Mit dünden bugüne gizli dünyanin bilinmeyenleri tuncay özkan



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə13/53
tarix22.12.2017
ölçüsü3,49 Mb.
#35622
növüYazı
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   53


"karıştırıcı" olduğunu, "üretici değil tüketici" durumunda bulunduğunu

belirten Kemali Bey "Bunlar para alıyorlar yalnız yiyorlar" demiştir. O

günlerden sonra gizli servisler hakkında bu tür eleştirilere TBMM çatısı

altında çok ender rastlanmıştır.

Bazı askerler de teşkilatın çalışmalarından duydukları endişe ve

eleştirileri dile getirmişlerdir. Bunlardan birisi de Cenup yani Güney

Cephesi Kumandanı Rafet Bele'dir. Bele Fevzi Çakmak Paşa'ya yazdığı

raporda Askeri Polis Teşkilatı için şunları söylemektedir:

"Cephenin kumandasını deruhte ettiğim güne kadar P teşkilatının ekserisi

hakkında edindiğim kanaat şu merkezde idi: Bir zamanlar vilayetlerin

valiler ve onların da yanında İttihat ve Terakkinin de murahhasları vardı.

Mesul memurlar yanında garı mesul insanlar daha fazla mevki sahibi olmak

isterler. Kumandanlarla P memurlarının da vaziyeti bu halde idi. Gizli

kalması lazım gelen P memurları üzerlerinde levhaları bulunan dairelerde

oturuyorlar. Koltuklarındaki çantalarla kahvelere giriyorlar.Tavla

oynarken insanların hissiyat ve metanetine tesiri olan mühürlerini

kullanıyorlardı. Bitabitaharri memurları da devri sabıkın hafiyeleri gibi

damgalı ve herkes tarafından tanınmış insanlardı. Bu insanlardan bir kısmı

da geceleri ev basmak, insan soymak, mevkilerinden istifade ederek tehdit

ile adam dolandırmak, kandırmak gibi ahvalden ictinap etmediler.

Anadoludaki P teşkilatı memleketin daha uzun müddet lanetle yadedeceği pek

sakim bir şey olmuştu. İka ettikleri yüzlerce cinayet arasında, bir kaç

cani de elde ettiler. Fakat sarf ettikleri para ve yaptıkları fenalıklarla

bu muvaffakiyet listesi teşkilatın lehinde olmaktan çok uzaktır. Cephenin

teşkili ile beraber bu teşkilat ilga edildiğinden irade buyurulan

istatistiki takdim etmek müşkildir."

MECLİS GİZLİ SERVİSİ KALDIRTIYOR

Askeri Polis Teşkilatı yaptığı iyi çalışmaların yanı sıra içine girdiği ,

hem de kısa zamanda girdiği yetki aşımı, lakaytlık, görev bilinçsizliği,

ve gizliliğe riayet etmeme nedenleri gerekçe gösterilerek kurucusu bulunan

Erkanı Harbiye Umumiyeti Riyaseti yani Genelkurmay Başkanlığı tarafından

Fevzi Çakmak Paşa'nın imzaladığı " 19 Mart 1921 tarihli bir tamimle 1

Nisan 1921 tarihinden itibaren mülga" , kaldırılmış sayıldı. Bunda en

önemli etken ülkenin kaderini elinde bulunduran TBMM'nin gösterdiği karşı

tepki olmuştur. Meclisin gizli servisin çalışmalarına karşı getirdiği

eliştiriler haklı ve yeride görülmüştür. bu mekanizma bugün ne yazıkki

işletilememektedir.

(P) teşkilatının yerine ise yine 1 Nisan 1921 tarihinden itibaren geçmek

üzere Tedkik Heyeti Amirlikleri kurulmuştur.

Bütün bu çalışmalar istihbaratı giderek Genelkurmay içine çekmiştir.

Yapılan her düzenleme istihbarat çalışmalarını askeri bir faaliyet haline

getirir. Bu tutum geleceğe ipotek koyan hataların tohumlarını ektirmiştir.

Çünkü gizli servisin devletin işlerinin dışında kullanılmasına bu

dönemlerde başlanılmıştır. Servis daha çok siyasal amaçlarla

kullanılmaktadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM-

TEDKİK HEYETİ AMİRLİKLERİ (1 NİSAN 1921)

GİZLİ SERVİS ASKERE EMANET

1 Nisan 1921 de kurulan Tedkik Heyeti Amirlikleri (P) teşkilatının yerine

geçmiştir. Özellikle gizliliğe uyması istenen yeni teşkilat (P)

teşkilatında çalışmış nitelikli elemanlardan seçme yapılarak

oluşturulmuştur. Bu örgütle amaçlanan büyük ve hantal olan yapının

terkedilerek (P) teşkilatının hatalarının arındırılmasıdır. Yapılanlar

yeni bir örgüt oluşumundan çok, ad değiştirerek yeniden yapılandırılmaya

çalışılan Genelkurmay İstihbaratı'nın etkinliğini arttırmaya yöneliktir.

Çünkü yeni örgüt de Askeri Polis Vazife Talimnamesindeki esaslara göre

çalışacaktır. Ancak yeni örgütte en yüksek rütbe yüzbaşı olarak

belirlenmiştir. (P) teşkilatının eleman sayısı azaltılmış, gençlere

öncelik tanınmış, gizlilik prensibi getirilmiştir. Tedkik Heyeti

Amirlikleri ile Ankara Hükümeti dağınıklığa da bir son vererek kendi

bünyesinde çeşitli istihbarat çalışmalarını yürüten Askeri Sansür

Müdüriyetleri, Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi, İzmir Hat

Komiserliği gibi kuruluşları koordineli çalıştırmak arzusundadır. Ancak

(P) teşkilatlarının bazı bölgelerde lağvedilmeleri emirlerine rağmen, uzun

süre çalıştıkları görülmüştür. Bunu o dönemin karışık ortamı yanında,

askeri yapılanmanın dağınıklığına ve bu teşkilata verilen yetki

genişliğini de gözönüne alarak değerlendirmek gerekmektedir.

(P) teşkilatları ellerindeki geniş yetkilerden fedakarlık etmek

istememişlerdir.

Bütün bu gelişmeler Ankara'yı mutsuz etmektedir. Arayış devam eder.

Ankara, oluşturulan gizli servisleri başarılı bulmamaktadır. Gizli

örgütler sürekli sorun çıkartmaktadır. Elemanlar ellerine geçirdikleri

yetkileri kişisel baskı unsuru ve rant temininde kullanmaya

başlamışlardır. Çalışmalarında istenen başarıya bir türlü ulaşılamadıkları

görülünce bunları kapatmak konusunda harekete geçilir. Eski hastalıklardan

yeni yapı arındırılamamıştır. Bunun üzerine Tedkik Heyeti Amirlikleri

Teşkilatı da 22 Haziran 1922 de topyekün, bütün birimleri kapatılarak

ortadan kaldırılmıştır. Ancak ortak komisyonlar olarak çalışan birimler

faaliyetlerine devam etmişlerdir.

Bunun gerekçesi nedir.

Bu konuda Garp Cephesi Komutanlığının bağlı birliklerine yazdığı emirde

şunlar belirtilmiştir:

1- Öncelikle teşkilatın ve personelin gizliliği kalmamıştır.

2- Yapmaları gereken vazifelerde istenilen seviyeye bir türlü

gelinememiştir.

3-Verilen görevler tam olarak yapılamamıştır.

4- Bütçeden aldıkları para yüksek olmasına karşın yaptıkları işler bunun

karşılığı olmamıştır. ( Bu konu TBMM de enine boyuna tartışma konusu

yapılmıştır. )

(P) teşkilatı ile aynı gerekçelerle kapılan örgüt, (P) teşkilatından

getirdiği hastalıkları yenememiştir.

İstihbarat örgütlerinin kapatılmasıyla ortaya çıkan boşluğu gidermek

görevi orduya düşmektedir. Bu teşkilatın istihbarat dahil bütün

yükümlülükleri ordu tarafından karşılanacaktır.

MUSTAFA SAGİR ADLI İNGİLİZ CASUSU ATATÜRK'Ü VURACAK

Tedkik Heyeti Amirliklerinde görev yapan nitelikli elemanlar ordu

istihbarat şubelerine aktarılacak ve bunlardan da yararlanılacaktır. Ancak

tanınmamalı ve gizliliğe uymaları özellikle aranılan şarttır.

Bakanlıklardan görevlendirme ile teşkilatta yeralan memurlar bağlı

bakanlıklara gönderilirken, diğer personel de dağıtılır.

1922 den 1926 ya kadar geçen dönem içinde istihbarat çalışmalarını Genel

kurmay istihbaratı yürüttür.

Bu sırada daha önce oluşturulan ve askeri istihbaratın dışındaki sivil

istihbarat grupları da çalışmalarını sürdürdüler. Bunlardan özellikle de

İstanbul merkezli faaliyet gösterenlerden büyük ölçüde yararlanma devam

etmiştir.

Bu grupların sayesinde Ankara'ya kadar gelen hatta TBMM ce kabul edilen

casusluk olayları da açığa çıkmıştır. Bunlardan en ilginç olanı 1921

yılında yaşanan Hintli Mustafa Sagir olayıdır. Bu olay daha önceki

sayfalarda da değinildiği gibi, Karakol Örgütünün kapanmasına da

yolaçacaktır.

1921 yılı başlarında İstanbul'a orta boylu, yakışıklı, kırmızıca suratlı

bir Hintli gelir. Adı Mustafa Sagir dir. Çok iyi Türkçe ve İngilizce

konuşur. O zamanların Tepebaşında İngiliz Sarayının yakınındaki meşhur

Kroker Otelinde kalmaktadır. İstanbul'a gizli olarak geldiği söylenir.

Sagir bir süre sonra İngilizce dersler vererek, odasına Mustafa Kemal,

Enver ve Cemal Paşaların boy boy resimlerini asarak dikkat çeker.

Şehzadebaşında tuttuğu evin kapısında ise Türk ve Hint Uhuveti İslamiye

Cemiyeti yazar. Anadolunun verdiği mili mücadeleyi desteklemektedir.

Karakol örgütünün önde gelen bazı subaylarıyla da iyi dostuklar kurmuştur.

Mustafa Kemal'e Hintli müslümanların bir hedeyisiyle, milli mücadelede

kullanımak üzere bir milyon tutan para yardımını beraberinde getirdiği

söylemektedir. Kuvayı Milliyecilerle girdiği ilişkiler nedeniyle

İngilizlerce tutuklanır. Ancak bunların hepsi düzmecedir. Sagir bir

İngiliz casusuydur.

Bunu anlamayan İstanbul gizli servisi 17 günlük esareti sonunda Sagir'i

kaçırır. Daha sonra'da Karakol örgütünün yardımıyla Anadoluya geçirir.

Hintli casus kaçışından sonra gittiği her yerde büyük bir kahraman gibi

karşılanarak Ankara kadar getirilir. Sagir Çankırıkapıda Kılıç Ali Paşa,

Ankara Valisi, Polis Müdürü ve Milletvekileri tarafından karşılanır.

Mutludur, casus olduğunun anlaşılamamasının verdiği rahatlıkla yaşamının

oyununu oynamaktadır.

Adnan Adıvar ile görüşür. Hatta İstanbul üzerinden İsveç kanalıyla

Hindistan'a ileteceği raporlar bulunduğunu, bunun için kendisine olanak

yaratılmasını ister. İstanbul'daki temsilcisi Ramiz Bey kendisine yardımcı

olacaktır. Ramiz Bey ile temasını ise Karakol örgütünün gazetesi İleri'nin

yazarlarından Cavit Bey sağlayacaktır.

Ankara'da Hürriyet otelinin en üst katına yerleşen Sagir, kendisini Hintli

müslümanların lideri olarak tanıtır.

Sagir Mustafa Kemal tarafından kabul edilir. Kendisine değerli bir kumaşa

sarılı olan ve üzerinde" Lailahe İllallah Mumammedin Resulillah " yazılı

sancakı şerif sunduktan sonra şu konuşmayı yapar:

" Paşa hazretleri mukaddes sancağı zatı alinize Hindisten Hilafeti

İslamiye Reisi , ulemai benamdan Ebulfazl hazretleri takdim ediyor. Hint

müslümanları başlattığınız milli cihada tamamen katılıyor, madden manen

elinden geleni zatıalinizden esirgemeyeceğini vadediyor, bendenizi bu

kararı tebliğe memur ediyor ve zatı devletleri nezninde fevkalede

mümessil olarak göndermiş bulunuyor"

MUSTAFA KEMAL, SAGİR'İN CASUSLUĞUNU BİLİYORDU

Mustafa Kemal Sagir'e iltifat edip kendisinin TBMM Genel Kuruluna

takdimini emreder.

TBMM Mustafa Sagir'i büyük bir gösteri içinde alkışlarla karşılar.

Sagir hayatından memnundur. İlk raporlarını İstanbula geçer, bunları açık

bırakmaya özen gösterir. Okunan metinlerde görünen bir şey yoktur.

Otelinde kendisini ziyarete gelen din adamları, milletvekilleri ,

gazetecilerle görüşür üst düzey yöneticilerle sohbetlerde bulunarak

günlerini geçirir.

Ancak Ankara'da Urdu dilinde bir gazete çıkarma girişiminden bahsettiği

Yeni Gün Gazetesinin sahibi Yunus Nadi, eline geçecek paradan etkilenip

izin almak ve imtiyaz istemek için durumu Mustafa Kemal'e aktarınca,

aldığı yanıt kendisini şok eder. Mustafa Kemal, Nadi'ye : " Bu adam

casustur. Hakkında gizli tahkikat var. Netice alınıncaya kadar bundan

kimseye bahsetmeyiniz" der.

Mustafa Kemal Sagir'e ilgisini devam ettirir, onun namına Hintli

müslümanlara telgraflar çeker. Adnan Bey ile arası iyi olan Sagir durumunu

çok güçlenmiş görür ve yakalanabileceğini aklına bile getirmez. Gönderdiği

metinler uzmanlarca incelenince, görünen yazıların altında görünmez

mürekkeple yazılmış metinler bulunduğu ortaya çıkar.

Ancak aradan 15 gün geçip te mesajlarına yanıt gelmeyince Adnan Bey''e

giderek durumu aktaran Sagir için artık oyun bitmiştir. Adnan Bey

çekmecesini açıp Sagir'in şifreleri çözülmüş, okunur hale getirilmiş

mektuplarını gösterir. Tutuklandığını bildirir. Şaşkın Sagir daha ağzını

açamadan iki sivil polis onu alarak nezarete götürür , taşındığı evde

yapılan aramada da çok sayıda evrak ile patlayıcı madde ve tabancalar,

gizli dolaplarda bulunur.

10 günlük sorgusu sonunda Sagir şunları itira eder:

" Lawrence, Osmanlı İmparatorluğunu altınlara dayanarak

yıkmıştı.İngilizler beni de milli hükümeti tabanca ile ortadan

kaldırmakla görevlendirdiler. Maksadım Mustafa Kemal Paşayı öldürmekti.

bununla Türklerin Kurtuluş Savaşı duracak, milli hükümet yıkılmış

olacaktı. Fakat başaramadım. Arkadaşlarım hiç bir şeyden haberleri olmayan

iyi niyet sahibi saf insanlardır. Yalnız para için bana yardım

etmişlerdir.Zira suikast planı benden başka kimse tarafından bilinmiyordu.

Mustafa Kemal Paşa'yı da Afgan Kralını öldürdüğüm gibi öldürecektim"

Mustafa Sagir'i Ankara'da Kütahya Milletvekili Cevdet İzrap, Elezığ

Milletvekili Hüseyin, Cebelibereket Milletvekili İhsan ve Gaziantep

Milletvekili Kılıç Ali Bey'lerden kurulu İstiklal Mahkemesi yargılar ve

idamına karar verir.

SAGİR İDAMDAN ÖNCE AFYON İSTEDİ

Sagir idama giderken soğuk kanlı görünmeye çalışır. Dini telkinden sonra

celladın kendisine sunduğu iri kara bir zeytin tanesini görünce şaşırır: "

Nedir, Afyon topağı mı" diye sorar. Zeytin olduğunu öğrenince istemez. İpe

boynunu kendisi uzattır.

İdam halka açık bir şekilde Ankara çarşısında yapılır. O dönemlerin idam

geleneği bu işlerin halka açık yapılması şeklindedir. Bu gelenek

Türkiye'de daha uzun yıllar devam eder.

Meydan tıklım tıklım doludur.

Sagir idam edildikten sonra, vasiyeti niteliğinde bıraktığı bir mektup

İngiliz Konsolosluğu'na isteği üzerine iletilir. Mektupta şunlar

belirtilir:

" İngiltere hükümetinden aldığım vazifeyi sadakatle yaptım. Mahkeme

sırasında herşeye rağmen İngiltere hükümetine ait hiç bir sır vermedim.

İngiltere ve Hindistan İmparatorluğuna karşı olan sadakatim son dakikama

kadar devam etti. Okuldaki kardeşimi İngiltere hükümetinin himaye ve

şefkatine bırakıyorum."

Sagir'i ele veren onunla İstanbul'daki İngiliz ajanları arasındaki rapor

alışverişini sağlayak olan Ferid Cavid tir. Cavid İngilizlerle temastan

önce durumu Mustafa Kemal ile İstihbarat Komisyonu Başkanı Rıza Bey''e

bildirmiştir. Bu nedenle de yardımlarından dolayı idama değil, müebbet

kürek cezasına çarptırılır.

Casuslar giz dolu dünyalarında zaman zaman kahraman zaman zaman da hain

olarak idam sehpalarına gitmişlerdir. Bu onların seçiminin doğasında

vardır.

Türkiye Cumhuriyeti bu dönemde casusların yargılanmalarını özel kanunla

kurulan İstiklal Mahkemelerinde yapmıştır.

İstiklal Mahkemeleri Kanunu şöyleydir:

Madde 1: Muvazzaf ve gönüllü olarak askeri hizmete girip de kaçanlar veya

her ne surette olursa olsun kaçmaya sebebiyet verenler ve kaçanı yakalamak

ve sevketmekte ihmali bulunanlar. kaçakları gizleyen, besleyen,

giydirenler hakkında mülki ve askeri kanunlarda mevcut hükümler ve

gerektiğinde öteki bütün cezai kararları bağımsız olarak hüküm altına

almak ve hükümleri yerine getirmek üzere Büyük Millet Meclisi üyelerinden

oluşan İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.

Madde 2: Bu mahkemeler üç kişiden kuruludur. Büyük Millet Meclisinin oy

çokluğu ile ve içlerinden, biri kendileri tarafından da başkan seçilir.

Madde 3: İstiklal Mahkemelerinin kararları kesindir, temyiz olunamaz ve

infazına bütün silahlı ve silahsız devlet ukvvetleri memurdur.

Madde 4: İstiklal Mahkemelerinin emir ve kararlarını yerine getirmeyenler

veya getirmeyi ihmal edenler aynı mahkemelerce yargılanırlar.

Ek Madde: Kumandanların askeri rütbeler silsileleri arasında itaat ve

inzibat sağlamaya yarayan hak ve yetkileri saklı kalmak üzere, vatanın ve

hilafetin kurtarılması ve istiklali için savaşan Büyük Millet meclisinin

amacına aykırı olarak düşman amaç ve çıkarlarını korur yollu teşvik ve

kışkırtmalarla ifşaatlarda bulunan ve memleketin maddi ve manevi

kuvetlerini her ne şekilde olursa olsun sarsıp azaltmaya çalışanlar ve

düşmanlar hesabına askeri ve siyasi casusluk edenlerle 23 Nisan 1920

tarihli Hiyaneti Vataniye Kanunun içerdiği maddelerden dolayı sanık

bulunanların yargılanmaları, hükümlerin yerine getirilmesi yetkisi

İstiklal Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelere verilmiştir.

Bu yasa Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara hükümetinin ne kadar

sıkıştığını göstermesi açısından çok önemli bir örnektir. Binlerce insan

İstiklal Mahkemelerinde yargılanmıştır ve ceza almıştır. Bir kısmı idam

edilmiştir. bir yanda düşman ve onu destekleyen İstanbul Hükümeti ile

Padişah, diğer yanda ise casuslar ve asker kaçakları, Ankara hükümetini

İstiklal Mahkemelerini kurmak zorunda bırakmıştır. Bu uygulama daha sonra

yanlış kararlar verildiği ve yanlı tutum takınıldığı gerekçesiyle

eleştirilere uğramıştır. İstiklal mahkemeleri bir ara Mustafa Kemal'in

muhaliflerine gözdağı verilmesi amacıyla da kullanılmıştır. Ancak bu

Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası dönemleri kapsamaktadır.

İstiklal Mahkemelerinin asılmasına karar verdiği diğer bir kaç casus ise

şunlardır:

Hilafet Ordusu Subayı Saffet Nezihi ( Yunan Casusu)

Faik Paşa oğlu Tevfik Bey ( İngiliz Casusu)

Dişçi Ahmet İhsan Bey ( İngiliz Casusu)

Karzak Süleyman Paşa ( İngiliz- Yunan Casusu)

Bu sırada İstiklal Mahkemelerini ve Türk istihbarat birimlerini en çok

yoran gelişmeler Kürt ayaklanmalarıdır. Özellikle İngilizler tarafından

parayla satın alınan, kandırılan veya kışkırtılan Kürt liderler bir

Kürt-İslam devleti kurmak için peş peşe ayaklanmışlardır. Bunlara karşı en

ağır cezalar uygulanmıştır.

İngitere ile ilgili bir ayaklanma öyküsü ise olayların gerçek yüzünü

göstermesi bakımından ilginçtir.

KÜRT İSLAM AYAKLANMASINI BASTIRAN ZABITA

Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı, Ayan üyesi, eski Şurayı Devlet Başkanı

Seyit Abdülkadir'in özel kalem müdürü Palulu Kör Sadi cin gibi bir

adamdır. Öyle kolay kolay kül yutmazdır. Kürt derneklerinin hemen

tamamında aktif görevler alan Sadi, sürgün günlerinin sonunda İngiliz

gizli servisi için çalışmak üzere Kahire'ye gitmiştir. Burada Türk gizili

servisinden olan ancak İngiliz servisinde çalışıyormuş havası veren Celal

ile tanışmıştır. Celal Sadi'yi yıllar sonra İstanbul'da görür görmez

Korgeneral Ekrem Baydar'a raporunu verir. Rapora göre Sadi Mustafa Kemal'e

suikast ve Dersim çevresinde geniş tabanlı bir ayaklanma örgütlemeye

çalışmaktadır. İngilizlerden buna karşılık para ve güvence istemektedir.

İlişki devam ettiğinde Celal ile Sadi arasındaki diyalog gelişir. Seyit

Abdülkadir Sadi için Celal'e tam yetkilidir der. Celal, Sadi'den bağlı

olduğu örgütün belgelerini ister o da getirir. Ancak Celal daha yetkili

birisini devreye sokar gibi Sadi ile Taksim Belediyesi Zabıta

memurlarından Nizametin'i İngiliz gizli servis elemanı olarak Sadiye

yutturur. Sarışın, uzun boylu olan Nizamettin'e İngiliz'e benzemesi için
Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin