdir. Bu da İttihatçıların sonu olmuştur. Yani Karakol
örgütü o dönemde bir büyük gücün temsilcisi olmuştur. İttihatçılardan
aldığı güç ile bu olaylara kadar siyasi ağırlığını hiç yitirmemiştir.
Örgütün dağılması emrini veren otoritenin Ankara olduğu ve Mustafa
Kemal'in bu örgüte karşı duyduğu güvensizliğin bunda etkili olduğu
kesindir.
Bu arada, geride kalanlar küçük istihbarat, kaçakçılık, sabotaj grupları
olarak çalışırlar. Bunlardan yine Kara Kemal tarafından kurulan Beşler
Grubu ile Hamza Grubu da faaliyetlerini sürdürürler.
ANKARA'NIN İLK GİZLİ SERVİSİ
Hamza grubu Ankara'nın olurunu alarak kurulan ve desteklenen ilk
istihbarat grubudur. Daha sonra ortaya çıkan Felah Grubu'nun ilk
çekirdeğini oluşturan Hamza Grubu 23 Eylül 1920 de faaliyete başlar.
Kurucusu Kurmay Yarbay Çopur Neşet Bora Bey'dir. Neşet Bey daha önce de
Molteke adlı bir başka gizli teşkilat kurmuştur. Grup ihtiyat kuvvetlerini
barındıran 2 alt birim daha oluşturur. Bunlar Ferhad ve Kerimi adlarını
alırlar. Herhangi bir tehlike anında Hamza Grubunun yerine Ferhad
Grubu onun da bertaraf olması durumunda yerine Kerimi Grubu geçecektir.
Grubun adı son olarak 31 Ağustos 1921 de Felah Grubu olarak değiştirilir.
Bütün bunlar iz kaybettirme ve yanıltma amacıyla yapılan şekli
değişikliklerdir. Grupların örgütleri Kurtuluş Savaşı sonuna kadar
faaliyet halinde olacaktır.
Hamza grubuna bağlı olan yapıya göz attığımızda, o dönemdeki gizli
servislerin çalışma şemalarını da görmek mümkün olmaktadır. Bunlar şöyle
örgütlenmişlerdir:
1. Şube Müdürü: "Yıldız" kod adıyla anılan Kurmay Yüzbaşı Seyfettin
Bey'dir. (Tüm.Gen.Düzgören) Bu şubenin görevi Yunan Ordusunun teşkilat
ve harekatı hakkında istihbarat toplamaktır.
2. Şube Müdürü: "Fuat" kod adıyla anılan Muhabere Yüzbaşı Hilmi Bey'dir.
Genelkurmayca öngörülen teknik ekipmanı sağlamak, siparişleri ve
satınalmaları gerçekleştirmektir.
3. Şube Müdürü: "Ay" kod adıyla görev yapan grup komutanı Neşet Bey'dir.
Saray çevresi ve düşman karargahları ile ilişkileri konusunda bilgi
toplamak bu şubenin görevidir. Bu şube ayrıca kontrespiyonaj yani casus
avcılığı yapmakla da görevlidir. Bu şube ayrıca Anadolu'ya geçişleri
kontrol altında tutan ve sağlayan birimdir aynı zamanda.
4. Şube Müdürü: "Güneş" kod adıyla anılan Kurmay Yüzbaşı Ekrem Bey'dir
(Korgeneral Ekrem Baydar). Bu şube istihbarat için gerekli teknik
elemanları bulmak, İstanbul ve dış ülkelerden alınacak malların alımı ve
Anadolu'ya geçirilmesi, İstanbul hükümetinin satmaya çalıştığı silahları
alarak Anadolu'ya geçirmek ve hesapları tutmakla yükümlüdür.
Ankara'dan gruba gönderilen kuryeler İstanbul Yemiş İskelesi, Limoncu Han,
Dillizade yazıhanesinde Ali Bey ile temas kuruyorlardı.
HAMZA GRUBUNDAN GENEL KURMAYA RAPOR
1 Aralık 1920 tarihli raporda Hamza grubunun faaliyetleriyle ilgili olarak
Genel Kurmaya şu bilgiler aktarılıyordu:
İstihbarat çalışmaları: İngiliz ve Yunanlılar hakkında gerekli bilgilerin
alınabileceği kişilerle işbirliğinin sağlandığı, ayrıca bir kurmay subayın
İzmir'e gönderileceği, Manisa'ya gönderilecek bir ajanın daha denendiği
kaydediliyordu. Askeri basımevindeki bütün yazılı evrakların grubun
ardiyelerine taşındığı, Ankara'nın istediği haritaların alındığı haber
veriliyordu.
Personel işleri: "Grup, kurulduğundan bu yana geçen 2.5 ay içinde
Anadolu'ya 40 subayın geçişini sağlamıştır" denilen raporda, çalışmalarına
muhalefet olan bazı inzibat subaylarının da değiştirildiği
bildiriliyordu.
Mühimmat ve silah işleri: Büyük miktarda silah ile silah yapımı için
tezgah fabrikalardan ve depolardan kaçırılmıştı. Bunlar Anadolu'ya
geçiriliyordu. Daha büyük silah tezgahlarının kaçırılması için İmalat-ı
Harbiye Müdürü'nün değiştirilmesine çalışıldığı kaydedilen raporda
Fransızların Rusya'ya gönderdikleri bazı silahların Vrangel ordusunun
bozguna uğraması nedeniyle karaya çıkarılmadan İstanbul'a geri döndüğü
belirtilerek bunlardan yararlanma olanaklarının araştırıldığı
kaydediliyordu. Raporda 2.5 ay içinde 43 makinalı tüfek kapak takımı,
yedek parça ve aletleriyle iki adet batarya, 15 top dürbünün Ankara'ya
gönderildiği, bunlara ilaveten 7 adet makineli tüfek ve 15 kilo kapsülün
de yola çıkarılmak üzere hazırlandığı belirtilmiştir.
Örgüt, İzmir'e silah götürdükten sonra dönüşte İngilizlere yakalanan bir
motorcunun üzerinde çıkan belgelerden ve sonrasında İngilizlerin yaptığı
soruşturmalar sonucunda açığa çıkartılmıştır.
Bu grubun elemanları şu adlardan oluşmuştur:
Binbaşı Mehmet Dursun, Yüzbaşı Hüseyin Vehbi, Binbaşı M. Bahattin Sakman,
Yüzbaşı M.Cemal Emsal, Yarbay Salih Zeki, Yüzbaşı Ziya, Yarbay Eyüp
Durukan, Binbaşı Mehmet Bilal Alpagut, Yüzbaşı İsmail Kemal Altuğ, Yüzbaşı
Şükrü Öztikmen, Yüzbaşı Ömer Sabri Akan, Üsteğmen Osman Nuri İnceler,
Binbaşı Mustafa Reşit, Binbaşı Hasan Fehmi, Yüzbaşı Hasan Tahsin, Üsteğmen
Hüseyin Hüsnü Uygur, Yüzbaşı Mehmet Emin Burat, Üsteğmen Rasim Akyaşar,
Teğmen Ethem Olcay, Albay Esat, Binbaşı Mahmut Hakkı, Yüzbaşı Mehmet
Cemal, Necati (Ermeni asıllı-İngiliz istihbaratında görevli ajan), Efdal
(Ermeni asıllı İngiliz istihbaratında görevli ajan), Mustafa Rıza (İngiliz
İstihrabatında görevli ajan), Yüzbaşı Halit (İstanbul Fransız Karargahında
İrtibat subayı), Yüzbaşı Kemal (Fransız karargahında irtibat subayı),
Revandizli Mahmut Paşa, Abidin Bey, Himmetzede Hüsnü, Hasan Rıza Soyak,
Necmettin Bey, Yüzbaşı İsmail Hakkı, Teğmen İbrahim, Üsteğmen Rıfat,
Yüzbaşı Cevdet, Teğmen Kerim, Üsteğmen Gözlüklü Ziya, Binbaşı Seyfi,
Binbaşı Aziz Hüdai, Binbaşı Hasan Hilmi, Yüzbaşı İbrahim Derviş
Görsoytrak.
MUSTAFA KEMAL TEŞKİLAT-I MAHSUSACILARI TOPLUYOR
Uzun tartışmaların sonunda, bir türlü istenilen noktaya çıkartılamayan ve
açığı giderek daha fazla duyulan istihbarat çalışmalarında yeni bir
yapılanma için Mustafa Kemal'in oluruyla Fevzi Çakmak Paşa Teşkilat-ı
Mahsusa'nın son başkanı sıfatını taşıyan Hüsamettin Ertürk'e ulaşır.
Ertürk Samsun'da bulunduğu sırada 25 mart 1921 de Çakmak'tan gelen yazılı
emir üzerine Ankara'ya gelir. Burada kendisine oluşturulmak istenen gizli
teşkilat hakkında bilgi verilir ve bunu kurması istenir. Bunun üzerine
Ertürk adı Müsellah Müdafaai Milliye Grubu olarak belirlenen teşkilatı
oluşturmak üzere harekete geçer. Mim Mim Grubu olarak da adlandırılan bu
oluşum, öncelikle İstanbul'daki dağınıklığı toparlayacak, ardından da
Karakol Örgütünden kalan örgütlerin çalışmalarını da bir çatı altında
toplayarak sona erdirecektir.
Örgüt, İstanbul'da büyük bir ajan ve haber ağı kurmayı başarır. Saray'dan
ve düşman karargahlarından düzenli bilgi akışı sağlanır, Ankara olaylardan
hızla haberdar edilir. İstanbul örgütünün kurulması görevini Topkapılı
Mehmet Bey'e veren Hüsamettin Ertürk, Ankara'nın direktifleri
doğrultusunda başkanlığa Süvari Esad Bey'i getirir. İstanbul'da örgüt çok
başarılı iken Esad Bey'in İstanbul Valiliğine tayini örgütten kopmalara
yolaçar. Ancak örgüt, çalışmalarına devam eder. En önemli görevi silah
sevkiyatı olan örgüt, bunda başarılı olur. Özellikle önce İtalyan sonra da
Fransızların İngilizlere karşı olan tutumlarından yararlanan örgüt bu
ülkelerin gizli servislerinin yardımıyla Anadolu'ya silah sevkini
başarıyla sürdürür.
KARAKOL örgütünün çalışmalarıyla ilgili olarak Mustafa Kemal'in bir dönem
çok yakınında bulunan,ancak daha sonra adı bazı yolsuzluk olaylarına
karıştığı için araları açılan ve Atatürk'e karşı girişilen İzmir suikasti
nedeniyle, yargılanıp idam edilen Kurtuluş Savaşı'nın kahramanlarından
Miralay Mehmet Arif Bey (Ayıcı Arif lakabıyla da tanınırdı. Bu lakap
kendisine yanından ayırmadığı ayısı nedeniyle verilmişti) anılarında
şunları dile getiriyor:
AYICI ARİF GİZLİ SERVİSLERİ ANLATIYOR
" İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden önce Sivas eski mebusu Kara
Vasıf Bey'in girişimleriyle İstanbul'da gizli olarak bir cemiyet
(Karakol Cemiyeti) kurulmuş ve bu cemiyet İstanbul'un itilaf devletleri
tarafından işgaline kadar övgüye değer bir biçimde çalışmıştır.
Anadolu milli harekatına yardım işinde, adı geçen cemiyet, görevini
hakkıyla yapmış ve taşıma işini ustaca yönetmiştir. Harbiye Dairesi
Başkanı Kurmay Albay Ömer Lütfi Bey (Yenibahçeli) ve silah (piyade ve
makinalı) Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Naim Cevad Bey'in yurtseverce
yardımları ve İstanbul halkının (Mavnacılar, Hamallar, Arabacılar, Gümrük,
Deniz Yolları ve Polis) memurları ve çalışanlarının fedakarca çalışmaları
sayesinde Ferid Hükümeti'nin ve İngilizlerin kontrolleri altında bulunan
ambar ve depolardan geceleyin aşırmak suretiyle muhtelif tarihlerde
İstanbul'dan (56 bin mekanizma, 320 makinalı tüfek, 1500 tüfek, bir
batarya top, 2000 sandık cephane, 10 bin takım elbise , yüz bin giyim,
nal ve mıh, 15 bin matara , bin tona yakın malzeme ve çeşitli askeri eşya)
Anadolu'ya geçirilmiştir.
Zonguldak tüccarlarının kiralarında bulunan Fransız bandıralı Kornilof,
Mecda ve Vovesta vapurları ile İstanbul'dan İnebolu'ya ve Samsun'a yapılan
muhtelif seferlerde bir çok askeri malzeme ve askeri eşya gönderilmiş ve
taşınmış ve bu göndermede adı geçen vapurlarda komiserlik görevini yapan
deniz Yüzbaşılığından emekli Gelibolu'lu Mehmet Kaptan ile emekli İsmail
Hakkı Kaptan'ın ve arkadaşlarının bir çok fedakarca hizmetleri olmuştur.
Sakarya Savaşı sırasında Trabzon'dan bir motora yüklenip gönderilen ve
Fatsa açıklarında batmak zorunda kalan 4 adet seri ateşli 5,10'luk
toplarımızın tahliyesi ve Yunan donanmasının Karadeniz'deki
faaliyetlerine rağmen Giresun'dan (Osman Ağa) alayının acele olarak
Samsun'a nakli hususunda adı geçen kaptanlarla maiyetlerindeki Türk
tayfalarının yurtseverce çalışmaları anılmaya değerdir.
Teşkilat hususunda Muğlalı Yarbay Mustafa Bey, Emekli Topçu Binbaşısı
İhsan Bey, (Cebel-i Bereket Mebusu) Jandarma Binbaşısı Remzi Bey,
Üsküdarlı Hoca Naci Efendi, Yüzbaşı Dayı Mesut ve Yenibahçeli Şükrü
Bey'lerin çalışma ve çabaları anılmağa ve kaydedilmeye değerdir. Bu
arada Merkez Telgraf Haberleşme Memurlarından özellikle Halit Efendi'nin
fedakarca hizmetleri de anılmaya değerdir.
İstanbul'un itilaf devleteri tarafından işgali üzerine Karakol Genel
Merkezi faaliyetlerini durdurarak üyelerinin büyük bir kısmı Anadolu'ya
geçmiştir.
İstanbul'da taşımacılık ve satınalma işleriyle uğraşmak üzere daha sonra
(Hamza ve Felah) daha sonra M.M. Grupları kurulmuş ve Anadolu'ya bir çok
eşya, telefon malzemesi ve topçu malzemesi göndermişlerdir. Yunanlıların
İstanbul'a yapacakları taarruz söylentileri üzerine (Müdafai Milliye)
adıyla askeri bir grup daha kurulmuş ve (M.M.) grubuyla işbirliği ederek
İstanbul ve çevresinde kuvvet kazanmış ve halktan bir kısmına silah
dağıtmışlardır.
Dostları ilə paylaş: |
|
|