3- İnsanlar Tarafından Konulmuş Kanunlarla Hükmederler:
Münafıkların en bariz sıfatlarından birisi de vekillerin veya öncekilerin görüşlerinden yahut geçmiş kanun ve anayasalardan oluşturulan beşeri görüşlerle hükmetmeleridir. Kitap ve sünneti terk ederek arkalarına atan münafıklar, insanların ellerine tutuşturdukları, fikirlerinin çöplüklerinden ibaret olan bu kanunlar ile hükmederler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in asrında bu şekilde Allah’ın ve rasulünün hükmünden yüz çevirip insanların görüşleriyle hükmetmek istiyorlardı. İşte onlar bu gün de önceki münafık babalarının yolunu izleyerek, Allah’ın hükmünü terk ediyor ve beşeri hükümlere koşuyorlar. Allah şöyle buyururken ne de doğru söylüyor; “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara: Allah'ın indirdiğine (Kitab'a) ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.”(Nisa 60-61)
Eş-Şevkanî, diyor ki; “Burada kendilerinin Allah’ın rasule indirdiği Kuran’a ve ondan önceki peygamberlere indirilenlere iman ettiklerini iddia eden bu kimselerin haline Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şaşırması söz konusu ediliyor. Bu iddiaları boşa çıkarılıyor ve onların hiçbir esas üzere olmadıkları açıklanıyor. Zira onlara Allah rasulüne indirilene ve ondan öncekilere müracaat etmeleri emredilmişken, onlar tağuta muhakeme olmak istemekle küfretmiş oluyorlar.
İbn Cerir, “(Bazı insanlar:) "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir. Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler.”(Nur 47-48) ayetleri hakkında şöyle der; “Münafıklar, "Allah'a ve Peygamberine iman ettik ve onların emirlerine itaat ettik." derler. Sonra da içlerinden bir gurup yüz çevirerek uzaklaşır. Böylece sözleri davranışlarına uymaz. Yapmayacakları bir şeyi söylerler. Bu sebeple onlar, mümin değillerdir. Bu münafıklar, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in, aralarında hüküm vermesi için, Allah'ın kitabına ve Resulünün hakemliğine davet edildikleri zaman, içlerinden bir gurup hakkı kabulden yüz çevirir ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in verdiği hükme razı olmaz…”
Onların beşeri kanunlarla muhakeme olma istekleri durmadı, hatta insanları bu kanunlara muhakeme olmaya çağırır hale geldiler. Allah’ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti ile muhakeme olmak isteyenlere engel oldular. Bunun neticesinde yönetenlerin ve yönetilenlerin çoğunun müslüman olduğu bu günlerde, Kitap ve sünnet ile muhakeme olma hususunda müslümanın akidesi ayakaltına alınır oldu. Olan oldu, dünya başkalaştı, asır değişti, Kitap ve sünnet ile hüküm vermek arkaya atıldı. Modern dünyanın alay konusu oldular. Bu sözlerin sahipleri küfre düştüler. Allah bizlere Kitab’ında başka bir şekil daha gösteriyor;
“(Bazı insanlar:) "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir. Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler. Ama eğer (Allah ve Rasûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler. Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler yahut Allah ve Rasûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!”(Nur 47-50)
Onların hali bugün böyledir ve hatta daha da şiddetlidir. “Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?”(Maide 50) Okunanlar, onların münafık babalarının gidişatıdır. Ayetler onlar hakkında inmiştir. Zira onlar bu minval üzere yol almışlardır. Hâlbuki Allah’ın Kitab’ında şunları da okurlar;
“Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”(Nisa 65) Evet, onlar bu ayetleri de okuyorlar lakin nifak ve dine tuzak kurmak için, ahirete karşı dünyayı tercih ederek okurlar!
4- Allah, Rasulü ve Müminler ile Alay Etmek:
Münafıkların düşmanlık çehresi, müminlerle ve din ile alay etmeleri şeklinde belirir. Nitekim Allah Kitab’ında, münafıkların müminlerle alay etme şekillerini şöyle zikrediyor; “(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.”(Bakara 14-15)
Müminlerle birlikte yaşayan, meclislerinde oturan münafıklar; “Biz sizdeniz, sizin yolunuzdayız” derler, günahkâr insanlardan olan şeytan dostlarının yanına gittikleri zaman da onlara; “Hafif akıllı ve ahmak olduklarından biz onlara sadece “biz sizinle beraberiz” dedik. Fakat biz aslında sizin yanınızdayız. Onlarla sadece alay ediyor, akılsızlıklarına gülüyoruz.” Derler. Bu durum, salih insanlarla beraber oturmak zorunda kalan yahut mecbur kalmasa da onlarla beraber yaşayan bazı insanların durumudur. Kötü arkadaşlarının yanına uğradıkları zaman da; “Biz sadece onların ne yaptıklarını, vakitlerini nasıl geçirdiklerini öğrenmek için yahut onları araştırmak için yanlarına gidiyoruz. Lakin ey küfür ve nifak dostları! Biz sizinleyiz” derler. Bunu onların sözlerinin doğruluğuna inanarak veya şeytanlarından, kötü arkadaşlarından korktukları için yaparlar.
İkinci şekle gelince, müminlere kusur bularak hor görmeleri ve hakaret ederek alay etmeleri suretiyle ortaya çıkar. Allah Teala buyurur ki; “Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir gurubu bağışlasak bile, bir guruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.”(Tevbe 65-66)
İbn Cerir ve İbn Ebi Hatem, İbn Ömer radıyallahu anhuma'dan rivayet ediyorlar; o, şöyle demiştir: Tebük gazvesinde birisi bir mecliste:
“Bizim şu Kuran okuyucularımız kadar midelerine düşkün, dilleri yalancı ve düşmanla karşılaşma esnasında korkak kimseyi hiç görmedim” demişti. Orada bulunan birisi:
“Yalan söyledin, fakat sen münafıksın. Mutlaka Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bunu haber vereceğim” dedi. Bu, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ulaştı ve ayet nazil oldu. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhuma der ki:
“Ben onu gördüm. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devesinin üzengisine asılmış ve taşlar ayağını yaralıyorken:
“Ey Allah'ın rasulü! Biz sadece eğleniyorduk” diyor ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de:
“Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz.”(Tevbe 65-66) buyuruyordu.
Kur’an ile, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ve dinin hükümleriyle alay eden, müminlere gülen nice müslümanlar var; “Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi. Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi. Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi. Hâlbuki onlar, müminleri denetleyici olarak gönderilmediler. İşte o gün (ahirette) de iman edenler kâfirlere gülerler. Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.”(Mutaffifin 29-35) Bunun münafıkların özelliği olduğunu bilmezler. Hâlbuki onlar, sadece bir cümle ile dünyalarını ve ahiretlerini harap ettiler. Allah, bunu eğlenerek söyleyen adamı tekfir etmiştir.
Şeyhul İslam dedi ki; “Biz küfre itikad etmeden söylemiştik. Sadece eğleniyorduk” demelerine rağmen, onların iman ettikten sonra kâfir oldukları haber verilmiştir. Böylece Allah’ın ayetleri ile alay etmenin küfür olduğu açıklanmaktadır.
Bu da gösteriyor ki, Allah, meseleyi din ile alay ve istihzaya açık kapı bırakmayacak şekilde detaylı olarak açıklamıştır. Buna rağmen bunu yapanları da tehdit etmiştir. İşte sahabeler! Onlardan birisi Allah yolunda infak için az bir şey getirdiğinde: “Allah Teâlâ’nın bunun sadakasına ihtiyacı yoktur” dediler. Zengin olan da bol mal getirince: “Bu, riyakârdır” dediler. Münafıkların dilinden azı da çoğu da kurtulamamıştır. Nitekim kıssa Buharî’de anlatılır ve bunun üzerine Allah Teala’nın şu ayeti indirdiği zikredilir; “Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır.”(Tevbe 79)
Dostları ilə paylaş: |