|
|
səhifə | 12/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
| söylediler. Hakikaten bunu işittiğim zaman ben de müteessir oldum. Bunu
tahkik etmek için bizzat, Garp Ordusu Kumandanlığına telgraf yazmak
suretiyle bunu tahkik etmeyi bir vazife addettim. Gelen cevapta deniyor ki
: Benim malümatım hilafında belki takip olunmuştur; bu meseleyi tahkik
ediyorum. Fakat belki de hiç bir kimse tarafından takip olunmamıştır.
Kendisine öyle bir vehim gelmiş olabilir."
Bu açıklamada Hacı Şükrü Bey ile ilgili olarak Mustafa Kemal izlemiyi ve
hakkında bilgi toplamayı kabul eder. Hatta konuşmasında Hacı Şükrü Bey''in
kabul etmediği bir kaç belgeden örnekler verir ve kendisi hakkında
araştırma yapıldığını, divanı harpte hesap vereceğini söyler. Daha sonra
Çerkes Ethem ile ilgili görüşmeler sırasında da Hacı Şükrü ile Mustafa
Kemal arasındaki tartışmalar sürecektir. Bu dönem gizli örgütlerinin bir
çalışması da Ankara hükümetinin muhaliflerini izlemek ve Kürt
ayaklanmaları başta olmak üzere bütün ayaklanmalar konusunda tahkikat
yapmaktır.
AJANLAR KARI OYNATIYOR
TBMM deki tartışmalara karşın bu tür faaliyetler devam etmiştir. Çünkü
Çerkes Etem olayı ve diğer iç karışıklıklar Mustafa Kemal ve arkadaşlarını
iç istihbarata yöneltmiş, bu da doğal olarak Askeri Polis Teşkilatı'nın
yetkilerinin arttrılması sonucunu doğurmuştur. Teşkilat bir ara iç ve dış
güvenliğin ve casusluk şebekesinin tek üst mercii haline gelmiştir.
Teşkilat yabancı gazeteleri inceleyip raporlar da hazırlar. İrtibat
zabitleri ise sivil olarak ordu içinde inceleme yapmışlardır. Güvenlikle
ilgili bütün raporlar Askeri Polis Teşkilatında toplanmıştır. Ve burada
analiz edilmiştir. Savaş içinde olunması bu teşkilatın çalışmalarında son
derece ileri giden yetkilerinin kullanımında belirli ölçülerde anlayışı da
berabarinde getirmektedir.
Bu denli yetki genişliği ile donatılan teşkilatın bazı memurları halk
arasında adeta korku salmıştır. Zaman zaman eğlence için görevlerini
ikinci plana atan memurlar hakkında şikayetler olmuştur. Halkın resmi
makamlara yaptığı şikayetlerde teşkilata bağlı bazı subayların " karı"
oynattıkları ve "gürültü yaptıkları" dile getirilmiştir.
(P) teşkilatı zaman zaman ihtiyacına göre İçişleri ya da Dışişleri
Bakanlıklarına müracaat ederek buralardan eleman talep etmiştir.
(P) teşkilatı güvenilir bulduğu kimselere vesikalar da verir. Örneğin
İstanbul Umum Sandalcılar Cemiyeti Reisi Rizeli Şahinzade Ali Osman Efendi
bu vesikalardan birine sahiptir. 21. XI. 36 tarihli ve sağ üst köşesi
fotoğraflı olan bu vesikada bakın neler yazıyor:
" Balada fotoğrafı merbut ve künyesi muharrer Ali Osman Efendi, Ankara P
teşkilatının şayanı itimad bir memuru olup sahibi vazife olmak itibariyle
Anadolu dahilinde ve İstanbul'dan Anadolu'ya ve Anadolu'dan İstanbul'a
geşt ü güzarına müsaade ve icab eden teshilatın ifası için iş bu vesika
yeddine ita kılındı."
Teşkilat , kurulmasının üzerinden kısa bir zaman geçmesine karşın çok
önemli görevleri yerine getirir. Bunlardan en önemlisi Haliç
Sütlücesindeki Karaağaç baskınıdır. 1920 yılının Ekim ayına rastlayan bu
baskında (P) teşkilatının İstanbul kanadı büyük bir başarı elde
etmiştir. Bir film senaryosunu andıran baskını gerçekleştirenler daha
sonra olayları anlatırlar.
Karaağaç baskınına katılan teşkilat üyelerinden bazıları şunlardır:
" Topkapılı Mehmet Bey, Sandalcılar Kahyası Rizeli Şahinoğlu Ali Osman
Kahya, Pazarlı Eyüp Reis oğlu Mustafa kaptan, Pazarlı Baba oğlu Ahmet
kaptan, Jandarma Hasan, Tahsin, Hemşinli Mehmet ve Mahmut kardeşler, Fidan
Ali, Zavanalı Hayrullah ve Osman, Rüştü, Zeki, Keskin Osman, Rizeli
Kazım, Kemençeci Kara Salih, Balıkçı Osman, Hurmacıoğlu Mustafa, Yomralı
Cafer, Rizeli Porsun Çavuşu Mehmet ile Hemşinli Tahsin ( Daha sonra bu iki
teşkilat mensubu İngilizlerce öldürülürler) Hemşinli Abdullah, Kürt
İsmail, Kunduracı İzmirli Mehmet, Hemşinli Mehmet, Çapalacı Pir Usta,
Galip, Sarı Mahmut"
Bu dönemin gözüpek teşkilat üyeleri İstanbul'da Kantarcılar'daki Havuzlu
Han'da toplanır ve kararlarını burada alırlar. İşgal güçleriyle varılan
anlaşmalar gereği Türk askerinden toplanan silahlar Zeytinburnu, Ahırkapı
ve Karaağaç daki depolarda saklanmaktadır. Yine Havuzlu Han'da yapılan
bir toplantıda bu depolardan Karaağaç'ın basılmasına ve eldeki silahların
Anadoluya sevkedilmesine karar verilir. Ankara'dan gelen bilgiler bu
silahlara olağanüstü ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
İŞGALCİLERİ ŞOK EDEN BASKIN: KARAAĞAÇ
Baskının yapılacağı gün Fener ile Cibali arasındaki Ayakapı iskelesinde,
Çilingir Hasan'ın kulübe biçimindeki kahvehanesinde bir araya gelen
baskıncılar öğlene kadar tavla ve iskambil oyunuyla vakit geçirirler.
Hareket gece yarısı başlayacaktır. kendilerini sahilde Mustafa kaptanın
Avniye ve Ahmet kaptanın İsmet adlı motorları alesta vaziyette
beklemektedirler. Gözcüler de baskına katılacak olanların bulunduğu kavhve
ve motorlara giden bütün yolları kontrol altında tutmaktadırlar.
Öğlen saatlerinde birer ikişer kahveden çıkan teşkilat mensupları sessizce
motorlara ulaşıp ambarlarına sinerler. Ali Osman Kahya da geç vakit bir
kaç adamıyla birlikte Yağkapanı'ndan sandalla motorların yanına ulaşır.
Motorlar gece yarısı hareket eder ve Haliç'in sessezliğinde yolalırlar.
İngiliz karakol gemilerine rastlamadan sakin denizi yararak bulutsuz
havada Karaağaç iskelesine ulaşırlar.
Motorların yanaşmasıyla birlikte kendilerine karadan bir adamın
bağırdığını duyarlar:
" Yaklaşmayın yasaktır."
Bu depoyu bekleyen Türk nöbetçilerden biridir. Elindeki tüfeği doğrultup
habire bağırmaktadır. Kıyıya ilk atlayan Mustafa kaptan olur. Nöbetçiyi
iknaya uğraşır. Ancak bu sırada nöbetçi Türk komutanını çağırmayı
başarmıştır. Gelen Eyüplü Nazmi adındaki Teğmendir. İki Türk askerinin de
depo kapısındaki mühürlerin sökülmesine ilişkin ısararlara verdikleri
yanıt olumsuzdur. Ancak Motorlardaki teşkilat mensupları ve sempatizanları
bu itirazlara aldırmayıp, kapıları kırarak depoya doluşurlar. Her adam 3
tüfek taşıyacaktır. Ancak bu emir koşulların uygunluğu nedeniyle bozulur
ve depodaki silahlar kucak kucak motorlara yüklenir. Bu sırada etkisiz
hale getirilerek motorların başaltına sokulan nöbetçiler Jandarma Hasan'ın
gözetimi altındadırlar.
Silahların yüklenmesinden sonra motorlarla gelenlerin çoğu Okmeydanı ve
Zindanarkası istikametinden şehre dönerler. İşin zor kısmı bundan
sonradır. çünkü iki motur Haliçten bir an önce çıkıp Karamürsel'e
varılması gerekmektedir. Ancak İngiliz karakol gemileri devriye
gezmektedir. Mustafa Kaptanın Haliç'den çıkış için " Bir mucize gerek"
sözleri duyulduğunda, Eyüp sırtlarından Haliç'e doğru bir sis tabakasının
yayıldığı görülür. Bunu gören Ali Osman kahya sevinçten ağlarken:
" İşte beklediğimiz mucize. Yolda aksilik çıkarsa batırmadan tekneleri
terketmek yok " talimatını verir.
İşgal yıllarında Galata Köprüsünün giriş gözlerinden biri sürekli olarak
kapalı tutulmaktadır. Diğeri de birer haftalık sürelerle İngiliz, Fransız
ve İtalyan gemilerinin denetimine bırakılır. O gece nöbet Fransızlardadır.
Bu özellikle seçilen bir gündür. Çünkü Fransızlar İngilizlere ve
uyguladıkları siyasete karşı Türklerin bu tür eylemlerine göz
yummaktadırlar. Kurtuluş savaşı sırasında Fransızların, İngilizlere karşı
bu tür tutumları sıkça gözlenmiştir.
ERMENİLER DESTEKLEDİ TÜRKLER SATTI
Bu harekete katılan iki Ermeni yurttaş, Keresteci Gabriel ile Kirkor,
Fransızlarla gerekli irtibatı sağlarlar. Görüşmelerin ardından Fransız
gemileri Türk motorlarına yol verir. Bu iki Ermeni asıllı Türk,
İngilizlerce çok güveniler kişiler olarak bilinirler. Ancak aslında
Gabriel ile kirkor (P) teşkilatı için çalışan ajanlardır. Sadece (P)
teşkilatı için değil diğer Türk direniş örgütlerine de yardım
etmektedirler. Özellikle İngilizlerin Türklere ve gizli teşkilata karşı
girişecekleri baskınlarını bu iki Ermeni asıllı Türk vatandaşları
önceden haber verirdi.
O dönem en çok korkulan kişi bir Türktü. Köprü Kolcusu Haydar adlı bu
kişi, çok sayıda teşkilat üyesinin canını yakmıştı. Hain olarak
adlandırılıyordu.
Ermeni asıllı Türklerin yardımı ve Fransızların gözyummasıyla köprüden
kazasız belasız geçen motorlar Sarayburnu yolu ile Adaların önüne
ulaştıklarında İngiliz devriye gemilerinden hiç ses çıkmamıştı. Ancak
Darıca önlerinde karşılaşılan bir İngiliz devriye gemisinin yarattığı
panik, baskıncılar tarafından unutulacak gibi değildir. Avniye motoru
arızalınınca, diğer motorda ona yanaşmak ve yedeğine almak istemiştir.
Ancak İngiliz devriye gemisi tam bu sırada üzerlerine doğru gelir. İsmet
adlı motor bunun üzerine durmadan yoluna devam eder.
Avniye'nin tamiri devam ederken teknedekiler de en kısa sürede motoru
nasıl batıracaklarının hesaplarını yaparlar. Ancak korkulan olmaz. İngiliz
savaş gemisi yanlarından geçip gider. Tamir edilen motor yoluna devam edip
diğer motora yetişmek üzere yol alır.
Her iki motor da Karamürsel iskelesine yanaşır. Karamürsel köylüleri
silahların indirilmesinde ve sevkinde canla başla çalışırlar. Yüklenen
kağnılar, yaylılar silahları Anadolu içlerine doğru yola çıkarırlar.
Silahlar Deli Halit komutasındaki bölge birliklerine ulaştırılır. Yükleme
organizasyonunu (P) teşkilatı bölge şefi Yüzbaşı Tevfik yapar.
Ertesi gün İstanbul gazeteleri Karaağaç baskınını manşetten
duyururlar.İnglizler Türk yetkililere bir protesto notası verir ve
faillerin derhal yakalanmasını isterler. Bu sırada kendi gizli
servislerinin belirlediği yerleri basarlar. Bunlar arasında teşkiltın
önemli adlarından Pir Usta'nın Çeşmemeydanındaki dükkanı ile Taksim'deki
evi vardır. Ancak baskından daha önce haberdar olan teşkilat Pir Usta'yı
Yalovaya kaçırmıştır. Pir Usta daha sonra Yalova ve yöresindeki çete
organizasyonlarına katılır.
Teşkilat istihbarat çalışmalarında da önemli yol katetmiştir. İngilizler,
Fransızlar, Sovyetler, İtalyanlar ve özellikle de Yunan'lılar hakkında
oldukça geniş bilgiler elde edilmiştir. Düzenli ve sağlıklı rapor
hazırlanması geleneği istihbarata kazandırılmıştır. Ayrıca propaganda
konusunda da düşmanla mücadele edilir. İngilizlerin, Yunanlıların
dağıttığı bildirilere karşı bildiriler hazırlanıp dağıtılır.
(P) TEŞKİLATI ERMENİ TERÖRİSTLERE KARŞI: MUSTAFA KEMAL'E SUİKAST VAR
Bu sırada Askeri Polis Teşkilatı Ankara'da İttihat ve Terakki ileri
gelenleri ile Kuvayı Milliye komutanlarına karşı suikastlerin
düzenleneceğini de öğrenir. Bunlar arasında en önemlisi Mustafa Kemal
Paşa'ya karşı yapılacak suikasttir.
Birinci Dünya Savaşından sonra Ermeniler İngilizlerin desteğini alarak
Nemesis adlı bir örgüt kurarlar. Ölüm listelerine aldıkları İttihat ve
Terakki ileri gelenlerine ve Kuvayı Milliyeci komutanlara karşı
suikastlere başlarlar. Suikastlerin büyük kısmında Ermeniler başarılı da
olurlar. Bunlara Ankara hareketini sevmeyen iç unsurlarda destek verir.
Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılacağı haber alınan suikast Askeri
Polisin saptamalarına göre Talat Paşa'nın sadrazamlığı sırasında İstanbul
Polis Müdüriyeti Siyasi Kısım Şefi olup, Sofya üzerinden Antalya'ya
geleceği haber alınan Cemal Bey tarafından haber verilmiştir. Damat Ferit
Hükümetinin adamlarından birisi Cemal Bey''e Hürriyet ve İtilaf Cemiyeti
taraftarlarının Mustafa Kemal'e suikast yapacağını söylemiştir. Bunu da
Mustafa Kemal'e yakın olanlarla ilişki kurup, onlardan birine yaptırmayı
düşünmektedirler. Cemal Bey bu bilgileri içeren bir mektubu Roma'dan
Antalya'ya gelen Mehmet Bey adlı birine vermiştir.
15 Mayıs 1921'de Kastamonu ve Bolu Havalisi Komutanı Muhittin Paşa
Kastamonu Askeri Polis Şubesini suikastler konusunda uyarmıştır.
Alınan haberlere göre İstanbul'da altı aydan beri padişahtan aylık yüz
altın lira maaş alan Şerif Mecdi Paşa suikastler yapmak üzere bir komite
oluşturmuştur. Ankara'da suikast yapmak üzere Anadolu'ya geçmiştir. Bu
konuda alarm durumuna geçilmesi gerekmektedir.
Muhittin Paşa 26 Mart 1921 de de aynı şubeyi uyararak Çerkes Etem'in
Mustafa Kemal'i öldürtmek üzere Anadolu'ya üç adam göndereceğinin haber
alındığını bildirerek, tedbir alınmasını istemiştir. Zaman zaman bu
geçişler sırasında çıkan çatışmalarda suikastçilerin ölüdürüldüklerine
dair bilgiler de bulunmaktadır.
GİZLİ SERVİS SORUYOR; HANGİSİ DEVLETİN KOMÜNİSTLERİ
Askeri Polis Teşkilatı yaptığı çalışmalar sırasında Sovyetler'den gelen
ajanları ele geçirdiği gibi Türkiye'de oluşturulan ilk komünist
örgütlenmeleri de ortaya çıkarmıştır. Ancak örgütler arasında öyle bir
şaşkınlık yaşanır ki teşkilat bir türlü işin içinden çıkamamıştır. Çünkü
bazı yerlerde 1920 yılının yaz aylarında kurulan Türkiye Komünist
Partisi'nin bildirilerini Ankara'dan gelen yetkililer ile milletvekilleri
dağıtmaktadırlar. Beyannamelerin milletvekillerince serbest olarak
dağıtılması ( P )teşkilatını tereddütte bırakmıştır. Bu Komünist Partisi
için ne yapılacağını merkeze soran teşkilat, bunlara karşı bir eyleme
girişmemekle birlikte, durumdan Garp Cephesi Kumandanlığını haberdar
etmiştir. Ankara hükümeti silah ve para yardımı konusunda devamlı temasta
olduğu Sovyetlerle arasındaki ilişkileri sıcak tutmaya özen gösterirken,
bir yandan da Mustafa Kemal tarafından kurdurtulan Türkiye Komünist
Partisi aracılığıyla gerçekten komünizmi isteyen grupları denetim altında
tutmaktadır. Bu konuda sonraları TBMM de çokça tartışmalar açılacak,
hatta bir ara Kazım Karabekir Paşa bile Bolşevik olmakla suçlanacaktır.
Oysa Mustafa Kemal bütün yakın çevresini kendi oluruyla kurdurduğu
Türkiye Komünist Partisi'ne kurucu üye olarak yazdırmıştır. Bunlar
arasında Fevzi Çakmak , İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Celal Bayar, Tevfik
Rüştü, Yunus Nadi, Refik Koraltan da vardır.
Ankara hükümeti bir yandan da komünizmi gerçekten isteyenlere karşı alarm
durumundadır. (P) teşkilatları bunlara karşı uyarılır. Bu arada
Sovyetlerden gelen casuslar ele geçirilir ve sorgulanırlar.
Türk komünistlere karşı hep alarm durumunda bulunan Ankara hükümeti
özellikle Mustafa Suphi ve arkadaşlarının faaliyetlerine (P) örgütünün
dikkatini çekmektedir. Rusya'ya giderek burada kendisinin kurduğu Türkiye
Komünist Partisini geliştiren Mustafa Suphi, yakından izlenmiştir.
MUSTAFA SUPHİ NASIL ÖLDÜRÜLDÜ
Mustafa Suphi ve 15 arkadaşının 27/28 Ocak 1921 de Yahya Kahya tarafından
öldürülmelerinden hemen önce İçişleri Bakanlığı Mustafa Suphi hakkında
(P) teşkilatlarını uyarmıştır. Muhittin Paşa da Karadeniz sahillerindeki
Sinop, İnebolu, Bartın, Ereğli, Akçahisar P şubeleri ile bölgedeki askeri
birlikleri 12 Ocak 1921 de gizli bir şifre emir ile uyararak dikkatli
olmalarını istemiştir. Emirde Mustafa Suphi ve arkadaşlarının kıyıya
çıkmaları halinde derhal "tahtı nüfuza" gözaltına ,alınmalarını
istemiştir.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmelerinin Ankara'nın yani
dolayısıyla Mustafa Kemal ve kurmay heyetinin isteği olduğu hep
tartışılmıştır. Çünkü Mustafa Suphi 11 Ocak 1920'de Kars'ta Kazım
karabekir Paşayla görüştükten sonra, arkadaşlarıyla birlikte Erzurum'a
hareket etmiştir. Batum Üzerin'den Bakü'ya dönmek üzere Trabzon'a
gitmişlerdir. Trabzon'da da öldürülmüşlerdir. Cumhurbaşkanlığı arşivinden
çıkan bir belgede ise Mustafa Suphi'nin 4 Ocak 1921'de Mustafa Kemal'e bir
mektup yazarak Türkiye'de Komünist Partinin serbet bırakılmasından duyduğu
memnuniyeti belirtmekte ve Avrupa'daki diğer türdeş partilerle
ilişkilerini geliştireceklerini ifade etmektedir. Suphi, haklarındaki kötü
anlayışı silmek için Mustafa Kemal'e katılmaktan duyduğu memnuniyeti de
belirtmektedir. Ancak Cumhurbaşkanlığı arşivinde bulunan ve Vesika No: 420
numarasını taşıyan Kazım Karabekir imzalı ve 20 Aralık 1920 tarihli
Kars'tan yollanan bir mektupta ise; Süleyman Kadri adlı bir muhbirin,
Mustafa Suphi'nin teşilatına girdiğini ve belgeler ile bilgileri
aktardığını, Suphi'nin İstanbul'daki kolunun Bakü'den maddi yardım
istediğinin anlaşıldığını belirtmektedir. Yani Ankara yönetimi komünizme
karşı hep dikkatli ve karşı bir tutum içinde pek çok senaryoyu birden
yürürlüğe koymuş gözükmektedir.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katili Trabzon kayık ve hammalcılarının
başı olan Yahya Kahya'da 3 Temmuz 1922 günü Trabzon Soğuksu da evine
giderken üzerine sıkılan 40 kurşun ile öldürülmüştür. Atatürk'ün Muhafız
Alay Komutanlığında bulunan General İsmail Hakkı Tekçe 4 Aralık 1977
tarihli Günaydın gazetesinde yayınlanan anılarında Yahya Kahya'yı
kendisinin, Topal Osman'ın iki adamıyla birlikte öldürdüğünü açıklamıştır.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı olan Topal Osman da bu konuları
gündeme getiren ve TBMM de sorular soran Trabzon milletvekili Ali Şükrü
Bey''i 27 Mart 1922 günü boğarak öldürür. Daha sonra Topal Osman,
Atatürk'e karşı ayaklanır ve saatlerce süren bir çatışma sonrasında Tekçe
tarafından Çankaya Köşkünde adamlarıyla birlikte yakalanarak öldürülür.
Ölümünden sonra toplanan meclis cesedinin Ulus meydanında Meclis
binasının önünde ibreti alem için asılması kararını alır. Bu karar aynen
uygulanır..
Çankaya Köşkündeki çatışmalar sırasında Atatürk eşi Latife Hanım'ı da
alarak köşkü terkeder. Çünkü Topal Osman'ın askerleri onun Dairesi'ni
ateşe tutarak delik deşik ederler. Çıkan çatışmada İsmail Hakkı Tekçe ,
oluşturulmasında Kazım Karabekir Paşa'nın büyük emekleri olan, Topal
Osman'ın komuta ettiği, Giresun taburu olarak adlandırılan ve
Cumhurbaşkanlığı muhafız birliği görevini yürüten askerleri yenmeyi
başarır. Neredeyse bir iç darbe yaşanmıştır.
GİZLİ SERVİS GEMİ AZIYA ALIYOR: TBMM HESAP SORUYOR
(P) Teşkilatının yetki genişliği ve faaliyetlerindeki ölçüsüz serbesti
tepkilere neden olmuştur. Askeri istihbaratın bu denli büyütülmesi
tartışmalara yolaçmıştır. 1920 yılının Temmuz ayı ortalarında kurulan (P)
teşkilatı 8 ay sonra kaldırılmıştır. Kaldırılması askerler arasında ve
özellikle(P) elemanları içinde tepkiyle karşılanmış, hatta bir kısım
şubeler kendilerini bir süre daha lağvetmemişlerdir.
1921 yılında teşkilat bütçesi TBMM'de görüşülürken Kastamonu milletvekili
Abdülkadir Kemali Bey ağır eleştirilerde bulunmuştur. Teşkilatın
Dostları ilə paylaş: |
|
|