Then, after them, We sent Moses with our tokens unto Pharaoh and his chiefs, but they repelled them. Now, see the nature of the consequence for the corrupters!
Hakîkun ‘alâ en lâ ekûle ‘ala(A)llâhi illâ-lhakk(a)(c)kad ci/tukum bibeyyinetin min rabbikum feersil me’iye benî isrâ-îl(e)
Ali Bulaç Meali
'Benim üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder.'
Edip Yüksel Meali
"ALLAH hakkında gerçeğin dışında bir şey söylememek benim görevimdir. Rabbinizden size bir kanıt ile geldim; İsrail oğullarını benimle birlikte salıver."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Allah'a karşı ilk görevim, hak olandan başka bir şey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık İsrailoğullarını benimle gönder.
Süleyman Ateş Meali
Allah'a karşı gerçekten başkasını söylememek, benim üzerime borçtur. Size Rabbinizden açık bir delil getirdim, artık İsrail oğullarını benimle gönder!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Allah hakkında gerçek dışında bir şey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur. Ben size Rabbinizden bir beyyine getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder."
Yusuf Ali (English)
One for whom it is right to say nothing but truth about Allah. Now have I come unto you (people), from(1073) your Lord, with a clear (Sign): So let the Children of Israel depart along with me." *
M. Pickthall (English)
Approved upon condition that I speak concerning Allah nothing but the truth I come unto you (lords of Egypt) with a clear proof from your Lord. So let the Children of Israel go with me.
Firavun, İsrailoğullarını vatanlarından uzaklaştırmış, onları en zor işlerde köle olarak çalıştırıyordu.
A’râf Suresi 106
قَالَ
(Fir'avn) dedi
إِنْ
eğer
كُنْتَ
isen
جِئْتَ
getirmiş
بِآيَةٍ
bir ayet
فَأْتِ
göster bakalım
بِهَا
onu
إِنْ
şayet
كُنْتَ
isen
مِنَ الصَّادِقِينَ
doğru söyleyenlerden
Türkçe Transcript (*)
Kâle in kunte ci/te bi-âyetin fe/ti bihâ in kunte mine-ssâdikîn(e)
Ali Bulaç Meali
(Firavun) Dedi ki: 'Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru söylüyrsan, bu durumda onu getir (bakalım).'
Edip Yüksel Meali
Dedi: "Bir ayet (mucize) ile gelmişsen ve gerçekten doğru sözlüysen getir onu bakalım."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Firavun: "Eğer bir mucize getirdiysen ve eğer doğru söyleyenlerden isen onu göster" dedi.
Süleyman Ateş Meali
(Fir'avn) dedi. "Eğer bir ayet (mu'cize) getirmiş isen, hakikaten doğru söylüyorsan göster onu bakalım!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Firavun dedi: "Bir mucize getirdinse, doğru sözlülerden isen onu ortaya çıkar!"
Yusuf Ali (English)
(Pharaoh) said: "If indeed thou hast come with a Sign, show it forth,- if thou tellest the truth."(1074) *
M. Pickthall (English)
(Pharaoh) said : If thou comest with a token, then produce it, if thou art of those who speak the truth.
A’râf Suresi 107
فَأَلْقَىٰ
bunun üzerine attı
عَصَاهُ
asasını
فَإِذَا
birden
هِيَ
o
ثُعْبَانٌ
bir ejderha (oluverdi)
مُبِينٌ
açıkça
Türkçe Transcript (*)
Feelkâ ‘asâhu fe-iżâ hiye śu’bânun mubîn(un)
Ali Bulaç Meali
Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi.
Edip Yüksel Meali
Asasını attı, iri bir yılan oluverdi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bunun üzerine Musa, asâsını yere bırakıverdi, o da birdenbire kocaman bir ejderha kesiliverdi.
Süleyman Ateş Meali
Bunun üzerine (Musa), asasını attı, birden o, açıkça bir ejderha (oluverdi).
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bunun üzerine Mûsa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o.
Yusuf Ali (English)
Then (Moses) threw his rod, and behold! it was a serpent, plain (for all to see)!(1075) *
M. Pickthall (English)
Then he flung down his staff and lo! it was a serpent manifest;
A’râf Suresi 108
وَنَزَعَ
ve (böğründen) çıkardı
يَدَهُ
elini
فَإِذَا
birden
هِيَ
o
بَيْضَاءُ
bembeyaz parlayıverdi
لِلنَّاظِرِينَ
bakanlar için
Türkçe Transcript (*)
Veneze’a yedehu fe-iżâ hiye beydâu linnâzirîn(e)
Ali Bulaç Meali
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
Edip Yüksel Meali
Elini çıkardı, bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ve Musa elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu.
Süleyman Ateş Meali
Ve elini (böğründen) çıkardı, birden o, bakanlar için, bembeyaz parlayan bir şey oldu.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
Yusuf Ali (English)
And he drew out his hand, and behold! it was white to all beholders!(1076) *
M. Pickthall (English)
And he drew forth his hand (from his bosom): and lo! it was white for the beholders.